[]

Özgürlük, Nefret, Okumak, Batı medeniyeti Özentiliği

Bir yandan özgür düşünce diyecek ve sansüre karşı olacaksın diğer yandan bunla uyuşmayan, taban tabana zıt site kuralların olacak.

özgürlük abidesi sayılan reddit, twitter vb gibi sitelere bakınca bizim anadolu coğrafyasındaki gibi kolay hesap banlanmıyor. sitede uçurulan hesapların çoğu hukuk açısından sorun doğuracak entylerinden değil sadece modlarının şahsi keyfinden ve toplumun bilinçaltına işlemiş yasakçı zihniyetinden kaynaklı olduğunu şahsi tecrübelerimle görüyorum.

Bu son iddialı lafımı biraz açmak isterim:

modern olduğunu iddia eden gençler yani aslında bizim toplumumuzun inernet ortamında çoğunluğunu oluşturan, okuyan kesim, bir yandan avrupa/batı medeniyetine özenirken işine gelen taraflarını görüyor ama diğer taraftan şahsi nefretini, öfkesini engelleyemiyor ve o bilinçaltındaki yasakçı tarafı ortaya çıkıyor.

Toplum içinde, genç nüfusun oluşturduğu ve özellikle batıya özenip internette nefret nağraları atan insanlar bence çoğunlukla kişilik karmaşası yaşıyor.

bir yanda yetiştirildiğimiz, adet gelenek ve kültürümüz diğer yanda içselleştiremediğimiz ama hollywood filmleri ile çocukluktan itibaren özendiğimiz batı medeniyeti.

burda küfür edilen, aşağılanan insan normalken, kendini modern hissederek, aslında özenti olarak hareket eden kişi aslında anormal.

"benim ailem zaten çok özgürdü ben de öyle yetiştirildim" demesin kimse.en lüks yaşayan geçmiş modern aile yapısının nasıl olduğunu bildiğimz gibi, yalanlanamayacak kayıtlı bir tarih var.

Geleneğini ve kültürünü gayet iyi özümsemiş, o doğrultuda yaşayan insanlara karşı, batılı hayat tarzını filmlerden, dizilerden, internetten, mcdonalds's dan özenerek kendi toplununa nefret besleyen kişi bence sadece özünü değil aklını yitirmiştir ve büyük bir psikoz içindedir. Öfke kusuyor ve bunu yaparken aslında batıda görülmeyen sadece doğulu insanlara özgü şekilde davranıyor.

Batı toplumlarında kendisi gibi olmayan itin götüne sokulmaz, tam aksine değişik bir ses denerek değer verilir, dışlanmaz.

Kendisi gibi olmayanı geri kafalı gibi terimlerle nitelendirmek, DAHA BÜYÜK BİR GERİ KAFALILIK.

Bu şekilde görülen ve nitelendirilen kişiler çoğunlukla köylerinde kasabalarında büyüklerinden gördüğü şekilde yaşamış, kültürleri ve gelenekleri doğrultusunda büyümüş insanlar. bu bir okula gidip, hangi dereceyle mezun olunduğu konusuyla değelendirelecek bir konu değil.

Üniversiteye gidip aynı şekilde geleneğine bağlı kalan bir türkiye gençliği var. En şehirlisi nasıl okuyarak kazanıyorsa en köylüsü de okuyup azim yaparak kazanıyor, kaymakam oluyor, vali oluyor. Ama okuyunca insan bir anda sihirli bir şekilde batı medeniyetine upgrade yapıp pipo içmeye başlamıyor.

Kısaca; internette sürekli ahkam kesip, türkiye halkını batılı normlara uymadığı için bazen küfür ederek, bazen diğer avrupa halklarıyla kıyaslarken gösterdiği refleks tamamen ortadoğu.

Batı toplumunda esas olan hoşgöörü değil mi? Çok kültürlülük değil mi?

Tabiki bizim üniversite okumuş, eğitimli nesilimiz batı özentisinden ileri gidemeyen davranışlar içinde. Ne diğerine hoşgörü var ne kendisi gibi düşünmeyene saygı.

İnsanın aldığı eğitim ne olursa olsun ahlakını yaşayarak değil de TV'den , internetten alıyorsa sorunu burda aramak gerekir.

Bu durumun, insanları ortada kalmışlık hissine (ne batı medeneyetinden saygı görebiliyor ne kendi medeniyetinden), kendini tatmin edememe hissiyle beraber toplumca kişilik bozukluğuna ittiğine inanıyorum.

Yetişmiş nesil ne yazıkki kendisi gibi olmayana karşı hoşgörüsüzlük yaparak yetiştiği toplumun kurallarıyla hareket ederken, bir yandan da özgür düşünce diyerek çelişki içinde kalıyor.

Bir tren kazası mı oldu, suçlu aramaya gerek yok. Suçlu kendisi gibi olmayan toplum (aslında o tren yolunu yapanlar kendisiyle aynı okuldan, sınıftan mezun kişiler. belki kendisi)

Bütün bu bahsettiklerim, toplumdaki ayrışmanın sebeplerinden aklıma gelenleri.

Bu ayrışma durumu; internetin, sosyal medyanın gelişmesiyle beraber 2000'li yıllardan itibaren fazlasıyla kendini belli ediyor. Bu tarihten önce böyle bir kutuplaşma, bölünme yoktu. En aykırı takılanı dahi bunları kafaya takmazdı. çünkü bunu takan yoktu. kişi yine istediği gibi davranıp takılıyordu.

geri kafalılık nedir? Türkiye'de bir üniversite okuyup, diğerlerinin bütün resmi göremediğinden dem vurmak ileri kafalılık mıdır? yoksa okumak insanın kafasında, her şeyi görebildiğini sanmasına yol açan bir afyon hissi mi uyandırıyor?

 
İlk olarak batı toplumlarında esas olan hoşgörü falan değil. O hoşgörü anayasada veya hukukta var; halkın içinde olmuyor genelde. O hoşgörülülüğün içinde ne aşağılamalar, ne ırkçılıklar cirit atıyor. İnsanlar düşünüyor; nefret suçu olduğu için ifade edemiyorlar sadece.

Kısmen katılıyorum, kısmen katılmıyorum.

İlk olarak, arada kalmışlık kültüründen ve kişilik bpzukluğundan, "Yumurtadan çıktım, kabuğumu beğenmiyorum" sendromundan hepimizin nasibini aldığına inanıyorum. İnsan kendini ne olarak görürse görsün; aşağıladığımız her şey içimizde var. Bunun içinde yetiştik; genelde öyle hissetmesen bile hiç ummadığın bir ayrıntıda karşına çıkar bu. O yüzden, memleketimde büyüyen tüm kızların bir parça "Kezban", tüm erkeklerin de bir parça "Kamil" olduğu benim inancım. Böyle olmamak istemek ve bunun için çalışmayı ayrı, buna sarınıp "Ben de böyleyim" demeyi ayrı bir şey olarak görüyorum.

Buna benzer olarak da "Anadolu çomarı" tabirinden nefret ediyorum. Çok aşağılayıcı, çok kibirli bir laf; başkasına nasıl köpek diyebilir bir insan. Kezban ve Kamil'lik müesseseleri gibi, çomarlık dediğimiz şey de içimizde. Tamam, tamamen bunun içinde batmış olmasa da insan, metrobüse binerken arkasındakini düşünüp "Buyrun" mu diyor kimse, herkes kendi en iyisine odaklanmış gidiyor. Oturabilmek veya en azından düzgün bir yerde ayakta kalmak için stratejiler düşünüyor. TEM'de trafikte takip mesafesini mi koruyor, yoksa "Arayı açarsam, biri giriverir" diye mi düşünüyor. Ya da sokakta birbirini dövebilen, birbirine "Kimsin sen, kimsin lan sen" diyen adamlar mı çomarlıktan uzak, "Ay, adam bana bakıyor, yolumu değiştireyim" diyen kadın mı? Dediğimiz şeylerin bir kısmını yapmak zorundayız; hayatta kalma, ezilmeme çabası hepimizi bir parça "çomar" yapmak zorunda. Söylediğimiz şeyden, biz muaf değiliz. Dolayısıyla bu tür şeyler için küfretmeyi anlamlı bulmuyorum. Bu da "Madem hepimiz çomarız, o halde birbirmizi sevelim" anlamında bir kullanım değil. Şark kurnazı ya da yobaz olarak gördüğüm bir insanı sevmem, saymam mümkün değil; sadece küfürlerle yargılamadan önce, sütten çıkmış ak kaşık olmadığımı hatırlamak gerek. Çelişkinin olmaması mümkün değil, bu kültür mozaiğinin içinde homojen olmak mümkün değil.

Baktığında, dediğin kesimle ne kadar dalga geçiliyorsa, pipolu kesimle de o kadar dalga geçiliyor.

Bunun için ise interneti ve televizyonu suçlamak çok da anlamlı değil. Bu dünden bugüne başlayan bir süreç değil. Bunun daha öncesi de var ama öncesi 80'lerde arabeskle başlayan bir süreç. Arabesk ezilenlerin müziği oldu, dinleyenler orada kendilerinden bir şeyler buldu. İbo "Urfa'da Harvard vardı da, ben mi okumadım" dedi ve okumamamın kompleksini yaşayan insanlar "Yürü be!" ile ortaya çıktılar. "İşi bilip işe gitmemek", "kısa yoldan köşeyi dönmek" gibi önceden var olan kavramların altın çağını yaşaması da bu dönem. "Benim memurum işini bilir" de bu dönem. Açıkçası bunların hepsini bir arada düşündüğümde, politik bir tercihin yanında bir de etkiye tepki olarak görüyorum. Atatürk zamanında "Köylü milletin efendisidir" diyerek şehirli-köylü değer dengesini korumaya çalışmış. Bu alanda okumamış kişinin de değerli olabileceği hissi verilmeye çalışılmış. Sonrasında ise biraz daha elitist bir politika görülmüş. Bu gerçekten çağdaşlaşma için bir çaba olsa da, yan etki olarak okumamış kesimin kendini değersiz hissetmesine neden olmuş illa ki. Sonradan da İstanbul'a olan göçlerle bu ayrım kendini aynı coğrafya da iyice belirginleştirmiş ama fakir ve okumamış kesim kendini hala değersiz, söz söyleme hakkı yokmuş gibi hissetmiş. Bu şartlar altında "Ben de insanım" düşüncesinin bir düdüklü tencere misali kaynaması kadar normal bir şey yok. 80'lerde de politik rüzgarın bu düdüklü tencereyi birden açması, yozlaşmanın da getirisi, arabesk gibi kültürel öğelerle birlikte kontrolsüzce bu kesimin "Bey" konumuna gelme süreci ve şehirli-köylü ayrımındaki keskinleşme artık elle tutulur, bıçakla kesilir hale gelmesi kaçınılmaz. Bu kişiler 80'lerde zengin iş adamı oldu. Şimdilerde ise ülke yönetiyorlar, birçok ezilmiş kişinin sesi oluyorlar. İnternetin gelişmesi ise ancak bu süreci hızlandıran bir etken. Toplum zaten uzun süredir ayrışmış, coğrafi konumdaki yapısı nedeniyle zaten ayrışık. Ancak bu ayrışmanın tırmanmasının nedenini teknolojik gelişmelere yığmak anlamlı değil.

Tren kazası kısmına gelince, suçlu ilk başta tabii ki yapımda emeği geçen ve o yapımı yöneten kişiler. Ya kim suçlanacaktı? Onun o şekilde yapılmasını denetlemek, can güvenliğini sağlamak kimin işi? Doğal bir kızgınlık da o kişileri seçenlere gelecek tabii ki. Ancak onlara kızıyor olmak, onları suçlamak; yine kişinin kendisini suçundan muaf bırakmıyor. "Ne yaptın, bu olanları engellemek için" derler insana. Eğer kişi gerçekten bir şeyler yaptığına inanıyorsa, o zaman istediğine kızabilir. Ama ben elimden geleni yaptığımı düşünmüyorum kişisel olarak, bu da beni herkes kadar suçlu yapar.
  • aychovsky  (15.11.15 08:49:02) 
@aychovsky

benim aldığım eğitimde as olan insan ve haber alma hürriyeti idi. bu türkiye de farklı olabilir. çünkü bu tarz bir özgürlük ve devrim yaşanmadı. yasalara dayalı bir ayaklanma veya herhangi birşey çok sırıtıyor. bu yüzden türkiye bir devrim yaşayamayacak.

first amendment gibi bir düşünce olmadıktan sonra (ki olmayacak) biz kötünün iyisi olacağız.
  • vapurlarfalan  (15.11.15 09:27:50 ~ 09:59:50) 
herkes anlattığınız gibi değil. ben değilim. belki siz de bunun farkında olduğunuz için değilsiniz.

ama mesele doğu-batı meselesi değil. olay şu:

özenmek slotu var insanlarda. evrimsel bir şey olsa gerek. bunu erken fark edenlerden bir kısmı fark etmeyenler üzerinde manipülatif bir araç oalrak kullanıyor. bunu kullanabilmek ve kitlelere aşılayabilmek için gücünüz, gücünüz için paranız olması lazım ve şirketokrasi, lobiler de bunun için var.

kendimizi suçlama kısmı bana o nedenle hikaye geliyor. o eğitim yok ki, verilmiyor ki, adam sövdüğü yolu yapanların kendinden farksız olduğunu bilse ne olacak? çözecek mi durumu? (eğitim derken yolu yapmanın teknik bilgisini, denetim olmayışını, o eğitimi vermeyenin o denetimi de zaten yapmayacağını, bir sürü şeyi kastediyorum)

bence batının dünya ahlakına en başarılı verdiği seyir budur siz de bunu epey yutmuşa benziyorsunuz, üzgünüm.

insanlar sandığınızdan daha bilinçsiz. bencilce güdü herkeste olup özgecilik az kimsede var çünkü türün devamı artık tehdit altında değil. bence daha fazla ayrıntı var burada ama şu an giresim yok. yani size suçlayıcı yaklaşmak gibi bir derdim yok, bence konu aşırı derin ve bıkkınlık yorumlarınıza yön vermeye başlamış gibi, demek istiyorum. insanız ve bunu yapıyoruz. kendimi pozitif bir insan gibi yansıtmış olmayayım. aksine. fakat bence olayın etrafında dolaşıyorsunuz. bunlar semptom. bu kadar yaygın semptom varsa olay lokalize değil sistemik ve genel olmalı değil mi?


ya da çok az gireyim ama dağınık olacak söylediklerim.

bizim aşağılık kompleksi ile yoğrulmuş bir toplum oluşumuz ve en ayığımızın bile bundan bağışık kalamaması genel bir skalada bence ikiyüzlülükten ziyade eğitim ve üretim eksiğimize işaret ediyor. sıfatlar içeriklerinden daha önemli bizim için çünkü biz maçı oynayan değil seyredeniz. kazanın yanında olursak o kulvara dahil olacağımızı sananlarız.

-edit: bir eliminasyon gerekçesi olarak- loser edebiyatını bize veren batıdır ve bu bir taktiğin parçasıdır. e biz de almasaydık? ama aşı yokken ve bir mikrobu tanımıyorken ona vücudunu kapatamazsın. neden önemli loser yaftası? kendine acımayı seven bir toplum içerisindeki özentiler de bu sefer kendi durumuna üzülmeyi aşağılanacak hale getirip 180 derece yöndeki aşırı uca kaçmıyor mu? asıl bu değil mi özentilik? her koyun kendi bacağından asılır, şikayet etmek kötüdür vs. bunların öbür yanağı çevir demekten farksız olduğunu anlamayınca özenti olmaktan kurtulmuş mu oluyoruz, yani zokayı yutup yuttuğumuzu mu bilmemek çözüm?(bu kelimeyi* en çok koyunlar kullanır bu yarışı benimsersen dışına çıkamazsın, dışına çıkmazsan çelişkiyi göremezsin, bütünleşirsin, eleştirdiğin şeyleri kendin yapınca normal başkaları yapınca kötü algılamaya başlarsın çünkü eliminasyon ilerlemenin tek yolu iken eleştirdiklerini yapmak da hayatta kalmanın tek yolu olur)

bunun bu toprağın insanının tarihiyle çok alakası var. fakat bundan dünya insanı da muzdarip. bizde sadece daha fazla görülüyor. bu stockholm sendromunu herkes yaşıyor. bir tek kendi hastalığını görenler artık diğer kategoriye geçiyor.

edit: bazı yerler çok muğlak olmuş, netleştirmek için ifadeler ekledim.
  • godoşu beklerken  (15.11.15 10:46:59 ~ 10:59:15) 
1
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.