Ekşi Duyuru

googleden buldukların hemen hemen aynı içeriğe sahip tabi kullanım alanın da önemli. bi eğitim sidisi var baya iyi adını hatırlayabilirsem yazarım. onu indirirsin çok işime yaramıştı zamanında.

lynda.com dan her trlü tutorial ı bulabilirsin. burda bulduğun tutorial ın ismini torrent sitelerinde arat cennet valla.

www.freephotoshoptutorials.org
youtube videolarından derleme video tutorial sitesi.

fotosop için oficial bir dvd seti var 12 dvd lik. ps secrets diye. onu indir bi yerden super bisey. cok ileri duzey.

www.savaskarsitlari.org
haber 2003 yılına ait, daha yeni bir kaynak bulamadım. ama akşam avukat arkadaşlara da soracağım, cevabını yazarım.
ben de stajyer avukatım, medeni kanuna falan baktım ama bulamadım, yönetmelikleri falan incelemem lazım

çocuğa verilecek olan isim hukuka, ahlaka ve adaba aykırı olmadığı müddetçe verilebilir.

nüfus memurunun keyfiyeti, biz kürtçe isim koydurmuştuk.

hicar vs. gibi arap adı koyabiliyorsak viktorya da koyarız helen de (bence).

koyulur, şartı alfebeye uygun olması.

isimle ilgili kısıtlama; nüfus kanunu;
Çocuğun adını ana ve babası kor. Ancak milli kültürümüze,ahlak kurallarına
örf ve adetlerimize uygun düşmiyen veya kamu oyunu inciten adlar konulmaz...

soyisimle ilgili bir kısıtlama; türkçe olup olmamasıyla ilgili olarak.
1. madde:“Her Türk öz adından başka soyadını da taşımağa mecburdur’3. madde: “Rütbe ve memuriyet, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleriyle umumi edeplere uygun olmayan veya iğrenç ve gülünç olan soyadları kullanılamaz”.

sonuç olarak isim konabilir, soyadı henüz değil.

www.netgazete.com

taraf.com.tr

bence bozulmamıstır, yenebılır.
ayrıca nugget'lar zaten pısırılıp tekrar dondurulmuyor mu?

eti kavurup koyduysanız 2-3 ay gider. olduğu gibi attıysanız 3-4 ay rahat gider.
tavuk da 3-4 ay gider muamele görmediyse.

bunları yemediğim için lezzetlerinde fark olur mu bilmiyorum.
ama balık en fazla 1 ay dursun. sonrasında ne yediğinizi anlayamazsınız, anca balık-ekmek olur ondan.

nugget da üstte söylendiği gibi, 1 yıla yakın durabilir. en azından kutuda satılanların skt'leri 1 yıllık oluyor.

profosyonel bir mutfakta calisan biri olarak bizim mutfagin politikasini soyleyeyim size:

eger taze bir urunu dondurucuya koyarsaniz, dondurucudaki omru 28 gundur. 28. gun dondurucudan cikarilmali ve cikarildiktan sonra uc gun icerisinde de tuketilmelidir.

eger, halihazirda dondurulmus satilan bir urunu dondurucuya koyarsaniz, urunun omru paketin uzerinde yazar zaten.

Çok emin olmamakla birlikte her ay saçını boyayan bir insan olarak, dediğin gibi mavi turuncuyu yani zıt rengini azaltır. Bundan yola çıkarak, mor sarıyı, yeşil kırmızıyı azaltır diyebilirim.

rıhtımdan bahariye'ye çıkarken var birkaç yer ama o caddelerin adını bilmiyorum ki ben :(
çarşı içinde, dönercilerin arka sokağında falan filan :/

çarşı migrosun yukarısında bir yerden mısır kırığı aldım ama mısır bulguru değilmiş. alakası yok dedi bizimkiler. buğday büyüklüğünde olması lazımmış. pofürt. mısır kırığı aldığım yere "mısır bulguru var mı" dedim, adam o ne diye baktı yüzüme :(

açık kestane gibi geldi bana. çok anlarım ya.

bakır kumral dore

meraba ben mühendisim soan gibin geldi bana. soan kabuumuydu yoksa?

çizmeler güzelmiş. saç da kabaca kızıl işte.

bence de soğan kabuğu dedikleri şey.

strawberry blonde dedikleri şeye benziyo bence. biraz koyu bir tonu.

www.lorealparisusa.com

şu olur galiba hı?

ne bakiri ne doresi... bildigin TAS

Bildiğin soğan kabuğu...

karamele çalan bakırın soğan kabuğu tonlarıyla ışıklandırılmış kumralı ..!

sofra tuzu, göl tuzu veya kaya tuzu da olabiliyor.

tabii her turlu tuz rafine edilip sofra tuzu yapilabilir, yani sorunuzun basitce deniz tuzu ile sofra tuzu arasindaki farklarin ne oldugu, hatta genel acidan a tuzu ile b tuzu arasindaki farklarin ne olabilecegi oldugunu varsaydim.

fiziksel olarak granul/kristal yapisi farki vardir oncelikle, yani piyasada bulacaginiz deniz tuzu genellikle rafine edilmis sofra tuzu kadar kucuk granullerde olmaz. bunun iki nedeni vardir, birincisi pazarlamadir: kaya tuzu/deniz tuzu gibi urunleri satin alanlarin cogu normal tuz alanlardan daha ust gelirli kisiler oldugundan, granulleri satistan once grind etmeyerek onlara bir "karabiber" havasi vermek istenir. ikincisi ise, bu tuzlari marketten alanlar cogunlukla buyuk granullu tuzun etkilerinden haberdar degildir, birileri "ben deniz tuzu kullaniyorum" demistir o yuzden almislardir. halbuki buyuk granullu tuzun yemeklerde bazi avantajlari vardir. bu tarz tuzlar yemegin icine girmez/yemekte cozulmez, cunku degdigi bolgede bulunan sivi kisa zamanda onu cozecek miktarda degildir. et, domates vb. gibi seylerin uzerine konuldugunda bu buyuk granuller icinde cozunmektense, uzerine konuldugu seyin icindeki suyu disariya ceker. ascilar bu nedenle kosher salt kullanirlar. bu sayede yemegin/etin icinde genellikle cozunmus bir "tuz" bulunmadigindan, yemegin tadi da fazla tuzlu olmaz, sans eseri o buyuk kristaller agiza gelirse durum farkli tabii.

bunun yaninda rafine edilmis sofra tuzu genellikle beyaz renktedir, rafine edilmemis tuzlar beyazdan siyaha, kirmiziya vb.. turlu renklerde gelebilir icinde bulunan trace minerallere gore. rafine edilmis sofra tuzu bu minerallerden ayristirilir rafine sirasinda. zaten rafine edilmis sofra tuzunun %99 u NaCl, geri kalani sodium aluminosilicate, silicon dioxide vb. gibi tuzun nemden birbirine yapismamasi icin konulan anti-caking agentlar, iyotlu sofra tuzu icin potassium iodide ya da sodium iodide ve saflastirma esnasinda geriye kalan diger kucuk miktar minerallerdir.

rafine edilmemis tuzlarda genellikle NaCl miktari %99 dan az olur, ama bunlarin tadi bu nedenle turune(icindeki minerallere) gore alisilan tuz tadindan da farkli olur. aci tuz bile vardir.

%99.99 tuz vardir bir de, eczanelerde ve baska saglik amacli kullanimlar icin uretilen tuzlar, bunlar suyla karistirilip buruna cekmek icin idealdir.

neyse, geldigimiz sonuc sudur: ozel bir tur tuz ile karsilastirilmiyor ise (mesela fleur de sel) markette bulabileceginiz bir deniz tuzu ile sofra tuzu arasindaki farkliliklar sunlar oluyor:
1- parca buyuklugu
2- Sodium chloride (NaCl) miktari
3- renk
4- iyotlu olup olmamasi

ama yemek icin kullanacak iseniz, kosher salt kullanin, gerisini bosverin. sofra tuzu (%99 NaCl + iyot + sodium aluminosilicate) ile ozel marka/urun olmayan genel deniz tuzu (%87 NaCl + sulfat + calcium + magnesium + potassium + cok az iyot) arasinda herkesin farkedebilecegi bir tat farki yoktur. sadece agizda da cabuk cozunmeyecegi icin fazla tuzlu hissi vermez yemege. bu baglamda kosher salt da yemeklerde deniz tuzuna benzer islevi gorur ve daha ucuza bulunabilir.

hatta mesela ribeye steak yapiyorsunuz diyelim, eti alip iki tarafina da bol bol kosher salt dokun, biraz bekletin. ardindan canola oil (kolza yagi?) tarzi yanma derecesi yuksek bir yag ile etin iki tarafini kaplayin. cok kizmis bir dokme demir tavada her tarafini 30 saniye pisirin. bu demir tavada pisirirken o tuzlarin orada bulunmasi guzel bir dis efekt yaratacaktir ette, ayni zamanda dis tarafinin suyu disariya cekildiginden etin cevresi (yani etkenlere en fazla acik oldugundan en cok bakteri olan kismi) hemen pisecektir. sonra en yuksek derecede isitilmis firina koyun. firin icinde konveksiyon oldugundan et yanmadan pisecektir, burada her tarafinin 2-3 dakika durmasi yeter, ama et guvenilir yerden alinmamis ya da dondurulmus ise ici 70 dereceye gelene kadar pisirin. hayatinizin en guzel eti olur.

not: ozellikle yasiniz genc ise iyotsuz tuz kullanimi yeterli iyot almamaniza neden olabilir. (bkz: hipertiroid) (bkz: guatr)

ek: isyerim sponsorlugunda (kendi bilgisi dahilinde olmasa da) sunulan bu cevaba gore iyotsuzluktan basiniza bir sey gelirse sorumululuk kabul edilmez.

servis

servis mervis çok uzun dersen, biraz donanım bilgin varsa, sök arkasını. fanı dikkatlice yerinden çıkart, karşılaşacağın manzaradan korkma eşşek gibi kurum :) bağlamıştır orası, süpürge ile temizle, düzgünce kapat.

aç içini giriş elektrikli süpürügeyle. dikkatlice.

@artikbenimdebirvolvomvar'ın da dediği gibi tek sebep kurum. ancak makinenin garantisi devam ediyorsa servise götür zira bu hp'ler de "benim bildiklerim" bir garanti korumasını yırtman gerekiyor açabilmek için.

* 100 ve üzeri kontör yüklemenizi takiben indirimli konuşabileceğinize dair gelecek mesajdan sonra 31 gün boyunca bu ücretler üzerinden konuşabilirsiniz. Turkcell’lilerle 2 saat bedava kazanmak için 150 ve üzerinde kontör yüklemeniz gerekir.

www.turkcell.com.tr

150 kontör hadisesi 30 günde 1 kereyle sınırlı, lakin 100 kontör yüklenmesi ya da hiç yüklenmemesi bir şeyi değiştirmiyor, yalnızca 10 dakikası 1 kontör hakkı oluyor. o yüzden o haklardan faydalanabilinir eğer 150 kontör yüklenirse.

tabi bu resmi ağızdan değil benim ağzımdan çıkıyor, onu da unutmamak lazım.

zaten o linke baktığımda kampanya 31 hazirana kadar diyor. bu 2 satin bedava olması iyiydi galiba o da kaldırılacak.

kimse yazmadan ben yazayım; aikido bir yoldur.

ve de kick box yap, en iyi savunma hücumdur sokak kavgalarında.

mail adresi verirseniz jiu jitsu ile ilgili kaynak gönderebilirim pdf.


ayrıca burayı okuyun ayrıntılı bilgi verilmiş;

belaltindannotlar.sosyomat.com

hmm "saldiri sporu" ile "savunma sporu" arasinda bir ayrim yok sanirim. yani neredeyse bütün dövüs sporlari sonucta rakibi etkisiz getirmeye dayali. ayni sekilde hepsi kendini koruman icin de tekniklere sahip. burada öncelikle sen dövüs sporunu neden ögrenmek istiyorsun onu kendine sorman lazim. eger sirf kendini sokakta savunmak istiyorsan dövüs sporlarina degil de krav maga gibi savunma tekniklerine bakmak lazim.

ha ama hem spor olsun hem de efektif olsun diyorsan serbest müsabakalarda en cok kullanilan stiller judo, muay thai, jiu-jitsu, kick-box filandir. artik takdir senin :).

Ne bileyim sokakta olsun, başka yerlerde olsun. Her türlü saldırıda kendimi savunabilmek isterim yani. Bu arada dişi cinstenim ben. Belki buna göre değişir. Ama minyon bir tip değilim, çok da dev değilim.

kadınlar için en uygunu aikido, jiu jitsu, wing tsun gibi savunmaya yönelik olanlar uygundur. kick box şaka herhalde.

bağyansan, seni aikido maikido korumaz. kafa atmayı öğrenmelisin, anlayan bir erkek arkadaştan öğren, sonra da kadıköydeki emolara akfa atarak antrenman yap. 4-5 denemeden sonra uzmanlaşırsın.

bence sizin icin en iyisi aikido. cunku aikido'da karsindaki kisiye kuvvet uygulamiyorsun.

kendini, onun sana gerceklestirmeye calistigi saldiriyla senkronize edip onun vucudunu anatomiye aykiri hareketlere zorluyorsun.

tam adini hatirlamamakla beraber, karsindaki insan bilegini tuttugu zaman, tutulan kolunla onun tuttugu kolu kenetleyip iceriye dogru cevirme teknigi vardi mesela. kuvvet uygulamiyorsun, hic bir guc sarfetmiyorsun, sadece karsindakinin kolunu kiviriyorsun aslinda ama 10 yasindaki cocuk diz cokturmustu beni.

yanımda her daim kocaman bir sopa taşırım diyorsan kendo yap. sen en iyisi kafa atmayı ve kasıklara sağlam tekme atmayı öğren. bir de kondisyonunu düzgün tut ki kafa ve tekmeden sonra uzun süre koşabilesin.

JUJİTSU. En iyisi ve en zorudur. Matrix filminde kullanılan dövüş sanatıdır hatta.

Hiç savunma sporlarıyla ciddi olarak uğraşmamış, veya 3-5 ay idman yapıp bırakmış insanların sözlerine kulak asmamanı tavsiye ederim. Sözlükten şuna bak istersen belki fikir verir, #14661132.

Aikido 10 yılını vermedikçe hiçbir işe yaramaz. Adamı 3 defa ordan oraya atarsın, ama adam sonunda sana bir yumruk tuttursa yeri boylarsın. Darbeyle biter kavgalar, savurmayla değil.

Jiu jitsuyu adam gibi judo öğrenmeden yapamazsın. Uzun süre judodan sonra ancak işinin görür. Öyle "herkes için jiu jitsu" diyen "hocalara" pek inanmanı tavsiye etmem. Ben cross-training yapmak istedim ama tek bir yer bulamadım sahtekar olmayan. En azından Ankara'da.

Kendo genelde üniversitedeki gençlerin fantazi sporudur. Öyle tahtayı kafaya indireyim derken suratında bir tekme patlar ne olduğunu şaşarsın. Veya sokak kavgasında uçan bir bira şişesi kaşı gözü yarar. O sopayı bulana kadar yıldızları sayarsın.

Wing Tsun'dan hiç hazzetmiyorum. Ukala ukala "ben wing tsun yapıyorum, bilmem ne sifudan şu kadar aydır ders alıyorum dur sana bir hareket yapayım" diyen arkadaşlar, muay thai ve hatta boks idmanlarına girdiklerinde o zincir yumruk hikayeleri yalan oluyor. "Ama biz böyle yapmayız" diye ağlıyorlar. Ringe çıkan tek wing tsuncu görmedim. Ha Emin Boztepe gibi olacağım dersen o ayrı, onlar zaten başlı başına efsane adamlar ama 3-5 yılda onlar gibi olamazsın.

Kick boks güzeldir, ancak bazı kuralların kısıtlı olması sıkıyor. Tutmalar sınırlı, boyun güreşi yok, savurma yok, diz yok, dirsek yok. En etkili şeyler yok yani.

Fransız boksu (Savate) veya Kmer Boksu (Bokator) öğrenecek biri bulursan hemen zıpla. Savate federasyonu yeni kuruluyor ve bir çalışma var sanırım, telefonla iletişim kurabilirsin. Ama kmer boksunu buralarda öğrenemezsin. Bunlar çok işine yarar ama hoca bulma zor.

Muay Thai ile ilgili yazdıklarıma bakabilirsin. Eğer fazla gelirse tavsiyem kesinlikle boks. Hem idmanları çok zevklidir, hem de sokakta hepsinden çok işe yarar. Ayak bağlarımdaki sakatlık düzelmezse ben de muay thai'yi bırakıp, ingiliz boksuna dönüş yapacağım.

Sonuçta iyi spordan öte, iyi sporcu vardır felsefesini benimseni de tavsiye ederim. 10 yıl yarım yamalak muay thai yapmış biri, 3-4 yıllık disiplinli bir aikidocunun karşısında bile haşat olabilir.

bir belirti yaşamadım zaten 1 yılı geçti bu durum. hani kanser falan riski olur mu diye şeettiydim.

Eğer şimdi bi sorun yoksa pek önemli değil..

Çok aman aman bir şey değil. Zamanında buna benzer bir videoyu yayınlıyorlardı tv'lerde. Herhangibir demirci yapabilir. Zor olmasa da ince işleri ugraştırır.

bu tüpten buzdolabı veya klima tamircilerinden bulabilirsiniz, normal tüplerden değildir. isterseniz size ücretsiz olarak verirler tabi eskicilerde de bulabilirsiniz. yeşil renktedirler. eğer biraz el beceriniz varsa sizde yapabilirsiniz videoda yapımı basit görünüyor gerekli teçizatım olsa yapabilirdim.

hmm ben kadıköy'de oturuyorum. oradan getirmek biraz sorun olabilir sanıyorum.

eğer author'un isminin mahmut olabileceğini düşünüyorsanız mahmut değil. ayrıca author tartışmanın içindeki mahmut isimli zat olsaydı konu ile ilgili sozlukte birkaç sey yazardı. tartışmanın başlığında author'un hiç entrysi yok. ben çok düşük ihtimal veriyorum.