Ben tefsir olmadan sadece çeviri/meal okumanın yetmeyeceği görüşündeyim. Arapça çok zengin bir dil, bir çok kelime cümlenin kullanıldığı yere göre anlam değiştirebiliyor.
Dile çok hakim olan biri bile çevirirken hata yapabiliyor, ki ayete dayaranak farklı görüşler çıkaranlar hep bu anlam karmaşasını yaşayanlar ya da bilerek bozmaya çalışanlardır.
O ayetin ne zaman, nerede, hangi olaydan sonra indiği, ne anlama geldiğinin tefsir edilmeden yazılması anlaşılmasını zorlaştırır.
Her zaman örnek veririm, uzun ama özet geçeyim;
Peygamber efendimiz (s.a.v) yeni gelen ayeti hemen yanındakilere okuyor, katipler bir yandan yazarken sahabenin önde gelenlerinden biri soruyor; "Ey Allah'ın Resulu, bu ayet ne anlama gelmektedir"
Peygamber efendimiz de(s.a.v) açıklıyor devamında.
Yani adam (r.a) ana dilinde gelen ve yanında okunan ayetin bile açıklamasını isterken, biz "çevirisini okur anlarım hacı, Allah kitap göndermiş okuyalım diye işte" kafasında olursak hata yaparız sanki!
Mesela yukarıda isimleri verilen şahıslar ehli sünnet hocalar tarafından sürekli reddiye yazılan kişilerdir, Mustafa İslamoğlu'nu babası bile red etmiştir.
Babası alim ve saygıdeğer bir hocaefendidir ve oğlu için "şeytanım kadar sevmem" bile demiş, yaptıklarının, yazdıklarının, söylediklerinin uygun olmadığını dile getirmiştir.
0