Tamamen empati kurduğum da oluyor, bir noktada tıkandığım da.
Bazı durumlarda elime bu şekilde geçen ve pas geçtiğim fırsatlar oldu. O fırsatları kullananlara da 'Ben yapmadım ama yapanı anlarım' dediğim oldu. Belki böyle hak yemeli fırsatlar değerlendirmedim, ne bileyim, hırsızlık yapmadım ve rüşvet yemedim de ama hayatın da insanı nereye götüreceği ve ne yaşatacağı hiç belli olmuyor. Herkesin fiyatı olduğuna inanmıyorum ama herkese ulaşılacak bir yol olduğuna inanıyorum. Yani, para için kalemimi satmazdım, küçük bir tehdit için kalemimi satmazdım ama belki büyük bir tehdit için satardım. Hatta şimdi düşününce kalemimi satabileceğim bir iki durum düşünebiliyorum. Tabii, gerçekleşmesi imkansız olaylar çoğu. Ne bileyim, ailemi tehdit etseler ben anında satarım kalemimi, da kim niye ailemi tehdit etsin ama ailesi tehdit altında olduğu için bunu yapan birine kızmam mesela. Ben süper kahraman falan değilim, kimseden de 'Adalet timsali' olmasını beklemiyorum.
Ya da, şimdilik ortada rüşvet yiyeceğim bir durum yok da, ya öbür gün olursa ve bu da 'Al parayı yap işi' değil de, daha dolaylı ve rüşvet olduğunu hissettirmeyecek bir yolsa ve yersem? Şu an 'Hayatta olmaz' desem, belki yarın 'Olabilir mi acaba' diyecek durumda olabilirim. Hayat bu, belli olmaz.
Hani, bu ara ünlü olan ve ortalıkta dolanan bir yazı var. Betty Crocker'ın hazır pastaları ilk çıktığında kimse almamış, az kalsın batıyorlarmış. Çünkü o dönemki ev hanımları hazır bir şey yapmayı gururlarına yediremiyorlarmış. Betty Crocker da bunu satabilmek için 'Evin hanımı karışıma bir yumurta kırmalıdır' gibi bir ibare eklemiş ve kadınlar hazır kek yapmanın verdiği suçluluktan kurtulmuşlar. Satışlar da fırlamış. Baktığında yapılan şey hazır pasta. Eklenen bir yumurta suçluluğu ortadan kaldırmaya yetiyor. Bu yüzden de, hepimizi suç işlerken suçsuzmuş gibi hissettirecek bir yumurta olduğuna inanıyorum. Mesele de zaten o yumurtanın büyüklüğü/küçüklüğü. Bazısına yumurtanın hayali yetse, bazılarına bir sepet yumurta gerekebilir. Hatta, kişi bazında bile ruh haline bağlı değişebilir bunlar. Hepimiz bir suç işlemeye bir cinnet kadar uzağız. Bu yüzden, her durumun durumsallığının ayrı ayrı değerlendirilmesi gereğine inanıyorum. Tabii, buradan adaletle ilgili felsefe yapacak ne birikim, ne donanımdayım ama buradan başlayabilirim belki. Biraz da organize suç ile adi suç arasında farklılık görüyorum, organize suç biraz daha düşünme ve değerlendirme zamanı veriyor insana.
Dün bir adam Van'da bir yenidoğana tecavüz edip öldürmüş mesela, uğraşsam bile empati kuramıyorum ki bu kişi ile. Yani, açıkçası çok uğraştım empati kurmaya, çok çok azdığımı düşündüm, çok çok azsam neye saldırabileceğimi düşündüm. Yenidoğana tecavüzü bıraktım, tecavüz kısmına gelemedim. Yani, empati yeteneğim yoksa orada tıkandım, varsa da bana yetmedi ama insan döven bir İETT şoförü ile çok fena empati kurabiliyorum. 'Ben olsam ben de kesin birilerini döverdim bir noktada' diyorum ve dayak yiyen ben olsam bile uzun vadede adama kızamam sanırım.
İki sene önce kapkaça uğradım, kapkaççı bir taksiye atladı gitti ve taksi şoförünü de tanık olarak çağırdık. Taksi şoförü 'Ben tanırım şu an. Üstündeki mont çok istediğim bir monttu ve çok pahalı diye alamamıştım' dedi. O zamandan beri taksi şpförüne ayrı, kapkaççıya ayrı acıyorum. Taksi şoförü o montu isteyip alamadığı için, kapkaççıya da o mont istettirildiği ve isteğine dizgin vuramadığı için; kızamadım. Tabii ki kurban olarak bana yapılanın cezasız kalmasını istemem ama bu taksi şoförüne ve kapkaççıya yapılanın cezasız kalmasını da istemiyorum. Tek kurban benmişim gibi gelmiyor. Belki taksi şoförü o kapkaççılığı mont için yapmaz ama ailesinden biri ölecek olsa ve tedavi için paraya ihtiyaç olsa yapabilir. Belki o zaman da doğrudan kapkaççılık yapmaz ama başka türlü dolaylı bir haram paraya el uzatabilir.
0