henüz yeni 26 oldum. kadınım. bugüne kadar benim yaşımda yaşamış normal bir insandan belki çok daha fazla deneyimim oldu bazı konularda. kendimi geliştirmem, elde ettiğim fırsatlar, gezip-görüp yeni şeyler öğrenmem, yaptığım sosyal aktiviteler, spor vs hepsi dahil. istemeyerek istemediğim bir okulu bitirdikten sonra yine sonucunda istemediğim bir bölüm okudum, o bölüm sonrası 1 yıl yurtdışında bir asistanlık yaptım ve 24-25 yaşımın tam ortasına gelen hayatımın en güzel 1 yılını yaşadım. arkadaşlıklarım, hayattan aldığım haz, tekrar olamayacağım kadar elde ettiğim mutluluk.
bugüne kadar çok aşk acısı çektim. her seferinde ben terk edildim. hep ya bir başkası oldu ya da sevilmedim. son deneyimim benim bütün enerjimi, inancımı, her şeyimi aldı elimden. yaptığım asistanlığın sonuna doğru başladığım bir ilişki. ilk başta çok sevmedim ama araya mesafe girince ters tepti ve daha çok bağlandım. tam birlikte olabilmenin yolunu bulmuşken yaşadığımız dev hayal kırıklıkları beni ona hasta boyutunda bağlarken onu benden vazgeçirdi. sonuç olarak ben başardım, her şeyi bir kenara bırakıp deyim yerindeyse yeniden, sıfırdan bir hayata başladım onun olduğu ülkede, şehirde ama o benden çoktan vazgeçti. geçtiğimiz 1 ay boyunca aşağılandım, hakarete uğradım, bile bile hayal kırıklığına uğratıldım - gel görüşelim diyip son yarım saat kala ben vazgeçtim demesi mesela - ve bunlar beni artık içinde bulunduğum bu noktaya getirdi.
konu gönül işi değil, ama bu bahsettiğim gönül işi aslında bir aydınlanma yaşamamı sağladı belki de.
bahsettiğim gibi, bugüne kadar dolu dolu bir hayat yaşadım, mutluluklarım üzültülerimi hep gölgede bıraktı, hayattan hep zevk aldım. ama şimdi düşününce bir daha asla o kadar mutlu olamayacağımı görüyorum. yaşayabileceğim her şeyi yaşadım, tükettim belki de. zaten zamanla etrafımdaki bütün arkadaşlarımı yitirdim, kimseyle iletişimim kalmadı. yeni kurmaya çalıştığım arkadaşlıklar yüzeysellikten öteye gidemiyor, bir süre sonra onlar da yok oluyor. hobi edinsem, burda verdiğim hayatta kalma mücadelesinden dolayı ona da vaktim yok. kendime ayıracağım vaktim yok. o kişi için kalkıp buraya geldim, burda canımı dişime takıp yemek yemeye vaktim olmadan köle gibi çalışıyorum ama karşılığında hep acı çekiyorum. bu sadece aşk acısı değil, artık fiziksel olarak da kalbimin ve ciğerlerimin acıdığını hissediyorum. arada kendi kendime konuşuyorum, gecenin 3ünde sokağa çıkıp bir köşeye oturup sabaha kadar ağlıyorum. sokakta gördüğünüz o aklını yitirmiş kişilerin yaptığı her şeyi yapıyorum belki de.
neyse, düşününce gerçekten de ben bir daha geçmişteki gibi mutlu olamayacaksam, hep o mutluluğun özlemini çekeceksem, mutsuz bi hayat yaşayacaksam buna ne gerek var? şu an ne için yaşıyorum, sadece annem için, ailem için. eğer onlar olmasaydı aylardır aklımda olan bu düşünceyi çoktan gerçekleştirirdim ama annemi o kadar üzemem. bu yüzden ona yaşadığım hayatı hep farklı şekilde lanse ediyorum. hep çok mutlu, çok güzel bir ortamım olduğunu söylüyorum ama ben tek başımayım. ortamım yok, arkadaşım yok. hayattan zevk almayı geçtim, uyanık kaldığım her dakika aklımda hep bunlar, çektiğim acılar, bundan sonrasının nasıl olacağı, geleceği görmek istememem var.
bu duyuruyu niye yazdım bilmiyorum. az önce mehmet pişkin'in intiharıyla ilgili entryleri okudum, notlarını okudum, sonrasında buraya geldim.
hepinize mutlu yıllar.

Önce afrikadaki açlıktan kırılan çocukları düşün, sokakta yatanlari düşün.
Sonra montla sıç
Sonra da uyu


Bak bacım insanlar bunlara intihar etmek isteselerdi şuan hiç birimiz yaşamıyor olurduk.
Siktir et yahu, at kafandan bu kadar basit, siktir et, bi de empodeklesin yazdıklarını düşün.


Acını küçümsemiyorum yanlış anlama; Ancak kendim de ne zaman böyle düşünsem kendime ''insanların çocukları bile ölüyor ancak bi şekilde yaşamaya devam edebiliyorlar'' diyorum. Kimse ömrü boyunca mutsuz kalmıyor ki. Sen de kalmayacaksın. Belki uzun bi süre böyle hissedebilirsin, ama geçiyor elbet.
İntihar et ya da etme diyemem, hayat senin, bunlar hep senin tercihin. Ancak sebebi senin hayattan vazgeçmeni gerektircek kadar ağır değil inan. Kimse yaşamadan bilemez elbet. Ben de bilemem. Ben ki böyle şeyler yaşamadığım halde yaşamak istemiyorum. Ancak hayatın sana neler getireceğini bilemezsin. ''Bir daha asla mutlu olamam'' diye peşin hüküm vermemelisin.


yazman iyi olmuş.muhtemelen burada söylenecekler içini rahatlatmayacaktır uzun vadede. nacizane tavsiyem biraz iç dünyandan reel dünyaya dönmen. aşklar, ayrılıklar, hayatın bir yerden sonra anlamsız gelmesi, istediklerini vermemesi, derin düşüncelere dalman oldukça normal, belkide her insanın hayatında yaşayabileceği şeyler fakat bunlara çözüm olarak intiharı düşünmen pek doğru gibi gelmiyor bana.
arkadaş edinmekte zorluk çektiğin de belli keza bu depresif hallerinle daha da zor olabilir yeni arkadaş edinmek. tavsiyem kafanı tüm bunlardan uzaklaştıracak şeyler yapman. imkan dahilindeyse seyahat etmek ilaç gibi gelebilir.


Bir tanıdığımızın oğlu var. Iyi düzgün bir insan. Üniversite sınavını Kazandı güzel bir bölüm okuyacak.
Zeki bir çocuk ama en önemlisi karakteri güzel. Büyük ihtimal sevdiği bir hatunda vardır.
İşte bu arkadaş bir gün bayıldı.
Hastahaneye gittiler.
Beynimde tümör varmış ceviz kadar.
Ölecekmiş 6 ay civarı Ömrü var dedi doktor.
Bu 4 ay evveldi.
Çocuk yaklaşık 2 ay içinde ölecek.
Dert var dert var.


Bidaha mutlu olamicam ne yaa? Olacaksin tabi ki. Aa unutmicaksin o guzel gunleri ama onlarla yasamayi ogreneceksin. Dusunsene ne kadar sansli oldugunu! Kac insan yasamistir senin yasadigin hazlari. Aydinlaalnmak da cok guzel. E devam.


Sen,her ne kadar kalbin kırılmış olursa olsun,nasıl Can'ın yanıyorsa da..uyanabilligin her sabah bizim göremediğimiz kadar güzelsin. Aynı şehleri,benzerini ben de yaşıyoruz çoğumuzda. Mazeret degil ama. Şuan yatağımda bi kadın olsa da ona sarılıp uyuyabilsem keşke. Ölünür de tabii. Yaşarken bile. Ama hala ölmedin ve mümkün olduğu kadar ölme.yıllardır aynı kadını sevdim ben mesela,uğramadığım ihanet kalmadı. Sonra boşverdim. Yani diyeceğim o ki Şekerim. Ya gel bi sandalye Çek, ayda bu gece güzel uykular sana..


herşeyi anlarım. ama 25 yaşında olup herieyi gördüm geçirdim diye düşünmek aptallıktır, ergenliktir vsdir. bunu anlamam.
bak ben 27 yaşşındayım. 5 yaşında annemle babam ayrıldı. kız kardeşim de 3 yaşındaydı. kız kardeşimle diyalogum, sokakta yol soran bir insanla gireceğim diyalogdan daha samimi değil. beni babam büyüttü. üvey annem öz annemin yapmayacaklarını yaptı bana. hakkını öldeyemem. ama filmlerdeki kötü üvey annelikleri de yaptı yıllar geçtikçe farkettim bunları. 5 yaşımdan ilk üni deneyimim olan 18 yaşıma kadar babannem mi bakmadı, halam mı bakmadı, tekrar öz annemin yanına mı gitmedim... saçma sapan düzensiz bir hayat. ama babam hep başımdaydı. hayatımdaki tek adam. sokakta da kaldım. günlerce aç da yattım. ve daha anlatmamım lüzumu olmayan birçok iğrenç deneyim...
yaşadığım zorlukları asla "off benim yaşadıklarımı kimse yaşamamıştır" diye değerlendirmedim. böyle düşünmenin çok aptalca oldugunu farkettim yıllar önce. evet yaşadıklarım çok çok boktandı. yıllarıma mal oldu. 27 yaşındayım hala bir düzenim yok. okulu bitiremedim vs. daha bir sürü şey. ama bunlar benim dertlerim. bana büyük. senin dertlerin de sana büyük. senin yaşadıklarının, sende yarattığı tahribatı hiç kimse senden iyi anlayamaz, senin gibi hissedemez. ama bil ki ne hayatlar var, ne insanlar var.
bildiğim bir şey var. her insan hayatında mutlaka bir kez de olsa dibi görüyor. kimisi 25 inde görürür. kimisi 40 ında. kimisi 15 inde görür. 35 inde tekrar görür. benim tabirimle şu an sen de dibi görmüş bir insansın. ben de gördüm bir kere. inanılmaz bir çaresizlikti. etrafımda buna benzer bir sürü örnek var.
ilişkiler... daha önce burada yazmıştım. kız arkadaşım sebepsizce, daha doğrusu kendince mantıksız sebeplerden ayrıldı benden. ilk ciddi ve içten sevdiğim kişiydi. birçok şeyi onunla yaşadım. ayrıldıktan sonra bana öyle şeyler söylediki... parasızlığıma laf söylemesi falan basit kalır. erkekliğimle bile dalga geçti düşün artık :)
zaten yapalnız olan ben dımdızlak kaldım. hala ağlarım düşününce ama toparladım biraz.
hayatta bir amacın yok sanabilirsin ama hayattaki amacın hayattta kalmaktır. içgüdüsel olarak.
sen şu anda çok boktan bi durumdasın evet. diptesin. bir kişi için düzenin değiştirmişsin. başka bir yere yerleşmişsin vs. bak gerçekten çok boktan. ama intihar etmek nedir :) başına neler gelen kadınlar/kızlar tanıyorum. bu insanlar bile intihar etmediler. sen diptesin ve düşmüşsün. önce ayağa kalkacaksın. sonrada bir çıkış yolu arayacaksın. bir merdiven,bir ip bulacaksın kendine ve ufak ufak çıkmaya başlayacaksın. bu çıkış hemen olmayacak. aylar geçecek. zaman zaman önün yine tıkanacak. ama devam edeceksin. ve aylar geçtikçe normale döneceksin.
yukarı çıkana kadar geçen süre ise senin depresyonun olacak,bunalımların olacak,ağlaman zırlaman olacak. her bir basamakta azalarak devam edecek bunlar. yani acını yaşayarak yüzeye çıkacaksın.
aboov amma yazmışım ya. kim okuyacak bunu acaba :D okursun umarım :)


ozet gecseydin iyi olurdu


Bu günleri atlatırsanız bundan sonra bu derece sıkıntı yaşamazsınız diye tahmin ediyorum,bağışıklık kazanmış olacaksınız çünkü.. Bir de bir çok insan böyle şeyler yaşıyor, yalnız olmadığınızı düşünün rahatlatır belki..
Çözüm odaklı olmalısınız, şu anki sorunu nasıl çözerim diye düşünün. Benim başıma benzer şeyler ikinci sınıftayken gelmişti, açlıktan ölmeme rağmen yemek bile yiyemiyordum. Sonra kendimi derslere verdim baya baya inek oldum aynı zamanda boş vakitlerimde akıcı, zihni perl yormayan Romanlar okudum ve atlattım o süreci.siz de enerjinizi bir yere odaklayın kendinizi yorun. Yorgunluk çoğu zaman mutluluktur.


ben böyle hissettiğim zamanlarda dünyanın ne kadar büyük olduğunu, ne kadar farklı insan ne kadar farklı dert olduğunu bana anımsatıcak şeyler yapıyorum.kamboçyayla ilgili bi belgesel izliyorum mesela, bereket tv'de arıcılıkla ilgili programa bakıyorum, esra eroldaki insanların dertlerini dinliyorum bana iyi geliyo.
ama sonuç olarak yalnızlık çok kötü.başka bi ülkedesin ve yalnızsın.bunu değiştirecek bişeyler yapsan aşk acısına takıntılı olmıycaksın bence.bide en önemlisi kendine değer vermek, o kadar vermek ki bütün dünya seni istemese yaşamayı istiyecek kadar sevmek kendini.


kolay pes ediyorum diyosan öldür kendini. sen de kurtul senin derdini dinlemek zorunda kalanlar da kurtulsun. acı çekmişte bır bır bır.
yav he he. her şeyi adam gibi düşünmeden tartmadan karar alıyosun, işler istemediğin gibi de ay ben çok şey gördüm köle oldum ağlıyorum. bu eleman beni siklemezse ben naparım lan diye düşünseydin kuzum. çok mu pembeydi? köle gibi çalışıyorum, hobiyi kafam kaldırmaz, vaktim yok tırıvırı. sen acı çekmeyi hobi olarak almışsın kendine, böyle devam.
çünkü geri dönmek diye bi seçenek yok? o kadar yurt dışı tecrüben varmış, burda daha makul çalışma şartlarında daha düzgün bir şansı bulma ihtimalin zaten yok. arkadaş çevresi yüzeyselmiş de bilmem ne. ya ne de ego varmış amk hepinizde. bi' siz insansınız da, diğer insanlar diz boyundan öteye geçemiyor.
he yav he he. öldür kendini.


Oldum olası şu intihar içerikli yazıları yazanlara kıl oluyorum. Moda gibi bi sey oldu artık. Gerçekten yardıma ihtiyacı olanlar da var bence ve arada kaynıyor gidiyor ya da hiç ortaya cikmiyor bile. Hem Sözlükte hem de başka mecralarda böyle bu.
Derdin de dert değilmiş kusura bakma. Allah şaşırtmasın ve başka dert vermesin.


Afedersiniz ama ben o mehmet pişkin in aq.Sende az çeki düzen ver kendine.Ezik ezik konuşma.İntihar etmeyi düşünmek bile çok büyük acizliktir.tek mutsuz olan sen değilsin.herkesin var derdi. Bir de aşk acısı falan serpiştirmişsin yazına.O da sana özel bi durum değil. Bazen s.ktir çekmeyi bilmek lazım.


muhtemelen ağır bir depresyon geçiriyorsun. klasik olacak belki ama bi profesyonel yardım alsan iyi gelebilir.
yapabilecek durumdaysan, bırak herşeyi dön ailenin yanına. bi toparlanma süreci geçir, eski arkadşlarınla buluş, kafanı bi topla. kendini dinlemeyi de, kendine acımayı da bırak.
dert var, dert var demiş efrasiyab, doğru demiş. herkesin derdi kendine büyük, ben yaşadıklarımı anlatmayayım hiç. anlatamam da gerçi işte neyse. ama dediği şey de doğru da sen bunu görebilecek kafada değilsin sanki şu ara.
geçicek hepsi, biraz çaba ve destek lazım sadece.
ve tekrardan da mutlu olacaksın. aynısını bekleme, şey gibi düşün, lezzetli süper bi pasta yedin ve bi daha o pastadan yok. bu sefer de süper bi baklava gelecek önüne, pasta değil bu seferki ama baklava da nefis. bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi saçma mı oldu ama bulabildiğim en iyi örnek de bu oldu.


kendine çok yüklenmişsin ve artık ruhun diyor ki: kurtar beni.
ne zaman gereğinden fazla fedakarlık etsek, ne zaman kalbimiz çok kırılsa vs. ruh hep aynı çığlığı atıyor: kurtar beni.
kendine vakit ayırmadığın sürece ruhunun o çığlığı dinmeyecek. haberin olsun.
ya canını kurtaracaksın ya da 'geçim' hayatını.
ya bulduğun boş vakitte mehmet pişkin'in entrylerini okuyacaksın ya da gerçek hayatında güzel kitaplar okuyacaksın. kendini mutlu edeceksin.
gerçekten herşey bir seçim.
mazo'ya bağlama lütfen. dolu dolu yaşamış olabilirsin ama hala yaşanmamışlıkların çok var. hala dünyanın gezilmemiş yerleri, hayatın alınmamış dersleri var. yaşamadığın mutluluklar adına şimdiden konuşmak yersiz ve çocukça.
şimdi kendini güzelce silkele, derin bir nefes al, nefesine odaklan, keep calm and carry on!


bir daha asla o kadar mutlu olamayacağını mı düşünüyorsun?
ben ise her yeni günün en az bir gün önceki kadar mutlu geçeceği garantisinin olduğunu düşünmüyorum.
25 yaşında bir insan olarak geleceğe bu denli net bir projeksiyon açmadan önce bir nefes al ve olaylara dışarıdan bak lütfen.
gelecekte seni mutlu edecek şey insanlar değil yine sensin. bu sebeple mutluluğu başkasından beklemek yerine kendi içinde ara derim. ha başkaları mutlulukları ile beraber yine de gelir hoş gelir. ama gittiklerinde geriye kalan şey onun mutsuzluğu olmaz.
sen sana yetersin ve hayat herşeyiyle güzel.
ve hiç kimse senin içindeki kudretten daha kudretli ve senden daha değerli değil.


Simdi hayatinda ihtimaller var. Bundan sonrasi daha guzel de olabilir, simdiki hayatini ozletecek kadar kotu de olabilir. Fakat intihar edersen, senin icin hicbir ihtimal kalmayacak. Hicbir sey icin sansin olmayacak. Mutlu olmak bir ihtimaldir. Bunu kendi elinden alacak misin yani?
Peki ardinda kalanlar? Onlara hissettirecegin acizlik duygusu? Hayatlari boyunca gorememisiz cektiklerini diye kendilerini suclayacaklar. Sirf sen ask hayatim istedigim gibi gitmiyor, arkadasim yok diyerek olme tercihinde bulunacaksin diye o insanlarin kalan hayatini mahvetmeye ne hakkin var?
Kendini oldurmeyi dusunecegine neden arkadas edinemedine, neden iliskilerinin yurumedigine yogunlas. Otur bir dusun. Kendine torpil gecmeden don bir bak kendine. Bu kadar olumsuzluk yasadiysan eger tek sorumlu karsina cikan insnalar olamaz. Belki daha kendini tanimadigin icin kendine gore olan insanlari fark edemiyorsun? Kendini tani ve kendine bir sans ver.
Bir de profesyonel destek al.


öncelikle kendini fiziksel korumaya al. bu dönem bir şekilde geçecek, bundan emin ol. sonraya bir şeyler kalmasın. immunks'e başla hemen. bu fiziksel sağlığına gelebilecek zararlardan korunmana yardımcı olur. bağışıklık sistemini kollar.
şimdi sorununa bakalım:
şu anda yaşadığın durumu şöyle düşün. spor yapınca kaslarımız ağrır biliyorsun. nereye yüklendiysek o bölge ağrır, normal hareketlerimizi yapamaz hale geliriz. sonra o ağrı geçer daha kuvvetlenmiş kaslarla devam ederiz. ağrıyı yapan liflerdeki mikro yırtılmalardır. vücut burada bir durum var bir şeyler oluyor çalışıyorum ben bu bölgeye fazla yüklenme der yani ağrı yapar. o ağrıyı hiç sevmeyiz nefret ederiz ama gereklidir işte. ağrı olmasa o bölgeye çalışmaya devam eder, mikro yırtıkların tedavisini beklemeden makroya çevirebiliriz demi.
işte sen de ağrını bu yönden sev, sana faydalı olacak. üstüne gitme, bekle yaralar iyileşsin. daha kuvvetli olacaksın.
edit: cevabımı editlemek zorunda kaldım. çünkü benden sonra yazan bir arkadaş (mea) benim de değindiğim bir kaç konuyu ele alıp gereksiz yere fazla yüklenmiş. benim amacım biraz başka yönden bakmanı sağlamaktı. üzüldüm açıkçası ve bazı kısımları çıkarmanın uygun olacağına karar verdim.
şu anda hassas bir dönemdesin. lütfen aklı selim önerilere kulak ver. hepimiz sıkıntılar yaşadık. yaşamayan yoktur. herkesin derdi sıkıntısı o anda kendine büyük geliyor. geçince bazen ne küçükmüş diyoruz bazen de iyi altından kalktım bunun deyip kendimize aferin çekiyoruz.
onekey, anladığım kadarıyla azimli bir yapın var. azim çok iyi bir özellik. en iyilerinden. azmini lehine çevir, azmet ve bu sıkıntıyı hemen hallediyorum artık beni üzmeyecek diye karar ver. karar verirsen yapacaksın biliyorsun.
bizi de habersiz bırakma olur mu? biz buradayız, hemen camın ardındayız.


Konusacak birini aradiginda bana mesaj atabilirsin.


Bacım benim yaş 43. Ben yaşamaya 35'imden sonra başladım, ondan öncesi izbe, karanlık, korku filmi.
Az bi sakin ol, bi ayakların yere bassın, kendine güven biraz. 26 ne yaa?
Ne biliyon bi daha mutlu olamayacağını? Elinde sözleşme falan mı var? Haa içimden bir ses öyle diyor diyorsan, eğer o seslere göre yaşasaydık ovvv, hepimiz ölmüştük çoktan.
Mutluluktan kusacak raddeye geldiğin günlerde hatırlarsın bu sözlerimi :)


bu yazılanlar nasıl ciddi olur beynim almıyor. hep trollediğinizi düşünüyorum. kusura bakmayın.
45 yaşında birisi olarak ben de vücudumun değişik yerleri ile gülüyorum 26 yaşındayım, her şeyi yaşadım, çok deneyimim oldu. aşık oldum, aşk acısı çektim, en büyük aşkı ben yaşadım, bir daha böyle mutlu olamam falan filan.
arkadaşım şu yazdıklarını var ya sözlüğe "ergen" zihniyetinin tanımı olarak altın harflerle yazılabilir.
bir tane danyal denyoyla uyduruk bir aşk yaşamışsınız da ayrılmışsınız diye (kusura bakmayın ama öyle) yok intihar edecekmişsiniz, yok Mehmet pişköööön çok haklıymış filan.
kalbi, ciğerleri ağrıyormuş. el kadar çocukları ellerinin arasında hastalıktan, parasızlıktan, imkansızlıktan ölen anne babaların neresi ağrıyacak acaba? çünkü sen onlara ağrıyacak yer bırakmadın.
ortamım yok, arkadaşım yok. yoksa bul, buluştur, yap, yarat. hani sen 26 yaşında dağları devirmiş, yok efendim her bi şeyi yaşamış, tecrübelerin adamısın ya. sana bunlar vız gelip tırıs gitmesi lazım. ama yok sen Mehmet pişköön gibi kameranın karşısında şarabını içip caz dinleyip hava atmayı seversin.
kusura bakmayın ama intihar duyurusu açmazsa ilgisizlikten ölecek hastalığına yakalanmışsınız. ikinci önemli hastalığınız ergenlik.
Allah sizin layığınızı versin diyorum. ki biliyorum ki verecek. hayat öyle bir şey ki insanı yerden yere çarpıyor. özellikle en büyük konuştuğu, en güvendiği yerden, kınadığı, küçümsediği, alay ettiği şeylerden vuruyor. sen sonra o böbürlendiğin tecrübelerin sadece ergenliğin dorukları tecrübesi olduğunu görüyorsun.


yuh.
herkesin yaşadığı kendine. bunun yaşla alakası yok ki. karşımızda 16 yaşında biri yok. 26 yaşında gayet artık kendini bilme yolunda olan biri var.
hissettiklerini yazmış. kaldı ki 16 yaşında olup intihar eden de çok var.
internet üzerinden neyin ilgisi?
olay yaşla alakalı olsaydı 45 yaşında biri olarak bu arkadaşımıza daha anaç, daha anlayışlı, daha duyarlı bir biçimde yaklaşırdınız.
lütfen hiçbirimiz başkalarının yaşadığı şeyleri kendi hayat tecrübelerimizle değerlendirmeliyim. 'yardım arayan' insanlara daha çok zarar vermiş oluruz. bu platformda yanlış hatırlamıyorsam yine aynı yaşta başka bir arkadaş intihar etmişti bikaç sene önce. kimsenin duyguları ve yaşadıklarını küçümsemek haddimiz değil.


@dessy hiç de anaç, şefkatli davranmak zorunda değiliz. bunlar şımarıklık. çok hafif yazdım ben.
şefkat gerekiyorsa kaç tane arkadaş şefkat göstermiş. onlara tutunsun.
insanlar neler çekiyor. kimse de bir yerlere çiğerim ağrıyor, böbreğim ağrıyor, benim aşkım en büyüktü, siz anlayamazsınız yazmıyor.
eğer çektiklerimizi, aşklarımızın büyüklüğünü, yediğimiz kazıkları büyüklüğünü, yaşadığımız depresyonun büyüklüğünü yazıp yarıştırsaydık inan siz şımarıklardan çok daha havalı hikayelerimiz olduğunu görürdünüz.


siz derken?
illa acıyı ve mutlulukları büyüklüğe göre mi ölçer olduk? eğer öyle olduysa karar mercisi kime ait? veya bu dünyayı kurtaracak, yok edecek, dünya'da herşeyi görmüş geçirmiş olmak adına bir şeyler mi yapıldı da haberim yok?
elbette tepki kararı size ait. ama olayın yaşla ilgili olmadığını bir kez daha görmüş bulunduk.
zira 2 yaşında tecavüze uğramış bir çocuğun yaşayacağı şeyler ile 45 yaşında olmanıza rağmen sizin yaşadıklarınız arasında dağlar kadar büyük travmatikler var. büyüklük yaşta değil, insanları her haliyle kucaklayabilmekte. bazen öyle boktan şeyler hissediyoruz ki, internet ortamında hiç görmediğimiz insanların iyi sözlerine ihtiyaç duyuyoruz. bunu yapmak istemiyorsanız bari o kişinin daha boktan hissetmesine sebep olmayın. o yol çok daha kolay çünkü.


hayat tecrübesi olan olgun bir insan 26 yaşında her şeyi yaşadığını iddia etmez. yaşadığı aşkın en büyük aşk olduğunu, bir daha hiç mutlu olamayacağını iddia etmez. bir tane aşk yüzünden intihar etmekten söz etmez.
tecrübeli insan duyuruda yazılan uyduruk laflardan teselli aramaz. burada yazılanlar boş boş laflar.
kimse benim burada yazdığım iki satırla intihar edecek değil. abartmayalım lütfen. ben kimseye intihar etmesini söylemiyorum ki ayrıca. nereden çıkartıyorsunuz.
diyorum ki bunlar o kadar basit ve saçma dertler ki hepimiz yaşadık. gelip geçiyor. sokaklarda ağlamak filan çok klişe şeyler. hem de ne için? Ahmet terk etmiş, onunla görüşmek istememiş.
tecrübeli olgun insan hayata deli gibi tutunur, sürünerek ilerler, kendine Mehmet pişkin gibi partilerden sıkıldığı için intihar eden bir insanı değil de zorlukların içinde tırnakları ile kazıya kazıya bir şeyler başarmış insanları örnek alır.
bütün bunlardan senin 45 yaşında tecrüben yok asıl 26 yaşındaki adam tecrübeli diye bir çıkarım yapmanız çok komik oluyor.


mea, aşık olduysan sen de aynı duyguları bir kadın olarak hissedip anlamış olman gerekiyor. aşkta acı olduğu zaman hep bir daha eskisi gibi olamayacağımızı, bir daha aşık olamayacağımızı düşünmez miyiz? senin dışavurum şeklinle, x kişisinin dışarıvurum şekli çok farklı olabilir. hepimiz farklıyız, farklı renklere sahibiz.
işte o yüzden sen 45 yaşına kadar gelebiliyorken 15 yaşında bile intihar edenler oluyor, görüyoruz neredeyse her gün haberlerde. hayat işte böyle bir şey. önemli olan düşene el uzatmasak bile onu anlayabilmek. anlayamıyorsak da susmak. susmak bazen güzel cevaptır, biliyorsun.
ben genel olarak senin cevaplarında hep bir aksilik, hep bir gerginlik görüyorum. bunu seni kötülemek amacıyla söylemiyorum. bunu hissettiğim için söylüyorum. kabul et, etme. fark etmez. ama düşene de bu şekilde vurmak madem 45 yaşındasınız, bence yakışmadı.
ki sen dediğin gibi bunlar gelip geçer mesajını vermiyorsun, şöyle diyorsun: "kusura bakmayın ama intihar duyurusu açmazsa ilgisizlikten ölecek hastalığına yakalanmışsınız. ikinci önemli hastalığınız ergenlik."
ben sadece senin yaşadığın hayat ile başka birinin yaşadığı şeyleri kendi deneyimlerle ölçmemen gerektiğini söylüyorum.
hayır, fikir vermek istiyorsun, bari arkadaşa bir iki öneri ver hayat tecrübenle, birileri faydalansın, yararını görsün. bak 'hayat aklini konusacak bir filozof uret' senden daha büyük, poposuyla güldüğünü iletmiş ama yine de uzun uzun önerilerini yazmış.
neyse, hayat senin. dediğim gibi istediğin tepkiyi vermekte elbette haklısın ama kimin acısı ve yaşanmışlıkları büyük, buna karar verecek merci sen değilsin.
he, dediğin gibi olgunlaşmamış birinden böylesine olgunlaşmamış bir içerik okuduysan da cevap vermeye tenezzül etmezsin olur biter.


ayrıca böyle arabesk edebiyat yapılacağına, internet üzerinde kavgalar yapılacağına yapılması gereken bir doktora gidip tedavi olmaktır. psikiyatri ve psikoloji bilimi bunun için var. farmakoloji bunun için var.


gerçekten bu kadar laf salatası yeter. kimseye canım cicimli davranmak zorunda değilim.
kendi tecrübelerimi de yazıp kendimi acındırıp, haklı çıkartmak gibi bir amacım yok.
doktora gitmeyip, ilaç almayı erteleyip depresyonu yaşamayı seçme en kötü seçim. depresyonun derinliklerine kimse girmemeli. çünkü girer ve deneyimlerseniz sıkıntılı bir anınızda daha önceden kendi yarattığınız o sıkıntılı yere geri dönmeniz an meselesi.
kimseye ters davranmıyorum, genellikle pozitif ve yapıcı yazıyorum. ancak bu gibi durumlarda uzuuuuun uzuuuun açıklamalı açıklamalı yazdıktan sonra ay benim kalbim, ay benim aşk ağrım diye devam ediyor arkadaşlar. o zaman da böyle yazıyorum.
arada derede sert yazdığım bir yazıya rastlayıp da böyle yapmamalısın, çok ayıp, kaç yaşına gelmişsin, böyle davranmalısın diyenler de çok garip.
tek bildiğim bir şey bilmediğimdir demiş filozof aynen böyle hissediyorum. ancak kimseyi pohpohlamanın bir faydası olacağını sanmıyorum.
doktora gidin. gerekirse ilaç alın. ki gece yarısı sokaklarda ağlamalar filan sizin gerçekten ihtiyacınız var.
çok uzun uzun şefkatli şeyler yazılabilir. buna ne gerek var? kitapçılarda binlerce kişisel gelişim kitabı var. bunlarda çok güzel şeyler yazıyor. sokakta ağlayacağınız bunları alın okuyun. bin kat faydalıdır.


Back to topic: Onekey, harika ama harika bir yaştasın. acılarınla, mutluluklarınla tadını çıkarmaya bak. ve büyüklük taslayanlara kulaklarını tıka. herkes elbette sana el uzatmayacak ama köstek olmak isteyenler de elbette çıkacaktır. işte sen onlara gözlerini kapayarak başla.
edit: krem peynir +1


"diyorum ki bunlar o kadar basit ve saçma dertler ki hepimiz yaşadık. gelip geçiyor. sokaklarda ağlamak filan çok klişe şeyler."
cevap verirken baya kararsız kaldım yahu.
yani başlık sahibi yukardaki cümleyi sağlıklı şekilde kendiliğinden kavrayamadığı için bu başlığı açmış zaten. ortada böyle bir sıkıntı var. senin, benim gibi düşünebilse zaten intiharı da aklından geçirmez. sorunu olayları bizim gibi algılayamıyor oluşu. bunu sağlamak adına da destek beklemiş sanki bu duyuruda. bu yüzden burada sarf edilecek her cümlenin, sana çok basit gelse dahi, kendisi için önemi var. yani ortada yaşla, tecrübeyle alakalı bir durum yok. kişinin yaşadıklarına kendince yüklediği anlamlardan dolayı girdiği boşluktan bahsetmemiz daha doğru olacaktır. seni bu kadar buhrana sürükleyen yaşadıklarından çok o yaşadıklarına yüklediğin anlam sonuçta. sen, ben ya da bir başkası yaşadıklarına yüklediği o farklı anlam neticesinde ayağa kalkıp hayatına kaldığı yerden devam edebiliyor. bunu beceremeyenler ise bir şekilde bu beceriye kavuşmak adına belli birtakım araçlara başvurabiliyor. mesela bunlardan biri: en.wikipedia.org
ancak diğer yandan, bu şekilde sert ve gerçekçi bir çıkış olumlu etki de yaratabilir aslında. beklemediği bir şeydir büyük ihtimalle sonuçta. dessy'nin yazdığı çoğu şeye katılsam da bu sert yaklaşımı köstek olarak da görmüyorum esasında. karşındakinin sorununu küçümsediğini ona en sert biçimde belirtmen olumlu etki yapamaz mı? soruyorum yani, bilmediğimden.


söz hakkı doğdu, çekilin ben geldim :P
soso, çok haklısın. bence yapar. ama genelde o silkelemeyi, o tokadı yakınlarımızdan beklemez miyiz? tokat atarak silkelemek, o kişiye gerçekleri fark ettirmek farklı, yaşananları yaşa bağlayarak o kişiyi tanımadan bilmeden yargılamak ve o kişiye ergenlik yaftası yapıştırmak çok farklı. ben ikincisini kasti olmasa bile köstek olarak görüyorum.


bence dışardan, seni tanımayan, hatta ne yaşadığını da bilmeyen birisinin sırf olayları özetleyen birkaç cümleden yola çıkarak sorununla ilgili tespitler yapması senin olaya objektif yaklaşmanı da sağlayabilir. yani dışardan kendisini küçümseyen kişi onun sorunlarına herhangi bir anlam katmadan yaklaşıyor. hatta üzerine yaşını da ekleyip daha da çarpıcı hale getiriyor. bilmiyorum ki kararsız kaldım ben de. hep kararsızımdır zaten, bu da benim kötü bir huyum.


şefkatli yazılara devam edelim bari:
1) kesinlikle ve kesinlikle Mehmet Pişkin'in videosunu ve hakkında yazılanları okumayın. neden çünkü (bkz: werther effect) denilen bir şey var. (bunu olaydan sonra defalarca yazdım. defalarca linkler verdim.
2) Mehmet pişkin den etkilenmek çok kolay. adam yakışıklı, sesi mikrofonik, toplumdaki bir çok norma göre başarılı, ağzı çok iyi laf yapıyor, iletişim alanında çalışıyor, tanıtım ve reklam, yani satış yapıyor. elindeki fikri satmanın profesyonel yollarının uzmanı. o intihar notu üzerinde kim bilir kaç aydır hatta yıllardır çalışıyor. o videonun başarılı olma sebepleri bunlar. aman aman çok dikkat.
3) ağır depresyonda iseniz beyin kimyanız değişiyor. ve beyninizde bazı fikirler sabitleniyor. bunlar sabahtan akşama otomatik dönüyor kafanızda. intihar etmeliyim sözü kafanıza takılmışsa çıkartamazsınız. ne kendinizin, ne de duyuru gibi ortamlardaki telkinlerin hiç bir faydası olmaz.
beyin kimyanızı düzeltmek için ilaçlar var. ancak ve ancak bu ilaçlar sizi iyileştirebilir. yoksa Mehmet pişkin gibi artık bu beyninizde dönen fikirleri durdurmak için intihar edersiniz.
4) depresyonu yaşa, dibine kadar yaşa dostum diyenleri kesinlikle dinleme. bunun kadar iğrenç bir şey yok. bazı şeyleri hiç yaşamamış olmak gerekiyor. o yaşanılan şeyler insanda çok derin izler bırakıyor. üzerinden yıllar geçse de herşey güllük gülistanlık olsa da o derin izler hep içinizi yakıyor.
işte kalp ağrısı, ciğer ağrısı o zaman hissediliyor. iyi şeyler yaşamak varken neden saçma sapan bir insan, bir iş, bir sıkıntı için ağır depresyonları yaşadım, yıllarımı çürüttüm diyor insan.
o yüzden bir an önce doktora gidin.
5) gittiğiniz doktor ilgisizse, sizinle uyumlu değilse, yardımını göremiyorsanız, ilaçların faydası yoksa, yan etkileri çoksa sakın tedaviyi bırakmayın. size uygun bir doktor ve ilaç bulana kadar devam edin.
ilaçlara gelince antidepresan ve antipsikotik ilaçlar 15-20 günde etki etmeye başlar. bu süre zarfında sabır etmeniz gerekir. ilaçların ilk 1-2 haftada bazı fiziksel etkileri de olabilir. bunlar geçecektir. sabredin.
6)her şey alışkanlıklarladır. insanoğlu ortalama 15-20 gün bir davranış üzerinde sabır-sebat gösterirse alışkanlık kazanır. neye alışmışsak onu isteriz. o yüzden herşeyin başlangıcı çok zordur. hayatınızı değiştirmek istiyorsanız ilk başlarda çok zor gelecektir. belki ilk günler ağlayarak başlayacaksınız bir işe. ancak alışacaksınız. alıştıktan sonra da eski hallerinizi unutacaksınız. sanki hep böyleymişsiniz gibi gelecek.
7) en son maddemiz iyimser olmayacak. bunlar da geçer, zaman herşeyin ilacıdır diye pohpohlamalar gelecek. ki ben de bir kısım yazdım. acı gerçek zaman her şeyin ilacı değil. geçiyor ama delip de geçiyor, yıkıp da geçiyor. izi kalıyor. amaç olabildiğince derinliklere dalmadan hasarsız atlatmak olmalı.
kırık kalp sendromu denilen bir şey var. aşk acısı vb durumların zamanla geçmediğini tespit etmiş doktorlar. (bilimsel kanıtı var yani)
o yüzden herşey geçecek, etraf çiçek böcek dolacak diye beklemeyin. ama mutluluğun ve aşkın çok çok daha değişik ve güzel tanımları olduğunu öğreneceksiniz, yaşayacaksınız, deneyimleyeceksiniz. ve gerçekten çoklukla gülüp geçeceksiniz bu günlerinize.


ben de kararsızımdır hep, biz de böyle yaratılmışız, nabalım :) önemli olan zaten konuyu açan arkadaşa faydalı olabilecek şeyler yazabilmek. eksi veya artı. o da onekey'in kişiliği ile alakalı etkili olacak ya da olmayacaktır.
