konusu çok fark etmez açıkçası. tek istediğim o coğrafyada geçmiş, oralardaki hayatı anlatacak türden olması.
az önce finlandiya'yla ilgili bir entry girdim de aklıma beyaz zambaklar ülkesi geldi. çocuktum ama okuduğum zamanı hatırlıyorum. çok mutlu olmuştum, çok keyif almıştım. keza açlık da aynı şekilde.
o tarz işte oralarda geçen bi' şeyler okumak istiyorum. var mı öneriniz?
az önce finlandiya'yla ilgili bir entry girdim de aklıma beyaz zambaklar ülkesi geldi. çocuktum ama okuduğum zamanı hatırlıyorum. çok mutlu olmuştum, çok keyif almıştım. keza açlık da aynı şekilde.
o tarz işte oralarda geçen bi' şeyler okumak istiyorum. var mı öneriniz?
flatout'u (ilk oyun) çooook severim ama maalesef kısa yapmışlar, hemen bitiyor.
kısaca flatout gibi bi şey arıyorum, genel olarak kriterlerim şöyle,
* çok yeni olmasın. bilgisayar kaldırmayabilir.
* sokak yarışı konseptini hiç sevmiyorum. asfalt yol olur ama trafik olmayacak. o yüzden nfs gibi süslü püslü bi şey olmasın. farklı zeminler (toprak, buz vs.) olursa daha güzel olur.
* çok karışık, fazla teknik bilgi gerektirmemesi daha iyi olur benim için. arabadan fazla anlamıyorum çünkü. f1 oyunlarını o yüzden pek oynayamıyorum mesela, vidasına kadar arabayı tasarlayacak bilgim olsa oto tamirci olurum zaten laptop başında yarış oyunu mu oynıcam.
bu kriterleri tamamen olmasa bile büyük ölçüde karşılayan oyun önerebilir misiniz acaba?
flatout'taki o özgürlük hissi çok hoşuma gidiyodu, mesela şu fotoğraf: i.ytimg.com
böyle doğa içinde, dağda bayırda fitu fitu yarışsak güzel olurdu.
kısaca flatout gibi bi şey arıyorum, genel olarak kriterlerim şöyle,
* çok yeni olmasın. bilgisayar kaldırmayabilir.
* sokak yarışı konseptini hiç sevmiyorum. asfalt yol olur ama trafik olmayacak. o yüzden nfs gibi süslü püslü bi şey olmasın. farklı zeminler (toprak, buz vs.) olursa daha güzel olur.
* çok karışık, fazla teknik bilgi gerektirmemesi daha iyi olur benim için. arabadan fazla anlamıyorum çünkü. f1 oyunlarını o yüzden pek oynayamıyorum mesela, vidasına kadar arabayı tasarlayacak bilgim olsa oto tamirci olurum zaten laptop başında yarış oyunu mu oynıcam.
bu kriterleri tamamen olmasa bile büyük ölçüde karşılayan oyun önerebilir misiniz acaba?
flatout'taki o özgürlük hissi çok hoşuma gidiyodu, mesela şu fotoğraf: i.ytimg.com

böyle doğa içinde, dağda bayırda fitu fitu yarışsak güzel olurdu.
eurodance olmak zorunda değil aslında, farklı türlerden de olur ama kriterim ve isteğim şu: şarkıyı dinlediğimde güzel bir GÖYNEK giyip DİSKOTEĞE gitmek isteyeyim, "biz çocukken her şey daha güzeldi" diye boş boş geyik yapayım, adeta bir zırtlan neşesiyle hayat dolayım.
fikir vermesi açısından çok küçük, 10-15 saniyelik melodi örnekleri bırakıyorum, otomatik olarak başladığı yerden itibaren 10 saniye dinleseniz bile ne demek istediğimi anlayacaksınız,
youtu.be (tek je 12 sati)
youtu.be (pljuni i zapjevaj moja jugoslavijo)
youtu.be (wiener blut)
***
ben inanıyorum ki şu müzikleri herhangi bir yerde duysanız %99 ihtimalle 30-40 sene öncesinin işleri olduğunu tahmin ederdiniz. tam olarak bunu istiyorum işte. buram buram 80'ler, 90'lar koksun ve enerji versin mümkünse (bu kısmı şart değil).
lütfen yağdırınız, şimdiden teşekkür ederim her bir öneri için.
fikir vermesi açısından çok küçük, 10-15 saniyelik melodi örnekleri bırakıyorum, otomatik olarak başladığı yerden itibaren 10 saniye dinleseniz bile ne demek istediğimi anlayacaksınız,
youtu.be (tek je 12 sati)
youtu.be (pljuni i zapjevaj moja jugoslavijo)
youtu.be (wiener blut)
***
ben inanıyorum ki şu müzikleri herhangi bir yerde duysanız %99 ihtimalle 30-40 sene öncesinin işleri olduğunu tahmin ederdiniz. tam olarak bunu istiyorum işte. buram buram 80'ler, 90'lar koksun ve enerji versin mümkünse (bu kısmı şart değil).
lütfen yağdırınız, şimdiden teşekkür ederim her bir öneri için.
çocukken bazı meşhur hikayelerini çok severek okumuştum. çocuklar için uygun olduğunu kesinlikle düşünmüyorum ama ben müthiş keyif aldığımı hala çok net hatırlarım. o yüzden bi' de yetişkin kafasıyla, gerçekten anlayarak, dönemin koşullarını bilerek vs. okumak istedim. sadece 2-3 hikayeden söz etmiyorum bu arada, mümkünse tüm eserlerini okumak niyetindeyim.
gelgelelim kitap satın almak için baktığım sitelerde hep sadece tek bir hikayeyi veya birkaçını içeren ufak ufak kitaplar var... yani "ömer seyfettin öyküleri" şeklinde bir kitap göremiyorum. e bu adam bir sürü hikaye yazmış, her biri için ayrı kitap mı alacağız? çok tuhaf geldi bana.
direkt eser öneriis verebilirsiniz, hatta satın almak için link varsa o da olur mesela, daha bile iyi olur. teşekkür ederim.
gelgelelim kitap satın almak için baktığım sitelerde hep sadece tek bir hikayeyi veya birkaçını içeren ufak ufak kitaplar var... yani "ömer seyfettin öyküleri" şeklinde bir kitap göremiyorum. e bu adam bir sürü hikaye yazmış, her biri için ayrı kitap mı alacağız? çok tuhaf geldi bana.
direkt eser öneriis verebilirsiniz, hatta satın almak için link varsa o da olur mesela, daha bile iyi olur. teşekkür ederim.
erasmus vesilesiyle letonya'dayım.
covid dolayısıyla her yer/her şey kapalı. üç kişi yan yana sokakta bile bulunamıyor. güneş 15:30'da batıyor. arkadaşımla bile sapık gibi onun arabasında falan buluşabiliyorum, burada zaten pek birileriyle tanışamadım.
delirmemek ve kendimi buralara ait hissedebilmek için bron'u izlemeye başladım "iskandinavya wohooo" diyerek. inanılmaz sevdim. bitecek diye korkarak izliyorum. her ne kadar covid sebebiyle ülkeden dışarı adım atamasam da listeme ekledim, bir gün kesinlikle öresund'dan geçeyim diye.
çocukken zaten metal müzik dolayısıyla iskandinav manyağı olarak büyümüştüm. kısmet değilmiş diyelim, letonya'ya kadar gelmişken finlandiya'yı bile göremeden döneceğiz.
bron'u geçeceğini zannetmiyorum ama o tada yakın bi' şeyler alabileceğim iskandinav dizisi/filmi önerebilir misiniz?
covid dolayısıyla her yer/her şey kapalı. üç kişi yan yana sokakta bile bulunamıyor. güneş 15:30'da batıyor. arkadaşımla bile sapık gibi onun arabasında falan buluşabiliyorum, burada zaten pek birileriyle tanışamadım.
delirmemek ve kendimi buralara ait hissedebilmek için bron'u izlemeye başladım "iskandinavya wohooo" diyerek. inanılmaz sevdim. bitecek diye korkarak izliyorum. her ne kadar covid sebebiyle ülkeden dışarı adım atamasam da listeme ekledim, bir gün kesinlikle öresund'dan geçeyim diye.
çocukken zaten metal müzik dolayısıyla iskandinav manyağı olarak büyümüştüm. kısmet değilmiş diyelim, letonya'ya kadar gelmişken finlandiya'yı bile göremeden döneceğiz.
bron'u geçeceğini zannetmiyorum ama o tada yakın bi' şeyler alabileceğim iskandinav dizisi/filmi önerebilir misiniz?
başlıca kriterim dilin ispanyolca olması, filmin 21. yüzyılda çekilmiş olması (daha eskiyi anlatıyor olabilir ama 90'lardan öncesine de gitmesin). benim her dönemde hayallenip "aşerdiğim" farklı ülkeler/coğrafyalar olur, bu aralar aklıma ispanya tarafları geliyor hep.
los lunes al sol en sevdiğim filmlerden biri. o ayarda olsa mesela işte toplumsal sorunlara değinen, halka ve sıradan insanlara inen vs. çok güzel olur örneğin.
isteğim, izledikten sonra "evet birçok elementi tanıdık, birçok elementi gördük" dedirtsin, ne bileyim o coğrafyaya dair bi şeyler göstermiş olsun bize. misal evde sohbet ediyolar diyelim, "hmmm demek ispanya'da evler böyleymiş hmmmm" dedirtsin. içine çeksin yani film, oradaki hayatı göstersin.
umarım anlatabilmişimdir, şimdiden teşekkür ederim önerileriniz için.
(mar adentro, amores perros hariç)
(güney amerika da olur ama önceliğim pendejonun harman olduğu ispanya)
los lunes al sol en sevdiğim filmlerden biri. o ayarda olsa mesela işte toplumsal sorunlara değinen, halka ve sıradan insanlara inen vs. çok güzel olur örneğin.
isteğim, izledikten sonra "evet birçok elementi tanıdık, birçok elementi gördük" dedirtsin, ne bileyim o coğrafyaya dair bi şeyler göstermiş olsun bize. misal evde sohbet ediyolar diyelim, "hmmm demek ispanya'da evler böyleymiş hmmmm" dedirtsin. içine çeksin yani film, oradaki hayatı göstersin.
umarım anlatabilmişimdir, şimdiden teşekkür ederim önerileriniz için.
(mar adentro, amores perros hariç)
(güney amerika da olur ama önceliğim pendejonun harman olduğu ispanya)
arkadaşım için soruyorum. kendisi otobüs veya trenle (henüz net değil) istanbul'a geldikten sonra doğrudan yeni havalimanına gidecek.
otobüsle gelirse esenler'de ineceğini varsayıyorum. tren içinse yeni havalimanına gidişi en rahat olacak istasyondan yazabilirsiniz, orayı seçmesini söylerim.
esenler'den ve herhangi bir hızlı tren istasyonundan nasıl gidebilir acaba? ben hiç gitmedim o tarafa, en ufak fikrim yok, o yüzden size sorayım dedim. teşekkürler.
otobüsle gelirse esenler'de ineceğini varsayıyorum. tren içinse yeni havalimanına gidişi en rahat olacak istasyondan yazabilirsiniz, orayı seçmesini söylerim.
esenler'den ve herhangi bir hızlı tren istasyonundan nasıl gidebilir acaba? ben hiç gitmedim o tarafa, en ufak fikrim yok, o yüzden size sorayım dedim. teşekkürler.
yav böyle bir video vardı. arka planda 2 unlimited'ın no limit'i çalıyordu. japonya'da geçen bir kısım olduğunu hatırlıyorum. dayı böyle kalabalık yaya geçitlerinde yahut mağazalarda falan eşofmanını çıkarıp dans etmeye başlıyordu jsjfsk buldurabilir misiniz onu? şu vakit ölsem kimse cenazeme gelmez, bunu bulacağım diye arama geçmişini saçmasapan bir sürü şeyle doldurdum tövbe estf. lütfen buldurun :(
gubarmalı içecekleri çok seven biriyim. her türlü asitli içeceğin ve kimyevi maddenin hastasıyım ama takdir edersiniz ki geberip gitmemek için bunları bırakmak durumunda kaldım ve netice itibariyle maden suyu manyağı oldum. genelde 250-500ml'yi geçmiyor günlük tüketimim ama kendimi şımartmak istersem bir litre devirdiğim oluyor. düz su da içiyorum, genel olarak tüketim yarı yarıya diyebilirim, bir litre maden suyu içiyorsam bir litre de renksiz, vasat su içiyorum.
bu durum uzun vadede sorun yaratır mı, bu içecekler güvenilir midir? işin yararında değilim, sudan ne bekliyorsam maden suyundan da onu bekliyorum, hücrelerime "ooo su, su iyidir hocam, allahıma iyidir su" dedirtse ve su ihtiyacımı karşılasa yeterli.
ama işte mineral diye içine siyanür falan karıştırıyolar vs. bu tip şeylerden çekiniyorum biraz. içiyim mi bi şey olmaz mı bu millet benimle mi, ne dersiniz?
not: aldığım şey DOĞAL MİNERALLİ MADEN SUYU. öyle limonlu soda falan değil, maden suyu.
bu durum uzun vadede sorun yaratır mı, bu içecekler güvenilir midir? işin yararında değilim, sudan ne bekliyorsam maden suyundan da onu bekliyorum, hücrelerime "ooo su, su iyidir hocam, allahıma iyidir su" dedirtse ve su ihtiyacımı karşılasa yeterli.
ama işte mineral diye içine siyanür falan karıştırıyolar vs. bu tip şeylerden çekiniyorum biraz. içiyim mi bi şey olmaz mı bu millet benimle mi, ne dersiniz?
not: aldığım şey DOĞAL MİNERALLİ MADEN SUYU. öyle limonlu soda falan değil, maden suyu.
bu soğuk ve sıkıcı ankara akşamında izleyeyim diyorum. karlı dedim ama coğrafyanın soğuk ve filmin kasvetli olması yeterli aslında, doğa filmi istemiyorum. aksine şehirde geçse daha güzel olur. madde madde toparlayacak olursam,
* avrupa ya da rusya'da çekilmiş/geçen,
* kış mevsiminde, serin-soğuk-karlı olduğu belli olan bir memlekette geçen,
* mümkünse son 20 yıl içinde çekilmiş,
* ağırlıklı olarak dağda bayırda değil de şehirde geçen,
* hüzünlü, duygusal, yer yer sayko yönü olan
bir film arıyorum. "bunlar ne biçim kriterler hayvan oğlu hayvan" derseniz kraftidioten, jagten, ondskan, klass, plemya'nın yanı sıra andrey zvyagintsev'in tüm filmlerini bu kategoride değerlendirebilirim sanırım, bunlardan birini dahi izlediyseniz ve "aha aynı onun gibi, çok severim" dediğiniz film varsa paylaşın lütfen.
* avrupa ya da rusya'da çekilmiş/geçen,
* kış mevsiminde, serin-soğuk-karlı olduğu belli olan bir memlekette geçen,
* mümkünse son 20 yıl içinde çekilmiş,
* ağırlıklı olarak dağda bayırda değil de şehirde geçen,
* hüzünlü, duygusal, yer yer sayko yönü olan
bir film arıyorum. "bunlar ne biçim kriterler hayvan oğlu hayvan" derseniz kraftidioten, jagten, ondskan, klass, plemya'nın yanı sıra andrey zvyagintsev'in tüm filmlerini bu kategoride değerlendirebilirim sanırım, bunlardan birini dahi izlediyseniz ve "aha aynı onun gibi, çok severim" dediğiniz film varsa paylaşın lütfen.
var mıdır? öncdesinde, bir nevi ön hazırlık gibi. bu romanda yazar şunu şunu anlatmıştır, şu dönemde geçmektedir, şu açıdan kıymetli bir eserdir tarzı bilgiler olsun. spoiler vermesin, hikayeyi fazla anlatmasın. kitaba ne okuyacağımı, nasıl okumam gerektiğini bilerek başlayayım yani, derdim biraz o.
bu amaca yönelik bir site, katalog vs. var mı? goodreads'teki yorumlar uygun olur mu örneğin?
bu amaca yönelik bir site, katalog vs. var mı? goodreads'teki yorumlar uygun olur mu örneğin?
eski dönemden kastım mümkünse 15. yüzyıl öncesi. milattan önce 3'üncü yüzyıl da olabilir, fark etmez. antik yunan olur, roma olur, selçuklu olur... nasıl desem böyle canlandırmaların yer aldığı, o dönemleri anlatan bi' şeyler arıyorum. malum o zamanı anlatan film/dizi/kitap pek yok, varsa da ben bilmiyorum, çok az gördüm. konusu önemli değil ama bu tarzdaki belgeselin konusu tarih olur zaten herhalde, ne olacak başka.
bu tarz bildiğiniz bi' şeyler varsa paylaşır mısınız? türkçe-ingilizce olabilir. devlet mevlet fark etmez, sadece 15. yüzyıl veya öncesini anlatıyor olsun.
bu tarz bildiğiniz bi' şeyler varsa paylaşır mısınız? türkçe-ingilizce olabilir. devlet mevlet fark etmez, sadece 15. yüzyıl veya öncesini anlatıyor olsun.
bu aralar canım o taraflardan bi' şeyler izlemek istiyor çok. sık sık the it crowd ve black books'u özlediğimi fark edip hüzünleniyorum. komedi olması şart değil ama bu iki diziyi çok sevmiştim, o yüzden bu tarzda bi' şeyler olması artı puan olur. şöyle bölümleri 20-40 dk arası, bitirmesi yıllar sürmeyecek ama bölüm sayısı çok az da olmayan, buram buram cheeky cunt kokan esaslı bir ingiliz dizisi önerir misiniz?
peep show ve peaky blinders var aklımda, onları tavsiye eder misiniz mesela? bunun dışında "dizi yok ama film var" derseniz onlar da olur ama öncelik dizi tabii.
teşekkürler.
peep show ve peaky blinders var aklımda, onları tavsiye eder misiniz mesela? bunun dışında "dizi yok ama film var" derseniz onlar da olur ama öncelik dizi tabii.
teşekkürler.
var?
ta iki sene önce bölümden bir arkadaş sağolsun ayarlamıştı da öyle gidebilmiştim, sonra o ayrıldı zaten, o günden beridir tiyatroya gitmedim. daha doğrusu niyetlendim, biletlere bakayım dedim, tek bir oyunun tek bir bileti dahi olmadığını görüp vazgeçmek durumunda kaldım.
ben biletinial.com'dan bakıyorum. yanlış mı yapıyorum? bu sitede sahnelenecek oyunlar, biletlerin satışa çıkacağı tarihler de yazıyor. satışa çıktığı an hücum etmek şart mı, başka türlü olmuyor mu?
gitmek istediğim oyunları önceden işaretleyip biletler satışa çıktığı an uvelek uvelek diye atlamalı mıyım? öyle canım isteyince "dur bakayım neler varmış" deyip de bilet alamıyor muyum yani? yahu 10 gün sonraki oyunlarda bile BİR TANE boş yer yok, çok ilginç.
ta iki sene önce bölümden bir arkadaş sağolsun ayarlamıştı da öyle gidebilmiştim, sonra o ayrıldı zaten, o günden beridir tiyatroya gitmedim. daha doğrusu niyetlendim, biletlere bakayım dedim, tek bir oyunun tek bir bileti dahi olmadığını görüp vazgeçmek durumunda kaldım.
ben biletinial.com'dan bakıyorum. yanlış mı yapıyorum? bu sitede sahnelenecek oyunlar, biletlerin satışa çıkacağı tarihler de yazıyor. satışa çıktığı an hücum etmek şart mı, başka türlü olmuyor mu?
gitmek istediğim oyunları önceden işaretleyip biletler satışa çıktığı an uvelek uvelek diye atlamalı mıyım? öyle canım isteyince "dur bakayım neler varmış" deyip de bilet alamıyor muyum yani? yahu 10 gün sonraki oyunlarda bile BİR TANE boş yer yok, çok ilginç.
bu alanda yapılmış uluslararası (ülke içinde de olur) araştırmalar var mı? varsa ne diyorlar?
son yıllarda özellikle türkiye'de "roman okumak boş iş" düşüncesinin çok ciddi bir yükselişte olduğunu görüyorum. edebiyat öğrencisi olmama rağmen çevremdekilerin dahi az okuduğunu veya bu işi pek önemsemediğini görüyorum. amacım kimseyi yargılamak değil, ben de doğru dürüst okuyorum diyemem açıkçası, okuluydu işiydi boş yapmasıydı derken ayda bir kitap bitirsek kendimizle gurur duyacak hale geldik.
sizin gözleminiz nedir, bu açıdan bir değişiklik görüyor musunuz? bilgiye ya da farklı tecrübelere erişmenin kolaylaşması yüzünden daha mı az okur oldu insanlar? veya vakit bulamadıkları için? yoksa "yoo okuyan okuyor, senin çevrende okuyan yokmuş, edebiyat öyle 15-20 senede bitecek iş değil kamon" diyebilir miyiz?
son yıllarda özellikle türkiye'de "roman okumak boş iş" düşüncesinin çok ciddi bir yükselişte olduğunu görüyorum. edebiyat öğrencisi olmama rağmen çevremdekilerin dahi az okuduğunu veya bu işi pek önemsemediğini görüyorum. amacım kimseyi yargılamak değil, ben de doğru dürüst okuyorum diyemem açıkçası, okuluydu işiydi boş yapmasıydı derken ayda bir kitap bitirsek kendimizle gurur duyacak hale geldik.
sizin gözleminiz nedir, bu açıdan bir değişiklik görüyor musunuz? bilgiye ya da farklı tecrübelere erişmenin kolaylaşması yüzünden daha mı az okur oldu insanlar? veya vakit bulamadıkları için? yoksa "yoo okuyan okuyor, senin çevrende okuyan yokmuş, edebiyat öyle 15-20 senede bitecek iş değil kamon" diyebilir miyiz?
kendim de dil-edebiyat öğrencisi olduğum için özellikle dandik yayınevlerinin çevirilerini okurken acayip sinirleniyorum. ya mesela adam orijinali ingilizce olan romanda "bir bavul ya da iki" diye çevirmiş. türkçesini okusan da bunun "a suitcase or two" gibi bir ifadenin katledilmiş çevirisi olduğunu anlıyorsun, canın sıkılıyor.
iş bankası ve can dışındaki tüm yayınlara şüpheyle yaklaşır oldum ama takdir edersiniz ki her şeyi bunlardan almak mümkün değil.
sizin genel olarak çeviri işinde iyi olduğunu düşündüğünüz, "bunlar basıyorsa gönül rahatlığıyla alırım" dediğiniz yayınevleri var mı? dil özelinde yayınevi veya çevirmen de paylaşabilirsiniz, atıyorum fransızca için şu şu isimlere güvenirim, italyanca için şunlar çok iyidir gibi.
iş bankası ve can dışındaki tüm yayınlara şüpheyle yaklaşır oldum ama takdir edersiniz ki her şeyi bunlardan almak mümkün değil.
sizin genel olarak çeviri işinde iyi olduğunu düşündüğünüz, "bunlar basıyorsa gönül rahatlığıyla alırım" dediğiniz yayınevleri var mı? dil özelinde yayınevi veya çevirmen de paylaşabilirsiniz, atıyorum fransızca için şu şu isimlere güvenirim, italyanca için şunlar çok iyidir gibi.
hem sakat hem şişko olduğum için tempoyu zaten fazla arttıramıyorum, düz yürüyüş temposu olarak düşünelim. bazen gaza gelirsem hızlandığım oluyor.
20 gün kadar önce bayağı coştum, 2 saat yürüdüm, sonra bir hafta boyunca yataktan kalkamadım. ne yapmam gerektiğini anlamıyorum. kalın giyinmesem çok üşüyorum. kalın giyinsem terliyorum. ortasını bulmak çok zor, 10 dakika yürüsem terliyorum zaten.
bu işin püf noktası nedir? nereyi ne kadar örtmeli, ne kadar açık tutmalı, hangi malzemeden yapılmış kıyafet giymeli?
akşam 2 derece mesela, ben çıkıp 1.5 saat boyunca deli dana gibi yürüyeceğim. nasıl bir şey giymem lazım ertesi gün düşüp ölmemek için?
20 gün kadar önce bayağı coştum, 2 saat yürüdüm, sonra bir hafta boyunca yataktan kalkamadım. ne yapmam gerektiğini anlamıyorum. kalın giyinmesem çok üşüyorum. kalın giyinsem terliyorum. ortasını bulmak çok zor, 10 dakika yürüsem terliyorum zaten.
bu işin püf noktası nedir? nereyi ne kadar örtmeli, ne kadar açık tutmalı, hangi malzemeden yapılmış kıyafet giymeli?
akşam 2 derece mesela, ben çıkıp 1.5 saat boyunca deli dana gibi yürüyeceğim. nasıl bir şey giymem lazım ertesi gün düşüp ölmemek için?