yaş 27
eğer yaz tatiliyse ve türkiye'de geçireceksek; arkadaşlarla çadırlarımızı alıp arabalara doluşup 3-4 farklı sahilde kamp yapmak, her sahilde 2-3 gün kalmak.
gündüz gezesin varsa gez, yüzeceksen yüz. akşamüstü marketten etleri al, mangalını yak, rakını koy. uykun gelince 2 adım öteye git çadırında uyu. sabaha karşı biraz ürper hatta, üstüne birşeyler ört. sabahın ilk ışıklarıyla da denize gir mis gibi.
neden mi çadır? çünkü kimseye laf anlatma derdi yok, biz bizeyiz. yemekler kötüydü, çarşaflar kirliydi, servis yavaştı gibi dertler yok. ön ödeme yok, rezervasyon yok, yer bulamamak yok, beğenmediğin yerde kalmak yok, bir sonraki koya devam edersin en kötü. bugün ne giysem derdi yok, çişli havuzlardan mikrop kapma ve en iyi ihtimalle bikini lastiklerini eskitme derdi yok. bin tane insana çarpa çarpa yüzme derdi yok. bir bluetooth hoparlör götürürsen müziğini de kendin seçiyorsun, saçma pop dinlemek zorunda kalmıyorsun. en önemlisi de; bildiğin huzur doluyorsun.
söylemeye gerek var mı bilmiyorum ama, hiç para harcamıyorsun.
3 tarafı denizlerle çevrili güzel ülkemizin özellikle ege bölgesinde hepimizin de bildiği üzere dağların denize dik uzanması sonucu 3842105 adet koy bulunması bu dediğim tatil şeklini çok kolaylaştırıyor. neyse ki daha her koya otel yapamadılar.
ikinci bir alternatif olarak da anne-babanın yanına yazlığa gitmek, bütün gün yatmak, anne yemeği yemek, üstüne buz gibi karpuzları götürmek, akşam mangal yapmak, sonra biraz daha yatmak.
yurtdışı tatiline gittiysek de genellikle şehir merkezlerinde kaldığımız için kamp yapamıyoruz haliyle. o zaman da airbnb ya da hostel tercih ediyoruz; hangisi ucuzsa.
bir aylık maaşını; hatta belki fazlasını 5 yıldızlı otellere veren insanlarla da arkadaş bile olmamın imkanı yok sanırım. o derece farklı kafalardayız kendileriyle. hiç anlam veremiyorum.
0