[]

Hayat amacını, motivasyonunu kaybetmek, yabancı dile yoğunlaşamamak...

Hayatı zaten dünya yansa umrumda olmaz rahatlığı ile yaşıyordum. Daha genç yaşta birisi ölmüş, ilişkim bitmiş, yaşadığım yer değişmiş gibi falanca olaylara alışmıştım gayet sıradanlaşmıştı tepkilerim. Duygusal bir insan olmama rağmen ruhsuzlaştığımı hissediyorum.

Kolay kolay sinirlenmem, bir yanlış veya rezillik yapmaya korkmam ama çoğu zaman da sorumluluklardan kaçarım. Önüme gelince yaparım onda bir sıkıntım yok fakat rahatlığa meyilliyim.

Hayatım üniversiteye yıllarına kadar tek bir memur çocuğu olarak genel olarak sorunsuz geçti (tabii ki travmalarım oldu ama çoğu türk gencine göre diyelim).

Pek aile memnuniyetsizliği, ortam memnuniyetsizliği veya ekonomik memnuniyetsizlik yaşamadığım için bulunduğum ortamdan sıyrılmalıyım diye bir gayretim olmadı.

Bazı insanları bunun etkilediğini düşünüyorum zira çevremdeki çoğu başarılı insan böyle. Bana mı denk geldi bilmiyorum.

Ama şunu da anlamam mesela doğumundan beri zaten her şeylere rahatlıkla ulaşabilen insanlar bir yerlere gelmek için çabalama motivasyonunu nasıl buluyorlar?

Benim en son bir şeyler için çaba harcadığımı hatırladığım 2 dönem var. İlki lise zamanlarında staj yaptığım yerlerdeki ortamların leşliği ve varoşluğundan, çevremi daha kaliteli insanlarla doldurmalıyım diyerek çok iyi bir üniversite veya bir mühendislik dalını kazanmalıyım yoksa halim bu insanlar arasında ölüp gitmek olacak dedikten sonra ki sınava ve okul derslerime çalışma gayretim.

Sonra mühendislik bitti ve ezbere dayalı sistemimizin istediğini verdim, notlarım iyi olsa da çıkınca çok da uzman bir halde değildim. Yine de güzel büyük bir kurumsal firmada işe başladım.

İlk işe başladığım zamanlar hızlı bir öğrenme gayretim ve motivasyonum vardı. 2. çabamı burada verdim fakat sonra ortamların ve muhabbetlerin çok da farklı olmadığını, kölelik düzeninin değişmediğini ve yükseldikçe şaşalı titlelar ve rakamların büyüsü ile hayatın daha fazla sömürülmesi gerçeği ile yüzleşince duruldum.

Çevremde 35 yaş üstü insanlar ve aynı alanımdan kimsenin olmayışının da etkisi ile yalnız kaldım, sektörde biraz geri düştüm. Tek başına evimde oturup kendi kendime yazılım yapayım diyen bir insan da olmadığım için ilerleyemedim.

Çabalamak için bir hedefim yokmuş meğer geçenlerde bu boş vermişliğimi görünce eşim sordu bir hayalin, hedefin var mı diye :D Uzun uzun düşündüm yok dedim.

Ortalama bir insan ömrü ne ise yaşayıp öleceğiz işte. Düzgün bir insan olarak, kimseye zarar vermeden yanındaki insana destek vererek, sevgini paylaşarak, belki yeni nesiller yetiştirerek göçüp gideceğiz.

Bunun için ha bir tatil yerinde yaşamışız, ha köyde yaşamışız, ha yurt dışında.. aman aman bir fark olduğunu zannetmiyorum. İnsanın tüm güzellikleri kendisinin yarattığını, mutluluğun insanin kafasında bittiğini düşünüyorum. Mesela babam okumuş etmiş istanbulu, ingiltereyi görmüş bir insan olarak onun mutlu olduğu yer yeşillikler içinde yaşadığı, çok insanın olmadığı köyüdür.

Sürekli elde olmayanı düşleyerek umutsuzluğa kapılmak saçma geliyor. Passat a binerken bentley im niye yok onun için çabalayayım diyen bir insanın ona sahip olduğunda neden özel uçağım yok diyeceğini ve yine huzursuzluğa mutsuzluğa ve hırsa kapılacağını biliyorum. Bu koşuşturmaca bana mantıklı gelmiyor.

Ben elimdekilerle mutlu olabiliyorum. Elimdekiler ne ise bir şekilde onların şeklini alabiliyorum. Hiç bir zaman lüks hayatlara özenmedim. Ki gördüm de, içlerinde yaşadım da. İngiltere ve hollandayı da bir kaç ay deneyimledim ama ı ıh. Dünyada bir yer işte hepsi.

Tek özendiğim şey mutlu ve huzurlu bir hayat. Çok paraların döndüğü hayatlar = mutluluk diye bir denklemin olmadığını hepimiz biliyoruz.

Şimdi böyle bir dünyada oturup düşününce tek hedef yurt dışında yaşalım en azından insana değer daha fazla diyebiliyoruz.

Bunun için bu yaşa kadar öğrenemediğimiz, üstüne yoğunlaşamadığımız, yoğunlaştıkça sıkıldığımız ingilizceyi eşim de ben de bir türlü halledemiyoruz.

Mesela bana diyor ama onun kendince daha lüks bir hayat veya dünyayı gezebileceği bir ekonomik güçlülük gibi bir hedefleri var fakat o da tam motivasyon ile çalışamıyor.

Ben zaten yanımdaki insanın sıkıntılı ruh haline girmesinden zerre mutlu olmuyorum onun bu huzursuzluğu beni geriyor ki uzun süreli gerilmeleri hiç sevmem.

İkimizin de mesleği var fakat şu hedef koyma işlerini nasıl çözebilim? Koydum diyelim o hırsa nasıl kavuşacağım? Bazı arkadaşlarım dil öğrenip yurt dışına gittiler bazıları türkiyede dolarla para kazanıyorlar. Oh ya ne güzel keşke ben de öğrenseydim diyorum ama aman ya bir şekilde yaşayıp gidiyoruz işte deyip salıyorum kendimi.

Mala mülke de hevesli değilim. İnsanların bir şeyleri gördüğü zaman ihtiyaç hissetmesi gibi bir huyu var. Görmese aslında elindekilerle mutlu olabilecek bir sürü insan olmasına rağmen gördükçe sürekli bir eksiklik hissediyor. Ben hissetmiyorum. Çünkü eksik hissetmek istedikten sonra her türlü seviyede hissedebilirsiniz bunun bir sonu yok ki.

Ne yapacağım bilmiyorum o yüzden.

27 E

 
  • alko ikarus  (02.10.22 19:19:25) 
eldekilerle mutlu oluyor olman daha iyi ve farklı şeyleri deneyimlemekten uzak durman gerektiği anlamına gelmiyor. ben de mevcut arabamdan memnunum ama mesela Porsche denemek istiyorum. isviçre'de helikopterden atlayıp kayak yapmak istiyorum. müthiş sahilleri olan yerlerde tatil yapmak, istanbulun en iyi semtlerinde güzel evlerde yaşamak istiyorum eşimle beraber. bu deneyimlere de para kazanarak yaklaşabiliyorsun, para kazanmak için de İngilizce öğrenmek zorundasın denklem tamamen bu.

özendiğim şey mutlu ve huzurlu bir hayat denkleminden İngilizce öğrenme hırsı çıkartamazsın, bu düşünce tarzı kesinlikle yanlış diye düşünüyorum. bakış açından ötürü, böyle devam edersen ne uzar ne kısalırsın. aşırı hırslı, hiç bir şeyle yetinmeyen biri ol demiyorum ama insanın hedefleri olmalı. senin bir hedef koyma motivasyonun yok. x bi yerde, idare eder bir hayat seni kesiyor, kesmiş de zaten. daha üstüne çıkmaya ihtiyaç duymuyorsun. halbuki lüks hayat diyerek kenara ittiğin şeylerde kim bilir seni ne kadar da çekecek şeyler var...
  • roket adam  (02.10.22 22:15:58 ~ 22:17:15) 
Vallahi dostum o saydığın şeylerin hiç biri eğer insan kendisi veya partneri ile mutlu değilse cezbedici gelmiyor. O yüzden onlar olunca ben mutlu olacağım gibi bir motivasyonum yok. Yoksa tabii ki ben de bir tesla veya xc60 sahibi olmak isterim fakat onlara giden yol seni daha fazla tutsak ediyor ve onları elinde tutmak için bile sürekli bir gayret içerisinde olman gerekiyor. Sorumluluk arttıkça ailenden eşinden uzaklaşabiliyorsun. Her alan aynı oranda ilerlemiyor. Aşk para mutluluk üçgeninden bahsediyorum. Aldım, ulaştım bitti olmuyor. Yoksa porscheye de bindim, edinburgh dağlarında da dolaştım evet güzel hissiyatlar fakat keşke bundanım olsa demedim hiç bir zaman. Olur da denk gelirse, hayat o tarz fırsatlar sunarsa bakarız.. şeklinde ilerledim.

O güzel oyuncakların tamamen para kazandıkça aynı oranda daha fazlasının insandan alınması için var olduğunu düşünüyorum. Marka kıyafetlerin de öyle. Yeni yerler görme gibi bir hevesim de kalmadı çünkü üniversitede yurt dışına gidebiliyorken şu an iki kişi çalıştığımız halde plan yapamıyoruz. Diyeceksin ki heh bak gördün mü demek ki daha çok çalışmak, dil öğrenmek lazım.. E o zaman da yükseldikçe iş sorumluluğun artıyor ve 11 ay deli gibi çalışıp 1 ay ödül maması verir gibi alın yurt dışını gezin ev alın araba alın sonra tekrar 11 ay pıtış pıtış çalışmaya devam.. diyen şirketlerin içinde buluyorsun kendini. Hayat mı bu şimdi? Ne oldu sözde tadımlık merak ettiğin yerleri gördün geldin.

Bilmiyorum ben heyecanımı kaybetmişim gördünüz gibi.
  • ananiyimioguz  (02.10.22 22:54:05) 
valla dostum yine senin örneğinden gidersek, madem öyle okey ingilizce öğrenme, daha çok sorumluluk da alma. yine 11.5 ay çalış 15 gün tatile git ama bu sefer maddi durumun da kötü olacağı için edinburgh a değil silivri’ye git. benim aklıma yatmadı ama sen bilirsin yine de.

yazdığın şeylerde sadece marka kıyafetler ile ilgili kısım haklı. gerçekten anlamsız bir harcama buna katılıyorum. ama gerisi bir şeyler başarmak isteyen biri için bence epey sakıncalı bir bakış açısı gibi geliyor.
  • roket adam  (03.10.22 00:35:47) 
doğumundan beri zaten her şeylere rahatlıkla ulaşabilen insanlar bir yerlere gelmek için çabalama motivasyonunu nasıl buluyorlar? - mevzu hirs. hirsli adam zaten asiret paket passat ya da xc60 hedeflemez, g wagon, 911, aston martin, lambo hayali kurar. hirs da biraz genetik. sende ya vardir ya da yoktur. Yoksa varetmek zor.

dili halledemiyoruz - dil zaten belli bir yastan sonra turkiye'de evde calisarak halledilmez. ya allah diyip disari cikmak lazim.

yurtdisin cikinca butun bu kafaya taktigim seyler otomatik olarak cozulecek mi? - nayir.
  • cooperr  (03.10.22 06:58:34) 
micro hayat mantigini kabullenmissiniz. ingilizceyi kariyer, bir yerlere gelmek olarak gormuyorum ama benimyabanciyla iletisimim olmali diye dusunuyorhm. asla hirsli biri degilim senin gibi ortalama ve steril hayat yasadim, yasiyorum ama bilmemek ve dunyanin cahili olmak beni inanilmaz huzursuz hissettirir. demek ki senin aydin insanlari gormeye ihtiyacin var. sevan nisanyani dinlemek beni guduluyordu ornegin. old fashion olsa da. diger yandan sosyal hayatta istanbulda hele cokyabanci ile bir araya geliyoruz ve orda dil cahili olmak kotu geliyor. daha iki gun once makyöz belarusluydu. nasil konusamam? elbette konusacagim :) ha ogrencim var mesela sadece ingilizce konusuyor turkcesi vs cok az. hem ne bahsettigini bilmeliyim hem de ogretecek seylerim olmali ki ben cok "konusma" odakli ornekler verdim. yazma grammer kabiliyetim cok dusuk oldugu icin.

bunu ing uzerinden anlattim ama international olan her sey icin soyleyebilirim. dunya klasikleri olsun, dunyada gezilecek populer yerler olsun, dunyada olmasa bile turkiyede gezilecek meshur yerlere gitmemek beni steril hyatima tekrar hapsettiriyor gibi. cabaladigim her yenilik ufkumu açiyor, boylece tatmin mevzusu artiyor. mutluluk demiyorum ama ölurken yapmadigim seyler aklima gelsin istemem

benim gudulenme yontemim benden iyi insanlari tanimak. ozentilik gibi. bir de sosyal hayatin bir parcasi olabilmek. hic yurt disi olaylarini falan katmiyorum
  • ala09  (03.10.22 13:36:46) 
1
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.