Kadınım ve en azından şimdilik çocuk istemiyorum. 'Belki bir gün ister miyim ki' diye düşünüyorum ama gerçekten hiç ama hiç içimden gelmiyor. Hatta bununla ilgili kaç yıl önce 'Şu çocuk ve nesli devam ettirme geni nerede' benzeri bir duyuru açmışlığım da var. Yok, gelmiyor içimden. Hani, 'Çocuklar ne güzel'ci bir doğam da yok, çocukları sevmiyorum hiç, sevimli bulamıyorum. 25 yaş civarına kadar 'Neden sevemiyorum' diye çok üzülüyordum. Bebek fotoğrafları bana sevimli değil, çoğunlukla çirkin geliyor. Bebek kokusundan da hoşlaşmıyorum. Bir iki arkadaş çocuğu istisnası var ama onun dışında çocuk görünce mutlu olmuyorum, hatta huzursuz, gergin oluyorum. Üniversitedeki en yakın iki arkadaşım deli gibi çocuk seven ve bir yerde oturduğumuzda çocukla konuşan, onlarla oynayan insanlardı. Ben bir oynamaya çalışırdım, iki zorlardım, sonra puflayıp yerime otururdum ve çok da üzülürdüm 'Neden sevemiyorum. Onlar nesini seviyor' diye. Sonra kendimi kabul ettim artık, n'apayım. Resmi olarak çocukları sevmediğimi ilan ettim. Kedi-köpek sevmeyen bir insan için ortamda kedi-köpek olması ne ise, benim için de çevre civardaki çocuk öyle. Bu aşırı sakin, içine kapanık, inek ve büyümüş de küçülmüş gibi çocukları seviyorum ama; onlarla konuşup anlaşabiliyorum. Onun dışında anaçlığa sarılmaya çok çalıştım, olmuyor, bulunamıyor bünyede.
Buna 'Böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum', 'Ay benden sonra Fetret Devri mi olacak' gibi kalıplar veya bahaneler de bulabilirim, ki çok kolay. Sorumluluk ya da dünyanın hali değil derdim, sorumluluğunu da alabilirim. Sorumluluk almak göbek adım. İstememeyi her türlü mantığa yatırabilirim ama hepsinin ötesinde, içimden gelmiyor. Hamilelik sürecini de yaşamak istemiyorum zaten. Zevk almak için sevişeyim ama korunayım ben; libidoyu inkar etmiyorum sonuçta. Demek ki bir yerden bir üreme isteği var ama çok da üremek istemiyorum galiba. Türümüzü devam ettirmek çok da umrumda değil. Türümüzü çok seviyorum, benim insan arkadaşlarım da var; yine de o devam ettirme içgüdüsünü keşfedemedim henüz. İnsanın soyunun kuruyacak olması içimde bir his oluşturmuyor. Düşünmek değil, doğurudan hissetmekten bahsediyorum ve üzmüyor, sevindirmiyor, mutsuz etmiyor, içimde kocaman bir 'Eeeee? Yani?' oluşturuyor. O içgüdü içimden bir yerlerde ise de kazdım kazdım, çıkmadı. Sağlam derindeymiş. Doğal seleksiyonla elenecek genlerim ve bu da kötü hissettirmiyor. 'İyiymiş' diyorum. Ben hayatta olmadıktan sonra genlerimin hayatta olması çok da fifi geliyor. Çocukta can bulacağıma veya onun varlığıyla varoluşumu sürdüreceğime düz insan olarak inanmıyorum. Bir de zaten bir nihai amaca da inanmıyorum, rassallığa ve tesadüflere inanıyorum.
10 seneye ne olur bilmiyorum. 20 yaşındayken 'İleride fikrin değişir' dediler, değişmedi. Şimdi de 'Kendi çocuğun olursa seversin' diyorlar. Kuzenim 41 yaşında doğurdu çocuğunu ve doğumundan üç gün öncesinde bile hala 'Ben bu çocuğu isteyip istemediğimden emin değilim' diye ağlıyordu, doğurduktan sonra sevmenin ötesinde taptı. Yine de 'Şimdi var olduğu için canımdan ötem, kendimden değerlim ama hiç olmamış olsa, o dönem hamile kalmamış olsam şimdi istemezdim' diyor. Bilmiyorum, belki ben de öyle olurum. Çocuk istemiyorum ama bir gün çocuk istemeyi istiyorum. Geç kalırsam da evlatlık olur ama istemesem de olmaz sanırım. Zaman gösterecek. Şundan 2-3 yıl önce de evlenmek istemiyordum, belki hepsinin sırası vardır. Kısmet.
Ha, bir tek o bebekte sevgilinin bir parçasının olması fikri güzel geliyor. Sevgiliden bir parçanın içeride olması mutluluk veriyor. Bir kadın kalbinin üstünden bir yerden derisini kesip içine sevgilisinin saçını dikmişti 'İçimde onun bir parçası olsun' diye. Böyle bir psikopatlığa gerek yok ama sevgilinin etinden, kemiğinden bir şeyin bedenin içinde olması huzur ve mutluluk verici.
0