[]

Takım çalışmasından nefret ediyorum.

Bahsini ettiğim şey ortaklaşa birşey yapmak değil, ya da birisine sorumluluk vermek değil. Bahsini ettiğim şey, tek bir olay üzerinde ki farklı dinamiklerde görev dağılımının senden bağımsız olması. Tam anlayamadınız biraz daha açayım;

mesela lisede bir proje yapacaksınız, malum küme çalışması grubunuzda bi' tane spastik var ama bunu kabul etmiyor. çalışmanıza katılmıyor(bu şahane birşey) ama öğretmeniniz ona da bir görev vermiş, ve o kişi sorumluluğunda ki şeyin bilgisini sizinle paylaşmıyor. Hem yapamıyor hem de yapamadığını size bildirmiyor. Bildirse siz onun işini de yapmaya razısınız, yani onun olmaması değil mesele olması, hem yer işgal ediyor hem de uzlaşılmaz tavrı ile sizin ne yaparsanız yapın başarısız olmanızı sağlıyor. final günü gelip çatıyor ve geçmiş olsun bu dangalak için/yüzünden kaybettiniz.

Şimdi aynısını iş hayatına yoralım; bir proje üzerine çalışıyorsunuz, projeyi bulmuşsunuz fikri geliştirmişsiniz ancak agresif olduğunuz düşüncesi yüzünden proje bütün bir üretim ekibine dağıtılmış; kalite kontroller, teknik ofis hepsi olaya dahil olmuş ve vice ceo görev dağılımı yapmış buraya kadar sıkıntı yok, görev dağılımını kabul etmişsiniz. İş algoritmik olarak ilerliyor ancak size kadar gelen kısmında sıkıntı var, sürekli tekrar ediyor uyarıyorsunuz ilgileniliyormuş gibi yapılıyor ama ilgilenilemiyor, kapasitesi yetmiyor ancak uzlaşmacı bir tavırda sergilemiyor. Yapabileceğini düşünüyor fakat her toplantı da proje bu dangalak yüzünden bocalıyor, üretim aşaması olması gerektiği gibi sonlanmıyor, normal hayatta iyi niyetli insanlar olduğu için birşey de yapamıyorsunuz ama iş olunca alien gibi davranmaya başlıyor asla uzlaşmıyor, uzlaşmadığı gibi altından da kalkamıyor. en sonunda ekipten uzaklaştırılıyor. bunun üzerine zaten vasat olan ekibin geri kalanı da ''bizde uzaklaştırılırız korkusuyla'' işleri yapmayı değil de bahaneler üzerine çalışmaya başlıyorlar. geçmiş olsun, proje rafa kaldırılıyor. uygulanabilirliği yüzünden değil ''bu ekiple biz bunu yapamayız'' diye. kaybettiniz.

Oysa tek çalışsanız iş yükünüz artacak belki ama iş paylaşımı yüzünden aptalların aksattığı şeyler yaşanmayacak, geri dönüşü olmayan hatalar yapılmayacak daha da önemlisi lan bu dingil bunu yanlış yapar gidip bunun alt elamanıyla görüşelim onun haberi olmadan onlar yapsın kaygısı gütmeyecek, arkadaşınızın arkasından iş çeviriyor hissine kapılmayacaksınız, doğru danışmanlarla olayı götüreceksiniz fakat fikir ayrılığında karar mekanizması görevi elinizden alınınca herhangi bir kaybediş asabımı bozuyor.


Eskiden de sevmezdim bu takım oyunu şimdi de sevmiyorum, operatörlük işlerini yapıp kenara çekilmesi gereken andavallar sırf düşünebildiklerini zannedip ağzı var diye fikir beyan ediyor. Sonra senin baban prezervatif taksaydıda biz bu duruma gelmeseydik denildiğinde diyen kişi kaba oluyor. Ne ala memleket.


bu sadece iş hayatında da değil, piknik mesela; pikniğe gidilecektir ekip ayarlanır para toplanır ama kimse birşey almaya yanaşmaz, tamam lan biz alalım gelelim dersin o andan sonra telefon susmaz, şunu da alalım bunu da alalım diye. madem onları istiyordun neden başta söylemedin, yok ama başta söylemez

ya da bazen arkadaşlarınla buluşursun ve ''nereye gidelim'' sorusunu sorarsın kimseden ses seda çıkmaz, böyle mal gibi dururlar böm böm bakmalarını geçtim başka konu üzerine sohbete girişirler, ayakta 30 dakika bakarsın böyle yüzlerine, lan oğlum hadi bi' yere gidelim de oturalım dersin kimse fikir beyan etmez; sonra yürümeye başlarsın bi' iki mekan önüne gelirsin çatlak sesler çıkmaya başlar ''yok ya buraya girmeyelim, oraya gitmeyelim'' ee sen söyle nereye gidelim ''bilmiyorum ki'' ee napacağız böyle oturacakmıyız diye çıkıştığında da ''yok ya farketmez gidelim işte biyere'' denir, şaka gibi.


içinde başkalarının karar hakkının olduğu ve başarıya ulaşan tek bir iş görmedim, chp dahil bak abi akp'ye tek adamlık söz konusu çatır çatır sistemi işletiyorlar, iyi ya da kötü.

ya da online oyunlar mesela, takımda 1 tane dangoz çıkar uzlaşmazdır kendi kafasına buyruk ve ergen tavırlar içerisinde oyunu kaybetmenize sebep olur, söz dinlemez kendi birşeyin altından kalkamaz.

Takım oyunu dediğin şey berbat birşey, kesin messi de benim gibi düşünüyordur da millete yok ya futbol bir takım oyunudur filan diyordur.

 
tamamını okumadım çok uzun.

ama bende anladığım işleri projede başkasının yapmasını sevmem.

brainstorm ya da buna benzer şeyler farklı ama güvenmediğim ve işini sevmediğim adamlarla çalışamam.

bu altım üstüm, benden iyi yada kötü bilen herkes için geçerli.

işini sevdiğim adamlar başka, onlarla çalışmak zevkli ve rahat. ama yine de onlarında projesine bakarım bitince.
  • kurnaz  (12.09.16 00:19:02 ~ 00:20:08) 
doğru söylüyosun,
genelleme mi olur böyle demek tam emin değilim ama, ben bu yüzden tek adam iktidarlarının da kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. kişi sayısı hele üçü beşi geçti mi kalkıp bakkala kadar gidip bir şeyler almak kadar basit bir şey bile hem işkenceye dönüşüyo don lastiği gibi uzuyo hem de istediğin gibi ve tam yapabilcek kabiliyetin varsa bile yanındakiler seni de aşağı çekiyo o dediğin "yok ya buraya gitmeyelim şöyle yapmayalım bu da olmasın" sesleri yüzünden.

  • dafaisss  (12.09.16 01:31:26) 
Nefret ettiğimi söyleyemem ama ben de çok hayranı değilim açıkçası. Nazlı nazlı, mıyır mıyır, parmağının ucuyla iş yapan kişiye sinir olurum, bunun tek istisnası var. Gerçekten çalışılan ve güzel paslaşılan bir takımsa tadından yenmez.

Zaten bu da uzun süren bir tartışma konusu. Takım çalışması verimli olmuyor, bir kişi çalışıp beş kişi yatıyor ve herkesi ortak noktalara çekerek hayal gücünü öldürüyor. Bu özellikleri çalışmalarda bol bol var. Ancak, bir yandan da herkesin ne yaptığını bilmek gerekiyor, sinerji gerekiyor ve artık bazı işler tek kişilik boyutu yapabilecek noktayı geçiyor.

Takımın iyi çalışıp çalışmaması tamamen o takımdakilerin aynı siklette, aynı önceliklere sahip insanlar olup olmamalarına bağlı. Usain Bolt ile beni aynı koşu takımına koysalar, takımcak dünya sonuncusu bile olabiliriz. Takım çalışmasının olayı aradaki güzel paslaşmalar ve paslaşılacak kişi var, paslaşılamayacak kişi var. Üstelik ben bir kişi için paslaşılacak insanken, başka bir kişi için paslaşılmayacak insan da olabilirim.

Üniversitedeyken genelde proje grupları üç kişilikti. Bir arkadaşımla o kadar güzel çalışırdık ki, 10 saat sıkılmadan oturup deli gibi iş çıkarırdık. Biz çok iyi paslaşırdık ve yaptığımız işten çok zevk alırdık. Gruplar üç kişilik olduğundan üçüncü bir arkadaşımız vardı hiçbir şey yapmayan, bilerek onu seçerdik; 'Gelecek üçüncü kişi gölge etmesin, başka ihsan istemeyiz. Grup dinamikleri çok iyi şu an'' derdik. O üçüncü kişi de kendisine verilen kapak çıktısı alma, verileri düzenleme gibi işleri düzgün yapardıı. İkinci sınıftan mezun olana kadar her projeyi birlikte yaptık ama notlarımız iyiydi. İş yaparken 'Daha iyisini yapsam daha mı çok para verecekler, bu kadarı yeter' diye savsaklayarak ve sadece iş olsun diye yapan biriyle ya da tek başına kapanıp işi yarışmaya döken biriyle iki kişilik takım olabileceğimi sanmıyorum.

İşim gereği takım çalışmasının içinde olmak zorundayım. Şu zamana kadar da birçok kişi ile geçici takımlarla çalıştım. Tek başına yapılmıyor araştırma artık. Bazı kişilerle iyi paslaşamadım, bazı kişilerle ise birlikte çalışmalara, iş yapmalara doyamadım. Belirli bir zaman sonra kimin kiminle iyi anlaştığı ve çalışabileceği belli oluyor zaten. İşler grup grup güzel yapılabiliyor. Herkesin herkesle çalışabilmesi çok uygun bir şey mi, bilmiyorum. Benim için değil. Bir kere hiç konuşamadığım, hiç ortak noktamızın olmadığı iki kişiye denk gelmiştik ve bir tanesi 'Biliyorum, çok iyi anlaşmıyoruz ama bu iş bitene kadar kankayız. Yapacak bir şey yok' demişti. Onlarla da çok güzel çalışabildik ve sonradan da isteyerek birlikte çalıştık. Sonradan da yakın olmasa da arayıp soracak kadar arkadaş olabildik. En yakın arkadaşımla çalışıp boğazını kesmek ve rendelemek istediğim de oldu. İyi ki kan tutuyor. Hala yakın arkadaşız ama birlikte çalışmamaya özen gösteriyoruz.

Burada anahtar kelime esneklik gibi geliyor bana. Esneklik güzel bir şey, herkese uyabilmek çok güzel bir şey ama bir de yapılması gereken bir iş var; o arada nasıl oluyorsa bir denge var.

İş dışı konularda ise ben arkadaşlarına katılıyorum. Hayat hedef belirleyip o hedefe doğru adım attığım bir şey değil; yaşadıklarımı sindirdiğim, gözlemlediğim, eğlendiğim bir şey. Dolayısıyla planlı olmasını çok da sevmiyorum. Biriyle dışarı çıktık diyelim. 'Şuraya gidelim', 'Buradan çıkalım, şöyle yapalım'lı şeylerden ziyade, 'Hadi bir çıkalım, yapacak bir şey buluruz nasıl olsa' kısmı daha keyifli geliyor bana. Bir de ne istediğimi düşünmüyorum ki. Birisi bir yere gidelim dediğinde ucundan ne çıkacağını bilmiyorsun ki. Birlikte oturup laflandığı, muhabbet sardığı sürece ben orada 30 saat oturur ve aynı sandalyeden kalkmam, içim kurtlanmaz. Yerin orası ya da burası olması beni ilgilendirmez, beni yanında olduğum insan ilgilendirir. Tabii yolda şuraya gidelim deyince, gidilecek yerin beğenmediğim bir yanı varsa da söylerim. Şöyle anlatayım; yukarıdaki proje yaptığımız arkadaşla birlikte dışarı çıkardık. Acıkırdık, 'Hadi, bir şeyler yiyelim. Ne yiyelim' derdik. İkimiz de karar vermezdik. Sonra yarım saat yürürdük. Diğerimiz 'Ya biz oturacaktık, ne oldu' derdi; 'Bilmem, muhabbet sardı. Ne yapalım' derdik. Üç dakika sonra konu yine değişirdi; bir yarım saat sonra yine 'Ne yapalım' derdik. Öyle öyle bir şey yiyemeden, aç acına evlere dağıldığımız çok olmuştur. Muhabbet sarıyordu, ne yapayım ben kararı, gideceğimiz yeri, yemeği. Bir de ikimiz de 'Sen söyle', 'Olmaz, sen söyle' kibarlığında insanlar olduğumuz için. İkimiz de 3-4 yer sıralar, sonra onları ikiye indirip yazı-tura atardık. Üst üste çok kere aç kalınca kendimiz böyle bir yol geliştirdik. Bu da güzel bir takım çalışması işte; ortada bir sorun var, karar veremiyoruz ve çözüm saçma da olsa üretiliyor.
  • aychovsky  (12.09.16 01:31:48) 
Yaaa iste asimetrik bilginin zararlari :/

En bastan iletisilse bu sorunlarin cogu yasanmayacak.

Ben de bildigim konulari baskasiyla paylasmayi vb sevmiyorum ama paylasmak zorundaydam bildigim-ilgilendigim projeyi bir sekilde liderligi ele almaya calisiyorum.

Ilgilenmiyorsam, ben o yonlendirilmis alakasiz kisisysem karismiyorum, denileni yapiyorum iste.
  • kuehles blondes  (12.09.16 01:31:48) 
1
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.