ikinci yabancı dil öğrenmenin en zorlayıcı kısımlarından biri bence bu. bazen bir kelimenin türkçede doğrudan karşılığı bile olmayabiliyor. direkt olarak açıklamasız, kavram olarak ezberlemek zorunda kalabiliyorsun veya bildiğin diğer dili temel alman gerekebiliyor. haliyle otomatik olarak daha fazla efor, daha az "tutulum" söz konusu. türkçe-ingilizcede mesela "VİLLAGE, PAAAT, AHA DA KÖY" diye beynin o denklemi anında kurabiliyor. üçüncü dil işin içine girince gördüğün gibi kafa karışıyor.
bunu ikinci yabancı dil öğrenme sürecinin doğal bir parçası olarak değerlendirip her kelime için ayrı ayrı nasıl rahat hissediyorsan öyle ilerle derim. bir noktadan sonra dili aktif kullanmaya başlayınca zaten bu sorun olmaktan çıkacaktır, yani almanca konuşabilecek seviyeye geldiğinde "dorf köy müydü village mı" filan gibi düşüncelerin olmaz.
ingilizce ile almanca arasında illaki bağlantı kuracağım dersen bence bunu gramer kısmına sakla. kelimede nasıl rahat ediyorsan öyle yap. gramer kesin olarak türkçeye kıyasla daha yakın, o yüzden ingilizce düşünme kısmını gramerde değerlendirmek daha makul olabilir. hatta bu yolla ingilizce gramerini bile geliştirme şansın olabilir öyle bir ihtiyaç varsa. hangi yapı nasılmış, nasıl değişirmiş vs. görmek/değerlendirmek daha kolay olur.
hepsinden öte dil öğrenmek ömür boyu süren bir iş. spesifik bir hedef doğrultusunda kısa sürede çok yol almak gibi bir planın yoksa deneyip gör derim. her hafta, her ay... dönüp bak neyi hatırladığına, kendini nasıl hissettiğine. öyle vura kıra bir yerlere çıkacaksın neticede.
0