bütün istanbullular abi, bütün ankaralılar hocam diyor gibi geliyor bana. neden böyle?
Geçen ki kızla görüşmüyoruz. En son güldük eğlendik o günden sonra ne o yazdı ne ben. Valla bu saatten sonra naz kapris çekemem.
Şimdi yenisini buldum ama çok memnun değilim. Şu an sadece mesajlaşıyoruz ama kız sanki polat alemdar gibi. Sürekli bi özlü sözler, instada böyle "kafam bozulursa hayatımdan çıkarırım" gibi paylaşımlar (benden öncede var) garip şeyler. Kafamdaki hanım hanımcık kız imajından çok uzak, sanki o erkek ben kızım.
Birde çok nefret ettiğim "beeeen ne acılar çektim, neler gördüüm geçirdim" davranışları beni öldürüyor. Bu sebeple de bana ön yargılı davranıyor.
Mesajlaşırken geç yazıyor, sebep olarak; çay koydum, kitap okuyorum, ders çalışıyorum, telefonu kardeşime verdim gibi şeyler söylüyor. Bu bana mantıklı gelmedi çünkü işin olursa dersin ki şu şu işim var yazamayacağım. Bazı geceler çat diye uyuyacağım diyor ve gidiyor.
İşin garibi o beni buldu bu sefer ama bi gariplik var hayal ettiğim iletişim bu değil benim.
Sorular;
1- Böyle davranması çok saçma değil mi?
2- Ben ne yapmalıyım? Görüşmeyi keseyim mi?
3- Ben niye bana göre birini bulamıyorum?
Ne güzellik ne başka bişey benim tek derdim iki sohbet edebilecek biri.
Şimdi yenisini buldum ama çok memnun değilim. Şu an sadece mesajlaşıyoruz ama kız sanki polat alemdar gibi. Sürekli bi özlü sözler, instada böyle "kafam bozulursa hayatımdan çıkarırım" gibi paylaşımlar (benden öncede var) garip şeyler. Kafamdaki hanım hanımcık kız imajından çok uzak, sanki o erkek ben kızım.
Birde çok nefret ettiğim "beeeen ne acılar çektim, neler gördüüm geçirdim" davranışları beni öldürüyor. Bu sebeple de bana ön yargılı davranıyor.
Mesajlaşırken geç yazıyor, sebep olarak; çay koydum, kitap okuyorum, ders çalışıyorum, telefonu kardeşime verdim gibi şeyler söylüyor. Bu bana mantıklı gelmedi çünkü işin olursa dersin ki şu şu işim var yazamayacağım. Bazı geceler çat diye uyuyacağım diyor ve gidiyor.
İşin garibi o beni buldu bu sefer ama bi gariplik var hayal ettiğim iletişim bu değil benim.
Sorular;
1- Böyle davranması çok saçma değil mi?
2- Ben ne yapmalıyım? Görüşmeyi keseyim mi?
3- Ben niye bana göre birini bulamıyorum?
Ne güzellik ne başka bişey benim tek derdim iki sohbet edebilecek biri.
benim doğumgünüm olan 1 eylülde beraberdik ve hediye almıştı bana. kendisinin doğumgünü 16 aralık. şimdi ben hediye almasam sanki maddi olarak kara geçmişim gibi mi olur ? ben de hem hesap kapansın hem de karşılığıolsun diye bir hediye değil de, adına löseve bir bağışta bulunsam diyorum. iş yerinde de yüz yüze bakıyoruz, kendimi hediyenin üzerine yatan adam gibi hissetmek istemiyorum. saçma mı olur yanlış mı anlaşılır ?
bu konuda insanların çok farklı bakış açıları olabiliyor malum;
yakından tanımak için neler sorarsınız?
neleri ilk buluşmada sormazsınız?
hangi konulara girersiniz, kendiniz ile ilgili nelerden bahsedersiniz?
ilk buluşmadan şu şu konulara girilmesi, şu soruların sorulması beni rahatsız eder dediğiniz şeyler var mı?
yaş/cinsiyet ile bahsederseniz ne güzel olur hatta.
yakından tanımak için neler sorarsınız?
neleri ilk buluşmada sormazsınız?
hangi konulara girersiniz, kendiniz ile ilgili nelerden bahsedersiniz?
ilk buluşmadan şu şu konulara girilmesi, şu soruların sorulması beni rahatsız eder dediğiniz şeyler var mı?
yaş/cinsiyet ile bahsederseniz ne güzel olur hatta.
(21)
sokağa çıkma yasağı sizi de bu sefer çok boğdu mu?
proletarier aller lander vereinigt euch #1456692
ilk 2-2,5 aylık süreçte bu kadar bunalmamıştım da şimdi afakanlar basıyor soda şişesine oturasım geliyor sizde de böyle mi durumlar?
ablam ve kocası üst katta oturuyorlar. sürekli kavga ediyorlar ve rahatsız oluyorum. ablam da kolay değil kabul ediyorum ama kocası fazla bağırıyor. Ablam da her ne kadar kolay biri olmasa da 2 günde 1 bağırılmayı hakeden biri değil. ablam da altta kalmıyor ama sonuçta ikisinin bağırması bir değil. üstelik ablamın yaptığı her şeye bir kulp buluyor yarım aklıyla küçümsüyor vs. daha önce de oluyordu ancak yakın zamana kadar yakın oturmuyorduk o yüzden çok maruz kalmamıştım bu duruma.
nasıl çözeyim? gideyim düzgün bir şekilde konuşayım mı yoksa atar mı yapayım? gidip tekme tokat dalasım var ama bu çözüm değil. düzgün konuşsam da bunu haketmeyen bir adam. daha başka falsoları da var. zaten düzgün konuşsam da artistlik yapacak ve yapışcam boğazına. Tam bir toksik insan. Hatasını kabul etmez.
bir de ablası olanlar ne yapıyor merak ediyorum. ablanız ve eşi arasındaki kavgalar sizi hangi noktada rahatsız ediyor? hangi noktada müdahil olursunuz?
Edit: küfür ve argo olduğu için duyuru silindi onları düzelttim.
nasıl çözeyim? gideyim düzgün bir şekilde konuşayım mı yoksa atar mı yapayım? gidip tekme tokat dalasım var ama bu çözüm değil. düzgün konuşsam da bunu haketmeyen bir adam. daha başka falsoları da var. zaten düzgün konuşsam da artistlik yapacak ve yapışcam boğazına. Tam bir toksik insan. Hatasını kabul etmez.
bir de ablası olanlar ne yapıyor merak ediyorum. ablanız ve eşi arasındaki kavgalar sizi hangi noktada rahatsız ediyor? hangi noktada müdahil olursunuz?
Edit: küfür ve argo olduğu için duyuru silindi onları düzelttim.
diyelim elinizde;
ilişki sorumluluğu istemeyip,
istemem yan cebime koycu,
sorumsuz,
zaman zaman küstah,
hatalarını asla kabul etmeyen,
işine geldi mi yazan çizen,
gelmedi mi konuşmak istemiyorumcu,
siz ona zor zamanlarında destek verirken,
o sizi 1 dk da anan değilim baban değilim moduyla daha da kıran,
çıkarları için sizi kullanan,
siz bunların hepsini yüzüne vurduğunuzda engelleyen,
sonra işine geldi mi engeli kaldıran,
git geller yaşayan,
bütün olumlu duygularınızı sömüren,
sonra da sizi negatiflikle suçlayan,
böyle böyle yapılması beni üzüyor demenize rağmen,
benim suçum değil diyen,
siz üzgünken sizi gram anlamayan,
biriyle ne yapmak gerekir?
bu nasıl bir kişiliktir?
bazen delirdiğinizi hissedersiniz ya onunlayken,
ne yapıyorum ben dersiniz.
bana bunları açıklayabilir misiniz? tavsiye de verir misiniz?
ilişki sorumluluğu istemeyip,
istemem yan cebime koycu,
sorumsuz,
zaman zaman küstah,
hatalarını asla kabul etmeyen,
işine geldi mi yazan çizen,
gelmedi mi konuşmak istemiyorumcu,
siz ona zor zamanlarında destek verirken,
o sizi 1 dk da anan değilim baban değilim moduyla daha da kıran,
çıkarları için sizi kullanan,
siz bunların hepsini yüzüne vurduğunuzda engelleyen,
sonra işine geldi mi engeli kaldıran,
git geller yaşayan,
bütün olumlu duygularınızı sömüren,
sonra da sizi negatiflikle suçlayan,
böyle böyle yapılması beni üzüyor demenize rağmen,
benim suçum değil diyen,
siz üzgünken sizi gram anlamayan,
biriyle ne yapmak gerekir?
bu nasıl bir kişiliktir?
bazen delirdiğinizi hissedersiniz ya onunlayken,
ne yapıyorum ben dersiniz.
bana bunları açıklayabilir misiniz? tavsiye de verir misiniz?
nasıl yapıyorsunuz?
akademideyim, ülke, okul hepsi sıkıntı. 2-3 iyi makale yazsam en azından bir yerlere başvurabilirim veya yurtdışına geri dönebilirim ama enerjim kalmamış gibi hissediyorum. bazen gaza gelip başlıyorum bir şeylere ama hızlı sonuç alamayınca yine kopuyorum.
nasıl başa çıksam?
danke.
akademideyim, ülke, okul hepsi sıkıntı. 2-3 iyi makale yazsam en azından bir yerlere başvurabilirim veya yurtdışına geri dönebilirim ama enerjim kalmamış gibi hissediyorum. bazen gaza gelip başlıyorum bir şeylere ama hızlı sonuç alamayınca yine kopuyorum.
nasıl başa çıksam?
danke.
Az tebessüm ettirecek her şey kabulümdür.
Arkadaslar bir seyi önce ilk siz deneyimlersiniz ya mesela, ise giris, universite falan. Sonra baslayacak olan arkadasiniz olur, soru sorar yardim ister.
Iste ben yardimci oluyorum, kontrolcu bi tipte degilim yani o sekilde de anlasilmak istemiyorum.
bugun arkadasim yazdi patronla ilk kez toplantim var cok stresliyim falan, ben de destekledim, anlattim.
2 saat kadar sonrada karsilastik, ne yaptin? diye sordum, hic soylemiyor. 2 cumle sunlar hakkinda konustuk iyi gecti, agizlarindan cikmiyo. ama maaslarda sikinti var mesela bana hemen ardindan maaslari sormayi biliyor. ben iyi gectigini bilgi vermemesinden anladim kötü gecse gelirdi hemen.
cok sinir oldum, bir güzel laf soylecegim ama merak ettim sizde benzer seylerle karsilasiyor musunuz?
Iste ben yardimci oluyorum, kontrolcu bi tipte degilim yani o sekilde de anlasilmak istemiyorum.
bugun arkadasim yazdi patronla ilk kez toplantim var cok stresliyim falan, ben de destekledim, anlattim.
2 saat kadar sonrada karsilastik, ne yaptin? diye sordum, hic soylemiyor. 2 cumle sunlar hakkinda konustuk iyi gecti, agizlarindan cikmiyo. ama maaslarda sikinti var mesela bana hemen ardindan maaslari sormayi biliyor. ben iyi gectigini bilgi vermemesinden anladim kötü gecse gelirdi hemen.
cok sinir oldum, bir güzel laf soylecegim ama merak ettim sizde benzer seylerle karsilasiyor musunuz?
erkeğim. ben bunu içten içe hep merak ederim ya. ama hiç de sormam yani, merakımı kendi içimde yaşarım.
yani geçmişte onca "yaşanmışlık" biriktirmiş olan iki insanın, bilhassa hayatlarında yeni insanlar da mevcutken halen arkadaş olarak bir şekilde irtibatta kalmaları, bana iyi hissettiren bir düşünce değil şahsen. ama dediğim gibi bunu sormam da.
peki siz de bu tür bir şeyi merak eder misiniz? sorar mısınız, sordunuz mu hiç?
yani geçmişte onca "yaşanmışlık" biriktirmiş olan iki insanın, bilhassa hayatlarında yeni insanlar da mevcutken halen arkadaş olarak bir şekilde irtibatta kalmaları, bana iyi hissettiren bir düşünce değil şahsen. ama dediğim gibi bunu sormam da.
peki siz de bu tür bir şeyi merak eder misiniz? sorar mısınız, sordunuz mu hiç?
2 sene sonra gelen bir mesaj vardı karşı taraftan, eski sevdicekten. 1 haftadır umursamaz bir tavırla konuşmayı akıtmıyordu. Tam yine ''Lan madem konuşmayacaksın ne diye yazdın be vicdansız'' diye düşünürken bu gece yazdı ve biraz konuştuk.
Anlatmak, dertleşmek istediğim çok şey var ama hiç uzatmayayım. Ben salak gibi ''Biri var mı?'' diye sordum. O da ''Evet, belki. Bilmiyorum, emin değilim'' dedi. Moralim bozuldu ne yalan söyleyeyim. Büyük ihtimalle anlamıştır. Belki beni kendince ''fazla umutlanma olmasın aramızda'' diye susturmuş olabilir. Neyse artık. Mutlu olmana sevindim vs dedim.
Biraz muhabbet bile ettik telefonda arayarak. Bazı durumlarına azıcık üzülmedim de değil. Sesi ruhsuz ruhsuz geliyordu. Gerçi ruhu olsa... Neyse. Arada dengesizce bir öyle yazdı bir böyle yazdı(iyi-kötü) Klasik ruh hali bu olduğu için takmıyorum şimdi.
Muhabbeti devam ettirmek istiyorum ama bir yandan da her devam ettiğinde üzülebilirim diye düşünüyorum(Bilmiyorum. Belki yanlış bir düşünce) Nasıl devam ettireyim onu bile bilmiyorum. Siz de böyle uzun zaman sonra iletişime geçip konuştuğunuz oldu mu? Nasıl hissettiniz, ne yaptınız? vs Ben şu anda ne hissettiğimi açıklayamıyorum tam olarak. Garip ya.
Anlatmak, dertleşmek istediğim çok şey var ama hiç uzatmayayım. Ben salak gibi ''Biri var mı?'' diye sordum. O da ''Evet, belki. Bilmiyorum, emin değilim'' dedi. Moralim bozuldu ne yalan söyleyeyim. Büyük ihtimalle anlamıştır. Belki beni kendince ''fazla umutlanma olmasın aramızda'' diye susturmuş olabilir. Neyse artık. Mutlu olmana sevindim vs dedim.
Biraz muhabbet bile ettik telefonda arayarak. Bazı durumlarına azıcık üzülmedim de değil. Sesi ruhsuz ruhsuz geliyordu. Gerçi ruhu olsa... Neyse. Arada dengesizce bir öyle yazdı bir böyle yazdı(iyi-kötü) Klasik ruh hali bu olduğu için takmıyorum şimdi.
Muhabbeti devam ettirmek istiyorum ama bir yandan da her devam ettiğinde üzülebilirim diye düşünüyorum(Bilmiyorum. Belki yanlış bir düşünce) Nasıl devam ettireyim onu bile bilmiyorum. Siz de böyle uzun zaman sonra iletişime geçip konuştuğunuz oldu mu? Nasıl hissettiniz, ne yaptınız? vs Ben şu anda ne hissettiğimi açıklayamıyorum tam olarak. Garip ya.
Günaydın herkese,
Bu grubu (Brek) duyan var mı acaba, çok iyiler o kadar az dinlenmişler ki www.youtube.com
Canlar sıkkın sabah sabah, sizde ne var ne yok?
Bu grubu (Brek) duyan var mı acaba, çok iyiler o kadar az dinlenmişler ki www.youtube.com

Canlar sıkkın sabah sabah, sizde ne var ne yok?
Almanyadan turkiyeye geleceğim bir süreliğine, kurstur eğitimdir zor gibi. Bu süreçte nasıl yeni insanlarla tanışabilirim ?
(4)
Sürekli kendinden bahsetmek için yazan, samimi olunmayan tip
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1456061
Merhaba arkadaşlar,
Yaptığım işle ilgili bir meslek grubunda sorduğum bir şey ile alakalı birisi mesaj attı 2 ay önce falan. Kendisi de aynı işle ilgilendiği için konuşuruz diye ekledi, ben de kabul ettim. Epey konuştuk bu geçen süre zarfında. İlk başta bir şeyler sormak için yazıyordu 2 günde bir ama artık işin cılkı çıktı. Allah'tan eskisi kadar çok yazmıyor. Ya "Şuna mail attım, buna mail attım, şu şirketler bana döndü." diye haber vermek için yazıyor ya da bugün kendimi geliştirmek için "Şunları araştırdım, bunlara göz gezdirdim, şu kadar süre boyunca bunlara odaklanmalıyım."
Söze de bir şey sormak istediğini dile getirerek giriyor. Ama soru moru yok. Habire kendi işlerinden bahsediyor. Mesleğiyle alakam olmasa da bana tüyolar vermeye çalışıyor. Ama bunların hiçbirisi de beni ilgilendirmiyor. Doğru düzgün tanımıyorum, samimiyetimiz yok, bana ne bunlardan. Hadi yakın bir arkadaşım, yakınım falan olsa tamam diyeceğim de o da yok.
"Bana ne bunlardan?" diyeceğim o da olmayacak, gelen mesajları kim olursa olsun cevapsız bırakmayı da sevmiyorum. Bir insan neden kendisinden bahsetmek için yazar. Ayırdığım zamana bile yazık o derece. Lise de falan vardı böyle arkadaşlar, sadece kendinden bahsederdi, size söz fırsatı vermezdi. Neden böyleler sizce? Etrafınızda falan var mı böyle sizi boş yere meşgul edip "WTF?" dedirten? Teşekkür ederim.
Yaptığım işle ilgili bir meslek grubunda sorduğum bir şey ile alakalı birisi mesaj attı 2 ay önce falan. Kendisi de aynı işle ilgilendiği için konuşuruz diye ekledi, ben de kabul ettim. Epey konuştuk bu geçen süre zarfında. İlk başta bir şeyler sormak için yazıyordu 2 günde bir ama artık işin cılkı çıktı. Allah'tan eskisi kadar çok yazmıyor. Ya "Şuna mail attım, buna mail attım, şu şirketler bana döndü." diye haber vermek için yazıyor ya da bugün kendimi geliştirmek için "Şunları araştırdım, bunlara göz gezdirdim, şu kadar süre boyunca bunlara odaklanmalıyım."
Söze de bir şey sormak istediğini dile getirerek giriyor. Ama soru moru yok. Habire kendi işlerinden bahsediyor. Mesleğiyle alakam olmasa da bana tüyolar vermeye çalışıyor. Ama bunların hiçbirisi de beni ilgilendirmiyor. Doğru düzgün tanımıyorum, samimiyetimiz yok, bana ne bunlardan. Hadi yakın bir arkadaşım, yakınım falan olsa tamam diyeceğim de o da yok.
"Bana ne bunlardan?" diyeceğim o da olmayacak, gelen mesajları kim olursa olsun cevapsız bırakmayı da sevmiyorum. Bir insan neden kendisinden bahsetmek için yazar. Ayırdığım zamana bile yazık o derece. Lise de falan vardı böyle arkadaşlar, sadece kendinden bahsederdi, size söz fırsatı vermezdi. Neden böyleler sizce? Etrafınızda falan var mı böyle sizi boş yere meşgul edip "WTF?" dedirten? Teşekkür ederim.
Merhaba, hemcinsim olan duyuru erkeklerine "Siz böyle bir durumda ne tür bir tutum takınırsınız?" sorusu soracağım.
4 aydır güzel bir ilişkim var. Kendisi gayet aklı başında, güven veren bir kadın. Henüz aramızda bir şeyler olmadığı dönemde ettiğimiz arkadaşça sohbetler sırasında, 5 kişilik iyi bir lise arkadaş grubu olduğunu ama yıllar içinde her birinin ayrı şehirlere dağıldığından bahsetmişti. O arkadaşlarından biri ve aralarının en iyi olanı da bir erkekmiş, "İstanbul'a yılda 2-3 kez gelir, geldiğinde de bende kalır" demişti.
Şu an bu tür bir gündemimiz yok ama geçen gün can sıkıntısından mıdır nedir, nereden geldiyse aklıma bu konunun geleceği tuttu. Yarın öbür gün bana "X İstanbul'a gelecekmiş, bende kalacak.. Haberin olsun." dese, nasıl karşılarım diye bir düşündüm.
Siz olsanız, "Böyle bir şeyde geri kafalılık yapmaya gerek yok, yılların samimi lise arkadaşıymış, evinde kalır tabi. Lafını etmeye değmez." mi dersiniz, yoksa durumdan bir rahatsız mı olursunuz? Merak ettim.
4 aydır güzel bir ilişkim var. Kendisi gayet aklı başında, güven veren bir kadın. Henüz aramızda bir şeyler olmadığı dönemde ettiğimiz arkadaşça sohbetler sırasında, 5 kişilik iyi bir lise arkadaş grubu olduğunu ama yıllar içinde her birinin ayrı şehirlere dağıldığından bahsetmişti. O arkadaşlarından biri ve aralarının en iyi olanı da bir erkekmiş, "İstanbul'a yılda 2-3 kez gelir, geldiğinde de bende kalır" demişti.
Şu an bu tür bir gündemimiz yok ama geçen gün can sıkıntısından mıdır nedir, nereden geldiyse aklıma bu konunun geleceği tuttu. Yarın öbür gün bana "X İstanbul'a gelecekmiş, bende kalacak.. Haberin olsun." dese, nasıl karşılarım diye bir düşündüm.
Siz olsanız, "Böyle bir şeyde geri kafalılık yapmaya gerek yok, yılların samimi lise arkadaşıymış, evinde kalır tabi. Lafını etmeye değmez." mi dersiniz, yoksa durumdan bir rahatsız mı olursunuz? Merak ettim.
nerden başlasam nasıl anlatsam
yaş 34
2.5 yıllık mutlu bi evlilik.
bazen çocuk isteği geliyor ya bizim de bi kızımız olsa mı diyorum(ki çevremizde çocuğu olan 1 tane arkadaşımız var-kimse çocuk yapmıyor heralde) sonra ciddi anlamda hamilelikten ve doğumdan korkma hissi geliyor. bi insan yaşamadığı bir şeyden korkar mı evet saçma ama cidden çok korkuyorum.
bugüne kadar 1kere kist problemi için evlenmeden önce kadın doğuma gittim onun haricinde hiç bu çocuk vs mevzuları için gitmedim. aslında belki de ben istiyorum ama bir sıkıntı var ve olmayacak. mesela öncesinde doktora gidip bir sıkıntı olup olmadığına dair yaptırmam gereken bi test vs var mı? bir de şu yumurta dondurma mevzuu var tabi
ayrıca önceki duyurularıma da bakarsanız evliliğimiz ve benim için zor bi 2 sene geçirdim. işsizlik&çalışamamak&anadolu’da abuk bi ilçede yaşamak zorunda kalmak vs... şimdi yeni yeni eski standartlarıma dönüyorum iş arıyorum vs. açıkcası 2sene evde oturduktan sonra şimdi çocuk yapıp bi 2 sene daha evde oturmayı ruhum kaldırmayacak. ama bi de dayatılan çocuk mevzuu ve geçen yaş....
yaş 34
2.5 yıllık mutlu bi evlilik.
bazen çocuk isteği geliyor ya bizim de bi kızımız olsa mı diyorum(ki çevremizde çocuğu olan 1 tane arkadaşımız var-kimse çocuk yapmıyor heralde) sonra ciddi anlamda hamilelikten ve doğumdan korkma hissi geliyor. bi insan yaşamadığı bir şeyden korkar mı evet saçma ama cidden çok korkuyorum.
bugüne kadar 1kere kist problemi için evlenmeden önce kadın doğuma gittim onun haricinde hiç bu çocuk vs mevzuları için gitmedim. aslında belki de ben istiyorum ama bir sıkıntı var ve olmayacak. mesela öncesinde doktora gidip bir sıkıntı olup olmadığına dair yaptırmam gereken bi test vs var mı? bir de şu yumurta dondurma mevzuu var tabi
ayrıca önceki duyurularıma da bakarsanız evliliğimiz ve benim için zor bi 2 sene geçirdim. işsizlik&çalışamamak&anadolu’da abuk bi ilçede yaşamak zorunda kalmak vs... şimdi yeni yeni eski standartlarıma dönüyorum iş arıyorum vs. açıkcası 2sene evde oturduktan sonra şimdi çocuk yapıp bi 2 sene daha evde oturmayı ruhum kaldırmayacak. ama bi de dayatılan çocuk mevzuu ve geçen yaş....
soru: gece yatarken ve boş anlarınızda ne düşünüyorsunuz?
ben mesela gece başımı yastığa koyduğumda çoğunlukla -biraz saçma gelecek ama :)- geçmişte yaptığım esprileri ve nasıl gülündüğünü düşünüyorum ve de ileriye dönük espri tasarlıyorum.
gün içinde mesela yolda yürürken de yaptığım ve yapacağım esprileri düşünüyorum. mesela kendim bir durum senaryosu yaratıyorum ve "şurada şunu desem süper espri olur" diye düşünüyorum ama tabii işin diğer kısmı var bir de. genelde gece yatarken değil ama yolda yürürken veya evde boş olduğumda falan yıllar önceki kötü olaylar bile aklıma geliyor ve küfredip duruyorum.
açıkçası bu iki türlü düşünmeyi de bırakmak istiyorum. çünkü esprileri düşünüp mutlu olmak bir yere kadar. bir saatten sonra sürekli aynı esprileri düşünüyorsun. yeri geliyor 5 sene öncesine gidiyorsun ve bu oldukça saçmalamaya başlıyor.
e diğer türlü, olumsuz şeyleri düşünmek de başlı başına zarar zaten. moralim bozuluyor, sinir küpü oluyorum vs. vs.
ek soru: bu düşünme şeklini ne yapacağız ya? nasıl bir değişiklik lazım?
ben mesela gece başımı yastığa koyduğumda çoğunlukla -biraz saçma gelecek ama :)- geçmişte yaptığım esprileri ve nasıl gülündüğünü düşünüyorum ve de ileriye dönük espri tasarlıyorum.
gün içinde mesela yolda yürürken de yaptığım ve yapacağım esprileri düşünüyorum. mesela kendim bir durum senaryosu yaratıyorum ve "şurada şunu desem süper espri olur" diye düşünüyorum ama tabii işin diğer kısmı var bir de. genelde gece yatarken değil ama yolda yürürken veya evde boş olduğumda falan yıllar önceki kötü olaylar bile aklıma geliyor ve küfredip duruyorum.
açıkçası bu iki türlü düşünmeyi de bırakmak istiyorum. çünkü esprileri düşünüp mutlu olmak bir yere kadar. bir saatten sonra sürekli aynı esprileri düşünüyorsun. yeri geliyor 5 sene öncesine gidiyorsun ve bu oldukça saçmalamaya başlıyor.
e diğer türlü, olumsuz şeyleri düşünmek de başlı başına zarar zaten. moralim bozuluyor, sinir küpü oluyorum vs. vs.
ek soru: bu düşünme şeklini ne yapacağız ya? nasıl bir değişiklik lazım?
Nişanlı olduğumuz dönemde kayınpederin evinde zaman zaman misafir kalıyordum. Hatta tüm yaz hafta sonları onlarda kalıyordum, tekne ile açılıyorduk yiyip içiyorduk. Ben küçük odada kalıyordum, herkes kendi odasında kalıyordu. Şimdi evlendik, hafta sonu geldiğimizde artık eşim ile beraber yarıyoruz hali ile. Bu evde sevişmek abuk mudur? Elbet dikkat edilir ama ne bileyim ses gitmesi olsun odada ki koku olsun vb fark edilirse ayıp olur mu
3 senelik evliyiz, çocuğumuz yok. Eşim evlendiğimizden beri sadece 1 ay bir yerde çalıştı kalan yaklaşık 35 ayda bütün gün televizyon karşısında yatıp yerli ve yabancı dizi izlemektedir. Bir çok defa bunu sorun edip tartışmaya açsam da bir şekilde olayları manipüle edip (ya tartışmayı bağırma çağırma seviyesine getiriyor, ya da olayla ilgisi olmamasına rağmen bir anda anne ve babamı kötüleyerek konuyu değiştirmektedir) Annem ve babam biraz daha eski kafa muhafazakar insan olsalar da, özlerinde gerçekten iyi insanlardır, annem geldiği zaman oturup da "kızım hadi şunu yap ben oturucam" diyen bir insan değildir. Kalkar kendi hazırlar herşeyi genelde. Zaten biz İstanbul'da onlar da Ankara'da olduğu için 365 günün sadece toplasan 10 günü beraberizdir. Yeni evli olduğumuz dönemde annem eşimin tembelliğini görünce (evde misafir varken sabah 11'de kalkıyordu veya uyandırılana kadar kalkmıyordu. Kendisi bütün gün evde yatmasına rağmen ben işten geldikten sonra yemeği bana pişirttirmeye çalışıyordu)bir iki kez laf soktu. Annemin laf sokması yanlıştı ama ben de eşim bir şekilde karşılık verir diye araya girmemiştim. Daha sonra bu yaptığım davranışın yanlış olduğunu düşünerek annemleri gelmeden telefonla uyarmaya başladım. Annemlerin olmadığı dönemde de çamaşır asıp dolaba dizmek harici hiçbir işi tek başına yapmıyor. Yemek kesinlikle yapmıyor. Bir kaç kere instagramdan gaza gelip yemek pişirmiştir o kadar. %95 yemek işi bende. Ya ben işten gelmiş yorgun argın bulaşık makinesine eşya dizip, bir yandan yemek yapmaya çalışırken, yatmaya devam etmekte olduğu kanepede uzanmış trendyoldan alışveriş yapıyor. Neredeyse her günümüz bu şekilde.
Hastalık kısmına gelecek olursak. Evlendiğimizden beri: örümcek korkusu, bağırsak solucanı korkusu, beyin felci korkusu, hpv korkusu, kanlı dışkı korkusu, geç adet korkusu, akciğer kanseri korkusu, ağız kanseri korkusu, diş eti siğili korkusu, dil siğili korkusu ve aklıma gelmeyen sayısız korkudan ötürü ev işlerini yapmamayı bahane ediyor. Suratında sürekli bir mutsuzluk var. Yeni mobilya alınacağı zaman çok mutlu oluyor. İKEA'ya gideleceği zaman yine mutlu oluyor. Kredi kartına para gönderince mutlu oluyor. Onun harici genelde ya doktora gitme planı kuruyor, ya da hastaneye mi gitsek diye bana soruyor. Artık bunaldığımı, psikolojik destek alması gerektiğini söylediğimde beni ciddiye almıyor. Yardımı reddediyor.
Ben tek başıma evi geçindirmekte çok zorlanıyorum. Standart kredi kartı taksidimiz 8.000 civarı, 3.000-3.500 civarı vergi veriyorum. 2.000 TL eşime gönderiyorum, 4.500TL civari da ev kirası veriyorum. Bu sabit giderleri karşılayacak parayı kazanamadığım aylarda eksiye düşüyorum (şu an oldukça eksideyim) ama buna rağmen harcamalarda kısıtlamaya gitmeye çalışmıyor. Benim yemek hazırlamadığım her gün aşağı yukarı öğlen ve akşam toplam 120TL'lik yemek söylüyoruz. Ben aileden zengin birisi olmadığım için extra çalışmadığım zamanlar parayı denkleştirmede çok zorlanıyorum. Bunu bir türlü ona anlatamıyorum ama. Ya nası desem, hani gel 50.000TL kredi çekelim mobilyaları yenileyelim desem ona, tamam hadi der heyecanlandır. Beni durdurmaya çalışmaz, anlatabiliyor muyum?
Evde sürekli bir drama ortamı var. İzlediği Türk dizileri gibi entrikalı konuşmalar, kavga çıkarıcı hareketler yapıyor. Konuyu yumuşatmaya çalışıyorum ama bir şekilde kavga çıkarmaya çalışıyor, sürekli olarak huzursuzluk var evde. Alttan almayıp, onunla sözlü çatıştığımda baskın geliyorum haklı olduğum için. Benim baskın gelmeme tahammül edemeyip karakterime laf ediyor, anneme babama laf ediyor, kariyerime laf ediyor, göt yalayarak para kazandığımı ima ediyor vs.
Kavga esnasında ben de az malın gözü gibi davranmıyorum. Onun bana söylediği bütün aşağlıyıcı cümleleri ben de ona ediyorum altta kalmamak için. Ben de onun tembelliğiyle, uyduruk üniversitesiyle aşağılıyorum. Çünkü başka kozum yok. Tutup da eşime şiddet gösterecek bir adam değilim. Tek yapabildiğim o bana sözle bel altı vurduğunda benim de ona sözle bel altı vurabilmem.
Sürekli kavga edilen bir ortamda büyümüş. Ben ise kavgasız bir ortamda büyüdüm (bu da çok sağlıklı değil çünkü hep babam alttan almış). Gerçekten evlilikte huzur arıyorum ama olmuyor bir türlü. Sanki ilişkimiz hiç düzelmeyecek gibi geliyor.
Daha geçen hafta ağzında bir tek kendisinin görebildiği ağız tümörünü diş hekimine gösterdik boşu boşuna 350TL para verdik. O hastalık biter bitmez sırtında bir ağrı başladı ve 4 gündür yatıyor kanepede ağlamaklı bir suratla. 9 kez bulaşık makinesi doldurdum, tezgahı sildim. Etrafı topladım yerleri süpürdüm. Bir yandan da işe gidip geliyorum. Az önce konuşmaya çalıştım ve beni ilgisizlikle suçladı. Onu yalnız bırakıyormuşum, hastalığını ciddiye almıyormuşum. Suçlu benmişim.
Daha önce 2 3 kez evi terkettim ama aynı akşam geri döndüm onun aramasından sonra. O da 1 2 kez terketti ama geri döndü aynı gün. Boşanmaktan da korkuyorum. Bizim ailemizde pek yoktur böyle boşanmak, etmek.
Ne olur yardım edin. Ne yapmalıyım? Onu seviyorum ve düzelmesini istiyorum ama olmuyor bir türlü.
EDIT: Misafir konusunda daha hassas davranıyor son 3 4 aydır. Kalkıyor, ilgileniyor, beraber yapıyoruz ve ağırlıyoruz. O konuda düzeldi yani. Anlatmamın sebebi ailemle niye ters düştüğünün kökeninden bahsetmek içindi. Ailemle de telefonda görüşüyor problemsiz bir şekilde. Onlar bize gelmeden önce geriliyor sadece.
Hastalık kısmına gelecek olursak. Evlendiğimizden beri: örümcek korkusu, bağırsak solucanı korkusu, beyin felci korkusu, hpv korkusu, kanlı dışkı korkusu, geç adet korkusu, akciğer kanseri korkusu, ağız kanseri korkusu, diş eti siğili korkusu, dil siğili korkusu ve aklıma gelmeyen sayısız korkudan ötürü ev işlerini yapmamayı bahane ediyor. Suratında sürekli bir mutsuzluk var. Yeni mobilya alınacağı zaman çok mutlu oluyor. İKEA'ya gideleceği zaman yine mutlu oluyor. Kredi kartına para gönderince mutlu oluyor. Onun harici genelde ya doktora gitme planı kuruyor, ya da hastaneye mi gitsek diye bana soruyor. Artık bunaldığımı, psikolojik destek alması gerektiğini söylediğimde beni ciddiye almıyor. Yardımı reddediyor.
Ben tek başıma evi geçindirmekte çok zorlanıyorum. Standart kredi kartı taksidimiz 8.000 civarı, 3.000-3.500 civarı vergi veriyorum. 2.000 TL eşime gönderiyorum, 4.500TL civari da ev kirası veriyorum. Bu sabit giderleri karşılayacak parayı kazanamadığım aylarda eksiye düşüyorum (şu an oldukça eksideyim) ama buna rağmen harcamalarda kısıtlamaya gitmeye çalışmıyor. Benim yemek hazırlamadığım her gün aşağı yukarı öğlen ve akşam toplam 120TL'lik yemek söylüyoruz. Ben aileden zengin birisi olmadığım için extra çalışmadığım zamanlar parayı denkleştirmede çok zorlanıyorum. Bunu bir türlü ona anlatamıyorum ama. Ya nası desem, hani gel 50.000TL kredi çekelim mobilyaları yenileyelim desem ona, tamam hadi der heyecanlandır. Beni durdurmaya çalışmaz, anlatabiliyor muyum?
Evde sürekli bir drama ortamı var. İzlediği Türk dizileri gibi entrikalı konuşmalar, kavga çıkarıcı hareketler yapıyor. Konuyu yumuşatmaya çalışıyorum ama bir şekilde kavga çıkarmaya çalışıyor, sürekli olarak huzursuzluk var evde. Alttan almayıp, onunla sözlü çatıştığımda baskın geliyorum haklı olduğum için. Benim baskın gelmeme tahammül edemeyip karakterime laf ediyor, anneme babama laf ediyor, kariyerime laf ediyor, göt yalayarak para kazandığımı ima ediyor vs.
Kavga esnasında ben de az malın gözü gibi davranmıyorum. Onun bana söylediği bütün aşağlıyıcı cümleleri ben de ona ediyorum altta kalmamak için. Ben de onun tembelliğiyle, uyduruk üniversitesiyle aşağılıyorum. Çünkü başka kozum yok. Tutup da eşime şiddet gösterecek bir adam değilim. Tek yapabildiğim o bana sözle bel altı vurduğunda benim de ona sözle bel altı vurabilmem.
Sürekli kavga edilen bir ortamda büyümüş. Ben ise kavgasız bir ortamda büyüdüm (bu da çok sağlıklı değil çünkü hep babam alttan almış). Gerçekten evlilikte huzur arıyorum ama olmuyor bir türlü. Sanki ilişkimiz hiç düzelmeyecek gibi geliyor.
Daha geçen hafta ağzında bir tek kendisinin görebildiği ağız tümörünü diş hekimine gösterdik boşu boşuna 350TL para verdik. O hastalık biter bitmez sırtında bir ağrı başladı ve 4 gündür yatıyor kanepede ağlamaklı bir suratla. 9 kez bulaşık makinesi doldurdum, tezgahı sildim. Etrafı topladım yerleri süpürdüm. Bir yandan da işe gidip geliyorum. Az önce konuşmaya çalıştım ve beni ilgisizlikle suçladı. Onu yalnız bırakıyormuşum, hastalığını ciddiye almıyormuşum. Suçlu benmişim.
Daha önce 2 3 kez evi terkettim ama aynı akşam geri döndüm onun aramasından sonra. O da 1 2 kez terketti ama geri döndü aynı gün. Boşanmaktan da korkuyorum. Bizim ailemizde pek yoktur böyle boşanmak, etmek.
Ne olur yardım edin. Ne yapmalıyım? Onu seviyorum ve düzelmesini istiyorum ama olmuyor bir türlü.
EDIT: Misafir konusunda daha hassas davranıyor son 3 4 aydır. Kalkıyor, ilgileniyor, beraber yapıyoruz ve ağırlıyoruz. O konuda düzeldi yani. Anlatmamın sebebi ailemle niye ters düştüğünün kökeninden bahsetmek içindi. Ailemle de telefonda görüşüyor problemsiz bir şekilde. Onlar bize gelmeden önce geriliyor sadece.
yeni taşındığım yerde aha bu saat oldu hala piyano çalıp şarkılar söyleyen bir komşum ve arkadaşları var. ve inanılmaz tanıdık şeyler çalıyor, bilsem bu kadar olur diyeceğim hepsi sevdiğim şeyler, back to black, amelie ost, requiem for a dream, şebnem ferah.
aşırı şekilde dahil olmak istiyorum ama nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikrim yok. tek başıma yaşamıyorum, aslında bi akrabamın yanına geldim geçici süreliğine, akrabamın telefonunda apt. grubu var orada adamın telefonu var, akrabanın telefonundan mesaj attım ben işte yeğeniyim, piyano sesi geliyor ders veriyor musunuz diye. o da şu an pandemi yüzünden vermiyorum dedi, biraz başından savdı gibi geldi, öncesinde de internetle alakalı bir şey sormuştum.
ama hala her gün en az 3-4 kişi çalıp söylüyorlar yani pandemi hikaye, nasıl ucundan kıyısından girebilirim bu çevreye acaba dostlar
aşırı şekilde dahil olmak istiyorum ama nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikrim yok. tek başıma yaşamıyorum, aslında bi akrabamın yanına geldim geçici süreliğine, akrabamın telefonunda apt. grubu var orada adamın telefonu var, akrabanın telefonundan mesaj attım ben işte yeğeniyim, piyano sesi geliyor ders veriyor musunuz diye. o da şu an pandemi yüzünden vermiyorum dedi, biraz başından savdı gibi geldi, öncesinde de internetle alakalı bir şey sormuştum.
ama hala her gün en az 3-4 kişi çalıp söylüyorlar yani pandemi hikaye, nasıl ucundan kıyısından girebilirim bu çevreye acaba dostlar
Merhaba, 35 yaşında er kişiyim. Daha önce Ankara'da memurken 1 kişi tayin için evlilik teklif etmiş, hatta üzerine para da teklif etmiş fakat haliyle kabul etmemiştim.
Artık kamuda çalışmıyorum. Yalnız son 5 senede bugün 3. kez (totalde 4 oldu) kıdem tazminatı almak isteyen bir arkadaşım daha "Kirpi nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum diye başladı" direkt anlaşmalı evlilik teklif etti. Artık tipimden gereksiz bir güven mi veriyorum karşı tarafa, yoksa enayi mi belliyorlar anlamadım. Hiç sizin başınıza geldi mi? Bir insan biriyle niye anlaşmalı evlensin, her iki taraf için de çok riskli değil mi? Bu son teklif eden de tee üniversiteden 15 yıllık arkadaşım.
Artık kamuda çalışmıyorum. Yalnız son 5 senede bugün 3. kez (totalde 4 oldu) kıdem tazminatı almak isteyen bir arkadaşım daha "Kirpi nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum diye başladı" direkt anlaşmalı evlilik teklif etti. Artık tipimden gereksiz bir güven mi veriyorum karşı tarafa, yoksa enayi mi belliyorlar anlamadım. Hiç sizin başınıza geldi mi? Bir insan biriyle niye anlaşmalı evlensin, her iki taraf için de çok riskli değil mi? Bu son teklif eden de tee üniversiteden 15 yıllık arkadaşım.
Merhaba,
On parmağında on marifet dediğiniz insanlar ne gibi özelliklere, yeteneklere sahip oluyorlar?
On parmağında on marifet dediğiniz insanlar ne gibi özelliklere, yeteneklere sahip oluyorlar?
Selamlar, sb. Sadece tanışma olacak, söz ve nişan olmayacak. Tatlı ve pasta geldi aklıma hangisini alayım bilemedim. Çiçekte almak istemiyorum şimdilik ama gerek var mı? Annesine alınır ne diyen oldu da ailesi muhafazakar aklıma pek yatmadı. Tatlı ve baklava olmaz çikolata tek götür diyen var aklım karıştı. Teşekkürler.
(18)
Ömür geçip gidiyor bir bok yapamadım ve saygı görmek istiyorum hissi
işimdeyim gücümdeyim #1454946
İçimi dökmeye geldim. Uzun olacak kusura bakmayın.
Yaş 32.
Maddi anlamda zor bir çocukluk geçirdim. Bu zorluk beni sevmediğim bir mesleği yapmaya (bir tür memur) yönlendirdi. 22 yaşımdayken babam öldü. Aynı yıl çalışmaya başladım. Bir süre babamdan kalan borçları ödedim. Mesleğimin 3. yılındayken evlendim. Beşinci yılda çocuğum oldu. Aynı yıl ilk arabamı aldım. Yedinci yıl evimi aldım ve kredisini ödemeye devam ediyorum. 10. yılda iki seneliğine yurt dışında (bir arap ülkesi) bir göreve geldim ve şu an Türkiye'dekine göre çok daha güzel bir maaş alıyorum. Yani maddi/ailevi açıdan hiçbir sorunum yok, çok şükür.
Çocukluğumdan beri bilgisayar mühendisi olmak istemiştim. Bahsettiğim sebeplerden dolayı olmadı. 11 yaşımdan beri bilgisayar ve internet dünyası ile iç içeyim. Web siteleri oluşturuyorum, kod yazıyorum, bu işten çok olmasa da para da kazanıyorum.
Bu bahsettiğim işleri yaparken kendimi çok iyi hissediyorum, kendilerine iş yaptığım kişilerle görüşmeler yaparken kendimi değerli hissediyorum. Saygı görüyorum. Fakat asıl işimde bu değeri ve saygıyı göremiyorum. Demek istediğim bana saygısız davradıkları değil. Saygıyı hak edecek değerde bir iş üreten pozisyonda değilim. İş arkadaşlarımın %90'ı boş adam.
Olmam gereken yerde kesinlikle değilim hissini iliklerime kadar yaşıyorum. Mesela bir adam görüyorum, mobil uygulama yazmış, aylık gelirim xx.xxx lira diyor. Diyorum ki bu adam bilgisayarla/programlamayla en fazla birkaç yıl önce tanışmıştır, adam benim hayalimi yaşıyor. Ben ise memur kafasıyla, çocukluktan beri içinde olduğum sektörde silik bir tüketiciden başka bir şey değilim.
Dediğim gibi, yaş 32. Ne kadar ömrümüz var bilemeyiz fakat "adam yerine konulmak", "saygı görecek işler başarmak" ve maddi açıdan kimseye eyvallah etmeyecek noktaya gelebilmek konusunda çıtayı bir türlü yükseltemedim.
Konuşmayı dün öğrenmiş, ondan anlamam, bundan anlamam diyen kekoya amirim çekiyorum. Ayıya dayı demekten anam ağladı arkadaşlar.
Ömür de kısa. Böyle geçer mi?
Vallahi bir bilgisayarcı dükkanı açıp format atsam işe suratımda kocaman bir gülümsemeyle gidip gelicem gibi geliyor. Bir yazılım firmasında çalışsam teknik açıdan çok iyi pozisyona gelebileceğimden eminim ama orada da artistlik yapacak bir sürü insanla karşılaşıp gelen gideni aratır moduna girmekten korkuyorum.
Evet, param var, helalinden kazanıyorum, kimseye muhtaç değilim ama saygı görebilmek... Bu yaşıma kadar hiç hissetmediğim duygular bunlar. Yolda görsem selam vermeyeceğim adama gerçekten de selam vermemek istiyorum.
Sizde de var mı böyle bir durum?
edit: tolkien hayranı ve ona katılanların cevaplarına karşı bir açıklama yapma gereği hisettim. arkadaşlar benim saygı görme isteğimden kasıt diğer insanların bana saygı göstermesini istemem değil aslında. ortaya koyduğum iş itibariyle, kişiliğimden bağımsız olarak, yaptığım işe saygı gösterilmesini istiyorum. senin bu yaptığın işi herkes yapabilir gibi değil de x bu işten çok iyi anlar şeklinde tanımlanmak istiyorum. son olarak şunu söyleyebilirim ki bugüne kadar 50 farklı meslektaşımdan duyduğum cümle şu "senin yerinde olsam, x,y,z işlerinden anlasam bu işi yapmazdım" yani ortada net bir şekilde oraya ait olmama durumu var. ego ile ilgisi yok. bir arkadaş "bilgisayar dükkanında format atma" cümlemden ne demek istediğimi gayet iyi anlamış ama siz de haklısınız ben kendimi tam olarak ifade edemedim.
Yaş 32.
Maddi anlamda zor bir çocukluk geçirdim. Bu zorluk beni sevmediğim bir mesleği yapmaya (bir tür memur) yönlendirdi. 22 yaşımdayken babam öldü. Aynı yıl çalışmaya başladım. Bir süre babamdan kalan borçları ödedim. Mesleğimin 3. yılındayken evlendim. Beşinci yılda çocuğum oldu. Aynı yıl ilk arabamı aldım. Yedinci yıl evimi aldım ve kredisini ödemeye devam ediyorum. 10. yılda iki seneliğine yurt dışında (bir arap ülkesi) bir göreve geldim ve şu an Türkiye'dekine göre çok daha güzel bir maaş alıyorum. Yani maddi/ailevi açıdan hiçbir sorunum yok, çok şükür.
Çocukluğumdan beri bilgisayar mühendisi olmak istemiştim. Bahsettiğim sebeplerden dolayı olmadı. 11 yaşımdan beri bilgisayar ve internet dünyası ile iç içeyim. Web siteleri oluşturuyorum, kod yazıyorum, bu işten çok olmasa da para da kazanıyorum.
Bu bahsettiğim işleri yaparken kendimi çok iyi hissediyorum, kendilerine iş yaptığım kişilerle görüşmeler yaparken kendimi değerli hissediyorum. Saygı görüyorum. Fakat asıl işimde bu değeri ve saygıyı göremiyorum. Demek istediğim bana saygısız davradıkları değil. Saygıyı hak edecek değerde bir iş üreten pozisyonda değilim. İş arkadaşlarımın %90'ı boş adam.
Olmam gereken yerde kesinlikle değilim hissini iliklerime kadar yaşıyorum. Mesela bir adam görüyorum, mobil uygulama yazmış, aylık gelirim xx.xxx lira diyor. Diyorum ki bu adam bilgisayarla/programlamayla en fazla birkaç yıl önce tanışmıştır, adam benim hayalimi yaşıyor. Ben ise memur kafasıyla, çocukluktan beri içinde olduğum sektörde silik bir tüketiciden başka bir şey değilim.
Dediğim gibi, yaş 32. Ne kadar ömrümüz var bilemeyiz fakat "adam yerine konulmak", "saygı görecek işler başarmak" ve maddi açıdan kimseye eyvallah etmeyecek noktaya gelebilmek konusunda çıtayı bir türlü yükseltemedim.
Konuşmayı dün öğrenmiş, ondan anlamam, bundan anlamam diyen kekoya amirim çekiyorum. Ayıya dayı demekten anam ağladı arkadaşlar.
Ömür de kısa. Böyle geçer mi?
Vallahi bir bilgisayarcı dükkanı açıp format atsam işe suratımda kocaman bir gülümsemeyle gidip gelicem gibi geliyor. Bir yazılım firmasında çalışsam teknik açıdan çok iyi pozisyona gelebileceğimden eminim ama orada da artistlik yapacak bir sürü insanla karşılaşıp gelen gideni aratır moduna girmekten korkuyorum.
Evet, param var, helalinden kazanıyorum, kimseye muhtaç değilim ama saygı görebilmek... Bu yaşıma kadar hiç hissetmediğim duygular bunlar. Yolda görsem selam vermeyeceğim adama gerçekten de selam vermemek istiyorum.
Sizde de var mı böyle bir durum?
edit: tolkien hayranı ve ona katılanların cevaplarına karşı bir açıklama yapma gereği hisettim. arkadaşlar benim saygı görme isteğimden kasıt diğer insanların bana saygı göstermesini istemem değil aslında. ortaya koyduğum iş itibariyle, kişiliğimden bağımsız olarak, yaptığım işe saygı gösterilmesini istiyorum. senin bu yaptığın işi herkes yapabilir gibi değil de x bu işten çok iyi anlar şeklinde tanımlanmak istiyorum. son olarak şunu söyleyebilirim ki bugüne kadar 50 farklı meslektaşımdan duyduğum cümle şu "senin yerinde olsam, x,y,z işlerinden anlasam bu işi yapmazdım" yani ortada net bir şekilde oraya ait olmama durumu var. ego ile ilgisi yok. bir arkadaş "bilgisayar dükkanında format atma" cümlemden ne demek istediğimi gayet iyi anlamış ama siz de haklısınız ben kendimi tam olarak ifade edemedim.
Cinsel içerikli değil ama.
Mesela benimki şöyle:
Eski bir kız arkadaşım vardı. Herşeyin aynı devam ettiği ama hayatında benimle ilgili olan anılarının tamamen silindiği (ailesinin de) bir durumda, aslında sadece yaşanmış olan bu anıları, günlerce uğraşarak, ona geçmişte benim sevgilim olduğunu kanıtlayıp tekrar onu kendime aşık etmek.
Çokça filme konu olmuş bir kesit aslında ama bence güzel bi fantezi olurdu. bu çabayla bana o gün de aşık oluyor mu, bunu görmek isterdim.
Mesela benimki şöyle:
Eski bir kız arkadaşım vardı. Herşeyin aynı devam ettiği ama hayatında benimle ilgili olan anılarının tamamen silindiği (ailesinin de) bir durumda, aslında sadece yaşanmış olan bu anıları, günlerce uğraşarak, ona geçmişte benim sevgilim olduğunu kanıtlayıp tekrar onu kendime aşık etmek.
Çokça filme konu olmuş bir kesit aslında ama bence güzel bi fantezi olurdu. bu çabayla bana o gün de aşık oluyor mu, bunu görmek isterdim.
Ben surekli bir seylere yetismeye calisiyorum ama yetisemiyormus gibi hissediyorum. O yuzden sagligim iyi olsa da biraz yorgun ve yilginim.
Sizden naber?
Sizden naber?
(3)
Küçükken insanlı şeylerden (oyuncak, çizgi film) tiksinen bir tek ben miyim
isabella was a ginger #1454406
Küçükken insanlı şeylerden nefret ederdim. Birisi bana bebek hediye edecek olsa mesela saçlarını kesip yüzlerini karalıyordum. Bir tek peluş hayvan oyuncaklarını, legoları filan severdim. Çizgi film kanalları vardı mesela, nickelodeon, fox kids, jetix filan, orda da en çok hayvanların karakter olduğu çizgi filmleri severdim. En çok tiksindiğim ise gerçek insanların oynadığı, çizgi film olmayan çocuk dizileriydi. Hannah montana filan... o tarz şeyler. spy dogs, catdog, aaahh!! real monsters, spongebob gibi çizgi filmleri çok severdim.
Bratz, barbie, powerpuff girls sevdiğim bir dönem (8-10 yaş) olmuştu bu tür istisnalar dışında insanlı şeylerden hep nefret ettim. Benim gibi olan yok mu acaba?
Bratz, barbie, powerpuff girls sevdiğim bir dönem (8-10 yaş) olmuştu bu tür istisnalar dışında insanlı şeylerden hep nefret ettim. Benim gibi olan yok mu acaba?
Rüyamda kuzenimin telefonumu düşürmüşüm, o da sen ödüyeceksin demiş. Bir tomar para sayıp kuzenime vermek üzere bir kenara koymuşum, sonra rüyamda arayıp bulamıyordum. Ne anlama gelir totomun açık kalmasından başka?
Birini diğerine tercih edecek olsanız hangisi sizin için daha seçilebilir olurdu?
Diğer fiziksel özellikler (boy, ten ve göz rengi, yüz tipi gibi) eşit kabul ettiğimiz bir durumda yalnız görsellere göre zayıf ve şişman tanımını düşünün lütfen.
Zayıf erkek: encrypted-tbn0.gstatic.com
Şişman erkek: encrypted-tbn0.gstatic.com
Diğer fiziksel özellikler (boy, ten ve göz rengi, yüz tipi gibi) eşit kabul ettiğimiz bir durumda yalnız görsellere göre zayıf ve şişman tanımını düşünün lütfen.
Zayıf erkek: encrypted-tbn0.gstatic.com
Şişman erkek: encrypted-tbn0.gstatic.com
Bir kız var.. Bir arkadaşımdan çok hoşlanıyor ama arkadaşım ona bakmaz biliyorum. Tabi böyle de söylenmez kıza. Çok ısrar ediyor. Çöpçatanlık yapan arkadaşlarım hiç tavsiye etmiyorlar. İlerde hakikaten ikisi arasında oluşacak bir sorundan seni suçlu tutuyorlar falan diye.. Bide size sorayim dedim. Hiçç kalkışmalı mi bu ise ??
Çok dırdırcı bir annem var. Beni hiç boş bırakmaz. Hep iş koşar. Pandemi dolayısıyla çalışamıyorum. Bu benim suçum değil ama beni darlıyo yinede.şimdi de online kurslar bulmuş,evde oturuyorsun bari ise yara diye.
( Bu kursların hiçbiri ilgimi çekmiyor. Bomboş şeyler olduğunu da anlatamıyorum. Yok zaman yönetimi yok bilmem ne. Bunun kursuna mi gidilir ? )
Zaten gelecek yıl bunu çekecek değilim. Başka bir ülkenin vatandaşlığına geçmek için yollar arayacağım. (Bu konuda da bir iki tavsiye verirseniz olur hani.) ama şu anda anı kurtaracak çözümler lazım. Kendime öyle bir meşgale bulmalıyım ki, oturduğum yerden buna fazla söz hakkı kalmasın. Serbestleşme döneminde kurslar aklıma geldi. Bi enstrüman kursu falan bulup gitsem yüzümü görmez,bana sarmazdı... Ama tam o anda da koronaya yakalandık. Acaba on-line müzik kursu falan var midir ki ne? Hem kendime birşeyler katarım hem de şunun dilinden kurtulurum..
( Bu kursların hiçbiri ilgimi çekmiyor. Bomboş şeyler olduğunu da anlatamıyorum. Yok zaman yönetimi yok bilmem ne. Bunun kursuna mi gidilir ? )
Zaten gelecek yıl bunu çekecek değilim. Başka bir ülkenin vatandaşlığına geçmek için yollar arayacağım. (Bu konuda da bir iki tavsiye verirseniz olur hani.) ama şu anda anı kurtaracak çözümler lazım. Kendime öyle bir meşgale bulmalıyım ki, oturduğum yerden buna fazla söz hakkı kalmasın. Serbestleşme döneminde kurslar aklıma geldi. Bi enstrüman kursu falan bulup gitsem yüzümü görmez,bana sarmazdı... Ama tam o anda da koronaya yakalandık. Acaba on-line müzik kursu falan var midir ki ne? Hem kendime birşeyler katarım hem de şunun dilinden kurtulurum..
Ruh eşi diye bir şeye pek inanmıyorum ama daha iyi anlaşılsın diye öyle diyeceğim. Biriyle tanıştım yaklaşık 3 ay önce. Çok iyi anlaşıyorduk, eğleniyorduk. Her şey güzeldi. Ama saçma bir sebepten bana soğuk davranmaya başladı. Ben dedim böyle olmaz istemiyorsan direkt söyle iletişimi keselim. Nitekim kestik :D
Soracağım şey şu, insan bu kadar iyi anlaştığı, fikirlerinin bu kadar uyustugu ve baya hoşlandığı birine nasıl yol verebilir? Ben böyle birini kaybetmek istemezdim. Benden gerçekten hoslaniyordu, aslında hoşlanmıyor muymuş, insanlar böyle dengesiz mi?
Soracağım şey şu, insan bu kadar iyi anlaştığı, fikirlerinin bu kadar uyustugu ve baya hoşlandığı birine nasıl yol verebilir? Ben böyle birini kaybetmek istemezdim. Benden gerçekten hoslaniyordu, aslında hoşlanmıyor muymuş, insanlar böyle dengesiz mi?
The 5 Love Languages diye bi kitap okudum, oradan aklıma geldi. Eleman insanların sevgilerini (romantik ilişkilerde) nasıl gösterdiğini (ve sevildiklerini nasıl anladıklarını) kategorize etmiş falan, ilginç bi kitap, konuya ilgi duyuyorsanız tavsiye ediyorum.
Soruma gelince, "şunu yaparsa sevdiğini anlamış olurum" gibi genel örneklerden çok spesifik anılar bekliyorum, ama ayrıntı vermek istemezseniz genelleme de olur. İşte "süper bir şirketten iş teklifi aldı ama benimle aynı şehirde kalmak için gitmedi", "o akşam gözlerindeki ışıltı beni çok etkiledi" vs. gibi.
Yaşadığınız hangi olay size sevildiğinizi hissettirdi?
Soruma gelince, "şunu yaparsa sevdiğini anlamış olurum" gibi genel örneklerden çok spesifik anılar bekliyorum, ama ayrıntı vermek istemezseniz genelleme de olur. İşte "süper bir şirketten iş teklifi aldı ama benimle aynı şehirde kalmak için gitmedi", "o akşam gözlerindeki ışıltı beni çok etkiledi" vs. gibi.
Yaşadığınız hangi olay size sevildiğinizi hissettirdi?
Bunları kullananları gördüğünüzde direkt bu kişi lgbt herhalde mi diyorsunuz, ne geçiyor aklınızdan? Sizce ne amaçla kullanılıyor olabilir, kimlik ifadesi mi, protesto mu, yoksa hiçbir şey mi?
Selam arkadaşlar, çok önemli (!)bir mevzu hakkında fikir almaya geldim:)
Avrupanın ABD'nin ünlü erkeklerine bakıyorum, top list alt list fark etmiyor. Bomba, taş, afet diyeceğimiz güzellikte kadınlarla veya 20-30 yaş küçüklerle olanlar da var elbet ama önemli bölümü de dönüp bakmayacağımız kadınlarla birlikte. For example list yapmaya gerek var mı bilmiyorum, Hugh Jackman, Will Smith, Matt Damon, James Mcavoy, Chris Hemsworth, Tom Hanks ve daha tonlarcası. Hepsinin eşleri vasat hatunlar. Veya Samuel L.Jackson yüzyıllardır aynı kadınla evli. Prens Charles Camilla'da ne buldu, John Lennon Yoko'da? Bunlar böyle rastgele aklıma gelenler.
Diğer yandan bizim ünlülere bakıyorum, bu adam bu kızda ne bulmuş denen bir Barış Arduç geliyor aklıma. Onun dışında Youtube ünlüsü olan bile en güzel, en estetikli kızın peşine düşüyor. Futbolcular, şarkıcılar, oyuncular hepsi.. Normalde yüzlerine bakmayacak kadınlarla takılıyorlar hep.
Bana istisnalarla gelmeyin, genel görünüm bu epeydir gözlemliyorum bu durumu. İlişkiler konusunda çok farklı yaklaşımlarımız olduğu gerçek. Bizim bir türlü ayrılamamamız, reddeden insana düşman olmamız ama onların ayrılık sonrası arkadaş kalabilmesi gibi.. Bu da bir fact.
Beyin fırtınası yapalım hadi, niye böyle sizce? Aradaki fark ne?
Avrupanın ABD'nin ünlü erkeklerine bakıyorum, top list alt list fark etmiyor. Bomba, taş, afet diyeceğimiz güzellikte kadınlarla veya 20-30 yaş küçüklerle olanlar da var elbet ama önemli bölümü de dönüp bakmayacağımız kadınlarla birlikte. For example list yapmaya gerek var mı bilmiyorum, Hugh Jackman, Will Smith, Matt Damon, James Mcavoy, Chris Hemsworth, Tom Hanks ve daha tonlarcası. Hepsinin eşleri vasat hatunlar. Veya Samuel L.Jackson yüzyıllardır aynı kadınla evli. Prens Charles Camilla'da ne buldu, John Lennon Yoko'da? Bunlar böyle rastgele aklıma gelenler.
Diğer yandan bizim ünlülere bakıyorum, bu adam bu kızda ne bulmuş denen bir Barış Arduç geliyor aklıma. Onun dışında Youtube ünlüsü olan bile en güzel, en estetikli kızın peşine düşüyor. Futbolcular, şarkıcılar, oyuncular hepsi.. Normalde yüzlerine bakmayacak kadınlarla takılıyorlar hep.
Bana istisnalarla gelmeyin, genel görünüm bu epeydir gözlemliyorum bu durumu. İlişkiler konusunda çok farklı yaklaşımlarımız olduğu gerçek. Bizim bir türlü ayrılamamamız, reddeden insana düşman olmamız ama onların ayrılık sonrası arkadaş kalabilmesi gibi.. Bu da bir fact.
Beyin fırtınası yapalım hadi, niye böyle sizce? Aradaki fark ne?
Sızce dogru olan hangısının yolundan gıtmektır? Ben kalple hareket edilmesi gerektigini dusunenlerdenim.
Bazı ölümler beni daha çok etkiliyor. Özellikle de kendi değer yargılarıma göre "hayatını yaşayamamış" insanlara daha çok üzüldüğümü fark ettim. Örneğin yoksul, hastalıkla cebelleşmiş, toplumun dışladığı ya da tercih etmedikleri bir yalnızlığı yaşayan kişilere.
Genelde daha güzel ve başarılı insanlara daha çok üzülme eğilimi var sanki, en azından ben böyle gözlemledim. Bu kişiler nispeten daha iyi bir hayat (bana göre) geçirdikleri için onlara üstte bahsettiğim kişilere göre daha az üzülüyorum. En azından hayatı yaşamışlar diyorum. Aslında yakınlarımıza, çocuk ölümlerine de daha çok üzülüyoruz, yaşlıları daha kolay kabulleniyoruz. Bu da böyle bir şey diyorum kendime bazen, bazen de kötü hissediyorum. Ne bileyim bir huzursuzluk oluşuyor içimde. Sanki ölümler arasında ayrım yapıyormuşum gibi. Bilinçaltımda ezilmişin yanında olmak tarzı bir duygu mu var bilmiyorum.
Dün bir tanıdığımızı kaybettik de üzerine düşündüm biraz. Paylaşmak istedim. Düşüncelerinizi paylaşırsanız da seve seve okurum..
Genelde daha güzel ve başarılı insanlara daha çok üzülme eğilimi var sanki, en azından ben böyle gözlemledim. Bu kişiler nispeten daha iyi bir hayat (bana göre) geçirdikleri için onlara üstte bahsettiğim kişilere göre daha az üzülüyorum. En azından hayatı yaşamışlar diyorum. Aslında yakınlarımıza, çocuk ölümlerine de daha çok üzülüyoruz, yaşlıları daha kolay kabulleniyoruz. Bu da böyle bir şey diyorum kendime bazen, bazen de kötü hissediyorum. Ne bileyim bir huzursuzluk oluşuyor içimde. Sanki ölümler arasında ayrım yapıyormuşum gibi. Bilinçaltımda ezilmişin yanında olmak tarzı bir duygu mu var bilmiyorum.
Dün bir tanıdığımızı kaybettik de üzerine düşündüm biraz. Paylaşmak istedim. Düşüncelerinizi paylaşırsanız da seve seve okurum..
bir çiftimiz var, 5+ yıldır evli. erkek evliliğin ilk yıllarında libidosu düşük bir insan olduğunu, ilişkiye girmeyi sevmediğini söylüyor. kadın kabullenip devam ediyorken tesadüfen erkeğin hiç de libidosu düşük biri olmadığını, tercihinin kendini tatmin olduğunu öğreniyor ve başka kadınları arzuladığını keşfediyor, çok ağır geliyor. iki yıl gel gitten sonra (fiziksel olarak aldatıldığını bilse bir saniye bile düşünmez) artık kaldıramıyor ve boşanmaya karar veriyor. boşanma kararından sonra son bir kez denemeye karar veriyorlar ve erkek bu aşamada birden değişip aşırı talepkar, istekli bir karaktere bürünüyor.
5 yılda libidosu 1/10 olan erkek birden 9/10 nasıl olabilir?
kadın bunun rol olduğunu düşünüyor ve anlam veremiyor.
not: boşanma gerçekleşse temiz bir ayrılık olacak, kadının bir talebi yok.
5 yılda libidosu 1/10 olan erkek birden 9/10 nasıl olabilir?
kadın bunun rol olduğunu düşünüyor ve anlam veremiyor.
not: boşanma gerçekleşse temiz bir ayrılık olacak, kadının bir talebi yok.
3 ay boyunca kimseyi aramasam bi Allah'ın kulu da merak edip aramaz. İnsanlar mı çok hayırsız bende mi problem var anlamadım. Hayır yani öyle kötü bi tip değilim. Saçma sapan konuşarak kafa şişirmem, aykırı davranmam, gayet efendi her ortama girebilecek biriyim. Hatta örnek vereyim; yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen bir arkadaşım vardı. Hep ben arar sorardım birlikte takılırdık, dedim bi kere de o arasın ben aramayacağım, deyiş o deyiş adam 1 senedir ne aradı ne hal hatır sordu Yolda görürsem selam veriyorum o kadar.
Diyelim ki belli bir miktar paranız da var. Dünyada herhangi bir yere gidebileceksiniz. Ama bir süre sonra çalışmanız da gerekecek. Basit bir yaşam istiyorsunuz. Birtakım gönüllülük işleri de olabilir. Hayvanlarla, doğayla ya da fakir çocuklarla ilgili. Nereye gidip, ne işle uğraşmak isterdiniz?
Bu tarz erkeklere aşık olan kızlar var mıVarsa sizce neden aşık oluyordur
iyi akşamlar sevgili duyurucular. yarın nikahım var, bu evden gelin çıkarma muhabbeti nasıl oluyor? yani ma aile herkes evde mi oluyor, damat aşağıda mi bekliyor? saçma gelebilir ama bilemedim yani süreç nasıl işleyecek, ben aşağıda mı bekleyeceğim? davul zurna muhabbeti de var ayrıca
(4)
Küs olduğunuz,size ayıp eden biri evinize gelse "hoş geldin" der misiniz?
İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1453141
Merhaba arkadaşlar,
Diyelim ki sadece sizin yaşamadığınız evinize küs olduğunuz biri geliyor. Evin reisi siz olmadığınız için bir şey diyemiyorsunuz. Emr-i vaki gibi geliyorlar işte. Aranızda yaşanan olayı çıkaran o, hatalı da o ve buna rağmen zeytinyağı gibi üste çıkıp sizi suçluyor.Esas sizin olay çıkarmanız gerekirken o çıkarıyor, o kadar yüzsüz yani. Her neyse bir iki gün sizde kalacak diğer gelenlerle birlikte. Bu durumda siz nasıl davranırsınız? Yalancıktan "hoş geldin" mi dersiniz yoksa hiçbir şey demeyip görmezden mi gelirsiniz? Nasıl davranırsınız bu birkaç günlük süre içinde? "Hoş geldin" dememeyi falan nasıl karşılarsınız?
Diyelim ki sadece sizin yaşamadığınız evinize küs olduğunuz biri geliyor. Evin reisi siz olmadığınız için bir şey diyemiyorsunuz. Emr-i vaki gibi geliyorlar işte. Aranızda yaşanan olayı çıkaran o, hatalı da o ve buna rağmen zeytinyağı gibi üste çıkıp sizi suçluyor.Esas sizin olay çıkarmanız gerekirken o çıkarıyor, o kadar yüzsüz yani. Her neyse bir iki gün sizde kalacak diğer gelenlerle birlikte. Bu durumda siz nasıl davranırsınız? Yalancıktan "hoş geldin" mi dersiniz yoksa hiçbir şey demeyip görmezden mi gelirsiniz? Nasıl davranırsınız bu birkaç günlük süre içinde? "Hoş geldin" dememeyi falan nasıl karşılarsınız?
bu eleman hiç birşey yapmayarak nasıl bu kadar karizmatik olabiliyor?
selam arkadaşlar.
aslında soru değil de dertleşmek gibi yazmak istedim buraya, çok daraldım çünkü.
bi devlet kurumunda çalışıyorum, kadınların yoğun ağırlıklı olduğu ancak bu kadınların yaklaşık %80inin 30 yaş üstü ve bekar olduğu bir kurum. evli olanlarımız %20lik kısım kadar ve bunun da aşağı yukarı %5i çocuklu kısmını oluşturuyoruz.
malum kamuda esnek çalışmaya geçildi, tüm personel işe bir hafta gidiyor bir hafta gitmiyor. yalnızca işe gittikleri hafta çalışıyorlar, diğer hafta idari izinli sayılıyorlar. 10 yaş altı çocuğu olanlar için de evden çalışma getirildi. kimi kurumlar direkt idari izin vermişler ama bizde iş yoğunluğu olduğu için gelip gitmekle uğraşmayın siz hep evden çalışın dediler, yani diğerleri gibi bir hafta çalışıp bir hafta izinli değiliz, hep iş başında olacağız ama memnun olduk toparlanıp eve geldik bugün de ilk haftamız bitiyor.
şimdi bu %80lik kısım için şöyle bir bilgi vericem. bu kadınlar evlenmek isteyip evlenememiş değiller. evlenip de koca kahrı mı çekicem diyip evlenmeyi hiç düşünmemiş olan, çok güzel, çok bakımlı ve hayatı doya doya yaşayan kadınlar. pandemi patlayana kadar en az 2 ayda bir farklı ülkelere giden, geniş arkadaş çevreleri olan, ekonomik bağımsızlıkları olan, kendi ayakları üzerinde duran, akıllı, kültürlü, birikimli kadınlar. bir kısmı çocukları çok seviyor ama sırf çocuk sahibi olmak için biriyle evlenip kaynana, görümce, elti saçmalıklarına bulaşmak istememişler. bunlar onların açıklamaları, benim yorumum değil bu arada. dışarıdan bakınca "yaşıyorsunuz bu hayatı" denilecek, zaman zaman kendi seçimlerimi bile sorgulatacak kadar hayatın keyfini çıkararak yaşayan bir tayfa. içlerini bilemem tabii ki.
aynı arkadaşlar çocuklularla ilgili herhangi bir pozitif ayrımcılık yapıldığında ise çıldırıyorlar. hem kendi seçimleri sonucu bunu tercih etmişler, ama en basiti 10 yaş altı kadınların evden çalışma hakkına o kadar kızmışlar ki bakanlığa kadar arayıp iptal ettirmekle uğraşıyorlar. en sonunda onların gazını almak için de çocuklular da haftada 2 gün işe gelsin o zaman diye karar çıkmış. pazartesi ve salı günleri işe gideceğim ama haftada 2 gün kızımı kime bırakıp gideceğim kara kara düşünüyorum şu an. eşim de sağlıkçı olduğu için izinleri kapalı, ne yazık ki onunla dönüşümlü çalışma şansım yok, eve bile zor geliyor yoğunluktan. evet evde çocuklu çalışmak işyerinde çalışmak kadar verimli olmuyor kabul ediyorum, en az %20 kapasite kaybım var ama bunu da akşamları kızımı uyuttuktan sonra çalışmaya devam ederek kapatmaya çalışıyorum mesela. benim çocuğum var çalışamıyorum deyip kenara çekilmiyorum. kimsenin ağzına laf vermiş olmayayım diye ekstra dikkat ediyorum. asla çocuğumu kullanıp kafa izni vs gibi ayrımcılık istemedim, istemem de. ama bunu yapmayacağımı bile bile benim dışımda verilmiş bir kararda bile bana düşman oluyorlar. kararı veren ben değilim, uygulamaya koyan ben değilim. ben sadece bana verilmiş bir hakkı kullanıyorum. şikayeti olanlar gidip üstlerle konuşmak yerine bize surat yapıp laf sokarak huzursuz ediyorlar, düşmanca davranıyorlar. bu sürekli kalacak bir uygulama değil en nihayetinde. bir süre sonra yine yüzyüze çalışacağız ama yarınlar yokmuşcasına kin gütmeye başladılar iyiden iyiye. benim kızdığım ve eleştirdiğim nokta bu. şikayet merci ben değilim neticede.
kızımı bırakacak birini bulmak biraz da şu açıdan zor, hem evde kedimiz var kedi olduğu için ne temizliğe ne çocuk bakımına gelecek birini bulmak kolay olmuyordu zaten. bir de eşim sağlıkçı olduğu için pandemide yüksek risk grubunda bir çalışan olduğu için bulduğumuz bakıcılar da riske girip bizimle çalışmak istemiyor. ben de kızımı başkasının evine götürüp bırakmak istemiyorum dünya kadar kötü şey görüyoruz duyuyoruz açıkçası güvenemiyorum.
geçen hafta cuma günü işlerimi toparlamaya çalışırken bile bir afra tafralar, laf sokmaya çalışmalar, yok eve gidenler kendilerini izinli sanmasın, evden de çalışılacak sonuçta bu bir idari izin değil vs kendi aralarında konuşur gibi bize duyurmaya çalışmalar. hayırdır bir problem mi var desem, ay yok canıım sadece konuşuyoruz vs diyecekler mesela sanki ben yok yere problem çıkarıyormuş gibi olacağım. lanetler olsun zaten son gün diye sustum, duymamaya çalıştım, bütün dertleri üzerimize oynayıp birimizle kavga çıkartıp içlerini dökmekti ama ne ben ne de diğer anneler sesimizi çıkartmadık nasılsa uzun süre görüşmeyeceğiz diye.
şimdi de pazartesi salı 2 gün kızımı kime nasıl bırakıp gideceğimi düşünmek zorundayım sırf onların çekememezliği yüzünden.
daha önce de buna benzer bir şey oldu mesela, aldım karşıma konuştum en çok sesi çıkan bir tanesini. dedim ki neden böyle yapıyorsun bu senin tercihinse sen kendi seçiminin ben kendi seçimimin sonuçlarına katlanacağız. ben 3 senedir işe uykusuz geliyorum, kakasıydı, kusmuğuydu, hastalığıydı, dişiydi bilmem ne derken bütün hayatımın ekseni kaydı ama ben istedim ben doğurdum bunları göze alarak yaptım bu çocuğu. bir yandan eşimin ailesi de sorunlu insanlardan oluşuyor, bir sürü ailevi sorunla da boğuşuyorum. sen bunların hiçbiriyle uğraşmak istemediğin için kendini bunlardan uzak tuttun. ben bu sorunlarla boğuşurken sen norveçte kuzey ışıklarını izliyordun örneğin. ya da dünyanın herhangi bir yerinde arkadaşlarında geziyor, eğleniyordun. herkesin hayatının kendine göre artısı eksisi var, neden böyle kendi işine yaramayan bir şey olduğunda düşman kesiliyorsun diye sordum.
verdiği cevap şu oldu.
"senin seni seven bir kocan, mutlu bir evin, güzel sağlıklı bir çocuğun var. benimse ne sevenim, ne de sevdiğim var. sen üzülsen bile evine gider ailenle teselli bulursun benim bunları yapma şansım yok. o yüzden sen üzülsen bile tolere edebilirsin ama ben edemem. o yüzden işime gelmeyince sesimi çıkarıp durumun düzeltilmesini istemek benim hakkım."
belki de yanlış düşünüyorum ama bu düşünce tarzı bana bencillik gibi geldi. ben böyle bir şey düşünsem dahi karşımdakine bu kadar açık konuşacak kadar cesur olabileceğimi sanmıyorum açıkçası.
ben bunu saf bir bencillik olarak değerlendirdim. siz olsanız ne düşünürdünüz?
Cevap verenlere şimdiden teşekkürler, sevgiler.
aslında soru değil de dertleşmek gibi yazmak istedim buraya, çok daraldım çünkü.
bi devlet kurumunda çalışıyorum, kadınların yoğun ağırlıklı olduğu ancak bu kadınların yaklaşık %80inin 30 yaş üstü ve bekar olduğu bir kurum. evli olanlarımız %20lik kısım kadar ve bunun da aşağı yukarı %5i çocuklu kısmını oluşturuyoruz.
malum kamuda esnek çalışmaya geçildi, tüm personel işe bir hafta gidiyor bir hafta gitmiyor. yalnızca işe gittikleri hafta çalışıyorlar, diğer hafta idari izinli sayılıyorlar. 10 yaş altı çocuğu olanlar için de evden çalışma getirildi. kimi kurumlar direkt idari izin vermişler ama bizde iş yoğunluğu olduğu için gelip gitmekle uğraşmayın siz hep evden çalışın dediler, yani diğerleri gibi bir hafta çalışıp bir hafta izinli değiliz, hep iş başında olacağız ama memnun olduk toparlanıp eve geldik bugün de ilk haftamız bitiyor.
şimdi bu %80lik kısım için şöyle bir bilgi vericem. bu kadınlar evlenmek isteyip evlenememiş değiller. evlenip de koca kahrı mı çekicem diyip evlenmeyi hiç düşünmemiş olan, çok güzel, çok bakımlı ve hayatı doya doya yaşayan kadınlar. pandemi patlayana kadar en az 2 ayda bir farklı ülkelere giden, geniş arkadaş çevreleri olan, ekonomik bağımsızlıkları olan, kendi ayakları üzerinde duran, akıllı, kültürlü, birikimli kadınlar. bir kısmı çocukları çok seviyor ama sırf çocuk sahibi olmak için biriyle evlenip kaynana, görümce, elti saçmalıklarına bulaşmak istememişler. bunlar onların açıklamaları, benim yorumum değil bu arada. dışarıdan bakınca "yaşıyorsunuz bu hayatı" denilecek, zaman zaman kendi seçimlerimi bile sorgulatacak kadar hayatın keyfini çıkararak yaşayan bir tayfa. içlerini bilemem tabii ki.
aynı arkadaşlar çocuklularla ilgili herhangi bir pozitif ayrımcılık yapıldığında ise çıldırıyorlar. hem kendi seçimleri sonucu bunu tercih etmişler, ama en basiti 10 yaş altı kadınların evden çalışma hakkına o kadar kızmışlar ki bakanlığa kadar arayıp iptal ettirmekle uğraşıyorlar. en sonunda onların gazını almak için de çocuklular da haftada 2 gün işe gelsin o zaman diye karar çıkmış. pazartesi ve salı günleri işe gideceğim ama haftada 2 gün kızımı kime bırakıp gideceğim kara kara düşünüyorum şu an. eşim de sağlıkçı olduğu için izinleri kapalı, ne yazık ki onunla dönüşümlü çalışma şansım yok, eve bile zor geliyor yoğunluktan. evet evde çocuklu çalışmak işyerinde çalışmak kadar verimli olmuyor kabul ediyorum, en az %20 kapasite kaybım var ama bunu da akşamları kızımı uyuttuktan sonra çalışmaya devam ederek kapatmaya çalışıyorum mesela. benim çocuğum var çalışamıyorum deyip kenara çekilmiyorum. kimsenin ağzına laf vermiş olmayayım diye ekstra dikkat ediyorum. asla çocuğumu kullanıp kafa izni vs gibi ayrımcılık istemedim, istemem de. ama bunu yapmayacağımı bile bile benim dışımda verilmiş bir kararda bile bana düşman oluyorlar. kararı veren ben değilim, uygulamaya koyan ben değilim. ben sadece bana verilmiş bir hakkı kullanıyorum. şikayeti olanlar gidip üstlerle konuşmak yerine bize surat yapıp laf sokarak huzursuz ediyorlar, düşmanca davranıyorlar. bu sürekli kalacak bir uygulama değil en nihayetinde. bir süre sonra yine yüzyüze çalışacağız ama yarınlar yokmuşcasına kin gütmeye başladılar iyiden iyiye. benim kızdığım ve eleştirdiğim nokta bu. şikayet merci ben değilim neticede.
kızımı bırakacak birini bulmak biraz da şu açıdan zor, hem evde kedimiz var kedi olduğu için ne temizliğe ne çocuk bakımına gelecek birini bulmak kolay olmuyordu zaten. bir de eşim sağlıkçı olduğu için pandemide yüksek risk grubunda bir çalışan olduğu için bulduğumuz bakıcılar da riske girip bizimle çalışmak istemiyor. ben de kızımı başkasının evine götürüp bırakmak istemiyorum dünya kadar kötü şey görüyoruz duyuyoruz açıkçası güvenemiyorum.
geçen hafta cuma günü işlerimi toparlamaya çalışırken bile bir afra tafralar, laf sokmaya çalışmalar, yok eve gidenler kendilerini izinli sanmasın, evden de çalışılacak sonuçta bu bir idari izin değil vs kendi aralarında konuşur gibi bize duyurmaya çalışmalar. hayırdır bir problem mi var desem, ay yok canıım sadece konuşuyoruz vs diyecekler mesela sanki ben yok yere problem çıkarıyormuş gibi olacağım. lanetler olsun zaten son gün diye sustum, duymamaya çalıştım, bütün dertleri üzerimize oynayıp birimizle kavga çıkartıp içlerini dökmekti ama ne ben ne de diğer anneler sesimizi çıkartmadık nasılsa uzun süre görüşmeyeceğiz diye.
şimdi de pazartesi salı 2 gün kızımı kime nasıl bırakıp gideceğimi düşünmek zorundayım sırf onların çekememezliği yüzünden.
daha önce de buna benzer bir şey oldu mesela, aldım karşıma konuştum en çok sesi çıkan bir tanesini. dedim ki neden böyle yapıyorsun bu senin tercihinse sen kendi seçiminin ben kendi seçimimin sonuçlarına katlanacağız. ben 3 senedir işe uykusuz geliyorum, kakasıydı, kusmuğuydu, hastalığıydı, dişiydi bilmem ne derken bütün hayatımın ekseni kaydı ama ben istedim ben doğurdum bunları göze alarak yaptım bu çocuğu. bir yandan eşimin ailesi de sorunlu insanlardan oluşuyor, bir sürü ailevi sorunla da boğuşuyorum. sen bunların hiçbiriyle uğraşmak istemediğin için kendini bunlardan uzak tuttun. ben bu sorunlarla boğuşurken sen norveçte kuzey ışıklarını izliyordun örneğin. ya da dünyanın herhangi bir yerinde arkadaşlarında geziyor, eğleniyordun. herkesin hayatının kendine göre artısı eksisi var, neden böyle kendi işine yaramayan bir şey olduğunda düşman kesiliyorsun diye sordum.
verdiği cevap şu oldu.
"senin seni seven bir kocan, mutlu bir evin, güzel sağlıklı bir çocuğun var. benimse ne sevenim, ne de sevdiğim var. sen üzülsen bile evine gider ailenle teselli bulursun benim bunları yapma şansım yok. o yüzden sen üzülsen bile tolere edebilirsin ama ben edemem. o yüzden işime gelmeyince sesimi çıkarıp durumun düzeltilmesini istemek benim hakkım."
belki de yanlış düşünüyorum ama bu düşünce tarzı bana bencillik gibi geldi. ben böyle bir şey düşünsem dahi karşımdakine bu kadar açık konuşacak kadar cesur olabileceğimi sanmıyorum açıkçası.
ben bunu saf bir bencillik olarak değerlendirdim. siz olsanız ne düşünürdünüz?
Cevap verenlere şimdiden teşekkürler, sevgiler.
Merhaba,
Yoğun çalışan bi insanım. Eve neredeyse sadece uyumaya giriyorum. Büyük bir sitede oturuyorum ve kat komşularımı bile tanımıyorum. Geçenlerde asansörde bir kadın ve bir erkekle karşılaştık. İyi akşamlar faslından sonra kadın kişisi sürekli benim kat komşum olduğunu, bazen beni gördüğünü, bir ihtiyacı olursa gelip gelemeyeceğini? sordu. Yanındaki arkadaşın neyi olduğunu kestiremediğimden tabii diyip uzaklaştım. 2 gün önce çöp atmaya çıkarken kapıda karşılaştık tekrar. Naber maber faslından sonra tanış olduk. O erkek kişisinin kuzeni olduğunu, yeni taşındığından falan bahsetti. Kendisini beğendim ama gerçekten çok işim vardı. Bir gün gelirsin bir şeyler ikram ederim falan dedim aaa harika olur falan derken öyle söz kestik. telefonunu almak aklımdan bile geçmedi. Ayın 7-10 günü falan iş dolayısıyla yurtdışında oluyorum. Yine o dönemlerden biri ve denk gelme şansımız düşük. Oturduğu daireyi biliyorum. Salaktan bi bahaneyle bir şey isteyip telefonunu alıp bu süreçte 1-2 kendimi hatırlatsam mı; yoksa önce iş sonra diğer iş mantığıyla döndüğümde tesadüf mü kovalasam. Arayı pek soğutasım yok güzel bi çekim almıştık birbirimizden.
Yoğun çalışan bi insanım. Eve neredeyse sadece uyumaya giriyorum. Büyük bir sitede oturuyorum ve kat komşularımı bile tanımıyorum. Geçenlerde asansörde bir kadın ve bir erkekle karşılaştık. İyi akşamlar faslından sonra kadın kişisi sürekli benim kat komşum olduğunu, bazen beni gördüğünü, bir ihtiyacı olursa gelip gelemeyeceğini? sordu. Yanındaki arkadaşın neyi olduğunu kestiremediğimden tabii diyip uzaklaştım. 2 gün önce çöp atmaya çıkarken kapıda karşılaştık tekrar. Naber maber faslından sonra tanış olduk. O erkek kişisinin kuzeni olduğunu, yeni taşındığından falan bahsetti. Kendisini beğendim ama gerçekten çok işim vardı. Bir gün gelirsin bir şeyler ikram ederim falan dedim aaa harika olur falan derken öyle söz kestik. telefonunu almak aklımdan bile geçmedi. Ayın 7-10 günü falan iş dolayısıyla yurtdışında oluyorum. Yine o dönemlerden biri ve denk gelme şansımız düşük. Oturduğu daireyi biliyorum. Salaktan bi bahaneyle bir şey isteyip telefonunu alıp bu süreçte 1-2 kendimi hatırlatsam mı; yoksa önce iş sonra diğer iş mantığıyla döndüğümde tesadüf mü kovalasam. Arayı pek soğutasım yok güzel bi çekim almıştık birbirimizden.
Merhaba arkadaşlar
Doğma büyüme İzmir'liyim. 25 yaşından sonra iş nedeniyle Ankara'ya taşındım. Sevemedim, alışamadım. Her seferinde İzmir'e gitmeyi gözler oldum. Olmadı, bir şekilde başaramadım, burada bir hayat kurdum, eşim burada çalışıyor, ben burada çalışıyorum ama hayatımdan keyif alamıyorum. Buraya İzmir övücülüğü yapmaya gelmedim. Herkese kendi memleketi güzeldir. Ancak doğup büyüdüğüm yere taban tabana zıt olan bu kentte resmen amaçsızca yaşıyorum, keyif almadan yaşıyorum. İstifa etmeye ve İzmir'e geri taşınıp sıfırdan bir hayat kurmaya, iş aramaya da cesaretim yok.
İnsanlara sorduğumda yaptığımın şımarıklık olduğunu söylüyor bir kısmı. Millet iş bulamıyor, sen şikayet ediyorsun diyen var. Haline şükret diyen var. Şükrediyorum orası ayrı konu. Ama keyif almadan yaşamak, sadece ölmemek için yaşamak yeterli midir? Hayatımdan keyif almıyorum. Doğduğum büyüdüğüm yerlerin sokaklarında amaçsızca yürümenin, oradaki eski arkadaşlarımla oturup saatlerce muhabbet etmenin hayalini kuruyorum. 30 yaşımı geçtim ama hala hayallerim ve düşüncelerim bu. Resmen amaçsızca yaşadığımı hissediyorum. Şehirde sevecek şeyler bulmakta zorlanıyorum. Deniz kıyısından ve nispeten rahat bir memleketten gelmenin sebebi mi bu? Kişilik yapımın etkisi mi bilmiyorum. Bana burada her şey renksiz, sıkıcı, soluk geliyor. Her seferinde memlekete gitmenin hayallerini kuruyorum.
Benzer durumları yaşayanlar var mı? Şımarıklık mı yapıyorum? Çok şey mi istiyorum?
Doğma büyüme İzmir'liyim. 25 yaşından sonra iş nedeniyle Ankara'ya taşındım. Sevemedim, alışamadım. Her seferinde İzmir'e gitmeyi gözler oldum. Olmadı, bir şekilde başaramadım, burada bir hayat kurdum, eşim burada çalışıyor, ben burada çalışıyorum ama hayatımdan keyif alamıyorum. Buraya İzmir övücülüğü yapmaya gelmedim. Herkese kendi memleketi güzeldir. Ancak doğup büyüdüğüm yere taban tabana zıt olan bu kentte resmen amaçsızca yaşıyorum, keyif almadan yaşıyorum. İstifa etmeye ve İzmir'e geri taşınıp sıfırdan bir hayat kurmaya, iş aramaya da cesaretim yok.
İnsanlara sorduğumda yaptığımın şımarıklık olduğunu söylüyor bir kısmı. Millet iş bulamıyor, sen şikayet ediyorsun diyen var. Haline şükret diyen var. Şükrediyorum orası ayrı konu. Ama keyif almadan yaşamak, sadece ölmemek için yaşamak yeterli midir? Hayatımdan keyif almıyorum. Doğduğum büyüdüğüm yerlerin sokaklarında amaçsızca yürümenin, oradaki eski arkadaşlarımla oturup saatlerce muhabbet etmenin hayalini kuruyorum. 30 yaşımı geçtim ama hala hayallerim ve düşüncelerim bu. Resmen amaçsızca yaşadığımı hissediyorum. Şehirde sevecek şeyler bulmakta zorlanıyorum. Deniz kıyısından ve nispeten rahat bir memleketten gelmenin sebebi mi bu? Kişilik yapımın etkisi mi bilmiyorum. Bana burada her şey renksiz, sıkıcı, soluk geliyor. Her seferinde memlekete gitmenin hayallerini kuruyorum.
Benzer durumları yaşayanlar var mı? Şımarıklık mı yapıyorum? Çok şey mi istiyorum?
az evvel sözlükte basliga denk geldim de sizin var mi hic cevrenizde hic evlenmemiş mesela 50 yas ustu kimse? ne mesela genelde asil sebep?
baslik (git:eksisozluk.com)
baslik (git:eksisozluk.com)