-Herkes piyasaya itekleniyor bir şekilde, Adele tuttu.
-Sesi güzel, tüm zamanların en iyi vokalistleri listelerinde hep ilk 10'un içinde. Birincileri ise Aretha Franklin. Ben bal sesli insanları, yanık seslilerden daha çok seviyorum, hele Someone Like You'yu söylerken kulaklarımı çok tırmalıyor ama o benim teknik bilmezliğim. Kadının bilmemkaç oktav sesi var, kulağı bilmemkaçlık hassasiyette falanmış.
-Doğru zamanda çıkarılması da etkendir. Atıyorum ki, Aretha Franklin'le aynı zamanda çıkmış olsalardı, arada kaynar giderdi. Örneğin, aynı şey bu hatun sayesinde Sam Smith'in başına gelmedi ama gelmiş kadar oldu. Sam Smith adanın diğer bir gurur kaynağı, deli gibi ödüller içinde yüzüyor ama başarısı Adele'inkinin yanında ve sonrasında, uluslar arası arenada biraz gölgede kaldı. Hani, Schumaher için "Birinci oldu, çünkü Ayrton Senna gibi rakibi yoktu" derler ama doğruluğu tartışılır; Adele için de aynı şey geçerli. Çok başarılı ve etkileyici ama tüm zamanların deyince insan bir durup "Acaba" diyebiliyor.
-Şarkıları yanık yanık, gönlü buruklara hitap ediyor. Şarkıları çoğunluğu bireysellik, eğlence, "Salla gitsin" veya "O halde bu akşam parti" temalı olunca, insanlara biraz Jane Austen-vari bir nostalji, anlam, vb. yaşattı.
-Aynı şekilde şarkılarındaki enstrümantasyon (böyle bir kelime varsa). Normalde popüler şarkılara bakıldığında basit ve insanın ağzından düşmeyen melodiler ve Pitbull ağırlıklı bir rap solosu içeriyor. Bu açıdan da özellikle 25+ grubunun bir nostalji özlemi, bir "Bunlar da şarkı mı" serzenişi oluyor. Rolling in the Deep'i ben de habire dinliyorum. Haliyle, araya rap girmeden ve tanıdık enstrümanlarla şarkı yapması da milleti çekiyor. Aynı şeyi Bruno Mars da yaptı mesela, bir "groove" tutturdu, oradan aldı yürüyor. Sonuçta araya rap girmeyen, ticari amaçlı olduğu belli belirsiz olan şarkı talebini dolduruyor.
-Görünüşüyle bir şey yapmaya çalışmayınca, yapamayınca daha da değerlendi. Safi müzik yeteneği ile bir şeyler yapmaya çalışması takdir gördü, "Popoyu açmadan, namusuyla şarkı söylüyor. Pür yetenek" diye daha da körüklendi.
-Tuttuktan sonra, 80'li yılların Sezen Aksu'su gibi "Sevmeyeni dövüyorlarmış" haline geldi. Yani seven de var, sevmek zorunda kaldığı için seven de.
0