İlgimi ilk çektiği dönem 99 depremi zamanı dikkat çekilen yıldız kaymalarının yaşandığını dönemdi. Her yıldız kaydığında biri ölüyor diye anlatılmıştı, daha doğrusu herkesin bir yıldızı var ve ölünce kayıyor diye...
Sonraları yazları, ağustos zamanlarında hep kayan yıldızları izlerdim. Neden ağustos dönemine denk geldi, deprem gecesi çok yıldız kaydı sorularının cevabını çok sonra öğrenecektim.
Her yılın temmuzun 3. Haftası ile ağustosun 3. haftası arasında perseidler kuşağı yaşanır, bol bol "yıldız kayması" görülür. Bu gibi açıklamalar aynı zamanda bana dini inancımı sorgulama sebebi de olmuştur. Demek ki böyle hikaye olarak anlatılan şeylerin kim bilir nasıl bambaşka mantıklı açıklaması var diye düşünüp bilimselliğe olan hayranlığımın arttığını hatırlıyorum.
Depremden 3 sene sonra feza gürsey bilim merkezine okul gezisi düzenlenmişti, orada ise daha elle tutulur şekilde gördüm uzay-astronomi işlerini. Sonra liseye geçince okul kütüphanesini karıştırıp kuşe kağıtlı uzay ansiklopedilerini inceleye inceleye devam ettim. İnternete tam zamanlı erişimim üniversiteye başladığım döneme denk geliyor, internet sayesinde ilgim zirveye ulaşıyor.
Arada es geçtiğim birkaç ufak detay var ilgimi pekiştiren, 5 yaşındayken annemin aldığı uzay temalı saat mesela. Işığını yakınca satürn beliriyordu. Tabii o zamanlar satürn olduğunu bilmiyorum ama etrafındaki halka çok havalı geliyor.
Bir de 7. Sınıfta okuduğum dandik bir kitap vardı merihliler diye. Yaşı yetenler hatırlar, okuma saati zorunluluğu diye bişey çıkmıştı .bir sürü kitap okuyup okuyacak bişey kalmayınca ona bakmıştım. Marslılarla ilgiliydi, anlatım çok kötüydü ama konu ilgimi çekmişti. O da biraz hem uzay hem de bilimkurgu sinemasına göz kırpışım oldu.
0