twitch'te daha belirgin ama f1 tv'de de oluyor, platformdan ziyade direkt bilgisayar ve tarayıcıyla ilgili olduğunu düşünüyorum sorunun. şöyle açıklayayım, yayın devam ettiği (ses geldiği) halde ciddi fps düşüşü oluyor. bazen görüntü donuyor, üç saniye durup tekrar ileri atıyor. belli aralıklarla ama hep yaşıyorum bunu. bitrate ayarlarıyla da oynadım, hiçbirini yemedi.
işlemci/ram kullanımı için çekebileceğim bi ayar var mı? makine külüstür yani belki hiçbi şekilde önüne geçmek mümkün olmayabilir ama deneyeyim istiyorum yapılabilecek bi şey varsa. 10 sene sonra bi dota izleyek dedik zehir oldu resmen.
işlemci/ram kullanımı için çekebileceğim bi ayar var mı? makine külüstür yani belki hiçbi şekilde önüne geçmek mümkün olmayabilir ama deneyeyim istiyorum yapılabilecek bi şey varsa. 10 sene sonra bi dota izleyek dedik zehir oldu resmen.
farklı sektörlere, çeşit çeşit işe başvurduğum için kayıtlı cv tutabileceğim, bunu güncelleyip/değiştirip çeşitli formatlarda indirebileceğim bir platform arıyorum. ikisi birlikte genelde olmuyor, türkçe ve ingilizce için ayrı ayrı olursa sevinirim. yani bilgileri kendi istediğim dilde girebiliyorum ama şablonlara gömülü olanlar değişmiyor malum.
bundan bağımsız olarak tam şu ara ingilizceye ihtiyacım var. site bol ama hepsi son aşamada ücretli üyelik talep ediyor. europass'ı sevmiyorum çok yavan geliyor bana, zaten cv'me ekleyebileceğim pek bi şey yok en azından şablonu biraz şıkır şıkır olsun HAKAN ŞÜKÜR TİPİ ÇAĞDAŞ FORVET izlenimi uyandırsın istiyorum.
önerebileceğiniz bir platform varsa çok mutlu olurum, aksi takdirde kafayı kırıp word'de öyle berbat bi şey hazırlayacağım ki bırakın hazırlamayı ya da vermeyi, özgeçmiş kelimesini telaffuz etmek bile altı ay hapis cezasından başlayacak.
bundan bağımsız olarak tam şu ara ingilizceye ihtiyacım var. site bol ama hepsi son aşamada ücretli üyelik talep ediyor. europass'ı sevmiyorum çok yavan geliyor bana, zaten cv'me ekleyebileceğim pek bi şey yok en azından şablonu biraz şıkır şıkır olsun HAKAN ŞÜKÜR TİPİ ÇAĞDAŞ FORVET izlenimi uyandırsın istiyorum.
önerebileceğiniz bir platform varsa çok mutlu olurum, aksi takdirde kafayı kırıp word'de öyle berbat bi şey hazırlayacağım ki bırakın hazırlamayı ya da vermeyi, özgeçmiş kelimesini telaffuz etmek bile altı ay hapis cezasından başlayacak.
perşembe günü türkiye saatiyle 16:39'da aldım ben mesajı, atıldığı ülke bir saat geride. "within two business days" geri dönmemi söylemişlerdi başvuru için gerekli belgelerle.
ben de işi yeni bitirmiştim, saat beşe geliyor, kendi içimden tamam dedim cuma ve pazartesi var. cuma zaten vaktim olmayacaktı, pazartesi hallederim diye düşündüm.
yalnız bugün içime kurt düştü, ulan bunlar "biz gün içinde saat 3'te yazdık, ilk gün bugündü, cuma da ikinci gündü" derlerse? yazdım ama cevap vermediler, saat 6 olmuştu cevap da pazartesiye kaldı muhtemelen.
siz bu durumda "within two business days"den ne anlardınız? soğuk su içeyim mi?
başka hiçbir ifade yok bu arada, complete the following within two business days deyip gerekli belgeleri sıralamışlar, hatta parantez içinde 2 diye sayıyla da yazmışlar.
ben saat 4'e gelirken atılmış mesajı o günün biznısından saymam açıkçası hiçbir işletmenin de öyle yapacağını düşünmüyorum ama diğer taraftan da bilemedim, bugün ve yarın işte hafta sonuna kalmadan bitmiş olsun gibi düşünmüş olabilirler belki?
ben de işi yeni bitirmiştim, saat beşe geliyor, kendi içimden tamam dedim cuma ve pazartesi var. cuma zaten vaktim olmayacaktı, pazartesi hallederim diye düşündüm.
yalnız bugün içime kurt düştü, ulan bunlar "biz gün içinde saat 3'te yazdık, ilk gün bugündü, cuma da ikinci gündü" derlerse? yazdım ama cevap vermediler, saat 6 olmuştu cevap da pazartesiye kaldı muhtemelen.
siz bu durumda "within two business days"den ne anlardınız? soğuk su içeyim mi?
başka hiçbir ifade yok bu arada, complete the following within two business days deyip gerekli belgeleri sıralamışlar, hatta parantez içinde 2 diye sayıyla da yazmışlar.
ben saat 4'e gelirken atılmış mesajı o günün biznısından saymam açıkçası hiçbir işletmenin de öyle yapacağını düşünmüyorum ama diğer taraftan da bilemedim, bugün ve yarın işte hafta sonuna kalmadan bitmiş olsun gibi düşünmüş olabilirler belki?
şahıs şirketi ve bağkur ödemeleriyle ilgili bir sorun
der meister #1611366
iş yaptığım firmayla bu konuda bir sorun yaşadım. mali müşavire danışacağım ama işi bilen tarafsız, farklı kişilere de danışmak istiyorum açıkçası. teknik ve sıkıcı bir mevzu olabileceği için burada paylaşmak istemedim. konuda yardımcı olabilecekler mesaj atabilirse çok memnun olurum. bu tür işlerin konuşulabileceği başka bir platform yönlendirmesi vs. de çok işime yarar. teşekkürler.
özellikle son iki senede fakirliğin ve kötü alışkanlığın kol kola yürüdüğü globalleşen dünyamda maddi olarak insanlık için küçük ama kendi adıma çok büyük problemler yaşadım. bir kredi kartımın borcunu şahıs borcuyla ödedim, o kart bana hiçbir şey söylenmeksizin direkt sistemden kayboldu. banka "sana yaramıyo" deyip geri aldı zaar. diğerinin ise borcunu ödedim fakat kullanılabilir limitim sıfır görünüyor, eski kullanabilir limitin tümüne kısıt koymuşlar. limit yüksek değil 20 bin küsür ama son iki senede düzenli bir tane ödemem yoktu diyebilirim. üç aylık gecikmelerden sonra maaştan otomatik kesilen asgariler, yapılandırmalar, onun kaçırılan ödemeleri, "sen suyu ısıt biz geliyoruz" temalı banka & avukat görüşmeleri vs... kendime düşünceler, sizlere sorular,
1) normal şartlarda bu limit kısıtı kalkıyor mu, kalkarsa ne zaman kalkmasını bekleyebilirim? hesabıma her ay kart limitimden daha yüksek para girişi oluyor. şu an vergi borcum var (icrada değil sadece gecikmiş borç) ama bankalara hiçbir borcum kalmadı. aşama aşama mı kalkar, süreç nasıl işler bilgisi olan var mı? banka önemliyse eğer enpara bu arada.
2) ağustos başında elime geçen bütün parayla bu kısıtlı kartın borcunu kapatıp findeks raporu almıştım. tahmin edebileceğiniz üzere "SEMTİMİZDEN GEÇMEYİN" düzeyinde, en riskli müşteri sınıfındayım. yalnız bu rapora ödemesini yaptığım kredi kartı borcu işlenmemişti. bundan kelli,
a) bankalara borçları kapatmak kısa sürede notu iyileştirir mi? geçmişe bir perde çekebilir miyiz?
b) fakir ama eskisi gibi en azından aç açıkta olmayan birisi olarak notu nasıl iyileştirebilirim? aklıma ufak tefek harcamalar için dahi kredi kartını kullanmak, kesimden sonra da bunları düz<enli olarak henüz faiz gelmeden ödemek geldi. bunun yardımı olur mu?
c) eğer olursa, işlem hacminin önemi var mıdır? yani bir ayda kredi kartından 15 bin liralık "vaktinde işlem" yapmakla 150 bin liralık iş yapmak arasında fark olur mu banka nezdinde? yoksa etim budum ölçüsünde sadece ödemelerin aksamaması, gapitaliz enstrümanların kullanım sıklığı mı dikkate alınıyor?
d) "çiçek gibi müşteri" seviyesine gelmem ödemeleri aksatmadığım takdirde ne kadar sürer?
teşekkürler.
1) normal şartlarda bu limit kısıtı kalkıyor mu, kalkarsa ne zaman kalkmasını bekleyebilirim? hesabıma her ay kart limitimden daha yüksek para girişi oluyor. şu an vergi borcum var (icrada değil sadece gecikmiş borç) ama bankalara hiçbir borcum kalmadı. aşama aşama mı kalkar, süreç nasıl işler bilgisi olan var mı? banka önemliyse eğer enpara bu arada.
2) ağustos başında elime geçen bütün parayla bu kısıtlı kartın borcunu kapatıp findeks raporu almıştım. tahmin edebileceğiniz üzere "SEMTİMİZDEN GEÇMEYİN" düzeyinde, en riskli müşteri sınıfındayım. yalnız bu rapora ödemesini yaptığım kredi kartı borcu işlenmemişti. bundan kelli,
a) bankalara borçları kapatmak kısa sürede notu iyileştirir mi? geçmişe bir perde çekebilir miyiz?
b) fakir ama eskisi gibi en azından aç açıkta olmayan birisi olarak notu nasıl iyileştirebilirim? aklıma ufak tefek harcamalar için dahi kredi kartını kullanmak, kesimden sonra da bunları düz<enli olarak henüz faiz gelmeden ödemek geldi. bunun yardımı olur mu?
c) eğer olursa, işlem hacminin önemi var mıdır? yani bir ayda kredi kartından 15 bin liralık "vaktinde işlem" yapmakla 150 bin liralık iş yapmak arasında fark olur mu banka nezdinde? yoksa etim budum ölçüsünde sadece ödemelerin aksamaması, gapitaliz enstrümanların kullanım sıklığı mı dikkate alınıyor?
d) "çiçek gibi müşteri" seviyesine gelmem ödemeleri aksatmadığım takdirde ne kadar sürer?
teşekkürler.
vergi borçlarının bulunduğu şu ekrandan bahsediyorum,
prnt.sc
burada en sağdan "öde" deyip tek tek ödeme yapabiliyorum ama çoklu seçemiyorum, öyle bir seçenek varsa da göremedim. bunları böyle başına tik koyup 3-5 tane seçerek hepsini birden ödeyemiyor muyuz? devletimiz "bi şey olmaz ayrı ayrı öde hem vakit geçmiş olur" mu demiş yoksa ben mi bulamadım?
prnt.sc
burada en sağdan "öde" deyip tek tek ödeme yapabiliyorum ama çoklu seçemiyorum, öyle bir seçenek varsa da göremedim. bunları böyle başına tik koyup 3-5 tane seçerek hepsini birden ödeyemiyor muyuz? devletimiz "bi şey olmaz ayrı ayrı öde hem vakit geçmiş olur" mu demiş yoksa ben mi bulamadım?
senelerdir bayiden oynamıyorum ama bazen böyle önünden geçerken nakitle bahis yapmak, elimde bir kuponun olması fikri hoşuma gidiyor. "ulan 20 senedir işin içinde herif kupon yapmayı bilmiyo" demesinler, maaaallede adımız çıkmasın diye korkumdan bayiye giremiyorum.
eskiden seçenekler daha kısıtlıydı. optik kağıt doldurur gibi maç kodunu, bahsi vs. işaretlerdik biterdi iş.
şimdi tek başına maç kodları bile çok uzun, bahis seçenekleri çok fazla. kağıda kodlama sistemi var mı onu bile bilmiyorum, varsa da iki maç doldurmak 3 saat sürüyordur herhalde.
şu an ben basılı kupon almak istesem alabilir miyim? nasıl yapılıyor bu? internette biraz bakındım ama göremedim, güncel "iddaa kuponu nasıl doldurulur" tarzı bir bilgi şelalesi vra mı acaba?
internetten valla tadı yok ya şöyle elimi savurup kupona "utrecht gibi senin yolunu s*keyim1!1" diye vurup o sesi duyamayınca, bayide kuponu okutup nakit para alamayınca sevmiyorum bu işi.
eskiden seçenekler daha kısıtlıydı. optik kağıt doldurur gibi maç kodunu, bahsi vs. işaretlerdik biterdi iş.
şimdi tek başına maç kodları bile çok uzun, bahis seçenekleri çok fazla. kağıda kodlama sistemi var mı onu bile bilmiyorum, varsa da iki maç doldurmak 3 saat sürüyordur herhalde.
şu an ben basılı kupon almak istesem alabilir miyim? nasıl yapılıyor bu? internette biraz bakındım ama göremedim, güncel "iddaa kuponu nasıl doldurulur" tarzı bir bilgi şelalesi vra mı acaba?
internetten valla tadı yok ya şöyle elimi savurup kupona "utrecht gibi senin yolunu s*keyim1!1" diye vurup o sesi duyamayınca, bayide kuponu okutup nakit para alamayınca sevmiyorum bu işi.
ccleaner'a baktım da HER ŞEY için pro üyelik istiyor artık, ulan bedava hizmet vermezsin anlarım da tarayıcıdan çerezi ben kendim de silerim zaten neyin performans yükseltmesinden bahsediyosun.
şöyle bilgisayarı tarayacak, diskleri gözetecek, çerçöp ne varsa gereksiz dosyalar vs. silip atacak, "her bilgisayarda olması lazım" dediğiniz tarzda bir program var mı?
benim düldül senelerin yorgunluğuyla aşırı hantallaştı. gerçi sorun yer değildir, iki disk de hala yarıdan fazla boş ama bilmiyorum bi şeyler yapmam gerekecek. format dışı tüm çözümlere açığım. hatta uçuk olmaması kaydıyla para da veririm yani pro versiyonunu önerdiğiniz, bilgisayarı yazılımsal imkanı ölçüsünde çiçek gibi yapan bi program varsa.
şöyle bilgisayarı tarayacak, diskleri gözetecek, çerçöp ne varsa gereksiz dosyalar vs. silip atacak, "her bilgisayarda olması lazım" dediğiniz tarzda bir program var mı?
benim düldül senelerin yorgunluğuyla aşırı hantallaştı. gerçi sorun yer değildir, iki disk de hala yarıdan fazla boş ama bilmiyorum bi şeyler yapmam gerekecek. format dışı tüm çözümlere açığım. hatta uçuk olmaması kaydıyla para da veririm yani pro versiyonunu önerdiğiniz, bilgisayarı yazılımsal imkanı ölçüsünde çiçek gibi yapan bi program varsa.
arkadaşlar şimdi siz de haklı olarak "biz nerden bilelim olm manyak mısın?" diyeceksiniz ama olsun, insan zor gününde yaslanacak yer arıyor, hor görmen.
bende daha önce muhtemelen kiloya bağlı olarak siyatik sinir sıkışması zaten vardı, belimle ilgili kritik bir sorun yoktu ama belim de zorlanıyordu yani fark ediyordum. çok üzerinde durmadım açıkçası. kilo verirsin, oraya yönelik egzersiz yapıp kaslarını güçlendirirsin, toparlar diyordum (bi de çok affedersiniz benim bel çukurum çok kavisli, üstüne gt de büyük olunca ekstra kilo çok ciddi baskı oluşturuyor belde. bir gram fazla yağı olmayan atletik bi herif olsam bile futbolcu hulk gibi olurum yani gtüm dorse gibi arkadan gelir öyle söyliyim, bunun bi de atletik olmayanını düşünün. ya da düşünmeyin tövbe estf).
ta ki o kara gün gelene kadar... biraderin 30 kiloluk valizini taksiye yüklemeye çalışırken, yolun ortasında anlık panik haliyle olabilecek en ters pozisyonda (dizleri kırmadan, beli eğerek) kaldırmaya çalıştım.
o an yaşadığım anlık acıyı tarif edemem. şahan'ın skecindeki KOMPRESÖR USTASI SEFER YETİŞ gibi titredim. ayağımdan beynime, beynimden tekrar ayağıma elektrik şebekesi gitti geldi.
takip eden süreçte hafif ağrı hissetmiştim, günden güne de iyileşmişti ama olaydan 30-40 GÜN SONRA belim yine ağrımaya başladı. mesela beliniz tutulunca yatakta dönerken zorlandığınız olmuştur. tam o türde ağrı. bazen oturduğum yerde bile ağrıyor, ayaklarım karıncalanmaya başlıyor. ayakta durmak zaten eziyet oldu eskiden bi saat dursam problem olmazdı şimdi 8-10 dakikada belimi oymuşlar gibi hissediyorum.
***
şu an sigortam yok, etraflıca baktırma şansım yok. sigortam olsa bu sefer işten dolayı zaten doğru dürüst vakit ayırıp gidemeyeceğim. o yüzden kısa vadede olması gerektiği şekilde bir uzmana danışmak pek gerçekçi ihtimal değil benim için.
sorum şu: bu tür bir şey yaşadıktan sonra tekrar toparlayabileniniz oldu mu? yoksa bir anlık hıyarlığımın bedelini ölene kadar perişan belle ödemek zorunda mıyım? dediğim gibi o zamana kadarki sorunları hep "doğal" görmüştüm, işte egzersiz yap kilo ver toparlarsın diyordum ama bu resmen kamyon çarpması gibi bi şey oldu. kalıcı zarar vermiş olmaktan korkuyorum.
hepsinin ötesinde o an belime ne yaptım onu da merak ediyorum... kendimi fıtık mı ettim acaba?
bende daha önce muhtemelen kiloya bağlı olarak siyatik sinir sıkışması zaten vardı, belimle ilgili kritik bir sorun yoktu ama belim de zorlanıyordu yani fark ediyordum. çok üzerinde durmadım açıkçası. kilo verirsin, oraya yönelik egzersiz yapıp kaslarını güçlendirirsin, toparlar diyordum (bi de çok affedersiniz benim bel çukurum çok kavisli, üstüne gt de büyük olunca ekstra kilo çok ciddi baskı oluşturuyor belde. bir gram fazla yağı olmayan atletik bi herif olsam bile futbolcu hulk gibi olurum yani gtüm dorse gibi arkadan gelir öyle söyliyim, bunun bi de atletik olmayanını düşünün. ya da düşünmeyin tövbe estf).
ta ki o kara gün gelene kadar... biraderin 30 kiloluk valizini taksiye yüklemeye çalışırken, yolun ortasında anlık panik haliyle olabilecek en ters pozisyonda (dizleri kırmadan, beli eğerek) kaldırmaya çalıştım.
o an yaşadığım anlık acıyı tarif edemem. şahan'ın skecindeki KOMPRESÖR USTASI SEFER YETİŞ gibi titredim. ayağımdan beynime, beynimden tekrar ayağıma elektrik şebekesi gitti geldi.
takip eden süreçte hafif ağrı hissetmiştim, günden güne de iyileşmişti ama olaydan 30-40 GÜN SONRA belim yine ağrımaya başladı. mesela beliniz tutulunca yatakta dönerken zorlandığınız olmuştur. tam o türde ağrı. bazen oturduğum yerde bile ağrıyor, ayaklarım karıncalanmaya başlıyor. ayakta durmak zaten eziyet oldu eskiden bi saat dursam problem olmazdı şimdi 8-10 dakikada belimi oymuşlar gibi hissediyorum.
***
şu an sigortam yok, etraflıca baktırma şansım yok. sigortam olsa bu sefer işten dolayı zaten doğru dürüst vakit ayırıp gidemeyeceğim. o yüzden kısa vadede olması gerektiği şekilde bir uzmana danışmak pek gerçekçi ihtimal değil benim için.
sorum şu: bu tür bir şey yaşadıktan sonra tekrar toparlayabileniniz oldu mu? yoksa bir anlık hıyarlığımın bedelini ölene kadar perişan belle ödemek zorunda mıyım? dediğim gibi o zamana kadarki sorunları hep "doğal" görmüştüm, işte egzersiz yap kilo ver toparlarsın diyordum ama bu resmen kamyon çarpması gibi bi şey oldu. kalıcı zarar vermiş olmaktan korkuyorum.
hepsinin ötesinde o an belime ne yaptım onu da merak ediyorum... kendimi fıtık mı ettim acaba?
ilaç verip gönderiyorlar mı yoksa bir muayene, değerlendirme süreci var mı? bir de şunu merak ediyorum, benim sigortam yok. doktorun yazacağı ilaçları temin ederken tam fiyat mı öderim? bu durumda hiç doktora gitmeyip doğrudan eczaneye gitsem nasıl olur? bu ilaçlar reçetesiz satılıyor mu gerçi o da önemli bir soru.
***
ben daha önce sigarayı bırakırken nikotinli sakızların büyük yardımı olmuştu. yanlış hatırlamıyorsam sağolsun bir duyurucu göndermişti onları hatta. kendi kendime yapamıyorum imkanı yok, zaten sinir stres küpüyüm, iş ortamım sigara içmeye müsait, kendimi FRENLEDİĞİM HALDE iki paket içiyorum. bağımlılığın ötesinde artık korkunç bir takıntıya dönüştü diyebilirim. o yüzden en azından işin fiziksel kısmında yardımcı olabilecek bir şeye ihtiyacım var.
bu doğrultuda klinik olur, diğer türlü olur benzer tecrübesi olanlar da kendi deneyimlerini paylaşırsa çok mutlu olurum. kendim daha önce iki sene, bir ay gibi süreler içmediğim halde "nasıl yapıyonuz bunu ya?" diye sormak istiyorum, şu an eskisinden çok daha zor ve hatta imkansız geliyor bana.
içmek istemiyorum, "onsuz nasıl yaparım" romantizmi de yok yani tiksindim kafada bitti benim için ama sorun şu ki kafamı kendim yönetmiyorum, beynim adeta "senin fikrinin ne önemi var vasat herif, yak bi tane canımı sıkma" diyor. yakmazsam serotonin, dopamin vs. ne varsa kürekle alıp dışarı atıyor hepsini. bağırarak ağlamak istiyorum, kolumu kaldıramıyorum, çalışamıyorum. KOMŞULAR YETİŞİN.
***
ben daha önce sigarayı bırakırken nikotinli sakızların büyük yardımı olmuştu. yanlış hatırlamıyorsam sağolsun bir duyurucu göndermişti onları hatta. kendi kendime yapamıyorum imkanı yok, zaten sinir stres küpüyüm, iş ortamım sigara içmeye müsait, kendimi FRENLEDİĞİM HALDE iki paket içiyorum. bağımlılığın ötesinde artık korkunç bir takıntıya dönüştü diyebilirim. o yüzden en azından işin fiziksel kısmında yardımcı olabilecek bir şeye ihtiyacım var.
bu doğrultuda klinik olur, diğer türlü olur benzer tecrübesi olanlar da kendi deneyimlerini paylaşırsa çok mutlu olurum. kendim daha önce iki sene, bir ay gibi süreler içmediğim halde "nasıl yapıyonuz bunu ya?" diye sormak istiyorum, şu an eskisinden çok daha zor ve hatta imkansız geliyor bana.
içmek istemiyorum, "onsuz nasıl yaparım" romantizmi de yok yani tiksindim kafada bitti benim için ama sorun şu ki kafamı kendim yönetmiyorum, beynim adeta "senin fikrinin ne önemi var vasat herif, yak bi tane canımı sıkma" diyor. yakmazsam serotonin, dopamin vs. ne varsa kürekle alıp dışarı atıyor hepsini. bağırarak ağlamak istiyorum, kolumu kaldıramıyorum, çalışamıyorum. KOMŞULAR YETİŞİN.
şehir içindeyim ama balkondan görüş oldukça açık. hangi yöne bakıyor gerçi bilmiyorum allah affetsin ama güneşin doğuş-batış yönünden dolayı güney olduğunu zannediyorum. şöyle bi saat tabureyi çekip otursam bi şeyler görür müyüm sizce? yoksa şehir ışıklarıyla imkanı yok mu?
2-3 sene önce şans eseri denk getirip böyle akrabamızın şehirden çok uzak bi arazisine gitmiştik bunun için. inanılmazdı. o kadar olmaz tabii ama hiç mi göremeyiz şehirden?
2-3 sene önce şans eseri denk getirip böyle akrabamızın şehirden çok uzak bi arazisine gitmiştik bunun için. inanılmazdı. o kadar olmaz tabii ama hiç mi göremeyiz şehirden?
faizi daha yüksek diye biliyorum ama durumu şöyle izah edeyim. 15 lira civarı gecikmede borcum var. bunu direkt kapatmak istiyorum. öte yandan yapmam gereken 12 bin civarı başka ödeme var ama onu elime kalan nakit parayla yaparsam çok zorlanacağım, o yüzden karta reset atıp tekrar patlatayım dedim.
kredi kartını boşa çıkardıktan sonra o karttan başka birinin hesabına para gönderebilir miyim? bankadan bankaya değişen bi şeyse eğer enpara kullanıyorum. bi de böyle bi şey yapılabiliyorsa eğer bunun faizine ne deniyor, ona göre bakayım maliyetinin ne kadar olacağına?
kredi kartını boşa çıkardıktan sonra o karttan başka birinin hesabına para gönderebilir miyim? bankadan bankaya değişen bi şeyse eğer enpara kullanıyorum. bi de böyle bi şey yapılabiliyorsa eğer bunun faizine ne deniyor, ona göre bakayım maliyetinin ne kadar olacağına?
kriterlerim şöyle,
* olabildiğince ucuz
* mümkünse huawei (senelerdir kullanıyorum, memnunum ve alıştım)
* akıllı telefondan beklenen ne varsa asgari düzeyde yapması yeterli
* en azından iki sene kullanabileyim
şöyle bir baktım da gözüme huawei nova 12i çarptı, 12 bin lira civarında. açıkçası çok hoşuma gitti. tüm kriterlerime fazlasıyla uyuyor gibi ama bir yandan da şaşırtıcı derecede ucuz geldi bana.
kullanan ya da bu işlerden anlayanlar tecrübelerini/fikirlerini paylaşabilir mi? sanırım google play yokmuş ama kendi sitelerinde gbox üzerinden kurma videosu bile var, yani bir şekilde google servislerine erişebileceksem bu tür ufak tefek işleri yaparım zaten babaanneme almıcam telefonu.
***
onun dışında daha ucuz ve daha iyi olduğunu düşündüğünüz bir huawei varsa onu da önerebilirsiniz tabii ki. ben hiç bilmiyorum yani teknik olarak çünkü. internete girerim nadiren mobil oyun oynarım cep telefonundan pek beklentim yok. üç ay sonra hayvan gibi kasmaması, elimde kalmaması yeterli olur işin açığı. maddi kısıttan dolayı agresif bi şekilde ucuza kapatmaya çalışıyorum ama şu an, o yüzden "üzerine az daha koy çok daha iyisini al" vs. olmaz.
* olabildiğince ucuz
* mümkünse huawei (senelerdir kullanıyorum, memnunum ve alıştım)
* akıllı telefondan beklenen ne varsa asgari düzeyde yapması yeterli
* en azından iki sene kullanabileyim
şöyle bir baktım da gözüme huawei nova 12i çarptı, 12 bin lira civarında. açıkçası çok hoşuma gitti. tüm kriterlerime fazlasıyla uyuyor gibi ama bir yandan da şaşırtıcı derecede ucuz geldi bana.
kullanan ya da bu işlerden anlayanlar tecrübelerini/fikirlerini paylaşabilir mi? sanırım google play yokmuş ama kendi sitelerinde gbox üzerinden kurma videosu bile var, yani bir şekilde google servislerine erişebileceksem bu tür ufak tefek işleri yaparım zaten babaanneme almıcam telefonu.
***
onun dışında daha ucuz ve daha iyi olduğunu düşündüğünüz bir huawei varsa onu da önerebilirsiniz tabii ki. ben hiç bilmiyorum yani teknik olarak çünkü. internete girerim nadiren mobil oyun oynarım cep telefonundan pek beklentim yok. üç ay sonra hayvan gibi kasmaması, elimde kalmaması yeterli olur işin açığı. maddi kısıttan dolayı agresif bi şekilde ucuza kapatmaya çalışıyorum ama şu an, o yüzden "üzerine az daha koy çok daha iyisini al" vs. olmaz.
bu aski'den nefret ediyorum, diğer her şeyi uygulamasından ya da e-devlet'ten çat çat yapmıştık ne güzel. neyse.
mümkünse yarın artık evi boşaltmak ve aynı gün köyüme dönmek istiyorum. daha önce süreci yaşayan varsa: şimdi ben yarın kimlik fotokopisi, kira sözleşmesi, dask poliçesi ve tapuyu götürüp kartı teslim ettiğimde iş bitiyor mu? devamında tekrar aski'ye gitmemi gerektirecek bir işlem var mı?
bir an önce evden çıkmak istiyorum ama netten çalışıyorum, kullandığım yazılımdan dolayı sadece kendi biglisayarımı kullanabiliyorum ama o da bk gibi zaten starbucks'a filan otursam kovarlar direkt kendi klavyesi çalışmıyor filan. yani elektriksiz-susuz bir gün dahi idare edebilecek durumda değilim, o yüzden tam günü gününe ayarlayıp halletmek, her şeyi toplamışken aynı gün toz olmak istiyorum.
mümkünse yarın artık evi boşaltmak ve aynı gün köyüme dönmek istiyorum. daha önce süreci yaşayan varsa: şimdi ben yarın kimlik fotokopisi, kira sözleşmesi, dask poliçesi ve tapuyu götürüp kartı teslim ettiğimde iş bitiyor mu? devamında tekrar aski'ye gitmemi gerektirecek bir işlem var mı?
bir an önce evden çıkmak istiyorum ama netten çalışıyorum, kullandığım yazılımdan dolayı sadece kendi biglisayarımı kullanabiliyorum ama o da bk gibi zaten starbucks'a filan otursam kovarlar direkt kendi klavyesi çalışmıyor filan. yani elektriksiz-susuz bir gün dahi idare edebilecek durumda değilim, o yüzden tam günü gününe ayarlayıp halletmek, her şeyi toplamışken aynı gün toz olmak istiyorum.
iyi akşamlar dostlar,
önümüzdeki hafta evden çıkacağım. her şey benim üstüme, ilk kez böyle. yol uzun, gidince bir daha gelmek zorunda kalmak istemiyorum. o yüzden her şeyi halledip, kapatıp, arkama bakmadan çıkmak niyetindeyim. sorularım,
1) bu süreç uzun sürüyor mu? ankara özelinde soracak olursam elektrik, doğalgaz ve suyu internetten kapatma şansım var mı? açtırırken sadece su için ASKİ'yle bayağı boğuşmam gerekmişti, diğerlerini netten yaptıydım.
2) girerken bissürü "güvence bedeli" diye para verdik. bunlar abonelik kapandıktan ne kadar sonra geri ödeniyor? şimdi aklıma geldi, yoksa ödenmiyo mu acaba? ödeseler iyi olurdu yav, bi senede elektrik faturamız kadar BEDEL ÖDEDİK.
3) diyelim ki 10 temmuz'da çıkacağım. bu durumda operasyona ne zaman başlamak makul olur sizce? yani bi yandan gözüm arkada kalmasın istiyorum ama diğer taraftan daha gitmeden elektriksiz-susuz kalmak da istemem açıkçası, online çalışıyorum çünkü, elektrik lazım oluyor.
teşekkür ederim.
önümüzdeki hafta evden çıkacağım. her şey benim üstüme, ilk kez böyle. yol uzun, gidince bir daha gelmek zorunda kalmak istemiyorum. o yüzden her şeyi halledip, kapatıp, arkama bakmadan çıkmak niyetindeyim. sorularım,
1) bu süreç uzun sürüyor mu? ankara özelinde soracak olursam elektrik, doğalgaz ve suyu internetten kapatma şansım var mı? açtırırken sadece su için ASKİ'yle bayağı boğuşmam gerekmişti, diğerlerini netten yaptıydım.
2) girerken bissürü "güvence bedeli" diye para verdik. bunlar abonelik kapandıktan ne kadar sonra geri ödeniyor? şimdi aklıma geldi, yoksa ödenmiyo mu acaba? ödeseler iyi olurdu yav, bi senede elektrik faturamız kadar BEDEL ÖDEDİK.
3) diyelim ki 10 temmuz'da çıkacağım. bu durumda operasyona ne zaman başlamak makul olur sizce? yani bi yandan gözüm arkada kalmasın istiyorum ama diğer taraftan daha gitmeden elektriksiz-susuz kalmak da istemem açıkçası, online çalışıyorum çünkü, elektrik lazım oluyor.
teşekkür ederim.
yoksa bunun belli bir süresi var mı? gecikmedeki borçtan söz ediyorum.
bir de ben deneme amaçlı başka bir hesaptan 100 lira attım, ona dokunmadı. geçmişte maaş yattığında ben hesaba bakana kadar minimum ödeme tutarını otomatik çekmişti. şimdi bu 100 liraya dokunmamış olması yarın daha yüksek meblağ yattığında ona da dokunamayacağının garantisi midir yoksa miktar küçük olduğu için tenezzül etmeme ihtimali var mı?
yapılandırma manyağı olduğum ve zaten hep gecikmede olduğu için ipin ucunu kaçırdım açıkçası, bankanın ne zaman "ohoo birader sen de aq" deyip direkt çekeceğini bilemiyorum o yüzden. dün 31 gün gecikmede demişti, otomatik çekim üç ayda oluyordu sanki.
bir de ben deneme amaçlı başka bir hesaptan 100 lira attım, ona dokunmadı. geçmişte maaş yattığında ben hesaba bakana kadar minimum ödeme tutarını otomatik çekmişti. şimdi bu 100 liraya dokunmamış olması yarın daha yüksek meblağ yattığında ona da dokunamayacağının garantisi midir yoksa miktar küçük olduğu için tenezzül etmeme ihtimali var mı?
yapılandırma manyağı olduğum ve zaten hep gecikmede olduğu için ipin ucunu kaçırdım açıkçası, bankanın ne zaman "ohoo birader sen de aq" deyip direkt çekeceğini bilemiyorum o yüzden. dün 31 gün gecikmede demişti, otomatik çekim üç ayda oluyordu sanki.
selam arkadaşlar,
benim ikamet adresim senelerce anamın oturduğu evdi, yaşadığım şehirde başkalarının yanında ev arkadaşı olarak sözleşmesiz takılıyordum ama bu sene kendim eve çıktım, sözleşmesi faturası vs. derken ikameti aldırmam gerekti.
şimdi tekrar anamın köyüne dönücem ama ikameti oraya nasıl aldıracağımı bilmiyorum. burda çünkü kira sözleşmesi, adıma kontrat vs. vardı, süreç basitti. orda benim adıma hiçbi şey yok.
bu durumda illaki bi aboneliği filan annemin benim üstüme geçirmesi gerekir mi veya onun yerine ben yapabilir miyim bunu, çalışıyor kadın. yoksa devlette AİLELERE ÖZEL KAMPANYA tarzı bi şey var mı hani "anasının yanına yerleşiyo zaten ne faturası mk" deyip sadece başvuru yoluyla şipşak değiştirebiliyolar mı?
benim ikamet adresim senelerce anamın oturduğu evdi, yaşadığım şehirde başkalarının yanında ev arkadaşı olarak sözleşmesiz takılıyordum ama bu sene kendim eve çıktım, sözleşmesi faturası vs. derken ikameti aldırmam gerekti.
şimdi tekrar anamın köyüne dönücem ama ikameti oraya nasıl aldıracağımı bilmiyorum. burda çünkü kira sözleşmesi, adıma kontrat vs. vardı, süreç basitti. orda benim adıma hiçbi şey yok.
bu durumda illaki bi aboneliği filan annemin benim üstüme geçirmesi gerekir mi veya onun yerine ben yapabilir miyim bunu, çalışıyor kadın. yoksa devlette AİLELERE ÖZEL KAMPANYA tarzı bi şey var mı hani "anasının yanına yerleşiyo zaten ne faturası mk" deyip sadece başvuru yoluyla şipşak değiştirebiliyolar mı?
internette 20 iş günü civarı demişler ama iptal işleminin dijital olarak gerçekleştirilmesi süreyi etkileyebilir mi acaba? çünkü Allianz bizim size belgeleri göndermemiz iki iş günü demişti ama 15 dakika sonra ıslak imzasız olarak hallettik o işi.
dijitalde hızlı yürür de belki parayı yine erken yatırırlar diye düşündüm ondan merak ettim, tecrübesi olan var mı siz iptal işleminden sonra ne kadar zamanda almıştınız?
üç kuruş bi şey zaten yav öyle 10 yıllık birikim değil firmaya gidip müdüre söylesem cebinden verip üstüne al bi paket cuvaret alırsın diye 100 lira daha verir, fakir fakir taleplerimle sistemi meşgul etmediğim için bi de çay ısmarlar. çok heyecanlandım umarım 20 gün sürmüyodur
dijitalde hızlı yürür de belki parayı yine erken yatırırlar diye düşündüm ondan merak ettim, tecrübesi olan var mı siz iptal işleminden sonra ne kadar zamanda almıştınız?
üç kuruş bi şey zaten yav öyle 10 yıllık birikim değil firmaya gidip müdüre söylesem cebinden verip üstüne al bi paket cuvaret alırsın diye 100 lira daha verir, fakir fakir taleplerimle sistemi meşgul etmediğim için bi de çay ısmarlar. çok heyecanlandım umarım 20 gün sürmüyodur
hoşbuldum
der meister #1607522
uzun yıllar oldu sanırım, kendimce geri dönüşümü bir şarkıyla taçlandırmak istedim. kurallara aykırıysa siline. duyuru'daki tüm dostlara selamlar, yakşamlar,
www.youtube.com
www.youtube.com

son 2-3 ayda olmaya başladı, önceden yoktu. normalde çok sessiz, pırıl pırıl çalışabilen bir cihaz ama kaldırıp yan odaya taşıdığımda (genelde fiziksel temas sonrasında) bazen VIRRRRR diye ötmeye başlıyor. ses belli bir yerden geldiği için parça gevşemiş olabilir diye düşündüm ama ilginçtir ki bilgisayarı kapatıp açtığımda o ses kesiliyor. yani mantıken parça yerinden oynamışsa tekrar açtığımda aynı şekilde gürlemesi gerekmez mi?
bazen hafifçe şöyle pıt diye vuruyorum ses olmaya başlayınca, kesiliyor. sabit dururken hiç sorun yok. ama kaldırdım, bi yere götürdüm diyelim yine başlıyor tor tor tor tor.
gürlediği anlarda performans düşüşü yok bu arada. normalde nasıl çalışıyorsa yine öyle çalışabiliyor. tek fark ses.
ben bu işlerden hiç anlamadığım için açıp kendim bakmaya cesaret edemiyorum makineyi elime almayayım diye.
bu yazılımsal kaynaklı bi şey olabilir mi yoksa kesinlikle bir parçası mı gevşemiştir? başka ne olabilir ya da?
bazen hafifçe şöyle pıt diye vuruyorum ses olmaya başlayınca, kesiliyor. sabit dururken hiç sorun yok. ama kaldırdım, bi yere götürdüm diyelim yine başlıyor tor tor tor tor.
gürlediği anlarda performans düşüşü yok bu arada. normalde nasıl çalışıyorsa yine öyle çalışabiliyor. tek fark ses.
ben bu işlerden hiç anlamadığım için açıp kendim bakmaya cesaret edemiyorum makineyi elime almayayım diye.
bu yazılımsal kaynaklı bi şey olabilir mi yoksa kesinlikle bir parçası mı gevşemiştir? başka ne olabilir ya da?
ben BB aşığı bir insanım. baştan sona 6-7 kez izlemişimdir. bu kadar bağlanmamın sebebi sanıyorum ki çok gerçekçi bir boğuculuğa sahip olması, hissiyatı müthiş aksettirmesi.
haliyle BCS'yi izlemek istedim, zamanında ilk dokuz bölümden sonra bıraktım. şimdi tekrar en baştan başladım. asla kötü değil ama BB gibi "hemen bir sonraki bölümü izleyeyim" heyecanı yaratmıyor, yer yer temposu düşük ve sıkıcı geldi bana.
diğer taraftan bakıyorum millet saul'un bb'den bile iyi olduğunu söylüyor. bana ilginç geldi.
ikisini de izlemiş olanlara sorum: siz hangisinden daha çok keyif aldınız? en azından ilk sezon için kıyaslama yapacak olursanız BCS'nin temposunun düşük olduğu fikrine katılır mısınız? ileride daha olaylı hale geliyor mu?
***
bu arada ben BB'nin sanırım en çok birinci sezonunu seviyorum. yani çoğu kişinin düşük tempolu bulduğu, "sabret daha iyi olacak" dediği kısımlar. kısacası bu dizilerden boş aksiyon, dıkşın dıkşın bekliyor değilim. bana hissiyatı yansıttıktan sonra isterlerse koca bölüm boş duvara baksınlar, keyifle izlerim.
ama BCS bana çok daha ağır geldi açıkçası. siz ne diyorsunuz bu konuda?
haliyle BCS'yi izlemek istedim, zamanında ilk dokuz bölümden sonra bıraktım. şimdi tekrar en baştan başladım. asla kötü değil ama BB gibi "hemen bir sonraki bölümü izleyeyim" heyecanı yaratmıyor, yer yer temposu düşük ve sıkıcı geldi bana.
diğer taraftan bakıyorum millet saul'un bb'den bile iyi olduğunu söylüyor. bana ilginç geldi.
ikisini de izlemiş olanlara sorum: siz hangisinden daha çok keyif aldınız? en azından ilk sezon için kıyaslama yapacak olursanız BCS'nin temposunun düşük olduğu fikrine katılır mısınız? ileride daha olaylı hale geliyor mu?
***
bu arada ben BB'nin sanırım en çok birinci sezonunu seviyorum. yani çoğu kişinin düşük tempolu bulduğu, "sabret daha iyi olacak" dediği kısımlar. kısacası bu dizilerden boş aksiyon, dıkşın dıkşın bekliyor değilim. bana hissiyatı yansıttıktan sonra isterlerse koca bölüm boş duvara baksınlar, keyifle izlerim.
ama BCS bana çok daha ağır geldi açıkçası. siz ne diyorsunuz bu konuda?
bunu internet üzerinden satın almak mümkün mü veya sorsam eczanelerde var mıdır, bulunabilen bir ürün mü? internette baktıklarım hep sıvı formda. tablet hiç görmedim.
izlemeyenler için kısaca özetlemem gerekirse,
(spoiler'lık çok bir şey yok, zaten o tarz bir film değil ama yine de uyarmış olayım)
çalıştıkları tersane güney kore firması tarafından satın alınan iş arkadaşlarının sefilliklerini anlatan bir film. kimisi bar açıyordu, kimisi sersefil kalıyordu, javier bardem'in canlandırdığı efsane karakter ise kapitalizmin dininden girip kitabından çıkıp her şeye tepki gösteriyordu. birinin eşiyle arası bozuluyordu, biri saçlarını ayakkabı boyasıyla boyayıp (yaşlıcaydı) iş başvurularına gidiyordu...
benim önerdiğim veya birlikte izlediğim hemen herkes sıkıcı bulmuştu ama şahsen en sevdiğim, kalbimde yeri hep ayrı olacak bir film. ondaki samimiyeti, sıcaklığı çok az işte bulmuşumdur. çok çok güzel bir şeydi.
benzer konular işleyebilir ama önceliğim HAYATIN İÇİNDEN olması. aynı böyle. insani dertlerden, senden benden bahseden bir film. kapitalizm eleştirisi ya da garibanlık olması şart değil, olması ve avrupa'da geçmesi artı puan.
bu tür böyle sıradan insanların hikayesi olan, kendinize yakın bulduğunuz, çok sevdiğiniz filmler var mı?
(spoiler'lık çok bir şey yok, zaten o tarz bir film değil ama yine de uyarmış olayım)
çalıştıkları tersane güney kore firması tarafından satın alınan iş arkadaşlarının sefilliklerini anlatan bir film. kimisi bar açıyordu, kimisi sersefil kalıyordu, javier bardem'in canlandırdığı efsane karakter ise kapitalizmin dininden girip kitabından çıkıp her şeye tepki gösteriyordu. birinin eşiyle arası bozuluyordu, biri saçlarını ayakkabı boyasıyla boyayıp (yaşlıcaydı) iş başvurularına gidiyordu...
benim önerdiğim veya birlikte izlediğim hemen herkes sıkıcı bulmuştu ama şahsen en sevdiğim, kalbimde yeri hep ayrı olacak bir film. ondaki samimiyeti, sıcaklığı çok az işte bulmuşumdur. çok çok güzel bir şeydi.
benzer konular işleyebilir ama önceliğim HAYATIN İÇİNDEN olması. aynı böyle. insani dertlerden, senden benden bahseden bir film. kapitalizm eleştirisi ya da garibanlık olması şart değil, olması ve avrupa'da geçmesi artı puan.
bu tür böyle sıradan insanların hikayesi olan, kendinize yakın bulduğunuz, çok sevdiğiniz filmler var mı?
doğrudan savaşın kendisini anlatmasına gerek yok. bir savaşın herhangi bir toplum/grup üzerindeki etkilerini de anlatabilir. isteğim ana temasının savaş olması. direkt kendisiyle ilgili de olabilir o açıdan.
metal fırtına'ya niyet etmiştim aslında ama okuduğum yorumları pek beğenmedim. değilse eğer haksızlık etmek istemem de tırt bir şey gibi geldi bana.
gerçek bir savaşla ilgili olabilir, tamamen kurgu olabilir... içinde kavga dövüş, strateji, mümkünse bir parça insanlık olsun. boş kahramanlık ve propaganda işi olmasın.
ne olur?
metal fırtına'ya niyet etmiştim aslında ama okuduğum yorumları pek beğenmedim. değilse eğer haksızlık etmek istemem de tırt bir şey gibi geldi bana.
gerçek bir savaşla ilgili olabilir, tamamen kurgu olabilir... içinde kavga dövüş, strateji, mümkünse bir parça insanlık olsun. boş kahramanlık ve propaganda işi olmasın.
ne olur?
elime bir miktar para geçti ve risk alarak bunu mental sağlığıma yatırma kararı aldım çünkü "para kaybedilir kazanılır ama böyle devam edersen senin hiçbir şey kazannma şansın olmayacak" dediğim noktadayım. tabii ki fiyatının olabildiğince uygun olmasını istiyorum ama alanında gerçekten ön plana çıkan, işinin rock yıldızı, iki dakika konuşunca bile güven aşılayabilen nefis bir uzman arayışındayım. daha önce istanbul'da böyle birini görme şansım olmuştu ama ne yazık ki o zaman parasızlıktan devam edememiştim.
açıkçası terapiye de ihtiyacım olduğunu düşünüyorum ama öncelikli problemim ciddi anksiyete, dikkat dağınıklığı gibi şeyler olduğu için ilaç desteği almam gerekeceğini tahmin ediyorum. hem öyle biraz daha hesaplı oluyor, arada kontroller yeterli olabiliyor. o yüzden ben öncelikle psikiyatrist dedim ama psikologunuz varsa onu da alırım.
biliyorum sağlıklı ve sürdürülebilir bir şey değil ama artık gemileri yakıp adderall, meth vs. almayı normal karşılayacak noktaya geldim. mevcut beyin fonksiyonlarım sadece çok temel düzeyde faaliyet göstermeme müsaade ediyor. bu kadarı yeterli değil.
açıkçası terapiye de ihtiyacım olduğunu düşünüyorum ama öncelikli problemim ciddi anksiyete, dikkat dağınıklığı gibi şeyler olduğu için ilaç desteği almam gerekeceğini tahmin ediyorum. hem öyle biraz daha hesaplı oluyor, arada kontroller yeterli olabiliyor. o yüzden ben öncelikle psikiyatrist dedim ama psikologunuz varsa onu da alırım.
biliyorum sağlıklı ve sürdürülebilir bir şey değil ama artık gemileri yakıp adderall, meth vs. almayı normal karşılayacak noktaya geldim. mevcut beyin fonksiyonlarım sadece çok temel düzeyde faaliyet göstermeme müsaade ediyor. bu kadarı yeterli değil.
diğer duyuruyu görünce aklıma geldi. eskiden burada tercih duyuruları olurdu, herkes birbirine yardım ederdi filan hey gidi. önceki dört senede şöyle sıralama, dil bölümü,
20.692 (2021)
19.000 (2020)
16.637 (2019)
14.900 (2018)
kardeşimin sıralaması 21 bin 100 küsür. istediği yer burası, aynı zamanda benim de okuduğum bölüm. diğer seçenekleri sadece burası tutmazsa diye yazacak yani. her sene en az 1000 düştüğü için gelir diye düşündüm ama emin olamadım. bu seneki durum nasıl, sınava kaç kişi girdi, herhangi bir konuda farklı bir şey oldu mu vs. ben hiç bilmiyorum. o yüzden fikir almak istedim.
lehimize olabileceğini düşündüğüm şey bölümün rus dili ve edebiyatı olması. savaş dolayısıyla pek tercih edilmez diye düşünüyorum, yani hem gençler hem de aileleri "aman rusya mı kaldı" veya "onların dilini öğrenip ne yapacaksın" vs. diyebilirler sanki. yani eskiden cazipti, şimdi o ortadan kalkmış gibi. o yüzden belki kıl payı değil de çok rahat bile girer diye düşündüm ama bilemedim.
olur mu sizce?
20.692 (2021)
19.000 (2020)
16.637 (2019)
14.900 (2018)
kardeşimin sıralaması 21 bin 100 küsür. istediği yer burası, aynı zamanda benim de okuduğum bölüm. diğer seçenekleri sadece burası tutmazsa diye yazacak yani. her sene en az 1000 düştüğü için gelir diye düşündüm ama emin olamadım. bu seneki durum nasıl, sınava kaç kişi girdi, herhangi bir konuda farklı bir şey oldu mu vs. ben hiç bilmiyorum. o yüzden fikir almak istedim.
lehimize olabileceğini düşündüğüm şey bölümün rus dili ve edebiyatı olması. savaş dolayısıyla pek tercih edilmez diye düşünüyorum, yani hem gençler hem de aileleri "aman rusya mı kaldı" veya "onların dilini öğrenip ne yapacaksın" vs. diyebilirler sanki. yani eskiden cazipti, şimdi o ortadan kalkmış gibi. o yüzden belki kıl payı değil de çok rahat bile girer diye düşündüm ama bilemedim.
olur mu sizce?
"kullanıcı bilgileri okunurken veritabanında hata oluştu" uyarısı alıyorum. bazen "Doğrulama hatası java.lang.Exception: Verilen key 'VDKODU' veriler içinde bulunamadı!" şeklinde geliyor bu uyarı. doğrulama kodunu doğru yazdığımdan eminim. defalarca oldu aynı şey.
e-devlet şifresiyle girmeye çalıştığımda da giriş sağlaması gereken ekranda hata veriyor bu sefer bembeyaz ekran geliyor bi şey bi şey unauthorized diye.
nette aradım biraz ama hiç benzer bir şey görmedim. rica etsem siz girip kontrol eder misiniz, erişebiliyor musunuz sisteme? genel bir sıkıntı mı var yoksa devlet bana permaban filan mı attı nedir?
e-devlet şifresiyle girmeye çalıştığımda da giriş sağlaması gereken ekranda hata veriyor bu sefer bembeyaz ekran geliyor bi şey bi şey unauthorized diye.
nette aradım biraz ama hiç benzer bir şey görmedim. rica etsem siz girip kontrol eder misiniz, erişebiliyor musunuz sisteme? genel bir sıkıntı mı var yoksa devlet bana permaban filan mı attı nedir?
sağlıklı yaşamaya çalıştığım her girişimde önüme çıkan tek engel bu. işin içine zeytinyağı, et, istemediğim karbonhidratlar vs. girmeden 1700-1800'lere ulaşamıyorum. bunları yemek sorun değil ama maddi olarak çok zorluyor beni, yani her gün salataya zeytinyağı boca edecek durumum yok açıkçası.
görüyorum insanları akşam bir tabak ıspanak yemeği yiyip kalkıyorlar mesela. abur cubur yok, ambalajlı ürün yok. ne halsizlik var ne bi şey, taş gibiler. bense glisemik indeksi düşük, tertemiz şeyler yesem bile "sağlıklı" beslendiğimde maksimum 1000-1200 kaloriye ulaşabiliyorum ki kendimi halsiz, keyifsiz hissetmeye başlıyorum sonra.
mevcut kilomu korumak için günde 2300 kalori almam gerekiyormuş hesap zımbırtılarına göre. haliyle ben 1700-2000 aralığında tutmaya çalışıyorum stabil, sağlıklı bir düşüş için ama işte o zaman da bu duyurunun konusu olan sıkıntı giriyor devreye.
bu alışmamakla alakalı bir şey mi? çünkü hiçbir zaman bu düzeni bir ayın ötesine taşıyamadım. yanlışı nerede yapıyorum? ne bileyim salata, ıspanak yemeği, mercimek çorbası vs. öyle birer tabak filan yiyip nasıl kendini enerjik hissedebiliyor yahu koca koca adamlar?
hesaplayıp fazla yağ vs. koyarak 2000 kaloriyi bulduğumda gerçekten fişek gibi oluyorum, yani sorun bence net olarak kalorinin çok az kalması ama işte dediğim gibi orada da maddiyata tosluyorum, her gün affedersiniz ayı gibi 5-6 yumurta yiyip tereyağında banyo yapmak maddi olarak çökertiyor beni.
ne yapabiliriz bu durumda? neblim glisemik indeksi düşük, nispeten uygun fiyatlı, tadı da cehennem gibi olmayan doğal ürün ne olabilir?
(iki öğün yiyorum bu arada günde üç kere uğraşamam, biraz ondan kaynaklı oluyor zaten açık)
görüyorum insanları akşam bir tabak ıspanak yemeği yiyip kalkıyorlar mesela. abur cubur yok, ambalajlı ürün yok. ne halsizlik var ne bi şey, taş gibiler. bense glisemik indeksi düşük, tertemiz şeyler yesem bile "sağlıklı" beslendiğimde maksimum 1000-1200 kaloriye ulaşabiliyorum ki kendimi halsiz, keyifsiz hissetmeye başlıyorum sonra.
mevcut kilomu korumak için günde 2300 kalori almam gerekiyormuş hesap zımbırtılarına göre. haliyle ben 1700-2000 aralığında tutmaya çalışıyorum stabil, sağlıklı bir düşüş için ama işte o zaman da bu duyurunun konusu olan sıkıntı giriyor devreye.
bu alışmamakla alakalı bir şey mi? çünkü hiçbir zaman bu düzeni bir ayın ötesine taşıyamadım. yanlışı nerede yapıyorum? ne bileyim salata, ıspanak yemeği, mercimek çorbası vs. öyle birer tabak filan yiyip nasıl kendini enerjik hissedebiliyor yahu koca koca adamlar?
hesaplayıp fazla yağ vs. koyarak 2000 kaloriyi bulduğumda gerçekten fişek gibi oluyorum, yani sorun bence net olarak kalorinin çok az kalması ama işte dediğim gibi orada da maddiyata tosluyorum, her gün affedersiniz ayı gibi 5-6 yumurta yiyip tereyağında banyo yapmak maddi olarak çökertiyor beni.
ne yapabiliriz bu durumda? neblim glisemik indeksi düşük, nispeten uygun fiyatlı, tadı da cehennem gibi olmayan doğal ürün ne olabilir?
(iki öğün yiyorum bu arada günde üç kere uğraşamam, biraz ondan kaynaklı oluyor zaten açık)
yer çok önemli değil toplu taşımayla ulaşılabilir olduğu sürece. bir de hani çok dikkat çekmeyeceğim, ağzına kadar dolu olmayan bir yer olsa iyi olur jdkdls. yalnız kalmak, tekniğim üzerinde çalışmak istiyorum. gerçi belki o tarz ortamlarda yalnız takılmak çok dikkat çekmiyordur, benim gibi çalışanlar vardır ama bilemedim ben hep kafelerde filan oynadım ve o ortamlarda masayı tek başına işgal etmek pek hoş karşılanmazdı diye düşünüyorum.
merhaba,
ek gelire ihtiyacım olacağı için aklıma gelen ilk seçeneklerden biri rusça özel ders vermek oldu. kendi seviyem b2 civarında ama zaten sadece giriş seviyesi dersi vermeyi düşünüyorum, yani temel bilgiler, ismin halleri gibi başlayanları çok zorlayan konular. yalnız bu konuda (hatta açıkçası insan ilişkisi gerektiren hiçbir işte) tecrübem yok. o yüzden bazı sorularım olacak,
1) en başta şunu sorayım oluru var mı sizce? rus dili ve edebiyatı bölümü öğrencisiyim, sınıfta kendi arkadaşlarıma özel ders formatında olmasa da ders anlattığım olmuştu ve gerçekten çok memnun kalmışlardı. talep olur mu acaba? (ankara)
2) materyal konusu nasıl hallediliyor? çalışmak için kullanılabilecek birkaç kaynak düşündüm. öğrenciye "bunları al gel" mi diyorsunuz? öğretmen olarak dil dersinde mesela siz ne sağlıyorsunuz, konu anlatımı dışında nasıl bir yol izliyorsunuz herhangi bir dilde başlangıç seviyesinde?
bunun dışında genel olarak her türlü fikir/tavsiyenize açığım çünkü dediğim gibi çok yabancı olduğum bir konsept sayılır ve sheldon cooper'dan hallice bir tip olduğum için çekiniyorum biraz. genel olarak şu şöyledir, bu böyledir şeklinde en azından özel ders vermiş yahut almış olanlar kendi tecrübelerini paylaşırlarsa çok mutlu olurum. aynı şekilde öğrenci gözüyle bakıp şunu sevmem/sevmedim, hocam şöyle yapsa iyi olurdu vs. dediğiniz şeyler varsa çok iyi olur. teşekkürler.
(iyi düzeyde yazmalı konuşmalı ingilizcem var bu arada, yaz sonuna kadar tam zamanlı olarak çalışabilirim, sonrasında da ders programıma göre part-time'a dönüş yapabilirim, olursa eğer iş tekliflerinize açığım)
ek gelire ihtiyacım olacağı için aklıma gelen ilk seçeneklerden biri rusça özel ders vermek oldu. kendi seviyem b2 civarında ama zaten sadece giriş seviyesi dersi vermeyi düşünüyorum, yani temel bilgiler, ismin halleri gibi başlayanları çok zorlayan konular. yalnız bu konuda (hatta açıkçası insan ilişkisi gerektiren hiçbir işte) tecrübem yok. o yüzden bazı sorularım olacak,
1) en başta şunu sorayım oluru var mı sizce? rus dili ve edebiyatı bölümü öğrencisiyim, sınıfta kendi arkadaşlarıma özel ders formatında olmasa da ders anlattığım olmuştu ve gerçekten çok memnun kalmışlardı. talep olur mu acaba? (ankara)
2) materyal konusu nasıl hallediliyor? çalışmak için kullanılabilecek birkaç kaynak düşündüm. öğrenciye "bunları al gel" mi diyorsunuz? öğretmen olarak dil dersinde mesela siz ne sağlıyorsunuz, konu anlatımı dışında nasıl bir yol izliyorsunuz herhangi bir dilde başlangıç seviyesinde?
bunun dışında genel olarak her türlü fikir/tavsiyenize açığım çünkü dediğim gibi çok yabancı olduğum bir konsept sayılır ve sheldon cooper'dan hallice bir tip olduğum için çekiniyorum biraz. genel olarak şu şöyledir, bu böyledir şeklinde en azından özel ders vermiş yahut almış olanlar kendi tecrübelerini paylaşırlarsa çok mutlu olurum. aynı şekilde öğrenci gözüyle bakıp şunu sevmem/sevmedim, hocam şöyle yapsa iyi olurdu vs. dediğiniz şeyler varsa çok iyi olur. teşekkürler.
(iyi düzeyde yazmalı konuşmalı ingilizcem var bu arada, yaz sonuna kadar tam zamanlı olarak çalışabilirim, sonrasında da ders programıma göre part-time'a dönüş yapabilirim, olursa eğer iş tekliflerinize açığım)
kurallarına genel olarak hakimim ama sanırım baştan sona izlediğim tek bir maç dahi olmadı. şimdi türkiye'de bir turnuva varmış, onu takip etmeye çalışıyorum amma kafamı karıştıran bazı hususlar var,
1) buradaki turnuvanın şampiyonluk favorisi kim sizce? onun dışında "sürpriz at" olarak veya birden fazla favori olduğunu düşünüyorsanız onları da paylaşabilirsiniz.
2) final 19 frame üzerinden oynanacakmış. bazen bir frame bile bir ömür sürüyor. rakip dünyanın en boş adamı olsa bile 10 frame almak lazım. ne kadar sürer mesela 15 frame'lik bir maç yaklaşık? ara veriliyor mu? finali izlemek istiyorsak bütün pazar gününü ona mı ayırmamız lazım mesela?
3) bildiğim kadarıyla renkli topların puan değeri var ve onları sadece kırmızıdan sonra (bir kırmızı bir renkli şeklinde) sokabiliyoruz. ama dün çinli bir dayıt kırmızıların hepsini sokmasına rağmen frame bitmedi. geride olan oyuncunun kırmızılar bittikten sonra renklileri sokarak frame'i kazanma şansı var mı? yani "son kırmızıyı ben soktum daha kırmızı yok hadi bitti" durumu söz konusu değil mi?
4) yine dün aynı maçta (ding-wilson idi sanırım isimler) masada sadece renkli toplar kalmışken iki tarafın da değişik değişik şutlar denediğini gördüm. ikisi de sokmamakta ısrarcıydı resmen. "ben müsait pozisyonda değilim, öyleyse faul yapmadan rakibimi de namüsait bir pozisyonda tutayım" diye mi düşündüler? defansif bir hamle miydi yani? bu şekilde oyun sonsuza kadar sürmez mi yav?
1) buradaki turnuvanın şampiyonluk favorisi kim sizce? onun dışında "sürpriz at" olarak veya birden fazla favori olduğunu düşünüyorsanız onları da paylaşabilirsiniz.
2) final 19 frame üzerinden oynanacakmış. bazen bir frame bile bir ömür sürüyor. rakip dünyanın en boş adamı olsa bile 10 frame almak lazım. ne kadar sürer mesela 15 frame'lik bir maç yaklaşık? ara veriliyor mu? finali izlemek istiyorsak bütün pazar gününü ona mı ayırmamız lazım mesela?
3) bildiğim kadarıyla renkli topların puan değeri var ve onları sadece kırmızıdan sonra (bir kırmızı bir renkli şeklinde) sokabiliyoruz. ama dün çinli bir dayıt kırmızıların hepsini sokmasına rağmen frame bitmedi. geride olan oyuncunun kırmızılar bittikten sonra renklileri sokarak frame'i kazanma şansı var mı? yani "son kırmızıyı ben soktum daha kırmızı yok hadi bitti" durumu söz konusu değil mi?
4) yine dün aynı maçta (ding-wilson idi sanırım isimler) masada sadece renkli toplar kalmışken iki tarafın da değişik değişik şutlar denediğini gördüm. ikisi de sokmamakta ısrarcıydı resmen. "ben müsait pozisyonda değilim, öyleyse faul yapmadan rakibimi de namüsait bir pozisyonda tutayım" diye mi düşündüler? defansif bir hamle miydi yani? bu şekilde oyun sonsuza kadar sürmez mi yav?
(2)
hollanda'da yaşayan veya iyi derecede felemenkçe bilen var mı? çeviri değil
der meister #1516374
die antwoord dinlerken aklıma geldi: afrikaans'ı anlayabiliyor musunuz? ne kadar benzerler? bizde hani bazen cv'ye azerice bilindiği filan da yazılır ya jdfjd hollandalılar da bunu yapıyor mu veya yapabilecek durumdalar mı? bir portakal, güney afrika'ya gitse örneğin afrikaans konuşarak işini görebilir mi? yoksa ciddi farklar var mı arada?
devlet üniversitesinde lisans öğrencisiyim. bildiğim kadarıyla normal öğrenim süresini aştıktan sonra harç ödemeye başlıyoruz. benim şu an dördüncü senem ama bu yaz bitmeyecek. seneye ne kadar ödeyeceğimi nereden görebilirim? kendi okulum için (ankara üni) araştırdım ama hep ikinci öğretim ve yüksek lisans bölümleri için bilgiler görüyorum. ders başına mı ödüyoruz, kredi başına mı yoksa bundan bağımsız sabit bir ücret mi var, varsa ne kadar vs. hiç bilmiyorum şu an. bilgisi/fikri olan var mı? ona göre çoksa şimdiden biriktirmeye başlayayım.
adı reels sanırım, bu "önerilenler" gibi postlar arasında bir yerde çıkan videolardan söz ediyorum.
ne alakaysa bana ielts videoları göstermeye başladı sürekli. bir sonrakine geçtiğimde izlemiş saydığı için herhalde sürekli aynı şeyleri yağdırıyor. inanılmaz sinir oluyorum çünkü "basic english vs expert english" diye saçmasapan zorlama örnekler verip duruyorlar, ingilizce bilmesek yiyeceğiz.
ben hint sokak yemekleri, carrom oynayan dayılar, pendirhan yöresel ürünler, %100 zeytinyağıyla yapılmış çiğ köfte, efendime söyliyim ayakkabı dükkanlarının reklamlarındaki müthiş ayakları olan kadınlarla çok mutluydum (şikayet etmiyorum ama bunun nerden geldiğini de anlamadım ilk başta, insta'yı kullanmayı pek bilmediğim için fake hesapla abazanlık yapıp cümle aleme rezil olan dayılardan biri olmamak adına insta'da hiç öyle ayaktır bacaktır filan aratmam yani). şimdi paso salak salak ielts reels görüyorum.
"bana bu içeriği gösterme" gibi bir ayar yok mu ya da ne bileyim aşağı yerine sağa sola filan kaydıramıyor muyuz tinder gibi "istemezük" demek için?
ne alakaysa bana ielts videoları göstermeye başladı sürekli. bir sonrakine geçtiğimde izlemiş saydığı için herhalde sürekli aynı şeyleri yağdırıyor. inanılmaz sinir oluyorum çünkü "basic english vs expert english" diye saçmasapan zorlama örnekler verip duruyorlar, ingilizce bilmesek yiyeceğiz.
ben hint sokak yemekleri, carrom oynayan dayılar, pendirhan yöresel ürünler, %100 zeytinyağıyla yapılmış çiğ köfte, efendime söyliyim ayakkabı dükkanlarının reklamlarındaki müthiş ayakları olan kadınlarla çok mutluydum (şikayet etmiyorum ama bunun nerden geldiğini de anlamadım ilk başta, insta'yı kullanmayı pek bilmediğim için fake hesapla abazanlık yapıp cümle aleme rezil olan dayılardan biri olmamak adına insta'da hiç öyle ayaktır bacaktır filan aratmam yani). şimdi paso salak salak ielts reels görüyorum.
"bana bu içeriği gösterme" gibi bir ayar yok mu ya da ne bileyim aşağı yerine sağa sola filan kaydıramıyor muyuz tinder gibi "istemezük" demek için?
27 yaşındayım, normal şartlarda bir aksilik olmazsa rus dili ve edebiyatı bölümünden 2023 yazında (üç dönem kaldı) mezun olacağım. iyi derecede ingilizcem var. bölümümü severek ve isteyerek seçtim, bir nevi ilke meselesiydi benim için, sonrasında ne yapacağımı ekonomik anlamda açıkçası pek düşünmedim. çocukluğumdan beri en büyük hevesim ve merakım EKONOMİK KOŞULLARDAN BAĞIMSIZ OLARAK türkiye'den ayrılmak, farklı kültürler ve çevreler görmekti; geldiğimiz noktada bir yetişkin olarak bunun zaten "romantizm"den çıkıp düzgün bir hayat için adeta "gereklilik" haline geldiğini düşünüyorum en azından kendi adıma.
tır ne alaka derseniz çocukluğumdan beri zaten tırları çok seviyorum. söylememe gerek yoktur, 10 yıldan uzun süredir (ilk oyunla beraber) iflah olmaz bir euro truck simulator hastasıyım. yapı olarak da işe uygun olabileceğimi düşünüyorum zira bayağı introvert, grup çalışmasına yatkın olmayan (hehe), sevdiği işte çok çalışabilen ama sevmediği şeye hiç dikkat vermeyen, insan ilişkileri pek gelişmemiş birisiyim. plaza ortamı, sürekli iş arama derdi, 4-5 bin lira için türlü türlü insanla muhatap olma vs. fikri beni inanılmaz korkutuyor. yapsam yine yaparım ama sevmiyorum, istemiyorum, içimden gelmiyor.
geçenlerde ekşi'den benzer yollardan geçmiş (no pun intended), ilk ehliyetini 29 yaşında almış ve sadece bir yıldır tır şoförlüğü yapan bir arkadaşla konuştum. telefonlaştık, sağolsun uzun uzun anlattı. adam sadece bir yıllık tecrübeyle belçika firmasıyla anlaşmış, direkt ab oturumlu olarak orada çalışacakmış. sektörde genel olarak zaten açık olduğunu biliyorum dünya genelinde. haliyle yabancı dilim de olduğu için ilk birkaç yılımda çok saçmalamazsam o taraflara gidebilirim diye düşündüm. avrupa içinde tır sürdükten sonra gitmesem de olur zaten, sonuçta 30 günümün 23'ü ab'de şoförlük yapmakla geçiyorsa bi hafta türkiye'de kalırım ne olacak.
bu zamana kadar neden hamle yapmadım? çünkü açık konuşayım "daha iyisini" yapabileceğimi düşünüyordum. egom "kamyoncu" olmak için çok büyüktü. yalnız sonra gördüm ki ülkenin gerçekliği farklı. üstelik "yeni nesil tırcı" diye bi şey var, çıtı pıtı kızlar heyvan gibi tırları sürüyor avrupa'da. ne toplum nezdinde kötü muamele görüyorlar ne başka bi şey... e sonuç olarak ben bu işi zaten çok seveceğimi düşünüyorum, mutlu olacak ve iyi kötü para kazanacaksam niye kendimi kısıtlayayım ki?
siz ne dersiniz, özellikle beni buradaki 10 yılımdan az buçuk tanıyan abilerimin/ablalarımın fikirlerini duymak isterim açıkçası. aslında olumludan ziyade olumsuz değerlendirmeleri duymak istiyorum, yani "yapma" diyorsanız neden diyorsunuz? bu sayede daha iyi bir değerlendirme yapabilirim belki, hani dikkate almadığım noktalar vardır vs...
örneğin, "arkadaşın şanslıymış, bir sene tır sürdü diye kimse avrupa'ya gidemez, o umutla girersin bölümden mezun arkadaşların moskova'ya yerleşirken sen samsun-konya arasında limon taşırsın" gibi fikirleri merak ediyorum, hele ki sektör içinden birileri paylaşırsa çok daha mutlu olurum.
ben şu an kendi adıma "niye olmayayım?" sorusuna net cevap bulamıyorum çünkü gerçekten. en kötü bir sene deneyip bırakırım yani ne olacak zaten 500 yaşına geldim, sonuçta doktorluğu bırakıp şoför olmuyorum ki, elimde şu an bir şey yok. diplomamla yapacağım muhtemel işleri 30 yaşında yapabiliyorsam 32 yaşında da yapabilirim sanırım, hatta belki cv'de tır şoförlüğünü görünce "bu adam kesin manyağın teki, değişik birine benziyo, bunu bi deneyelim" derler hehe.
tır ne alaka derseniz çocukluğumdan beri zaten tırları çok seviyorum. söylememe gerek yoktur, 10 yıldan uzun süredir (ilk oyunla beraber) iflah olmaz bir euro truck simulator hastasıyım. yapı olarak da işe uygun olabileceğimi düşünüyorum zira bayağı introvert, grup çalışmasına yatkın olmayan (hehe), sevdiği işte çok çalışabilen ama sevmediği şeye hiç dikkat vermeyen, insan ilişkileri pek gelişmemiş birisiyim. plaza ortamı, sürekli iş arama derdi, 4-5 bin lira için türlü türlü insanla muhatap olma vs. fikri beni inanılmaz korkutuyor. yapsam yine yaparım ama sevmiyorum, istemiyorum, içimden gelmiyor.
geçenlerde ekşi'den benzer yollardan geçmiş (no pun intended), ilk ehliyetini 29 yaşında almış ve sadece bir yıldır tır şoförlüğü yapan bir arkadaşla konuştum. telefonlaştık, sağolsun uzun uzun anlattı. adam sadece bir yıllık tecrübeyle belçika firmasıyla anlaşmış, direkt ab oturumlu olarak orada çalışacakmış. sektörde genel olarak zaten açık olduğunu biliyorum dünya genelinde. haliyle yabancı dilim de olduğu için ilk birkaç yılımda çok saçmalamazsam o taraflara gidebilirim diye düşündüm. avrupa içinde tır sürdükten sonra gitmesem de olur zaten, sonuçta 30 günümün 23'ü ab'de şoförlük yapmakla geçiyorsa bi hafta türkiye'de kalırım ne olacak.
bu zamana kadar neden hamle yapmadım? çünkü açık konuşayım "daha iyisini" yapabileceğimi düşünüyordum. egom "kamyoncu" olmak için çok büyüktü. yalnız sonra gördüm ki ülkenin gerçekliği farklı. üstelik "yeni nesil tırcı" diye bi şey var, çıtı pıtı kızlar heyvan gibi tırları sürüyor avrupa'da. ne toplum nezdinde kötü muamele görüyorlar ne başka bi şey... e sonuç olarak ben bu işi zaten çok seveceğimi düşünüyorum, mutlu olacak ve iyi kötü para kazanacaksam niye kendimi kısıtlayayım ki?
siz ne dersiniz, özellikle beni buradaki 10 yılımdan az buçuk tanıyan abilerimin/ablalarımın fikirlerini duymak isterim açıkçası. aslında olumludan ziyade olumsuz değerlendirmeleri duymak istiyorum, yani "yapma" diyorsanız neden diyorsunuz? bu sayede daha iyi bir değerlendirme yapabilirim belki, hani dikkate almadığım noktalar vardır vs...
örneğin, "arkadaşın şanslıymış, bir sene tır sürdü diye kimse avrupa'ya gidemez, o umutla girersin bölümden mezun arkadaşların moskova'ya yerleşirken sen samsun-konya arasında limon taşırsın" gibi fikirleri merak ediyorum, hele ki sektör içinden birileri paylaşırsa çok daha mutlu olurum.
ben şu an kendi adıma "niye olmayayım?" sorusuna net cevap bulamıyorum çünkü gerçekten. en kötü bir sene deneyip bırakırım yani ne olacak zaten 500 yaşına geldim, sonuçta doktorluğu bırakıp şoför olmuyorum ki, elimde şu an bir şey yok. diplomamla yapacağım muhtemel işleri 30 yaşında yapabiliyorsam 32 yaşında da yapabilirim sanırım, hatta belki cv'de tır şoförlüğünü görünce "bu adam kesin manyağın teki, değişik birine benziyo, bunu bi deneyelim" derler hehe.
merhaba,
adım samuel, 27 yaşım. yazın ehliyetimi almak istiyorum. anladığım kadarıyla belli bir kuruma bağlı olarak faaliyet gösteren çok sayıda sürücü kursu var, bunlara gidip teorik/pratik eğitimi alıp sınavları da geçersek alıyoruz ehliyeti ama ben zaten üç beyin hücresiyle faaliyet gösterdiğim için bu süreci yine de karışık buldum. soruları doğrudan geçip süreci anlatabilirsiniz ama ben soru olarak gitmek istiyorum yine de,
1) şu an b sınıfı ehliyet almak isteyen birinin cebinden çıkacak para toplamda ne kadar? 2022 yazı için düşünürsek?
2) kurs seçimi konusunda dikkat etmem gereken bir şey var mı yoksa hepsi üç aşağı beş yukarı aynı kalitede mi?
3) kurs ne kadar sürüyor? teorik ders olsun, direksiyon dersi olsun vs. toplamda ne kadar vakit geçiriyoruz? program nasıl oluyor? ne bileyim cumartesi-pazar günleri 10-14 arasında iki ay boyunca mı sürer mesela, toplamda ne kadar vakit/emek ayırmak gerekiyor?
4) daha önce babasının arabasını kaçırmamış, direksiyon başına hiç geçmemiş biri SIFIR ekstra destekle, sadece kursta öğrendikleriyle ehliyetini alıp trafiğe çıkabilecek yeterliliğe ulaşır mı? "ulaşamayacak olsa niye ehliyet versinler ulan" diyebilirsiniz ama ne bileyim burası türkiye sonuçta, boş yolda 20 metre sürdürüp dönerken sinyal verdim diye "ooo iyisin karşim :))" deyip vermesinler ehliyeti hehe sonra ölürüz filan neme lazım.
5) dediğim gibi daha önce araç kullanmışlığım yok fakat 10 yılı aşkın süredir logitech driving force gt ile bilfiil tır şoförlüğü yapmaktayım. debriyaj olmadığı için vites değiştirme eylemi sadece kolu ileri-geri ittirmekten ibaret tabii, yani oyunda tır sürdüm diye gerçek hayatta ralli pilotu olmayı beklemiyorum ama sizce bunun ufak da olsa faydasını görme şansım olur mu koordinasyon ve motor becerileri açısından, hani hayatında araba görmemiş birine kıyasla azıcık daha rahat hisseder miyim direksiyonda?
***
kısacası elinde bu işe ayırabileceği para olan birini ne bekliyor, bunun belli dönemleri mi var yoksa kafama göre gidip kayıt olabilir miyim vs. genel olarak bu süreci merak ediyorum. teşekkür ederim.
adım samuel, 27 yaşım. yazın ehliyetimi almak istiyorum. anladığım kadarıyla belli bir kuruma bağlı olarak faaliyet gösteren çok sayıda sürücü kursu var, bunlara gidip teorik/pratik eğitimi alıp sınavları da geçersek alıyoruz ehliyeti ama ben zaten üç beyin hücresiyle faaliyet gösterdiğim için bu süreci yine de karışık buldum. soruları doğrudan geçip süreci anlatabilirsiniz ama ben soru olarak gitmek istiyorum yine de,
1) şu an b sınıfı ehliyet almak isteyen birinin cebinden çıkacak para toplamda ne kadar? 2022 yazı için düşünürsek?
2) kurs seçimi konusunda dikkat etmem gereken bir şey var mı yoksa hepsi üç aşağı beş yukarı aynı kalitede mi?
3) kurs ne kadar sürüyor? teorik ders olsun, direksiyon dersi olsun vs. toplamda ne kadar vakit geçiriyoruz? program nasıl oluyor? ne bileyim cumartesi-pazar günleri 10-14 arasında iki ay boyunca mı sürer mesela, toplamda ne kadar vakit/emek ayırmak gerekiyor?
4) daha önce babasının arabasını kaçırmamış, direksiyon başına hiç geçmemiş biri SIFIR ekstra destekle, sadece kursta öğrendikleriyle ehliyetini alıp trafiğe çıkabilecek yeterliliğe ulaşır mı? "ulaşamayacak olsa niye ehliyet versinler ulan" diyebilirsiniz ama ne bileyim burası türkiye sonuçta, boş yolda 20 metre sürdürüp dönerken sinyal verdim diye "ooo iyisin karşim :))" deyip vermesinler ehliyeti hehe sonra ölürüz filan neme lazım.
5) dediğim gibi daha önce araç kullanmışlığım yok fakat 10 yılı aşkın süredir logitech driving force gt ile bilfiil tır şoförlüğü yapmaktayım. debriyaj olmadığı için vites değiştirme eylemi sadece kolu ileri-geri ittirmekten ibaret tabii, yani oyunda tır sürdüm diye gerçek hayatta ralli pilotu olmayı beklemiyorum ama sizce bunun ufak da olsa faydasını görme şansım olur mu koordinasyon ve motor becerileri açısından, hani hayatında araba görmemiş birine kıyasla azıcık daha rahat hisseder miyim direksiyonda?
***
kısacası elinde bu işe ayırabileceği para olan birini ne bekliyor, bunun belli dönemleri mi var yoksa kafama göre gidip kayıt olabilir miyim vs. genel olarak bu süreci merak ediyorum. teşekkür ederim.
bunu son zamanlarda fark ettim. diyelim ki A-B maçı var. handikap b'ye verilmiş. normalde "handikaplı b galibiyeti" ve "b yenilmez" bahislerinin oranı aynı olur. son zamanlarda bunların bayağı farklı olduğunu görüyorum, biri 1.40'ken diğeri 1.60 oluyor filan...
abi "handikaplı b galibiyeti" demek, b maça 1-0 önde başlamış sayılır ve böyle kazanır demek. kısacası berabere kalırlarsa veya kazanırlarsa bu bahis tutar. 1-1 berabere bitti diyelim, handikaptan dolayı 2-1 kazanmış olurlar. keza "b yenilmez" bahsinde yine takım berabere kalsa ya da galip gelse tutturmuş oluyorsun.
bunlar aynı şey değil mi? gözden kaçırdığım detay nedir? birinin oranı 1.40'ken diğerininki niye 1.60? bir değil bir sürü maçta böyle.
fark etmeyenleri silkelemek için çifte şansın oranını düşük mü veriyorlar? yıllardır bizatihi sektörün içindeyim, kendimi rezil etme pahasına açtım bu duyuruyu, gerçekten anlamıyorum gözden kaçırdığım nedir?
abi "handikaplı b galibiyeti" demek, b maça 1-0 önde başlamış sayılır ve böyle kazanır demek. kısacası berabere kalırlarsa veya kazanırlarsa bu bahis tutar. 1-1 berabere bitti diyelim, handikaptan dolayı 2-1 kazanmış olurlar. keza "b yenilmez" bahsinde yine takım berabere kalsa ya da galip gelse tutturmuş oluyorsun.
bunlar aynı şey değil mi? gözden kaçırdığım detay nedir? birinin oranı 1.40'ken diğerininki niye 1.60? bir değil bir sürü maçta böyle.
fark etmeyenleri silkelemek için çifte şansın oranını düşük mü veriyorlar? yıllardır bizatihi sektörün içindeyim, kendimi rezil etme pahasına açtım bu duyuruyu, gerçekten anlamıyorum gözden kaçırdığım nedir?
artık eskisi kadar sık değil ama çocuk yaştan beri basketbol izleyicisiyim, genel olarak kurallara hakim olduğumu düşünüyordum. az önce olympiakos-efes maçını izlerken şaşırdım, tövbe estağfurullah. singleton rakibin hücum süresi 0.4 saniyeyken faul yaptı. tekrar 14 saniye aldı adamlar... e normalde takımlar faul hakları varsa son hücumlarda filan oyunu bozmak için faul yapıyor. orada sürenin artmamasının sebebi zaten 14 saniyeden az kalmış olması mı? hani ayakla müdahalede 14 saniyeye çıkıyor onu biliyorum ama faulde de mi oluyor bu, daha önce hiç fark etmemiştim ben.
ikinci sorum yıllar öncesinden içimde kalan bir ukte. arkadaşlarla basket oynuyoruz. ben hareketsiz durdum. top elinde olan arkadaş çarpıp düşürdü beni. hücum faul dedim, ver topu. itiraz etti. kuralı açıkladım. "e iyi o zaman herkes yolda dursun, dokunursak faul olsun" diye ters yaptı. o gün tartışmak istemedim, iyi senin dediğin olsun dedim ama gördüğünüz gibi yıllar sonra hala aklımda. sinir oldum.
hücum faul değil mi abi bu? mantık tam olarak o zaten: önünde durup senin hareketini bozmak. ben zaten hareketsizim, sana hiçbir müdahalede bulunmuyorum. benim avantajım seni farklı hamleye zorlamak, senin avantajın da benim sana karşılık verme şansımın olmaması... iki ayağını yere yerleştirmiş, sabit duran adama çarpıp devirmek hücum faul değil mi? bu değilse ney?
ikinci sorum yıllar öncesinden içimde kalan bir ukte. arkadaşlarla basket oynuyoruz. ben hareketsiz durdum. top elinde olan arkadaş çarpıp düşürdü beni. hücum faul dedim, ver topu. itiraz etti. kuralı açıkladım. "e iyi o zaman herkes yolda dursun, dokunursak faul olsun" diye ters yaptı. o gün tartışmak istemedim, iyi senin dediğin olsun dedim ama gördüğünüz gibi yıllar sonra hala aklımda. sinir oldum.
hücum faul değil mi abi bu? mantık tam olarak o zaten: önünde durup senin hareketini bozmak. ben zaten hareketsizim, sana hiçbir müdahalede bulunmuyorum. benim avantajım seni farklı hamleye zorlamak, senin avantajın da benim sana karşılık verme şansımın olmaması... iki ayağını yere yerleştirmiş, sabit duran adama çarpıp devirmek hücum faul değil mi? bu değilse ney?
konuya vakıf değilim, bilen birisi varsa sistemi açıklayabilir mi?
erkek kardeşim lise son sınıf öğrencisi. son dönemi. çok tembel. online derslerle zaten hiç işi olmadı, açıldığından beri de annem zorla gönderiyor okula. anca cips yiyip lol izlesin. okula dair hiçbir isteği, hedefi yok. dil okuyor, kazanmak istediği yerler/bölümler var ama sıfır çaba; ayrıca ingilizcesi sandığı kadar iyi değil.
birkaç arkadaşı açık liseye kaydolmuş, bizim eleman zaten ısrar ediyordu, "burda kalırsam kafayı yicem" filan diye aramış annemi sanki hapis hayatı yaşıyor hıyar. annem de iyi ne halin varsa gör dedi, çok üstelemedi ama üzülüyor hiç değilse okula gidiyordu şimdi yatacak akşama kadar diye.
bunun bir avantajı, dezavantajı var mı? çocuklar niye böyle hevesle açığa geçmeye çalışıyorlar, okula gitme zorunluluğu ortadan kalkacağı için mi? diplomayı nereden alacak mesela şimdi bizim oğlan, mis gibi ilçenin anadolu lisesi dururken açıktan mı alacak? annem ona kızıyor zaten, "oğlum ben okuyamadım, açık liseyi 40 yaşında bitirdim, sen niye efendi gibi kendi okuluna gidip lisenden mezun olmuyorsun da benimle aynı diplomayı alıyorsun" diye.
bunun haricinde biraderimle neler yapabileceğimize dair fikriniz varsa onları da seve seve alırım. geçenlerde ankara'ya geldi yanıma. behzat ç'den dolayı çok seviyor ankara'yı. e ben de oradayım. kaleye gittik, müzeye gittik, kızılay'da takıldık, gençlerbirliği maçına gittik... dedim belki biraz heveslenir, ankara'da okul kazanayım der.
yok abi yok. sıfır. adam sabah yataktan kalkıp okula gitmiyor ya. depresyonda filan olduğunu düşünmüyorum. güzel bir arkadaş grubu var. her türlü etkinliği de sever, benim gibi sessiz sakin bir çocuk filan olmadı hiçbir zaman. okulda zorbalığa maruz kaldı ondan mı istemiyor diyorum ama hiç sanmam, tam aksine öyle bir durum varsa bu zırtapoz "bully tayfa"dandır kesin, hem aramız iyidir öyle bir şey olsa paylaşırdı diye düşünüyorum.
kendi haline bıraksak iyice mal olacak, bu sene kazanamayan adam daha hiç kazanamaz. ne yapacağımızı şaşırdık. en çok üzüldüğüm şey de boş çocuk olmaması. yani ne bileyim tarihi çok sever mesela. çoğu konuda az buçuk bilgisi vardır, iyi kötü bir ergen için vizyonu olan, düzgün eğitilse ve bir şeylerin üstüne düşse iyi işler başarabilecek, mutlu olabilecek birisi ama adam herhangi bir şey için ekstra bir nefes dahi almak istemiyor. yıldık cidden.
erkek kardeşim lise son sınıf öğrencisi. son dönemi. çok tembel. online derslerle zaten hiç işi olmadı, açıldığından beri de annem zorla gönderiyor okula. anca cips yiyip lol izlesin. okula dair hiçbir isteği, hedefi yok. dil okuyor, kazanmak istediği yerler/bölümler var ama sıfır çaba; ayrıca ingilizcesi sandığı kadar iyi değil.
birkaç arkadaşı açık liseye kaydolmuş, bizim eleman zaten ısrar ediyordu, "burda kalırsam kafayı yicem" filan diye aramış annemi sanki hapis hayatı yaşıyor hıyar. annem de iyi ne halin varsa gör dedi, çok üstelemedi ama üzülüyor hiç değilse okula gidiyordu şimdi yatacak akşama kadar diye.
bunun bir avantajı, dezavantajı var mı? çocuklar niye böyle hevesle açığa geçmeye çalışıyorlar, okula gitme zorunluluğu ortadan kalkacağı için mi? diplomayı nereden alacak mesela şimdi bizim oğlan, mis gibi ilçenin anadolu lisesi dururken açıktan mı alacak? annem ona kızıyor zaten, "oğlum ben okuyamadım, açık liseyi 40 yaşında bitirdim, sen niye efendi gibi kendi okuluna gidip lisenden mezun olmuyorsun da benimle aynı diplomayı alıyorsun" diye.
bunun haricinde biraderimle neler yapabileceğimize dair fikriniz varsa onları da seve seve alırım. geçenlerde ankara'ya geldi yanıma. behzat ç'den dolayı çok seviyor ankara'yı. e ben de oradayım. kaleye gittik, müzeye gittik, kızılay'da takıldık, gençlerbirliği maçına gittik... dedim belki biraz heveslenir, ankara'da okul kazanayım der.
yok abi yok. sıfır. adam sabah yataktan kalkıp okula gitmiyor ya. depresyonda filan olduğunu düşünmüyorum. güzel bir arkadaş grubu var. her türlü etkinliği de sever, benim gibi sessiz sakin bir çocuk filan olmadı hiçbir zaman. okulda zorbalığa maruz kaldı ondan mı istemiyor diyorum ama hiç sanmam, tam aksine öyle bir durum varsa bu zırtapoz "bully tayfa"dandır kesin, hem aramız iyidir öyle bir şey olsa paylaşırdı diye düşünüyorum.
kendi haline bıraksak iyice mal olacak, bu sene kazanamayan adam daha hiç kazanamaz. ne yapacağımızı şaşırdık. en çok üzüldüğüm şey de boş çocuk olmaması. yani ne bileyim tarihi çok sever mesela. çoğu konuda az buçuk bilgisi vardır, iyi kötü bir ergen için vizyonu olan, düzgün eğitilse ve bir şeylerin üstüne düşse iyi işler başarabilecek, mutlu olabilecek birisi ama adam herhangi bir şey için ekstra bir nefes dahi almak istemiyor. yıldık cidden.
oldu mu acaba?
sorun şu ki erasmus'u, pandemisi, alttan dersi, üstten dersi vs. derken bende kayış koptu. takip edebildiğim tek şey kaç kredi verdiğim, bölüm derslerimden hangilerini verdiğim ve vermediğim... mesela bu dönem için bölüm dışından daha önce veremediğim bir seçmeliyi değiştirdim. onun yerine kendi bölümümden seçmeli yazdım. sistem kabul etti. kendisi sordu zaten "başka bir ders yerine almak istiyor musunuz?" diye.
diyelim ki ben 2-3 dönem daha böyle yüklendim, en sonunda 240 krediyi doldurdum. tüm derslerimi verdikten sonra vermem gereken bir dersi vermediğim için (seçmeli) koca bir sene daha okulla uğraşmam gerekir mi? bu tarz bir sıkıntı yaşayan oldu mu hiç?
yani görünürde aslında bir problem yok, haliyle öğrenci işlerine gidip net bir soru dahi soramıyorum ama bu nedense aklımı kurcalıyor. bazen dönemden döneme dersler değişiyor; bir dönem ders almak istesem "seçmeli alman lazım önce kankito bunu seçemezsin" uyarısı geliyor, diğer dönem hiç seçmeli filan tercih etmeyip kendi bölümümden ders seçebiliyorum vs...
gönül dostları zaten noel'de evde olmayı bekleyip kendini stalingrad'da bulan alman askeri gibi 10 yıldır bu bataklığa saplandığımı bilir, bitirmeye yaklaşmışken (yaklaşmak dediğim iki sene gerçi) saçmasapan sebepten problem yaşamaktan korkuyorum açıkçası.
o yüzden merak ettim, hani böyle lisansta 240 krediyi tamamlayan ama filanca dersi vermemiş olduğu için diplomayı alamayan, bu dersi almadığını ve alması gerektiğini de herhangi bir şekilde fark edememiş (otomasyondan uyarı almamış) biri var mı aramızda?
sorun şu ki erasmus'u, pandemisi, alttan dersi, üstten dersi vs. derken bende kayış koptu. takip edebildiğim tek şey kaç kredi verdiğim, bölüm derslerimden hangilerini verdiğim ve vermediğim... mesela bu dönem için bölüm dışından daha önce veremediğim bir seçmeliyi değiştirdim. onun yerine kendi bölümümden seçmeli yazdım. sistem kabul etti. kendisi sordu zaten "başka bir ders yerine almak istiyor musunuz?" diye.
diyelim ki ben 2-3 dönem daha böyle yüklendim, en sonunda 240 krediyi doldurdum. tüm derslerimi verdikten sonra vermem gereken bir dersi vermediğim için (seçmeli) koca bir sene daha okulla uğraşmam gerekir mi? bu tarz bir sıkıntı yaşayan oldu mu hiç?
yani görünürde aslında bir problem yok, haliyle öğrenci işlerine gidip net bir soru dahi soramıyorum ama bu nedense aklımı kurcalıyor. bazen dönemden döneme dersler değişiyor; bir dönem ders almak istesem "seçmeli alman lazım önce kankito bunu seçemezsin" uyarısı geliyor, diğer dönem hiç seçmeli filan tercih etmeyip kendi bölümümden ders seçebiliyorum vs...
gönül dostları zaten noel'de evde olmayı bekleyip kendini stalingrad'da bulan alman askeri gibi 10 yıldır bu bataklığa saplandığımı bilir, bitirmeye yaklaşmışken (yaklaşmak dediğim iki sene gerçi) saçmasapan sebepten problem yaşamaktan korkuyorum açıkçası.
o yüzden merak ettim, hani böyle lisansta 240 krediyi tamamlayan ama filanca dersi vermemiş olduğu için diplomayı alamayan, bu dersi almadığını ve alması gerektiğini de herhangi bir şekilde fark edememiş (otomasyondan uyarı almamış) biri var mı aramızda?
iki şişko gaza gelip başladık buna yaklaşık bir ay önce. arkadaşım zamanında çok iyi sonuçlar aldığını ama sonra bıraktığını söyledi ki eşi antrenör zaten, o "yapın yapın iyi olur" dedi. tüm vücut yeni başlayanlar programına daldık, sadece onu yapıyoruz.
şimdi allah için 27 gün sonunda iyi verim aldığımı düşünüyorum, karnım hayvan gibi sıkılaştı ve ayı yavrusu biraderimle güreşirken kondisyon-güç farkını çok net görüyorum ama arka arkaya 35 crunch, 40 kuş-köpek (orijinal ismi bu mu bilmiyorum ama böyle yazıyor uygulamada djdk) yaptırmaya başladı ve doğal olarak abdürrahim albayrak'a bağladım her gün uygulamayı açınca şu tepkiyi veriyorum: youtube.com
merak ettiğim şu ki bu programa sıfırdan, kendisi de sıfırken başlayıp iki ay sonunda güzel gelişim kaydeden oldu mu ya da işin ustaları eşek gibi 35 kez crunch yapmak hakkında ne düşünüyor, yani bunu 20-15 iki set yapsam mesela verim olarak çok mu kayıp yaşarım?
bir de ben üç hafta sonunda kiloda değişiklik yaşamadım. açıkçası kalori saymıyorum ama if yapıyorum ve normalden az yiyorum, 100 kalori yakan egzersizden sonra gidip çikolata yemiyorum. karbonhidratı çok azaltmadım. şişko olduğum için sporla hem biraz kas alma, hem de işte ödem filan derken aslında yağ yakmama rağmen kilomun değişmemiş olması normal mi? yoksa şunu üç hafta yağıp bir kilocuk dahi vermediysem diyetimi tekrar gözden geçirmem gerekir mi? teşekkürler.
şimdi allah için 27 gün sonunda iyi verim aldığımı düşünüyorum, karnım hayvan gibi sıkılaştı ve ayı yavrusu biraderimle güreşirken kondisyon-güç farkını çok net görüyorum ama arka arkaya 35 crunch, 40 kuş-köpek (orijinal ismi bu mu bilmiyorum ama böyle yazıyor uygulamada djdk) yaptırmaya başladı ve doğal olarak abdürrahim albayrak'a bağladım her gün uygulamayı açınca şu tepkiyi veriyorum: youtube.com
merak ettiğim şu ki bu programa sıfırdan, kendisi de sıfırken başlayıp iki ay sonunda güzel gelişim kaydeden oldu mu ya da işin ustaları eşek gibi 35 kez crunch yapmak hakkında ne düşünüyor, yani bunu 20-15 iki set yapsam mesela verim olarak çok mu kayıp yaşarım?
bir de ben üç hafta sonunda kiloda değişiklik yaşamadım. açıkçası kalori saymıyorum ama if yapıyorum ve normalden az yiyorum, 100 kalori yakan egzersizden sonra gidip çikolata yemiyorum. karbonhidratı çok azaltmadım. şişko olduğum için sporla hem biraz kas alma, hem de işte ödem filan derken aslında yağ yakmama rağmen kilomun değişmemiş olması normal mi? yoksa şunu üç hafta yağıp bir kilocuk dahi vermediysem diyetimi tekrar gözden geçirmem gerekir mi? teşekkürler.
her zaman olmuyor bu. bazen. spor bittikten 3-4 dakika sonra başlıyor, 10-15 dakika sürüyor. mesela bulaşık yıkıyorum diyelim, bir tabak çarpıyor, kafamın içinde çok daha güçlü ama farklı bir ses duyuyorum. ani irtifa değişiminde olan tarzda, hani uçak inerken ya da otobüsle bolu dağı'ndan geçerken kulaklara olan şeyden oluyor... o yüzden basınçla ilgili olduğunu düşündüm.
bu dikkate alınması gereken tehlikeli bir durum mu yoksa ağır fiziksel aktivite sonrasında kısa süreliğine olması normal midir? ağır dediysem benim için ağır, az buçuk hareket eden sağlıklı bir insanın tek ayak üstünde tamamlayabileceği egzersizlerden söz ediyorum.
bu dikkate alınması gereken tehlikeli bir durum mu yoksa ağır fiziksel aktivite sonrasında kısa süreliğine olması normal midir? ağır dediysem benim için ağır, az buçuk hareket eden sağlıklı bir insanın tek ayak üstünde tamamlayabileceği egzersizlerden söz ediyorum.
yakın zamanda giden oldu mu acaba? ben zamanında müzekart ile ucuza girmiştim ama onun süresi dolmuştur herhalde. ücret 50 lira diye duydum. öğrenciyim. bu kartı yeniletmek internet üzerinden ya da müzede filan mümkün mü? daha ucuza girme şansım var mı? yanımda bir de kardeşim olacak, sadece bu müze için kart çıkarttırsak daha kârlı olma ihtimali var mı yoksa 50 lirayı verip kurtulmak daha mı iyi?
kısacası iki öğrenci için şu an müzeyi en ucuz nasıl gezebiliriz, alternatif bir yol var mı? çünkü zamanında 30 liraya çıkarttığımız kartla bir sürü yer gezmiştik, halbuki normalde sadece topkapı filan 100 müydü neydi... o yüzden merak ettim.
kısacası iki öğrenci için şu an müzeyi en ucuz nasıl gezebiliriz, alternatif bir yol var mı? çünkü zamanında 30 liraya çıkarttığımız kartla bir sürü yer gezmiştik, halbuki normalde sadece topkapı filan 100 müydü neydi... o yüzden merak ettim.
adanasporlu var mı acaba? gençler maçında oranınız niye bu kadar yüksek?
der meister #1510229
bize (gençler) 1.21 oran vermiş iddaa, şaştım kaldım. normal şartlarda böyle bir şey olması mümkün değil. adana üç maçtır kazanıyor, kadro olarak ahım şahım değiller ama takır takır top oynuyor adamlar. çok fazla covid vakası olabileceğini düşündüm ama bu konuda da hiçbir bilgiye rastlamadım.
sizin bildiğiniz bir şey var mı? yani şu an ligde belki balıkesir'in rakibine 1.20 verirsin, diğer hiçbir takım bu kadar ezilmez hiçbir maçta. gençler'e karşı hiç ezilmez hele... neden böyle bir oranlama yapılmış?
kardeşim ilk kez yanıma geldi, maça götürecektim çocuğu, umarım covid'den dolayı filan ertelenmez ya, güçlü kal adana, #adanamınyanındayım :((
sizin bildiğiniz bir şey var mı? yani şu an ligde belki balıkesir'in rakibine 1.20 verirsin, diğer hiçbir takım bu kadar ezilmez hiçbir maçta. gençler'e karşı hiç ezilmez hele... neden böyle bir oranlama yapılmış?
kardeşim ilk kez yanıma geldi, maça götürecektim çocuğu, umarım covid'den dolayı filan ertelenmez ya, güçlü kal adana, #adanamınyanındayım :((
gitmeyeli uzun zaman oldu ama gölbaşı'nda yaşadığım dönemde birden fazla hat oradan kızılay'a gider gelirdi. şimdi bakıyorum hafta sonu için tek sefer dahi görünmüyor. bahsettiğim konumdan (üniversitelerin olduğu yer) kızılay'a ulaşım olmama ihtimali bence yok, orada hastane filan da var sonuçta.
hangi hattın saat kaçta nereden geçtiğine nereden bakabilirim? yok eğer ego uygulaması doğruysa skandal değil mi abi bu özel aracı olmayan kızılay'dan gölbaşı'na hafta sonu gidemeyecek mi yani aşırı saçma bence bir hata olmalı.
hangi hattın saat kaçta nereden geçtiğine nereden bakabilirim? yok eğer ego uygulaması doğruysa skandal değil mi abi bu özel aracı olmayan kızılay'dan gölbaşı'na hafta sonu gidemeyecek mi yani aşırı saçma bence bir hata olmalı.
kızılay-cebeci tarafları daha iyi olur ama bu uğurda gerekirse gölbaşı'na da giderim. pinpon için raketi ve topları kendileri verecek, tabii 500 liralık adidas raketi beklemiyorum ama azıcık eli yüzü düzgün, oyun alanının geniş olduğu bir yer olsa iyi olur. benzer şekilde bilardo için de aslında daha ziyade salaş, nispeten ucuz bir yer arıyorum; yan yana 6-7 masanın dizildiği pub ortamından çok "KARDEŞLER BİLARDO SALONU" filan gibi. önerebileceğiniz yer var mı? zamanında cebeci'de hep gördüğüm bi yer vardı cemal gürsel'de ama hiç girip de bakmadıydım yalnız olduğum için pii.
"ne alaka" diyeceksiniz belki ama şunu fark ettim ki çevremde tanıdığım hiçbir yetişkin kendine bir bardak süt döküp içmiyor, yani seven veya içen kimseyi görmedim. bildiğim kadarıyla yetişkinler için zaten sütün kendisi çok matah bir şey değil, ondan gelecek fayda zaten diğer süt ürünlerinden filan karşılanıyor diye biliyorum ama yine de merak ettim: sütü seven, içen var mı? hani oturduğu yerden kalkıp "dur ulan süt içeyim" diye su içer gibi bardağa süt döküp içmekten bahsediyorum, öyle kek yapıyordum da biraz kaldı ziyan olmasın diye diktim kafaya vs. değil... düzenli, kaliteli, istikrarlı, nefis bir süt içişi aradığım. var mı içen hiç?
okumanın yaşı yok tabii ama kitapyurdu "çocuk ve gençlik kitapları" arasında listelediği için biraz bozuldum hehe.
ben 11-12 yaşındayken filan bunu ta ortasından okumaya başlamıştım, melez prens'ti galiba yeşil olan. büyük keyif alıyordum okurken. yine çocuk yaşta kuzenle bir filmini de izlemiştik, hoşuma gitmişti. okuduğum kitabı da yengem almıştı bana, annem paramız yok diye almak istememişti, o yüzden aslında içimde uktedir baştan sona okuyabilmek ama bu yaştan sonra kurgusu sarar mı emin olamadım ya, az para da değil yani indirimde 230 küsür lira şu an.
tavsiye eder misiniz, almaya değer mi? en kötü ilerde 13-14 yaşında birilerine veririm diye düşündüm, baktılar ki hoşlarına gitti bir çocuğu/ergeni okumaya teşvik etmiş oluruz en azından.
bunun dışında farklı evrende geçen, kurgusu sağlam bu tarz seri önerebilir misiniz? george martin şüşkosunu okumak istiyordum da bunun bitireceği yok, yarım kalacak bir 5 bin sayfalık hikaye okumak istemiyorum açıkçası. asoiaf gibi var mı başka mesela öyle bi şeyler?
ben 11-12 yaşındayken filan bunu ta ortasından okumaya başlamıştım, melez prens'ti galiba yeşil olan. büyük keyif alıyordum okurken. yine çocuk yaşta kuzenle bir filmini de izlemiştik, hoşuma gitmişti. okuduğum kitabı da yengem almıştı bana, annem paramız yok diye almak istememişti, o yüzden aslında içimde uktedir baştan sona okuyabilmek ama bu yaştan sonra kurgusu sarar mı emin olamadım ya, az para da değil yani indirimde 230 küsür lira şu an.
tavsiye eder misiniz, almaya değer mi? en kötü ilerde 13-14 yaşında birilerine veririm diye düşündüm, baktılar ki hoşlarına gitti bir çocuğu/ergeni okumaya teşvik etmiş oluruz en azından.
bunun dışında farklı evrende geçen, kurgusu sağlam bu tarz seri önerebilir misiniz? george martin şüşkosunu okumak istiyordum da bunun bitireceği yok, yarım kalacak bir 5 bin sayfalık hikaye okumak istemiyorum açıkçası. asoiaf gibi var mı başka mesela öyle bi şeyler?
merhaba,
kardeşim hafta sonu ankara'ya gelecek. toplu taşımada kullanabilmesi için ayrı kart çıkarmama gerek olur mu? benimleyken zaten benim kartımdan iki kez basarız diye düşündük, ben yanında değilken de benim kartımı kullanır dedim. normalde böyle çok yaptık biz arkadaşlarla ama istanbul'da mesela artık covid dolayısıyla kişiselleştirilmiş kart olduğu için (en azından bir ara öyleydi, şu an durum nedir bilmiyorum) aynı kartla iki kez geçmek sıkıntıydı, kartı başkasına vermek de olası kontrol durumunda riskliydi.
şu an covid ya da başka sebepten aynı kartı iki kişi kullanırsa "hop hemşehrim nereye" derler mi? derlerse en avantajlı kart/bilet hangisi olur en az 7-8 kez kullanılacağı varsayılırsa?
kardeşim hafta sonu ankara'ya gelecek. toplu taşımada kullanabilmesi için ayrı kart çıkarmama gerek olur mu? benimleyken zaten benim kartımdan iki kez basarız diye düşündük, ben yanında değilken de benim kartımı kullanır dedim. normalde böyle çok yaptık biz arkadaşlarla ama istanbul'da mesela artık covid dolayısıyla kişiselleştirilmiş kart olduğu için (en azından bir ara öyleydi, şu an durum nedir bilmiyorum) aynı kartla iki kez geçmek sıkıntıydı, kartı başkasına vermek de olası kontrol durumunda riskliydi.
şu an covid ya da başka sebepten aynı kartı iki kişi kullanırsa "hop hemşehrim nereye" derler mi? derlerse en avantajlı kart/bilet hangisi olur en az 7-8 kez kullanılacağı varsayılırsa?
(2)
türkiye'de sanırım ilk kez basılan bir dergiyi arıyorum, savaş, gavga dövüş
der meister #1509594
geçenlerde insta'da reklam olarak çıkmıştı karşıma. sanırım dünya genelinde popüler bir dergiydi, üç ayda bir yayınlanıyordu, türkiye'deki ilk sayısı olacaktı ve ikinci dünya savaşı'yla ilgiliydi. aradım taradım fakat bulamadım. ismini, cismini bilen var mıdır?