Arkadaşlar selam,
Biraz uzun olacak fakat en ufak fikrinize bile ihtiyacım var.
Yabancı bir firmanın Türkiye departmanında çalışmak üzere İngiltere'ye göre görece bayağı düşük bir maaş ile (2300 pound) 2 ay önce Londra'ya geldim. Bana beş seneye yakın bir süre sponsor oldu bu firma. Gelmeden önce Türkiye'den bıkmış, aşırı motive bir halde buraya gelmeyi düşleyen, evli ve çocuksuz bir birey. Depresyon ve panik atağım var ilaç kullanıyorum. İş teklifi ve süreç arasında babamı kaybettim. Bütün bunlara rağmen çok motiveydim. -Dim çünkü işler hiç iyi gitmiyor.
Eşimle geldik fakat eşim Türkiye'deki işi sebebiyle dönmek zorunda kaldı benim yerleşimime yardımcı olduktan sonra. 2-3 ay sonra 2 haftalığına gelme ihtimali var. Onun gelmesinden sonra da 9 günlüğüne benim Türkiye'ye gitme ihtimalim var. Hatta bir terslik olmazsa gideceğim, biletler alındı.
Gel gelelim öncesinde o kadar motive ve Türkiye'den bıkmış olmama rağmen, buradan nefret ettim. Ev bulamadık, şansa iyi bir çiftin olduğu ve iki odasının kiralandığı bir yerde oda tuttuk işe yürüme mesafesi olduğundan dolayı. Tek banyo-tuvalet var, yani zaman zaman boş yakalanamayabiliyor ama alıştım sayılır. Çok temiz tutuyorlar allahtan. İstanbul'dayken hem evim hem atölyem vardı, altımda motorum vardı. Şimdi ise İngiltere şartlarında ortalama büyüklükte bir odada kalıyorum. Ki bu odayı bulmak çok zor oldu, daha önce başka bir yer ayarlamıştık. Türkiye'den bir tanıdığımız gaza gelerek yahu ne ev bakması, hatta spor mu yapıyorsun, eve spor aletleri alırız hepberaber yaşarız mantığındayken, bizi Türkiye'ye döndüğü bir zaman "ya benim Türkiye'de moralim çok bozuldu. Siz başka yer bulun kendinize" diyerek sepetledi. Kısa süremiz vardı, bütçemiz kısıtlıydı.
Babamı kaybettim demiştim. Kaybedeli 6 ay oluyor. Hatta evlendikten 3 gün sonra kaybettik.Çok uzun yıllardır hastaydı ve bakımı ile annem ve ben ilgileniyorduk. Ben çalıştığımdan ve annem de artık yaşlandığından daha iyi bakılsın diye bakım evine yerleştirmiştik. Orada bir 6 ay civarı kaldı, sonra kaybettik. Bu süreç aralığında ben teklifi kabul etmiştim. İmzayı attım 10 gün sonra babam vefat etti. Eh artık bağlayan bir şey yok, daha kolay olur gitmek diyerek kabul etmiş bulunduğum teklifi reddetmedim.
Ve fakat ben yasımı yaşayamamışım bunu çok net anladım. Anladım ama geç anladım. Özellikle eşim gitmeden önce başlayan panik atak krizlerinin sıklığı eşimin gitmesiyle birlikte tavan yaptı. 2-3 aya geleceğini bilsem de sanki babamda yaşayamadığım o kayıp duygusunu eşimle yaşıyorum. Hatta bana diyor ki "neden ben ölmüşüm gibi konuşuyorsun, kısa süreliğine de olsa geleceğim sık dişini"
Londra'yı şehir olarak çok sevmeme, ev arkadaşlarımın şahane insanlar olmasına, ülkenin ekonomik sıkıntıları varken neredeyse sınırsız oturum izni alacak süre kadar sponsorluğum olmasına ki terslik olmazsa zaten sözleşmemi uzatacaklar ben cehennemi yaşıyorum arkadaşlar. İki yeğenim ve bir eniştem olmak üzere, birkaç da aile dostu ve birkaç arkadaşla sınırlı bir çevrem vardı. Ben hepsini ne çok seviyormuşum meğersem. Hepsi gözümde tütüyor. Kornasından, çarpıklığına, insanından, yükselen yozluğuna bıktığım her şeyi unuttum, o çarpık sokakları özlüyorum. Hatta diyorum ki aynı sebepten o çıkmadığım Arap dolu istiklalde iki adım atsam nasıl da mutlu olurdum. Şehrin ve ülkenin gündeminden dolayı sinir hastasına dönmüş, etrafına bağırıp çağırmaktan başka bir şey yapmayan ben şimdi özler oldum siyasal islamı.
E dön diyeceksiniz, biliyorum. Oturup ağlama krizlerine giriyorsan, bu kadar özlüyorsan, işinde mutlu değilsen ne işin var orada? O kısımda işte başka bir patlangaç durumu oldu. Daha öncesinde, sözleşme veya görüşme sırasında bahsedilmemiş "eğer sponsorluk olunan süreden önce istifa edersen, KOVULURSAN veya bir şekilde ayrılırsan yapılan harcamaların kalan kısmını geri ödemekle yükümlüsün" gibi bir kağıt imzalatmak istiyorlar. Ki kime sorduysam zaten sponsor oldularsa bu tarz maddeler İngiltere'de çok normal, adamlar kendilerini güvence altına alıyorlar diyorlar. Ki imzalamasam bile bu zaten genel geçer bir uygulamaymış ama olay şu oldu yani, 5 seneden önce dönersem kalan zamanların masrafını ödemek durumunda kalıyorum. Aslında bu imza zorlamasına kadar biraz daha iyiydim fakat bununla beraber cehennemim daha ateşli bir yer halini aldı, duvarları iyice daraldı. İstanbul'dayken ilaç tedavisi, artı terapi ile görüyordum son dönemde. Tabii terapi işi burada yalan oldu, ilaçlara devam ediyorum sadece.
Tabii, ben de şu an için öyle bir para yok bu bir. Ne bok yicem ben bu iki? Çevremdeki herkes manyak mısın, ülke iyice çöküşe gidiyor, zamlar pahalılık almış başını gidiyor. Sen bulmuşsun bunuyor diyor bu dört? Ben ise kendi cehennemimi yaşıyorum, ne huzurum ne umudum kaldı. Bir noktada ya keşke ölsem ve bu sorunların hiçbirini çözmesem diyordum, şimdi en azından bunu tekrarlayıp durmuyorum. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum iyi olmak ve tutunmak için. Gözümü karartıp borç, harç bulup buradaki şeyi ödeyip dönsem bu sefer de eşimin ve umrumda olmayan kendi geleceğimi sonlandırmış olacağım çünkü direkt döneceğim bir iş yok.
Ben nasıl iyi olabilirim ahali? Ben ne bok yiyeceğim?
Teşekkür ederim okuyabildiyseniz.
Biraz uzun olacak fakat en ufak fikrinize bile ihtiyacım var.
Yabancı bir firmanın Türkiye departmanında çalışmak üzere İngiltere'ye göre görece bayağı düşük bir maaş ile (2300 pound) 2 ay önce Londra'ya geldim. Bana beş seneye yakın bir süre sponsor oldu bu firma. Gelmeden önce Türkiye'den bıkmış, aşırı motive bir halde buraya gelmeyi düşleyen, evli ve çocuksuz bir birey. Depresyon ve panik atağım var ilaç kullanıyorum. İş teklifi ve süreç arasında babamı kaybettim. Bütün bunlara rağmen çok motiveydim. -Dim çünkü işler hiç iyi gitmiyor.
Eşimle geldik fakat eşim Türkiye'deki işi sebebiyle dönmek zorunda kaldı benim yerleşimime yardımcı olduktan sonra. 2-3 ay sonra 2 haftalığına gelme ihtimali var. Onun gelmesinden sonra da 9 günlüğüne benim Türkiye'ye gitme ihtimalim var. Hatta bir terslik olmazsa gideceğim, biletler alındı.
Gel gelelim öncesinde o kadar motive ve Türkiye'den bıkmış olmama rağmen, buradan nefret ettim. Ev bulamadık, şansa iyi bir çiftin olduğu ve iki odasının kiralandığı bir yerde oda tuttuk işe yürüme mesafesi olduğundan dolayı. Tek banyo-tuvalet var, yani zaman zaman boş yakalanamayabiliyor ama alıştım sayılır. Çok temiz tutuyorlar allahtan. İstanbul'dayken hem evim hem atölyem vardı, altımda motorum vardı. Şimdi ise İngiltere şartlarında ortalama büyüklükte bir odada kalıyorum. Ki bu odayı bulmak çok zor oldu, daha önce başka bir yer ayarlamıştık. Türkiye'den bir tanıdığımız gaza gelerek yahu ne ev bakması, hatta spor mu yapıyorsun, eve spor aletleri alırız hepberaber yaşarız mantığındayken, bizi Türkiye'ye döndüğü bir zaman "ya benim Türkiye'de moralim çok bozuldu. Siz başka yer bulun kendinize" diyerek sepetledi. Kısa süremiz vardı, bütçemiz kısıtlıydı.
Babamı kaybettim demiştim. Kaybedeli 6 ay oluyor. Hatta evlendikten 3 gün sonra kaybettik.Çok uzun yıllardır hastaydı ve bakımı ile annem ve ben ilgileniyorduk. Ben çalıştığımdan ve annem de artık yaşlandığından daha iyi bakılsın diye bakım evine yerleştirmiştik. Orada bir 6 ay civarı kaldı, sonra kaybettik. Bu süreç aralığında ben teklifi kabul etmiştim. İmzayı attım 10 gün sonra babam vefat etti. Eh artık bağlayan bir şey yok, daha kolay olur gitmek diyerek kabul etmiş bulunduğum teklifi reddetmedim.
Ve fakat ben yasımı yaşayamamışım bunu çok net anladım. Anladım ama geç anladım. Özellikle eşim gitmeden önce başlayan panik atak krizlerinin sıklığı eşimin gitmesiyle birlikte tavan yaptı. 2-3 aya geleceğini bilsem de sanki babamda yaşayamadığım o kayıp duygusunu eşimle yaşıyorum. Hatta bana diyor ki "neden ben ölmüşüm gibi konuşuyorsun, kısa süreliğine de olsa geleceğim sık dişini"
Londra'yı şehir olarak çok sevmeme, ev arkadaşlarımın şahane insanlar olmasına, ülkenin ekonomik sıkıntıları varken neredeyse sınırsız oturum izni alacak süre kadar sponsorluğum olmasına ki terslik olmazsa zaten sözleşmemi uzatacaklar ben cehennemi yaşıyorum arkadaşlar. İki yeğenim ve bir eniştem olmak üzere, birkaç da aile dostu ve birkaç arkadaşla sınırlı bir çevrem vardı. Ben hepsini ne çok seviyormuşum meğersem. Hepsi gözümde tütüyor. Kornasından, çarpıklığına, insanından, yükselen yozluğuna bıktığım her şeyi unuttum, o çarpık sokakları özlüyorum. Hatta diyorum ki aynı sebepten o çıkmadığım Arap dolu istiklalde iki adım atsam nasıl da mutlu olurdum. Şehrin ve ülkenin gündeminden dolayı sinir hastasına dönmüş, etrafına bağırıp çağırmaktan başka bir şey yapmayan ben şimdi özler oldum siyasal islamı.
E dön diyeceksiniz, biliyorum. Oturup ağlama krizlerine giriyorsan, bu kadar özlüyorsan, işinde mutlu değilsen ne işin var orada? O kısımda işte başka bir patlangaç durumu oldu. Daha öncesinde, sözleşme veya görüşme sırasında bahsedilmemiş "eğer sponsorluk olunan süreden önce istifa edersen, KOVULURSAN veya bir şekilde ayrılırsan yapılan harcamaların kalan kısmını geri ödemekle yükümlüsün" gibi bir kağıt imzalatmak istiyorlar. Ki kime sorduysam zaten sponsor oldularsa bu tarz maddeler İngiltere'de çok normal, adamlar kendilerini güvence altına alıyorlar diyorlar. Ki imzalamasam bile bu zaten genel geçer bir uygulamaymış ama olay şu oldu yani, 5 seneden önce dönersem kalan zamanların masrafını ödemek durumunda kalıyorum. Aslında bu imza zorlamasına kadar biraz daha iyiydim fakat bununla beraber cehennemim daha ateşli bir yer halini aldı, duvarları iyice daraldı. İstanbul'dayken ilaç tedavisi, artı terapi ile görüyordum son dönemde. Tabii terapi işi burada yalan oldu, ilaçlara devam ediyorum sadece.
Tabii, ben de şu an için öyle bir para yok bu bir. Ne bok yicem ben bu iki? Çevremdeki herkes manyak mısın, ülke iyice çöküşe gidiyor, zamlar pahalılık almış başını gidiyor. Sen bulmuşsun bunuyor diyor bu dört? Ben ise kendi cehennemimi yaşıyorum, ne huzurum ne umudum kaldı. Bir noktada ya keşke ölsem ve bu sorunların hiçbirini çözmesem diyordum, şimdi en azından bunu tekrarlayıp durmuyorum. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum iyi olmak ve tutunmak için. Gözümü karartıp borç, harç bulup buradaki şeyi ödeyip dönsem bu sefer de eşimin ve umrumda olmayan kendi geleceğimi sonlandırmış olacağım çünkü direkt döneceğim bir iş yok.
Ben nasıl iyi olabilirim ahali? Ben ne bok yiyeceğim?
Teşekkür ederim okuyabildiyseniz.
Bu Umca gerçekten bir işe yarıyor mu? 1 senedir kullandım ama etkisini denek olmadığım için bilemiyorum.
Budapeşte'de kalınacak yer tavsiyesine ihtiyacım var. İki kişi ve temmuz ya da ağustos gibi gideceğiz.
Özellikle gezilecek yerlere yakın olması, temiz olması, e tabi mümkünse uygun fiyatlı olması sıralarına göre önceliklidir.
Teşekkürler,
Özellikle gezilecek yerlere yakın olması, temiz olması, e tabi mümkünse uygun fiyatlı olması sıralarına göre önceliklidir.
Teşekkürler,
İlk defa bir psikiyatr'la görüşeceğim. Kendisi terapi üzerine de eğitim almış birisi, o yüzden ilacı bas geç yapmayacak.
Ödediğim miktar da biraz fazla olduğu için ben bu görüşmeyi olabildiğince verimli kullanayım diyorum. O zaten beni yönlendirecektir fakat ben nasıl bir yol izleyeyim kendimi anlatırken?
Neler önerirsiniz?
Ödediğim miktar da biraz fazla olduğu için ben bu görüşmeyi olabildiğince verimli kullanayım diyorum. O zaten beni yönlendirecektir fakat ben nasıl bir yol izleyeyim kendimi anlatırken?
Neler önerirsiniz?
Otuzuma girmeme dört ay kaldı.
Bir ajansta jr. art direktör olarak çalışıyorum. Maaşımdan memnun, iş yerimden ve iş yerimin kalitesinden memnun değilim.
Uzun yıllar serbest çalıştım, sonrasında geçen yıl uzatmalı okulumu bitirip sektöre girmeye karar verdim ve girdim.
Şimdi;
Başka büyük ve iyi ajanslara geçmeye çalışıyorum fakat bu sektöre girdikçe tanıdık olmanın, çevreye sahip olmanın ne kadar büyük öneme sahip olduğunu birebir deneyimleme şansım oldu.
Ve yaşım önümde büyük engel olduğunu düşünüyorum çünkü okuldan zamanında mezun olup çıkan insanlar 20 li yaşlarının başlarında, ortalarında bu ünvanı alıp (jr), bir kaç sene öyle çalışıp benim yaşlarımda atıyorlar o ünvanı. Hem çevreleri oluyor hem deneyimleri.
Benim serbest çalışma deneyimim daha değerliyken (hangi açıdan diyebilirsin; müşteri temsilcisi de bendim, muhasebe de bendim, kreatif de bendim art direktör de bendim, işi getiren, işi bağlayan da bendim) maalesef "ajans deneyimi" olmadığı için esgeçildiğini hissediyorum.
Eğer bu iş yerinde kalırsam, hem yaşlanacağım -ki zaten otuz oluyorum üç ay sonra, zaten yaşlıyım- hem de bu ajans bana büyük bir yere geçmek için adım olamayacak kalitede düşük işler yaptığı için olmam gereken yerde ve pozisyonda olamayacağım. Askerlik var iki sene sonra. Askere gitmeden bir şeyler yapmalıyım ki geldiğimde az problem yaşayayım.
Tamam bi bok yedim, zamanında artist gibi serbest çalışmayı seçip pastanın büyük dilimine göz diktim. Firmalaşamadığım için de bunu başaradım.
Büyük bir potansiyel vardı içimde ortaokuldan beri, şimdi ise tam değerlendiremediğim potansiyel benim her nefesimden çalıyor. Bazen devam etmenin ne anlamı var diyorum.
Otuz oluyorum. Ne bok yemeliyim, hiç bir fikrim yok. Sanki yanlış kararlarla ilerlenmiş bir oyun ve ben eski save dosyasını arıyorum.
Bir ajansta jr. art direktör olarak çalışıyorum. Maaşımdan memnun, iş yerimden ve iş yerimin kalitesinden memnun değilim.
Uzun yıllar serbest çalıştım, sonrasında geçen yıl uzatmalı okulumu bitirip sektöre girmeye karar verdim ve girdim.
Şimdi;
Başka büyük ve iyi ajanslara geçmeye çalışıyorum fakat bu sektöre girdikçe tanıdık olmanın, çevreye sahip olmanın ne kadar büyük öneme sahip olduğunu birebir deneyimleme şansım oldu.
Ve yaşım önümde büyük engel olduğunu düşünüyorum çünkü okuldan zamanında mezun olup çıkan insanlar 20 li yaşlarının başlarında, ortalarında bu ünvanı alıp (jr), bir kaç sene öyle çalışıp benim yaşlarımda atıyorlar o ünvanı. Hem çevreleri oluyor hem deneyimleri.
Benim serbest çalışma deneyimim daha değerliyken (hangi açıdan diyebilirsin; müşteri temsilcisi de bendim, muhasebe de bendim, kreatif de bendim art direktör de bendim, işi getiren, işi bağlayan da bendim) maalesef "ajans deneyimi" olmadığı için esgeçildiğini hissediyorum.
Eğer bu iş yerinde kalırsam, hem yaşlanacağım -ki zaten otuz oluyorum üç ay sonra, zaten yaşlıyım- hem de bu ajans bana büyük bir yere geçmek için adım olamayacak kalitede düşük işler yaptığı için olmam gereken yerde ve pozisyonda olamayacağım. Askerlik var iki sene sonra. Askere gitmeden bir şeyler yapmalıyım ki geldiğimde az problem yaşayayım.
Tamam bi bok yedim, zamanında artist gibi serbest çalışmayı seçip pastanın büyük dilimine göz diktim. Firmalaşamadığım için de bunu başaradım.
Büyük bir potansiyel vardı içimde ortaokuldan beri, şimdi ise tam değerlendiremediğim potansiyel benim her nefesimden çalıyor. Bazen devam etmenin ne anlamı var diyorum.
Otuz oluyorum. Ne bok yemeliyim, hiç bir fikrim yok. Sanki yanlış kararlarla ilerlenmiş bir oyun ve ben eski save dosyasını arıyorum.
Nasıl ego sahibi olunur? Sahip olunan ego nasıl geliştirilir?
3-5 duyuru aşağıda ftp clienti sormuştum. Şimdi de mail programı sormam gerekiyor.
Bunun dışında genel/özel ihtiyaç için kullandığınız, hayat kurtaran, iş gören programlar nelerdir?
Tenks yu.
Bunun dışında genel/özel ihtiyaç için kullandığınız, hayat kurtaran, iş gören programlar nelerdir?
Tenks yu.
1