film çevirmenlerinin kelime başı para kazandıklarını.kaliteli bi çevirinin hece sayılarak yapıldığı.aynı anda hem ekrana bakılıp hem metin okunup hem duygu verilerek düzgün bi türkçeyle konuşmanın anasının nikahı kadar zor ve hakkı verilerek yapılmasının seneler isteyen bi birikim ve tecrübe istemesi.
ayrıetten türkiyedeki dublaj sanatçılarının çıkardıkları işlerin dünya standartından yüksek olduğu ve baş roller dışında kaşesi 50 60 liraya,götüm kadar stüdyolarda konuştuklarını düşünülünce,türkçe dublaja bok atan kişi.kimsin lan sen? ne ayaksın?
ve ulan yani allahsızlar,orjnal sesle film izlemek doğru olandır,benim içinde böyle.perdede ya da televizyonda sergilenen performansın birebir alınması için bu şekilde izlemek iyidir.o kadar çok dizi ve film vardır ki kazma amerikan ingiliz oyuncuların öküz öküz oynayıp dublajla bi şahesere dönen.mikrofon başına geçen kişinin sesiyle o insanı farklı biri yaptığı.
bunun en iyi örneği sünger bobdur.bu çizgi filmi orjinal sesiyle izleyip ben beğeniyorum diyen insan evladının alınından karışlarım ulan!

tamamiyle katılıyorum.


olaya yanlış bakıyorsunuz. yapılan işin çok zor ya da zahmetli bir iş olması o işin beğenilmesi gerektiğini göstermez. biri çıkar aylarını yıllarını harcayarak bir kitap yazar ve ben birkaç saatlik bir okuyuşun sonunda "beğenmedim" diyebilirim. bu kadar basit. benim bunu eleştirmem için o kitabın ya da dublaj çevirisinin yapılırken ne zahmetlere katlanıldığını, nasıl yapıldığını, ne gibi aşamalardan geçtiğini bilmem gerekmez. nasıl kimse size bir yemeği beğenmediğinizde "ben onun için kaç saatimi harcadım. sen o yemeği nasıl yaptığımı biliyor musun da beğenmiyorsun ulan yavşak sen kimsin?" diyemez ise sizin de dublajı beğenmeyen insanlara bu şekilde çıkışmanızı doğru bulmuyorum.
dublaj sanatçıları çok zor şartlarda çalışıyorlarsa bu bizim onların yaptıkları işi eleştiremeyeceğimiz ya da beğenmek zorunda olduğumuz manasına mı geliyor?
orjinali rezalet olup dublajla adam olan filmlerin, dublajla birlikte rezil olan filmlere oranı 1 den büyük olduğunda ancak böyle bir savunma yapabilirsiniz diye düşünüyorum çünkü dublajla rezil olan filmler saymakla bitecek türden değil.


dobloj sonotçoloronon öşönon zor olmaso onları ölöştırömicömöz onlomıno gölmöz.
sen dublajı ne tarafından eleştiriyosun ki süpersonik kardeşim,hayatında bi stüdyoda bulundun ya da bu işin nasıl yapıldığı hakkında bi fikrin var mı? bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak nedir ulan.ha dersin ben senelerin dublajcısıyım senkron nedir? aftak nedir? tonlama nedir yalamış yutmuşum bu işin içindeyim dersin.o zaman ben bu dediklerini anlarım ve derim ki tercih meselesi orjinalini izle.bu senin fikrin eyvallah başım üstüne derim.
ulan 100liraya bi adam bi film konuşuyor,oskarlık bi performansmı bekliosununuz ne kafasındasınız lan.iş çok zor bi iş ve karşılığı verilmiyo.dublajın kötü olmasını eleştireceksen bu yönden eleştir,önüne gelen deublajcı olmuş de böyle eleştir.ama kafadan türkçe dublaj sux yeaaa! dersen,orda ağzına diz atarlar.
trt zamanı dublajlarında bitane film göster bana kötü olan,sizin gibi bu işi değersizleştiren zihniyet,özel sektörün dahada işin içine girmesiyle sokaktan geçen adamın,sesim iyi diye gidip az paraya dublaj yapmasına neden oldu.kötü dublajın olması,genel olarak bu işin kötü yapılmasından değil sizin zihniyetinizin suçu.
ulan yani türkiye diyince yoğurt fındık şiş kebap rakı bide dublaj gelir akla.kendi kendimize bok atmayı ne kadar çok seven bi milletiz.


birincisi, size katılmayıp fikrini medeni bir şekilde söyleyene niye dobloj sonotçusu falan diye atar yapıyorsunuz. sizi saygıya davet ediyorum.
ikincisi, siz de haklısınız, beğenmeyen de haklı. haklısınız, çünkü dublaj zor iştir. dışarıdan tahmin edildiği kadar kolay bir iş değildir. şartlarınız zor ise ve buna isyan ediyorsanız hak veririm.
beğenmeyen de haklı, çünkü mesela ben de filmi orijinalinden seyretmeyi severim. dublaj bir filmi rezil de eder, vezir de eder. çalışma koşullarıyla, işin teknik tarafıyla çok da ilgilenmiyorum. çünkü ben izleyici olarak elime aldığım neticeye bakarım. burada muhatabınız dublajı yaptıranlar kimse o olmalıdır. yani atarlanacaksanız dublajı beğenmeyen seyirciye değil, size bu işi kaşesi 50 liraya göt kadar stüdyoda yaptıran olmalıdır. dublajı beğenmemek seyircinin hakkıdır. kötü yapılmış dublajı "ama 50 lira alıyorlar ancak o kadar olur" diye kabullenmemizi beklemeyin.
ha demiyorum ki "dublaj dene olgu rezalettir, kahrolsun dublaj". yukarıda da dedim, dublaj filmi rezil de eder vezir de. mesela son dönem dublajlarda sesini çokça duyduğumuz umut tabak muhteşem bir sese sahip olmasına rağmen yaptığı dublajları beğenmem. niye, çünkü sesinde ifade yoktur. bir umut tabak polat alemdar'ı da, leonardo di caprio'yu da aynı tonda aynı şekilde konuşur. ekrana bakmadan titanic izlerken kafanızda polat alemdar canlanır. ve bence dublaj bu değildir. veya ekrandaki kadın hüngür hüngür yırtılarak ağlarken sesi ağlama taklidi yapan adam gibi "ühü ühüüü" diye çıkıyorsa bu da kalitesiz bir dublajdır. ben ekranda gördüğümle sesi bağdaştırabilmeliyim. bunu göremiyorsam ve bu benim izleme zevkimi bozuyorsa dublajcının çalışma koşullarından dolayı buna hak vermem mümkün değildir.
benim idolüm sezai aydın'dır. adam bill cosby'i başka konuşur, rocky'yi başka konuşur, fred çakmaktaş'ı başka konuşur. kendi orijinal sesi de hepsinden farklıdır. hiçbirini de kendi normal ifadesiyle konuşmaz. gözler kapalı rocky izlerken taş devri izliyor gibi olmazsınız. sesine görüntüdeki adamın ifadesini verir, ruhlu seslendirir ve ben sezai aydın'ın dublaj yaptığı şeyleri keyifle izlerim, hiç de rahatsız etmez.


e bu bütün sektörlerde böyle. malın alıcısı daha ucuza daha kalitesiz mala razı olmaya başladığı sürece, üretici de niye kaliteli işe fazla para versin. sesim iyi diyen üç beşini toplayıp üç kuruşa seslendirtir. o yüzden soğuduk zaten dublajdan. eskiden altyazılı film mi vardı?
televizyonda film yok ki artık. kimse televizyonda film izlemiyor ki. hal böyle olunca kim niye televizyonda üç kişinin izleyeceği filmin seslendirmesine dünyanın parasını versin. üç kişi izliyor zaten. onun dışında izleyen sinemada izliyor. onun da dublajlısı gayet kaliteli oluyor zaten. yekta kopan sid'i orijinalinden daha iyi seslendiriyor. o pelteklik orijinalinde yokken, yekta kopan'ın peltek dublaj yapması, sid'in şapşal tipine cuk diye oturuyor. bunun önünde saygıyla eğilirim ben.
ama sistem nasıl işliyor bilmiyorum. bir kere dublajlanan filmin o dublajı kalmıyor mu, niye yeniden seslendirme gereği duyuluyor mesela? tv kanalına mı ait o sesler? back to the future'ın star'ın ilk zamanlarındaki, insanların televizyonda film izlediği zamanlardaki dublajı da efsanedir mesela. başrolde yine yekta kopan. ama sonradan gösterimlerin tamamında çeviri de dublaj da farklı. bu niye değişiyor?


kanalların öle bi salak politikası var. sanırım daha ucuza geliyo,filmleri orjinal diliyle satın alıyorlar,sonra kendi dublajlarını kendileri yaptırıyorlar.kendi çevirilerinide kendileri yaptırıyorlar.
