Şüphelenmek iyidir şüphelenen insan araştırmaya başlar araştıran insan doğru bilgiye ulaşır ve öğrenir ama biz bazı çok basit konulara gereksiz bir şekilde olduğundan çok farklı anlamlar yüklüyoruz. Şimdi neden olduğunu duyuruda bugüne kadar verdiğim en uzun cevabı yazarak anlatmaya çalışayım.
Kaslar çok fazla enerji/kalori harcamaz, neden? Bunun nedenini anlamak için kasların nasıl enerji harcayabileceği konusunu bilmemiz gerekiyor, yani biz ortaya "çok fazla kas çok fazla enerji tüketimi" şeklinde bir bilgi verirsek fakat bunun nasıl olabileceini açıklayamazsak verdiğimiz bilginin altı boş kalır, o nedenle ben açıklayayım:
İnsan vücudunda enerji üretimi Mitokondri dediğimiz yapılarda gerçekleşir, yani biz dışarıdan besinlerler yoluyla aldığımız kalorileri ya da depo yağları (göt göbek yağları) bazı öncül işlemlerden sonra (buralar çok sıkıcı olduğu için anlatmıyorum) kas hücrelerinde bulunan Mitokondrilere göndeririz ve burada ATP'ye çevirip tüm yaşamsal faaliyetlerimiz için gerekli olan eenrjiyi elde etmiş oluruz FAKAT burada bazı sıkıntılar var. Mitokondri dediğimiz yapılar doğuştan anne tarafından belli bir sayıda çocuğa geçer (anneler... annnelerimiz) ve ve bunun sayısı ergenlik dönemine kadar yapılan bazı fiziksel aktivitelerle bir miktar arttırılır ama ergenlikten sonra çok çok çok düşük miktarda artar, yani bizim kalorilerimizi (karbonhidratları ve yağı) enerjiye çeviren, yani yağ harcayan küçük fabrikalarımız olan Mitokondrilerimizin miktarı kadar enerji tüketebiliriz, sonradan Mitokondri sayısını da çok fazla arttıramayacağımız için yeni kas dokusu üretsek bile, ki yeni bir kas dokusu üretmek de çok kolay bir şey değil, bu kas dokusunun sahip olduğu Mitokondri sayısı çok fazla olmayacaktır, haliyle "hayal ettiğimiz" şekilde bir "çok fazla aks çok fazla yağ kaybı" olmayacaktır. peki bu kötü bir şey mi? Hayır, bilakis çok fazla Mitokondri çok fazla enerji üretimi çok fazla oksijen tüketimi ve bunlardan arta kalan çok fazla atık madde serbest radikaller vs demektir, yani sistem bizim manipüle edemeyeceğimiz şekilde evrimleşmiş,bunu istesek de bozmamıza izin vermez, o nedenle böyle şeylere kafa yormanın bir anlamı yok, kilo kaybının "kalori açığı" gibi çok basit bir yolu var, bunun çevresinden dolaşmanın bir kazancı yok.
Peki diyetin yapıp da spor yapmanın yapamadığı nedir yağ kaybı konusunda?
Önce diyetin/kalori açığının mantığını nasıl çalıştığını anlatayım: Her insanın yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için elzem olan bir kalori ihtiyacı (bazal metabolizma) ve bunun üstüne total daily energy expenditure olarak isimlendirilen bizim günlük harcanan toplam enerji olarak isimlendirip TDEE olarak kısalttığımız bir kalori ihtiyacımız var. Bazal metabolizmayı, dediğim gibi, böbreğin çalışmasıdır kalbin atmasıdır beyindir sinir ssitemidir bunlar harcar, sistem bu ihtiyacının bir kısmını dışarıdan gelen karbonhidratlardan bir kısmını da yağlardan karşılar, dinlenik haldeyken çoğu zaman yağlardan karşılar, bu enerji ihtiyacı kadın/erkek için yaklaşık 1500-1800 kaloriye kadar değişkenlik gösterir, bunun üstüne de 400-500 kalori ekleyerek TDEE skorunu buluruz, yani bazal metabolizması 1800 kalori olan biri bunun üstüne de 500 kalori ekler 2300 kalorilik TDEE skorunu bulmuşolur. Bu noktada bu kişi diyet yapmaya karar verirse kalori açığı oluşturması gerekir, diyelim ki 300 kalorilik açık verdi ve 2000 kalori aldı ama günlük yine 2300 kalorilik faaliyet gösterdi, bu durumda sistem aradaki 300 kalorilik farkı kapatmak için doğrudan depo yağlara gider ve 300 kaloriyi oradan harcar, bu 300 kaloriler toplamda 7500 kalori olduğunda da 1 kilo yağ kaybetmiş olur, görüldüğü üzere çok basit bir sistem.
Peki bunu neden spor yaparak gerçekleştiremiyoruz? Çünkü sistemin anlık olarak enerji kullanabileceği pek çok sistem var: Karbonhidratlar yağlar ve proteinler. Evet proteinler de pek çok defa enerji döngüsüne katılıyor. Sistem spor esnasında hangi enerji kullanacağını kullanacağına sistemin o anlık ihtiyacına göre cevap verir. Sen koşuyorsundur mesela sistem yağdan enerji harcamaz çünkü yağın ATP olarak enerji döngüsüne girmesi için bol miktarda oksijene ihtiyaç duyar, yağlar ancak oksijen varlığında okside olur ve ATP üretilir, yüksek tempolu kardiyolarda dokulara yeteri kadar oksijen taşınamadığı için yağlar sistemden çıkar ve oksijensiz ortamda da enerjiye çevrilen karbonhidratlar kullanılır, yani sen 1 saat koştun çok süper yağ harcadım dedin ama belki de sadece düşük tempo gittiğin anlarda yağ harcadın, bunun takibini yapamazsın. Mesela 1 seanslık koşu sonrası 300 kalori harcadın ama bunun ne kadarı yağ ne kadarı karbonhidrat bilemezsin. diyelim ki karbonhidrattan düşük besleniyorsun ama çılgınlar gibi kardiyo yapıyorsun, o zaman da sistemde karbonhidrat azaldığı için doğrudan yağ harcamıyorsun çünkü yağ için, yukarıda da dediğim gibi oksijen lazım, oksijen yoksa şekere çevrilebilen aminoasitlerden enerji üretirsin o zaman da protein yıkarsın. Yani 1 saat koştuğunda duruma göre yağ mı kaybettin karbonhidrat mı harcadın protein mi kaybettin bilemezsin. Ha 1 ay sonra tartı ağırlığı değişir ama yağ mı kaybettin yoksa kas mı onu da düşünmek lazım. Bir de diyelim 200 kalori karbonhidratlardan 100 kalori yağlardan gitti, eve gelip yemek yediğinde sistem o kalorileri aynı yere tekrar koyuyor, harcadığın 100 kalorilik yağ yanına kar kalıyor, tabii onu da harcadıysan eğer, harcamama ihtimalin de var çünkü. Halbuki kalori açığı verdiğinde o 300 kalori doğrudan yağdan gidiyor ve kalori açığı verdiğin sürece yerine tekrar o yağı eklemiyor.
Peki aynı şey ağırlık çalışması için de mi oluyor?
Ağırlık çalışırken yağ kullanımı neredeyse sıfır, çünkü ağırlık çalışması kardiyodan çok daha fazla stres oluşturan ve dokulara oksijen gitmesini engelleyen bir sistem, o nedenle çoğunlukla karbonhidratlar harcanır, ağırlık çalışan birinin karbonhidratı kesmemesi kısmaması azaltmaması da bu nedenle önemli, çünkü enerji için karbonhidratlara ihtiyaç var, karbonhidrat yoksa, yukarı da olduğu gibi, kas yıkımı gerçekleşir.
Buraya kadar neden sprun kilo vermeye etkisi olmadığını açıkladığımı düşünüyorum.
Diğer sorularına gelirsek:
Bacak ikinci kalp değil çünkü antrenmanda olan her şey akut etkiye sahiptir. Evet kaslarımızın %70'i belimizin altında bacaklarımızı çalıştırdığımızda dokulara çok fazla kan pompalıyoruz ama bu anlık bir etki, Vegas'ta olan Vegas'ta kalır gibi, yani artan kan dolaşımı artan hormonlar artan kalori harcaması vs hepsi salondan çıkana ve ilk öğünü yiyene kadar eski haline dönüyor.
Bağırsak ikinci beyin mi? Yani bağırsaktaki bazı bakteriler ruhsal durumumuzu etkileyen nörokimyasalları etkiliyor ama tabii beyin gibi kompleks bir durumu yok biraz yeşillik yiyip ihtiyaç kadar da su içince bağırsaklar düzgün çalışıyor, düzgün çalışan bağırsaklar da insanı mutlu ediyor açıkçası.
0