herkes anlattığınız gibi değil. ben değilim. belki siz de bunun farkında olduğunuz için değilsiniz.
ama mesele doğu-batı meselesi değil. olay şu:
özenmek slotu var insanlarda. evrimsel bir şey olsa gerek. bunu erken fark edenlerden bir kısmı fark etmeyenler üzerinde manipülatif bir araç oalrak kullanıyor. bunu kullanabilmek ve kitlelere aşılayabilmek için gücünüz, gücünüz için paranız olması lazım ve şirketokrasi, lobiler de bunun için var.
kendimizi suçlama kısmı bana o nedenle hikaye geliyor. o eğitim yok ki, verilmiyor ki, adam sövdüğü yolu yapanların kendinden farksız olduğunu bilse ne olacak? çözecek mi durumu? (eğitim derken yolu yapmanın teknik bilgisini, denetim olmayışını, o eğitimi vermeyenin o denetimi de zaten yapmayacağını, bir sürü şeyi kastediyorum)
bence batının dünya ahlakına en başarılı verdiği seyir budur siz de bunu epey yutmuşa benziyorsunuz, üzgünüm.
insanlar sandığınızdan daha bilinçsiz. bencilce güdü herkeste olup özgecilik az kimsede var çünkü türün devamı artık tehdit altında değil. bence daha fazla ayrıntı var burada ama şu an giresim yok. yani size suçlayıcı yaklaşmak gibi bir derdim yok, bence konu aşırı derin ve bıkkınlık yorumlarınıza yön vermeye başlamış gibi, demek istiyorum. insanız ve bunu yapıyoruz. kendimi pozitif bir insan gibi yansıtmış olmayayım. aksine. fakat bence olayın etrafında dolaşıyorsunuz. bunlar semptom. bu kadar yaygın semptom varsa olay lokalize değil sistemik ve genel olmalı değil mi?
ya da çok az gireyim ama dağınık olacak söylediklerim.
bizim aşağılık kompleksi ile yoğrulmuş bir toplum oluşumuz ve en ayığımızın bile bundan bağışık kalamaması genel bir skalada bence ikiyüzlülükten ziyade eğitim ve üretim eksiğimize işaret ediyor. sıfatlar içeriklerinden daha önemli bizim için çünkü biz maçı oynayan değil seyredeniz. kazanın yanında olursak o kulvara dahil olacağımızı sananlarız.
-edit: bir eliminasyon gerekçesi olarak- loser edebiyatını bize veren batıdır ve bu bir taktiğin parçasıdır. e biz de almasaydık? ama aşı yokken ve bir mikrobu tanımıyorken ona vücudunu kapatamazsın. neden önemli loser yaftası? kendine acımayı seven bir toplum içerisindeki özentiler de bu sefer kendi durumuna üzülmeyi aşağılanacak hale getirip 180 derece yöndeki aşırı uca kaçmıyor mu? asıl bu değil mi özentilik? her koyun kendi bacağından asılır, şikayet etmek kötüdür vs. bunların öbür yanağı çevir demekten farksız olduğunu anlamayınca özenti olmaktan kurtulmuş mu oluyoruz, yani zokayı yutup yuttuğumuzu mu bilmemek çözüm?(bu kelimeyi
* en çok koyunlar kullanır bu yarışı benimsersen dışına çıkamazsın, dışına çıkmazsan çelişkiyi göremezsin, bütünleşirsin, eleştirdiğin şeyleri kendin yapınca normal başkaları yapınca kötü algılamaya başlarsın çünkü eliminasyon ilerlemenin tek yolu iken eleştirdiklerini yapmak da hayatta kalmanın tek yolu olur)
bunun bu toprağın insanının tarihiyle çok alakası var. fakat bundan dünya insanı da muzdarip. bizde sadece daha fazla görülüyor. bu stockholm sendromunu herkes yaşıyor. bir tek kendi hastalığını görenler artık diğer kategoriye geçiyor.
edit: bazı yerler çok muğlak olmuş, netleştirmek için ifadeler ekledim.