kendi hesabım değil, burda tanıdıklarım olduğu için kimseyi endişelendirmek istemediğimden burdan yazıyorum. ruh halimden dolayı karmaşık olabilir, zamanla düzeltirim belki.
henüz yeni 26 oldum. kadınım. bugüne kadar benim yaşımda yaşamış normal bir insandan belki çok daha fazla deneyimim oldu bazı konularda. kendimi geliştirmem, elde ettiğim fırsatlar, gezip-görüp yeni şeyler öğrenmem, yaptığım sosyal aktiviteler, spor vs hepsi dahil. istemeyerek istemediğim bir okulu bitirdikten sonra yine sonucunda istemediğim bir bölüm okudum, o bölüm sonrası 1 yıl yurtdışında bir asistanlık yaptım ve 24-25 yaşımın tam ortasına gelen hayatımın en güzel 1 yılını yaşadım. arkadaşlıklarım, hayattan aldığım haz, tekrar olamayacağım kadar elde ettiğim mutluluk.
bugüne kadar çok aşk acısı çektim. her seferinde ben terk edildim. hep ya bir başkası oldu ya da sevilmedim. son deneyimim benim bütün enerjimi, inancımı, her şeyimi aldı elimden. yaptığım asistanlığın sonuna doğru başladığım bir ilişki. ilk başta çok sevmedim ama araya mesafe girince ters tepti ve daha çok bağlandım. tam birlikte olabilmenin yolunu bulmuşken yaşadığımız dev hayal kırıklıkları beni ona hasta boyutunda bağlarken onu benden vazgeçirdi. sonuç olarak ben başardım, her şeyi bir kenara bırakıp deyim yerindeyse yeniden, sıfırdan bir hayata başladım onun olduğu ülkede, şehirde ama o benden çoktan vazgeçti. geçtiğimiz 1 ay boyunca aşağılandım, hakarete uğradım, bile bile hayal kırıklığına uğratıldım - gel görüşelim diyip son yarım saat kala ben vazgeçtim demesi mesela - ve bunlar beni artık içinde bulunduğum bu noktaya getirdi.
konu gönül işi değil, ama bu bahsettiğim gönül işi aslında bir aydınlanma yaşamamı sağladı belki de.
bahsettiğim gibi, bugüne kadar dolu dolu bir hayat yaşadım, mutluluklarım üzültülerimi hep gölgede bıraktı, hayattan hep zevk aldım. ama şimdi düşününce bir daha asla o kadar mutlu olamayacağımı görüyorum. yaşayabileceğim her şeyi yaşadım, tükettim belki de. zaten zamanla etrafımdaki bütün arkadaşlarımı yitirdim, kimseyle iletişimim kalmadı. yeni kurmaya çalıştığım arkadaşlıklar yüzeysellikten öteye gidemiyor, bir süre sonra onlar da yok oluyor. hobi edinsem, burda verdiğim hayatta kalma mücadelesinden dolayı ona da vaktim yok. kendime ayıracağım vaktim yok. o kişi için kalkıp buraya geldim, burda canımı dişime takıp yemek yemeye vaktim olmadan köle gibi çalışıyorum ama karşılığında hep acı çekiyorum. bu sadece aşk acısı değil, artık fiziksel olarak da kalbimin ve ciğerlerimin acıdığını hissediyorum. arada kendi kendime konuşuyorum, gecenin 3ünde sokağa çıkıp bir köşeye oturup sabaha kadar ağlıyorum. sokakta gördüğünüz o aklını yitirmiş kişilerin yaptığı her şeyi yapıyorum belki de.
neyse, düşününce gerçekten de ben bir daha geçmişteki gibi mutlu olamayacaksam, hep o mutluluğun özlemini çekeceksem, mutsuz bi hayat yaşayacaksam buna ne gerek var? şu an ne için yaşıyorum, sadece annem için, ailem için. eğer onlar olmasaydı aylardır aklımda olan bu düşünceyi çoktan gerçekleştirirdim ama annemi o kadar üzemem. bu yüzden ona yaşadığım hayatı hep farklı şekilde lanse ediyorum. hep çok mutlu, çok güzel bir ortamım olduğunu söylüyorum ama ben tek başımayım. ortamım yok, arkadaşım yok. hayattan zevk almayı geçtim, uyanık kaldığım her dakika aklımda hep bunlar, çektiğim acılar, bundan sonrasının nasıl olacağı, geleceği görmek istememem var.
bu duyuruyu niye yazdım bilmiyorum. az önce mehmet pişkin'in intiharıyla ilgili entryleri okudum, notlarını okudum, sonrasında buraya geldim.
hepinize mutlu yıllar.
henüz yeni 26 oldum. kadınım. bugüne kadar benim yaşımda yaşamış normal bir insandan belki çok daha fazla deneyimim oldu bazı konularda. kendimi geliştirmem, elde ettiğim fırsatlar, gezip-görüp yeni şeyler öğrenmem, yaptığım sosyal aktiviteler, spor vs hepsi dahil. istemeyerek istemediğim bir okulu bitirdikten sonra yine sonucunda istemediğim bir bölüm okudum, o bölüm sonrası 1 yıl yurtdışında bir asistanlık yaptım ve 24-25 yaşımın tam ortasına gelen hayatımın en güzel 1 yılını yaşadım. arkadaşlıklarım, hayattan aldığım haz, tekrar olamayacağım kadar elde ettiğim mutluluk.
bugüne kadar çok aşk acısı çektim. her seferinde ben terk edildim. hep ya bir başkası oldu ya da sevilmedim. son deneyimim benim bütün enerjimi, inancımı, her şeyimi aldı elimden. yaptığım asistanlığın sonuna doğru başladığım bir ilişki. ilk başta çok sevmedim ama araya mesafe girince ters tepti ve daha çok bağlandım. tam birlikte olabilmenin yolunu bulmuşken yaşadığımız dev hayal kırıklıkları beni ona hasta boyutunda bağlarken onu benden vazgeçirdi. sonuç olarak ben başardım, her şeyi bir kenara bırakıp deyim yerindeyse yeniden, sıfırdan bir hayata başladım onun olduğu ülkede, şehirde ama o benden çoktan vazgeçti. geçtiğimiz 1 ay boyunca aşağılandım, hakarete uğradım, bile bile hayal kırıklığına uğratıldım - gel görüşelim diyip son yarım saat kala ben vazgeçtim demesi mesela - ve bunlar beni artık içinde bulunduğum bu noktaya getirdi.
konu gönül işi değil, ama bu bahsettiğim gönül işi aslında bir aydınlanma yaşamamı sağladı belki de.
bahsettiğim gibi, bugüne kadar dolu dolu bir hayat yaşadım, mutluluklarım üzültülerimi hep gölgede bıraktı, hayattan hep zevk aldım. ama şimdi düşününce bir daha asla o kadar mutlu olamayacağımı görüyorum. yaşayabileceğim her şeyi yaşadım, tükettim belki de. zaten zamanla etrafımdaki bütün arkadaşlarımı yitirdim, kimseyle iletişimim kalmadı. yeni kurmaya çalıştığım arkadaşlıklar yüzeysellikten öteye gidemiyor, bir süre sonra onlar da yok oluyor. hobi edinsem, burda verdiğim hayatta kalma mücadelesinden dolayı ona da vaktim yok. kendime ayıracağım vaktim yok. o kişi için kalkıp buraya geldim, burda canımı dişime takıp yemek yemeye vaktim olmadan köle gibi çalışıyorum ama karşılığında hep acı çekiyorum. bu sadece aşk acısı değil, artık fiziksel olarak da kalbimin ve ciğerlerimin acıdığını hissediyorum. arada kendi kendime konuşuyorum, gecenin 3ünde sokağa çıkıp bir köşeye oturup sabaha kadar ağlıyorum. sokakta gördüğünüz o aklını yitirmiş kişilerin yaptığı her şeyi yapıyorum belki de.
neyse, düşününce gerçekten de ben bir daha geçmişteki gibi mutlu olamayacaksam, hep o mutluluğun özlemini çekeceksem, mutsuz bi hayat yaşayacaksam buna ne gerek var? şu an ne için yaşıyorum, sadece annem için, ailem için. eğer onlar olmasaydı aylardır aklımda olan bu düşünceyi çoktan gerçekleştirirdim ama annemi o kadar üzemem. bu yüzden ona yaşadığım hayatı hep farklı şekilde lanse ediyorum. hep çok mutlu, çok güzel bir ortamım olduğunu söylüyorum ama ben tek başımayım. ortamım yok, arkadaşım yok. hayattan zevk almayı geçtim, uyanık kaldığım her dakika aklımda hep bunlar, çektiğim acılar, bundan sonrasının nasıl olacağı, geleceği görmek istememem var.
bu duyuruyu niye yazdım bilmiyorum. az önce mehmet pişkin'in intiharıyla ilgili entryleri okudum, notlarını okudum, sonrasında buraya geldim.
hepinize mutlu yıllar.
1