(dini boyutu es geçiyorum.)
orwell der ki:
-her gün, her saat hayata dört elle sarılmak, gelecekten yoksun olduğunu bile bile günübirlik yaşamayı sürdürmek, tıpkı hava olduğu sürece nefes almayı bırakmamak gibi karşı konulmaz bir içgüdüydü.
işte böyle bir şey bence de. yani bu yaşamsal mekanizmamızı durduracak bir şeylerle (kaza, intihar, cinayet vs.) karşılaşana kadar hep bir "değişir be" umuduyla devam ediyoruz işte. "bu gidiş nereye kadar sürecek?" sorusunu bile unutuyor, erteliyoruz hatta. zaten (u)mutsuzluk hastalığına yakalanmışken bir de ekonomik ve sosyolojik beklentilerin/ihtiyaçların bindirdiği yükle zombiye dönüyoruz, otomatiğe bağlıyoruz. biraz "aykırı" olanlar da vazgeçiyor her şeyden. yaşam perdesini kapatıyor...
ben de öyle yapacak gibiyim bu gidişle...
0