İlk birlikte olduğum kişi ile zorlandım. Kafanda saçma olduğunu düşünüyorsun, başka birinin biriyle sevişmesi kötü bir düşünce gibi gelmiyor ama yaşamaya gelince heyecandan öte bir korku oldu. Hani, kadın ıslanır sonuçta; tüm o ıslanma geri kaçtı. Tabudan öte ekranda gördüğün ama senin bilmediğin, ortalıkta hiç konuşulmayan bir şeyi yaşamak çok garip.
Şöyle gibi; hayatın boyunca hiç tuvalete gitmemişsin gibi. Bazıları tuvalete gitmeye 'Iyyy, çok kaka, çok pislik, iğrenç, yivrenç' diyor ve çoğunlukta, tuvaletle ilgili filmler var ve bunlar el altından satılıyor (o dönemde internetten film ya inmiyordu, ya bir iki günde iniyordu), bazıları 'ne olacak, insani ihtiyaç' diyor ve o kesim azınlık. Kapalı kapılar arkasında insanların tuvalette olduğunu biliyorsun ve nasıl olduğunu merak ediyorsun. Teorik bilgin var ama pratikte ne olduğu hakkında pek bir fikrin yok. Dolayısıyla, o an geldiğinde insan ne yaptığının biraz fazla farkında oluyor. Atılan bir golü yavaş çekimde izler gibi; 'Oluyor, oluyor, oluyor, oldu sanırım, oluyor galiba, oldu' şeklinde, fazladan bir bilinç geliyor.
Zaten ilk sevişme kadınlarda genel olarak kötü geçen bir sevişme imiş; onu çok sonradan makalelerden öğrendim. Amerikan kadınları için iyi geçen ilk sevişme oranını %2 olarak gösteriyordu; Türkiye'de de ya benzer ya da daha düşük olacağını tahmin ediyorum.
Oysa, ailemde sevgilisi ile birlikte yaşayan kişiler vardı ve ailem hiç kötü gözle bakmamıştı, benimsemişti diğer kişiyi. Arkasından laf eden olmamıştı. Babam da 'Alt tarafı bir imza, gönül bağı olduktan olmadıktan sonra ne fark eder ki' diyordu ama aynı babaya 'Ben seviştim' desem kalpten gider. Sevişmiş olmamdan değil de, bizimkilerin gözünde hala küçük kızım, 'Hangi pedofil sulandı sana' diye üzülür; anlatamazsın 'Baba, ben 30'u geçtim' diye.
Seviştim diye dünya başıma yıkılmadı, bunalıma girmedim, suçluluk/kirlilik duygusu ya da yayın yapma ihtiyacı hissetmedim. Yine de o an kafamda 'Kadın olmak' olarak kodlanmış. Yataktan kalkınca topuklu ayakkabı ile yürüyebilir olacağımı sanmıyordum, bir anne gibi davranmayı beklemiyordum ama ona eşdeğer bir 'kadınlık' bekliyordum. Kadın olmadığım gibi, 'Eee, bugün dünün aynısı' oldum. Devamında görünürde bir sorun yoktu da, aslında çok büyük bir sorun vardı. Her şey güzel de ben zirve yapamıyordum (İlgili kelimeyi iş bilgisayarından yazamıyorum da, yasak). Oysa dışarıdayken iyiydi, içerisi ile ilgili büyük beklentilerim vardı. 'Sırf dışarıdayken böyle ise, içeride nasıl uçuluyordur kimbilir' diyordum; çoook büyük hayal kırıklığı oldu. Adamda sorun yok, yapması gerekeni yapıyor, dayanması gerektiği kadar dayanıyor; bende tık yok oğlu yok. Tüm bunların bu vıdı vıdı ve teraneler sonucu olduğunu düşünüyorum. O an bir şey düşünmesen ve kendini kaptırmış olsan, sen hissetmesen bile yolda giden adamın bacaklarına bakması ve senin defansif hale gelmen gibi şeyler etkiliyor bunu. Baskıcı bir ailede yetişmedim ama toplum baskılıyor da baskılıyor. Bu baskı sonucu da insan ya kendini topluma verip kabuğuna çekiliyor, kapanıp ilişkiden soğuyor ya da isyan edip 'Ey toplum, ben seni hiçe sayıyorum. Oooh, bu da senden intikamım' havasına giriyor.
Nasıl aştım? Aştım mı, bilmiyorum. Bununla ilgili görünürde bir sorunum yok. Zirve ile ilgili (ya bu kelime de çok komiğime gitti şimdi) sorunları neyle ve nasıl aştığımı burada 300 kere anlatmışımdır. Biri bu konu ile ilgili bir şey söylese 'He anam he' diyecek kıvamdayım ama hala bu vıdı ve teranenin etkisinde olduğumu düşünüyorum. Çünkü sevişme bir keşif işi, keşfettiğinin yüzlerce katı bir keşfetmediğin olan derya. Herkesin mezhebine göre bir hayal dünyası, coşturduğu şeyler var; haliyle benim de var. Yine de denemediğim ve denemeyi asla düşünmediğim birçok şey var. Örneğin, ilgili terimi yine yazamıyorum buradan ama sevişme sırasında acıdır, dayaktır, işemektir, 'Oramıza top, buramıza çubuk sokalım' gibi şeyleri sevmiyorum. Belki kafamda toplumsal tırı vırı olmasa sevecektim ve belki şu an aldığımdan daha da fazla zevk alacaktım; bilmiyoruz. Belki de tırı vırı hala kafamızın içinde ve bize bu sınırları sunuyor. Belki hetero olmayacaktım sadece, tüm cinsleri kucaklayan, hatta cinslerin ötesini kucaklayan biri olacaktım ama olamadım ve birçok şey kaçırdım; nereden biliyoruz. Belki daha da renkli hayallerim olacaktı, belki de "üç-beş şeyds of ayça" takılıyorum da haberim yok.
Bunun kadınla ilgili olduğunu düşünmüyorum sadece. Eşcinsel değilse erkekler de bir kadınla birlikte oluyorlar ve onların travmalarını ya da en basitinden sıkıntılarını taşıyan kişiler oluyorlar. Haliyle bunu kadınlar kadar yaşamıyorlarsalar da, en azından her bekaret bozan adam bir şeyler yine toplumsal bir takım sınırlarla karşı karşıya ve en basitinden ne söyleyeceğini, nasıl davranacağını karşındaki kadının tutumu belirliyor. Üzüldü mü, sevindi mi, ne yaptı diye bakıyor insan. Eşcinselse zaten tabu, tırı vırı kadınlardan daha da ötede.
0