kısaca, parayı kullanmanın (kredinin) maliyetini belirler TCMB faizleri. tabi bunun değişik mekanizmaları var ama en kısa tanımı bu.
enflasyonla baglantısı şudur: siz faizi kaç belirlerseniz belirleyin, o parayı temsil eden kagıtların degeri her yıl düşüş gösterir. yani belli miktar para her yıl aynı maldan daha az almaya yarar. Türkiyede enflasyonsuz yıl neredeyse hiç olmadıgı için enflasyonun tanımını yapmak komik olacak belki. ama gene aynı nedenle kaçırılan ve ne oldugu hiç bilinmeyen bir şey var: deflasyon. yani kagıt para mallara karşı deger kazanır. beklerseniz ileride daha çok mal alabilirsiniz.
işte bu "faizler"in net getirdigi-götürdügü miktarı hesaplarken işte bu kagıt para deger degişimi de işin içine girer ve piyasada algılanan faizi degistirir. en basit haliyle:
gerçek (reel) faiz = rakam olarak duydugunuz (nominal) faiz + paranın yıllık deger degisimi (enflasyon/deflasyon)
rakamla açıklarsak: Türkiyede gecelik faizler %13'e indi zira enflasyonun %6'lara inecegi beklentisi var. TL faizi alan adam reel olarak %7 kazanacak bu şartlar devam ettigi sürece (şimdi 1 birimlik mal alan adam yıl bitince 1.07 birimlik alabilecek). eger enflasyonun düşecegi beklenmeseydi gecelik faizleri indirmenin büyük bir maliyeti olurdu: sırf o faiz için eline TL almış yabancılar TL'yi ellerinden çıkarırlardı (devalüasyon) zira reel olarak %7den düşüğe razı olmayabilirler. ama herkes için önemli olan şey REEL faizlerdir. adam yurtdışında alamayacagı kadar yüksek reel faiz kazandıgı sürece, eger politik ve ekonomik riskler de çok yüksek degilse o ülkenin parasını elinde tutmaya devam eder.
döviz kuruna çok girmemek lazım aslında bu soruya. ama Türkiye gibi parası über-küresel bir ülkede kaçınmak zor. dünyanın en bilinen
high-yielder'ı; yani "yüksek faiz veren nispeten riskli" parası.
tekrar konumuza dönecek olursak: merkez bankaları faizi yükseltip borçlanmanın maliyetini arttırarak kredi akışını kısarlar ve ekonominin ateşini (yüksek harcama egilimini) azaltabilirler, bundaki yegane amaç enflasyonu düşürmektir. ama enflasyon zaten düşük talep veya arz şokları nedeniyle (çok hızlı) düşecekse, tam tersine hızlıca yavaşlayan (ürettigini satamayan) ekonomiye destek atmak için faizleri indirirler.
merkez bankalarının ana amacı; düşük enflasyon yüksek büyüme
dikotomisi arasında mekik dokumaktır en kısa tabiriyle. bunlar doguştan birbirine zıt kavramlardır. birine kasarsanız digeri patlar. en güzel en şık yamaları yapmak da merkez bankalarına düşer.
(tüm tanım ve örnekler, dünya para sistemindeki (konvertibl), serbest dalgalanan (kur politikası pasif), açık ekonomiler için yazılmıştır. bu belli özelliklerin dışına çıkılırsa (örn: Afrika, Arap ülkeleri vb), teoriler ve formüllere ayar çekmek gerekir)
bu yazdıklarım son 5-7 yıl içindeki "varlık balonu" kavramı nedeniyle hem teoride hem pratikte yeniden sorgulanır hale geldi. sırf enflasyonu düşük diye faizleri çok indirirseniz, ucuz para borsa ve emlakta çok hızlı artışlara (balonlara) yol açabilir. ekonomi bu yolla tüketemeyecegi kadar çok mal üretir ve eninde sonunda bu balonları (acı dolu bir şekilde) patlatmak gerekir. bunu bilinçlice yapmadıkları için de 2008de oldugu gibi kendi kendilerine patlarlar ve tüm dünya acısını çeker.
son olarak: TCMB faiz oranlarının gelişimi:
www.tcmb.gov.tr