Ekşi Duyuru

Moda'da oturuyorum, demin ev havalansın diye camı açmak istedim ama gerçekten evin içine acayip ağır kokulu bir hava doldu, üstelik aynı şeyi her akşam farketsem de bu benden başka hiç kimse rahatsız olmuyor gibi? Siz de farkediyor musunuz?

Hızlı yahut yavaş tempoyla?

Sabahtan beri bi metin çevirmeye çalışıyorum, artık beynim durdu: "Tur paketimizdeki herhangi bir hizmetin şirketimizin kontrolü dışındaki nedenlerden ötürü verilememesi durumunda, şirketimiz 24 saat içerisinde aynı konfor ve kalitede bir alternatif sunmakla yükümlüdür." Duacınız olurum arkadaşlar, özellikle cümlenin ilk yarısını nasıl çeviriim?

"Diğer konukları rahatsız etmemek koşuluyla güvertede sigara içerbilirsiniz"

To provide service,den baska?

Bir haftadır kendisini uyurken görüyorum, birlikte uyuduğum ikinci erkek, onlardan başka bir tek babam ve kardeşimi uyurken gördüm. Eski sevgilim ve ailemin erkekleri put gibi uyurlar, fakat bu vatandaş böyle hem derin uyuyo, hem uyurken arada "hımmmm" sesleri çıkarıyo, hem sürekli dönüyo, ve en önemlisi sürekli dişlerini gıcırdatıyo, böyle sürekli bişeyler öğütür gibi üst çenesi alt çenenin üstünde geziniyo. "Kabus mu görüyosun?" diye sorduğumda hayır diyo. Yapı olarak neşeli ve muhabbeti seven bi insan, ama çok çabuk da parlayabiliyo, böyle ateşli ateşli konuşuyo, büyük jestleri var, ama huzursuz olduğunu gün içinde alakasız zamanlarda bacağını filan titretmesinden anlayabiliyorum.. Burcu oğlak ama tipik ateş grubu özellikleri gösteriyo, herhalde yükseleninden kaynaklanıyo. Bir de yazısının grafolojik incelemesini yaptım, "fiziksel ve ruhsal olarak rahatlamaya ihtiyacı var" sonucu çıktı. Ama buna karşılık cinsel enerjisi pek de öyle yüksek değil?

Yahu bu adamın derdi ne?

Her türlü alışveriş merkezine gidebilirim, yeter ki iyi bişey olsun, sevgilimle uyurken giyicem. Tabii kış mevsimi olduğu için polar türü tercihim olur. Sağolun..

Aman çabuk:(

Dün Mavi jeans'e gittim beğendiğim kota 160 TL dediler yeminlen. Hacım ben hep şehir evsaneleri duyuyom "Yok 200 liralık kotları şurda 20-30 YL'ye satıyolar" diye, doru mu onlar allasen? Böyle bildiğiniz bir yer varsa söyleyip sevaba girer misiniz, KAdıköy'de oturmama rağmen Beylikdüzü'ne bile giderim o kadar fark varsa. Defolu mefolu da fark etmez, defo didiin minnacık bi leke oluyo çoğu zaman. Olivium, Forum İstanbul filan doğru adresler midir?

Bi sıkıntım var yalnız miniminnacık, 20 kilocuk bi fazlam var, o yüzden tezgahlarda falan satılan herşeyi giyemiyorum, Mango outlet mağazası gibi bi yer varsa bana uymaz yani.

Nidem?

12 senelik Kienzle marka çalar saatimi yere düşürdüm, çalışıyor ama alarmı çalmıyor, nerede yaptırabilirim? (Dün de bu duyuruyu açtım ama abuk sabuk bir saat olduğundan randıman alamadım. Birisi sağolsun Doğubankın oradaki saatçiler çarşısını önermiş ama bir saat için karşıya geçmek istemiyorum. Yok mudur Kadıköy'de bir yer?)

5 yıl boyunca sabah 6'da kalksam bile ilk tatil gününde akşam 6'da kalkarım. Bu 9 gün de öyle oldu, geceler gündüzlere karıştı, şimdi toparlanamıyor ve gün içinde çok yorgun geziyorum. Akşam olunca gene yatamıyorum ama! Var mı bir çözümünüz?

Sally Hansen cuticle remover ve Mavala tırnak eti çıkarıcı lastik çubuk alacağım, bunlar yalnızca eczanede satılıyormuş zannederim. Bütün eczanelerde fiyatı aynı mıdır, daha ucuza bulabileceğim yerler var mıdır?

Kienzle marka 10-15 yıllık kaliteli bir çalar saatim var, fakat sabah sersemliğiyle snooze fonksiyonunu kullanırken defaatle yere düşürüp alarmını bozdum. Şu an saat çalışıyor ama alarmı çalışmıyor. Nerede ve kaça yaptırabilirim?

Bu ibareyi heryerde görüyorum, ama bana sanki yanlış gibi geliyor. Bir de "bu sebepten ötürü" diyorlar.. "Bundan dolayı" ve "bundan ötürü" demeleri gerekmez mi?

Benim kedişim part time ev kedisi, part time sokakta yaşıyo, ben de takdıriim diyorum: Datluma bi zarar verir mi, özel bi merkezi var mı, kaça yapılıyo?

Perşembe gecesi bi boğaz ağrısı başladı, cuma sabahı doktora gittim kloroben diye bi sprey yazdı (ki bi naneye yaramıyo), sıvı al dinlen geçer dedi. Cuma akşam iyice kötü oldum, theraflu buldum bi tane, dün öğlene kadar uyudum. Ama hastalığım geçmiyo, tipik soğuk algınlığı belirtileri gösteriyorum, dünden beri de benical cold alıyorum (üçüncüsünü demn aldım). Ayrıyetten ballı limonlu ıhlamur, adaçayı, ballı karabiber tüketiyorum, hala kötüyüm halsizim, özellikle boğazım çok acıyo. (Ama eteş ve baş ağrısı yok, o yüzden grip değil soğuk algınlığı olduğunu düşünüyorum.)

Çıkıp bi de pastil aliyim boğazım için diyorum, en etkilisi hangisi?

Benim hiçbi tarafım üşümez, karda kışta çıplak gezerim, ama bi boğazım öyle diil:( Yani aslında oraların da üşüdüğünü farketmiyorum, ama az biraz yakası açık bişey giyiim, tişörtün boyun kısmı biraz derin olsun hemen boğazım yanmaya başlıyo, sonra öksürüyorum, boynumu kapamazsam en sonunda şimdi olduğu gibi bi yumru gelip oturuyo. Niye böyle ki yaa, tişört giyip üstüne atkı takmaktan bıktım:/

Bi de boğa burcuyum, bi arkadaşım boğaların boğazı hassas olur dedi, doğru mu ki?

Ki bana sabit ücreti itelemesin?

Bir arkadaşım bi kafeye doğum günü kutlamaya çağırdı, hediyemi alıp gittim. Efenim 15 kişiydik, orada olduğumuz süre boyunca masaya alkolsüz içecek, kuruyemiş, çay, su, kek cips vs. birsürü ikram geldi. Ben işten çıkıp gittiğim ve aç olduğum için ekstra bir tost istedim. Parti parti kalkıldı, ben giderken hesabımı ödemek istediğimde parasını sordum, kasadaki kız şaşırdı, "doğum günü sahibiyle kişi başı 7.5 artı ekstralar diye anlaştık" dedi. Yani ben toplamda tostun parası olan 5 TL ile birlikte 12.5 ödedim, kimseye de bir şey sormadım.

Ertesi gün doğum günü sahibi arkadımla yolda karşılaştık, "Ya niye ödedin mahcup oldum" dedi. "Nasıl yani, sana mı kitleseydim hesabı?" diye sorduğumda "Bari sadece o ekstra tostu sen ödeseydin, ben zaten çağırırken ödemeyi göze almıştım" dedi. Benden başka hiç kimse hesap ödememiş. Üstelik masadakiler öyle öğrenci filan değil, kelli felli doktor, mühendis falan bisürü yaşını başını almış insandı.

Ben asıl doğumgünü sahibine bir şey ödetilmez diye biliyordum, kroluk mu etmişim?

Aslında bu regl sancısı çeken kadınlar için piyasaya sürülmüştü. Allahtan benim öyle bi derdim yok ama ben bu çayın tadına, kokusuna, herbişeyine bayılıyodum. Bir kaç yıldır raflarda göremiyorum, demin internetten araştırdım zannederim artık "Deren Çay" diye bir marka yok.

Ama ben öyle böyle diil hakikaten çok seviyodum bu çayı, geri gelsin:(

Hem bütün gün ofiste siyah çay, kahve içip akşama uykusuzluk mu çekiim:/

Yok mudur "Bizim evde yıllar öncesnden kalmış bir paket varmış" diyecek olan?

1)Oje süremiyorum, kabiliyetsizim. İstediğim ojeyi alıp, kuaföre gidip "bana bunu sürün" desem çok mu tuhaf olur? (Manikürsüz bişeysiz.) Böyle bir şey var mı, varsa kaç para alırlar?

2)Aseton tırnaklarımı kurutuyor sanki, "nemlendirici aseton" varmış; deneyen oldu mu, bir şey farkettiriyor mu?

3)"Cuticle remover" nasıl bir etki yaratıyor, sadece yumuşatıyor mu, yoksa o ölü deriyi eritiyor filan mı? Vazelinden ne farkı var?

4)"Base coat" "Top coat" filan bunlar ne be? Ben bi cila biliyordum ojenin üstüne yahut altına sürülebilen, peki bunlar ne yapıyor? Farkları ne?

Yani kadınların böyle hayvan pençesi gibi uzun, tuhaf şekillerde, bir de korkunç boyanmış tırnakları oluyor? Şart galiba? Bir tek ben mi çirkin buluyorum?

Demin kardeşimle acayip bir kavga ettik, konu şu: Ben bunun okuduğu üniversitenin kütüphanesinden kitap alıyorum, oraya gidiş bana çok ters olduğu için kitapları onun iade etmesini rica ediyorum. Bir kere binbir nazla niyazla yaptı, aradan 3 hafta geçti bir daha istedim, hayır dedi. Efendim ben bunu ofisboy gibi kullanmamalıymışım, kitap taşımak istemiyormuş vs vs.

Yahu bunun kampüsüyle kütüphane arası 50 metre, benim bu istediğim iyilik 2 haftada 1 gün, 1 dakikasını almicak. Kitapları atıp gidicek. Ben bunun için istese canımı veririm. Bu egoistliği görünce deliriyorum. Ulan yedi kat elden istesem yapar be!

Haksız mıyım? Ben mi bir şeyleri göremiyorum?

Yani nasıl tarif etsem, sanki başım ağırlaşmış gibi. Bir kaç gündür eşşek gibi yol tepiyorum gün boyunca, dün işten erken çıkıp eve 6 gibi geldim, 10'da yatıp 7'de kalktım ama.. Sabah baş ağrısı gibiydi, şimdi ağırlığa dönüştü. Yorgunluktandır di mi? (Biraz önce bir aspirin aldım faydası olur mu?)

Biraz ayrıntılı ama yardımcı olursanız duacınız olurum: Şimdi Türkcell beni faturalı olarak 7 yıldır düdüklüyor, Avea'nın ayda 19 TL'ye 300 dakika her yöne kampanyası olduğunu duydum, geçen ay denemek için bi avea hattı aldım bu kampanyadan, "bir ay çekiyo mu çekmiyo mu deneyim, memnun kalırsam bunu iptal ederim, esas Turkcell numaramı Avea'ya taşırım" diye düşündüm.

Çekim kalitesinden falan memnun kaldım, aldığım hattı iptal edip Türkcellimi Avea'ya taşımayı düşünüyordum ki dün elime Vodafone bayiinden bi kağıt tutuşturdular: Numarasını Vodafone'a taşıyanı ayda 20 TL'ye 250 dakka her yöne konuşturuyor, hem de ilk dört ay artı 150 bedava dakika veriyor.

Şimdi ben numaramı hangisine taşiim, Vodafon'a mı avea'ya mı?

Elimizdeki veriler:

-Konuşmalarım ayda 300 dakikayı aşmıyor.
-7 yıldır kullandığım için Turkcell mumaramdan vazgeçemiyorum. O yüzden aldığım avea numarasıyla devam etmiyorum. Avea numarasını taşıyana da aynı şartları sağlıyor. Ancak her iki şekilde de ilk 6 ay 19 TL, sonra 29 TL ödüyosunuz.
-Avea'nın faturası elime geçti, 24 TL gelmiş. "Hayırdır arkadaşım?" diye müşteri hizmetlerini aradım, meğer özel bilmemne vergilerini de har ay +4-5 Tl olarak yansıtacaklarmış.
-Vodafon'un sonradan 20 TL'ye aynı koşullarla devam edip etmeyeceği belli değil. "Değişiklik yapma hakkımızı saklı tutuyoz" yazmışlar.
-Avea'yı iptal etmem için 50 TL filan ceza ödemem gerekiyomuş. Aslında Türkcell'i tamamen kapatıp Avea numarasıyla devam edeyim mi diye düşündüm ama arkadaş öyle de boktan bi numara almışım ki "nasılsa değiştiricem" diye. Hem heryere verdiğim numara bu eski numara, illa ki sorun olmaz mı? Hem sırf görünüşte bile olsa Türkcell daha karizmatik galiba?
-Allahım nelerle uğraşıyorum?

Yıllardır Türkcell'e domalmaktan usandım, numaramı Vodafone yahut Avea'ya taşicam. (Faturalıyım, gene faturalı olucam.) Bunu ne zaman yapmalıyım (fatura kesim tarihinden bir-iki gün önce mi mesela)ve bunun için Turkcell beni son bir kez ne kadar sağacak?

Bi de bilginiz varsa söyler misiniz, telefona yahut sim karta kayıtlı numaralara bir şey oluyor mu? O konu nasıl halloluyor?

Turistik değil, ibadet için erkeklerle eşit hakka sahip mi? Bi de cuma namazı niye erkeklere farz kadınlara değil?

Bulamıyorum?

#182690 duyurusunu görünce yazayım dedim, bende de aynı sorundan var: Diğer zamanlarda insanlarla çok iyi anlaşan ben, öfkelenince deliye dönüyorum. Yani nasıl anlatayım, öfke benliğimi ele geçiriyor, gözüm dönüyor. Sonradan pişman olacağım şeyler yapıyor ve söylüyorum.

Öfkenin ne kadar zararlı ve yıkıcı bir duygu olduğunu biliyorum, bu konuda teorim süper ama pratikte çuvallıyorum. Bir psikologdan uzun süreli yardım alma imkanım şu aşamada yok. Öfke yönetimi ile ilgili kitap, tavsiye edeceğiniz yöntem varsa çok sevinirim.

İlk aşamada kontrol etmek, sonraki aşamada öfkelenmemeyi becermek hedefim.

Sevgiler

19 Tl'lik tarife aldım faturalı, her yöne 300 dakka bedava konuşuyon, hafta sonları da avealılarla bedava konuşuyon. Ama ben bu dakikalarımın hesabını nası tutucam, yani şimdi kaç bedava dakikamın kaldığını nasıl anlayabilirim? Bi yerlerde yazıyodur da verdikleri şeyleri okumaya üşendim, bi söyleyiverin.

Bu arada avea gümbür gümbür çekiyo, çamur atana inanmayın.

Domates sevdamı bilen aile dostum Ege'den domates getircek, adaam amcam gibi miktarda abarsam bile ayıp olmaz, ama dolapta çürüsünler de istemiyorum. 5 kilo istemeyi düşünüyorum. Hormonsuz filan köy domatesi, dolapta ne kadar durur?

Bi de herşeyi kurutuyorlar bunu neden hiç görmüyoruz, hııı?

Domates bağımlısıyım, domates gurmesiyim. Marketlerde domates adı altında satılan o kırmızı şeyi yiyemiyorum. Migros ve tansaşlarda erüst markası altında satılan kokteyl domatesler biraz istediğim tadı veriyorlardı, şimdi onlar da iğrenç başka bişey satıyorlar. Kadıköy organik pazarına da gittim ama orada da istediğim lezzette şeyler bulamadım. (Bu arada organik ürün sertifikası almak o kadar kolaymış ki.. Diyelim 10 dönüm tarlan var, 1 dönümünde organik üretim yaparsan sana sertifika veriyolar, ama kalan 9 dönümde ne yaptığın Allah'la senin aranda. Yani her "organik domatesim var" diyene tuzla koşmamak lazım.)

Sözün kısası, lezzetli domates satan yer arıyorum yazın şu son günlerinde, İstanbul'un değişik yerlerine de giderim gerekirse. Bi yardım edin.

1) İstanbul'da hipnozla zayıflama kosnusunda çalışan bir doktor yahut psikolog biliyor musunuz? (Hipnoz Disney çizgi filmlerinde dalga geçilen basit bir olgu değil biliyorsunuz, zaten kanunen hipnoz yapma yetkisi sadece doktorlara, psikologlara ve diş hekimlerine verilmiş.)

2)Ben Kızılay Altıntepe Tıp Merkezi'nde akupunktur konusunda duayen yaşlı bir doktor amcanın seanslarına katılmıştım, fakat o minik iğneler benim iştahımı kesmeye yetmedi sanırım, bir faydasını göremedim. Sizin bu konuda tecrübeleriniz varsa yazar mısınız?

Sabah vakti toplu taşıma kullanarak, metrobüs falan mı?

Yılların kıdemli şişkosuyum. Birkaç diyetisyene gittim insani sınırlara indim, ama yine coştum şu son zamanlarda. Aradığım ilgili ve otoriter biri, sosyetik diyetisyenler de insanı gözlerinde dolar işaretleriyle karşılıyorlarmış bildiğim kadarıyla. Bir de kendisinin sağlıklı beslenmeden haberi olsun istiyorum, katkı maddeli pakette ekmekleri filan tavsiye etmesin, gerçekten "diyetisyen" olsun. Çok memnun kaldığınız biri varsa Avrupa'ya da geçerim, tecrübelerinizi ve fiyatlarını yazarsanız duacınız olurum.

Bu arada Kadıköy'de Vahap Aşılar'ı tek geçerim, ama adama gitmeyi bırakmıştım nedensiz, o yüzden tekrar gitmeyi gözüm yemiyor.

Tüm yağ hücrelerimle selam ederim.

TTnet kullanıyoruz ama sözleşmeyi yenileme aşamasındayız. Bir kampanyaları var 2 yıl abonelik taahhüt ederseniz ilk beş ay 15 lira, sonraki aylar 47 tl ödüyorsunuz sınırsız internet için. Şimdiye kadar bir sorun çıkarmadı o yüzden devam etmeyi düşünüyoruz, daha iyi bir önerisi olan var mı? Yahut taahhütsüz kampanya bilen var mı?

Dünyanın adaletsizliklerini, kötülüklerini açıklama çabasında olan; zor zamanlarınızda sakinleşmenize yardımcı olan metin/kitap varsa paylaşırsanız sevinirim. Sorunum sadece bireysel değil; ülkenin, dünyanın, hayatın genel gidişi çok moralimi bozuyor. Mesela İslam'ın dünyaya bakış açısı zannedersem burasını bir sınav yeri olduğu şeklinde, yahut Kabala'nın ki kötülüklerin bir sebebi olduğu, insanın kendisini gerçekleştirmesi için yaratıldığı yönünde. Anladınız siz onu.

Kısacası uyuşturulmaya/aydınlatılmaya ihtiyacım var. Siz canınız sıkıldığında ne yapıyor/ ne okuyorsunuz?

"Sanane dünyadan, oyna da oyna kafana göre oyna" türü cevaplar yazılmazsa çok sevinirim. Hayatın kendi yaşadıklarından ibaret olduğunu düşünen dingillerden olamıyorum maalesef.

Baştan söyleyeyim kesinlikle trollük gibi amaçlarla yazılmıyor bu dururu, sadece sosyolojik veri peşindeyim. Çevremde kimi duysam (sokaktaki vatandaş, esnaf vs) AKP'ye küfrediyor, "oy verdim/vereceğim" diyeni hiç duymuyorum. Yüzde 47 gibi bir oran öyle gözden kaçacak gibi değil ama nedense ben rastlayamıyorum. Vaktiniz varsa ricam oy verdi/verecek iseniz sebeplerini yazmanız. Özelden mesaj da atabilirsiniz. Teşekkürler.

Yakın zamanda vejetaryen oldum, ayrıca acaip sağlıklı besleniyorum: Beyaz un, beyaz şeker ağzıma sürmem, çok sebze yerim, hazır gıda yemem.. Ama bütün bunlara rağmen halen hayvan gibiyim! Benim sorunum çok iştahlı olmam: Yani az ve sık yiyin derler ya, ben çok ve sık yiyorum.

Bu maalesef sonradan olan bir şey de değil, yani üzülünce, kızınca yerim gibi bi durum yok, her durumda yerim affetmem. Küçükken anlatırlardı ne kadar iştahlı olduğumu, bir yaşımdan sonra diğer yemeklerin tadını alınca memeden kendim kesilmişim mesela. Halen de, sürekli yemek düşünüp yemek yapıyorum.

Şimdi size iki sorum var

1) Niye ben böyleyken etraftaki genç kadınlar yemekle hiç ilgilenmiyor, kedi kadar yiyorlar? Geneik mi bu? Bir yerlerde okumuştum, şişman insanlarda zayıflara göre daha fazla yağ hücresi varmış, yani zayıfların hücreleri büyüyüp küçülse bile şişmanlarda iştahla semirtilmeyi bekleyen daha fazla hücre oluyomuş. Bununla mı ilgili?

2)Bu iştahı azaltmak için neler yapılabilir? İştah kesici ot/çöp var mı?Yahut hipnoza falan mı gitsem naapsam? Ben de o yemekle alakası olmayan, bulursa yiyen bulmazsa yemeyen insanlardan olmak istiyorum.

Allah aşkına irade demeyin, yahu içim yemek lstiyo anlatamıyorum:(

Klasik anlamda değil, Ege yöresinde adı "ot" olarak geçen yenilebilir yeşillikler varmış ne bileyim kuzukulağı falan gibi, bunların arada İstanbul pazarlarında da satıldığını söylediler, iyi ve tazesini nereden bulabilirim?

16 yaşındaki kuzenim 2 haftadır bizde kalıyor, bazı alışılmadık davranışlar sergilediğini farkettim, ciddiye alıp panik yapmadan danışayım dedim.

1) Tuvalete gireceği zaman tuvaletin yakınlarında kimseyi istemiyor, çıt çıkmasın diye telefonunu sessize alıyor. Neden böyle yaptığını sorunca "konsantrasyonum bozuluyor" diye cevap veriyor, yakınlarda biri olunca büyüğü yapamıyormuş, küçükle bir sorunu yokmuş. Ev birkaç katlı, tuvalete girmeden herkese soruyor "Üst kata çıkacak mısınız?" diye, kimsenin çıkmayacağını öğrenince ancak giriyor. İçeride bir şey mi yapıyor diye o girdikten sonra uyuşturucu madde izi/kokusu aradım, bulamadım. Ama teyzemin söylediğine göre evde de hep böyleymiş.

2) Bazen kendi kendine konuşuyor. Birden "Anne", "Özür dilerim" gibi şeyler söylüyor. Ben betim benzim atmış "Ne oldu?" diye sorunca "Hiiç, ben bazen kendi kendime konuşurum, aklıma geçmiş bazı olaylar geliyor" diyor. Kendi kendine konuşma durumuyla da barışık yani.

Geçmişte birileri bunu taciz filan mı etti diye ağzını aradım ama öyle birşey yok gibi, zaten son derece girişken, sosyal ve dışa dönük. Bu tuhaflıklarını "kızım korkuyorum, yapma" diye yüzleyince de gülüyor, rahatsız bir hali yok.

Tövbe yarabbim, noluyor? Psikiyatristlik bir durum var mı sizce?

Ben acıkmadan bir saat kadar önce canım şekerli gıda çekmeye başlıyor, eğer yemezsem sonra yemek istemesine dönüşüyor. Çevremde benden başka kimsede olmuyomuş bu, noluyo?

Geçen sene şeker ve gizli şeker ölçümü (şeker yüklemesi bunun içindi herhalde) yaptırmıştım normal sınırlar içinde demişlerdi ama..

Bu tıbbın ilk ilkesiymiş, hocalarınız size öğretirken nasıl telaffuz ediyordu?

Bir ara tartışmalar çok alevliydi, sonra unutuldu gitti, şimdi son durum ne? İnternetten yaptığım araştırmada çoğu bilginin 2009 tarihli olduğunu gördüm, olayı şöyle özetleyecek bir kaynak var mıdır? Yediğimiz neler GDO'lu? Bunlar Türkiye'ye giriyor değil mi?

Gecen gun NTVde yayinlanan Food INC filmini izlerken uzun zamandir aklima
gelmeyen GDO meselesini tekrar hatirladim. Belgeseli izlemeyenler icin kisa bir ozet
yapayim: ABD dunyanin en buyuk misir ureticisi, dag tas -tabii ki GDOlu- misir.
Onlar da misiri heseyin icine koyuyorlar, fakat misir o kadar fazla ki gene
artiyor, bunlar da 90larin basindan beri misiri hayvan yemi olarak kullanmak
gibi dahiyane bir fikirle cikageliyorlar. Fakat hayvanlar tarihin basindan beri
ot ve yesillik yemek uzere evrimlesmis, misiri dayayinca tabii ki
hastalaniyorlar, cozum olarak da herbirine kilo kilo antibiyotik veriyorlar.
Yani vejetaryen -daha iyisi vegan- olmaniz sadece hayvanlar icin degil,
sagliginiz icin de cok yararli, adi tavuk ya da sigir olan fakat gercekte insan yapimi
mutantlar olan bu tuhaf yaratiklarin etleri ve cerahatli sutlerinin (bu
hastaliklardan dolayi hayvanlarin vucutlarinda olusan kilolarca ANTIBIYOTIKLI
IRIN elbette ki sutlerine, oradan da bizim vucudumuza geciyor.) insan vucuduna
yarardan cok zarar getiricegi asikar.(Ustelik hayvanciklar hayatlarini daracik
bolmelerde, hic hareket etmeden gecirdikleri ve misir surubuyla beslendikleri
icin hepsi seker hastasi, hepsinin kolesterolleri tavanda.)

Elin Amerikalisi boyle besleniyor da bizim durumumuz daha mi iyi, tabii ki
hayir. Bizdeki ciftciler de ayni yetistirme yontemini benimsiyorlar (Mudurnu'da
calismis bir arkadasim yumurtadan cikmis civcivin 45 gun sonra kocaman olup
kesildigini soylemisti) ve yine ucuz olsun diye bizimkiler de hayvanlari GDOlu
misirlarla besliyorlar, ozellikle buyuk et uretim ciftliklerinin Amerikan
modelinden hic bir fark yok.

Insan GDO meselesini arastirdikca daha fazla dehsete dusuyor; ama bir ozet gecmek istiyorum: Bu Gdo'lu gidalarin insan ve hayvan sagligina, dogaya verdikleri zararin haddi hesabi yok. Ama tabii bu gidalar hayatimiza 90li yillarda girmeye basladigi
icin, tum zararlarini da kimse henuz saptayabilmis degil, yani bekleyin, henuz
hicbirsey gormediniz! (Eger saptanabilmis zararlar hakkinda bir fikir sahibi
olmak istiyorsaniz ve iciniz kaldiracaksa, googledan ufak bir arastirma
yapmanizi oneririm.)

Cok uzattim ama bagislayin, butun bunlari soylemek ve etrafimiza da yaymak
gerektigini dusunuyorum. Bu noktada benim de sizlere bir sorum olacak, bu GDO
tartismalari bir ara cok alevliydi biliyorsunuz, sonra her konu gibi modasi
gecti. Simdi ne oldu, yani GDOlu gidalar ulkemize giriyor mu, evetse en cok
hangi gidalarda risk var? Mesela ben surekli deli gibi ceri domates tuketirim,
bunlarda GDO var mi? Yonetmelikte degisiklikler yapacaklardi ne oldu? Bilgisi olanlar paylassin lutfen.

Izlemediyseniz FOOD INC filmini kesinlikle izlemenizi ve izlettirmenizi
oneririm. Bir de KING CORN diye bir film varmis ki ben de en kisa surede
izlemeyi planliyorum, gida konusunda aydinlanmak isteyenlere bu filmi de
siddetle tavsiye ediyorlar.

Butun bu konularla ilgili bir Turk profesorle yapilmis faydali bir roportaj
okumak icin de su adresi ziyaret edebilirsiniz:
www.dogateknik.com.tr

Son bir yılda deli gibi kilo aldım, ben de bunları vermek ve sağlıklı beslenmek adına birkaç aydır meyve sebze, lifli gıdalar, efendime söyliim bakliyat ağırlıklı besleniyorum, misal beyaz ekmek ağzıma sürmüyorum.

Her şey iyi hoş da bu beslenme şekli afedersiniz acayip gaz yapıyor!! Üstelik ben gaz çıkarıp tuhaf bir zevk alan insanlardan da değilim, rezillik gibi gelir bu eylemler. Bunun bir çözümü var mı, yoksa ben bu yaşta büyükannem gibi mi olacağım?

"Yok çözümü alış buna" derseniz, ben gene kuru gudalarla dolu hayat tarzıma geri döneceğim. Yok arkadaş.

Bugün işyerinde geçici olarak başkasının bilgisayarını kullanıyorum, fakat eleman yarın gelince benim girdiğim sayfaları görsün istemiyorum, yani benim demin bilgisayarı açtığım andan akşam kapama zamanına kadar girdiğim siteler görükmesin. Nası yapıyoruz? Araçlardan internet seçeneklerine girdim, "çıkışta gözatma geçmişini sil" diye bi kutucuk var, onu mu işaretliyim? İnternet explorer'ın hangi sürümü olduğunu sorarsanız onu nasıl anlicamı da bilmiyorum.

Bu arada bu ie ne kadar boktan yav, ben evde google chrome kullanıyorum, "edit history" diye bi olaydan istediğim siteyi tarihten çatır çatır siliyorum. Burada yok mu öyle bir şey?

Sağolun şimdiden..

Bunun insani bir sorumluluk olduğunun bilincindeyim, ama şu konulardaki çekincelerim beni hep engelledi. Yardımcı olabilirseniz artık vicdan azabından kurtulmak istiyorum.

1) Kadıköy'de en uygun ve sağlıklı yer neresidir, Kadıköy Kızılay almıyormuş, telefon ettim "Meydanda konteynır var, oraya verebilirsiniz" dediler. Bir açıkhava konteynırında kan vermek uygun mudur?
2) "Kan verirken aids kaptı" haberlerinden tırsıyorum, nelere dikkat etmeliyim?
3) Kan göremiyorum, düşüncesi bile midemi bulandırıyor, tüm süreci gözlerim kapalı tamamlayabilir miyim? (Şu an bile bileklerim karıncalanıyor)
4) İşlem ne kadar sürüyor, aç-tok, sabah-akşam falan nasıl gitmeliyim, sonrasında nelere dikkat edeyim?

Sağolun.

Yakın zamanda lakto vejetaryen oldum, süt ürünlerinden başka hayvansal gıda yemiyorum, acaba vücudum "bana hayvansal gıda veeeer.." diye mi bağırıyor?