@tosiba, Karşıyaka'da romen mahallesi var da ben mi bilmiyorum acaba?
Yıllardır İzmir şöyle İzmir böyle yazılıp çiziliyor. Olumlu, olumsuz... Herkes kendi penceresinden görüyor çünkü herkes farklı şeylere öncelik veriyor.
Ben eksisiyle artısıyla İzmir'de yaşıyor olmaktan memnunum. Çünkü olumlu yanları olumsuz yanlarından daha çok, oldukça çok.
Çingenesiyle, aldığı göçlerle, yerlisiyle bütün olarak baktığımda göçlerin dengeleri epeyce zorladığını söyleyebilirim. Belediye kardeş aile, abla kardeş projeleri gibi projelerle, stk'ların göç alan bölgelerde özveriyle yaptığı çalışmalarla yerlisi ve yeni geleni birbirine yakınlaşıyor. Ben de göç almış bölgelerdeki çalışmalara katkıda bulunuyorum. Bir İzmirli olarak anadoludan gelen insanlarla farklarımızı bu çalışmalar sırasında gözlemliyorum. Bazı bölgeler var ki pek farkımız yok, bazı bölgeler ise çok çok farklı.
Beni en rahatsız eden unsurlar; çocuklarını sürekli dövmeleri, sürekli bağırmaları, kız çocuklarına aşırı baskı uygulamaları, okuldan alıp evlendirmeleri, çöplerini arkalarında bırakmaları, kadınlarına yaptıkları ...
Biz burs verdiğimiz çocukları sanatın her yönüyle tanıştırıyoruz. Sinema, tiyatro, fotoğraf, seramik, kitap... adam kızını sinemaya yollamıyor. Sinemayı kapatmışız, sadece kız öğrenciler olacak, otobüsle alıp otobüsle yerleşim yerine bırakacağız. Yollamıyor.
Yaz okulunun son günü deniz gezisi düzenledik, anneler kardeşler geldi. Foça'da ağaçlık bir yer bulduk, banklar maslar var. Kadınlar kilim falan getirmişler masalara oturan olmadı. Yendi içildi denize girildi, tabii çocuklar girdi, kadınlar girmedi. Dönme vakti geldi, yaygılarını topladıkları gibi doğru otobüse yollandılar. Arkalarında çocuk bezleri dahil yığınla çöp bırakarak. İçlerinden sadece biri geriye dönüp baktı ve çöpleri toplamaya geldi. O masaya otumuştu ve kendine ait çöpü torbaya koyup çöpe atmıştı. Ve sürpriiz, o da bir izmirliydi.
Bu grup işte o çok çok farklı bölgeler var dediğim grup. Zor öğreniyorlar. 3.4. sınıfa gelip okumayı sökemeyenler var içlerinde.
Yolunuz düşerse Karşıyaka'ya gelirseniz esnafına bir bakın. Dışarıdan gelen esnafla yerli esnafı hemen ayırt edebilirsiniz. Sokağın başında durun, sokaktan geçen kadınlara yiyecek gibi bakanlarla işine gücüne bakanları ayıracaksınız. Üşenmeyin sohpet edip nereli olduğunu öğrenin. İşine gücüne bakanlar yerlisi çıkacak.
Sahilde yürürken köpeğiyle gezenlerin köpek kakası için torba taşıdıklarını göreceksiniz. Arkadaşların dediği gibi türbanlısı, anadolu tipi baş örtülüsü, yazmalısı, mini şortlusu sahilde yan yana oturup serinler, kimi çay demler kimi bira içer. kelimelik oynar, kitap okur. Yalnız bişey diyeyim mi, izmir türbanlıların ezici çoğunlukta olduğu bir yer değil. Umarım olmaz ama olursa sahilde artık o her kıyafetten olan insanları bir arada huzur içinde akşam keyfi yaparken göremezsiniz. O zaman laf atmalar sataşmalar, ve hor görmeler başlar.
İşte İzmir'in en güzel yanı bu. Hoşgörü. Başka yaşam tarzlarına "kendi seçimidir" diyebilmek. İnsana insan olduğu için değer vermek, saygı duymak.
edit: göçle gelenler hakkında olumsuz gözlemlerimi yazdım, yanlış anlaşılmasın çünkü eksik oldu. Çalışmalar sırasında çok güzel insanlarla tanıştım, dostlar edindim, onlardan çok şeyler de öğrendim.
Herkes bir değil, binbir çeşit insan var arkadaşlar. Mesele çoğunlukta. İnsan çevresindeki 5 kişinin ortalamsı deniyor ya, ya da üzüm üzüme baka baka kararıyor. Çoğunluk nasılsa ona dönüşüyoruz ya da yakınsıyoruz hepimiz.
0