ben de lisanstan sonra işsiz kaldığım dönemde bir altı ay kadar evden çıkmamıştım. onu da belirteyim.
ha ben o dönemde ilaç kullanmaya başlamadım, bir şekilde hallettim evden çıkma olayını ve takıntılarımı. ama doktora yeterlilik sınavından bir kere kalınca kullanmaya başladım, anksiyete + panik atak ile sınava girmesi pek hoş olmuyor -ki ona rağmen dün panikten öldüm, düşün yani-
bir de, hasta olduğunu saklama sakın. ben yıllarca etrafımdan sakladım, o zaman hiç iyileşemiyorsun.
bu arada okb ile ilgili şunu diyeyim: kendi kendine tamamen düzeltebileceğin bir rahatsızlık değil. ilaç değilse bile en azından terapi dene derim, ki tedavisi genelde ilaç + terapi ile yürüyen bir hastalık. serotonin nörotransmitterlerinin az salınması ya da düzgün salınsa da yeterli gelmemesi sonucu oluşabiliyor. (serotonin omurilik soğanına yakın bir bölgeden salınıyor.) ayrıca annede ve babada -yani ikisinde birden- okb varsa, çocukta çıkma oranı %30, yani genetik olarak serotonin salınımda sorun oluyor olabilir-miş. ayrıca yeme bozukluklarına da sebep olabiliyor -bu benim görüşüm, genelde bildiğim tüm okbliler normal vücut tipinden bir hayli uzakta, kimisi aşırı kilolu kimisi aşırı zayıf- antidepresanların yaptığı, serotonin geri alımını engellemek -zaten ssri yani selective serotonin reuptake inhibator (seçici serotonin gerialım engelleyici gibi birşey sanırım türkçesi, bakmak gerek) grubu ilaçların yaptığı şey de bu, vücut bu nörotransmitteri geri almasın diye uğraşıyollaa..
ben bunu şuna benzetiyorum: beynimiz bir olimpik havuz, içi kimyasallar ile dolu. bu havuzdaki kulvar ipleri de düşüncelerin ilerlediği yollar. havuz dolu değilse bu kulvar ipleri bir işine yaramaz, değil mi? zaten yüzemezsin de. havuzda yüzdüğünü düşün, yoruldun, kulvara tutunacaksın, kulvara tutunamadığını düşün? bir uçtan bir uca sürekli gittiğini düşün, duramıyorsun da, işte o uçlar takıntılar gibi bence. çok iyi bir benzetme olmayabilir ama, kulvarlar da düşünce yolların olsun, kulvarları düzgün kurmak gerek. birbiri içinde girift haldelerse gene işine yaramazlar misal. sonuçta sen o havuzda kendine yol açacaksın. bu sefer de bir sürü işe yaramaz düşünceye gene takılırsın. gene bir sürü takıntı çıkar başına. ilaçların yaptığı düşünce yollarını "yeniden düzenlemek" için ortam yaratmak. terapi ise düşünce yollarını yeniden düzenlemeye yarıyor işte. yani sen bir sonuca varacakken saçma sapan takıntılara saplanıyorsun, niye? çünkü belki de hayatının erken bir döneminde bir travma yaşadın ve o travma ile o düşünceye erişmek için "yanlış bir yol" yarattın. halbuki o travmayı yaşamasan, o düşünceye/sonuca rahatça erişebilmek için düzgün bir yol yaratacaktın, tek bir kulvarda ilerleyip düşünceye erişecektin -beyin tabi ki bu kadar basit çalışmıyor, olayı basitleştirmek için böyle anlatıyorum sadece- şimdi ise ya havuzun suyu yetmedi -yani serotonin- ya da yetti ama düşüncelerin çok karmaşık olduğu için kulvarlarda takıldın kaldın -yani sonuçta serotonin, başlangıçta yeterliyken, doğal olmayan saçma sapan bir süreç yüzünden gene yetmedi- ya da kulvar iplerin yok, durup dinlenemiyorsun, seratonin yetse bile seni götürmen gereken yere götürmüyor çünkü bu sefer de sen gidemiyorsun. böyle böyle birşeyler işte.
o yüzden doktora git derim. ama ben kendi kendime de aşarım dersen sen bilirsin. yine de, yıllarca "ben bunu kendim yenerim" deyip çok şey kaçırdım, ilaç kullanmayı zayıflık sandım. şu anda kafam daha rahat, zihnim daha açık. tabi ki bu da tam bir derman değil sen iyileşmeyi istemedikçe. ama gördüğüm kadarıyla istiyorsun, o yüzden bir doktora gitmen senin için daha iyi olur fikrimce. gene de sen bilirsin tabi.
not: yukarıdaki bilgileri okuduğum bazı makalelerden edindim, kaynaklarını veremiyorum ne yazık ki ama hakemli dergilerden okumalar yaparsan bence kendin de güzel bilgiler bulursun. ama netteki herşeye de inanma tabi, kaynak önemli :D
0