Dediklerinin bir kısmına katılıyorum. Bir şeyi beğenmemek için uzman olmak gerekmiyor ama eleştirmek için en azından eşik değerli bir bilgi sahibi olmak gerekiyor bence. Örneğin, şöyle bir konuşma olsun.
X: Ben Picasso'yu sevmiyorum.
Y: Ben de sevmiyorum. Bu ne biçim resim? Ağız düz, burun yan, alın kaymış.
Z: Aaa, nasıl sevmezsiniz. Sanki sen Dali'sin.
T: Olm Y, kübizmi bil de öyle konuş.
Bence 'Sanki sen Dali'sin' zaten bir argüman değil. Tartışmanın içinde gürültü,
white noise. X'inki bir fikir beyanı. Y'ninki de bir fikir beyanı ama gerçekten kübizmi bilmemekten kaynaklı bir beyan. Belki biraz bilse o eleştiriyi yapmayacak. Bu açıdan T'nin Y'ye verdiği ayarı doğru buluyorum. Çünkü Y'nin görüşünün eksik bilgi içerdiğini ve dinleyen dış bir kişiyi yanlış yönlendirdiğini düşünüyorum. Onu duyan başka bir kişi 'Aaa, gerçekten de ağzı yamuk. Bu nedenle, ben de beğenmedim' diyebilir ama belki bildiğinde sevecek ya da ilk anda sevmeyecek ama bildiğinde sevecek. Eleştiri ortama bilgi getirebilecek biri olduğunda güzeldir.
Tip gibi öznel kavramların ise eleştiri konusu olmasını ve dalga geçilmesini anlayamıyorum. Daha doğrusu yapıcı eleştiriyi anlıyorum ama dalga geçilmesini anlamıyorum. Karşı atağa geçmeyi de. Beğenilmemesi ayrı, eleştiri ayrı, dalga geçmek daha ayrı. Dalga geçmek sadece kaynaktan çok fazla rahatsız edici uyaran geldiğinde yapılacak bir şey benim gözümde.