(2) 

Kendi çabalarımla bir site kurmak istiyorum, ne yapmalıyım?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1515725 
Merhaba arkadaşlar,

İşlerim için bir site kurmak istiyorum. Reklam falan almayacak. Freelance olarak çalışıyorum ve artık bunu bir üst seviyeye çıkarmak istiyorum. O yüzden bir nevi kendi markamı yaratmak gibi bir şey yapmak istiyorum. Şirketlerle beraber çalışmak istediğimde freelancer olarak değil de ajans olarak iletişime geçmek istiyorum. Bu yüzden onlara kimlik gibi gösterebileceğim bir şey olsun istiyorum. Çok ahım şahım bir şey olsun istemiyorum. Makul olsun yeter. Sitede verdiğim hizmetler, referanslar, portfolyo gibi şeyler yer alacak.

Her neyse siteyi kendim yapmak istiyorum. Fazla bütçem yok. Ama kodlama falan bilmiyorum. Kodlama bilmeyenler, web tasarımından anlamayanlar için Wordpress bayağı idealmiş galiba. Wordpress ile bir site yapmaya kalksam bana maliyeti ne olur sizce? Aylık maliyet ne olur sizce? İnternette elbette bilgiler var ama her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. O yüzden daha somut detaylar için buradaki uzmanlara sormak istedim.

Bilgilerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(9) 

İnsanların teşekkür etmemesini çok mu abartıyorum?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1515616 
Merhaba arkadaşlar,

Birkaç gün önce abone olduğum bir servisten dağıtılan 400 TL değerindeki oyunu ilgimi çekmediği için birine vermek istedim. Ekşi'den birine verdim. Ama sonrasında en ufak bir teşekkür mesajı bile göndermedi. Ya ayağıma falan kapansınlar istemiyorum. Sadece bir teşekkür mesajı atmak zor mu?

Konu sadece bu olay değil. Bugüne kadar tonla örneğiyle karşılaştım. Toplu taşımada birilerinin kartları falan olmaz, rica ederler onların yerine basarım, para da istemem. Bazıları da zorla verir parasını. Bazıları da parasını teklif etmek dursun teşekkür bile etmez. Sonra yine toplu taşımada birilerinin elinde ağır bir yük varsa, kadınsa, kucağında çocuk varsa veya yaşı biraz ileriyse bazen yer veririm. Bazıları teşekkür eder bazıları sanki mecburmuşum gibi tek kelime bile etmez.

Yahu ben bana yapılan en ufak bir iyilikte bile defalarca teşekkür ediyorum. Bu insanlar neden böyle? Neden incelikten, nezaketten bihaberler? Kimse kimseye yardım etmek zorunda değil. Acayip kafama takıyorum. Duymak istediğim sadece basit bir "Sağ ol" veya "Teşekkür ederim", hepsi bu. Bazen sırf bu yüzden yardım edeceğim falan varsa etmiyorum. Elimde kullanmadığım veya başka birinin daha çok işine yarayabilecek bir şey olsa "Bırak, ziyan olsun daha iyi!" diyorum.

Size de oluyor mu bu? Yoksa ben mi çok abartıyorum? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(1) 

Ruslar savaşta neden dandik ekipman kullanıyor?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1515143 
Merhaba arkadaşlar,

Birçok kişi gibi ben de savaşı takip ediyorum ve Twitter'dan falan düşen görüntüleri izleyip Rusların keklik gibi avlandığını görünce kaç gündür dumur oldum resmen. Tabi ortada çok büyük bir dezenformasyon da var. Rusların vurduğu Ukrayna araçlarını Ukraynalılar kendileri vurmuş gibi lanse ediyor. Ama her iki tarafın da paylaştığı görüntülerde çok açık bir durum göze çarpıyor. Ruslar basbayağı Sovyet döneminden kalan hurdaya çıkarılması gereken araçları kullanıyor Ukrayna'ya karşı. Ortada doğru düzgün tank yok. Büyük bir kısmı BMP-2 sınıfı zırhlı araçlardan oluşuyor. Modernizasyon yok, bir şey yok. Tenekeden farkları yok. Bırakın tank güdümlü füzeyi RPG ile havaya uçarlar. O yüzden de sıpır sıpır dökülüyorlar.

Bir diğer olay mürettebatı tarafından terkedilen bir sürü araç gereç var.

Reddit'dekilerin bir kısmı bu durum için Rusların bilerek önden dandik araçları göndererek Ukraynalıların gücünü tartmak, ellerindeki tanksavar roketlerini bu araçlarda kullanmasını sağlayarak cephanelerini bitirmek, ellerindeki üst sınıf araçları riske atmamak istediklerini söylüyor. Şahsen ben de öyle düşünüyorum. Tabi Ukraynalıların kolay lokma olacağını da düşünmüş olabilirler. Askerler de bayağı savaşa hazırlıksız gelmiş gibi görünüyor. Acaba bunlar Belarus'ta tatbikat yapan birlikler olabilir mi?

Diğer kısmı ise aslında Rusların güçlerini balon gibi şişirdiklerini, aslında dandik bir kara ordusu olduğunu, orduda yozlaşmanın fazla olduğunu ve bu yüzden bütçenin orduyu güçlendirmek için harcanmayıp cebe indirildiğini, elindeki esas gücünün nükleer silahlar olduğunu söylemişler ki bu kısım gözümdeki güçlü Rusya imajı yönünden beni şaşırttı. Eğer bu doğruysa üçüncü bir dünya savaşı çıkacak olsa Rusya'nın bir kara savaşında pek şansı olduğunu düşünmüyorum.

Sizce hangi durum geçerli? Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(1) 

AB vatandaşı olmayı veya Stamp 4/1g vizesini şart koşan işler

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1510512 
Merhaba arkadaşlar,

Bugün LinkedIn aracılığıyla yurt dışında tanınmış bir şirketten İrlanda'daki bir pozisyon için bir iş teklifi aldım. Ancak bana atılan iş ilanına baktığımda başvuru koşullarında AB vatandaşı olmak ya da Stamp 4/1g (eşi İrlandalı olanlar için) vizesine sahip olma şartı arandığını ve sponsor olmadıklarını gördüm.

İK'cı "İlgileniyorsan söyle, görüşelim." demiş. Ben de AB vatandaşı olmadığımı ve bana bu konuda yardım edip edemeyeceklerini sordum. Ancak henüz cevap gelmedi(Alacağım cevabı biliyorum tabi ama umut fakirin ekmeği işte). Stamp 4/1g vizesine başvuru yapabilmem için İrlandalı bir hanımefendi ayarlamayacaklarına göre şansım yok değil mi? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(7) 

Türkiye'de neden aeroponik tarım benimsenmiyor?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1510277 
Merhaba arkadaşlar,

Geçenlerde aeroponik tarım diye bir şey olduğunu öğrendim. Neymiş ne değilmiş diye incelerken bayağı hoşuma gitti. Neden geleneksel tarım bırakılıp bu sisteme geçilmiyor? Üstelik geleneksel tarım bu kadar sömürücü olmasına rağmen? Sağladığı diğer avantajları hadi boş verin, geleneksel tarıma giden suyun sadece 2 %' si ile sürdürülmesi bile başlı başına seçme sebebi. Bi ekipman maliyeti var çok para gerektiren, diğerinden çıkan uçuk maliyetlerin yanında esamesi bile okunmaz bence.

Birçok ürün de yetiştirilebiliyormuş. Sizce de normal tarıma göre avantajlı değil mi? Bu sistem benimsense daha iyi olmaz mı bence? Uzmanı olmadığım için belki kaçırdığım noktalar vardır ama bana avantajlı gibi geldi? Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(4) 

Sözlük'te gündem olacak bir rezalet başlığı açmanın sırrı nedir?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1509926 
Merhaba arkadaşlar,

Bir başlık açınca onun tutmasını sağlayan etkenler nedir? Yani birinin açtığı başlığa sayfalarca entry girilirken başka birinin açtığı başlığa "meh" dedirtecek sayıda entry giriliyorsa başlığı tutan arkadaş bunu nasıl sağlıyor? Başlığı açanın sahip olduğu takipçi sayısı falan mı belirliyor bunu?

Bunu şunun için soruyorum. Bir arkadaşın beraber çalıştığı şirket tarafından hakkı yendi ve rezalet başlığı açmanın yerinde olduğunu düşünüyorum. Ben açmayı düşünüyorum bu başlığı ancak çok aktif yazmıyorum, yazar olalı çok olmadı, sahip olduğum entry sayısı 20, zaten bunun 10 tanesi çaylaklık döneminde yazıldı. 1 tane de takipçim var.

Bu konu beni de ilgilendiriyor. Şimdi başlık açsam tutar mı tutmaz mı bilmiyorum. Arkadaşımın hakkını almasını ve şirketin özür dilemesini, diğer söz konusu şirketlerin de ibret almasını istiyorum. Başlığın başarılı rezalet başlıkları gibi tutmasını istiyorum. Ne yapmak gerekir? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(4) 

Fiziksel kitap okuyamıyorum telefondan okumak da abartı geliyor

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1508382 
Merhaba arkadaşlar,

Öncelikle hepinize mutlu, sağlıklı ve başarılı bir yeni yıl diliyorum.

Ne olduysa önceden 3-4 günde 400-500 sayfalık kitabı hiç eden ben artık kitap okuyamaz hale geldim. Fiziksel kitap okuyamıyorum artık. Kitap alıyorum en fazla 50-100 sayfasını okuyup yarım bırakıyorum. Çok da ihtiyacım var aslında okumaya. Çünkü kendimi ifade etmekte, düşüncelerimi ifade edecek kelimeler bulmakta zorlanıyorum son zamanlarda. Bir de bu sorun çıktı başıma nereden geldiyse. Ancak içimden okumak gelmiyor. Okuma alışkanlığı kazanırım belki diye Amazon'dan Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan kitabını aldım, 50-60 sayfasını okudum sonra bi bıraktım bir daha elime almadım. Masamın üzerinde durup döküyor.

Kitabı ancak dijitalde okuyabiliyorum. Telefona bi ara Moon Reader yüklemiştim. O sayede hatırı sayılır miktarda kitap okumuştum. Ona da 2 sene önce ara verdim bir daha başlamadım. Kara Kule'nin 5. kitabında kalmıştım. Şimdi tekrar başlamak istiyorum. Ama zaten sabahtan akşama kadar telefon ve bilgisayar elimden düşmüyor. Ekran sürem çok fazla. Biraz uzaklaşmak istiyorum dijitalden. Kitabı da oraya taşırsam iyice androide bağlayacağım.

Keşke fiziksel kitap okuyabilsem. Siz ne önerirsiniz? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(7) 

Tinder'da nihayet elle tutulur bir hanımla eşleştim gibi. Ne yazsam?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1507198 
Merhaba arkadaşlar,

2 ay önce açtığım Tinder'da adamakıllı ilk eşleşmemi aldım galiba. Bundan önce 4-5 eşleşme yakalamıştım ama öylece kaldı onlar. Bu hanımefendi beni sağa atmış ve önüme gelince de eklemiş olduğu Insta hesabından falan inceleyerek rasyonel bir hanım olduğu kanaatine vararak (takipçi sayısı çok değil ama takip ettiklerinden fazla) sağa attım ve eşleşme oldu :D

Hoş bir hanım ve gezmeyi seviyor galiba eklediği fotolara bakınca. Denk geldiğim birçok profil "Selam" gibi tipik mesajlardan sıkıldıklarını belirtmişler. Bios'da da bir şey yazmıyor mesaj atmamda ipucu olarak kullanabileceğim. Hiçbir tanışıklığınızın olmadığı bir insana ne mesaj atılır ki? Aklıma bir şey gelmiyor. Hiç değilse detay olsaydı biraz. Bu arada Insta'da yatırım uzmanı (üst ligde) olduğu yazıyor. Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(7) 

dolar yükselmesine rağmen usdt ile alınan coinlerden kar edemiyorum

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1507022 
merhaba arkadaşlar,

bundan 1.5 ay kadar falan önce tl ile aldığım coinleri tether'e dönüştürdüm ama o günden bugüne kadar dolar kaç katı oldu benim coin kazancım yerinde sayıyor. şu an coin piyasası durgun ama dolar artarken neden benim kazancım da artmıyor? aldığım coinler düşüşte ondan mı acaba? ama dolar onların düştüğünden daha çok yükseliyor. fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. teşekkür ederim.
(5) 

Ben bundan sonra kaç papel isteyeceğim iş görüşmelerinde?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1506669 
Merhaba arkadaşlar,

2-3 aydır iş aramıyordum. Çalışmak istediğim alanla ilgili çok iyi bir eğitim aldım ve şimdi yeniden başlayacağım başvurulara. Ancak asgari ücretin 4250 TL olmasıyla birlikte şimdi görüşmelerde kaç para isteyeceğim konusunda hiçbir fikrim yok. Önceden 4000 TL civarında istiyordum ancak asgari ücrette bu kadar artış olması hesaplarımı karıştırdı. Şimdi de en az 5000 TL olmalı diye düşünüyorum hatta eğitim aldığımı da sayarsak 5500 TL de olabilir diyorum. Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
Söz konusu alan dış ticaret ve lojistik.

Sanal ortamların hayatımıza etkisine yönelik bir anket

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1504763 
Merhaba arkadaşlar,

14 yaşındaki yeğenimin bir Tübitak projesi için "sanal ortamlarda geçirdiğimiz süre ve hayatımıza etkisi" konulu bir anket çalışması yapması gerekiyor. Katılım sağlarsanız yeğenim çok mutlu olacaktır. Şimdiden ilginize teşekkür ederim.

forms.gle

Moderatöre not: Birkaç gün sayfa başında kalırsa memnun olurum.
(4) 

Farklı pozisyonlar için iki defa iletişime geçen şirket

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1504613 
Merhaba arkadaşlar,

Daha önceki görüşmenizden bir şeyin çıkmadığı şirket aradan zaman geçince farklı bir pozisyon için iletişime geçtiğinde ne tepki veriyorsunuz ve görüşme olursa nasıl geçiyor? Bildiğiniz bir şirket diyelim. Daha önce böyle bir şey olmadıysa nasıl geçerdi? Tecrübelerinizi ve düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(6) 

Dövizle maaş veren şirketler neyi baz alıyor?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1502179 
Merhaba arkadaşlar,

Dövizle maaş veren yabancı şirketler birini işe aldığında vereceği maaş miktarını neye göre belirliyor? Söz konusu pozisyonun TL cinsindeki piyasa karşılığını mı veriyor (mesela ortalama 5000-5500 TL verilen pozisyon için 600 USD mi verirler) yoksa o pozisyonun dünya genelinde USD cinsinden aldığı maaş mı? Bunu Türkiye'deki dövizle maaş verdiğini ilanda belirten yabancı şirketlere başvuru esnasında beklentimin ne olacağını belirlemek için soruyorum? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(3) 

Başvurum için video kaydı isteyen şirket

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1502024 
Merhaba arkadaşlar,

Yabancı bir şirkete başvurmuştum ve dönüş yaptılar. Online görüşme yerine onların belirttiği sorulara cevap verdiğim bir video kaydı istiyorlar. Ancak sorun şu ki ben ne kendimin ses kaydını almayı seviyorum ne de video çekmeyi. En gelemediğim şeylerden biri. Gereksiz bir kompleksim var bu konuda ve ne yapacağımı bilemiyorum. Gidip video konferans istesem çok mu abuk olur sizce? Ne yapmamı önerirsiniz? Böyle kompleksleriniz varsa nasıl aşıyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim? Teşekkür ederim.
(6) 

Şu dating appleri adamakıllı kullanan bir insan evladı yok mu?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1501775 
Merhaba arkadaşlar,

Bir süredir Tinder ve Okcupid ile meşgulüm son birkaç gönderimde göreceğiniz üzere. Bu arada derdimi sevebilirsiniz :D Neyse konu şu ki son zamanlarda bu uygulamaları kullanırken artık ayar olmaya başladığımı fark ettim. Çünkü adamakıllı kullanmaya niyetli insan sayısı o kadar az ki. Sadece cinsellik için kullanmaktan bahsetmiyorum, arkadaş edinmek olsun, sevgili edinmek olsun, her anlamda yani.

Özellikle Tinder'da abartmıyorum önüme çıkan her 10 kızdan en az 5 tanesi Instagram hesabını yazmış, bakıyorum en düşük takipçili olanın bile 1500 takipçisi var. Ya abi sen oraya Instagram'dan takipçi kasmak için mi kaydoldun? Instagram yazanları artık sola kaydırıyorum ve sağa attıklarım o kadar az ki. Aslında bir bakıma işe de yarıyor Elo pointin düşmemesi açısından ama platformu sabote etmeleri gerçekten sinir bozucu. Sabote etmeyen ve ilgimi çeken hanımlar çölde vaha gibi oldu resmen.

Sonra diğer sıkıntıysa eşleşiyorsun, mesaj atıyorsun karşıda tık yok. Madem öyle neden beğeniyorsun? O malum Koreli hanımefendiden (Gitme kal be yanımda şurada başucumda demek geliyor içimden off :D)sonra 2 eşleşme daha aldım, biri fake duruyor ona yazmadım o yüzden, diğer kıza yazıyorum sanki 24 saatte bir cevap verme yeteneği varmış gibi tek satırlık cevaplar veriyor günde bir kere. Lafı ağzından kerpetenle alıyorsun. Öyle çok da bir şey yazmıyorum açıkçası. Diyeceğim şimdi "Senin cevap vermen için bi cooldown süren mi var?" diye olmayacak. Ulti açıyor sanki bana.

Kadın profili açıp erkeklere baksam kim bilir oradan neler çıkacak? Artık dalgasına kullanmaya başladım sanırım. Hem sinir edip hem eğlendiren böylesine değişik bir uygulama bulmak zor gibi. Siz ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(10) 

Tinder'da eşleşme aldığım Koreli kız eşleşmeyi kaldırdı :(

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1501519 
Merhaba arkadaşlar,

Az önce Koreli bir hanımefendiyle Tinder'da eşleştik, ilk o yazdı ancak yazışmaya başladıktan bir süre sonra hanımkızımız eşleşmeyi kaldırıverdi :D Ne oldu anlamadım cidden. Türkiye'den olduğumu söyledim ve ondan sonra Korelilere karşı büyük bir sempatim olduğunu söyledim (Cidden öyle. Hatta bu konuyla ilgili bir gönderim de vardı burada). O da bunun üzerine "O niyeymiş?" diye sordu ve eşsiz bir kültürleri olduğunu söyledim, K-Pop'dan falan bahsettim. Benim gibi bir sürü insan olduğunu da ekledim ve bir baktım ki eşleşmeyi kaldırmış.

Ne diyeceğimi bilemedim :D Sohbetim mi sarmadı acaba yoksa mesafe çok fazla olduğu için mi? Yani zaten önüme çıkan Koreli sayısı azımsanmayacak ölçüde. Ne istiyor bunlar anlamıyorum. Madem böyle yapacaklar neden pasaport kullanıyorlar? Beklentim çok yüksek değildi, sohbet falan ederdik diye düşünmüştüm.

Siz ne düşünüyorsunuz? Neden kaldırmış olabilirler eşleşmeyi? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Ha bu arada unutmadan ben nerede yanlış yaptım? Teşekkür ederim.
(2) 

DMax veya TLC izlerken garip bir mutluluğa kapılıyor musunuz?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1501147 
Merhaba arkadaşlar,

Televizyon izleyen biri değilim. Takip ettiğim bir dizi dışında pek izlemem, izlediklerim de genelde ya Dmax ya da TLC oluyor ama daha çok DMax'de takılıyorum. Bana hitap eden birçok program var. Bugün "Karavan alıyoruz" temalı bir program izlerken şunu fark ettim: Bu kanallardaki programları izlerken beni değişik bir mutluluk kaplıyor. Kendimi programın içindeymişim ve oradakileri de sanki çok uzun süredir tanıyormuşum, çok yakın ve samimiymişiz gibi geliyor.

Ya adamlar kırsalda yaşıyor, küçük kızları üniversiteye gitme kararı alıyor, ben daha çok seviniyorum, ev alıyorlar, karavan alıyorlar sanki ben almışım gibi mutlu oluyorum. Çok beğendikleri bir şey olunca ben de yükseliyorum. Ya yayınladıkları neredeyse her program için aynı bu. Benim hayatımda olumlu/sevindirici bir şey olduğunda bile bu kadar mutlu olmuyorum.

Bir bizim Türk kanallarına bakıyorum bir de bu iki kanala bakıyorum. Aradaki farkı anlatmaya kelimeler yetmez. Bunun sebebi nedir? Sizi de bu kanalları izlerken böyle değişik bir mutluluk alıyor mu? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(2) 

Canım hiçbir şey yapmak istemiyor ama stresten ölüyorum

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1500611 
Merhaba Duyuru'nun Hayat Dolu Tatlış İnsanları,

Başlıkta da okuduğunuz gibi canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Bir şeye heves ediyorum iki dakika sonra tadı kaçıyor. Motivasyonum yerlerde. İş bulmam gerekiyor ama iş aramayı da 2 haftadır falan bıraktım. O kadar sıktı ki artık her gün 2-3 saatimi ayırıp ilanlara bakmak, yoruldum yeminle. Serbest çevirmenlik yapıyordum bıraktım, tam zamanlı iş bulacağım diye. 1-2 ay önce başımdan aşağı resmen çeviri yağdı, ancak sadece bir tanesini almak geldi içimden.

Kendimi geliştirmem gerekiyor, bazen bildiğim diller konusunda zayıf olduğumu hissediyorum veya yeni bir dil öğreneyim diyorum, gram kılımı kıpırdatmıyorum. Benden seviye olarak geride olanların bir şekilde düzen kurduklarını fark etmeme rağmen eylemsiz kalmaya devam ediyorum. Bu da en çok koyan şeylerden biri. Buna izin verdiğim için kızıyorum kendime.

Şu an kendim için yaptığım tek hayırlı şey profesyonel bir kurumdan mesleki eğitim almak. O da zaten delicesine aradığım bir şeydi. Bu eğitimi de bahane ederek yapmayı düşündüğüm her şeyi bu eğitimin bitimine erteledim. Spora başlamayı düşünüyordum, onu da pandemi bahanesiyle erteledim.

Kendimi her ne kadar insanlarla kolay temas kurabilen biri olarak görsem de şu an sosyal ilişki adına bir düzenim kalmadı. Bir tarafım insanları, bir tarafım yalnızlığı istiyor ve şu an dışarı çıkabileceğim bir arkadaşım dahi yok. En iyi arkadaşımla çok saçma bir sebepten dolayı iletişimi kestim.

Her neyse daha fazla yazmak istemiyorum ama gerçekten artık o kadar zor geliyor ki stres nöbeti gibi, atak gibi bir şey geliyor. Bunu ilk defa Instagram açıp düzen kuran arkadaşlarımın hesabına bakınca yaşadım, sonuncusunu da dün yaşadım, birkaç defa yaşadım bunu son 6 ayda. Derin derin nefes alma ihtiyacı hissediyorum ve sol tarafıma bir sızı saplanıyor. Kalp krizi geçirecek gibi hissediyorum. Benim açımdan olumsuz bir uyarana maruz kalınca oluyor. Böyle bir şey açığa çıktığına göre ciddi sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Nasıl kurtulabilirim bu cendereden? Bu cendereyi bırakabilir miyim? Yaşayanınız olduysa nasıl çıktı? Fikir ve tavsiyelerinize açığım. Teşekkür ederim.
(7) 

Tinder'da kimse beğenmiyor

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1499311 
Merhaba arkadaşlar,

Tinder bataklığına saplanma arzusuna ben de kapıldım ve buraya düştüm. Ancak hesabı açmamdan bu yana 3 gün geçmiş olmasına rağmen bırakın eşleşme almayı bir Allah'ın kulu hanım kız bile beğenmedi. 0 beğeniyle kaldım öyle. Tamam karizmatik değilim ama öyle aman aman tipsiz olduğum da söylenemez. Koyduğum fotoların da giderli olduğunu düşünüyorum. Bazen Tindercıların yazdıklarını okuyorum, yalan mı doğru mu bilmiyorum, açar açmaz 9 eşleşme falan almış. Ya zaten yoklukta kalıp da "Yhaa çok yalnızım, ölüyorum" diye ağlayanlardan değilim, ölücüleri ile ünlü forum sitesinde çok var bunlardan. Beğenilme arzumun yüksek olması gibi bir zaafım var, doğal olarak beğenilmemek üzüyor daha çok.

Önceden okulda yan yana dizilip ciddi şekilde Tinder'a gömülen arkadaşlar vardı (arkadaşımın arkadaşları daha doğrusu), onları görünce acayip gülesim geliyordu. Şimdi ben de bu meretin başına geçtim ve iki de bir hanım kızları sağa kaydırıp birilerinin de beni sağa kaydırmasını beklemek çok daha komik geliyor.

Her neyse sizce neden beğenilmiyorum? Umutsuz vaka olduğum söylenebilir mi? Deneyimlerinizi ve fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(3) 

İş başvurusu sonrası çağrıldığım sınava nasıl bir kıyafet ile gidilmeli?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1498671 
Merhaba arkadaşlar,

Resmi bir kuruma yaptığım iş başvurusu sonrasında sınava çağrıldım. Bu sınava giderken normal bir mülakata gider gibi takım elbise mi giyilmeli yoksa normal bir kıyafet mi giyilmeli? Yardımcı olursanız sevinirim, teşekkür ederim.
(2) 

Ankara-Kırıkkale ulaşım nasıl sağlanıyor?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1498462 
Merhaba arkadaşlar,

Pazartesi günü erken saatlerde Kırıkkale'de olmam gerekiyor. Ben Ankara'da yaşıyorum ve daha önce Kırıkkale'ye gitmedim. Her ne kadar aradaki mesafe az olsa da daha önce gitmediğim için biraz kaygılıyım. Saat 9.00-9.30 gibi orada olmam gerekiyor ve bu yüzden yola erken çıkmam lazım. En sorunsuz ve hızlı şekilde nasıl Kırıkkale'ye gidebilirim gecikmeden?

Aşti uzak olduğu için oraya gitmem mantıklı olmaz. Belli yerlerden otobüs falan kalkıyor mu acaba? Sanırım bir de Samsun yolundan geçiyormuş Kırıkkale'ye giden otobüsler, Samsun yoluna yakınım, oradan binme ihtimalim var mı? Bildiğiniz başka bir yöntem var mı acaba? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(1) 

Soğuk yapan karşı cins arkadaşımın tekrar ilgili davranması

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1497667 
Merhaba arkadaşlar,

eksiduyu.ru

Özet: Önceki sorduğum bir soruda okul döneminde aramızın çok iyi olduğu ama ilgisine karşılık vermediğim bir karşı cins arkadaştan bahsetmiştim. Seneler sonra Instagram hesabı açıp onu da eklediğimde ve ona yazdığımda bana karşı soğuk olduğunu ( doğal tabi) hissettiğimden bahsetmiştim. Ancak arkadaşım hiçbir sebep yokken numaramı isteyip sohbet etmek istediğini söyledi. Nedeni ne olabilir?

Önceki sorumda belirttiğim gibi arkadaşım ona birkaç defa yazdığımda soğuk davranmıştı ve konuşmakta isteksiz gibiydi. Arkadaşımın bu soğuk tavırları üzerine bir daha yazmama kararı almıştım. Ne olduysa dün bu arkadaşım yazmış ve numaramı istemiş, müsait bir zamanda arayıp konuşalım diye. Numaramı verdim ve yazışmayı Whatsapp'a taşıdık. Eskisi gibi yine sıcak konuşmaya başladı ve "Uzunca sohbet edelim uygun bir zamanda." dedi. Ben de görüntülü görüşme de yapabileceğimizi söyledim, o da daha güzel olacağını söyledi. Görüntülü konuşacağız ve ne konuşacağımızı merak ediyorum. O eski sıcaklığı hissetmeye başladım gibi. Sizce ne oldu da birden sıcak davranmaya başladı?

Yanlış anlamayın hoşuma gitmedi değil, aksine hoşuma gitti ama bilmiyorum, sonuçta kalbinin kırılmasına neden oldum. İçimde bu yüzden bir suçluluk var. Ama bu kız hayatım boyunca tanıdığım en karakterli ve en iyi kalpli insanlardan birisi, üstelik tatlı ve hoş. Aradan geçen zamanda onu kaçırmanın büyük bir aptallık örneği olduğunu ve kibrimin kurbanı olduğumu düşünmeye başladım ama tren kaçmıştı bir kere.

Ancak ona yazdığımda onun önce soğuk davranıp şimdi sıcak davranması benim için bir sürpriz etkisi yarattı ve paranoyak bir deli olduğum için ciddi ölçüde arkasında bir sebep var mı diye kuşkulanmaya başladım. Sonuçta bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü? Bu 1-2 ay içinde ne değişti de tekrar sıcak davranmaya başladı? Sıradan bir erkek olsa "Hadi len, yine dört ayağının üstüne düştün!" diye sevinirken ben "Acaba bunun içinde başka bir iş mi var?" diye şüphe ederim. Sonuçta kırık bir kalp var ortada ve bunun sorumlusu ile tekrar samimi olmak çok ihtimal dahilinde bir olay değil bana göre. Bu da beni haklı olarak geriyor ve düşündürüyor.

Yaşlar-cinsiyet: Ben: E-30 O:K-32

Sizce neden tekrar ilgili davranmaya başladı? Sebebi ne olabilir? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(7) 

CV'mi nasıl adam edebilirim?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1496357 
Merhaba arkadaşlar,

CV'im konusunda kafa karışıklığım var. Geçen günlerde yeni bir CV hazırladım ve bazı şeyler kafama takıldı:

1- CV'nin sade olmasını istiyorum ama bayağı kalabalık oldu. Bunun başlıca sebebi bir sayfa olmasını istemekti. 2 sayfa da olabilir ama yine kalabalık geliyor.

2- Kalabalığı oluşturan kısım iş deneyimleri, hepsine de görev tanımlarını yazdım. Görev tanımlarını yazmasam çok yüzeysel kalıyor, yazsam çok yer kaplıyor.

3- En çok dert ettiğim şey ise tam zamanlı çalışma deneyimim çok az, biri 4 ay diğeri 2 ay olmak üzere 2 şirket var tam zamanlı çalıştığım, departmanlar farklı (yani birbiriyle alakasız alanlar) ve bu iki iş deneyimi birer yıl arayla. Her ne kadar bu iki işte bu kadar kısa süreli deneyime sahip olmamın sebebi benden kaynaklanmasa da İK bunu umursamaz. Bu durum da beni istikrarsız ve başarısız gösteriyor.

4- Eldeki işe yarar deneyimler: Okulda 9 ay kısmi zamanlı çalışma ve 2 yıl serbest çevirmen olarak çalışma.

5- Ben şimdi bu tam zamanlı çalışma deneyimlerini silsem mezuniyet ile serbest çevirmenliğe başlama arasında 3 yıl boş kalıyor. Hem 3 yıl boş boş gezdiğimi hem de hiç tam zamanlı çalışma deneyimim olmadığını düşünecekler. Üstelik 4 aylık olan deneyimim şu an çalışmak istediğim alanla ilgili. 2 ay olansa kurumsal ve bilinen bir şirket. Bayağı şey öğrenmiştim, Excel formülleri, ERP programı. Silsem bir dert silmesem başka bir dert. Acaba 2 ay olanı silsem mi? Yoksa dönemsel bir iş mi desem?

Yazdığım bu maddelerdeki sorunlar kafama takıldı. Sizce nasıl adam edebilirim bu CV'yi? Yoksa parayı bastırıp İK çözümü sunan şirketlere CV mi hazırlatsam (Bilindik şirketlerden biri 200 TL istiyor)? Tavsiyelerinizi ve düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim.
(4) 

İlk iş görüşmesinden sonra teknik görüşme ama ne konuşacağız?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1496166 
Merhaba arkadaşlar,

Başvurum sonrasında bir şirketle ilk iş görüşmesini gerçekleştirdim ve bundan sonra teknik bir görüşmenin olacağını söyledi İK. Ancak benim bu pozisyonda ve sektörde yeterli tecrübem yok (yani teknik görüşmenin gerektirdiği birikim yok). Daha önceden kısa süreli tecrübelerim oldu ama çok kayda değer bir tecrübe değil. Bu yüzden teknik görüşmede "teknik" bakımından ne konuşacağız bilmiyorum. Pozisyon dış ticaret üzerine, sektör de mobilya. Sektör hakkında mı konuşacağız yoksa dış ticaret üzerine yeterliğimden mi bahsedeceğiz hiç bir fikrim yok. Teknik görüşme konusu yaptığımız görüşmenin sonunda açıldığı için sorma fırsatım olmadı, detay isteyemedim.

Dış ticaret ilgilendiğim bir alan olduğu için AÖF'den bu alanla ilgili bir bölüm okuyorum, gelişmeleri takip etmeye çalışıyorum, eğitimlere katılmaya başladım. Bu yüzden bu alana bir aşinalığım ve fena olmayan bir seviyede teorik hakimiyetim var. Sizce teknikten kasıt daha çok dış ticaret üzerine mi olur? Ne konuşabiliriz sizce? Tüyo verebilirseniz ve fikirlerinizi belirtirseniz çok sevinirim. Teşekkür ederim.
(13) 

Sözlük yazarı olmanın hissettirdiği bir ayrıcalık var mı?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1494690 
Merhaba arkadaşlar,

Ta 6 sene önce açtığım sözlük hesabı ne hikmetse bugün onaylanmış ve şu an yazar durumundayım. Kayıt olduğum zamanlar önemsiyordum yazar olmayı ama şimdi o kadar önemli gelmiyor. Gündemi sözlükten takip ederim ama yazarlık pek matah gelmiyor. Ummadığım bir anda onaylanması bir değişik hissettirdi. Siz ne düşünüyorsunuz? Sevinilecek bir durum mu sizce? Eğer yazarsanız yazarlığınız onaylanınca ne hissettiniz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(7) 

Hayatı Düzene Koyma Macerası: Tıfıllıktan ve Depresiflikten Kurtulma

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1494540 
Merhaba arkadaşlar,

Kısa bir süre önceye kadar loserlığın diplerinde yaşarken şöyle bir titredim kendime çeki düzen verip iyi kötü bir motivasyon toplayarak dünyaya meydan okumaya karar verdim. Bu uğurda ilk olarak, kariyer hedeflerime ulaşmak için hangi şehir olursa olsun iş başvurusu yapmaya başladım.

İkinci hedefim ise bu depresif moddan kurtulmama yardım edecek ve beni loser değil de bir "erkek" olarak gösterecek bir görünüme kavuşmak. Şu an bayağı tıfılım, boy 1.65 civarında kilo 55. Omuz diye bir şey yok, dar ve düşükler. Duruş bozukluğum var. Yaş 30. Bazı boş ve anlamsız şeylere takılıp boşvermişliğe kapılıp bu duruma sürüklendiğim için, daha fazla mücadele etmediğim için üzgünüm, aklım sanırım yeni yerine geliyor. Her neyse umarım akıllanmışımdır.

Size sormak istediğim bu tıfıllıktan spora başlayarak kurtulmam mümkün mü? Yaş 30 olduğu için zaten boya yapacak bir şey yok ama en azından kilo falan alıp derli toplu bir görünüme kavuşabilir miyim? Bu arada kilolu olmaktan, şişmanlıktan, fazlalıktan ölümüne nefret ederim ama ben sadece beni ideal gösterecek bir görünüşe kavuşmak istiyorum. Omuzlarım, biraz kaslarım olsa çogzel olur. Üzerime giydiğim şeyler tam otursun, omuzlardan sallanıp emanet gibi görünmesin istiyorum sonra. İşverenler çocuk gibi görmeyip ciddiye alsın istiyorum. Kadınların gözünde "Yhaa ne şeker şuna baksana!" konumundan "Kızııım, bu çocuk bi fena" konumuna yükselmek istiyorum bir de :D

Kollarım, bacaklarım incecik. Tam bir skinny sizin anlayacağınız. Tam şu tipe benzer bir vücudum var:
cf.girlsaskguys.com

Sizce sporla ne derece mümkün bu sizce? Ha bir de uyku, beslenme düzeni diye bir kavram yok bende. Sabaha kadar oturup öğlene kadar yatıyorum. Spor bu düzensizlikten çıkmama ne derece yardımcı olur? Spor hocası yardımcı olur mu tüm bu istediklerime kavuşmama ve ideal vücuda ne kadar sürede kavuşabilirim sizce? Son olarak bütçem ne olmalı (ayırabileceğim 1500-2000 TL) ve Ankara'da bildiğiğiniz f/p oranı iyi bir spor salonu konusunda fikir verirseniz sevinirim. Yanlışlarım varsa ve eklemek istediğiniz şeyler varsa mutlaka bekliyorum. Teşekkür ederim. Seviyorum sizi <3
(5) 

Bu işi kapmak istiyorum. Tavsiyelerinize talibim.

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1493954 
Merhaba arkadaşlar,

O kadar bekleyişten sonra nihayet bir şirket görüşmek için aradı. Online bir görüşme yapacağız ve görüşmeye İK ve departman müdür yardımcısı katılacak. Şirket üst düzey ve uluslararası bir şirket. Pozisyon için yabancı dil bu pozisyonun ana odağını oluşturduğu için yabancı dil bilgimi de test edecekler ama nedense genellikle mala bağlıyorum ve aklıma bir şey gelmiyor. Mülakatta beynim duruyor sanki. Ama mesela bi turistle konuşsam o durgunluktan eser olmuyor. Söz konusu yabancı diller İngilizce ve Almanca. Pozisyon genel olarak yabancı dili yazılı olarak kullanmak üzerine olacak ve sözlü yabancı dili gerektiren pek bir durum olmayacak. Zaten ben iki dilde de yazılı çeviri yaptım ama konuşma dili kullanma fırsatı olmadığı için pek akıcı değil. Buna anlayış gösterirler mi sizce?

Bu arada daha önceden deneyimlediğim üzere şirketten birden fazla kişinin katıldığı görüşmeler çapraz ateşe dönüşebiliyor. İki taraftan gelen bu ateşi daha iyi püskürtmek için neler yapmalı? Bu arada sizce beni öne çıkarabilecek ne gibi sorular sorabilirim ? Sektör: E-ticaret.

Ayrıca şirket üst düzey olduğu için nelere dikkat etmeliyim? Artık şeytanın bacağını kırmak istiyorum. Bu kardeşinizin şeytanın bacağını kırması için tecrübelerinizi, tavsiyelerinizi paylaşır mısınız? Teşekkür ederim
(4) 

Defalarca özgeçmişime bakılmasına rağmen arayan soran yok

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1493869 
Merhaba arkadaşlar,

1-2 aydır şehir içi şehir dışı demeden deli gibi iş başvurusu yapıyorum. İyi olduğunu düşündüğüm de bir önyazı hazırladım ve başvuru yaptığım işler çoğunlukla aynı alanda olduğu için çoğu başvuruya ekliyorum bu önyazıyı. Ne kadar istekli olduğumdan, yeteneklerimden, taşınmanın benim için sorun olmayacağından falan bahsediyorum bu önyazıda. Her neyse bu başvurular sonrasında özgeçmişim çoğunlukla günlük garanti 10 görüntüleme alıyor. Bazen bir günde 2-3 kez bakan birkaç şirket oluyor ama sadece bakıyorlar. Birisi Türkçe diğeri İngilizce olmak üzere 2 tane özgeçmişim var ve 90 günde toplam 150 civarında görüntüleme aldı. Bu benim için rekor denecek bir sayı. Delireceğim artık. Günde en az 2-3 saatimi bunlara ayırıyorum ama bir geri dönüş alamamak canımı sıkıyor. Napıyor bunlar fotoma bakıp gülüyorlar mı "Ehehe enayiye bak! Sen daha çok beklersin!" diye.

Uzun zamandır böyle bir motivasyon yakalayamamıştım ve zaten motivasyonunu kolay kaybeden biriyim. Zaten görüşmeler benim için iyi sonuçlanmıyor ama ona bile hasret kaldım. Bunlar niye aramıyor sizce? Ekran görüntülerine bakarsanız dün ve bugün olmak üzere 2 şirket dörder defa bakmış ama dönen falan yok. Çoğu şehir dışında bakanların ama şehir dışı olmasını dert edip aramıyorlarsa neden bakıp bakıp duruyorlar, dert etmiyorlarsa neden aramıyorlar? İşin kötüsü kendi şehrimde olup böyle yapan yerler de çok. Bunun gibi bir sürü şirket var. En sonunda kafayı kırıp garson olmaktan korkuyorum. Sizce dertleri ne bunların? İş arıyorsanız sizde durum ne? Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.

Not: İş alanı dış ticaret ve lojistik genel olarak.
(2) 

Diksiyon kursu konusunda yardımcı olur musunuz?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1493759 
Merhaba arkadaşlar,

Diksiyon konusunda kusurlarım olduğu için buradaki arkadaşların da tavsiyesiyle bir diksiyon kursuna gitmeyi düşünüyorum. Ancak kursların çoğu azımsanmayacak derecede para istiyorlar internette baktığımda. Bunun yanında Udemy'de, İstanbul İşletme Enstitüsü gibi yerlerde de "ucuz" diksiyon eğitimleri var ama bu tarz yerlerin de fabrikasyona bağladığını düşündüğüm için bi faydasını göreceğimi düşünmüyorum ve vakit kaybı olarak görüyorum.

Bu arada bahsettiğim diksiyon kusuru pelteklik ve de ses tonumu sevmiyorum. Bazıları konuşmamı görünce engelli olup olmadığımı soruyor o derece. Biraz profesyonel bir şey istiyorum bu yüzden. Sizin bildiğiniz iyi bir diksiyon kursu var mı? Bütçe 2000 TL'ye kadar. Konum Ankara. İyi olduğu sürece online da olur. Bir de birebir özel olanlar çok mu pahalı olur sizce? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(6) 

Işid'e karşı savaşılırken Taliban'a karşı neden savaşılmıyor?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1493539 
Merhaba arkadaşlar,

Malum Afganistan'da tek kurşun bile atılmadan şehirler Taliban'a teslim edildi ve Taliban'dan daha güçlü olan Afgan ordusu sürpriz şekilde çöktü, askerlerin bir kısmı Taliban saflarına katılırken bir kısmı da arkasına bakmadan akın akın bize doğru kaçmaya başladı. Benim merak ettiğim Amerika tarafından bu kadar ekipman, eğitim sağlanan ve mevcut olarak Taliban'dan daha büyük olan bu oluşum neden bir kurşun bile sıkmadan dağıldı? Saflarını terk etmeyip Taliban'a karşı oldukları yeri savunan birlikler de var ama onlar da bir avuç.

Işid ortaya çıkıp her yerde ölüm kusarken Suriye ordusu olsun Irak ordusu olsun Türkmen birlikleri olsun hatta YPG falan bile ölümü göze alıp cesurca savaştı. Onlar da kaçabilirdi mesela ya da Işid saflarına katılabilirdi. Ama savaştılar. Çok büyük kayıplar verildi ama sonunda Işid'in kökünü kuruttular. Peki Afgan askerleri Işid'den daha güçsüz olan Taliban'a neden karşı koymadı? Biliyorum Taliban daha ılımlı bir politika izliyor düşmana karşı, çoğunun aralarında bir uzlaşma politikası var ama bu terörist oldukları gerçeğini değiştirmez. Bilindik dizilerden birinde zaten bu işleniyor. Sizce neden savaşmıyor kaçan askerler? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(4) 

Instagram'da aradığım kişinin hesabının pat diye karşıma çıkması

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1493425 
Merhaba Duyuru'nun Instagram Uzmanları,

2-3 ay önce bir Instagram hesabı açan Instagram cahili biri olarak sormam gereken bir soru var. Hiçbir ortak arkadaşımın olmadığı ama arkadaşlarının hesaplarını ara sıra stalkladığım (onlarla da takipleşmiyorum ve ortak arkadaşım yok) birini arıyordum Instagram'da. Hesabı korumalı olmayan çalışma arkadaşlarının hesaplarını falan alt üst ettim ama bulamadım bu arkadaşı. Ancak aynı isimde başka bir arkadaşıma bakmak için arama kısmına ismi yazdığımda bu aradığım arkadaşın hesabı pat diye en üstte karşıma çıktı. Resmen gökte ararken yerde buldum. Sizce nasıl olabilir bu?

Çalışma arkadaşlarından birinin yanlışlıkla hikayesine bakmıştım o söylemiş olabilir de bu aradığım arkadaş da hesabıma baktığı için üstte çıkmış olabilir mi ya da arkadaşlarını stalkladığım için olabilir mi? Kafamda deli sorular. Bu cahili aydınlatırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(2) 

"İlk gelen alır" prensibiyle çalışan sistemler için bot-yazılım

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1493334 
Merhaba arkadaşlar,

Diyelim ki bir havuz sistemi üzerinde işler( yazılım-çeviri-tasarım gibi) yayınlanıyor ve işler eklendiğinde size mail geliyor. Siz de mail gelince sisteme girip işi alıp çalışmaya başlıyorsunuz. Sistem böyle. Fakat birisi veya birileri isterseniz mail gelir gelmez sisteme girin, sizden önce muhakkak o işi kapıyor. Hiç istisnası yok ve her defasında böyle.

Sonra başka bir örnek vermek gerekirse bültenlerine abone olduğunuz bir teknoloji markası var ve bazen bazı oyunlar için key dağıtıyor. Bu keyin olduğu mail gelir gelmez hemen almak için ilgili yere giriyorsunuz ama o da ne! Binlerce, on binlerce keyden bir tanecik bile kalmamış. Bu da her defasında böyle.

Ben işin içinde bot veya yazılım türevi şeylerin olduğu numaralar döndüğünü düşünüyorum. Bunlarla nasıl mücadele edilir? İlk gelen olup bunları almak için ne yapmak lazım? Bilgisayarı riske atmadan kullanabileceğimiz yazılım, eklenti şeyler var mıdır bildiğiniz? Bilgilerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(4) 

Friendzone'a girmemek ama nasıl?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1493203 
Az önceki duyuru silindiği için düzenleyip tekrar soruyorum. Umarım bu sefer silinmez.

Merhaba arkadaşlar,

Bu gördüğünüz sap kardeşiniz 30 yaşında ve şu ana kadar hiç mi hiç, bir tane bile sevgilisi olmadı (oha cidden). Bu okuduklarınız karşısında "Evlerden ırak! Amann Ya Rabbi!" dediğinizi duyar gibiyim ama yapacak bir şey yok. Hoşlanan hanımefendiler oldu, ben değerlendirmedim benim hoşlandıklarım ise beni değerlerdirmedi. "Beni beğeneni ben beğenmem, benim beğendiğim ise beni beğenmez!" durumu yani. Aktif olarak sadece üniversite zamanında koşturdum hanımların peşinden ama istediğim bir sonuç alamadım. Ondan sonraysa bir daha uğraşmadım.

Ama 30 yaşının getirdiği "Hayatıma çeki düzen vermeliyim." kafası mı bilmiyorum fakat yalnızlıktan sıkıldım. Lakin gönül işlerinde kısmetim kapalı, tanıştığım 10 hanımdan dokuzunun friendzone una giriyorum, o geri kalan bir tanesi de benim friendzone uma giriyor. Fena değil denebilecek bir tipim var ama kısa boyluyum maalesef. Öne çıkan özelliklerim espritüel ve entelektüel biri olmak. Kendimi "Geldi yine tipini..." karikatüründe gibi hissediyorum. Böyle biri gönül işlerinde nasıl başarılı olabilir? Tinder gibi uygulamalar son çarem gibi görünüyor ama buralara düşmek istemiyorum? Siz ne önerirsiniz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(1) 

Bu iş görüşmesi iptal mi sizce?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1493155 
Merhaba arkadaşlar,

Birkaç gün önce başka şehirdeki bir iş ilanına başvurmuştum ve dün dönüş sağladılar. Taşınma durumunu sorduklarında taşınacağıma dair kesin teyit verdim ve bugün online bir mecradan görüşme gerçekleştirecektik. Görüşmeyi sanırım ilgili departmanın yöneticisiyle yapacaktık, öyle söyledi İK. Görüşmeden önce de teyit için arayacaklardı. Ancak görüşme zamanına yaklaşırken teyit için aramadılar ve ben de kendileriyle tekrar irtibata geçtim teyit almak için.

Benimle görüşen İK, görüşmenin gerçekleştirileceği mecra ile ilgili bir aksaklık olduğunu ve özgeçmişimi bulamadıkları için numaramı bulup arayamadıklarını söyledi. Kendilerine numaramı tekrar verdim ve başka bir alternatif önerdim. Benimle irtibata geçecektiler. Az önce başvuru yaptığım platforma baktım, özgeçmişimi tekrar görüntülemişler. 2 saat geçti ve arayan soran yok. Saf gibi takım elbiseyle bilgisayarın başında oturuyorum ve ya ararlarsa diye üstümü de değiştiremiyorum. Sizce iptal mi görüşme? İkinci defa aramak istemiyorum. İnsan arar bir bilgi verir hiç değilse görüşme iptal diye. Ölü taklidi mi yapıyorlar? Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim.
(9) 

Tacizci veya sapık gibi mi görünmüşüm?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1493060 
Merhaba arkadaşlar,

Bugün aile eczanemize gitmiştim. Eczanede ben, eczacı bir de muhtemelen eczacının (erkek) arkadaşı olan (aile dostu gibisinden) genç bir kadın vardı. Ben doktorun yazdığı ilaçları eczacının vermesini beklerken kadın üstüne çeki düzen vermek isterken bir anlığına tişörtünü kaldırdı ve ister istemez göbeği göründü. Ben de istem dışı bir şekilde kadının açılan göbeğine bakarken buldum kendimi. Kadın muhtemelen gördü beni. Her şey çok kısa bir süre içinde gerçekleşti. Sonra hem kadını hem de eczacıyı selamlayarak ayrıldım ancak oradan çıktıktan sonra kendimi kötü hissettim. "Acaba kadın bana sapık gözüyle mi baktı?" diye huzursuz oldum. Bana böyle bir gözle bakılmasındansa ölmeyi tercih ederim.

Kadın rahatsız olsa ve durumu eczacıya anlatsa eczacı "İnatçı iyi çocuktur, öyle bir niyeti olmaz." diye savunur beni. Çünkü eczacılarla birbirimizi çook uzun zamandır tanıyoruz. İlaçlarımızı falan istisnasız hep oradan alırız.

Sizce kadının bana sapık gözüyle bakma ihtimali var mı? Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim.
(4) 

Hızlı klavye kullanan, bakmadan yazabilen biri 10 parmağı hızlı öğrenir mi?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1492881 
Merhaba arkadaşlar,

Çok uzun yıllardır bilgisayar kullandığım için artık seri şekilde yazabiliyorum ve hızlı olmasa da orta seviyede hatasız olarak bakmadan yazabiliyorum. Biraz zorlarsam daha hızlı yazabiliyorum bakmadan. Şimdi 10 parmak öğrensem mi diye düşünüyorum. O kadar şeyi bakmadan 2 saniyede yazan insanları görünce imrenmeden edemiyorum. Sizce böyle biri kısa zamanda öğrenebilir mi? 10 parmak kullanabilenler ne kadar sürede öğrendiklerini belirtirse sevinirim. Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(1) 

Gemi acentesinde çalışmak için ne yapmak lazım?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1492762 
Merhaba arkadaşlar,

Bu aralar gözüme armatörleri, gemi acentelerini kestirdim. Oralarda çalışmak için ne yapmak lazım? Dil-edebiyat mezunuyum. Gemi acenteliği eğitimi veriyorlar ama onu da galiba sadece gemi acentesinde çalışanlar alabiliyor. Bu eğitimlere katılmam mümkün mü sizce? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim, teşekkür ederim.
(7) 

Şu zamanda aşılı biri için hastaneye gitmek riskli mi?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1492614 
Merhaba arkadaşlar,

Epey zamandır ciddi biçimde unutkanlık, odaklanamama, basit şeyleri bile anlamakta zorlanma gibi bir takım sorunlar yaşıyordum ve burada da sorduğumda B12 vitaminlerime baktırmam tavsiye edildi. Ancak pandemiden dolayı hep erteledim ama artık erteleyemeyecek durumdayım. Canıma tak etti, hayat kalitem, insanlarla olan iletişim kalitesi ciddi ölçüde düştü.

Bir an önce hastaneye gitmek istiyorum ancak 2 doz Biontech aşım olmasına rağmen söz konusu hastane olunca bir tırsma geliyor. Üstelik vakalar da yükselişteyken ve 2.doz aşı olanların oranı 50% gibi tatminkar olmayan bir seviyede olduğu için emin değilim. Sizce gitmemde bir risk var mı? Siz hastaneye gidiyor musunuz? Bu arada ailecek aşılarımız tam :D Sadece 2 küçük yeğenim var. Abartıyor muyum sizce? Siz hastaneye gidiyor musunuz? Ha bu arada vitaminlere baktırmak için Dahiliye'ye mi yoksa Hematoloji'ye mi gitmeliyim? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(4) 

Bu arkadaşım neden benden soğumuş gibi?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1492203 
Üniversiteden aramın çok iyi olduğu bir kız arkadaş vardı. Ben erkeğim bu arada. Benden hoşlanıyordu muhtemelen. Benimle olan dostluğunun hiç bitmesini istemediğini söylüyordu sürekli. Bazen "Bize gel." diyordu. Kendi tek yaşıyordu. Bazen bir yerlerde falan buluşuyorduk, bir şeyler içiyorduk. Her telefon konuşmamız en az 1 saat sürüyordu. Bayağı iyi birisiydi. Çok iyi anlaşıyorduk. Aynı profilde biri olmadığımızı düşündüğüm için sevgili olmak için çaba göstermedim. Ancak çok iyi bir dostluk gösterdim ona karşı. Gerçekten iyi birisiydi. Her neyse ben ondan daha önce mezun oldum. Bir daha da görüşme fırsatımız olmadı mezun olduktan sonra. O başka şehirde yaşıyor çünkü. Ancak mesajlaşıyorduk. Bu olaylar 5-6 yıl önce oluyor bu arada.

Her neyse 2018 yılına geldiğimizde iletişimsiz geçen bir dönemden sonra mesaj attım. O da müsait olmadığını, beni arayacağını söyledi. Sonra aramadı ve bir müddet sonra da numarasını değiştirmiş olacak ki numarası Whatsapp'dan kayboldu. Sonra 1-2 ay önce Instagram hesabı açtım ve onu da takip etmeye başladım, o da beni takip etti.

1 ay kadar önce o kadar zaman konuşmadığımız için Instagram'dan "Napıyorsun?" tadında bir mesaj attım. O da annesinin Covid'e yakalandığını, o yüzden keyifsiz olduğunu, daha sonra yazacağını söyledi. Ben de geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Aradan 2-3 hafta geçmiş olmasına rağmen yazmadı. Annesi herhalde iyileşmiştir diyerek tekrar yazıp annesini sordum, iyileştiğini söyledi. Sonra havadan sudan, birbirimizden bahsetmeye başladık. Ama konuşmakta isteksiz gibiydi, benim bir paragrafıma karşılık o 2-3 cümle ile cevap veriyordu. O eski günlerdeki arkadaşlığımızdan eser kalmamış gibiydi. Yani ben yazmasam yazmazdı asla, ondan emin oldum.

Sizce normal mi bu? Tamam yani benden hoşlanıyorsa karşılık vermemem buna sebep olmuş olabilir ve araya giren zaman da etkili olmuş olabilir ama bu seviyede bir soğukluk normal mi? Siz ne düşünüyorsunuz fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(2) 

İnternet taahhütü bitiminde yüksek fatura

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1491414 
Merhaba arkadaşlar,

Kısa bir süre öncesine kadar Türk Telekom'dan internet hizmeti alıyordum. Taahhüt bitince başka bir sağlayıcıya geçtim. Bayrama denk gelmesi sebebiyle abonelik işlemleri uzadığı için aktivasyon sağlanana kadar taahhüt bittikten sonra 1 hafta kadar daha Türk Telekom kullandık. Şimdi ödememiz gereken son bir fatura daha var mı diye kontrol edince her zamankinden yüksek bir fatura çıkarılmış. Normalde 107 TL ödüyorduk ama şimdi 140 TL çıkarmışlar. Normal mi bu? Yani taahhüt bittikten sonra da kullandığımız için mi yoksa tipik bir Türk Telekom kurnazlığı mı? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(2) 

Seyahat acentası kurmak kaç papele patlar?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1491303 
Merhaba arkadaşlar,

Hayalperestliğin suyunu çıkaran bir çulsuz olarak seyahat acentası kurmak gibi olmayacak, lüks bir hayalim var sürekli. "Aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış." hesabı. Aşağı yukarı hesap tahmini için geçenlerde internete baktım. Daha en başta Aidatı ve TURSAB üyeliği ile 75 Bin TL'ye yakın bir masraf çıkıyor ilk siftah olarak. Bunun A sınıfı B sınıfı olmasına göre tabi başka masraflar da çıkıyordur izinler falan derken. Bayi olmak isterseniz onun komisyonu da vardır. Peki sizce ortalama tüm masraflar hesaplandığında cepten kaç para çıkar?

Bir de kredi çekmeyle falan olacak bir iş midir bu? Kağıt üzerinde hiçbir geliri olmayan ve kredi notu da olmayan (kredi kartım falan yok, hiç kredi çekmedim) birine "Girişimci mi olcan sen? Sen ne tatlış şeysin öyle ha! Al sana 200K, benim hayalperest çocuğum!" diye para verirler mi? Ben de "Çalışıp para kazanınca öderim!" diyebilir miyim? Bunu şunun için soruyorum, her ne kadar klişe gelse de "Öğretmenliği bıraktı, köyüne dönüp çiftlik kurdu.", "Genç ev hanımı atölye kurdu." gibi haberleri görünce "Acaba?" demeden edemiyorum.

Bir de bir sürü insanın ağzında "Kendi işini kur! Napıcan maaşlı işi!" lafı var. Gerçekten iş kurmak bu kadar kolay mı? En önemli şey parayken paranın esamesi bile okunmuyor böyle konularda. Zengin oldukları için mi paradan bahsetmiyorlar yoksa gerçekten de parası olmayan ama bir şeyler yapmak isteyenlere destek veren birileri var mı? Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(7) 

Bu iş görüşmesi için dönüş yaparlar mı sizce?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1491165 
Merhaba arkadaşlar,

Bugün çalışmayı tercih etmediğim bir sektör olan çağrı merkezinde değerlendirmek üzere bir şirket ulaştı bana. Yabancılara hizmet verilen bir alanda Almanca bildiğim için ulaşmışlar bana. Almancamın nasıl olduğunu sordular, ben de okuldan bu yana pek kullanma fırsatım olmadığı için konuşma kısmında paslandığımı belirttim. Sürecin ilerlemesini istersem benimle Almanca bir mülakat gerçekleştireceklerini söylediler. Ben de sağlam bir yer oldukları için denemekten zarar gelmez diyerek sürecin ilerlemesi yönünde tercih yaptım. Sonra kapattık.

Ben görüşmeyi Pazartesi falan beklerken 1-2 saat sonra aradılar. Birazcık yusuf yusuf ediyordum "Napacağım? Nasıl hazırlanmalı?" kafasındayken beni hazırlıksız yakaladılar. Ama korktuğumun aksine batırmadım, ara ara teklemeler haricinde ve soruları ikilettirmeden konuştum. Fakat Almanca konuşan kişi başta biraz hızlı konuştuğu için biraz yavaş konuşmasını kibar bir dille rica ettim. Tabi ki beklendiği gibi çok akıcı konuşamadım ama berbat bir performans da sergilemedim. Zaten çok sürmedi. Her neyse "Biz sizi ararız." gibisinden bir şey söyledi kapattık. Yanlış bilmiyorsam işe aldıkları kişiyi oryantasyon sürecinden geçirip öyle başlatıyorlarmış. Sizce dönüş yapma durumları var mı? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(5) 

Yeni aldığım cep telefonuma kılıf alsam mı?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1490898 
Merhaba arkadaşlar,

Kurban Bayramı'ndan önce cep telefonu almıştım. Bizimkiler hemen kılıf almamı istediler ama pek gönlüm yok ama bir yandan da telefonu hem peşin aldığım için hem de telefona harcadığım parayı gece gündüz demeden hayvan gibi çalışarak geçirdiğim yoğun bir süreç sonunda kazandığım için telefona bir şey olmasını düşünmek de can acıtıcı geliyor.

Telefon (Samsung Galaxy M31S) hem büyük hem de bataryası nedeniyle ağır olduğu olduğu için ele kolay gelmiyo. Bu da beni geriyor, elimden kayacak diye. Kılıf alsam da bu sefer telefon daha kalın olacak. Ne yapsam bilemedim. Gözüme kestirdiğim iki kılıf var ama birisi gereksiz pahalı geldi ( kaliteli ama kılıfa o kadar para vermek müsriflik gibi geldi) diğerine de "meh" diyesim geliyor. Linklerini aşağıda bulabilirsiniz. Siz ne düşünüyorsunuz? Telefonunuzu kılıflı mı kullanıyorsunuz kılıfsız mı? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim.

www.amazon.com.tr

www.amazon.com.tr
(5) 

Yanan bölgeler büyükşehir kategorisinde olsa durum yine böyle olur muydu?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1490726 
Merhaba arkadaşlar,

Felaketin yaşandığı bölgeler büyükşehir kategorisinde olsaydı ya da İstanbul, Ankara gibi bölgelerde çıksa felaketin üstesinden daha çabuk gelinebilir miydi yoksa durum farklı olmaz mıydı? Diyelim ki Muğla veya Antalya başkent olsun veya İstanbul gibi ülkenin kalbi diyebileceğimiz bir yer olsaydı.

Bu arada, o bölgelerin dağlık alan olduğunu, ulaşımı zor olduğu gerçeğini bir kenara bırakalım. Benim değinmek istediğim aslında daha çok kaale alınır mıydı, umursanır mıydı, siyasisinden vatandaşına askerinden polisine kadar tüm seferberlik sağlanır mıydı ya da yine çaresiz kalır mıydık? Başka ülkelerden gelecek uçaklara muhtaç kalır mıydık? THK envanterindeki uçaklar yine hangarlarda yatmaya devam eder miydi? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(8) 

Yangınlardan dolayı kendinizi savaşta gibi hissediyor musunuz?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1490584 
Merhaba arkadaşlar,

Ülke cayır cayır yanıyor. Yangın bölgelerinden izlediğim videolar dehşet verici. Sanki gerçek anlamda bir savaş var. Oralarda yangınların söndürülmesi için varını yoğunu koyan herkes cephe hattında savaşan askerler gibi. Yangınların söndürülmesi için hava desteği istiyorlar ama gelen giden yok. Akın akın gelen yoğun düşman dalgaları karşısında telsizden destek istemelerine rağmen hiç kimse gelmediği için tek başına savaşan askerler gibi. Diyorum kendi kendime "Gerçek bir savaş olsa manzara bunun tıpa tıp aynısı olacak belki de."
Savunmasız ve çaresiz olduğumuz hissi hiç böylesine tokat gibi çarpmamıştı yüzüme. Kurtarmaya gelecek kimse yok gibi.

Yarın gerçekten bir savaş olsa ne yapacağız ki biz? Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim.
(5) 

TSK'nın sosyal medya yönetimi neden bu kadar zayıf?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1490324 
Merhaba arkadaşlar,

Instagram'da İsrail ordusunu (IDF) takip ediyorum, TSK da takip ettiklerim arasında. Dikkat ettiğim bir şey var, TSK neredeyse hiç kendi reklamını yapmazken, "Biz ortamlardayız!" minvalinde paylaşımlar yapmazken IDF günde en az 2-3 gönderi paylaşıyor. Sürekli eğitimlerden kareler paylaşıyorlar, ordudaki kadın askerlerin önemini belirten gönderiler, Hamas'ın nasıl okul, yerleşim yerleri gibi sivil alanları kendilerine kalkan olarak kullandıklarını harita üzerinde gösteren gönderiler falan paylaşıyorlar. Bu da onların insanların gözündeki sempatilerinin artmasına neden oluyor.

Bir de TSK'nın Instagram hesabına bakıyorum, ayda yılda bir gönderi paylaşılmış. Onların da geneli resmi bayramları kutlamak, önemli günleri hatırlatmak için falan. Sahadan, tatbikatlardan falan çok az gönderi var. Devir internet, sosyal medya, imaj devri olmuşken nedir bu ortamlardan uzak durma sevdası? Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim, teşekkür ederim.
(6) 

Türk TV ve sineması efekt yapmayı ve çekim tekniklerini neden beceremiyor ?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1489203 
Merhaba arkadaşlar,

Bazen kah Kurtlar Vadisi gibi dizilerin Youtube'dan sahnelerini izlemek olsun kah TV'de falan denk geldiğim yapımlarda dikkatimi çeken bir amatörlük var. Sinema da dahil buna. Biz Türkler olarak galiba çekim tekniklerinden pek anlamıyoruz ve doğru düzgün efekt yapamıyoruz. Daha çok aksiyon ağırlıklı yapımlar için konuşuyorum. Mesela karakterler kötü adamlarla dövüşüyor , karakterler falan adamakıllı hazırlanmadığı için ortadaki olmamışlığı, hamlığı örtmek için sahneler x2 hızına alınmış gibi hızlandırılıyor, oldu bittiye getiriliyor. Yani tamam bir Jason Statham performansı bekleyip akıcı ve kesintisiz bir dövüş sahnesi beklemiyoruz. Ama böyle de olmaz ki.

Sonra bir el bombası patlıyor mesela ama el bombası olduğuna bin tane şahit ister. El bombası patladıktan 3 saniye sonra adamlar ölüyor. Ha bir de adamlar ölüyor derken ölme şekilleri çok kör göze parmak. İnsan biraz inandırıcı olur. Adam vuruluyor iki saniye sonra Matrix'deki gibi fişleri çekilmiş gibi ölüyorlar. Bazılarının ölme şekilleri çok komik hele.

Görsel efektlere gelecek olursak orası ayrı bir konu. Ortalık Çukur, Kurtlar Vadisi, Arka Sokaklar gibi dizilerden geçilmezken ve sürüsüne bereket şekilde yapılmaya devam edilirken bu konuda bir gelişme görememek insanı üzüyor. Yıl olmuş 2021 hala çatışma sahneleri görsel anlamda tek kelimeyle re-za-let. Silahların gerçek olmadığı o kadar belli ki sanıyorsunuz ki çocuklar bayramda mantar tabancası almış da onu sıkıyor. Patlamalar, alev efektleri falan çok yapay duruyor.

Ses de yine öyle. Mesela makineli tüfekten çıkacak sesi hafif taramalıya
koymuşlar ya da bir silah sesi koymuşlar, aynı sesi bir sürü silaha atamışlar. Yani bu tarzda şeyler 3.sınıf bir saçma komedi yapımında olsa orada eğreti durmaz, hatta cuk diye oturur. Tüm patlamaların sesi aynı.

İki dakika izlesem "Olm kim izliyo lan bunu?" dedirtiyo. Onu izleyeceğime boş boş otururum daha iyi. Millet ağzı iki karış açık şekilde nasıl izliyor anlayamıyorum. Hiç mi dikkatini çekmiyor? Ben kendimi hakarete uğramış sayarım. Yoksa biz hep Amerikanyacı falan olduğumuz için mi gözümüze bu kadar batıyor?

En dandik Amerikan dizilerindeki efektler bile bizim en çok izlenen dizilerdekinden bile daha kaliteli.

Yani tamam çok güzel işler çıkaranlar da elbette var ama çok yoklar. Sizce sorunun kaynağı nedir? Yeterli bütçe mi yok, yetenekli, adamakıllı efekt yapmayı bilen insan sayısı mı az yoksa "Amann ne gerek var! Ne versek yiyolar zaten!" kafası mı var?

Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(8) 

Bayramlarda şehir dışından gelen yakınlarınızı uğurlamak zor oluyor mu?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1489188 
Merhaba arkadaşlar,


Başka şehirde oldukları için uzun zamandır görüşemediğiniz yakınlarınız bayramlarda veya başka zaman geldiğinde onları uğurlarken zor oluyor mu? Başka şehirlerde yaşadığımız için ve iş yoğunlukları dolayısıyla 8 yıldır görüşemediğimiz kuzenim ve ailesi geldi, epey vakit geçirdik, bizde kaldılar. Çocukları falan kocaman olmuş. En son gördüğümde çok küçüktüler. Bayağı da iyi anlaştım çocuklarla. Çok kaliteli insanlar hepsi de. Az önce uğurladık ve içime öküz oturmuş gibi oldu. Kim bilir bir daha ne zaman görüşeceğiz. Uğurlarken böyle hissettiğim ve "Keşke burada yaşasalardı!" dediğim çok yakınım yok.

Şehir dışında yaşayan başka yakınlarım da var ama hepsinde de böyle bir his oluşmuyor, giderken o kadar da üzülmüyorum. Zaten genel olarak akrabalık müessesesini pek önemseyen biri değilim. Sizler neler hissediyorsunuz? Duygularınızı paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.
(3) 

Akla gelmeyen yerlerde ölüp yiten macera tutkunları var mıdır?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1489008 
Merhaba arkadaşlar,

Tomb Raider oynarken Lara ile ancak bir kedinin girmeye cüret edebileceği darlıkta yerler, dibi olmayan uçurumların kenarındaki patikalar, suyla dolu yeraltı mağaraları vs. yerlerde dolaşırken kendi kendime "Böyle yerlerde en ufak bir hata sonucu ölüp gitsen kimsenin ruhu bile duymaz. Cesedini bile bulamazlar veya yardıma ihtiyacın olsa, sakatlansan falan işin bitti." diyorum.

Acaba gerçekten böyle arkeolojiye, dağcılığa falan derin bir tutkusu olduğu için kimsenin bu kişileri aramayı aklına getirmeyeceği yerlerde ölen yiten ve bulunamayan maceraperestler, hazine avcıları var mıdır sizce? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.
(2) 

Samsung Galaxy A52 ve A71 Amazon ve Hepsiburada'dan kaldırıldı mı?

İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi #1487900 
Merhaba arkadaşlar,

Bir süredir telefon almayı düşünüyordum ama ertelemiştim. Şimdi almaya niyetlendim gibi. Ama şimdi de almayı düşündüğüm modeller olan Samsung Galaxy A52 ve A71 Amazon ve Hepsiburada'nın kendi stoklarından kaybolmuş. Satıcılardan almak gibi bir niyetim yok. Yalnızca bu iki platformun kendisinden yapıyorum alışverişleri. Stoklara yeni ürün girişi mi bekleniyor acaba yoksa kaldırıldı mı stoklardan? Ama ikisinde birden olması da kaldırılma ihtimalini güçlendiriyor gibi. Ona göre seçeneklerimi güncellemeyi düşünüyorum. Bilgisi olan paylaşırsa sevinirim. Teşekkür ederim.
123456  Önceki  Sonraki »

mobil görünümden çık