osuruğun nasıl olduğuna bağlı. ne osuruklar var. trombon gibi, davul gibi, akortsuz keman gibi...
kokudan uzaksam gülebilirim. hani "o ses nasıl çıktı" gibisinden.
kedilerim sesli yellendiğinde yerlere yatıyorum yalnız. sanki dünyanın tek memelisi biziz. ama işte ne yapayım çok masum bir halleri oluyor.
edit: trejemu+1.
the catcher in the rye'da ismi tam hatırlamayabilirim ama şöyle bir bölüm vardı "and then this guy sitting in the front, edgar marsella, laid this terrific fart" gibi bir bölüm vardı.
müdür kendinibeğenmiş bir edayla chapel'da okul kuralları hede hödöden çok self-important bir şekilde bahsederken old edgar çakmış da osuruğu onu diyor. öyle bir şeyde katıla katıla gülerim mesela. söz kesen osuruk ekolü güldürür beni bazen, kurbanı olmuşluğum vardır o zaman da gülmüştüm(cart kabakağıt :D )