@lucky strike, sorun şu ki... senin aklına gelen yol ve yöntemler dışında da seçenekler, ihtimaller var. iki seçenek, sunduğun seçenekler ve o seçenklerle bağlantılı verdiğin örnekler de kısıtlı bir düşünce ve hayal gücünün ürünü ve ayrıca kabul etmek istemesen de, "vasıfsız", "en vasıfsız" diyerek önyargılı hatta ötekileştirici, tepeden bakan sorunlu bir zihniyetin ürünü.
tr'de asgari ücret, asgari ücret belirleme komisyonunca her altı ayda bir belirlenip hükümete öneriliyor ve nihai kararı hükümet veriyor. komisyonda bir üye işveren, bir üye işçi, bir üye de hükümet temsilcisi. işte o komisyondaki fakir halkın oy yağdırdığı hükümet temsilcisi işçi temsilcisiyle bir hareket etse ve dahi bilimsel, objektif verileri göz önüne alsa insani, ahlaki her türlü kritere açık bir hakaret olan bu rakamlara milyonlarca insan maruz kalmaz. ha, o milyonlarca insan uyansa zaten bu düzen değişir ama o ayrı bir konu.
bahsettiğim bu işte. durduğun yer! tuttuğun zihniyet! olaya, insana, insanlara baktığın. bu sorunlu! bunu görmelisin.
her defasında yazdığın şeyleri düzelterek ilerliyorsun. isveç örneğini düzeltmene rağmen, "ama orada asgari ücret yok :)" diyorsun. adı illa ayşe, fatma mı olmalı? isveç'teki en düşük ücreti, tr'deki asgari ücretle kıyaslayıp, "oranın asgari ücreti/buranın asgari ücreti demek çok mu saçma? anlamsız mı gerçekten, iki minimum/asgari gelir seviyesini karşılaştırıp "oluyormuş" demek? senin söylediğini çürüten bir şey olduğunu fark etmen lazım...
verdiğin iki seçeneğe burada gelecek olursak, isveç örneğiyle birlikte...
1- "ekonomi tam kapasiteye ulaşmıştır" (ekonominin tam kapasiteye ulaşması ne demek acaba? daha ileri gidemez mi demek? ekonominin son noktasıdır mı demek? isveç... buraya kadar...) , inşaat sektörü diye bir sektör kalmamış (isveç'te inşaat sektörü bitmiş!)ve herkese yetecek kadar toprak (milyonlarca kilometrekare toprağı mı var isveç'in?)ve o topraklar üzerinde bir ev inşa edilmiştir ve aktif olarak sağlam kalan hiçbir ev ne eskiyecektir ne de yıkılma tehlikesindedir (çünkü bütün evler kırılmaz, dökülmez, yanmaz, eskimez bir maddeden yapılmıştır! çünkü bunu da ekonomisi tam kapasiteye ulaştığı için isveç bulmuştur! mesela isveç başka bir şey daha bulamayacaktır; yıkılmaz, eskimez evden sonra çünkü isveç'in ekonomisi tam kapasiteye ulaşmıştır!?).
2- devlet herkese ev ve araba dağıtmıştır (sscb diyosun? halbuki birilerinin bir şey dağıtmasından bahsetmedi kimse.).
ama yine asgari ücretliden ve diğer ücretlilerden toplanan vergilerle herkese ev verilmesi devlete tanrı rolü verir (ne ben ne de bir başkası böyle bir şey önermedi zaten. haddizatında, devletin birilerine birşeyler vermesinden dahi bahsedilmedi! devlet verirse kupon arazi verir ancak! devlet verirse vergi indirim/affı verir kodamanlara! çünkü devlet verirse ancak ihale verir, iş verir, kadro verir yandaşlarına! çünkü çalışan aktif nüfusun yarısının asgari ücretli göründüğü -göründüğü, çünkü bir kısmı asgari almadığı halde asgariden gösterilir sigortası- halde nüfusun yüzde bir ikisi daha eşit, daha layıktır devletin onlara bir şeyler vermesine. versin demedik zaten... vermesin. asgari ücretlinin ev sahibi olması/olabilmesini konuşuyoruz. devletin bir şey vermesini değil.), yönetenleri yolsuzluğu sürükler (çünkü ancak ve sadece yoksul, dar gelirli insanlar için bir şeyler yapılması yolsuzluğa sürükler!) ve kimse zannediyorum o ülkede özgürlükten söz edemez (kimin haddine!), kimse rejim karşıtı olamaz mesela o ülkede (kesin! inandım. çok bilimsel bir düşünce). benim saçma bulma nedenim bu.
mühim olan eşitlik, özgürlük ve adalet'tir! tek başına biri değil, birine feda edilmiş diğeri değil! eşitliksiz özgürlük, özgürlük değildir! adaletsiz eşitlik, eşitlik değildir! yasama-yürütme-yargı gibi hani... hatta yanına basın, dördüncü kuvvet olarak ve olmazsa olmaz, sivil toplum örgütleri!
liberal masallar, kapital hikayeler... bunu din/ırk/ideoloji sömürücüsü kitle ya da fikir partileri ideolojileriyle soslayıp halka pazarlar ve tr'de olduğu gibi bu tutar. vahşi kapitalizmin asıl yüzü de işte böyle görünür olur gören göze...
@senolll'un da dediği gibi... devlet kimseye bir şeyi dikte etmiyor. zaten bizatihi devletin bir kurumu olan tüik'in açlık sınırının da altı olan bir rakamı, asgari ücret olarak belirliyor. o halde tüik "karın tokluğuna", "canı çıkasıya" gibi kriterler de getirsin; "açlık sınırı" gibi... ona göre daha da az verilsin misal hak etmeyen vasıfsızın da vasıfsızılara!..
@senolll, bunu yazdığı halde, daha sonra verdiğin cevapta kullanman ilginç... devlet, yukarıda da açıkladığım gibi, kendi kurumunun verdiği "açlık sınırı"nın da altında asgari bir asgari ücret belirliyor ama "illa da bunu ver, beş kuruş da fazla verme" demiyor...
tüsiad'da ya da müstakil/müslüman(!) siad'da mı çalışıyorsunuz siz? :) "kelle" oldu şimdi de vasıfsızın da vasıfsızı, allahın belaları :) çünkü kullandığınız ifadeler, insandan değil de kölelerden bahsediyormuşsunuz gibi. sanki birkaç yüz yıl önce kölelere ağalık edip "şuna bir dilim ekmek, ona iki dilim ekmek" diyen biri gibi.
bakın kuzum...
tr gibi gelişmekte olan ve biat (dini/ideolojik) kültürünün çok baskın olduğu, hala şehirleşememiş (plazalardan bahsetmiyorum. kültürdür şehirleşmek!) bir toplumda "bırakınız işçi-işveren anlaşsın" demek, bırakınız parası olan "köle" gibi "işçi" çalıştırsın demektir!
kobi tarzı bir işletmecinin nasıl çalıştığını çok iyi biliyorum :) giderini gelirini kafasına göre gösterebildiğini :) kişisel/aile harcamalarını gider olarak gösterebildiğini :) kâr/zarar hesabını yine nasıl gösterebildiğini :) ... ki canımız ciğerimiz, sebebi hayatımızdır kendileri lordlarımız :)
tüm yazdıklarınız... bir bilimsel görüş/düşünce ya da sosyolojik bir tespit değil, ideolojidir! paranın, gücün ideolojisi! gerçekleri ters yüz etmektir. özgürlük diyerek, insan olmaktan kaynaklanan ve doğuştan elde edilen ve uğruna yüzyıllardır kan dökülerek geri alınan eşitliği yok etmektir! ama çok ayıptır :(
0