selamlar
genital bölgede küçücük et beni gibi bir cisim peydah oldu. baya çok küçük ve et renginde, hiçbir acısı sızısı da yok.
bunun için ne yapmak gerekir, doktor krem gibi bir ilaçla geçirir mi yoksa yakılması gereken türden siğiller oluyor, bu et beni öyle bir şeye dönüşür mü acep?
yanlışlıkla kopsa kesilip kanasa vs. yayılma tehlikesi var mıdır?
1 tane ve küçücük bir et beni, fena işkillendirdi. yolu yordamı nedir ki?
genital bölgede küçücük et beni gibi bir cisim peydah oldu. baya çok küçük ve et renginde, hiçbir acısı sızısı da yok.
bunun için ne yapmak gerekir, doktor krem gibi bir ilaçla geçirir mi yoksa yakılması gereken türden siğiller oluyor, bu et beni öyle bir şeye dönüşür mü acep?
yanlışlıkla kopsa kesilip kanasa vs. yayılma tehlikesi var mıdır?
1 tane ve küçücük bir et beni, fena işkillendirdi. yolu yordamı nedir ki?
dns'i mi değiştirmeli? chrome'da hemen hiçbir şeye, özellikle vidyolara yanıt vermiyor.
avira yüklemişlerdi, süresi dolmuş. bildiğiniz bir programı paylaşabilir misiniz?
merhaba
bir haftaya yakın süredir kadıköy, üsküdar, beşiktaş, osmanbey civarlarında döne dolaşa ev aramaktayım. lakin kiralar uçtukça uçuyor, emlakçıların atmadığı takla kalmıyor. feci halde yorgun, bir de buraya not düşeyim dedim. çok tenhalarda kalmayacak bir semtte ev aramaktayım. merkez sevdasından geçtim, ev olsun, güzel olsun diyorum. mesela kombili 2+1 max.800tl, 1+1 450tl gibi. elinizin altında, aklınızın ucunda bir yerler varsa lütfen paylaşın.
ya da eve çıkmak içün birilerini arıyor ya da evinizi paylaşmak istiyorsanız ona da talibim. yaş 25, kışları ingilizce öğretmeni, mümkün olduğunca çevirmenim. sigara kullanıyorum. erkek arkadaşım ankara'da yaşıyor, dolayısıyla istanbul'a geldiğinde beraber kalabilelim, arkadaşlarım da eve gelebilsin isterim rahatça. eve dair her türlü paylaşıma eşit ölçüde açığım. ev eşyam da var.
aklıma gelen şimdilik bu. soruları, yorumları yardımları bekliyorum.
iyilik güzellik ola.
bir haftaya yakın süredir kadıköy, üsküdar, beşiktaş, osmanbey civarlarında döne dolaşa ev aramaktayım. lakin kiralar uçtukça uçuyor, emlakçıların atmadığı takla kalmıyor. feci halde yorgun, bir de buraya not düşeyim dedim. çok tenhalarda kalmayacak bir semtte ev aramaktayım. merkez sevdasından geçtim, ev olsun, güzel olsun diyorum. mesela kombili 2+1 max.800tl, 1+1 450tl gibi. elinizin altında, aklınızın ucunda bir yerler varsa lütfen paylaşın.
ya da eve çıkmak içün birilerini arıyor ya da evinizi paylaşmak istiyorsanız ona da talibim. yaş 25, kışları ingilizce öğretmeni, mümkün olduğunca çevirmenim. sigara kullanıyorum. erkek arkadaşım ankara'da yaşıyor, dolayısıyla istanbul'a geldiğinde beraber kalabilelim, arkadaşlarım da eve gelebilsin isterim rahatça. eve dair her türlü paylaşıma eşit ölçüde açığım. ev eşyam da var.
aklıma gelen şimdilik bu. soruları, yorumları yardımları bekliyorum.
iyilik güzellik ola.
duyurularına bir yenisi ekleniyor ama bu da benden olsun. dert, his, fikir paylaşın isterim bu hususta, hatta uzun uzadıya.
bir ayı aşkın süredir, üzerimden atamadığım bir mutsuz olma ve yaşanan/yaşanacak her şeyin boşuna, değersiz olduğu fikrini kafamda tekrar tekrar gezdirme durumu yaşıyorum. hemen her düştüğüm şüpheyi, mutsuz veya pişman olduğum yaşanmışlığı bir bir, ar arda zihnimde sıralayıp nefes alamayacak hale geliyorum, böyle fiziken göğsüm karnım büzüşüyor. öyle didiklemiyor, kendimi ya da başkalarını da şuçlamıyorum. sadece anımsayıp kendi içime bükülüyorum sanki. yüzüm gülmüyor ve cidden bu kadarını sorun belleyecek kadar güleç, boş durmamaya da çok meyilli biriyim. bir gün kalabiliyor orda topak halinde büzüşen yer. teselli edemiyorum kendimi, düşüncelere saplanıp kalıyorum öyle. mutsuzluk bir titreşiyor ki en baba espiriye gülerken içim sızlıyor, yer yer 'gülüyorum ama yalandan mı, mutsuzum ki çok' vari fikirler dürtüklüyor arkadan. sabahlara kadar hiçbir nane yemeden öylece oturuyorum. dışarı çıktım misal bugün, kiralık ev bakacaktım sağda solda, kadıköy'de üç kere aynı daireyi çizip geri eve geri döndüm kafamda konuşan küçük adamlarla birlikte resmen. dışardan bakıldığında fena dalgın bir vaziyette belki de... hallolmaları için sabır göstermem ve odak beslemem gereken bazı konular var; elimdeki 400 sayfalık çeviri, uzaktaki sevgili, yeni ev düzeni, genişletirsek sürekli beni bekleyen ailem, iki yıldır uzayan yükseklisans gibi, ve hemen hiçbirine elim uzanmıyor. ne bir sıraya koyabiliyorum ne de öyle 'olmuyor' diye hayıflanıyorum. geçmişe ve ölüme bağlanıp duruyorum. hazmedemediğim bazı yaşanmışlıklar var kendi içimde, şimdi alınganlık ve mutsuzlukla gark ediyor peşleri sıra. bir tetikleyici lazım gibi bu duruma sanki. çok insani, temel depresyona ilişkin maddelerden (ibaret) olduğunun da farkındayım hepsinin. ama cidden yarın sabah bir kıpırtı olsun istiyorum, bu gece hiç bitmeyecek gibi yüklendi üzerime.
bu ruh hali size uğradığında ne yapıyorsunuz a dostlar?
daha önce kalkışmadığım bilirkişi, antidepresan zincirine girsem mi? citol kullanan bir arkaşım var, bir faydası dokunur mu ki?
bir ayı aşkın süredir, üzerimden atamadığım bir mutsuz olma ve yaşanan/yaşanacak her şeyin boşuna, değersiz olduğu fikrini kafamda tekrar tekrar gezdirme durumu yaşıyorum. hemen her düştüğüm şüpheyi, mutsuz veya pişman olduğum yaşanmışlığı bir bir, ar arda zihnimde sıralayıp nefes alamayacak hale geliyorum, böyle fiziken göğsüm karnım büzüşüyor. öyle didiklemiyor, kendimi ya da başkalarını da şuçlamıyorum. sadece anımsayıp kendi içime bükülüyorum sanki. yüzüm gülmüyor ve cidden bu kadarını sorun belleyecek kadar güleç, boş durmamaya da çok meyilli biriyim. bir gün kalabiliyor orda topak halinde büzüşen yer. teselli edemiyorum kendimi, düşüncelere saplanıp kalıyorum öyle. mutsuzluk bir titreşiyor ki en baba espiriye gülerken içim sızlıyor, yer yer 'gülüyorum ama yalandan mı, mutsuzum ki çok' vari fikirler dürtüklüyor arkadan. sabahlara kadar hiçbir nane yemeden öylece oturuyorum. dışarı çıktım misal bugün, kiralık ev bakacaktım sağda solda, kadıköy'de üç kere aynı daireyi çizip geri eve geri döndüm kafamda konuşan küçük adamlarla birlikte resmen. dışardan bakıldığında fena dalgın bir vaziyette belki de... hallolmaları için sabır göstermem ve odak beslemem gereken bazı konular var; elimdeki 400 sayfalık çeviri, uzaktaki sevgili, yeni ev düzeni, genişletirsek sürekli beni bekleyen ailem, iki yıldır uzayan yükseklisans gibi, ve hemen hiçbirine elim uzanmıyor. ne bir sıraya koyabiliyorum ne de öyle 'olmuyor' diye hayıflanıyorum. geçmişe ve ölüme bağlanıp duruyorum. hazmedemediğim bazı yaşanmışlıklar var kendi içimde, şimdi alınganlık ve mutsuzlukla gark ediyor peşleri sıra. bir tetikleyici lazım gibi bu duruma sanki. çok insani, temel depresyona ilişkin maddelerden (ibaret) olduğunun da farkındayım hepsinin. ama cidden yarın sabah bir kıpırtı olsun istiyorum, bu gece hiç bitmeyecek gibi yüklendi üzerime.
bu ruh hali size uğradığında ne yapıyorsunuz a dostlar?
daha önce kalkışmadığım bilirkişi, antidepresan zincirine girsem mi? citol kullanan bir arkaşım var, bir faydası dokunur mu ki?
bizim kardeş tutturdu sims 3 yükle diye de oyunu nasıl download eder yüklerim bilgisayara bilemedim. bunun 1'ini 2'sini de yüklemek mi gerekir acaba? torrent'le falan oluyor mu bu işler? cd'sini almış çalıştıramamış, onu da beceremedik. nerde hata verdiğini de çözemiyorum şu bebenin elinden bi tutalım da kavuşsun simslerine. yardım eden olursa ailecek çok mes'ud oliciiz.
selamlarınızla.
şöyle bir cümle var:
"Hold the knife at your hip in a backhand grip."
burada bıçağı tam olarak nasıl tutuyor? kalçaya elinin tersini mi yaslamış oluyor acaba?
şöyle bir cümle var:
"Hold the knife at your hip in a backhand grip."
burada bıçağı tam olarak nasıl tutuyor? kalçaya elinin tersini mi yaslamış oluyor acaba?
selamlar, sabahlar, şekerleriniz mubarek olsun efem.
"sitting duck" dediğimiz nane, kabak gibi ortada olan durumlar için falan kullanılıyor. buna yakın bir deyim arıyorum.
mesela şöyle bir durum var: bir grup insan, güvenlik koruması altında olması gerekirken kabak gibi oturuyor. bunlara da bir terörist saldırıken,
"haha, tell me about sitting ducks." diyor.
sonra bir koruma peydah olup karşı koyuyor ve,
"now you'll find you are the sitting duck." deyip hop indiriyor adamı.
"oo, kabak tarlasına düşmüşüz."
"asıl kabak kimmiş şimdi göreceksin." gibi bir şeyi kabaktan ziyade daha dolu dolu nasıl söyleriz acep? bir de şöyle bir durum var, "you are the sitting duck" taki you'yu vurgulamak istiyorum. yani, biz değil, asıl kabak sensin" gibisine..
yardımı esirgemeyenlere ramazanda renk renk bayram şekerleri, halloween'de balkabakları nasip olsun.
"sitting duck" dediğimiz nane, kabak gibi ortada olan durumlar için falan kullanılıyor. buna yakın bir deyim arıyorum.
mesela şöyle bir durum var: bir grup insan, güvenlik koruması altında olması gerekirken kabak gibi oturuyor. bunlara da bir terörist saldırıken,
"haha, tell me about sitting ducks." diyor.
sonra bir koruma peydah olup karşı koyuyor ve,
"now you'll find you are the sitting duck." deyip hop indiriyor adamı.
"oo, kabak tarlasına düşmüşüz."
"asıl kabak kimmiş şimdi göreceksin." gibi bir şeyi kabaktan ziyade daha dolu dolu nasıl söyleriz acep? bir de şöyle bir durum var, "you are the sitting duck" taki you'yu vurgulamak istiyorum. yani, biz değil, asıl kabak sensin" gibisine..
yardımı esirgemeyenlere ramazanda renk renk bayram şekerleri, halloween'de balkabakları nasip olsun.
başlıktaki gibi. "...twenty-strong group of preechers..." gibi bir şey diyor.
"first class" için "birinci sınıf kabin" gibi bir şey dersek, "business class" için ne demek gerekir? ayrımına varamadım, şu business class'ı nasıl çevirsek ki?
Merhabalarınız.
Çadırı istanbul'dan alıcam, yer, model, fiyat vs. tavsiyesi verseniz?
Sizinki yeni gibiyse onu satsanız?
(Olmadı çadır anılarınızı anlatsanız?)
Çadırı istanbul'dan alıcam, yer, model, fiyat vs. tavsiyesi verseniz?
Sizinki yeni gibiyse onu satsanız?
(Olmadı çadır anılarınızı anlatsanız?)
helö'larınızdan.
ispanyolca'da "onunla her şey daha kolay." nasıl denir ki?
"o" dediğim şey ayıptır söylemesi; alafranga tuvalet. bunu da belirteyim de ispanyolcada kız tarafı mı erkek tarafımı belli olmuyor, değişir belki söylem. bu saatte de şu soruya cevap gelirse, "her şeyi ben idare ederim anne."
bu da hintcell'den sabahın dördü bonusu: circus contraption.
www.youtube.com
sizi seviyorum.
ispanyolca'da "onunla her şey daha kolay." nasıl denir ki?
"o" dediğim şey ayıptır söylemesi; alafranga tuvalet. bunu da belirteyim de ispanyolcada kız tarafı mı erkek tarafımı belli olmuyor, değişir belki söylem. bu saatte de şu soruya cevap gelirse, "her şeyi ben idare ederim anne."
bu da hintcell'den sabahın dördü bonusu: circus contraption.
www.youtube.com

sizi seviyorum.
dün gece talimhane'de eve hırsız girdi. telefonları, laptopları, enstrümanların bir kısmını toplayıp topuklamış. ne edeceğimizi bilemez haldeyiz, bu evi terk etmek istiyoruz tez vakit. bu civarda kalıyorsanız evinize arkadaş oluruz. şuan ev arayan iki kişiyiz gerçi ama ayrı da olabilir diyecek haldeyim. bir kısım büyük eşyamız da var. bildiğiniz, duyduğunuz, gözünüze çarpan bir ev olursa haber edin lütfen.
selam
internete baktım ama pek bir şey geçmedi elime. bir günlüğüne projektörünü kiralayabilecek ya da yer yordam gösterebilecek babayiğit çıksa ne güzel olur.
internete baktım ama pek bir şey geçmedi elime. bir günlüğüne projektörünü kiralayabilecek ya da yer yordam gösterebilecek babayiğit çıksa ne güzel olur.
Selamlar. Tütün aldığım hiçbir yerde bu hafta Golden Virginia bulamadım. Şu Drum'a kaldım, hiç de sevimli değil melet. Taksim ya da Beşiktaş'ta tütün alabileceğim neresi var sizin bildiğiniz?
soru belli, cevaba çok ihtiyacım var. ayın 26'sında teslim edildi ve şu anki durumu: Electronic Shipping Info Received. 6 mayıs'a kadar elimde olur mu??
hanımlar beyler, selamlar sevgiler.
oldukça bilindik, reklam cingılı vs. olarak kulağımızda yer etmiş bir vals parçası bulmam gerekiyor acilen. kafamızda dönen ama adını bilmediğimiz o gizemli vals parçasının adını söylerseniz çok sevinirim. namaste.
oldukça bilindik, reklam cingılı vs. olarak kulağımızda yer etmiş bir vals parçası bulmam gerekiyor acilen. kafamızda dönen ama adını bilmediğimiz o gizemli vals parçasının adını söylerseniz çok sevinirim. namaste.
1