Toplumun güçlü olma, dik durma normu daha çok erkekler için geçerli. 'Erkekler ağlamaz' diye bir laf var. Hatta daha ileri gidelim 'Karı gibi ne ağlıyorsun/gülüyorsun' bile derler. Erkeğe bu coğrafyanın yüklediği en ağır yük bence zayıflığı gösterememek, ancak yakın hissettiği bir kişinin yanında ağlayabilmek, ortalıkta ağlayamamak. Hint filmlerinde vardır, erkeklerin sürekli gözleri dolar ve ortalık yerde salya sümük ağlarlar. Erkekle başlayan bu süreç, güçlü erkeğin yanında kadının da güçlü olmasını gerektiriyor; çok ağlamayan insan sürekli ağlayan bir insana katlanamaz. Üstelik kadınlar da bu şekilde yetiştiriyorlar evlatlarını. İstediğin gibi ağlayama, istediğin gibi duygulanama; bir süre sonra insan katılaşıyor. Bir süre sonra artık duygular da dibine kadar değil, daha yüzeysel hissedilmeye veya öyle gösterilmeye başlıyor.
Tabii bir de toplumdaki ağlamamanın yanında, bir de arabesk altyapıdan gelen 'çekilen acıyı yüceltme' kültürü de var. Kolombiya dünyanın en mutlu üçüncü ülkesiymiş. Adamlar fakir, sürekli bir olay yaşanıyor ülkede ama en mutlu ülkelerin arasındalar. 'Niye, manyak mısınız' dedim, 'Biz acı olayların nasıl üstesinden geldiğimizle gurur duyarız. Mutluluklarımızı yarıştırmayı severiz' demişti; biz ise üzüntülerimizi, acılarımızı nasıl yüklendiğimizi yarıştırıyoruz. Sabah programlarına bak, sürekli bir trejedi, sürekli ağlayan insanlar. En sevilen filmler en çok duygulandıran, ağlatanlar. Belki de güçlü görünüşün altında ağlamaya fırsat kollayıp bir bahane yaratıyoruz; şarkıya, filme sığınıyoruz. Efkar diye bir kelimemiz var diğer dillerde çok karşılık bulamayan. Efkarı yüceltiyoruz, romantikleştiriyoruz; bir silkinip kendimize gelmeyi değil. Akrabalarımız, bir önceki nesil 'Ben en çok bunu yaptım, ben en çok şunu yaptım', 'Aaa, o da bir şey mi, asıl ben neler çektim, neler', 'kan kustum, kızılcık şerbeti içtim dedim' diyerek omzundaki yükle savaş veteranı gibi gurur duyuyor neredeyse. Tamam, Kolombiyalılar çılgın, yanardağ köyü yutunca adamlar 'Nasıl olsa üstesinden geliriz, oh salsa' diyorlar ama bizimkisi de çok ağır, çok baskılayıcı.
Aslında ağlıyoruz ama özgürce değil, usturupluca, kurallar çerçevesinde.
Tabii bir de 'Duygularımla barışık olacağım' derken 5 yaşında gibi her şeye ağlama uç durumu var. Bir arkadaşım herhangi bir tartışma sırasında ağlayabiliyor. 'Bu öğlen yemeğe gidemeyeceğim, çalışmam gerek, işleri bitiremedim' diyorsun (ki sözleşilmiş yemek değil, her günkü yemekhane), anında ağlamaya başlıyor. Bana en çok karşılaştığı şeyin kendisine 'Duygu sömürüsü yapıyorsun' dendiği idi ama kız çok rahatsızdı kendi halinden, en ufak şeyde ve her gün mutlaka bir şeye ağlıyordu. Normalde 'Duygularınla barışık ol, onları yaşa' denir ve bunun sağlıklı olduğuna inanıyorum; bu duygularıyla barışık olmaktan ziyade duyguların insanı esir alması gibi bir şey. O da terapiye gidiyordu bu durumu kontrol altına almak için.
Derdi başkasına anlatmamak kısmına gelince, tek nedeni bir de karşımdaki kişi ile uğraşmamak olabiliyor zaman zaman. Bazen kendi kendine kolay atlatabileceğin bir şey, senin hayatına burnunu sokmak isteyenler tarafından daha karmaşık hale getirilebiliyor. Örneğin, o gün sevgilinle tartıştın ama çok da büyütülecek bir durum yok ve akşam öpse geçecek. O an moralin bozuk ama başkasına anlattığında abartılı tepkiler alabiliyorsun. 'Sana nasıl bunu yapar'lı, 'Bak, şerefsiz'li tepkiler alabiliyorsun. Tam bu durum olmadı ama atayım yine, mesela sevgilin 'Bugün buluşmayayım, ben uyuyayım' dedi; yani bunu büyütecek ve ilişkimin içine girmek isteyen, 'Vay efendim, nasıl böyle yapar. Suçlu sensin, tamam demişsin' diye abartacak birine dert anlatmak istemiyorum. Kimdi hatırlamıyorum; bir uzmanın 'ateş rahimliler' dediği bir grup var mesela, Kadınlar Kulübü'nün saldırgan üyeleri gibi her şeyi büyütmeye ve her an saldırmaya hazır, sürekli sinirli grup; onlara bir şey anlatmam asla. Pireyi deve yapabilir. Acımı olduğundan çok büyüten gruba çok bir şey anlatmam; zaten moralim bozukken daha da dibe göndermenin anlamı yok. Benzer şekilde o an dert anlayacak durumu olmayana da bir şey anlatmak için uğraşmam. Benzer şekilde yargılarına güvenmediğim ve çocuksu, aksi, benim gözümden göremeyecek, vb. gördüğüm birine de çok fazla açılmam.
0