yıllar yıllar önce yolların ayrıldığı eski mi eski gönül işi aklıma esti. bugün doğum gününü anımsayınca bir instagram ziyareti gerçekleştirdim. pek ziyaret de etmiyorum kendilerini aman işte onca zaman onca insan onca mekan. fotoğrafını görünce bir çarpıntı tuttu tuhaflaştım şaşırdım. hatta kendi kendime, bu bana biraz abartılı geldi bile dedim, keyif çayı içesim geldi gece gece. yarın da iş var pek hayra alamet değil. şimdi kendime soruyorum ya ben unutamadım mı niye böyle oldu durduk yere, psikolojik sorunlarım mı var hormonal dengem mi bozuldu gibisinden. hiç olmazdı. normaldir olur öyle mi yoksa bu şeyi kafana tak mı diye dilemmaya düştüm, derdimi anlatasım geldi.
dizinin en iyi zamanlarını izleyip face'yi aktif kullandığınız zamanlarda aklınıza başka güzel, hatırlayınca mutlu eden neler geliyor? 2011-2015 olabilir mesela. ne ile ortak olarak ilgilenirdik o zaman?
Merhaba. 29 yasinda insanin hala hayatta ne olacagina karar verememesi normal mi sizce. Akranlarim kariyerlerinde hep bir ust asamayi gozlerini dikmisken ben hala uzerime yapismis 5 senelik title’imla ne olmam gerektigine karar veremedim. Bir gun yurtdisinda yuksek yapmak, diger gun ciftci olmak, ertesi gun su an bulundugum yerde ilerlemek. Her gun kafam karisiyor. Kariyerleri stabil insanlar nasil yapiyor bunu :( arayisla omur gecmez diye dusunuyorum
Kısırlaştırma için sabah veterinere verdiğim kedimi gömdüm bugün.
Kesiyi açtıkları anda solunumu zayıflamış, operasyonu iptal edip döndürmeye çalışmışlar ancak maalesef.
Pek (hiç) arkadaşım olmadığı için buraya yazmak istedim.
Kesiyi açtıkları anda solunumu zayıflamış, operasyonu iptal edip döndürmeye çalışmışlar ancak maalesef.
Pek (hiç) arkadaşım olmadığı için buraya yazmak istedim.
ayrılmak üzere olduğum eşimin ailesi yaşadığımız sorunu bilmesine rağmen dün son kez konuşmak istedi. sorunun ne kızım dediler. ben de zaten bildikleri şeyi çok kırıp dökmemeye çalışarak anlattım.
konuşmanın özünde bana aldatılmadığım ve dayak yemediğim için bir şeylere katlanmam gerektiği ve boşanmamam gerektiği söylendi.
o kadar zoruma gitti ki, illa dayak yemem mi lazım ayrılmam için.
gerçekten bu kadar spesifik şeyler olmayınca insan bir şeylere katlanmak zorunda mı?
değil tabi de. siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
konuşmanın özünde bana aldatılmadığım ve dayak yemediğim için bir şeylere katlanmam gerektiği ve boşanmamam gerektiği söylendi.
o kadar zoruma gitti ki, illa dayak yemem mi lazım ayrılmam için.
gerçekten bu kadar spesifik şeyler olmayınca insan bir şeylere katlanmak zorunda mı?
değil tabi de. siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Beyler size bir soru bu, toksik, guzellik normlarina uymayan, neresinden baksan eş adayı olmayan bu karekterde ne buluyoruz bu kadar fenomen olmasinin ardinda seksilik disinda ne var sizce ? Erkeklerin hangi duygu,dusunce veya durtusune hitap ediyor bu kadar ?
27-28 yaşında er bireyim. uzun süreli bir ilişkimden ayrılalı 6-7 ay oldu. o sıra yeni bir şehirde olduğum için ayrıldıktan sonra doğru düzgün arkadaşım da olmadı. zaten korona da var.
şimdi iş yerinde bir kız var. hoşuma gidiyor bazı tavırları ve konuşmaları. ya ama onun yanında tutukluk yapıyorum aşırı kasıyorum kendimi. gösteremiyorum kendimi. rahat olamıyorum. uzun süreden sonra ilk defa başıma geliyor böyle bir şey. kızla ortak arkadaşımız olan kızlara ona olan ilgimi bahsettim lakin benden aldıkları bu fikri kıza vermişler. ondan aldıkları fikri bana vermiyorlar.
şimdi sizce sebebi nedir bu tutukluğun. ilk. sevgilim olmayacak kendisi eğer olursa. neden tutukluk yapıyorum anlamıyorum.
şimdi iş yerinde bir kız var. hoşuma gidiyor bazı tavırları ve konuşmaları. ya ama onun yanında tutukluk yapıyorum aşırı kasıyorum kendimi. gösteremiyorum kendimi. rahat olamıyorum. uzun süreden sonra ilk defa başıma geliyor böyle bir şey. kızla ortak arkadaşımız olan kızlara ona olan ilgimi bahsettim lakin benden aldıkları bu fikri kıza vermişler. ondan aldıkları fikri bana vermiyorlar.
şimdi sizce sebebi nedir bu tutukluğun. ilk. sevgilim olmayacak kendisi eğer olursa. neden tutukluk yapıyorum anlamıyorum.
merhaba. pandeminin başından beri evden çalışıyorum. tek yaşıyorum. ilk zamanlar aşırı yoğunluktan kaynaklı pek kafamı kaldıramadığımdan zaman tükenip geçti. ancak son 2 aydır inanılmaz bir motivasyon sıkıntısı yaşıyorum. gün içinde işimi yapıyorum ama normalde 2 saatte yapacağım işi 2 günde yapıyorum. yoğunluk az olduğu için pek dert olmuyor ancak bu durumdan inanılmaz rahatsızım. huzursuzum.
işin az olmasını fırsat bilip kendimi geliştirmem gerek fakat açıp yeni bir şeyler okumak öğrenmek hiç içimden gelmiyor. girip youtube'da twitter'da bomboş takılıyorum. ortalamaya vursam günde en az 4-5 saatim böyle bomboş şeylerle geçiyor. akşam yemektir dizidir oyundur derken akşamı da yiyorum. haftasonu desen 10 dakika kendimi geliştirmek için bişi yapıyorsam karşılığında 3 saat boş atıyorum. ne oynadığım oyun ne izlediğim dizi hiçbirinden zerre keyif almıyorum. gerçekten artık çıldırma noktasına geldim hiçbir şey yapamamaktan. bu durum rahatsızlık vermese yine problem değil ama youtube'da 3-4 saati pişman ola ola izliyorum. resmen elim gitmiyor açıp bir şeyler öğrenmeye. bu nasıl saçmalık anlayamıyorum. arada arkadaşlarım gelip gidiyor ve diğerleriyle de internet aracılığıyla görüştüğümden dolayı yalnızlıktan kafayı yemiyorum.
bu durumu yaşayanlar illa ki vardır. peki bu durumdan çıkabilen yahut çıkma önerisi olan var mı? zaman su gibi akıp gidiyor ve bu verimli zamanlarımı youtube'da harcamaktan dolayı her akşam kafamı yastığa mutsuz şekilde koyuyorum. yoruldum bu durumdan.
teşekkürler.
işin az olmasını fırsat bilip kendimi geliştirmem gerek fakat açıp yeni bir şeyler okumak öğrenmek hiç içimden gelmiyor. girip youtube'da twitter'da bomboş takılıyorum. ortalamaya vursam günde en az 4-5 saatim böyle bomboş şeylerle geçiyor. akşam yemektir dizidir oyundur derken akşamı da yiyorum. haftasonu desen 10 dakika kendimi geliştirmek için bişi yapıyorsam karşılığında 3 saat boş atıyorum. ne oynadığım oyun ne izlediğim dizi hiçbirinden zerre keyif almıyorum. gerçekten artık çıldırma noktasına geldim hiçbir şey yapamamaktan. bu durum rahatsızlık vermese yine problem değil ama youtube'da 3-4 saati pişman ola ola izliyorum. resmen elim gitmiyor açıp bir şeyler öğrenmeye. bu nasıl saçmalık anlayamıyorum. arada arkadaşlarım gelip gidiyor ve diğerleriyle de internet aracılığıyla görüştüğümden dolayı yalnızlıktan kafayı yemiyorum.
bu durumu yaşayanlar illa ki vardır. peki bu durumdan çıkabilen yahut çıkma önerisi olan var mı? zaman su gibi akıp gidiyor ve bu verimli zamanlarımı youtube'da harcamaktan dolayı her akşam kafamı yastığa mutsuz şekilde koyuyorum. yoruldum bu durumdan.
teşekkürler.
Herkes yazılımcı gibi değil mi ya, gerçekten nereye kafamı çevirsem her taraf yazılımcı ve bir o kadar da sektörde açık var diyor işverenler.
Yazılım harici bir meslekle uğraşanlara sorum, mesleğiniz nedir ?
Yazılım harici bir meslekle uğraşanlara sorum, mesleğiniz nedir ?
Ben bu olayı asla anlamıyorum ve açıkçası biraz sinir de oluyorum. Yani bir şehre gezmek için gideceksem ve o şehirdeki biriyle özellikle plan yapmamışsak, beni evine davet etmemişse asla kimseye “ben x şehre geldim ama kalacak yerim yok, sende kalsam olur mu” gibi bir şey söyleyemem. Gezip para harcamayı göze almışsam zaten gider kendime uygun bir otel bulup parası neyse veririm. Param yoksa da hiç gitmem. Asla bedava kalacak yer dilenemem kimseden.
Ayda yılda bir görüştüğüm bir arkadaşım yanındaki hiç tanımadığım arkadaşıyla günler öncesinden yaşadığım şehre gelmiş. Beni hiç arayıp sormadı bu süre boyunca. Kaldıkları kişinin yanından çıkmaları gerekince bize gelmek için yazdı bana. Ben de bahane bulup kabul etmedim. Zaten pandemide her yere girip çıktıklarını bildiğim insanlar ve arkadaşını hiç tanımıyorum bile. Ki evim de küçük, kardeşim sabah 9’da salonda işe başlıyor. Yani hem yaptığına sinir oldum hem de bu dönemde zaten pek mantıklı değildi ama yine de bi “ayıp mı oldu” düşüncesi geldi bana.
Sizler neler düşünüyorsunuz bu konuda? Yani bir yeri gezmeye gidecekken otel ayarlamak yerine sırf bedavaya getirmek için orda yaşayan tanıdıklarınızdan evlerinde kalmayı talep eder misiniz? Ya da birisi size bu şekilde gelse ne düşünürsünüz? Couchsurfing gibi daha çok yurt dışında olan şeyleri ayrı tutuyorum tabii ki. Orda iki tarafın da karşılıklı talebi söz konusu. Benim bahsettiğim bir anda çat diye bir aramayla akşam evde bir ya da daha fazla kişi için kalacak yerinizin olup olmadığının sorulması.
Ayda yılda bir görüştüğüm bir arkadaşım yanındaki hiç tanımadığım arkadaşıyla günler öncesinden yaşadığım şehre gelmiş. Beni hiç arayıp sormadı bu süre boyunca. Kaldıkları kişinin yanından çıkmaları gerekince bize gelmek için yazdı bana. Ben de bahane bulup kabul etmedim. Zaten pandemide her yere girip çıktıklarını bildiğim insanlar ve arkadaşını hiç tanımıyorum bile. Ki evim de küçük, kardeşim sabah 9’da salonda işe başlıyor. Yani hem yaptığına sinir oldum hem de bu dönemde zaten pek mantıklı değildi ama yine de bi “ayıp mı oldu” düşüncesi geldi bana.
Sizler neler düşünüyorsunuz bu konuda? Yani bir yeri gezmeye gidecekken otel ayarlamak yerine sırf bedavaya getirmek için orda yaşayan tanıdıklarınızdan evlerinde kalmayı talep eder misiniz? Ya da birisi size bu şekilde gelse ne düşünürsünüz? Couchsurfing gibi daha çok yurt dışında olan şeyleri ayrı tutuyorum tabii ki. Orda iki tarafın da karşılıklı talebi söz konusu. Benim bahsettiğim bir anda çat diye bir aramayla akşam evde bir ya da daha fazla kişi için kalacak yerinizin olup olmadığının sorulması.
Ne zaman değiştirirsiniz? İsim soyisimden ne zaman arım balım peteğime ya da “isim”im e geçiş yaparsınız?
Arada bir reddit'te aratıyorum hakkımızda neler konuşuyorlar diye. Şöyle bir şey denk geldi.
www.reddit.com
Yurtdışına yerleşip, oradaki ilişki kültürüne adapte olmakta zorlanan var mı aranızda?
www.reddit.com
Yurtdışına yerleşip, oradaki ilişki kültürüne adapte olmakta zorlanan var mı aranızda?
Merhabalar,
Karantinada hafta sonunuz veya hafta içi akşamlarınız nasıl geçiyor?
Nasıl verimli geçirmeye çalışıyorsunuz?
Karantinada hafta sonunuz veya hafta içi akşamlarınız nasıl geçiyor?
Nasıl verimli geçirmeye çalışıyorsunuz?
Baya mutsuzum. Bu hayatımın büyük kısmını kaplıyor. Şu olsun rahata ericem diye düşünüyorum. O şey oluyor ama başka sorunlar çıkıyor sonra. Yavaş yavaş çevreye dikkat etmeye başladım. İnsanlar da pek mutlu değil gibi. 10 üzerinden kaç mutlusunuz genel olarak? Ben 10 üzerinden 3. Neşeli zamanlarında 4 oluyor. 10 üzerinden 7-8 normal, olması gereken sınır gibi düşünebilirsiniz. 10/10 ise çok mutlu.
Selamlar herkeseee, çok uzun zaman oldu :)) Çok zamandır aklımdaydınız ama bir türlü ilk adımı atamıyordum. Bugün o gün millet! :D
Öncelikle güzel dileklerle başlayayım. Umarım tanıdığım/tanımadığım herkes bu uzun süre zarfında iyi ve mutlu kalabilmiştir. Özellikle içinde bulunduğumuz ekstra garip dönemde hepinize sağlık, geçim kolaylığı ve yaşam motivasyonu diliyorum can ı gönülden.
Kimler gitti kimler kaldı pek bilemiyorum ama beni hatırlayıp merak edenler için bir özet geçeyim. Ben kısa tutmaya çalışacağım ama çok söz de veremiyorum :D Durumu olmayanlar şimdiden kusuruma bakmasın :))
Geride bıraktığım 5 senenin neredeyse her saniyesi kabus gibiydi diyebilirim. Güzel şeyler de oldu yalan yok ama geneli gerçekten kalitesiz bir yeşilçam filminin saçma sapan bir bollywood versiyonu gibiydi. Daha fazlası olmaz herhalde artık dedikçe her şey üst üste gelmeye devam etti :D Son 5 senem bir film olsaydı ilk 10 dakikasında çıkmıştım, öyle bir şey :D
Belki hatırlayanlar vardır tiroid problemlerim vardı. Öncelikle tiroide bağlı gelişen başka bir rahatsızlık sebebiyle minnoş gözlerimi kaybettim :D Çok şükür hala görüyorum ama şekilleri ve boyutları değişip büyüyüp yuvarlaklaştılar :D Sonra ameliyat geçirip tiroid problemimden kurtuldum ama gözler yadigar kaldı :D
Sonra evlendim ve Bodrum'a taşınıp ufak bi cafe/pub açtım. Sanırım buraya kadar bilenler biliyordu. Bodrum'un ve evliliğimizin ilk 6 ayı tek kelimeyle mü-kem-mel-di. İstanbul'da yaşarken benim de eşimin de güzel işlerimiz ve güzel maaşlarımız vardı. Çok şükür yiyip içip gezmemize hatta balta girmemiş ormanlardaki orangutanlara bile yardım etmemize rağmen paramız artıyordu ve biz de biriktiriyorduk :D Ne güzel zamanlarmış. Önce düğünümüze, ev eşyalarımıza bir yatırım olur diye biriktiriyorduk. Bu hastalıktan sonra ben dedim ki düğünü eşyayı boşverelim, dünyayı gezelim. Beğendiğimiz yerde kalabilmenin imkanlarını araştıralım ve yerleşelim. Şimdiki eşim, o zamanki erkek arkadaşım da iflah olmaz bir kurumsal kimlikti ve bu maceralara pek yanaşmıyordu. Bana dedi ki "son kez müdür pozisyonlu başvurularımı yapayım 15Ocak'a kadar geri dönüş olmazsa dünyayı gezelim. Eğer istediğim işlerden birine kabul edilirsem kariyer yapmak istiyorum" :D Naif planlar. Dedim hay hay. Gayet adaletli bir bakış açısı. Ama tabii onun işine çok ihtimal vermediğim için ben dünya gezisi rotasını oluşturmaya başladım :D Derken boş zamanlarında sahibinden.com'da hiçbir zaman almayacağı tekneleri, motorları ya da dükkanları gezen her Türk genci gibi biz de hiç aklımızda yokken Bodrum'da bi dükkan bulup tutmaya karar verdik. Tarih 31 Aralık 2015. Dedim ki yeter ki İstanbul'dan gidelim de bir işimiz olduktan sonra dünyayı sonra da gezebiliriz. NAAAH gezersin! :D 15 gün sonra başvurduğu işlerden olumlu geri dönüş alan eşim için de benim için de artık hayat başka bir yola savurmuştu bizi çoktan. Sonra işte şipşak düğün dernek, işlerden istifa, dükkanı kurmaca derken kendimizi burada işletmeci olarak bulduk.
Normalde kendi paramız dükkanı tutmaya ve düzeltmeye; aşçı, barmen vs tutmaya yetiyordu ama kocacıııım yine her Türk gencinin hayali olan "liseden arkadaşlarıyla ileride bir bar açma" hayaline tutunarak, çocukluk arkadaşını ve eşini de bize ortak etti. İlk FAIL! Ta daaa :D İlk 6 aya dönelim, mükemmeldi dedik. Çocukluğumuz ve ilk gençliğimiz berbat geçmiş olduğundan "Hayatımızda ilk defa mutlu ve huzurluyuz" diye düşündük. Ortağımızın eşi "ben mükemmel bir aşçıyım, sana her şeyi öğretirim" dediği; ve onun kocası da "ben mükemmel bir barmenim" dediği için bir süre insanlara pişmemiş pirinç yedirdik ve bara gelip cin tonik isteyenlere bira verdik. Ona rağmen mutlu, çözüm odaklı ve iyimserdik. Her şeyi zamanla, çalışkanlığımızla, dürüstlüğümüzle, gençliğimizle çözeceğimize inanıyorduk. Bu arada ben 25, eşim 27 yaşındaydık.
6.ayımızda babam bir cinsel istismar iftirası sonucu tutuklandı. Huzurla uyuduğumuz bir gecenin sabahına birçok yalan haber ve ölüm tehditleriyle uyandık. Bana göre bu mümkün olamazdı ama yine de beşer şaşar diyerek apar topar İstanbul'a gidip babamla yüzleştim. Kafamdaki plan çok netti. Eğer bu şerefsizliği yapmışsa, ölmüş kabul edip yoluma devam edecektim. Yapmamışsa yolumuz uzun ve sancılıydı. Babam olanlardan, hakkında söylenenlerden, tehditlerden, gazete ve televizyonlarda dönen yalan haberlerden habersiz, masum ve şaşkındı. Avukatlar tuttum, onun varolan borçlarını ödedim, dükkanını araştırmaya gelmeleri için aylarca kirasını ödedim, tüm masraflarını üstlendim kısaca. Hakkında ortaya atılan tüm iddiaların aksi kanıtlanmasına rağmen, iftirayı atanlar söyledikleri şeyleri geri çekmelerine rağmen, polis raporları bizden yana olmasına rağmen, bilir kişi raporları bizden yana olmasına rağmen, tanık beyanlarının tümü bizden yana olmasına rağmen, görüntülü kayıtlar, fotoğraf ve videolarla da birçok şeyi desteklememize rağmen; her celse değişen hakim ve savcılar, karşı tarafın medya ve belediyeyle olan yakın ilişkileri; dosyayı açıp okumadan karar veren sözde yetkililer sebebiyle dosyamız okunmadan, hiçbir delil değerlendirilmeden babam 25 yıl hapis cezası aldı. Günde 15-16 saat kafede çalışarak, her hafta İstanbul'a gidip geldim. Düğünden gelen tüm takı ve paraları bu iş için harcadım, yetmedi krediler çektim (sağolsun eşim inanılmaz destekledi), yine de başaramadım. Hukuki sürecin devamı çok uzun ama yıllar boyunca tüm sosyal mecralardan taciz edilmeye devam ettim. Esasında duyuruyu bırakmam bu olaya dayanıyor.
Biz bilim ışığında, akılla mantıkla sunulan kanıtlarla kendimizi bozmadan süreci ilerletelim, vicdanımız rahat, kanıtlarımız tam, nasılsa birileri okuyup bu konuyu aklına mantığına sığdıramayacak dedik ama ne yazık ki kurunun yanında yaş da yandı ve dosya hiçbir zaman okunmadı. Sonra yargıtay cezayı 17 seneye düşürdü. Şu an anayasa mahkemesindeyiz. Hala bekliyor ve mücadele ediyoruz, bakalım.
Bu süreçten birkaç ay sonra ortaklar da tüm yaşadıklarımızı bilmelerine rağmen, girerken koydukları paranın 2,5 katını talep ederek ayrılmak istediler. Toplamda 9-10 ay beraber çalışmıştık. Dedik ki madem kardeş dediğimiz insanlar 9 ayın sonunda, tüm sıkıntılarımıza rağmen bu şekilde ayrılarak böyle bir para talep ediyorlar; verelim. Dükkan bi marka filan olmadı, daha sandalyelerde minder yok :D 5 sene öncenin parasıyla 45bin tl istiyorlar şaka gibi :D Yine kredi çektik. Onlara istedikleri rakamı ödedik ve ayrıldılar. Sonradan öğrendik ki "İstanbul'dan varlıklı arkadaşlarımız geliyor, işi kurup sonra ayrılıp para alıcaz" diye yapmışlar zaten planlarını :D Fail 2! :D Varlıklı olsaydık keşke gerçekten. Aynı parayı bölüşüyorduk; bu herif kumar oynayıp bütün parayı kaybedip devamlı ailesinden destekle yaşıyordu. Bizse hem kendimize, hem baktığımız hayvanların tüm giderlerine (sokaktaki 20 kedi, 5 köpek filan, kısırlaştırmalar, mamalar, aşılar:D), hem babamın giderlerine, hem benim her hafta İstanbul'a gidip gelmeme yettiriyorduk. Kendi kıçı kırık motorumuzu bile onlara vermiştik, işe kolay gidip gelsinler diye izinli günlerimizde, yaz gününde Bodrum'da yeni evli çift olarak evde oturuyorduk aracımız ve paramız olmadığından :D Neyse, öyle ayrıldılar. Sonra biz dükkanda ikimiz kaldık eşimle.
Benim İstanbul süreci ayda 1-2'ye düşmüştü. Dükkanı toparlamaya çalışıyorduk. Buradan da gelenler oldu bu arada :D Sağolsunlar, yolunuz düşerse hepinizi bekleriz :D
Bi 6 ay da böyle geçti. Borç ve kredi yükümüz çok ağır geldiğinden dükkana yeni bir çalışan almadan her şeyi kendimiz yaptık. Mutfağa ben, bara eşim geçti. Sabahlara kadar çalıştık, denedik, alışverişi de kendimiz yaptık, tuvaleti de kendimiz temizledik, servisi de biz yaptık, hazırlığı da, müziği de, bulaşığı da... Aklınıza ne gelirse, gece gündüz çalışıp, hiç es vermeden kendimizi babamı kurtarmaya ve borç ödemeye adadık. Bir yandan da hizmet sektöründe her ne kadar sabah güne yeni bir tehditle, hakaretle, kötü haber veren bir telefonla uyanmış olursan ol, insanlara gülümsemek ve onları eğlendirmek zorunda olmanın psikolojik yükü de ekleniyordu ama yine de güçlüydük. Sonraaa tam yeniden hayata karşı umutlanacakken eşimin babasının akciğer kanseri olduğunu öğrendik. Bu sefer de o süreç başladı.
Önce Eskişehir, İzmir, Ankara, İstanbul vb yerlerde çeşitli profesör ve hastane arama süreçleri, sonra tedavi süreci başladı. Kayınpederim bu dönemde artık çalışamaz duruma geldiği için onun ailesinin masraflarını da biz üstlendik. (İkinci eşinden 20 yaşında bir oğlu ve 8 yaşında kızı vardı).
Gece yarısına kadar çalışıyorduk, dükkanı kapatınca eşim Marmaris'e gidip babasını alıp İzmir'e götürüp kemoterapiyi bekleyip, yeniden Marmaris'e gidip babasını bırakıp, Bodrum'a dönüyor ve çalışmaya devam ediyordu. Bazı zamanlar 10-15 gün dükkanı tek başıma açıp kapattığım oldu. O dönünce ben aynı matematikle İstanbul'a gidip, babamı görüp, avukatlarla görüşüp aynı gün geri dönüp gece çalışmaya devam ediyordum. Kayınpederlerin mutfak alışverişi, çocuğun okul giderleri vb destekçileriydik.
Sanırım gençliğin verdiği güçle gerçekten her düştüğümüzde daha güçlü kalktık hep ayağa. Biraz da enayilik. Ama çok şükür artık iş yeri azıcık daha profesyonel olmaya ve para kazandırmaya başlamıştı. Ne duruyoruz o zaman helva yapalım dedik. Eşimin, son 5 senedir odasından hiç çıkmamış 20 yaşındaki kardeşine iş verelim, onu hayata hazırlayalım dedik. Bak bak :D:D Fail 3'ün zemini geliyo :D Bu çocukcağız da 15 yaşında liseyi bırakmış, işte 5 senedir odasından çıkmıyor, eli bir iş tutmuyor, akşam okulunun borcu biriktiği için okula devam edemiyor filan. Marmaris'ten geldi, bize taşındı. İlk etapta 6 ay kadar birlikte yaşadık ve çalıştık. Çok şükür, iki kelimeyi yan yana getirmeye utanan çocuk açıldı, özgüvenlendi; barı, kahveyi, mutfağı öğrendi; para kazandı. Biz kazandığı paradan ayrı olarak okulunun geçmiş borçlarını ve yeni gelen taksitlerini ödedik, cep telefonunu aldık, üst baş alışverişini yaptık ve sezon sonunda bir sonraki yaza da görüşmek üzere vedalaştık.
Bu arada kayınpederim de kanseri atlattı, güzel bir kutlama yaptık; derken çok kısa bir zamanda nüksetti ve yukarıda anlattığım süreç yeniden başladı. Sonra da tam her şey yeniden iyi gidiyorken kendisini aniden kaybettik.
Bu arada ben devamlı mahkemelere gidiyorum, her celse büyük umutlarla gidip aşağılanarak dönüyorum, yeniden televizyonlarda, gazetelerde dönüyoruz filan çok zor. Kayınpederimin hastaneye kaldırıldığı haberini duyar duymaz dükkanı kapatıp yola çıktık. Yolda eşim arabayı süremeyeceğini söyleyip yanımızda da bir büyük olsun diye annesini çağırdı. Kayınvalidemle gittik Marmaris'e ama kayınvalidem kayınpederin eski eşi. Validenin de 25 senelik yeni eşi var. Bütün hikayelerin üstünden 25 yıl geçmiş ama kadıncağız insanlık yaptı bize.
Biz Marmaris'e giderken, babayı kaybettiğimizin haberi geldi. Yıkıldık. Neyse gittik, gerekli işlemleri hallettik ve 24 saat geçmeden Bodrum'a geri döndük. Günlerden Pazar. Pazartesi günü benim babamın İstanbul'da mahkemesi var. Salı günü ise eşimin babası yine İstanbul'da defnedilecek. Pazartesi sabahı 6.30'da uçağımız var diyelim.
Kayınvalidemi evine bıraktık, eşim de üvey babasının yanına çıktı, sarılıp teselli ettiler birbirlerini. Aksi bir şey yok gibiydi. Biz de eve geldik. Aramız 15dk. Eşim artık ağlayabilirim dedi. Kahve yaptım, içerken telefon çaldı. Telefonda sadece kayınvalidemin çığlıkları geliyordu "yapma, vurma, yeter" gibi :( Eşim "annemi dövüyo" dedi. Valla yalın ayak arabaya nasıl atladık, nasıl gittik oralar bende yok. 4-5 dk içinde oradaydık. Yolda jandarmayı aradık, biz içeri bi girdik ki kadını 40 dk darp etmiş şerefsiz. Kıskançlık sebebiyle ve alkol problemi bahanesiyle. Kadıncağızın ayakta duracak gücü yok, her yerden kanlar süzülüyor, bir yandan şoktan mıdır nedir "o çok iyi bir insan, onu polise vermeyin" diye yalvarıyor :/ Allah'ım son 3 sene kesin kabustu diyorum artık. Birazdan uyanacağım, uyanmam lazım yani. Daha babayı kaybedeli 24 saat geçmedi, bu nedir.
Üvey kayınpeder daya atmaktan yorulmuş sandalyeye oturmuş, oturduğu yerden kayınvalideye ve eşime ve hatta daha vefatının üzerinden 1 gün bile geçmeyen babasına küfürler hakaretler ediyor. Eşim önce üvey babayı dövdü, sonra jandarmalar müdahale etti. Ve de yanlış bi hareket yaparsa artık onu da nezarete atacaklarını söyledikleri için başına bir şey gelmesin diye kalanında da ben dövdüm. Bir yandan eşim sinir krizi geçiriyor, bir yandan herif kayınpedere küfrediyor, bir yandan kayınvalide "o çok iyi bir insan, onu götürmeyin" diyor, jandarma ultimatom veriyor asjdha o ara ben de yerlere düşürüp tekmeledim adamı, bi de suratını yumrukladım :/ Yaşadığımız her şeyin içinde vicdanım bi tek bazen buna sızlıyor. Hala utanıyorum yaptığım şeyden. Ama yine olsa yine yapardım...
İstanbul uçağının kalkmasına 4-5 saat var, günlerdir uykusuzuz, kayınpederi kaybetmişiz, kayınvalide öldüresiye dövülmüş, sabahında babamın mahkemesi var, ertesi gün cenazemiz var ve sabaha kadar hastane, karakol vs dolaşıyoruz. İşin kötüsü kayınvalidem de hastanede yaralarını saklıyor, karakolda hayır dövmedi diye yalan söylüyor, inanılmaz bir şey yaşıyoruz.
Uçağa birkaç saat kala, güvendiğimiz bir ablamızı kayınvalidemin yanına yerleştirdik ve biz gelene kadar buradan ayrılma dedik. Sonra gittik, babam bu sefer kesin çıkıyor dediğimiz mahkeme de g.tümüze girdi. Ertesi gün de cenaze... Sonra Bodrum'a döndük.
Kayınvalideye gittik, uzaklaştırma çıkarıldı, tehditler alıyor adamdan ama bize söylemiyor. Jandarmaya da söylemiyor öyle bekliyor ve adamı koruyor. Yanına koyduğumuz abla vardı ya bize o anlatıyor gelen mesajları. Bu arada bi de eşimin anneannesi var, alzheimer hastası, kayınvalidemlerle yaşıyordu. Bizim gittiğimiz o bir haftada her geçen gün kadının hareketleri kısıtlanıyor, birkaç gün sonrasında da tamamen felç geçirmiş gibi oldu. Hop yine hastaneler, meğer herif bunun kafasına telefon fırlatmış annemi dövdüğü gün. Anneanne de o günden beri ufak ufak beyin kanaması geçiriyormuş. 85 yaşında kadın. Masada kalabilir denerek ameliyata alındı. Daha kayınpederin yasını tutamadan yine hastane süreci. Bu arada çalışmaya devam ediyoruz. Ben dükkanda kalıyorum, eşim anneannesinin yanında hastanede. Neyse ki ameliyat başarılı geçti ama bu olaydan sonra anneanne tamamen yatağa bağımlı hale geldi...
Tekrar bahar geldi, kardeşimin erkek kardeşini geçen sene söz verdiğimiz gibi yeniden yanımıza aldık. Bu arada maddi anlamda götü biraz doğrulttuğumuz için bir arkadaş daha bizimle çalışmaya başlamıştı. Toplamda 4 kişi olduk dükkanda. Derken bu sefer eşimin üvey annesi tutturdu ben de Bodrum'a taşınacağım diye. Yapma etme dedik, buralar pahalı, küçük kız babasını yeni kaybetti, okul ve çevre değişikliği iyi gelmeyebilir filan. Yok dedi taşınacam. Ok dedik o zaman yakınımıza taşın ki tanıdıklarımızı kullanarak sana iş bulabilelim. Okul çıkışında kızı alabilelim filan. Evler bulduk, gönderdik, bak sakın bize sormadan ev tutma çünkü burada yeni gelenleri çok kazıklıyorlar, arada bir tanıdık buluruz, bize farklı davranırlar dedik. Dedik de dedik. Fail vol. 45764
Anaaa bi baktık kadın bize haber vermeden bize oldukça uzak bi yerde, oldukça yüksek fiyatlı bi ev tutmuş. Bize tuttuktan sonra haber veriyo. Hayırlısı dedik, belki kadın 50 yaşından sonra özgür kalmak istiyor hayatında ilk kez. Saygı duyalım. Duyduk da.
Biz erkek kardeşe hayat yolu çizmeye odaklıyız. Bu sezonun sonunda lise bitince MSA'ya gönderelim, masraflarını da biz üstlenelim, eli artık iş tutuyor, mesleği de olsun planları yapıyoruz. Annesi dedi ki ben bayramın 1. günü taşınıyorum. Yardıma gelir misiniz...
Bilenler biliyor, tatil yöresinde bayram günü hizmet sektöründeki yoğunluğu. Bütün kış beklediğimiz gün gelmiş. Kadın o gün taşınacak. Hay hay babamızın emaneti. Erkek kardeş yine bizimle yaşıyor bu arada. Eşim dedi ki "yarın şu saatte uyanıyoruz, bu saatte evden çıkıp, şu saatte anneni taşıyoruz, akşam da bu saatte dükkana dönüyoruz rezervasyonlar full". Ok, sabah oldu, kardeşi uyandırıyoruz uyanmıyor. Belki 10-15 defa uyandırdık. Evden çıkma saati geldi geçiyor, eşim de kendi başına çıktı, üvey anneyi taşımaya gitti. Yarım saat sonra kardeşi uyandı, abisini sordu, anlattım. Tamam deyip evden çıktı. Gidiş o gidiş :D Yukarıda fail 3 zemini olarak anlatmıştım ya :D Cebine henüz çalışmadan verdiğimiz maaşını da koyup kaçtı herif akdljhsa :D Bayram günü dükkanda iki kişi de kaldık mı :D Arıyoruz açmıyor filan sonra arkadaşları haber verdi, Türkiye turuna çıkmış lkdsjla :D Neyse biz bütün yazı güç bela 3 kişi hallettik ama sezon ortasında yeni eleman da bulamadığımız için iflahımız s.kildi afedersiniz.
Bu arada babadan 400.000tl filan borç kaldı dahgsd kafamız çok karışık ama üvey anne abuk subuk harcamalar yapıyor, atıyorum 6 tane kahvaltı tabağına 1.000 tl veriyor, saçma sapan bir elbiseye 900tl veriyor. Sonra param bitti diye bizden destek istiyor, veriyoruz; evden kaçan kardeşin okul taksidi diye para istiyor, veriyoruz filan saçma sapan bir durum :D Küçük kız için yine okul ve üst baş harcamaları, onu gezdirip yedirip içirmeler, helali hoş olsun, tüm hikayeler içindeki en masum kişi kendisi...
Abi 6 ay sonra, kadın dedi ki ben Bodrum'da yapamıyorum, burası çok pahalı, kız okuldan eve geliyor tek başına, ev sahibi beni dolandırıyor vs. Be amk, biz 6 ay önce bunları söyledik zaten sana. Peki ne yapalım? Ben tekrar Marmaris'e taşınacağım, bana nakliyeci ayarlayın. Bi de bilmem ne kadar para. Ok. Bunları da yaptık.
En son benim doğum günümden önceki akşam saat 9'da eşimi arıyor. Sabah 8'de taşınıyorum, yardıma gelebilir misin diye. Ben de kendimce yasta olduğum için senelerdir doğum günü kutlamamışım; o sene Antalya'dan annemler ananemler geliyor, dükkanda müdavim müşteri ve arkadaşlarla kutlama yapacağız. Eşim de durumu izah ediyor, evde 4 kişi misafirimiz var, yarın kızın doğumgünü, dükkanda organizasyon var vs. derken telefon suratına kapanıyor :D Kapanış o kapanış :D Bi daha ulaşamadık. Taşınıp bizi sildi hayatından. Küçük kızı da taşınmadan iki hafta önce Marmaris'e yollamıştı zaten. Veda bile ettirmeden :D
Bu arada eşimin annesi adamdan ayrılma arifesindeydi ya, o da yanında bir erkeğin eksikliğini hissetmesin filan diye ona da maddi manevi yardımcı oluyoruz. Gece 5'te dükkanı kapatıp, sabah 7'de eşim kapı montajına gidip, birkaç saat sonra dükkanı açıp 15 saat aralıksız çalışıyor filan öyle bir şey.
Ama annesi yalnız kalma kısmını kabullenemeyip adamla tekrar barıştı. Çok boktan hissettik.
Aileden yediğimiz bu son kazıklardan sonra bizim psikolojimiz baya gitti bitti. Çok garip oldu. Peki dedik, öldürülmek istiyorsan artık senin kararın ama madem kocan yanında o zaman bizden maddi manevi bir desteğe gerek kalmadı diye blöf yaptık. Yeniden birleşme denemeleri 1 ay sürdü. Ama o 1 ayda çektiğimizi Allah biliyor. Her gece evlerini gözetledik kavga var mı, kötü bir şey var mı diye. Her uykudan kabusla uyandık.
1 ayın sonunda herif yine içip sıçmaya başlayınca anne nihayet uyandı ve adamı kovdu. Bu sefer de onun bozulan psikolojisiyle yaptığı işler batmaya başladı. Bir yandan yatalak annesine bakıp bi yandan çalışmaya çalışıyordu ama başaramadı. Dedik ki bu böyle olmaz, hiçbir şey yapmasan aylık giderin (dükkanın masrafı, ev kirası, bakıcı parası, çalışan maaşı vs) 20.000TL. Gel bizimle yaşa, dükkanını da kapat, tüm masraflarından kurtul.
Böylelikle kayınvalide bize taşındı. Bu arada 2+1 evde 2 kedi, 1 köpek, 1 kayınvalide, 1 yatalak anneanne bir de biziz ashdkajsdh :D Bu şekilde 7 ay kadar birlikte yaşadık. Zaten melek gibi insanlar, başımın üstünde yerleri. Ama bu sayede kadıncağız son 1 iş daha yapıp, ufak tefek borç kapatıp, cebine de bir miktar parasını koyabildi. Geçtiğimiz Mayıs ayında onu Antalya'da ufak bir köye taşıdık. Şimdi tarım yapıyor, annesiyle emekli maaşlarıyla tatlıca geçiniyorlar.
Anam ne uzun oldu :D Aralarda bi sürü şey daha var onları geçiyorum artık. Tam yine her şeyi yoluna koyduk, artık bi Avrupa yapabiliriz derken bu sefer de pandemiler çıktı işte oralar zaten malum. Dolar euro da öyle :D Bu bir senenin yaklaşık 6 ayında kapalıydık. Bu aradaaa yaş da 30 oldu :D
Sonuç, işler ve dükkan genel olarak gayet güzel oturdu. Bu yaz dükkanda çalışan nihayet 5 kişiydik. Küçük kız kardeş Darüşşafaka'yı kazandı :,) Annesi telefonlarımızı açmadığı için görüşemiyorduk, geçtiğimiz aylarda ona güzel bi telefon hediye ettik kendisine ait, artık rahatça görüşebiliyoruz :)
Borçlar bitti sayılır; yeniden borca girmeden kendi birikimimizden harcayabiliyoruz en azından pandemi sürecinde. Kendimizden çokça ödün vererek belki bir güzel ev ve araba parasını havaya üfledik ama vicdanlarımız rahat diye bakıyorum.
Geçenlerde eşimin annesi ufak bir kanser tehlikesi atlattı, ameliyatı için Antalya'ya gittik, anneanneye ben baktım, eşim de annesinin yanında durdu mesela. Annem de bize yardıma geldi kayınvalidelere. Sonra hep beraber benim Anneannemlere gittik. Yetişemiyorlarmış perdelerini yıkadık, yemeklerini yaptık :) Dedem kalp krizi geçirmişti, onu bi daha göremem diye çok korkuyordum, onu gördüm. Ailenin kalan kısmıyla mutlu zamanlar geçirebilmek çok değerli bence. Nolur size değer verenlere sıkı sıkı sarılın. Küsseniz barışın.
Şimdi de benim annem tiroid kanseri oldu sanırım. Pazartesi günü belli olacak, bakalım. Özet olamadı ama özetle benim de duyuruya ara verme sebeplerim böyle şeylerdi.
Şu sıralar artık daha fazla vakit ayırmaya çalışacağım. Umarım başarabilirim. Bana ulaşamayan mesajlarınız olduysa hepinizden özür dilerim.
Hatırlayanlara bol sevgiler, ve bir de kapanış fotoğrafı gönderirim :))
İlk kedimi sahiplenmeden önce duyuruya sormuştum. Herkes sende kalsın lütfen sokağa bırakma demişti. Buradan aldığım en güzel cevaptı. Çünkü tüm bu boktan süreçlerde hiçbir terapi, hiçbir ilaç olmadan, hayata tutunmamı sağlayan en güzel şeydi kendisi. Sonra sorunlar arttıkça, evdeki terapicilerin sayısı da arttı asdhajga :D Teşekkür ederim tekrardan. Onlardan bi hatıra bırakıyorum buraya.
Sorularınız varsa sorun, umarım modlar silmez :p Sağlıcakla kalın.
Sevgiler.
Öncelikle güzel dileklerle başlayayım. Umarım tanıdığım/tanımadığım herkes bu uzun süre zarfında iyi ve mutlu kalabilmiştir. Özellikle içinde bulunduğumuz ekstra garip dönemde hepinize sağlık, geçim kolaylığı ve yaşam motivasyonu diliyorum can ı gönülden.
Kimler gitti kimler kaldı pek bilemiyorum ama beni hatırlayıp merak edenler için bir özet geçeyim. Ben kısa tutmaya çalışacağım ama çok söz de veremiyorum :D Durumu olmayanlar şimdiden kusuruma bakmasın :))
Geride bıraktığım 5 senenin neredeyse her saniyesi kabus gibiydi diyebilirim. Güzel şeyler de oldu yalan yok ama geneli gerçekten kalitesiz bir yeşilçam filminin saçma sapan bir bollywood versiyonu gibiydi. Daha fazlası olmaz herhalde artık dedikçe her şey üst üste gelmeye devam etti :D Son 5 senem bir film olsaydı ilk 10 dakikasında çıkmıştım, öyle bir şey :D
Belki hatırlayanlar vardır tiroid problemlerim vardı. Öncelikle tiroide bağlı gelişen başka bir rahatsızlık sebebiyle minnoş gözlerimi kaybettim :D Çok şükür hala görüyorum ama şekilleri ve boyutları değişip büyüyüp yuvarlaklaştılar :D Sonra ameliyat geçirip tiroid problemimden kurtuldum ama gözler yadigar kaldı :D
Sonra evlendim ve Bodrum'a taşınıp ufak bi cafe/pub açtım. Sanırım buraya kadar bilenler biliyordu. Bodrum'un ve evliliğimizin ilk 6 ayı tek kelimeyle mü-kem-mel-di. İstanbul'da yaşarken benim de eşimin de güzel işlerimiz ve güzel maaşlarımız vardı. Çok şükür yiyip içip gezmemize hatta balta girmemiş ormanlardaki orangutanlara bile yardım etmemize rağmen paramız artıyordu ve biz de biriktiriyorduk :D Ne güzel zamanlarmış. Önce düğünümüze, ev eşyalarımıza bir yatırım olur diye biriktiriyorduk. Bu hastalıktan sonra ben dedim ki düğünü eşyayı boşverelim, dünyayı gezelim. Beğendiğimiz yerde kalabilmenin imkanlarını araştıralım ve yerleşelim. Şimdiki eşim, o zamanki erkek arkadaşım da iflah olmaz bir kurumsal kimlikti ve bu maceralara pek yanaşmıyordu. Bana dedi ki "son kez müdür pozisyonlu başvurularımı yapayım 15Ocak'a kadar geri dönüş olmazsa dünyayı gezelim. Eğer istediğim işlerden birine kabul edilirsem kariyer yapmak istiyorum" :D Naif planlar. Dedim hay hay. Gayet adaletli bir bakış açısı. Ama tabii onun işine çok ihtimal vermediğim için ben dünya gezisi rotasını oluşturmaya başladım :D Derken boş zamanlarında sahibinden.com'da hiçbir zaman almayacağı tekneleri, motorları ya da dükkanları gezen her Türk genci gibi biz de hiç aklımızda yokken Bodrum'da bi dükkan bulup tutmaya karar verdik. Tarih 31 Aralık 2015. Dedim ki yeter ki İstanbul'dan gidelim de bir işimiz olduktan sonra dünyayı sonra da gezebiliriz. NAAAH gezersin! :D 15 gün sonra başvurduğu işlerden olumlu geri dönüş alan eşim için de benim için de artık hayat başka bir yola savurmuştu bizi çoktan. Sonra işte şipşak düğün dernek, işlerden istifa, dükkanı kurmaca derken kendimizi burada işletmeci olarak bulduk.
Normalde kendi paramız dükkanı tutmaya ve düzeltmeye; aşçı, barmen vs tutmaya yetiyordu ama kocacıııım yine her Türk gencinin hayali olan "liseden arkadaşlarıyla ileride bir bar açma" hayaline tutunarak, çocukluk arkadaşını ve eşini de bize ortak etti. İlk FAIL! Ta daaa :D İlk 6 aya dönelim, mükemmeldi dedik. Çocukluğumuz ve ilk gençliğimiz berbat geçmiş olduğundan "Hayatımızda ilk defa mutlu ve huzurluyuz" diye düşündük. Ortağımızın eşi "ben mükemmel bir aşçıyım, sana her şeyi öğretirim" dediği; ve onun kocası da "ben mükemmel bir barmenim" dediği için bir süre insanlara pişmemiş pirinç yedirdik ve bara gelip cin tonik isteyenlere bira verdik. Ona rağmen mutlu, çözüm odaklı ve iyimserdik. Her şeyi zamanla, çalışkanlığımızla, dürüstlüğümüzle, gençliğimizle çözeceğimize inanıyorduk. Bu arada ben 25, eşim 27 yaşındaydık.
6.ayımızda babam bir cinsel istismar iftirası sonucu tutuklandı. Huzurla uyuduğumuz bir gecenin sabahına birçok yalan haber ve ölüm tehditleriyle uyandık. Bana göre bu mümkün olamazdı ama yine de beşer şaşar diyerek apar topar İstanbul'a gidip babamla yüzleştim. Kafamdaki plan çok netti. Eğer bu şerefsizliği yapmışsa, ölmüş kabul edip yoluma devam edecektim. Yapmamışsa yolumuz uzun ve sancılıydı. Babam olanlardan, hakkında söylenenlerden, tehditlerden, gazete ve televizyonlarda dönen yalan haberlerden habersiz, masum ve şaşkındı. Avukatlar tuttum, onun varolan borçlarını ödedim, dükkanını araştırmaya gelmeleri için aylarca kirasını ödedim, tüm masraflarını üstlendim kısaca. Hakkında ortaya atılan tüm iddiaların aksi kanıtlanmasına rağmen, iftirayı atanlar söyledikleri şeyleri geri çekmelerine rağmen, polis raporları bizden yana olmasına rağmen, bilir kişi raporları bizden yana olmasına rağmen, tanık beyanlarının tümü bizden yana olmasına rağmen, görüntülü kayıtlar, fotoğraf ve videolarla da birçok şeyi desteklememize rağmen; her celse değişen hakim ve savcılar, karşı tarafın medya ve belediyeyle olan yakın ilişkileri; dosyayı açıp okumadan karar veren sözde yetkililer sebebiyle dosyamız okunmadan, hiçbir delil değerlendirilmeden babam 25 yıl hapis cezası aldı. Günde 15-16 saat kafede çalışarak, her hafta İstanbul'a gidip geldim. Düğünden gelen tüm takı ve paraları bu iş için harcadım, yetmedi krediler çektim (sağolsun eşim inanılmaz destekledi), yine de başaramadım. Hukuki sürecin devamı çok uzun ama yıllar boyunca tüm sosyal mecralardan taciz edilmeye devam ettim. Esasında duyuruyu bırakmam bu olaya dayanıyor.
Biz bilim ışığında, akılla mantıkla sunulan kanıtlarla kendimizi bozmadan süreci ilerletelim, vicdanımız rahat, kanıtlarımız tam, nasılsa birileri okuyup bu konuyu aklına mantığına sığdıramayacak dedik ama ne yazık ki kurunun yanında yaş da yandı ve dosya hiçbir zaman okunmadı. Sonra yargıtay cezayı 17 seneye düşürdü. Şu an anayasa mahkemesindeyiz. Hala bekliyor ve mücadele ediyoruz, bakalım.
Bu süreçten birkaç ay sonra ortaklar da tüm yaşadıklarımızı bilmelerine rağmen, girerken koydukları paranın 2,5 katını talep ederek ayrılmak istediler. Toplamda 9-10 ay beraber çalışmıştık. Dedik ki madem kardeş dediğimiz insanlar 9 ayın sonunda, tüm sıkıntılarımıza rağmen bu şekilde ayrılarak böyle bir para talep ediyorlar; verelim. Dükkan bi marka filan olmadı, daha sandalyelerde minder yok :D 5 sene öncenin parasıyla 45bin tl istiyorlar şaka gibi :D Yine kredi çektik. Onlara istedikleri rakamı ödedik ve ayrıldılar. Sonradan öğrendik ki "İstanbul'dan varlıklı arkadaşlarımız geliyor, işi kurup sonra ayrılıp para alıcaz" diye yapmışlar zaten planlarını :D Fail 2! :D Varlıklı olsaydık keşke gerçekten. Aynı parayı bölüşüyorduk; bu herif kumar oynayıp bütün parayı kaybedip devamlı ailesinden destekle yaşıyordu. Bizse hem kendimize, hem baktığımız hayvanların tüm giderlerine (sokaktaki 20 kedi, 5 köpek filan, kısırlaştırmalar, mamalar, aşılar:D), hem babamın giderlerine, hem benim her hafta İstanbul'a gidip gelmeme yettiriyorduk. Kendi kıçı kırık motorumuzu bile onlara vermiştik, işe kolay gidip gelsinler diye izinli günlerimizde, yaz gününde Bodrum'da yeni evli çift olarak evde oturuyorduk aracımız ve paramız olmadığından :D Neyse, öyle ayrıldılar. Sonra biz dükkanda ikimiz kaldık eşimle.
Benim İstanbul süreci ayda 1-2'ye düşmüştü. Dükkanı toparlamaya çalışıyorduk. Buradan da gelenler oldu bu arada :D Sağolsunlar, yolunuz düşerse hepinizi bekleriz :D
Bi 6 ay da böyle geçti. Borç ve kredi yükümüz çok ağır geldiğinden dükkana yeni bir çalışan almadan her şeyi kendimiz yaptık. Mutfağa ben, bara eşim geçti. Sabahlara kadar çalıştık, denedik, alışverişi de kendimiz yaptık, tuvaleti de kendimiz temizledik, servisi de biz yaptık, hazırlığı da, müziği de, bulaşığı da... Aklınıza ne gelirse, gece gündüz çalışıp, hiç es vermeden kendimizi babamı kurtarmaya ve borç ödemeye adadık. Bir yandan da hizmet sektöründe her ne kadar sabah güne yeni bir tehditle, hakaretle, kötü haber veren bir telefonla uyanmış olursan ol, insanlara gülümsemek ve onları eğlendirmek zorunda olmanın psikolojik yükü de ekleniyordu ama yine de güçlüydük. Sonraaa tam yeniden hayata karşı umutlanacakken eşimin babasının akciğer kanseri olduğunu öğrendik. Bu sefer de o süreç başladı.
Önce Eskişehir, İzmir, Ankara, İstanbul vb yerlerde çeşitli profesör ve hastane arama süreçleri, sonra tedavi süreci başladı. Kayınpederim bu dönemde artık çalışamaz duruma geldiği için onun ailesinin masraflarını da biz üstlendik. (İkinci eşinden 20 yaşında bir oğlu ve 8 yaşında kızı vardı).
Gece yarısına kadar çalışıyorduk, dükkanı kapatınca eşim Marmaris'e gidip babasını alıp İzmir'e götürüp kemoterapiyi bekleyip, yeniden Marmaris'e gidip babasını bırakıp, Bodrum'a dönüyor ve çalışmaya devam ediyordu. Bazı zamanlar 10-15 gün dükkanı tek başıma açıp kapattığım oldu. O dönünce ben aynı matematikle İstanbul'a gidip, babamı görüp, avukatlarla görüşüp aynı gün geri dönüp gece çalışmaya devam ediyordum. Kayınpederlerin mutfak alışverişi, çocuğun okul giderleri vb destekçileriydik.
Sanırım gençliğin verdiği güçle gerçekten her düştüğümüzde daha güçlü kalktık hep ayağa. Biraz da enayilik. Ama çok şükür artık iş yeri azıcık daha profesyonel olmaya ve para kazandırmaya başlamıştı. Ne duruyoruz o zaman helva yapalım dedik. Eşimin, son 5 senedir odasından hiç çıkmamış 20 yaşındaki kardeşine iş verelim, onu hayata hazırlayalım dedik. Bak bak :D:D Fail 3'ün zemini geliyo :D Bu çocukcağız da 15 yaşında liseyi bırakmış, işte 5 senedir odasından çıkmıyor, eli bir iş tutmuyor, akşam okulunun borcu biriktiği için okula devam edemiyor filan. Marmaris'ten geldi, bize taşındı. İlk etapta 6 ay kadar birlikte yaşadık ve çalıştık. Çok şükür, iki kelimeyi yan yana getirmeye utanan çocuk açıldı, özgüvenlendi; barı, kahveyi, mutfağı öğrendi; para kazandı. Biz kazandığı paradan ayrı olarak okulunun geçmiş borçlarını ve yeni gelen taksitlerini ödedik, cep telefonunu aldık, üst baş alışverişini yaptık ve sezon sonunda bir sonraki yaza da görüşmek üzere vedalaştık.
Bu arada kayınpederim de kanseri atlattı, güzel bir kutlama yaptık; derken çok kısa bir zamanda nüksetti ve yukarıda anlattığım süreç yeniden başladı. Sonra da tam her şey yeniden iyi gidiyorken kendisini aniden kaybettik.
Bu arada ben devamlı mahkemelere gidiyorum, her celse büyük umutlarla gidip aşağılanarak dönüyorum, yeniden televizyonlarda, gazetelerde dönüyoruz filan çok zor. Kayınpederimin hastaneye kaldırıldığı haberini duyar duymaz dükkanı kapatıp yola çıktık. Yolda eşim arabayı süremeyeceğini söyleyip yanımızda da bir büyük olsun diye annesini çağırdı. Kayınvalidemle gittik Marmaris'e ama kayınvalidem kayınpederin eski eşi. Validenin de 25 senelik yeni eşi var. Bütün hikayelerin üstünden 25 yıl geçmiş ama kadıncağız insanlık yaptı bize.
Biz Marmaris'e giderken, babayı kaybettiğimizin haberi geldi. Yıkıldık. Neyse gittik, gerekli işlemleri hallettik ve 24 saat geçmeden Bodrum'a geri döndük. Günlerden Pazar. Pazartesi günü benim babamın İstanbul'da mahkemesi var. Salı günü ise eşimin babası yine İstanbul'da defnedilecek. Pazartesi sabahı 6.30'da uçağımız var diyelim.
Kayınvalidemi evine bıraktık, eşim de üvey babasının yanına çıktı, sarılıp teselli ettiler birbirlerini. Aksi bir şey yok gibiydi. Biz de eve geldik. Aramız 15dk. Eşim artık ağlayabilirim dedi. Kahve yaptım, içerken telefon çaldı. Telefonda sadece kayınvalidemin çığlıkları geliyordu "yapma, vurma, yeter" gibi :( Eşim "annemi dövüyo" dedi. Valla yalın ayak arabaya nasıl atladık, nasıl gittik oralar bende yok. 4-5 dk içinde oradaydık. Yolda jandarmayı aradık, biz içeri bi girdik ki kadını 40 dk darp etmiş şerefsiz. Kıskançlık sebebiyle ve alkol problemi bahanesiyle. Kadıncağızın ayakta duracak gücü yok, her yerden kanlar süzülüyor, bir yandan şoktan mıdır nedir "o çok iyi bir insan, onu polise vermeyin" diye yalvarıyor :/ Allah'ım son 3 sene kesin kabustu diyorum artık. Birazdan uyanacağım, uyanmam lazım yani. Daha babayı kaybedeli 24 saat geçmedi, bu nedir.
Üvey kayınpeder daya atmaktan yorulmuş sandalyeye oturmuş, oturduğu yerden kayınvalideye ve eşime ve hatta daha vefatının üzerinden 1 gün bile geçmeyen babasına küfürler hakaretler ediyor. Eşim önce üvey babayı dövdü, sonra jandarmalar müdahale etti. Ve de yanlış bi hareket yaparsa artık onu da nezarete atacaklarını söyledikleri için başına bir şey gelmesin diye kalanında da ben dövdüm. Bir yandan eşim sinir krizi geçiriyor, bir yandan herif kayınpedere küfrediyor, bir yandan kayınvalide "o çok iyi bir insan, onu götürmeyin" diyor, jandarma ultimatom veriyor asjdha o ara ben de yerlere düşürüp tekmeledim adamı, bi de suratını yumrukladım :/ Yaşadığımız her şeyin içinde vicdanım bi tek bazen buna sızlıyor. Hala utanıyorum yaptığım şeyden. Ama yine olsa yine yapardım...
İstanbul uçağının kalkmasına 4-5 saat var, günlerdir uykusuzuz, kayınpederi kaybetmişiz, kayınvalide öldüresiye dövülmüş, sabahında babamın mahkemesi var, ertesi gün cenazemiz var ve sabaha kadar hastane, karakol vs dolaşıyoruz. İşin kötüsü kayınvalidem de hastanede yaralarını saklıyor, karakolda hayır dövmedi diye yalan söylüyor, inanılmaz bir şey yaşıyoruz.
Uçağa birkaç saat kala, güvendiğimiz bir ablamızı kayınvalidemin yanına yerleştirdik ve biz gelene kadar buradan ayrılma dedik. Sonra gittik, babam bu sefer kesin çıkıyor dediğimiz mahkeme de g.tümüze girdi. Ertesi gün de cenaze... Sonra Bodrum'a döndük.
Kayınvalideye gittik, uzaklaştırma çıkarıldı, tehditler alıyor adamdan ama bize söylemiyor. Jandarmaya da söylemiyor öyle bekliyor ve adamı koruyor. Yanına koyduğumuz abla vardı ya bize o anlatıyor gelen mesajları. Bu arada bi de eşimin anneannesi var, alzheimer hastası, kayınvalidemlerle yaşıyordu. Bizim gittiğimiz o bir haftada her geçen gün kadının hareketleri kısıtlanıyor, birkaç gün sonrasında da tamamen felç geçirmiş gibi oldu. Hop yine hastaneler, meğer herif bunun kafasına telefon fırlatmış annemi dövdüğü gün. Anneanne de o günden beri ufak ufak beyin kanaması geçiriyormuş. 85 yaşında kadın. Masada kalabilir denerek ameliyata alındı. Daha kayınpederin yasını tutamadan yine hastane süreci. Bu arada çalışmaya devam ediyoruz. Ben dükkanda kalıyorum, eşim anneannesinin yanında hastanede. Neyse ki ameliyat başarılı geçti ama bu olaydan sonra anneanne tamamen yatağa bağımlı hale geldi...
Tekrar bahar geldi, kardeşimin erkek kardeşini geçen sene söz verdiğimiz gibi yeniden yanımıza aldık. Bu arada maddi anlamda götü biraz doğrulttuğumuz için bir arkadaş daha bizimle çalışmaya başlamıştı. Toplamda 4 kişi olduk dükkanda. Derken bu sefer eşimin üvey annesi tutturdu ben de Bodrum'a taşınacağım diye. Yapma etme dedik, buralar pahalı, küçük kız babasını yeni kaybetti, okul ve çevre değişikliği iyi gelmeyebilir filan. Yok dedi taşınacam. Ok dedik o zaman yakınımıza taşın ki tanıdıklarımızı kullanarak sana iş bulabilelim. Okul çıkışında kızı alabilelim filan. Evler bulduk, gönderdik, bak sakın bize sormadan ev tutma çünkü burada yeni gelenleri çok kazıklıyorlar, arada bir tanıdık buluruz, bize farklı davranırlar dedik. Dedik de dedik. Fail vol. 45764
Anaaa bi baktık kadın bize haber vermeden bize oldukça uzak bi yerde, oldukça yüksek fiyatlı bi ev tutmuş. Bize tuttuktan sonra haber veriyo. Hayırlısı dedik, belki kadın 50 yaşından sonra özgür kalmak istiyor hayatında ilk kez. Saygı duyalım. Duyduk da.
Biz erkek kardeşe hayat yolu çizmeye odaklıyız. Bu sezonun sonunda lise bitince MSA'ya gönderelim, masraflarını da biz üstlenelim, eli artık iş tutuyor, mesleği de olsun planları yapıyoruz. Annesi dedi ki ben bayramın 1. günü taşınıyorum. Yardıma gelir misiniz...
Bilenler biliyor, tatil yöresinde bayram günü hizmet sektöründeki yoğunluğu. Bütün kış beklediğimiz gün gelmiş. Kadın o gün taşınacak. Hay hay babamızın emaneti. Erkek kardeş yine bizimle yaşıyor bu arada. Eşim dedi ki "yarın şu saatte uyanıyoruz, bu saatte evden çıkıp, şu saatte anneni taşıyoruz, akşam da bu saatte dükkana dönüyoruz rezervasyonlar full". Ok, sabah oldu, kardeşi uyandırıyoruz uyanmıyor. Belki 10-15 defa uyandırdık. Evden çıkma saati geldi geçiyor, eşim de kendi başına çıktı, üvey anneyi taşımaya gitti. Yarım saat sonra kardeşi uyandı, abisini sordu, anlattım. Tamam deyip evden çıktı. Gidiş o gidiş :D Yukarıda fail 3 zemini olarak anlatmıştım ya :D Cebine henüz çalışmadan verdiğimiz maaşını da koyup kaçtı herif akdljhsa :D Bayram günü dükkanda iki kişi de kaldık mı :D Arıyoruz açmıyor filan sonra arkadaşları haber verdi, Türkiye turuna çıkmış lkdsjla :D Neyse biz bütün yazı güç bela 3 kişi hallettik ama sezon ortasında yeni eleman da bulamadığımız için iflahımız s.kildi afedersiniz.
Bu arada babadan 400.000tl filan borç kaldı dahgsd kafamız çok karışık ama üvey anne abuk subuk harcamalar yapıyor, atıyorum 6 tane kahvaltı tabağına 1.000 tl veriyor, saçma sapan bir elbiseye 900tl veriyor. Sonra param bitti diye bizden destek istiyor, veriyoruz; evden kaçan kardeşin okul taksidi diye para istiyor, veriyoruz filan saçma sapan bir durum :D Küçük kız için yine okul ve üst baş harcamaları, onu gezdirip yedirip içirmeler, helali hoş olsun, tüm hikayeler içindeki en masum kişi kendisi...
Abi 6 ay sonra, kadın dedi ki ben Bodrum'da yapamıyorum, burası çok pahalı, kız okuldan eve geliyor tek başına, ev sahibi beni dolandırıyor vs. Be amk, biz 6 ay önce bunları söyledik zaten sana. Peki ne yapalım? Ben tekrar Marmaris'e taşınacağım, bana nakliyeci ayarlayın. Bi de bilmem ne kadar para. Ok. Bunları da yaptık.
En son benim doğum günümden önceki akşam saat 9'da eşimi arıyor. Sabah 8'de taşınıyorum, yardıma gelebilir misin diye. Ben de kendimce yasta olduğum için senelerdir doğum günü kutlamamışım; o sene Antalya'dan annemler ananemler geliyor, dükkanda müdavim müşteri ve arkadaşlarla kutlama yapacağız. Eşim de durumu izah ediyor, evde 4 kişi misafirimiz var, yarın kızın doğumgünü, dükkanda organizasyon var vs. derken telefon suratına kapanıyor :D Kapanış o kapanış :D Bi daha ulaşamadık. Taşınıp bizi sildi hayatından. Küçük kızı da taşınmadan iki hafta önce Marmaris'e yollamıştı zaten. Veda bile ettirmeden :D
Bu arada eşimin annesi adamdan ayrılma arifesindeydi ya, o da yanında bir erkeğin eksikliğini hissetmesin filan diye ona da maddi manevi yardımcı oluyoruz. Gece 5'te dükkanı kapatıp, sabah 7'de eşim kapı montajına gidip, birkaç saat sonra dükkanı açıp 15 saat aralıksız çalışıyor filan öyle bir şey.
Ama annesi yalnız kalma kısmını kabullenemeyip adamla tekrar barıştı. Çok boktan hissettik.
Aileden yediğimiz bu son kazıklardan sonra bizim psikolojimiz baya gitti bitti. Çok garip oldu. Peki dedik, öldürülmek istiyorsan artık senin kararın ama madem kocan yanında o zaman bizden maddi manevi bir desteğe gerek kalmadı diye blöf yaptık. Yeniden birleşme denemeleri 1 ay sürdü. Ama o 1 ayda çektiğimizi Allah biliyor. Her gece evlerini gözetledik kavga var mı, kötü bir şey var mı diye. Her uykudan kabusla uyandık.
1 ayın sonunda herif yine içip sıçmaya başlayınca anne nihayet uyandı ve adamı kovdu. Bu sefer de onun bozulan psikolojisiyle yaptığı işler batmaya başladı. Bir yandan yatalak annesine bakıp bi yandan çalışmaya çalışıyordu ama başaramadı. Dedik ki bu böyle olmaz, hiçbir şey yapmasan aylık giderin (dükkanın masrafı, ev kirası, bakıcı parası, çalışan maaşı vs) 20.000TL. Gel bizimle yaşa, dükkanını da kapat, tüm masraflarından kurtul.
Böylelikle kayınvalide bize taşındı. Bu arada 2+1 evde 2 kedi, 1 köpek, 1 kayınvalide, 1 yatalak anneanne bir de biziz ashdkajsdh :D Bu şekilde 7 ay kadar birlikte yaşadık. Zaten melek gibi insanlar, başımın üstünde yerleri. Ama bu sayede kadıncağız son 1 iş daha yapıp, ufak tefek borç kapatıp, cebine de bir miktar parasını koyabildi. Geçtiğimiz Mayıs ayında onu Antalya'da ufak bir köye taşıdık. Şimdi tarım yapıyor, annesiyle emekli maaşlarıyla tatlıca geçiniyorlar.
Anam ne uzun oldu :D Aralarda bi sürü şey daha var onları geçiyorum artık. Tam yine her şeyi yoluna koyduk, artık bi Avrupa yapabiliriz derken bu sefer de pandemiler çıktı işte oralar zaten malum. Dolar euro da öyle :D Bu bir senenin yaklaşık 6 ayında kapalıydık. Bu aradaaa yaş da 30 oldu :D
Sonuç, işler ve dükkan genel olarak gayet güzel oturdu. Bu yaz dükkanda çalışan nihayet 5 kişiydik. Küçük kız kardeş Darüşşafaka'yı kazandı :,) Annesi telefonlarımızı açmadığı için görüşemiyorduk, geçtiğimiz aylarda ona güzel bi telefon hediye ettik kendisine ait, artık rahatça görüşebiliyoruz :)
Borçlar bitti sayılır; yeniden borca girmeden kendi birikimimizden harcayabiliyoruz en azından pandemi sürecinde. Kendimizden çokça ödün vererek belki bir güzel ev ve araba parasını havaya üfledik ama vicdanlarımız rahat diye bakıyorum.
Geçenlerde eşimin annesi ufak bir kanser tehlikesi atlattı, ameliyatı için Antalya'ya gittik, anneanneye ben baktım, eşim de annesinin yanında durdu mesela. Annem de bize yardıma geldi kayınvalidelere. Sonra hep beraber benim Anneannemlere gittik. Yetişemiyorlarmış perdelerini yıkadık, yemeklerini yaptık :) Dedem kalp krizi geçirmişti, onu bi daha göremem diye çok korkuyordum, onu gördüm. Ailenin kalan kısmıyla mutlu zamanlar geçirebilmek çok değerli bence. Nolur size değer verenlere sıkı sıkı sarılın. Küsseniz barışın.
Şimdi de benim annem tiroid kanseri oldu sanırım. Pazartesi günü belli olacak, bakalım. Özet olamadı ama özetle benim de duyuruya ara verme sebeplerim böyle şeylerdi.
Şu sıralar artık daha fazla vakit ayırmaya çalışacağım. Umarım başarabilirim. Bana ulaşamayan mesajlarınız olduysa hepinizden özür dilerim.
Hatırlayanlara bol sevgiler, ve bir de kapanış fotoğrafı gönderirim :))
İlk kedimi sahiplenmeden önce duyuruya sormuştum. Herkes sende kalsın lütfen sokağa bırakma demişti. Buradan aldığım en güzel cevaptı. Çünkü tüm bu boktan süreçlerde hiçbir terapi, hiçbir ilaç olmadan, hayata tutunmamı sağlayan en güzel şeydi kendisi. Sonra sorunlar arttıkça, evdeki terapicilerin sayısı da arttı asdhajga :D Teşekkür ederim tekrardan. Onlardan bi hatıra bırakıyorum buraya.
Sorularınız varsa sorun, umarım modlar silmez :p Sağlıcakla kalın.
Sevgiler.
pamuk gibi yumuşak erkek eli mi?
ağaç kabuğu gibi sert erkek eli mi?
ağaç kabuğu gibi sert erkek eli mi?
Bir arkadaşım diyerek gireceğim ama olayı kendimin de geçmişte yaşadığımı soyleyeyimde utanıyorda başkasına yıkıyor olmasın.
Çocuk kızdan hoşlanıyor, niyetini her türlü belli ediyor. Kız aralıklı olarak buna bi sıcak bi soğuk yapıyor, elemanın gözü kör tabi küçücük ilgisinde yelkenleri tekrar suya indiriyor. Yapma diyorum, kullanıyor ilgini, değmez sen de insansin diyorum. Yok abi kız çok değerli benim için ha bugün ha yarın acilacagim deyip deyip erteliyor, açıldığı falan da yok. Red yersem ilişkimizi sonsuza kadar bitirmek zorunda kalırım diyor. E bitsin diyorum o halde netlesir iste. Kiz birgun isterse diyemiyor ama dilinin altında o var, hissediyorum. Yedekte tutuluyorsun yazık yapma, o halini görünce üzülüyorum, arkadasimsin sonucta da diyemiyorum. Gelip gidip anlatıyor, ben de dinliyorum tabi.
Bana kalırsa hatun tamamen ilgisini emmeye çalışıyor. Çocuğa kabul ettiremedim. Daha da ustelemiyorum zaten kocaman insanlar. Benim baktigim acıdan farklı değerlendirebilecek var mı, artık cidden sinirimi bozmaya başladı.
Çocuk kızdan hoşlanıyor, niyetini her türlü belli ediyor. Kız aralıklı olarak buna bi sıcak bi soğuk yapıyor, elemanın gözü kör tabi küçücük ilgisinde yelkenleri tekrar suya indiriyor. Yapma diyorum, kullanıyor ilgini, değmez sen de insansin diyorum. Yok abi kız çok değerli benim için ha bugün ha yarın acilacagim deyip deyip erteliyor, açıldığı falan da yok. Red yersem ilişkimizi sonsuza kadar bitirmek zorunda kalırım diyor. E bitsin diyorum o halde netlesir iste. Kiz birgun isterse diyemiyor ama dilinin altında o var, hissediyorum. Yedekte tutuluyorsun yazık yapma, o halini görünce üzülüyorum, arkadasimsin sonucta da diyemiyorum. Gelip gidip anlatıyor, ben de dinliyorum tabi.
Bana kalırsa hatun tamamen ilgisini emmeye çalışıyor. Çocuğa kabul ettiremedim. Daha da ustelemiyorum zaten kocaman insanlar. Benim baktigim acıdan farklı değerlendirebilecek var mı, artık cidden sinirimi bozmaya başladı.
Can sıkıntısı işte. Başlıyorum
yıllar yıllar önce, peteranswer.com diye bi site vardı, belki hala vardır. önce bi soru cümlesi yazıyordun, o arada bi klavye oyunuyla soracağın sorunun cevabını yazıp öteki sekmeye sorunu yazıp soruyordun ve sanki peter cevap vermişçesine bir cevap görünüyordu ama aslında cevabı veren klavyeyi kullananın ta kendisiydi.
gelelim benim anıma. siteyi keşfettiğimde (2000li yılların başları tabi) önce benden 6 yaş küçük yeğenimi kandırmıştım. sonra o da ablama söylemiş, ablamı da inandırmıştım kendime. ablam annemle babama söyleyince onları da tuzağıma düşürmüştüm. başlarda eğlenceli gidiyordu, ta ki gelen misafirlere annem "peter diye bişi var fala bakıyor gel senin de falına bakalım" diyinceye kadar. artık gelen giden tüm misafirlerin falına bakıyordum. artık iş çığrından çıkmış, yalan söylemekte profesyonelleşmeye başlamıştım. misafir, akraba sülale derken işin garibi herkes inanmıştı benim yalanlarıma.
liseye geçtikten sonra site kapandı, bozuldu tarzında cevaplarla yalana ara vermiş, en sonunda itiraf etmiştim. tabi itiraf ettiğimde olayın üzerinden çoktan 2-3 sene geçmişti ahdkd
bu da böyle anımdır.
yıllar yıllar önce, peteranswer.com diye bi site vardı, belki hala vardır. önce bi soru cümlesi yazıyordun, o arada bi klavye oyunuyla soracağın sorunun cevabını yazıp öteki sekmeye sorunu yazıp soruyordun ve sanki peter cevap vermişçesine bir cevap görünüyordu ama aslında cevabı veren klavyeyi kullananın ta kendisiydi.
gelelim benim anıma. siteyi keşfettiğimde (2000li yılların başları tabi) önce benden 6 yaş küçük yeğenimi kandırmıştım. sonra o da ablama söylemiş, ablamı da inandırmıştım kendime. ablam annemle babama söyleyince onları da tuzağıma düşürmüştüm. başlarda eğlenceli gidiyordu, ta ki gelen misafirlere annem "peter diye bişi var fala bakıyor gel senin de falına bakalım" diyinceye kadar. artık gelen giden tüm misafirlerin falına bakıyordum. artık iş çığrından çıkmış, yalan söylemekte profesyonelleşmeye başlamıştım. misafir, akraba sülale derken işin garibi herkes inanmıştı benim yalanlarıma.
liseye geçtikten sonra site kapandı, bozuldu tarzında cevaplarla yalana ara vermiş, en sonunda itiraf etmiştim. tabi itiraf ettiğimde olayın üzerinden çoktan 2-3 sene geçmişti ahdkd
bu da böyle anımdır.
kısaca özetliyorum:
bir hatunla 12 mayıs 2021'de buluşmak için yıllar önce sözleşmiştik. geçen ay gibi tekrar konuşmaya başladık, bir yerde bana "not: 12 mayıs bayram" yazdı. ben de kendisinin hal ve tavırlarından dolayı buluşmamız bayram gibi olacak demeye çalışıyor diye düşündüm.
gel zaman git zaman ben birkaç gün önce kendisini kızdırdım yaptığım bir şey dolayısıyla. benimle görüşmek istemediğini söyledi, mesajlarıma cevap vermedi. ben de kendisine hissettiğim şeylerden bahseden birkaç sayfalık uzunca bir şeyler yazıp gönderdim. içinde bir yerde "12 mayıs bayramımız" yazıyordu.
gönderdiğim gün bunları okudu, cevap vermedi. iki gün sonra beni ortak kullandığımız bir discord server'ından blokladı. ondan da iki gün sonra gecenin bir vakti şöyle bir mesaj attı: "yazdıklarında bayramımız demişsin, ciddi kalamadım. çünkü gerçekten bayram. ramazan bayramı".
12 mayıs'ın bayram değil arefe olması dışında, burada ne anlatılmak isteniyor? ben ve tüm erkek arkadaşlarım "hahahaha beni kendine aşık mı sandın söylediklerini ciddiye alamadım" olarak anlıyoruz. tüm kadın arkadaşlarım ise "sana sinirli kalamadım, güldürdün oç :)))" yazdığını, sevimlilik yapmaya çalıştığını söylüyor.
sizce hangisi doğru? cinsiyetinizi de belirtebilirsiniz çok sevinirim.
bir de tabii buna ne cevap verilmeli?
bir hatunla 12 mayıs 2021'de buluşmak için yıllar önce sözleşmiştik. geçen ay gibi tekrar konuşmaya başladık, bir yerde bana "not: 12 mayıs bayram" yazdı. ben de kendisinin hal ve tavırlarından dolayı buluşmamız bayram gibi olacak demeye çalışıyor diye düşündüm.
gel zaman git zaman ben birkaç gün önce kendisini kızdırdım yaptığım bir şey dolayısıyla. benimle görüşmek istemediğini söyledi, mesajlarıma cevap vermedi. ben de kendisine hissettiğim şeylerden bahseden birkaç sayfalık uzunca bir şeyler yazıp gönderdim. içinde bir yerde "12 mayıs bayramımız" yazıyordu.
gönderdiğim gün bunları okudu, cevap vermedi. iki gün sonra beni ortak kullandığımız bir discord server'ından blokladı. ondan da iki gün sonra gecenin bir vakti şöyle bir mesaj attı: "yazdıklarında bayramımız demişsin, ciddi kalamadım. çünkü gerçekten bayram. ramazan bayramı".
12 mayıs'ın bayram değil arefe olması dışında, burada ne anlatılmak isteniyor? ben ve tüm erkek arkadaşlarım "hahahaha beni kendine aşık mı sandın söylediklerini ciddiye alamadım" olarak anlıyoruz. tüm kadın arkadaşlarım ise "sana sinirli kalamadım, güldürdün oç :)))" yazdığını, sevimlilik yapmaya çalıştığını söylüyor.
sizce hangisi doğru? cinsiyetinizi de belirtebilirsiniz çok sevinirim.
bir de tabii buna ne cevap verilmeli?
Evlisiniz ve evdeyken yüzük takıyor musunuz?
Cinsiyet belirtirseniz sevinirim
Cinsiyet belirtirseniz sevinirim
Tek gecelik görüştüğünüz ama romantik bir şeye de evrilebilecek bir gecenin ardından kafalarda ufak bir kuşku kalınca ortak bir karar olarak ertesi gün hapına başvurmayı planlıyorsunuz.
Siz erkek tarafısınız, karşınızdaki kişi ise kadın.
Ertesi gün, erkek tarafı olarak kadın rahatsız olmasın diye hapı alıyorsunuz. (O da bunu tercih ediyor) Tam ayrılırken ne yaparsınız, içmesini görmek ister misiniz yoksa o kısmı ona mı bırakırsınız?
Eğer kadın olsanız ve erkek kişisi, yanınızda içmenizi rica etse tepkiniz ne olur?
Siz erkek tarafısınız, karşınızdaki kişi ise kadın.
Ertesi gün, erkek tarafı olarak kadın rahatsız olmasın diye hapı alıyorsunuz. (O da bunu tercih ediyor) Tam ayrılırken ne yaparsınız, içmesini görmek ister misiniz yoksa o kısmı ona mı bırakırsınız?
Eğer kadın olsanız ve erkek kişisi, yanınızda içmenizi rica etse tepkiniz ne olur?
her yer kapalı, etkinlikler hep online. korona günlerinde nasıl date ediyorsunuz?
sanat galerisi açık buldum bir tane, onun dışında özellikle beyoğlu-beşiktaş bölgesinde yapılabilecek aktivite önerileri arıyorum sevgili duyuru ahalisi.
sanat galerisi açık buldum bir tane, onun dışında özellikle beyoğlu-beşiktaş bölgesinde yapılabilecek aktivite önerileri arıyorum sevgili duyuru ahalisi.
Kendi anne babam uzun yıllardır neredeyse her gün ufak bir sebepten bile olsa tartışıyorlar. Öyle ciddi şeyler için tartışma olmuyor ama ufak bir meseleyi bile bağırarak ve birbirlerini aşağılayarak sonlandırıyorlar. Normal bir ailede durum nasıl oluyor unuttum açıkçası. Sizin anne babalarınız nasıl? Ne sıklıkla ve neler için tartışırlar?
SB
Evvel zamanda bir akşam eski sevgilimle oturuyoruz. Herkes kendi dünyasına dalmış yaşıyor. Mutfağa gidip çay almak için koltuktan kalktım ve geçerken gözüm muhtereme takıldı. Mıknatıslı küçücük halkaları lego gibi birleştirerek şekiller yapmaya çalışıyor ama dünyadan koparak dalmış gitmiş, saçlar birbirine karışmış, üzerinde pijama. Bir an çok tatlı geldi, içim bi' kabardı, küçük çocuğu dişlemek istersin ya öyle yükseldim. Wes Anderson filmindeymişiz gibi her şeyin rengi birden pastelleşti, duvar kağıdında japon kiraz çiçekleri filizlendi (duvar boyalıydı.) ve tam o anda gözüme, arkasından kenara doğru kaymış kırlentin ucu ilişti. VEEE, evet, ucundan tutup bir anda çekerek pat diye (tatlı sert) vurdum kafasının arkasından...
Tam yaşadığım rahatlama ve tarık akan munzırlığında kahkahamın ilk harfleri ağzımdan çıkıyordu ki, bedenini hiç kıpırdatmadan ve yüzüne savrulan saçlarını çekmeden dönüp tokat yemiş şaşkınlığındaki gözleriyle ''ne kadar salak salak işler yapıyorsun ya, hayır komik mi, bunun normali-kaç yaşındasın sen...'' diye baktı, baktı, baktı. Ben bozuldum; ehe mehe, çok tatlısın, dayanamadım, tamam tamam yok bir şey diye kaçtım mutfağa. Elimle kavgaya tutuştum, ''çok tatlısın amk hııı'' diye küfür ettim kendime, bir daha yapmayacağıma ve bozulduğumu belli etmeyeceğime yeminler edip kendimi ve en çok da onu cezalandırdım.. :) Öyle işte, bu da böyle bir anım.
Neyse şimdi soruyorum size Romalılar: Yorumunuz nedir bu olaya, size yapılsa tepkiniz ne olur, yapar mısınız? Ve kaç kardeşsiniz? (sessizce genelleyeceğim çaktırmayalım.)
Tam yaşadığım rahatlama ve tarık akan munzırlığında kahkahamın ilk harfleri ağzımdan çıkıyordu ki, bedenini hiç kıpırdatmadan ve yüzüne savrulan saçlarını çekmeden dönüp tokat yemiş şaşkınlığındaki gözleriyle ''ne kadar salak salak işler yapıyorsun ya, hayır komik mi, bunun normali-kaç yaşındasın sen...'' diye baktı, baktı, baktı. Ben bozuldum; ehe mehe, çok tatlısın, dayanamadım, tamam tamam yok bir şey diye kaçtım mutfağa. Elimle kavgaya tutuştum, ''çok tatlısın amk hııı'' diye küfür ettim kendime, bir daha yapmayacağıma ve bozulduğumu belli etmeyeceğime yeminler edip kendimi ve en çok da onu cezalandırdım.. :) Öyle işte, bu da böyle bir anım.
Neyse şimdi soruyorum size Romalılar: Yorumunuz nedir bu olaya, size yapılsa tepkiniz ne olur, yapar mısınız? Ve kaç kardeşsiniz? (sessizce genelleyeceğim çaktırmayalım.)
Nasıldır oralar biraz anlatabilir mi? Yüksek lisansı orada yapmak nasıl bir fikir? Dil faktörü nasıl etkiliyor? Lehçe öğrenmek zor diyorlar. İnsanları nasıl?
Birkaç gündür tinder'da lokasyonu oraya çevirdim bu yüksek lisans düşüncesi için. Sürekli çok güzel kızlarla match alıyorum. 2 günde 20 match aldım ve yarısından çoğu Türkiye'de bana bakmayacak tipten.
Hem yüksek lisans hem de bir evlilik yapıp geleyim diyorum. :)
Birkaç gündür tinder'da lokasyonu oraya çevirdim bu yüksek lisans düşüncesi için. Sürekli çok güzel kızlarla match alıyorum. 2 günde 20 match aldım ve yarısından çoğu Türkiye'de bana bakmayacak tipten.
Hem yüksek lisans hem de bir evlilik yapıp geleyim diyorum. :)
bir arkadaşımın kitabı için birkaç saat vakit ayırdım, hiç önemli değil elbette ancak kitabının çıktığını başka yerden öğreniyorum, bana bi imzalı kopasını gönderme inceliğinde bulunmadı. biraz incindim. çok mu abartıyorum
? yani ben olsam kesin gönderirdim..
? yani ben olsam kesin gönderirdim..
yalnızlık hissettiğim için işlerimi yapasım gelmiyor. canım sıkılıyor. birsürü işim var normalde hiçbirini yapmak istemiyorum. yaşayamıyorum. internetten anonim kalmakta ısrar eder ya da aramdaki buzları eritemediğim insanlarla tanışıyorum. o boşluk dolmuyor. zaman geçiyor. yaşlanıyoruz işte. of
eridi gitti ya hepsi benim dışarı çıkmaya çıkmaya öyle çok sosyal medya hesabım da yoktu işte milleti arardım falan.
şimdi ayda bir anca belki bir telefon a falan düştü.
şimdi ayda bir anca belki bir telefon a falan düştü.
Çok uzun zamandır issizdim ve çok istediğim bir yerde Nisan ayında ise başlıyorum.
Ama bir anksiyete aldı başını gidiyor.
Ya yapamazsam ya karistirirsam ya yöneticim çok uyuz biri çıkarsa...
Bı silkeleyin beni ya
Ama bir anksiyete aldı başını gidiyor.
Ya yapamazsam ya karistirirsam ya yöneticim çok uyuz biri çıkarsa...
Bı silkeleyin beni ya
hep sb yazmak istemiştim
sb
sb
Ev yok, araba yok.
Sizce anormal bir durum mudur?
Sizce anormal bir durum mudur?
Ekşideki başlığı görünce aklıma geldi, mesela biriyle tanıştınız;
1- Aldığı maaş, yaptığı iş onunla evlenmenizde pozitif yada negatif etki eder mi?
2- Aldığı maaştan vs bağımsız olarak, ödemesi gereken yüklü bir miktar (mesela 300 bin TL) borcu olsa bu durum evlenmenize engel olur mu?
(Borç kumar vs. gibi bir borç olmayıp, ev araba tarzı da değil. Misal bitirdiği özel üniversitenin ücreti yada hasta bir aile bireyinin yüklü hastane masrafı gibi)
1- Aldığı maaş, yaptığı iş onunla evlenmenizde pozitif yada negatif etki eder mi?
2- Aldığı maaştan vs bağımsız olarak, ödemesi gereken yüklü bir miktar (mesela 300 bin TL) borcu olsa bu durum evlenmenize engel olur mu?
(Borç kumar vs. gibi bir borç olmayıp, ev araba tarzı da değil. Misal bitirdiği özel üniversitenin ücreti yada hasta bir aile bireyinin yüklü hastane masrafı gibi)
5 yıldır sevgiliydik. 5 ay oldu o gideli. hala her gün ağlıyorum. eskiden hiç ağlamazdım, hiç ama. ayrıldıktan sonra rutin oldu ağlamak. odamda ağlıyorum, ev arkadaşım yoksa salonda, ya da tek başıma yolda yürürken.. ofiste bile ağlıyorum sessiz sessiz, bir yandan iş yapıyorum bir yandan gözlerimi siliyorum. bu acınası halime üzülüp daha çok ağlıyorum.
arkadaşlarımın yanında iyiyim ama. onlara sorsanız; oo çok iyi atlattım ve bana helal olsun. çok neşeliyim, konuşuyorum, planlar yapıyoruz, içiyoruz, gülüyoruz. ama kimse yokken hep kötüyüm. bir ben biliyorum içimdeki boşluğu. kedilerime sarılıyorum biraz doldurur diye, iyi mi geliyor daha mı çok üzüyor anlayamıyorum.
yani, insanların sevdikleri zamansızca ölüyor bazen. biliyorum benim yaşadığımdan çok daha büyük acılar var, ama işte benim de çok canım acıyor. bu acı geçiyor mu? nasıl geçiyor?
arkadaşlarımın yanında iyiyim ama. onlara sorsanız; oo çok iyi atlattım ve bana helal olsun. çok neşeliyim, konuşuyorum, planlar yapıyoruz, içiyoruz, gülüyoruz. ama kimse yokken hep kötüyüm. bir ben biliyorum içimdeki boşluğu. kedilerime sarılıyorum biraz doldurur diye, iyi mi geliyor daha mı çok üzüyor anlayamıyorum.
yani, insanların sevdikleri zamansızca ölüyor bazen. biliyorum benim yaşadığımdan çok daha büyük acılar var, ama işte benim de çok canım acıyor. bu acı geçiyor mu? nasıl geçiyor?
abim evli. kız kardeşim, küçük kardeşim ve ben ve anne babamla yaşıyoruz. kız kardeşim ve annem sürekli kavga eder, ikisinin de psikolojileri iyi değil. ben 26, kardeşim 21 yaşında.
az önce abim ve karısı geldi, kız kardeşim abime ağlamış odasında annemi şikayet etmiş. hepsi birden anneme yüklendiler birden, ne biçim kadınsın, hastasın, iğrençsin, kötüsün demeye başladılar. ben odamdayım müdahale etmedim.
gittiler sonra, annem deli gibi ağlıyor hala.
ben bu abimi de karısını da çocuklarını da hiç sevmem, karısını aldattı zaten şerefsizin biri. geldiklerinde de pek muhattap olmam, hoş geldin falan sadece, çocuklarını da sevmem odamda otururum geldiklerinde.
şimdi o dedikleri içimde kaldı. onlar gitti sıkıntısını biz çekeceğiz şimdi. tartıştıkları şeyler de değişmesi mümkün olmayan şeyler. böyle gelmiş böyle gider. o lafları etti diye hiçbir şey değişmeyecek yani, evde huzursuzluk olacak durduk yere.
şimdi ben bu abime açıp sövsem, bir vursam ölürsün zaten hasta, sakatın tekisin desem, bütün ilişkileri koparsam, hatta karısını aldattığını da söylesem ben çok mutlu olurum. onlarla bir daha muhattap olmamak hayatımda bir şeyi değiştirmez. ama bu küslük ömür boyu sürecek, değişme, düzelme şansı yok.
siz olsanız sessiz mi kalırdınız yoksa bitirir miydiniz her şeyi? bu içimde kalırsa baya dert edeceğim kendime.
az önce abim ve karısı geldi, kız kardeşim abime ağlamış odasında annemi şikayet etmiş. hepsi birden anneme yüklendiler birden, ne biçim kadınsın, hastasın, iğrençsin, kötüsün demeye başladılar. ben odamdayım müdahale etmedim.
gittiler sonra, annem deli gibi ağlıyor hala.
ben bu abimi de karısını da çocuklarını da hiç sevmem, karısını aldattı zaten şerefsizin biri. geldiklerinde de pek muhattap olmam, hoş geldin falan sadece, çocuklarını da sevmem odamda otururum geldiklerinde.
şimdi o dedikleri içimde kaldı. onlar gitti sıkıntısını biz çekeceğiz şimdi. tartıştıkları şeyler de değişmesi mümkün olmayan şeyler. böyle gelmiş böyle gider. o lafları etti diye hiçbir şey değişmeyecek yani, evde huzursuzluk olacak durduk yere.
şimdi ben bu abime açıp sövsem, bir vursam ölürsün zaten hasta, sakatın tekisin desem, bütün ilişkileri koparsam, hatta karısını aldattığını da söylesem ben çok mutlu olurum. onlarla bir daha muhattap olmamak hayatımda bir şeyi değiştirmez. ama bu küslük ömür boyu sürecek, değişme, düzelme şansı yok.
siz olsanız sessiz mi kalırdınız yoksa bitirir miydiniz her şeyi? bu içimde kalırsa baya dert edeceğim kendime.
Yarın sabah online görüşmem olacak iş için. Kabul edilirsem çok büyük bir fırsat ama aşırı heyecanlı ve gerginim ilk online iş görüşmem olacak. İnananların duasına inanmayanların güzel dileklerine ihtiyacım var şimdiden teşekkür ederim <3
selamlar,
bugün böyle hareketsiz adamlardan çok başlık açıldı, ben de derdimi açayım. evet sorum başlıkla... yani hayattan duygusal olarak beklentisini tüketmiş, zaruri ihtiyaçları dışında bilgisayarın başından kalkmayan, konuştuğunda ya sarkazm yapan ya da ümitsiz gelecekten bahseden, 2 ayda bir artık durumundan sıkılıp hareketlenen sonra eski haline geri dönen, tasarruf yapmak için keyif alacağı aktivitelere bahane bulan bir adamı kurtarmak gibi bir vazifem var mı? "iyi günde kötü günde"deki kötü gün bu mu, yani onun depresif halini tolere etmek mi? şahsen aile bütünlüğümüz bozulacak olsa bile (boşanmaktan bahsetMİyorum) ben kendi yolumu çizmeliyim gibi hissediyorum. zira ömür geçiyor ve ben 5 yılımı yüzümü ona dönerek, kendimi dış dünyaya kapatarak geçirdim. benim yapım da içedönük ama bu kadarı fazla geliyor.
bugün böyle hareketsiz adamlardan çok başlık açıldı, ben de derdimi açayım. evet sorum başlıkla... yani hayattan duygusal olarak beklentisini tüketmiş, zaruri ihtiyaçları dışında bilgisayarın başından kalkmayan, konuştuğunda ya sarkazm yapan ya da ümitsiz gelecekten bahseden, 2 ayda bir artık durumundan sıkılıp hareketlenen sonra eski haline geri dönen, tasarruf yapmak için keyif alacağı aktivitelere bahane bulan bir adamı kurtarmak gibi bir vazifem var mı? "iyi günde kötü günde"deki kötü gün bu mu, yani onun depresif halini tolere etmek mi? şahsen aile bütünlüğümüz bozulacak olsa bile (boşanmaktan bahsetMİyorum) ben kendi yolumu çizmeliyim gibi hissediyorum. zira ömür geçiyor ve ben 5 yılımı yüzümü ona dönerek, kendimi dış dünyaya kapatarak geçirdim. benim yapım da içedönük ama bu kadarı fazla geliyor.
İş sebebiyle doğup büyüdüğüm şehri terk ettim. 2 senedir kariyer anlamında her şey olumlu gitti belki ama iş dışındaki hayatım bir hapishane hayatından farksız, olay covid'ten bağımsız olarak böyle. Zaten asosyalliğe yatkın birisiyim.
Her geçen gün korkunç bir yalnızlığa batıyorum. Bu kadar bireyselleştiğim bir dönem olmamıştı.
40 yıl daha yaşasam muhtemelen her gün aynı şeyleri yapmaya devam edeceğim ve bunun düşüncesi bile beni çıldırtıyor.
Ailemden uzağım, arkadaşım yok, sevgilim yok, ev ile iş arasında mekik dokuyorum sadece. İş arkadaşlarıma mecburen katlanıyor, açmayan muhabbetlerine zoraki dahil oluyorum. Her gün tıpatıp aynı. Kafamdan işi atamıyorum çünkü dikkat dağıtacak bir unsur yok hayatımda. Akşam için veya hafta sonu için planının olmaması çok boktan bir durum.
Hobilerim hep bireysel şeyler. Aktivitelerim: evden çıkmamak, Youtube'da entelektüel içerik izlemek, ekşi ve reddit okumak, lol oynamak, bazen dizi izlemek, bazen enstrüman çalmak, bazen de kitap okumak, ha bir de her gün fiks mastürbasyon yapmak.
Bir yandan sosyalleşen insanları kıskanıyor, öte yandan sosyalleşme fırsatlarını elimin tersiyle itiyorum. Muhabbetlerin çoğu sarmıyor. İnsanlarla tanışmak yorucu. Ben de sıkıcı birisiyim.
Kariyer için kendimi paraladım, şu an iyi bir şirkette Türkiye ortalamasının üstünde bir gelirim var ancak faydası yok, ev ve araba dışında istediğim birçok şeyi alabiliyorum ama motivasyonun ne derseniz cidden yok. Dışarıdan baktığınızda gıpta edersiniz ama mutsuzum. Mutsuz olduğum için deli gibi para harcıyorum. O kadar yatay seyrediyor ki hayatımın nabzı, yeni beklentiler yaratıyorum kendime bu şekilde.
Lanet olası bir dibe vuruş hikayesi benimki yemin ediyorum.
İflah olmaz bir kötümser olduğumu düşünüyorum.
İçinde yaşadığım dünya düzeninin tüm kabul görmüş mekanizmalarını bir bir reddediyorum.
Varlığımın bir hata olabileceğine kafayı yormaya başladım.
Beni bu bok çukurundan kurtaracak bir çıkış yolu arıyorum.
Her geçen gün korkunç bir yalnızlığa batıyorum. Bu kadar bireyselleştiğim bir dönem olmamıştı.
40 yıl daha yaşasam muhtemelen her gün aynı şeyleri yapmaya devam edeceğim ve bunun düşüncesi bile beni çıldırtıyor.
Ailemden uzağım, arkadaşım yok, sevgilim yok, ev ile iş arasında mekik dokuyorum sadece. İş arkadaşlarıma mecburen katlanıyor, açmayan muhabbetlerine zoraki dahil oluyorum. Her gün tıpatıp aynı. Kafamdan işi atamıyorum çünkü dikkat dağıtacak bir unsur yok hayatımda. Akşam için veya hafta sonu için planının olmaması çok boktan bir durum.
Hobilerim hep bireysel şeyler. Aktivitelerim: evden çıkmamak, Youtube'da entelektüel içerik izlemek, ekşi ve reddit okumak, lol oynamak, bazen dizi izlemek, bazen enstrüman çalmak, bazen de kitap okumak, ha bir de her gün fiks mastürbasyon yapmak.
Bir yandan sosyalleşen insanları kıskanıyor, öte yandan sosyalleşme fırsatlarını elimin tersiyle itiyorum. Muhabbetlerin çoğu sarmıyor. İnsanlarla tanışmak yorucu. Ben de sıkıcı birisiyim.
Kariyer için kendimi paraladım, şu an iyi bir şirkette Türkiye ortalamasının üstünde bir gelirim var ancak faydası yok, ev ve araba dışında istediğim birçok şeyi alabiliyorum ama motivasyonun ne derseniz cidden yok. Dışarıdan baktığınızda gıpta edersiniz ama mutsuzum. Mutsuz olduğum için deli gibi para harcıyorum. O kadar yatay seyrediyor ki hayatımın nabzı, yeni beklentiler yaratıyorum kendime bu şekilde.
Lanet olası bir dibe vuruş hikayesi benimki yemin ediyorum.
İflah olmaz bir kötümser olduğumu düşünüyorum.
İçinde yaşadığım dünya düzeninin tüm kabul görmüş mekanizmalarını bir bir reddediyorum.
Varlığımın bir hata olabileceğine kafayı yormaya başladım.
Beni bu bok çukurundan kurtaracak bir çıkış yolu arıyorum.
Belki kafamda büyütüyorum ama şu hayatta hiçbir hayalim yok, hayal edecek yaşı da geçtim.Gerçeklerle yüzleşiyorum, radyo tv sinema gibi boktan bir bölümden mezunum.Doğru düzgün bir işim yok, polisliğe hazırlanıyorum ama hiçbir şekilde polis olmak istemiyorum, hakkını arayanlara sırf birinin işine gelmiyor diye gaz bombası sallamak istemiyorum.Her zaman fark yaratacak bir şeyler yapmak isterdim, bazı geceler bu ülkeyi kuranlara olan borcumu nasıl ödeyeceğim diye düşüncelere dalıyorum.Biraz abartı gelebilir ama gerçekten öyle.Kendimi hep güçsüz, umutsuz, depresif hissediyorum.Dertlerimi bazen büyütüyormuşum gibi geliyor, hastalıklarla, açlıkla, evsizlikle mücadele eden insanlar varken böyle şeyleri düşünmem şımarıklık mı sizce? Düşünceler içinde kayboluyorum.Bir şey yazmanıza gerek yok, kimseyle konuşamadığım için içimi dökmek istedim, sanırım bir psikoloğa ihtiyacım var.Hadi eyv.
İyi akşamlar.
Konu biraz uzun ve sıkıcı gelebilir ama kimseye anlatamayacağım bir şey olduğu için içimi size dökmek ve fikrinizi almak istiyorum.
Üniversiteden, yaklaşık 9 senedir tanıdığım bir arkadaşım var; her yönüyle sevdiğim, ne yaparsa yapsa kredisi bende bitmeyen, aşktan öte, kardeşlikten daha derin bir ilişkimin olduğu biri. Öyle sıcak yakınlığımız var ki benim çevremde kendisini bilmeyen, onun çevresinde de beni bilmeyen yok. Kendisine Ali diyelim.
Bir de yine okuldan ortak arkadaşımız var, adına Mehmet diyelim. Ne yaparsak yapalım hep üçümüz yapıyor, takılıyorduk. Mehmet, iki sene önce kendi çevresinden bir kızla ciddi bir şey düşünüyordu ve birkaç hafta birbirlerini tanıma evresindelerdi. Kıza da Ayşe diyelim. Bu süreçte, Ali'nin ofisinde kadın eleman arandığı için Ali, Mehmet'e "Senin Ayşe bizim ofiste çalışsın iş arıyorsa eğer." diyor ve Ayşe Ali'nin ofisinde çalışmaya başlıyor. Bu çalışma süresince Mehmet ile Ayşe birbirleri için uyumlu olmadıklarını anlıyorlar ve ayrılıyorlar. Ayşe hala Ali'nin ofisinde çalışmaya devam ediyor ama Ali'ye de Mehmet'in gözü önünde kur yapıyor devamlı. Sona, Ayşe Mehmet'in kuzeniyle çıkmaya başlıyor. Aradan bir erkek daha geçiyor ve Ali'ye yavşamaya başlıyor. Ben en başından beri Ali'yi uyarıyorum bu kız sağlam pabuç değil ve hepsinden öte en yakın ortak arkadaşımızın eski çıktığı, sana yakışmaz diyorum vs. En başta bir tehlike gözükmüyor ama sonraları Ali bana hep "Bu kız bana ofiste rahat vermiyor, devamlı bedensel temasta bulunacak ucuz şeyler yapıyor. Ya ben işten çıkacağım ya da askere gideceğim." diyor. Sonunda hem işten çıkıyor hem askere gidiyor. Kız oraya bile gidiyor Ali için. Ali bana her defasında olumsuz yanıt verdiğini ve kızın kendisini artık engellediğini söylüyor vs. Sonra askerden dönünce kız yine rahat vermiyor ve Ayşe'nin hala Ali'nin ofisine gittiğini öğreniyorum bir şekilde. Ali bana her defasında "Bana sen engel ol, hep ikimiz buluşalım ki o cesaret edemesin. Çünkü ben ona senin onu sevmediğini, eğer aramızda bir şey olduğunu sezerse Mehmet'e söyleyeceğini ve bunun sonucunda da iki dostumu birden kaybedeceğimi söyledim. Arkadaş olarak kalalım, ileri gitmesin dedim. Bu yüzden sen bana hep destek ve engel ol bu konuda." diye her defasında benden destek istiyor. Ben artık aralarında bir şey yok, sadece arkadaşlık olarak biliyordum. Ama geçen Ali'nin doğum günüydü. Whatsapp durumuma Ali'nin doğum günün kutladığım bir şey paylaştım ama aradan kısa bir süre sonra bir de baktım ki Ayşe de Ali ile beraber gittikleri, yanak yanağa gezdikleri eski fotoğraflardan kolaj yapıp "iyi ki doğdun sevgili!" diye bir şey paylaşmış. Ben şok oldum çünkü böyle bir şey beklemiyordum. Ama eski fotoğraflar hep iki senelik fotoğraflardı, büyük ihtimalle sadece ben engelini ortadan kaldırmak için durumu ben göreyim diye gizliliği sadece bana açık olarak paylaşmış olabilirdi. Ali'ye Whatsapp durumunun görüntülerini atıp ironi olarak "Allah tamamına erdirsin" yazdım ama cevap gelmedi. Kıza da yazdım. Kız da "Teşekkür ederim. İlişkimizin gizli kalmasını istemiştik. Bilmiyor muydun yoksa?" diye cevap yazdı. ben yine Ali'yi aradım ama bakmadı.
Sonra ertesi gün bana "Ayşe ile ne konuştuysanız ekran görüntüsünü at bana" dedi, o iki cümlelik ekran görüntüsünü attım. Sonra bir daha konuşmadık. Aradım, bakmadı. Ertesi günü Ayşe Whatsapp durumunda doğum günü pastası ve mum ışığında bir kutlama fotoğrafı atmış tekrar. Bu sefer fotoğraf yeniydi, maskeleri vardı çünkü. Sonra Ali'yi tekrar aradım. Bakmadı, Whatsapp'tan hayal kırıklığına uğradığımı ve gerçekten sevgili olup olmadıklarını sordum. O da bana "Sen bu soruyu bana sormak için geç kaldın, gittin arkamdan iş çeviren birini muhatap aldın. Dostluğumuzu zedeledin, bana ihanet ettin. Seneler sonra ilk kez böyle bir ihanetle karşılaşıyorum." diye cevap yazdı. Ben de "Arkandan iş çeviren birini tebrik etmek için mi kutlama yapıyordun? Nikah masasında mı öğrenecektim? Kraldan çok kralcı olduğum için özür dilerim. Size gerçekten mutluluklar dilerim." dedim. O zamandan bu yana konuşmuyoruz. Sadece aradan bir hafta geçti, bana iki akşamda bir "Oyun oynayalım" diye mesaj atıyor (beraber oynadığımız bilgisayar oyunu için).
Bu akıl tutulmasına, ortak arkadaşımıza yapılan ihanete (ki her ne kadar Mehmet artık evli ama yine de yanlış değil mi?), bu basit kıza gönül vermesine, bana "Sen bana engel ol" derken bir yandan da zaten yapacağını çoktan yapmasına, beni saçma sapan bir şeyle suçlayarak olayı asıl noktasından çıkarmasına, buluşalım istediğim her anı zaten diğeriyle doldurup "Benim pek keyfim yok." diyerek beni geçiştirdiği gerçeğine deli oluyorum. Hani çok sevdiğiniz biri için en iyisini istersiniz ya, ben de o sebeple üzülüyorum. Onun mutluluğu benim mutluluğum, onun hüznü benim hüznümdü çünkü.
Ben abartıyor muyum? Kızgın, kırgın olmakta haklı mıyım?
Konu biraz uzun ve sıkıcı gelebilir ama kimseye anlatamayacağım bir şey olduğu için içimi size dökmek ve fikrinizi almak istiyorum.
Üniversiteden, yaklaşık 9 senedir tanıdığım bir arkadaşım var; her yönüyle sevdiğim, ne yaparsa yapsa kredisi bende bitmeyen, aşktan öte, kardeşlikten daha derin bir ilişkimin olduğu biri. Öyle sıcak yakınlığımız var ki benim çevremde kendisini bilmeyen, onun çevresinde de beni bilmeyen yok. Kendisine Ali diyelim.
Bir de yine okuldan ortak arkadaşımız var, adına Mehmet diyelim. Ne yaparsak yapalım hep üçümüz yapıyor, takılıyorduk. Mehmet, iki sene önce kendi çevresinden bir kızla ciddi bir şey düşünüyordu ve birkaç hafta birbirlerini tanıma evresindelerdi. Kıza da Ayşe diyelim. Bu süreçte, Ali'nin ofisinde kadın eleman arandığı için Ali, Mehmet'e "Senin Ayşe bizim ofiste çalışsın iş arıyorsa eğer." diyor ve Ayşe Ali'nin ofisinde çalışmaya başlıyor. Bu çalışma süresince Mehmet ile Ayşe birbirleri için uyumlu olmadıklarını anlıyorlar ve ayrılıyorlar. Ayşe hala Ali'nin ofisinde çalışmaya devam ediyor ama Ali'ye de Mehmet'in gözü önünde kur yapıyor devamlı. Sona, Ayşe Mehmet'in kuzeniyle çıkmaya başlıyor. Aradan bir erkek daha geçiyor ve Ali'ye yavşamaya başlıyor. Ben en başından beri Ali'yi uyarıyorum bu kız sağlam pabuç değil ve hepsinden öte en yakın ortak arkadaşımızın eski çıktığı, sana yakışmaz diyorum vs. En başta bir tehlike gözükmüyor ama sonraları Ali bana hep "Bu kız bana ofiste rahat vermiyor, devamlı bedensel temasta bulunacak ucuz şeyler yapıyor. Ya ben işten çıkacağım ya da askere gideceğim." diyor. Sonunda hem işten çıkıyor hem askere gidiyor. Kız oraya bile gidiyor Ali için. Ali bana her defasında olumsuz yanıt verdiğini ve kızın kendisini artık engellediğini söylüyor vs. Sonra askerden dönünce kız yine rahat vermiyor ve Ayşe'nin hala Ali'nin ofisine gittiğini öğreniyorum bir şekilde. Ali bana her defasında "Bana sen engel ol, hep ikimiz buluşalım ki o cesaret edemesin. Çünkü ben ona senin onu sevmediğini, eğer aramızda bir şey olduğunu sezerse Mehmet'e söyleyeceğini ve bunun sonucunda da iki dostumu birden kaybedeceğimi söyledim. Arkadaş olarak kalalım, ileri gitmesin dedim. Bu yüzden sen bana hep destek ve engel ol bu konuda." diye her defasında benden destek istiyor. Ben artık aralarında bir şey yok, sadece arkadaşlık olarak biliyordum. Ama geçen Ali'nin doğum günüydü. Whatsapp durumuma Ali'nin doğum günün kutladığım bir şey paylaştım ama aradan kısa bir süre sonra bir de baktım ki Ayşe de Ali ile beraber gittikleri, yanak yanağa gezdikleri eski fotoğraflardan kolaj yapıp "iyi ki doğdun sevgili!" diye bir şey paylaşmış. Ben şok oldum çünkü böyle bir şey beklemiyordum. Ama eski fotoğraflar hep iki senelik fotoğraflardı, büyük ihtimalle sadece ben engelini ortadan kaldırmak için durumu ben göreyim diye gizliliği sadece bana açık olarak paylaşmış olabilirdi. Ali'ye Whatsapp durumunun görüntülerini atıp ironi olarak "Allah tamamına erdirsin" yazdım ama cevap gelmedi. Kıza da yazdım. Kız da "Teşekkür ederim. İlişkimizin gizli kalmasını istemiştik. Bilmiyor muydun yoksa?" diye cevap yazdı. ben yine Ali'yi aradım ama bakmadı.
Sonra ertesi gün bana "Ayşe ile ne konuştuysanız ekran görüntüsünü at bana" dedi, o iki cümlelik ekran görüntüsünü attım. Sonra bir daha konuşmadık. Aradım, bakmadı. Ertesi günü Ayşe Whatsapp durumunda doğum günü pastası ve mum ışığında bir kutlama fotoğrafı atmış tekrar. Bu sefer fotoğraf yeniydi, maskeleri vardı çünkü. Sonra Ali'yi tekrar aradım. Bakmadı, Whatsapp'tan hayal kırıklığına uğradığımı ve gerçekten sevgili olup olmadıklarını sordum. O da bana "Sen bu soruyu bana sormak için geç kaldın, gittin arkamdan iş çeviren birini muhatap aldın. Dostluğumuzu zedeledin, bana ihanet ettin. Seneler sonra ilk kez böyle bir ihanetle karşılaşıyorum." diye cevap yazdı. Ben de "Arkandan iş çeviren birini tebrik etmek için mi kutlama yapıyordun? Nikah masasında mı öğrenecektim? Kraldan çok kralcı olduğum için özür dilerim. Size gerçekten mutluluklar dilerim." dedim. O zamandan bu yana konuşmuyoruz. Sadece aradan bir hafta geçti, bana iki akşamda bir "Oyun oynayalım" diye mesaj atıyor (beraber oynadığımız bilgisayar oyunu için).
Bu akıl tutulmasına, ortak arkadaşımıza yapılan ihanete (ki her ne kadar Mehmet artık evli ama yine de yanlış değil mi?), bu basit kıza gönül vermesine, bana "Sen bana engel ol" derken bir yandan da zaten yapacağını çoktan yapmasına, beni saçma sapan bir şeyle suçlayarak olayı asıl noktasından çıkarmasına, buluşalım istediğim her anı zaten diğeriyle doldurup "Benim pek keyfim yok." diyerek beni geçiştirdiği gerçeğine deli oluyorum. Hani çok sevdiğiniz biri için en iyisini istersiniz ya, ben de o sebeple üzülüyorum. Onun mutluluğu benim mutluluğum, onun hüznü benim hüznümdü çünkü.
Ben abartıyor muyum? Kızgın, kırgın olmakta haklı mıyım?
sami babacan, kadıköyde bir evsiz, arada görüyordum kadıköyde gezerken, az önce soğukta donarak öldüğünü duydum. geçen gün de cebinden simit çıkararak açım diye ağlayan bir adama denk gelmiştim.
kendimi bu insanların çocukluğunu düşünerek buluyorum genelde, 8-9 yaşlarında hayal ediyorum, herşeyden habersiz bir çocuk olarak. ailesi belki yine fakirdi, ama çocuk aklıyla farkında değillerdi belki de, gülüp oynamaya çalışıyorlardı herşeye rağmen, çocukluklarını bir şekil yaşamaya çalışıyorlardı.
bu çocuk büyüyünce aç kalacak, sami abi gibi soğukta donacak. 8-9 yaşındaki halini düşünürken kenarda bu gerçeklerden habersiz olduğunu kuruyorum kafamda sürekli, aslında soğukta donan kişi ve aç kalan kişi 40-50'li yaşlarında değil de o 8-9 yaşındaki çocukmuş gibi. acayip canımı sıkıyor sizce ben mal mıyım kendimi dolaylı şekilde üzüyorum sürekli?
kendimi bu insanların çocukluğunu düşünerek buluyorum genelde, 8-9 yaşlarında hayal ediyorum, herşeyden habersiz bir çocuk olarak. ailesi belki yine fakirdi, ama çocuk aklıyla farkında değillerdi belki de, gülüp oynamaya çalışıyorlardı herşeye rağmen, çocukluklarını bir şekil yaşamaya çalışıyorlardı.
bu çocuk büyüyünce aç kalacak, sami abi gibi soğukta donacak. 8-9 yaşındaki halini düşünürken kenarda bu gerçeklerden habersiz olduğunu kuruyorum kafamda sürekli, aslında soğukta donan kişi ve aç kalan kişi 40-50'li yaşlarında değil de o 8-9 yaşındaki çocukmuş gibi. acayip canımı sıkıyor sizce ben mal mıyım kendimi dolaylı şekilde üzüyorum sürekli?
elbette herkes özlüyordur sevgilisini/eşini ama örneğin ben haftada 3 gün ofise gidiyorum, eşim de genelde 5 gün evden çalışıyor. hafta sonları beraberiz ve akşamları da 6dan sonra beraberiz. aslında böyle nöbetlerle çalışan ve denk gelemeyen çiftlerden değiliz ama eve gittiğimde çok özlemiş oluyorum ve hatta gün içinde de sarılma, öpme ihtiyacı duyup özlemin başıma vurduğu oluyor :D biraz okudum benim gibi hisseden başka başka insanlar da var. sizde durumlar nasıl?
hic ulan kafayi yiyecegim, cok yalnizim seklinde dusundugunuz oluyor mu? sirf bu yuzden bir arkadasinizla veya tanimadiginiz bir ev arkadasiyla yasamaya basladiginiz oldu mu? yalniz 3-5 kisiyle degil de en fazla 1 kisiyle. yani 2 oda 1 salon bir evden bahsediyorum.
sorum video dolayısıyla önce izmirlilere ama her kentin yakışıklıları, güzelleri cevaplayabilir.
Özelemedik mi? şöyle maskesiz, istediğimiz yere gitmeyi, gece hayatını, yiyip içmeyi, gezip tozmayı, yaz gecelerini, yaz aşklarını, ilk aşklarımızı, sevgilimizin elini tutup sahilde içmeyi, çimlere uzanmayı, sabahlamayı, o son birayı içmeyi özlemedik mi?
Öneri: dileyemeden cevap vermeyin
www.youtube.com
Özelemedik mi? şöyle maskesiz, istediğimiz yere gitmeyi, gece hayatını, yiyip içmeyi, gezip tozmayı, yaz gecelerini, yaz aşklarını, ilk aşklarımızı, sevgilimizin elini tutup sahilde içmeyi, çimlere uzanmayı, sabahlamayı, o son birayı içmeyi özlemedik mi?
Öneri: dileyemeden cevap vermeyin
www.youtube.com

Merhaba arkadaşlar,
eminim ki benim gibi düşünen, hisseden pek çok kişi vardır. Son zamanlarda içinde bulunduğumuz durumun da etkisiyle ne sosyalleşebiliyoruz ne sevdiklerimizle ne arkadaşlarımızla görüşebiliyoruz. Giderek büyüyor gibi hissediyorum yalnızlığımız, yalnızlığım. Yeni insanlar tanımak, farklı hayatlarda ortak paydalar yakalamak, sohbet muhabbet etmek ihtiyacı duyuyorum çok yoğun bir şekilde. Neler yapıyorsunuz? Nasıl başarıyorsunuz bunu? Kimseyle durup dururken muhabbet kurulmuyor, e evdeyken de pek sosyalleşilemiyor malumunuz. Nedir önerileriniz, sizler nereden nasıl tanışıp muhabbet ediyorsunuz?
NOT: tinder gibi uygulamalar kullanan birisi değilim, pek sıcak da bakmıyorum.
eminim ki benim gibi düşünen, hisseden pek çok kişi vardır. Son zamanlarda içinde bulunduğumuz durumun da etkisiyle ne sosyalleşebiliyoruz ne sevdiklerimizle ne arkadaşlarımızla görüşebiliyoruz. Giderek büyüyor gibi hissediyorum yalnızlığımız, yalnızlığım. Yeni insanlar tanımak, farklı hayatlarda ortak paydalar yakalamak, sohbet muhabbet etmek ihtiyacı duyuyorum çok yoğun bir şekilde. Neler yapıyorsunuz? Nasıl başarıyorsunuz bunu? Kimseyle durup dururken muhabbet kurulmuyor, e evdeyken de pek sosyalleşilemiyor malumunuz. Nedir önerileriniz, sizler nereden nasıl tanışıp muhabbet ediyorsunuz?
NOT: tinder gibi uygulamalar kullanan birisi değilim, pek sıcak da bakmıyorum.
Neredeyse bütün arkadaşlarım çıkarları uğruna benimle muhabbetini sürdürdüler ve fark ettiğim zaman iletişimimi kestim kendime daha fazla kötülük etmek istemediğim için... Hiçmi yok güvenilecek birileri artık? :(
Sevgili adayı Siirt'te görev yaptığı için oraya gidicem.25 Ocakta gidicem.Batman havaalanından o olacak onun için evine gidip sürpriz yapma imkanı da yok.Giderken yanımda bi hediye götürmem lazım ne götürsem bilemedim.Ben er kişiyim.Belki buradan birlikte güzel bir fikir çıkabiliriz diye yazmak istedim.
Teşekkürler şimdiden sayın duyurucular...
Edit: Doğum günü 27 ocakta.Onun evinde kalacağım için dışarıdan pasta filan da getirememem.
Teşekkürler şimdiden sayın duyurucular...
Edit: Doğum günü 27 ocakta.Onun evinde kalacağım için dışarıdan pasta filan da getirememem.
Er kişisi evli olmasına rağmen karşı cinse ilişki teklif ediyor (gönül+fiziksel)
Kadın kişisi reddediyor ,ama iletişime devam ediyor ( havadan sudan konuşuyorlar sadece)
Sonra bir yerlerde iş nedeni ile karşılaşıyorlar hatta aynı odada kalıyorlar.
Şimdide beraber çalışıyorlar ( bu bir rastlantı değil kadın kişisi er kişinin yanına çalışmaya gidiyor bilerek ve isteyerek)
Kadın kişisi, er kişisinin kişilik özelliklerinden nefret edip bi ton küfür saydırmasına rağmen, onu fiziksel ve gönül olarak arzuladığını söylüyor.
Kadın kişisi er kişisinin evli olduğunu biliyor hatta eşi ve çocukları ile tanıştığını söylüyor.
Abi bu nası bi dümen, benim midem bulanıyor bu kadın kişisi ''ee ne var bunda'' diyor.
Kadın kişisi beni arayıp bu olayları anlatınca nutkum tutuldu, tabi insanın arkadaşından gelmesi böyle bişey, en azından benim için şaşırtıcı bir durum. Bana göre böyle işler ters olduğu için kendisi ile birdahailetişime geçmeyeceğimi söyledim kibar bir dil ile.
''Bu kişiden kişiye değişir yargılamamalıyım'' diye mi düşünmeliydim ?
Bu arada lütfen kadınlar böyle erkekler şöyle demeyin olur mu? olayın cinsiyet ile ilgisi yok.
Kadın kişisi reddediyor ,ama iletişime devam ediyor ( havadan sudan konuşuyorlar sadece)
Sonra bir yerlerde iş nedeni ile karşılaşıyorlar hatta aynı odada kalıyorlar.
Şimdide beraber çalışıyorlar ( bu bir rastlantı değil kadın kişisi er kişinin yanına çalışmaya gidiyor bilerek ve isteyerek)
Kadın kişisi, er kişisinin kişilik özelliklerinden nefret edip bi ton küfür saydırmasına rağmen, onu fiziksel ve gönül olarak arzuladığını söylüyor.
Kadın kişisi er kişisinin evli olduğunu biliyor hatta eşi ve çocukları ile tanıştığını söylüyor.
Abi bu nası bi dümen, benim midem bulanıyor bu kadın kişisi ''ee ne var bunda'' diyor.
Kadın kişisi beni arayıp bu olayları anlatınca nutkum tutuldu, tabi insanın arkadaşından gelmesi böyle bişey, en azından benim için şaşırtıcı bir durum. Bana göre böyle işler ters olduğu için kendisi ile birdahailetişime geçmeyeceğimi söyledim kibar bir dil ile.
''Bu kişiden kişiye değişir yargılamamalıyım'' diye mi düşünmeliydim ?
Bu arada lütfen kadınlar böyle erkekler şöyle demeyin olur mu? olayın cinsiyet ile ilgisi yok.
yazilimciyim. isimden cok sikildim. kalitesiz bir urun ortaya cikardik bircok sebepten. urun kalitesinden de, kod kalitesinden de memnun degilim. calistigim insanlarin cogunlugu kaliteli is cikaracak kapasiteye sahip degildi, bir kismi baska projelere gonderildi, bir kismi sirketten ayrildi. bunlar arasinda iyi olanlar da vardi tabi ama azinlik. buyuk ekibimiz kuculdu, geriye ben ve pek de memnun olmadigim 2-3 kisi kaldi. ben de oyle cok iyi bir yazilimci degilim zaten, temelim saglam degil, mulakatlardan bu yuzden eleniyorum cogunlukla, ama fena is yapmadigimi dusunuyorum (feedbackler de o yonde). ama tech lead olabilecek biri de degilim ve bu isin buyuk bir kismi benim ustumde su an mecburen. esas tech lead'imiz daha genis ekibin tech lead'i durumunda su an ve bizim projeye eskisi gibi vakit ayiramiyor. benim de motivasyonum yok, beceriksizce yazilmis kodlar, duzgun test edilmemis, duzgun calismayan bir uygulama var elimde ve benim bu iste calisma istegim hic yok. o yuzden islerimi son ana kadar uzatiyorum hep. buna ragmen iyi calistigimi dusunuyor ekipteki yazilimci olmayanlar. acikca neredeyse calismadigimi soyleyince sasiriyorlar.
cok fazla yerle gorustum is icin. yurt disinda bircok yer, yurt icinde iyi bilinenlerin cogu, yurt disi merkezli turk sirketleri vs. cogunda teknik gorusmede veya davranissal (sorunlu biri degilim ama STAR teknigi sorularini cevaplayamiyorum pek, aklima anlatacak seyler gelmiyor) gorusmede takildim. kiminde verdikleri projeyi duzgun yapamadim ya da bunaldigim icin ozensiz yaptim. kimi yer maas beklentimi sorup bir daha donmedi ama onlar olucu bence. :) sona cok yaklastigim 2 yer oldu, biri hollanda, mid seviye buldular beni, vermeyi dusundukleri para vergi indirimi icin yeterli olmuyordu, benim de beklentimin altindaydi, hic teklif yapmadilar. digeri amerika merkezli bir turk sirketi, turkiye'de remote calisiyorlardi, dolar ile maas falan, tum asamalari gectim ama benden daha iyi birini bulduklarini soylediler. boylece onlar da olmadi.
teorik bilgimi artirmaya calisiyorum bir yandan ama asiri tembel ve motivasyonsuzum, kendi motivasyonumu kendim saglayamiyorum. o yuzden cok yavas ilerliyorum. bir daha is bulabilir miyim bilmiyorum artik. mecbur bulundugum sirketten emekli olacagim sanirim. ama dedigim gibi cok sikiliyorum, daha iyisini yapabilecegimi dusunuyorum ama motivasyon sorunum buyuk dert. cok fazla yerle gorusup hicbirinin olmamasi ise bikkinlik getirdi, artik basvuru bile yapmiyorum. bu isin icinden nasil cikacagimi bilmiyorum. beni ancak beraber calisip beni tanimis insanlar ise alir sanirim, ama cok cevrem de yok, yani o da zor.
bu da boyle bir ic dokme oldugundan gonul islerinde. yaklasik ne yapmam gerektigini biliyorum (teori calis, calisirken karsilastigin zorluklari ve nasil astigini not et, side project gelistir vs) ama bunlari yapacak motivasyonu hic saglayamadim ve saglayamam gibi geliyor.
bu arada ise almak isteyen olursa fullstack calisiyorum ama bundan sonra frontend olarak devam etmek istiyorum ve basvurularim da bu yonde oldu cok buyuk cogunlukla.
not: is aliskanligi ingilizce klavye kullaniyorum, kusuruma bakmayin.
cok fazla yerle gorustum is icin. yurt disinda bircok yer, yurt icinde iyi bilinenlerin cogu, yurt disi merkezli turk sirketleri vs. cogunda teknik gorusmede veya davranissal (sorunlu biri degilim ama STAR teknigi sorularini cevaplayamiyorum pek, aklima anlatacak seyler gelmiyor) gorusmede takildim. kiminde verdikleri projeyi duzgun yapamadim ya da bunaldigim icin ozensiz yaptim. kimi yer maas beklentimi sorup bir daha donmedi ama onlar olucu bence. :) sona cok yaklastigim 2 yer oldu, biri hollanda, mid seviye buldular beni, vermeyi dusundukleri para vergi indirimi icin yeterli olmuyordu, benim de beklentimin altindaydi, hic teklif yapmadilar. digeri amerika merkezli bir turk sirketi, turkiye'de remote calisiyorlardi, dolar ile maas falan, tum asamalari gectim ama benden daha iyi birini bulduklarini soylediler. boylece onlar da olmadi.
teorik bilgimi artirmaya calisiyorum bir yandan ama asiri tembel ve motivasyonsuzum, kendi motivasyonumu kendim saglayamiyorum. o yuzden cok yavas ilerliyorum. bir daha is bulabilir miyim bilmiyorum artik. mecbur bulundugum sirketten emekli olacagim sanirim. ama dedigim gibi cok sikiliyorum, daha iyisini yapabilecegimi dusunuyorum ama motivasyon sorunum buyuk dert. cok fazla yerle gorusup hicbirinin olmamasi ise bikkinlik getirdi, artik basvuru bile yapmiyorum. bu isin icinden nasil cikacagimi bilmiyorum. beni ancak beraber calisip beni tanimis insanlar ise alir sanirim, ama cok cevrem de yok, yani o da zor.
bu da boyle bir ic dokme oldugundan gonul islerinde. yaklasik ne yapmam gerektigini biliyorum (teori calis, calisirken karsilastigin zorluklari ve nasil astigini not et, side project gelistir vs) ama bunlari yapacak motivasyonu hic saglayamadim ve saglayamam gibi geliyor.
bu arada ise almak isteyen olursa fullstack calisiyorum ama bundan sonra frontend olarak devam etmek istiyorum ve basvurularim da bu yonde oldu cok buyuk cogunlukla.
not: is aliskanligi ingilizce klavye kullaniyorum, kusuruma bakmayin.
Daha önce bu sebeplerden defalarca kavga edilmiş, yine erkeğin güven sarsıcı hareketlerinden dolayı ayrılınmış. Ayrıldıktan sonra aradan epey zaman geçmiş(6ay) bu süreçte erkek yalan söyleme huyunu, öfke problemini vs kabullenip hatrı sayılır bir terapistle çoook uzun seanslar yapmış ve düzeldiğini iddia ediyor. Seanslara artık düzenli devam etmiyor, ilaç da kullanmamış ama terapist artık sık seanslara ihtiyacı olmadığını arada bir görüşmenin yeteceğini söylemiş.
Neyse, kız inanmıyor ama eski güzel günlerin hatrına düşman da olmak istemiyor çünkü 5 sene geçirmişler birlikte. Erkek her şeyi düzelttim, düzeltmeye devam edeceğim sana göstereceğim vs diyor ama kız belli seviyede görüşebiliriz, başka türlüsü artık olmaz diyor. Erkek ayrı kaldıkları süreçte mide kanamaları geçirdiğini, bir büyük trafik kazası atlattığını, arabanın çok büyük hasar aldığını(araba bir arkadaşının) kendisinin burnu kanamadan mucizevi bir şekilde kurtulduğunu söylüyor. “İstersen fotoları gösteririm” diyor. Kız gerek yok ne alaka fotoyu neden isteyeyim diyor.
Birkaç gün sonra erkek endoskopi yaptırıyor, kız istersen geleyim yalnız gitme diyor ama erkek kabul etmiyor. Endoskopi sonucunun iyi çıktığını söylüyor. Kız raporu bana da gönder diyor. Erkek bir ara gönderirim yanımda değil vs diyerek yaklaşık 1 ay göndermiyor, arada muhabbeti geçtikçe kız soruyor “aa unuttum, bulamadım, yarın atıyım” vs.
Kız sonunda patlıyor. Arabanın resimlerini de istiyor, endoskopiyi de. Adam “arabanın fotoları bende yok arkadaşımda vardı sordum ama atmadı” diyor. Sorduğun mesajın ss’sini at ozaman diyor kız. Adam atmıyor, gerekçesi “ehh çok fazlaymış bu kadarı”. Kız yalan söylüyosun diyor, adam inkarda. Endoskopi raporunu hastaneden yarın alıp atarım görürsün diyor(bugün güya ama ses yok)
Adamın derdi ne?
Kız psikopat mı, adam mı onu güvensiz hareketleriyle delirtmiş? Kız bi başkasına böyle şüpheler duymadığını söylüyor.
Adam tedavi olduğunu, güvenini tekrar kazanacağını vs. söylerken böyle bir şeyi yapması, bu yaşananlar karşısında en azından elinde ne varsa koşa koşa toplayıp kendini dürüst çıkarmak için kızın alnına çarpması gerekmez mi? İlişkileri tamamen kopacaksa da bunu yapması gerekmez miydi ?
Kız ne yapsın sizce? Merhametli davranmalı mı adamı kendi hayatına çok dokundurmadan, yoksa olabildiğince uzak mı kalmalı. (Adamın nerdeyse kimsesi yok, ailesiyle kalıyor ama dialog sıfır. Kazadan-endoskopiden hiçkimsenin haberi yok sadece kıza anlatmış adam. Bir de arabanın sahibi biliyor.)
Uzun oldu kusura bakmayın ama benim için çok önemli. Teşekkürler yorumlarınız için şimdiden.
Neyse, kız inanmıyor ama eski güzel günlerin hatrına düşman da olmak istemiyor çünkü 5 sene geçirmişler birlikte. Erkek her şeyi düzelttim, düzeltmeye devam edeceğim sana göstereceğim vs diyor ama kız belli seviyede görüşebiliriz, başka türlüsü artık olmaz diyor. Erkek ayrı kaldıkları süreçte mide kanamaları geçirdiğini, bir büyük trafik kazası atlattığını, arabanın çok büyük hasar aldığını(araba bir arkadaşının) kendisinin burnu kanamadan mucizevi bir şekilde kurtulduğunu söylüyor. “İstersen fotoları gösteririm” diyor. Kız gerek yok ne alaka fotoyu neden isteyeyim diyor.
Birkaç gün sonra erkek endoskopi yaptırıyor, kız istersen geleyim yalnız gitme diyor ama erkek kabul etmiyor. Endoskopi sonucunun iyi çıktığını söylüyor. Kız raporu bana da gönder diyor. Erkek bir ara gönderirim yanımda değil vs diyerek yaklaşık 1 ay göndermiyor, arada muhabbeti geçtikçe kız soruyor “aa unuttum, bulamadım, yarın atıyım” vs.
Kız sonunda patlıyor. Arabanın resimlerini de istiyor, endoskopiyi de. Adam “arabanın fotoları bende yok arkadaşımda vardı sordum ama atmadı” diyor. Sorduğun mesajın ss’sini at ozaman diyor kız. Adam atmıyor, gerekçesi “ehh çok fazlaymış bu kadarı”. Kız yalan söylüyosun diyor, adam inkarda. Endoskopi raporunu hastaneden yarın alıp atarım görürsün diyor(bugün güya ama ses yok)
Adamın derdi ne?
Kız psikopat mı, adam mı onu güvensiz hareketleriyle delirtmiş? Kız bi başkasına böyle şüpheler duymadığını söylüyor.
Adam tedavi olduğunu, güvenini tekrar kazanacağını vs. söylerken böyle bir şeyi yapması, bu yaşananlar karşısında en azından elinde ne varsa koşa koşa toplayıp kendini dürüst çıkarmak için kızın alnına çarpması gerekmez mi? İlişkileri tamamen kopacaksa da bunu yapması gerekmez miydi ?
Kız ne yapsın sizce? Merhametli davranmalı mı adamı kendi hayatına çok dokundurmadan, yoksa olabildiğince uzak mı kalmalı. (Adamın nerdeyse kimsesi yok, ailesiyle kalıyor ama dialog sıfır. Kazadan-endoskopiden hiçkimsenin haberi yok sadece kıza anlatmış adam. Bir de arabanın sahibi biliyor.)
Uzun oldu kusura bakmayın ama benim için çok önemli. Teşekkürler yorumlarınız için şimdiden.