
Kadın cinayetleri, aile içi şiddet gibi konular, toplum içinde büyük bir sorun. Normalde bununla ilgilenmesi gereken bir Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı var. Yine normalde bu bakanlığın bu tür konulara eğilmesi gerekiyor.
Bunun da ötesinde kadınların aynı işe daha düşük maaş almaları, hamilelik gibi durumlardan dolayı kadın işçi tercih edilmemesi gibi durumlar var. Bu da bildiğimiz kapitalizmin getirdiği bir şey, bu şekilde kadınlar daha az iş bulabiliyor ve maaşları daha az oluyor. Özellikle vasıfsız işlerde daha çok erkek tercih edilmesi nedeni ile kadınlar genelde evdeler.
İkisini birleştirelim. Bu bakanlığın kadın-erkek eşitliğini sağlamaya çalışması gerekiyor. Diğer bakanlıklarda kadın kotaları veya adil yaklaşım adı altında, artık ne olursa, çözümler geliştirilmesi gerekiyor. Ama iktidardan çıkan şeyler: "Her kürtaj bir Uludere'dir", "Kadınlar sokakta kahkaha atmasın", "Kadınlar okudukları için erkekler evlenemiyor" gibi yangına körükle giden söylemler. Devletin televizyonunda bir tarikat şeyhi çıkıp "Hamile kadınlar dışarı çıkmasın", "Kadınlar özel günlerinden utansın" diyor, ötesi var mı? İmam-cemaat ilişkisi gereği, imam böyle deyince cemaat coşuyor; çünkü en baştan, hükümetten destek görüyor söylediği. Böylece muhafazakarlık ve ataerkillik de körüklenmiş oluyor. Dolayısıyla kadın cinayetlerinin artması da bununla korelasyonu yüksek bir durum.
Örneğin, daha çok sığınma evi açması gereken ya da başka yeni ve yaratıcı çözümler bulması gereken bir bakan çıkıp da "Kocanız sinirli ise yemeğine sakinleştirici katın" dedi. Köklü çözüm bulması gerekenden çıkan çözüm bu. Oysa iktidarın daha köklü çözümler getirmesi beklenir.
Üstüne de yargı sistemi de politikalardan etkilenerek tecavüz edenleri affediyor. Çocuğa tecavüz ediyorlar, "Kendi kaşındı", "Psikolojisi bozulmadı", "Etek giymişti" gibi garip bahanelerle suçlar hafifletiliyor. Bu da yargı sisteminin siyasi yozlaşmadan aldığı nasibin bir sonucu.
Dolayısıyla da bilindiği gibi şu 10 yılda intihar eden ve öldürülen kadın oranı ivmelenerek artıyor. Bu da politik bir durum. Çünkü iktidar destek yerine köstek oluyor. Bu yüzden de kadın cinayetleri politik. Bir nevi "Bunu engelleyebilirdin ya da hala suçluya doğru düzgün bir ceza verebilirsin, sistemi düzeltebilirsin ama sen bunu yapmadığın gibi bir de bir ton lafla düşmanlığı da körüklüyorsun".


her şey politiktir aslında. kadın cinayetleri de bunun parçasıdır. egemen güçler şunu der: siyasetle ne alakası var? adam kadını öldürmüş. siyaset dışına iterler bu konuları. üniversitede siyaset yeri değildir diye gerizekalı bir söylem vardır ya, sözde üniversiteyi nötr bir duruma sokarlar, bazı insanların gelmesine izin vermezler mesela konuşma yapmak için siyasi kimlikleri var diye. ama yök kendi başına zaten tüm yüksek öğrenimi siyasallaştırmıştır, ama amaç bunu normalleştirmek, o tarafa bakanların gözünden sakınmaktır.
umarım anlatabilmişimdir.


Sorudaki "özetleyebilecek" kelimesinden cesaret alarak terminolojiye uygun kısaca anlatmak gerekirse:
Devlet bizlere resmi ideolojisini sürdürecek ve ona hizmet edecek roller biçiyor.Aile kurumunun varlığı ve ailede anne babanın belirlenmiş ve keskinleşmiş rolü de buna işaret eder. Devlet baba deriz mesela neden böyle alışılagelmiştir hiç düşündünüz mü yada ana vatan deriz? Çünkü devlet muktedirdir güçlüdür vatan kutsaldır devlet vatanı korur. Şimdi bunları devlet ve vatanı çıkarıp ana baba kelimeleriyle düşünelim. Foucoult iktidar her yerdedir der. Kadına da erkeğe de hem günlük hayatta hem işte hem evde devlet patriarkal iktidarını sağlamlaştıracak sınırlar çiziyor. Çünkü varlığını sürdürmek için kadın ve erkeğin hem iş hem inanç gücüne ihtiyacı var. Tüm bu cinayetler, kısıtlamalar, eşitsizlikler, şiddet vakaları bize gösteriyor ki aslında iktidar bizim refahımıza değil biz iktidarın refahına çalışıyoruz. Bu sebeple kadın cinayetleri politiktir. Yani bu olaylara bir psikolojik bozukluk hastalık gözüyle bakılarak bu vakalar marjinalleştirilmemelidir. Aksine devletin kendi eliyle bile isteye yetiştirdiği normal vatandaşların içinden çıkar katiller, tecavüzcüler.
özetle böyledir.


"Kadin cinayetlerini engellemeyen/tesvik eden/surduren hakim politik gorustur/yaklasimdir/eksikliklerdir/iradesizliktir" gibi bir anlami var sanirim.
Yoksa kimsenin kendi siyasi gorusu dogrultusunda cinayet isledigini sanmiyorum. Esasen kendini aciklamayan sacma bir cumle.


içinde yaşadığımız toplum erkekliği önceleyen ve kadını/kadınlığı nesneleyen bir sistemdir (ataerkillik). kadın, erkek için, ailesi için var olduğu müddetçe değerlidir.
kadın cinayetleri de bu sistemden beslenmiş erkeklerin kadının üzerinden tahakküm kurmalarının bir tezahürüdür, yan etkisidir.
yani kadın cinayetleri alelade "hatalı sollama, alacak-verecek" meselesi tarzı adi cinayetler değil, asırlardır süre gelen çarpık bir politikanın ürünüdür. bu nedenle kadın cinayetleri politiktir.


işi sadece politikalara yada akp'ye bağlamak ahmaklıktır. bu ülkede namus cinayeti kavramını sinema ve dizi sektörü argüman olarak kullanıyorsa, tv radyo dergi kısaca basın kadın cinayetlerinin detaylarını en ince ayrıntısına anlatıyorsa, cinsel tacize ugrayan kadının üstündeki elbise, etek boyu ve gece hangi saatte oldugu konuşulup ayıplanıyorsa, fatmagül'ün suçu ne filmini tecavüz olayını 70 milyonunu gözünün içine soka soka izlettiyorsa, kadın cinayetlerinde 35 kere bıçaklanan kadının videosu tüm internette yasaklanmıyorsa tek suçlu hükümet ve akp yada geçmiş politikalar değil, milletin kendisidir.... toplumun genetiklerine işlenmiş çözüm sadece politik değil, medya, basın hukuk, eğitim ve din en kanunların mutabakatı ile toplumsal olarak çözülür.


Fritz-X +1
olayı yalnızca akp'ye bağlamak tüm dünyada hüküm süren bu leş ataerkilliği görmezden gelmektir, kadın hareketine çelme takmaktır.
