[]

turkiye ekonomik krizi yeni mi basliyor?

devlet ve ozel bankalarimiz disaridan 2010'da 175 milyar dolar borc almis. bu yilin ilk ceyreginde de bu borc 375 miyar dolar ve 125 milyar dolar odemeleri gerekiyormus(anladigim kadariyla). www.barrons.com

yani kriz geliyorum diyormus. aslinda makale cok guzel anlatiyor ama ben tam baglayamadim.

buyuyen ekonomimiz hep borc ile mi buyudu?

siyasi sebeplerden dolayi turkiye kapitaller icin yatirim rotasinda degil.

enerji ihtiyaci artmis, dolar artmis. zamlar mi gelecek?

millet altina abanmis, tl degeri dusmus.

biri bana bunlari anlatabilir mi? bir de su grafikler var. ilki ulkeye giren cikan para, ikincisi? bunlardan ne anlamaliyim?

gunah kecisi abd degil. ruslara yanasiyoruz ama onlarda da bizim ekonomiyi iyilestirecek kadar para yok.

ve bundan sonra ne olacak? yillarca surer mi? daha yeni mi basliyoruz?

 
''devlet ve ozel bankalarimiz disaridan 2010'da 175 milyar dolar borc almis.''

sorunu bunun üzerine kurmuşsun. iyi güzel ama bana borçsuz bir ülke söyleyebilir misin ( çin sayılmaz)

Şirketler bile çoğu cari hesapla çalışır. Hiç bir zümreye ait bir düşünme yapım yok ama saflığa dayanamıyorum.


Soruna cevap: hiç bir şey olmayacak. Gerçekten Allah'ın izniyle bu ortamdan çıkacağız.
  • binder dandet  (16.08.18 22:34:37 ~ 22:35:54) 
Anlatması uzun sürer. Sen şunu seyret.

www.youtube.com
  • oguz altun  (16.08.18 22:36:53) 
Evet yeni basliyor. Yani yeni baslamiyor da su anda agir cekim, ortalarina yaklasiyoruz (bir kac senedir).

"hic bir sey olmayacak" nedir yahu, olan oldu zaten turk lirasi son 2 senede %90 civarinda deger kaybetti daha ne olsun? Bunun geri donusu var mi? Yok.

Krediyle buyumekte sorun yok normalde. Onemli olan bu krediyi cevirebilecek verimli islere yatirim yapmak.

Mesela sen 50 bin lira kredi cekiyorsun is kurmak icin, bu cektigin kredi sayesinde vadesi dolana kadar faizi + 50 bin kazanip uzerine kar edebileceksen dogru bir sekilde kredi kullanmissin demektir. Bizim yabancilar yield kovalarken sifir faiz ortaminda EM ekonomilerine dagittigi paralarla biz verimli yatirimlar yapmadik. Oyle bir vizyonumuz yoktu.

Bu dunyada 40 yilda bir olacak bir firsatti, kuresel krizler sonrasi risk istahinin bu kadar artip EM ekonomilerinin paraya boguldugu bir donemi bizim yonetim islerin normal isleyisi sandi "eskiler nasil yapamiyormus ya cok kolaymis ulke yonetmek her yerden para akiyor" rehavetine kapildilar. Tecrubesizlik iste. Eskiden 100 milyar dolarlik para girisi "eh islerin normal isleyisi" diye karsilanirken bugun "Katar bize 15 milyar dolar yatirim yapacakmis" diye gazeteler boy boy haber yapiyor. Cunku o donemler (bir dahaki global krize kadar) bitti, riskli EM ulkelerine yapilacak yatirimlar sınırlı artik. Simdi yonetim sinavdan 1 gun once akli basina gelmis ogrenci gibi TL nin çöktüğü gun cikmis 100 gunluk planda katma degerli yatirim goygoyu yapiyor. Akilli olsaydik son 10-15 senelik bollukta endustri devrimini yakalamis fabrikalarimiz, Turkiye'de kalmak icin can atan egitimli zihinlerimiz, Dunya'da isim yapmaya baslamis markalarimiz olurdu, kendimizi cok rahat cevirirdik. Onun yerine sittiriboktan konut projelerimiz var o kadar. Iki kurus deger ureten her seyimizi de sattik. Doktora tezini son hafta sifirdan yetistirmek ne kadar gercekciyse, Turkiye'nin bu kadar battigi bir donemde OVP falan ile "guzel gunler gorecegiz" gazi almak o kadar gercekcidir.

Olacagi geciktiriyoruz sadece, gemi su alali cok oldu. "Bir sey olmaz" algisi medyanin krizi anlatamamasindan ileri geliyor. Butun yatirimi ve dahi gelecek calisma hayatindaki ederi 2 senede %90 çöp olmus kisiler bu sebeple hala gelecek zamanli kiplerde "bir sey olmayacak" gibi cumleler kurabiliyorlar.

Olan coktan oldu, kimisi farkinda, kimisi degil. Arkasi da gelecek. Su anda butun borsa varliklarimizin degeri doviz bazda 2008 krizi seviyesinde. Yani son 10 yilimiz kayip. TL reel degeri gecen hafta bir ara 1994 krizi seviyesine dustu. Oyle diyeyim. Hala "bir sey olmayacak" kafasini bu sebeple anlamak guc. Medya haber olarak veremeyince, televizyonda goremeyince anlamiyor bazisi.

Ortadogu batagina giderek daha derin bir sekilde saplaniyoruz. Iki adim komsumuzda AB ulkelerinde asgari ucretlinin bir maasiyla erisebilecegi seyler icin bizim 1 koca sene calismamiz gerekiyor. Cok fena bir durum. Senin egitimli insaninin 10 saatlik emegi, elin vasifsiz elemaninin 1 saatlik emegine denk. Daha ne olsun?
  • robokot  (16.08.18 23:36:44 ~ 17.08.18 00:11:41) 
Biri borçsuz bir ülke söyleyebilir misin demiş, onun üstünden savunmaya geçmiş :) (ben de saflığa hiç dayanamam) Zaten borcun ve finansal işlemlerin kapitalizmin işleyişinin temel mekanizması haline geldiği neoliberal dönemde (aşağı yukarı 70lerin başından itibaren) bütün ülkeler borç ile büyüyor. Bu yüzden, abd ve çin dahil, her ülke ve bölgede aşağı yukarı 10-20 yıl arasında (bazen daha sık) bir ekonomik kriz patlıyor.

Ekonomimiz sadece borç ile büyümedi. Kendine özgü bir yol da izlemedi. Bazı ana akım ekonomistlerin iddia ettiklerinin aksine, kapitalizmden hiç sapmadı. Tam tersine, 90lar sonrası kapitalizmin aldığı yeni biçime tamamen entegre oldu: şehir içi rant ile kapitalin değerlendirilmesi ve ev sahipliğinin konut biçiminde ranta dönüştürülmesi. Bu mesele, en geniş anlamda, David Harvey tarafından bolca işleniyor. Onu, onun kaynakçalarını ve ona verilen referansları google scholar'dan karıştırıp genel teorik bilgiyi edinebilirsin.

Türkiye de GYO'ların kuruluşu, mortgage'in yaratılması, kentsel dönüşümün tanıtımı, büyük (çılgın) projelerin yapımı (stadlar, havaalanları, köprüler, gökdelenler vb.) vb. gibi yöntemlerle kapitalizmin bu yeni biçimine ayak uydurmuştu. Kemal Derviş ile AKP arasında doğrudan bir bağlantı ve süreklilik var. İşte bu anlamda sadece borçla büyüdü diyemiyoruz. Ancak söz konusu yatırımlar hep özel sektör borçlanması ve bu borçlanmaya verilen hazine garantisi sebebiyle doğrudan halkı ve ekonominin bütününü ilgilendiriyor. Türkiye'de söz konusu süreci anlayabilmen için Ali Rıza Güngen, Ümit Akçay, Özlem Çelik ve Elif Karaçimen'e bakmanı öneririm.

Bu neoliberal birikim modelinde, yine ana akım bazı iktisatçıların ve siyasilerin söylediği gibi, siyasi otoriterleşme yüzünden yatırım yapılmaması söz konusu değil. Kapitalizmin demokratikleşmeyle hiçbir bağı olmadığı ve tam tersini çoğu zaman tercih ettiği bolca tartışıldı (en ünlü isimler için: faşizmle bağlantı konusunda Nicos Poulantzas ve frankfurt okulunun çalışmaları ve güncel otoriterlik konusunda Ian Bruff ve Mark Neocleous. Hatta marksizmin dışından Foucaultcu postyapısalcılar bile bu konuda örnek verilebilir. Bu durum özellikle Latin Amerika krizleri çerçevesinde de bolca tartışıldı ama ben o literatüre hakim değilim). Zaten Türkiye'ye yabancı yatırımın azalması da politik otoriterleşmeden farklı sebeplerden kaynaklanıyor. Ki yabancı yatırım, borçlu ülkeler için borcu çevirmek için gerekli kredi ve döviz anlamına geliyor. İşte neoliberal birikim modelinde krizler, borcu çevirmenin aşırı masraflı hale gelmesi, uluslararası sermayenin (dövizin) merkez ülkelere geri çekilmesi (FED'in faiz oranları üstünde yaptığı değişiklikler bu yüzden önemli) ve dünyada genel bir likidite sorununun baş göstermesi sonucu oluşuyor. Bunlar da dünyanın her yerinde sürekli patlak veriyor. Sırf Türkiye'nin 1989'da sermaye hareketlerini serbestleştirmesiyle neoliberalizme tam anlamıyla geçiş yapabildiğini söylersek; 1994, 1999, 2000, 2001 ve 2008'de kriz yaşadığını hatırlatmamız lazım. Benzer sıklık diğer ülkelerde de var.

Sorularına az çok, bildiğim kadarıyla cevap vermeye çalıştım. Şimdi iki grafiğe geçersek, ikincisi cari açığın GDP'nin yüzde kaçı olduğunu gösteriyor. İlki ise söz konusu cari açığın kapatılması için hangi kaynakların kullanıldığını gösteriyor. İlkine dikkatli bakarsan, mavinin iki tonunun fazlalığının gösterdiği gibi, cari açık borçla kapatılıyor. Eğer borçlanma gittikçe maliyetli hale gelirse ve hazine bonolarının faizi artarsa, cari açığın durduralamayacak biçimde artacağının altını çiziyor.
  • protector  (17.08.18 02:28:52 ~ 02:34:51) 
cari açık, cari açık!
hep bu cari açık yüzünden oluyor...

  • pangea  (17.08.18 02:54:45) 
1
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.