dost yayınevi, iletişim yayınları. şimdi raflara bakarken, tübitak'ınkiler de iyidir.
can ve imge iyi yayınevleri olamalarına rağmen sorunlu çevirileri mevcut. ilk aklıma gelen, veba'nın çevirisindecümle düşüklükleri, üçüncü okumadan sonra "ha bunu mu demek istiyormuş? e onun yerine şu cümle bunu özgül olarak karşılamakta" vb. türünden bir sürü sorun vardı. imge'nin ilk aklıma geleni foucault çevirileri. mehmet ali kılıçbay'ın çevirileri sorunlu. mesela ayrıntı'nın fouacult çevirileri daha yerinde.
dost'un kitaplarında - içlerinden birini hocalarımdan birisi çevirdiği için iyi biliyuorum - aynı anda birkaç çeviriden bile yararlandıkları oluyor. özellikle akademik kitaplarda karşılaştırma yapılmasını da göz önüne alarak kimi yerlerde sözcüğün özgün hali vb. belirtiliyorsa, yeri geldiğinde çevirinin niçin böyle yapıldığına dair dipnot bile konuyorsa bu daha kapsamlı ve anlayarak okuma yapamyı sağlıyor. mesela iletişim'deki rus klasiklerinden bazılarında - söz konusu roman olmasına rağmen - çeviride bazen dipnot kullanılmış ve iyi de edilmiş.
çevirmenlerin iki dile de hâkim olması önemli. okuyucu da bir ikinci dil daha biliyorsa ve kendi diline de vâkıfsa çevirideki hataları anlayabiliyor. kimi çevirmenler bire bir çeviri yoluna gidiyor. halbuki kimi zaman sözcük italik olarak yazılmalı veya açıklama getirmeli. boris vian'In ithaki'den çıkan mezarlarınıza tüküreceğim kitabında mesela "boby-soxers" tabiri kullanılmış. bu ifadenin bire bir çevirisi türkçede yok. çevirmen de bunun 14-17 yaşları arasındaki kız çocuğu (sanırım öyleydi) anlamına gelen bir tabir olduğunu belirtmiş. aynı biçimde tolstoy'un hacı murat'ında kazakların "cigitlik"lerinden bahseder. burada çevirmen "cigitlik" sözünü olduğu gibi koruyarak "türkçe yiğit sözcüğünden rusçaya geçme, at üstünde yiğitlik yollu cambazlık" açıklamasında bulunur.
tabii mesela dost'taki kitapları konunun uzmanları çevirmekte. hlaw, liberty and morality kitabını yine bir hukukçu olan erol öz çevirmişti. tractatus logico philosophicus'u türkiye'den spinoza uzmanı cemal bâli akal ve reyda ergün çevirmişlerdi ve kitabın başında çeviri serüvenlerini, izledikleri yöntemleri de anlatmaktalar. bunun gibi çevirmenin türkçeye vâkıf olması, düzgün türkçe kullanması, dile yönelik ideolojik tutumunun olması gerekir. eğer her şey ideolojiktir diyorsanız o vakit, "sağlıklı bir ideolojik tutum" göstererek ne türkçenin içine etmesi ne de özleştirme adına idea yayınlarının malum çevirmeni gibi coşması istenmektedir.
0