[]

Hayatınız nasıl geçti?

Kendimden örnek verecek olursam her konuda aşırı zorlanarak geç kaldıktan sonra elde ettim.Murphy kanunları resmen benim için yazılmış.Her zaman en kötü ihtimal önüme geldi.Nasıl başlarsan öyle gider derler ya bundan sonraki hayatımında aynı şekilde devam edeceğini düşünüyorum.




 
Bok gibi geçti. 37 yaşında bir hiçim. Ilişkilerim felaketti, okul okuyamadım, arkadaşım yok, işimden nefret ediyorum. 2 satır kitap okuyamayaı 15 sene oldu, bir şeyi bir yerden alıp bir yere koyacak halim yok. Isteyip yapamadığım hiçbir şey olmadı bakarsan dışarıdan ama hiçbir şey istemiyorum.

Lens solüsyonu belki.
  • habarbey  (23.08.22 22:39:52) 
Pavyona gitmek istiyorum evet, belki o olabilir, gel gidelim.


  • habarbey  (23.08.22 22:42:15) 
Bu yolda 2015 yılına kadar git gide hızlanarak, keyifle giderken 2015'ten itibaren triger kayışı koparmışım gibi bir hayat. Gelecek ne getirir bilmem.


  • uvcray  (23.08.22 23:01:11) 
Hayatı çok kötü geçenler de var, çok iyi geçenler de var. Ben ortalamayım. Ortalama olmak bazen iyidir.


  • dissendium  (23.08.22 23:03:28) 
orta-iyi. pek zorluk yasadigim soylenemez. sansli bi hayatim oldu. disardan herkes cok sansli dolayisiyla mutlu oldugumu dusunuyor ama hicbir sey beni tatmin etmiyor. sevmek ve sevilmek ayakta tutuyor


  • ala09  (23.08.22 23:21:24) 
dişi ağrıyan dişi ağrımayanları mutlu sanarmış. diye bir söz denk gelmişti. evet mükemmel hayatı olan şanslı insanlar var fakat hep bir denge gerektiriyor. zorluk görmemiş insanın karakterinin olgunlaşacağını düşünmüyorum. benim ise ne iyi ne kötü, şükür bir hayat.


  • marlonbranda  (23.08.22 23:49:27) 
16 yaşına kadar, yani 2000 yılının Aralık ayına kadar rezalet. Daha kötü bir hayat yaşadım diyemezsiniz, o kadar iddialıyım :)

Babam 4 çocuk yaptığı annemi, ben 3 yaşındayken, kardeşim kundaktayken boşamış. Sebebi annemi çirkin buluyormuş (burnu büyükmüş) ve annemin babası çok zenginmiş, gurur yapmış. Dedem de babamla düşman olmuş, o adamın çocukları bu eve giremez demiş, annem baba evinde bir ömür oturmuş. Bize babam anneniz öldü demiş, ben hiç hatırlamıyorum bile. 1990-2000 arası üvey anne vardı. Bir kaç kere anlattım burada. Kendisi ve sülalesindeki herkes ayrı ayrı biz 4 kardeşe her gün işkence etti. Çivili sopayla dövdü, kulaklarımızdan kaldırıp kaldırıp duvara atıp tuttu. Çocuklara demir verip dövdürdü. Zorla sabahtan akşama kadar sabit durmamızı istedi, bana bir şey olmadı, kardeşimin bacakları kangren oldu, kesilmekten son anda kurtuldu. Yaşadığımız sürece günlerimizin %95’i böyle geçti. İki ablam var, onları da aç bıraktı. Günde sadece şekerli çay ve yarım kuru ekmek verdi. Kuru ekmeği fırından özellikle isterdi bizim için. 20 yaşında bile 38-40 kilo kaldılar. Bana acı biber yedirdi. Kilolarca en acısından sivri biber alırdı. Elini dokununca yandığın acı biberden sabah kahvaltıda yarım kilo bir kilo zorla yerdim. Biberden başka bir şey yemezdim. Oturup beni izlerdi. Kulaklarım kızarır, gözlerimden ateş çıkardı. Daha çok anlatırım. Yüzlerce farklı işkence. 8 yaşımdan 16 yaşıma kadar çalıştım ve kazandığımı ona verdim. Yaz aylarında, aylarca gece 4’te kalkıp simit fırınına gittim. Tüm gün simit, halley, ay çekirdeği, maç sırasında ekmek arası kıyma, su sattım. Hamallık yaptım. Ayakkabı boyadım. Sebze sattım. Köylere gidip yeşillik, sebze alıp, şehirde sattım. Alkolik abisi kasaba kasaba gezer seyyar satıcılık yapardı, pazarda biraz satış yapınca parayı alıp içki alır evine karısını dövmeye giderdi, ben onun bilmem ne kasabasında kalan kasa kasa domateslerini şehirler arası yolda seyyar arabasını 20 km sürerek eve getirene kadar yolda satardım. Maraton koşan adam bunu yapamaz. 12 yaşındaydım. Pazarcılara el arabasıyla su taşımaktan ellerimin üstü siyah keçe gibi kabuk bağlamıştı. Ablam elime kese atarak çıkarmaya çalışınca kan içinde kalmıştım. Benden günlük o zamanın parasıyla 1 milyon lira isterdi. Fazla para kazanınca dayak yerdim. Eksik para getirince dayak yerdim. Gece 12-1 gibi eve girer bir kaç saat uykuyla tekrar yola çıkardım.

Neyse, hayat böyle geçti bir süre. 2000’e geldiğimizde beni dövemiyordu artık. 28 Aralık günü olmalı, okuldan eve geldim. Büyük ablamı yere yan yatırmış kafasında zıplıyor. Erkek kardeşimi de alaturka tuvalette yere yatırmış deliğe kafasını tekmeleyerek sokuyor. Bir ona bir buna gidiyor. Elinden ikisini de aldım. Duvara yapıştırdım dümdüz ettim kadını. Bir daha kardeşlerime yan gözle bile bakmayacaksın dedim. El kaldırmaya kalktı, kolunu arkaya kıvırıp yere ağzının üstüne yapıştırdım. Bağırış çağırış evden gitti. Ertesi gün kamyonla geldi, evdeki her şeyi aldı, götürdü. Bir daha da görmedik kadını.

Hayatım boyunca hep çok hırslı biri oldum. Çalıştım, uğraştım. Bir an yerimde durmadım. Hep de karşılığını aldım. Şimdi 38 yaşındayım. Alman bir şirketin genel müdürüyüm. İki ablam da doçent oldu. Küçük kardeşim de aynı şekilde çok mutlu, çok başarılı. Biz her şeye rağmen temiz kaldık ve şimdi çok mutluyuz.

Annemle 4 sene önce tanıştım. Bir annem olduğunu o zamana kadar bilmiyordum :) şimdi çok cutie, çok samimi bir ilişkimiz var.
  • gabe h coud  (24.08.22 00:30:20 ~ 11:30:31) 
Ben doğumumdan üniversiteyi bitirene kadarki süreçte hep uyumlu, insanlara güvenen ve bir uyuşmazlıkta her zaman fedakarlık yaparak iyi niyeti ilk gösteren kişi oldum ve çok afedersiniz ama üstümden geçtiler.

Ne zaman ki insanlar kırılmasın diye kendimi zora sokacak hateketler yapmayı bıraktım ve (tabi ki makul sınırlar içerisinde) önce kendi haklarımı ve mutluluğumu gözetmeye başladım hem insanlarla ilişkim beni daha mutlu yönde etkileyen bir yönde ilerledi hem de o bahsettiğiniz kötü ihtimaller daha az gerçekleşmeye başladı. Burada kesinlikle bencilce ve umarsızca sadece kendini düşünmekten bahsetmiyorum ama, bu çok yanlış anlaşılıyor.

Eğer siz sürekli taviz veren, insanları hoş tutmaya çalışan bir yapıdaysanız insanlar genelde en az tehlikeli seçenek olarak sizi görüyor ve gerek istemli gerel istemsizce çoğu kötü durum sizin üzerinize yönleniyor. "O anlar" diyorlar, "o becerikli yapar" diyorlar, "millet deli, hiç gerek yok erw burda o halleder" diyorlar.

Eğer çok bencil bir yapınız varsa da sürekli size karşı birleşen kişileri aşt etmeye uğraştığınız bir savaş içine giriyorsunuz. İnsanlar sizden hoşlanmadığı için sürekli tetikte kalmanız gerekiyor.

Bunların ikisi de kötü.
  • akhenaten  (24.08.22 08:47:14) 
duygusal biri olmamanın ekmeğini hep yedim. hayatta hiç borcum olmamıştır. hiç alacağım da olmamıştır. ben istemedikçe kimse bana bir şey yaptıramadı. o yüzden geçmişe dönük keşke yapsaydım/yapmasaydım demiyorum.

dilenciye acımam, fakire acımam... (istisnaları veya beklenmedik felaketleri bir kenara bırakırsak,) herkesin bulunduğu konuma bir sebepten hak ederek vardığını düşünürüm. kendimi asla acılara boğmam. ölüm kalım olmadıkça 'dert değil' der geçerim. bir süredir iyice ortaya dökülen ilişkilere bakıyorum; başıma hiçbir kötü şey de gelmemiş, fakat şanstan değil karakterimden dolayı.

hayatım orta şeker geçti/geçiyor. illa ki isteyip henüz yapamadığım şeyler çok, genelde idealist meraklar... fakat isteyip zamanında yaptığım şeyler de çok var. milletin telefon alacak parayı bulamadığı zamanlarda yurtdışı görmek istedim, bugünün güncel beş-on iphone parasına gittim gezdim.

arkadaşlarım work&travel'a gidiyorlardı. amelelik yapıyorlar diye düşünüp heves etmedim, onun yerine avrupayı gezmeye gittim.

hep akıntının tersine yüzdüm. bu yüzden kendimi mutlu hissediyorum. şimdi bu kadar gurur da yapmak yersizmiş diyorum. millet askerden kaçarken gidip tadına bakayım dedim. bedelli çıktığında askere bile altı ay gittim.

hayatın tadını almak için mutlaka 'yes man' kafasında olmak gerekmiş, bugunkü aklımla geçmişte work&travel'da ucuz işçi olmanın dahi tadını çıkarırdım. (aslında tek gitmeme sebebim amelelik değildi. ingilizcem zaten liseden beri akranlarıma göre epey iyiydi. gidenler hep ingilizce pratiğine gidiyordu. ben de o sıralarda fransa'ya fransızca pratiğine gitmiştim...)

bugünlerde dağda bayırda taş üzerinde yatan 'maceracı' kafasına gelmek üzereyim. fransadan bisikletle çıkıp orta doğu turu yapanlar gibi doğada sürünmenin hazzını merak ediyorum.

Kendimi bildim bileli aradığım cevaplar vardı. bunları bulalı yaklaşık 4 sene oldu. o gün bugündür artık neyin değerli neyin değersiz olduğunu çok iyi anladığıma inanıyorum. masallarla uyutulan insanlara da acımıyorum.
  • idexo  (25.08.22 11:47:54) 
Aile ve imkanlar olarak çok şanslı, bunları sevilen bir hayata dönüştürme becerisi 0.


  • peki madem  (25.08.22 12:26:42) 
Dayak, umursamazlıkla geçen bir çocukluk, mutsuz değildim. duygusal biri olmamdan dolayı insanlarla aram pek iyi olmadı içe dönüktüm, okulu lise 1'de bu nedenle bıraktım ancak bir şeyler yaptım bir şekilde ismim bilinir hale geldim, günde 3-5 saat uyuyarak çok çalıştım, rekabet ettiğim kişiler üni mezunları idi ve onlarla denk olabilmek için bir sürü şey okudum, denedim kurcaladım. bunları yaparken zevkle yaptım, sevmediğim işlerde de çalıştım, genel olarak şu anki mesleğimi çok sevdim, hatta o kadar çok sevdim ki çok şeyimi de aldı. bu süreçte bir çok değişik insanla, yetenekle karşılaştım onlardan bir şeyler öğrendim (pek işime yaramadılar ama öğrenmeyi seviyorum)

içe dönük biri olarak doğru düzgün hayatın zevklerini tatmadım, 40 yaşına kadar sevgilim olmadı, arayıp soranım, neredesin öldün mü diyenim olmadı. ne zamanki bu duygusallığa isyan edip değişime gittim daha mutlu biri oldum, aranır biri oldum. keyfim yerine geldi.

nasıl başlarsa öyle gider lafı çok doğru ancak bu laf yanlış anlaşılıyor. burada konu "olay" değil, o "olay"a verdiğin tepkiler. Bunlar senin karakterini belirliyor.

Daha gençken elinden birşeylerini alana sesini çıkartmayınca 30 yaşında elindekini alanada sesini çıkartamıyorsun. İşte bu nasıl gelirse öyle gider kısmı. Senin verdiğin tepkiler ile alakalı.

hayat önümüze bir şeyler koyar iyi yada kötü, işte bu koyduğu şeylere verdiğimiz tepkiler, onları anlama biçimimiz bizim karakterimizi oluşturur.

şimdiye kadar gelenlerle verdiğin tepkileri, yarn gelecek olanlarda değiştirmediğin sürece aynı kalacaksın. unutma ki dünya etki tepki üzerine dönüyor. senin verdiğin tepki bir başka etkiyi dolayısı ile bir başka tepkiyi getiriyor.

mutsuz olmakta, mutlu olmakta senin elinde, nasıl yapacaksın? tepkilerini değiştireceksin ki etkin değişsin.
  • selam  (25.08.22 15:42:48) 
1
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.