buraya toplumsal cinsiyet diyip gitmenin sağlıklı bir iletişim kurmadığını düşünüyorum. Karşıdaki kişiye "bilmiyosun tabi git aç oku" demek kadar kaba olduğunu sanıyorum.
Dilim döndüğünce ve umarım hata yapmadan açıklamak istiyorum. Biyolojik cinsiyet bir kişinin bazı organlarının oluşu/olmayışı üzerinden tanımlanıyor ve üreme odaklı bir yaklaşım olarak süregeliyor. Ki özünde bu oldukça sıkıntılı çünkü bu sınıflandırma vajina (female deniyor misal), penis (male) gibi organları merkeze alarak aslında cinselliğin, ne bileyim ayak ile, burun ile yaşanamayacağı, üremenin herkes için bir amaç olması gerektiği gibi bir önyargıyla hareket ediyor. Yani anal ilişki için anal bölgesinden başka hiçbir organını kullanmayan ve üremek istemeyen bir kişi tıbbi müdahaleler haricinde niçin bir biyolojik cinsiyete atansın?
Bir de toplumsal cinsiyet / cinsiyet kimliği var ki sanırım birçok sorun da buradan kaynaklı vuku buluyor. Kısacası sosyal kültürel kalıplar neticesinde öğrenmeye zorlandığımız davranışlar, tutumlar, görünüşler, makyajlar ve makyajsızlıklar bütünüdür. Bu bahsedeceğim cinsiyet kavramı kadın ve erkek diye ikiye ayrılmıyor, aslında ayrılmamalı ama ayırıyorlar ve hepimizi bu normlara uydurmaya çalışıyorlar. herkes içinden gelen tavrını, duruşunu, durmayışını takınabilir ve dünyada hepsi birbirine özgü 6 milyar cinsiyet olabilir.
fakat doğumumuzdan itibaren, hatta doğmadan önce, biyolojik organlarımızdan yola çıkarak hangi rengi seveceğimiz, hangi oyuncaklarla oynayacağımız, kiminle evleneceğimiz (bkz:
beşik kertmesi) belirleniyor ve böyle davranmamız öğretiliyor. Sorun da tam bu noktada başlıyor; biyolojik cinsiyet ile, toplumsal cinsiyet arasında doğrudan bir ilişki kurulmuş oluyor. Yani penisin varsa erkeksindir, erkeksen makyaj yapmazsındır. biyolojik cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasında kurulan, stereotip yaratan her ilişki, ayrımcılıktır, birilerini topluluktan ister istemez dışlar. çünkü nihayetinde birileri bu önceden atanmış kriterlere uymayacaktır.
İkili cinsiyet sistemi küçüklüğümüzden beri kendimizi bir toplumsal cinsiyete ait hissedip yetmez gibi tam "karşısındaki" ikinci cinsiyetle ilişkilenmemizi öğütlediği için bu kalıplara uymayan herkes dışlanıyor. Homofobi, transfobi, queerfobi, hepsinin temelinde, karşı tarafın heteroseksist ikili cinsiyet sistemine uymuyor oluşuna verilen tepki mevcut.
Aynı şekilde, bir toplumsal cinsiyetin ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini söylemek de bu ayrımcılığa hizmet ediyor. Kendini -istediği cinsel organı olsun olmasın önemli olmaksızın- erkek denilen cinsiyetle beyan eden kişi, içinden ne geliyorsa veya gelmiyorsa o şekilde davranabilmeli ki, sınırlar ve kurallar yaratmamalıyız ki dünya daha yaşanabilir bir hale gelsin; herkes için.
"herkes için" diyorum çünkü ikili (kadın- erkek) ve stereotipik (erkekler bunu yapmaz, kadınlar şöyle yapar, erkek kadından hoşlanır) cinsiyet sistemi herkesi mağdur ediyor. Gerçekten şuan hayatımızın aşkı, sevdiğimiz bir arkadaşımız olabilirdi, hayatımızda 7/24 görüştüğümüz çok sevdiğimiz kişiye karşı bir şeyler hissedebilirdik, fakat toplum bizi aynı toplumsal cinsiyete atayıp yetiştirdi diye bunu yapamayacağımıza inandırıldık. bunu öylesine kabullendik ki yapabilenleri de "ibne" diye dışlar olduk falan. tıpkı şu her yerde bahsedilen öğrenilmiş çaresizlik deneyleri gibi olduk her birimiz. Dünyada hoşlanabileceğimiz 3-4 milyar insanı daha doğar doğmaz organlarımızı yoklayarak bizim adımıza karar verdiler ve silip attılar zihnimizden. Birileri bu kalıpları, hapishaneleri yıkıyorsa ne güzel değil mi? Bana kalırsa örgütlenelim makyajımızı da yapalım, sakalımız varsa onu da uzatalım, mavimizi de morumuzu da giyelim, el ele sokaklara çıkıp daha özgür bir dünya yaratalım. Neyse, öyle işte hocam, makyaj ben de yapıyorum, fazla yapmayı sevmiyorum cc krem falan sürüyorum bazen de dudaklarıma shea yağı sürüyorum o kadar. Tabi bu demek değil ki çok makyaj yapan tü kaka, isteyen parasınca zevkince yapabilir.