lisans mezunuyum, askerlik de bitti, iş arama sürecine girdik 9 ay oldu. bu süre zarfında 15-20 olmuştur sanırım görüşmeye gittiğim firma sayısı, yada belki biraz daha fazla. sonuç ise hep olumsuz. ki bu firmalar arasında 5-6 tanesi kadarıda gerçekten kurumsal ve iyi firmalardı. neyse.. benim bu iş görüşmelerinden pozitif yönde sonuç alamamamın nedenlerini ciddi ciddi bugün düşündüm ve içinden henüz çıkamadığım ve sanırım kolay çıkamayacağım bir neden buldum. yani biraz derin bir konu, sanırım o yüzden işin içinden çıkamayacağıma inanıyorum. en azından şu an. mesela iş görüşmesinde ben sürekli depresif bir suratla yer alıyorum. niye böyle derseniz; valla şu ana kadar yaşadıklarım beni çok yordu. hayata karşı pek bi beklentim kalmadı. zaten 2 kere intihar girişimim oldu. ama onlarıda beceremedim (üstünden seneler geçti o anların bu arada)şu andada diğer etkenleri geçtim, sadece aileye o büyük acıyı yaşatmamak adına düşünmüyorum. neyse. mesela ailemle yaşıyorum. eğer onlarda olmasa heralde benim yapacağım tek bir şey kalır; ya oturur komaya girene kadar, ölene kadar evde tek başıma içerim öyle giderim bu diyarlardan yada asarım heralde kendimi.
konu burda fazlaca dağıldı.. hemen topluyorum.
e hal böyle olunca madem biz istediğimizde ölemiyoruz ya da öldüremiyoruz kendimizi o zaman yaşamak için çalışmak (para) lazım. ama şu anki ruh halimden ötürüde heralde patronlar tüm aranan nitelikler uysa bile böyle suratı asık bi adamla çalışmayı uygun görmüyorlar heralde. tek çıkardığım sonuç bu.
kendim zorluyorum görüşmeye gitmeden.. tamam full enerjik olucam, hızlı-seri hareketler edicem. güler yüzlü olucam.. ama görüşmeye giriyorum. bu sefer ulan ben niye bi başkasına şaklabanlık yapayım ki? onun benden üstün olan ne özelliği var ki diye bi başka düşünce geliyo aklıma ve gene depresif moda geçiyorum. görüşme esnasında kendimi zorladıkça surat bi güleryüzlü bi somurtkan oluyo bu seferde karşı taraf bu deli heralde diye düşünüyor sanırım. :))
gün içinde sadece ufak bir kaç dakikalık anlarım oluyo böyle normal mutlu bi insan yapısına büründüğüm. o da içtiğim ilk nescafeyi içerken oluyo. bir kaç dakikalık bir etkisi ile aah diyorum niye benim hayatım böyle? niye ben hayata sürekli böyle bakamıyorum. n'oldu bu kadar da herşeyden umudumu kestim? inanın yaşadıklarımın çoğunu yüzeysel olarak hatırlayabiliyrum. ööyle dalıp gidiyorum. bu da sanıyorum ki; beynin bi aldatmacası. yani beyin, kendine zarar verebilecek bir düşünceyi hatırlatmıyor kendine zarar gelmemesi için. bunu bi kitapda okumuştum.. o yüzden geçmişi tam olarak hatırlayamıyorum. ama bir zamanlar kral gibi bi hayatım da oldu(güzel günlerdi) bi idealım, beni seven saygı ve hayranlık duyan arkadaşlarım vardı. ama hayat kendi içinde farklı farklı yaşamlara sokuyor sanırım bizi. birgün kral, bir gün hiçkimsesin.. belki bundan bi 20 sene sonra tekrar saygınlığımı kazanırım. bilemem.
zaten kimseden bi saygı dilenir durumumda yok. kendi kendime koyduğum hedeflere ulaşamasamda. ailemin benim için istediği hedeflere her ne kadar istemesem ve benimsemesemde hepsini başardım. ki benim koyduğum hedeflerden daha zordu onları başarmak. çünkü hiçbirinde ruhumu ortaya koymadım, sevmiyordum..
sanırım buda bişeler aldı götürdü. insanın hayatını başkası karar veriyorsa, o zaman o siz olmuyormuşsunuz.
ve evet gecenin sorusu; napim olm ben, nasıl toparliim götü de şöyle zımba gibi çıkiim karşısına yöneticilerin, onlara o işi ben yapamazsam yeryüzünde pek kimse yapamaz zaten izlenimi yaratiim.
ben düşündüm ve kendimi toparlamanın 2 yolunu görebildim. ya bir kız arkadaş edinicem. yani bana değer verecek, arkamda duracak ve zamanla kendime geleceğim. ama bu bu suratla imkansız.. yani hangi kız özgüvensiz, parasız, somurtkan birini beğenir? o yüzden bunu geçtim. diğer seçenek de bi işe girip o işle meşgul olup, tekrar hayatımda bi amaca hizmet ettiğim zaman toparlayabileceğimi düşünüyorum. yani bi iş olsun ve bir kaç ay çalışiim sonra ne depresiflik kalır ne bişe. ama şu an için ne kadar zorlasam olmuyor be. he alkol alıp onun verdiği özgüvenle gitmeyide düşündüm ama sabah sabah iş görüşmesine giderken de alkol istemiyo bünye..

antidepresan kullanıyor musunuz? eğer hayırsa niye kullanmıyorsunuz? ayrıca sevgili teorisini sonuna kadar destekliyorum. bir kadın varsa erkeği derleyip toparlıyor. en azından bir süre için.
ayrıca yarm saat sürecek bir görüşmede neşeli, atik, hevesli olmak niye bu kadar zor geliyor? burada yazdıklarınız bunun için çok sığ nedenler. içten içe ne var acaba bunu yapmanızı engelleyen?


şimdi bence sen hayatını ve durumunu yakından bildiğin için görüşmelerde bunun sorun yarattığı kanısına varmışsın ama pek sanmıyorum. seni suratsız bulmuş olabilirler, tam olarak nasıl işlere başvurduğunu bilemiycem ama her çalışanın da etrafına gülücükler saçmadığı kesin.
biraz parça parça okudum öyle cevap vereyim..
bi kere kız arkadaştan gelecek değer bırak allahtan gelsin, önce sen kendini değerli gör. soracıma duygular düşünceler bulut gibi, akıp gidiyor, tutunup kalmak imkansız. o yüzden arada bir bulut aralanıp güneş çıkabiliyo mesela. senin tek olayın şartlanma. mesela şartlanmışsın bi kere hava bulutluysa kesin yağar diye, yağdırıyosun o yüzden. ki bu psikolojik de bi durum değil, tamamen beynin işleyişi. amerikalıların bi lafı var fake it till you make it diye. nörolojik olarak çok doğru. sık kullanılan bağlantılarda dumur yaratıp (mesela koanlar ya da paradokslar vasıtasıyla) yeni bağlantılara fırsat verebilirsin.
ha ben böyle ışın kılıcı gibi acaip acaip konuşuyorum ama eft filan :) bir anlamda da doğru. çünkü bedenimizin sinirsel, elektriksel bi yapısı var, beynimiz bununla çalışıyor ve bu sinirsel fraktalin uçlarından daha büyük dallara erişmek mümkün. yoksa memory center gibi bi yer açmazlardı di mi...
sen kendine iki yol görmüşsün ama hepsi dış dünya ile ilgili... halbuki dışında gördüğün o dünya, içinin yansıması, peh peh peh...
bilmiyorum bi araştırma yapmak isterdim ama bu bahsettiğin üniversiteli iş görüşmesi kariyer vs hayatı bence dünyanın yüzde beşini bile oluşturmuyordur. örneğin benim kafa, çalışma yapıma tamamen ters bir ortam. illa organizasyon şemasını doldurulacak diye kadrolanmış dizi dizi insan. hiç bişi yapmam, yemem içmem evde otururum daha iyi.
eğer azıcık dahi birikmişin veya uzak diyarlarda arkadaşların varsa bence bas git bi nefes al. en azından kafanın içinde yap bunu. hayat intihar edilicek kadar ciddi bi mesele değil..
bi de niyeyse aklıma hep avatar filmi geliyor. ya biz de öyleysek, bu bedenleri kullanan bambaşka canlılar, bu dünyayı anlamaya çalışan, uyum göstermek zorunda olan... kim bilebilir di mi? :)


Aynı şeyleri ben de yaşadım. İnsan sormadan edemiyor neden böyle oluyor diye. Şimdi 5 aydır bir yerde çalışıyorum ve kendime kızıyourum neden "işsizlik psikolojisi"ne bürünmüşüm diye.
yediğim içtiğim ayrı gitmeyen bir arkadaşım daha var. o hala işsiz ve anlamsız bir eziklik var üzerinde. ben de o duygular içerisindeydim. evet arkadaşımı çok iyi tanıdığım için ezik birisi olmadığını biliyorum ancak o işsizliğini gece gündüz kafasına takıp takmıyorum dese dahi bir kendine güven sorunu bir eziklik aşılıyor insana. iş bulunca ikinci ayda topluyor insan kendisini bir daha iş arayacağım yada iş görüşmelerine gittiğim zaman böyle olmayacağım diye kendisine telkinler veriyor. Şunu diyeyim daha iyi anlarsın. Sevgilin varken herşey güzel olur. Ayrıldığın zaman verdiği acı insanı nasıl eziyor ve karşı cinsten soğutuyarsa işsizlik ise insanın yaşam enerjisini o şekilde elinden alıyor.
Okumanı güçleştirmemek ve özet geçmek namına bu kadar yazıyorum. Ha bir de şu var, tr de insanlar referanslar aracılığı ile (torpil olarak da anlayabilirsin) birilerini almayı tercih ediyorlar. O yüzden kendinde çok sorun arama hayattan mutlu ol, ne yapacağına kariyer planına dikkat et, geçen günler kolay geri gelmez. Ha bu arada herşeyde ölçülü ol, enerji olacağım diyerek süper enerjik olma miskin bir görüntü de çizme, orta yol ve ne istediğini bilen birisi. Çok yorma kafayı
