Kafamda Deli Sorular-2: www.eksiduyuru.com
Selamlar
Sahip olduğumuz konfor, imkanlar, teknoloji ve gelişmişlik düzeyinin temelinde kapitalizm mi var? Bu kriterleri açıklayayım ki netlik kazansın, çünkü yanlış bir noktadan bakıyor olabilirim:
Konfor: Örneğin evler, ısıtma-soğutma sistemleri, bireysel ulaşım (araba, uçak gibi.), giyim ve moda sektörü gibi şeyler. Belki bundan 100 yıl önce çok zengin insanların bile elde edemeyeceği şeylerdi çünkü yoktu.
İmkanlar: Sıradan bir insan evinde su, elektrik sahibi. Sokağa çıktığında bir markete girip dünyanın her yerinden gelmiş ürünleri satın alabilir. Hatta dilerse neredeyse istediği her şeyi evine kadar getirtebilir.
Teknoloji: Sıradan bir vatandaşın elinde belki zamanında dini kitaplarda geçen mucizelerden çok daha gelişmiş cihazlar var :) Cep telefonu, tablet, bilgisyar, internet adına ne derseniz. Günümüzde sahip olduğumuz bu teknolojik imkanlar. Tam olarak Arthur C. Clarke'ın dediği gibi "Yeterince gelişmiş bir teknoloji büyüden ayırt edilemez" seviyesindeyiz. Bu ürünlerin pek çoğunu bırak nasıl çalıştığını anlamayı kullanmayı bile beceremediğimiz oluyor.
Steam, Netflix, Amazon, Google vb. vb. vb. bu düzeyde bir gelişmişliğin (refah demiyorum o göreceli) sebebi kapitalist sistem mi? Mesela alternatif bir yönetime sahip (sosyalizm, anarşizm, x, y, adını siz koyun) ve yüksek refah düzeyinde bir toplum olsa benzeri gelişmeler yaşanır mıydı?

Saydığın şeyleri gece gündüz çalışan, hayatını bilime teknolojiye harcamış binlerce insana borçluyuz. Başka bir şeye borçlu değiliz.
Bugün evine gelen elektrik Nikola Tesla olmasaydı olmayacaktı. Bu kadar basit.
Ticaret konusu da insanlık kadar eski. Ürettiğin ürünü satmak, para kazanmak için satıyorsun.
Kapitalizmin faydası olmuş mudur? Olmuştur. ABD'deki en iyi üniversiteler, çok pahalı projeler (nükleer denizaltı) bu şekilde kaynak buluyor.
Bu konfor çok yeni. Google dediğin şirket 10 yıl önce İngilizce cümleyi Türkçeye çeviremiyordu. Yapay zekâyla çok büyük sıçrama oldu.
Kapitalizm 50 yıl önce de vardı. Sadece biz çok şanslıyız.


@arbre
Teşekkürler. Haklısın, borçluyuz borçlu olmasına da her bilim insanı her koşulda üretken olamıyor. Mesela Nikola Tesla Sırp ama üretimini Amerika'da verebilmiş. Ya da geçenlerde Ekşişeyler'de okuduğum bir başka bilimadamı. Sanırım roket biliminin kurucusu olan, bu düzeyde bir insan ama yıllarca Sovyet çalışma kamplarında işkence görüyor.
Ayrıca bir başka noktada görüşünüzü merak ediyorum. Sizce gece gündüz çalışma motivasyonu nasıl bir şey? Örneğin bilim, sanat, spor vb. alanda sadece doğuştan yetenekli, potansiyele sahip olmak yetmiyor bunun üzerine davranışsal olarak da (çalışma azmi, motivasyon, disiplin vb.) ortalamanın üzerinde hatta uçlarda olmak gerekli diye düşünüyorum. Bu insanlar nasıl yaşamlarını adayacak şekilde kendilerini adayabiliyorlar? Acaba bu düzeyde odaklanma, çalışma arzusu da yetenek kadar nadir bir karakteristik özellik mi?


büyük oranda rekabete borçuyuz ve evet kapitalizmin teknolojinin gelişmesinde ve genele yayılmasında çok çok olumlu etkileri mevcut. farklı alanlardaki problemlerine değinmeyelim ama kapitalizm/liberalizm rekabetin gücünü ortaya çıkardı, bu bağlamda insalık da kendini çok ileri götürdü. sosyalizmle bunun bu kadar hızlı ve yıkıcı teknolijlerle olma ihitmali yoktu. bir teknolojinin sadece gelişmesi değil, kitlelere yayılması da o sistemin daha ileriye götürülmesi için çok gerekli. sosyalizmle yönetilen ülkeler standart ürünler üretmek ve herkese aynı malı dağıtmak durumunda. sovyetlerde televizyon için bile 2 sene sıra bekliyorlardı. ama kapitalizm size paranıza göre çok daha iyi ürüne çok daha hızlı ulaşmanızı sağlıyor. ya da üretici çok daha iyi bir ürün yapıp çok daha iyi para kazanabileceği bir sistem ortaya çıkarıyor.
insan sömürüsü vs gibi taraflar ayrı konular. ama sorunuza şahsi yanıtım, kapitalizmsiz bu teknolojik refaha ulaşamazdık. bazısı buna gerek olmadığını söylese de inanslığın bu anlamda geldiği nokta şok edici. evet olumsuz tarafları da çok fazla ama toplumları averaj olarak yukarı çıkardığı da bir gerçek.


Gelişmişlik dediğin, önce bir şeye ihtiyacın olduğuna inandirip.sonra uygun şartları yaratıp sonra sana onu satmak.
Uygun yalıtımla yapılmış evlerde otursak, yeşillik vs ona göre düzenlenmis olsa klima, vantilatör vs ihtiyaç duyulacagini zannetmiyorum bu kadar.
Bugün yapılan birçok şeyin teknolojik olmayan ve aynı işlevi gören versiyonlarının geçmişte örnekleri var. Teknoloji dediğin bu örnekleri kötüleyip gelismemis gosterip sonra sana allanip pullanmis ve masraflı versiyonunu satmak demek.


ulaştığımız teknolojiye bak, bir de kendi elinin temas ettiklerine bak. sence denge nerede? eline değen şeyler mucize falan değil; bunlar, çok daha büyük teknolojilerin sömürge düzeninde silaha dönüştürülmüş, merkezileştirilmiş ve sana sadece tüketici versiyonu satılmış halleri. her şey centralized. cebimizdeki parayı almanın yolları, biz doğmadan önce döşendi.
tarihsel olarak da böyle: sanayi devriminden bugüne teknolojik atılımlar, öncelikle askeri ve jeopolitik üstünlük için geliştirildi. örneğin GPS, başlangıçta tamamen Amerikan ordusunun kullanımındaydı; sivil kullanıma açılması 1980’lerin ortasında, üstelik hassasiyeti kısıtlanarak oldu. akıllı telefon dediğin, bugün kamerayla çocuk videosu çektiğin cihaz, esasen soğuk savaş döneminde geliştirilen uydu, mikroçip ve şifreleme teknolojilerinin sivil pazara sürülmüş versiyonu. sana satılan, onların askerî üstünlük kurmak için geliştirdiği teknolojinin kırpılmış bir “ürünü”.
yaratılan ihtiyaç illüzyonu bunun en bilinen yöntemlerinden biri. 2. dünya savaşı’ndan sonra ABD’nin elinde tonlarca MRE (askeri hazır yemek) stoğu kaldı. bunları eritmek ve devamlı satmak için pazarlama devleri devreye sokuldu. bizim gibi ülkelerde henüz “kahvaltı” diye bugünkü anlamda bir kültür bile yokken, paketlenmiş tahıl gevreği markaları çıkarıldı. (burada çekeceğim tepkinin farkındayım tabii ki de kahvaltı vardı fakat kahvaltı etmeyen nüfus daha kalabalıktı. evet kahvaltı sınıfsaldı ve akrabalarınıza sorun bana anlattırmayın. kitaplardaki ve filmlerdeki insanlar kahvaltı ediyordu. iki nesil öncemizde günde 2 öğün yenirdi. belki de sırf bu 'artistlere' özenen insanlardan dolayı Nestle birçok iş başarmıştır) “günde 3 öğün yemek sağlıklıdır” algısı tıpkı “sigara sağlıklıdır” dönemindeki gibi doktorlara para ödenerek yaygınlaştırıldı. insanlar, önceden hiç ihtiyaç duymadıkları bir şeyi, zorunlu sanmaya başladı. bu yalnızca beslenmede değil, elektronik, moda, otomotiv dahil her sektörde aynı formülle işledi: önce “yoksunluk” algısı yarat, sonra çözüm olarak kendi ürününü sat.
demokratik erişim meselesine gelince… uzay çağında yaşıyoruz diye sevinmenin anlamı yok, çünkü o çağa “girebilen” isimler belli: Jeff Bezos, Elon Musk, Katy Perry gibi figürler, turistik veya şov amaçlı gidip geliyor. biz üçüncü dünya ülkelerinde, uzay çağının ancak faturasını ödeyen tarafıyız. uzayla ilişkimiz, kendi üniversitelerimizde yetiştirdiğimiz genç beyinlerin başka ülkelere göç etmesi ve onların projelerine katılması üzerinden yürüyor. yarın öbür gün Ay’dan ya da asteroidlerden çıkarılacak madenler, insanlığa hizmet için değil, o madeni kontrol eden şirketlerin kârı için kullanılacak. bu düzen böyle giderse, gelecek nesiller, kaynakları tükenmiş bir gezegende, uzayın getirdiği avantajlara yalnızca bir avuç şirketin ve ülkenin erişebildiği bir yaşam sürecek.
benim “mucize falan yok” demem, umutsuz olduğumdan değil. hâlâ umutluyum. ama mevcut düzenin bizi getirdiği yer, kimsenin fark etmesine izin verilmediği için bu noktada. yüzyıllarca sömürülmüş ülkelerin ve sınıfların emeğiyle üretilmiş şeylerin, yine onlardan esirgenmesi artık bitmeli. bunun için sınıfsal farkındalık şart. bu yazıyı da bu yüzden yazıyorum: çünkü teknolojiye erişim hakkı, yalnızca parası olanın değil, emeği geçenin de olmalı.


burka, bu tip şeylerin başı sevmek ve merak. Tutku da denebilir.


- Sahip olduğumuz konfor, imkanlar, teknoloji ve gelişmişlik düzeyinin temelinde kapitalizm mi var?
-- evet
-..bu düzeyde bir gelişmişliğin (refah demiyorum o göreceli) sebebi kapitalist sistem mi?
-- evet
- Mesela alternatif bir yönetime sahip bir toplum olsa benzeri gelişmeler yaşanır mıydı?
-- hayır
----
soruların cevapları böyle.
ama tek kelime ile yanıt vermek şaka olur.
bugünkü teknolojik ve konfor düzeyimizin büyük kısmı kapitalist sistemin yarattığı rekabet ortamından doğdu. sermaye birikimi dev ar-ge yatırımlarına imkan sağladı.
kapitalizm olmasa idi bu kadar gelişmiş olmazdık da bu kadar gelişmiş olmaya ihtiyacımız var mıydı? hiç sanmıyorum. bu gelişmişlik hayatı kolaylaştırmanın çok daha ötesinde bir sürü sorun getirdi. en büyük sorun da dünyanın tükeniyor olması. artık dünya kendini yenileyemeyecek bir hızla tükeniyor. alışverişlerimiz, iletişim ve ulaşım hızımız, tek tıkla yemek söyleyebilme ya da ertesi gün evinde şeklindeki kargoların maliyetini sadece para olarak düşünüyoruz ama ötesinde ciddi bir hesaplanamaz maliyet var.
teknoloji geliştiği için bir sürü hastalıktan kurtulduk. önceden kolu kırılan bir insan bile hayatını ciddi şekilde engelli yaşıyordu belki ya da bir tanecik hapla geçecek bir rahatsızlık yüzünden hayatını kaybediyordu. onlar artık olmuyor. böyle şeyler olumlu. ama öte yandan eskiden olmayan bir sürü başka hastalıklarımız var. bu durum sadece "eskiden bilimsel yöntemler yeterli değildi ve teşhis koyulamadı" şeklinde basite indirgenemez.
teknolojik ilerleme ve gelişmişlik bize konforla birlikte bir sürü dert getirdi.
demiyorum ki ortaçağ'daki gibi yaşayalım, ama sahip olduğumuz gelişmişlik bizi mutlu etmiyor.
Steam, Netflix, Amazon, Google... bunlar olmasa da hayat geçer. pek azı hayati şeyler sağlıyor bize, varlıklarını bildiğimizden yokluğuna dair alternatifleri düşünmek istemiyoruz belki. ama bunlar olmasaydı da güzel güzel yaşardık. kapitalizm olmasa idi rekabet olmayacağı için bunlar olmayacaktı. bunlar yerine hükümetlerin ve devletlerin propagandalarını yapan aygıtlar olacaktı. ama bi dakka onlar şuanda da var. kapitalizm ve rekabet o yöndeki bir tekelliği ortadan kaldırmadı.
soğuk savaş döneminde bir sürü teknolojik yenilik yapıldı. keza öncesinde dünya savaşlarında yine devlet eliyle çok fazla bilimsel ilerleme kaydedildi. bunlar kapitalizm değil, devletin yaptığı işlerdi. yukarıda yazdıklarımı inkar eder gibi olacağım ama kapitalizm etkisi olmadan da çok şey yapıldı. internet ve gps mesela. askeri amaçlarla ortaya çıktı.
ama bu çıkan teknolojilerin bizim yaşam konforumuzu arttırması ve ulaşılabilir olması kapitalizm sayesinde oldu. yoksa belki hala internete erişemeyecek ya da gps'i telefonlarımıza kadar kullanamayacaktık.


@awlmi
Teşekkürler. Peki kapitalizmin bu gelişmeyi tetiklemesinde sebep nedir? Parayı ve serveti merkezine koyup ne pahasına olursa olsun büyüme hırsı mı? Kapitalizm dışında başka bir yönetim ile bu mümkün olamaz mıydı?
@encokbenisevinnolur
Bu açıdan bakınca doğru. Teknolojik gelişmeyi bir yana koyarsak bazı insani sorunlar (örneğin, ısıtma, soğutma vb.) çok daha makul ve nihai şekilde çözümlenebilirdi gibi geliyor bana da. Peki nüfus artışı da kapitalizmin bir yan etkisi mi sizce?
@Etanglement
Katılıyorum. Teknoloji ve gelişmenin ortaya çıkması için bir amaç lazım. İnsanoğlunun bildiği ne büyük motivasyon da gördüğüm kadarıyla savaş ve çatışma. Haliyle de gelişimlerin çıkış noktası bu motivasyon oluyor. Sonrasında faydasının anlaşıldığı, sektöre dönüşebildiği noktada insanlığın kullanımına sunuluyor. Örneğin internet, GPS gibi teknolojiler. Zaten sanırım savaş motivasyonu dışında bir gelişim motivasyonu olsaydı dünya çok daha farklı bir yer olurdu. Örneğin ülkelerin "Beyler, Asya'da geri dönüşüm alanında çok büyük gelişmeler yaşanmış. Biz de onları yakalayım, hatta geçelim" gibi bir rekabet ya da "Lan! Arkeolojik araştırmaları çok kolaylaştıran bir tarama sistemi icat edilmiş! Sikerler, biz daha iyisini yapıp tarih araştırlamaları alanında bayrağı kimseye kaptırmamalıyız" gibi amaçlarla yarıştıklarını düşünsene...?
Uzay yarışında takılan zenginler, şirketler için de dünya bir oyun alanından farksız. Emeği geçme kısmı hak vermekle birlikte çok muallak bir konu. Öncelikle burada ne tür bir "emekten" söz ediyoruz. Teknolojinin paylaşılmasındaki emek zihinsel emek temelinde. Mesela Şili dünyanın en büyük Lityum madenlerine sahip diye "En gelişmiş enerji depolama teknolojisi bizim hakkımız" diyebilir mi? Ya da Arap ülkelerinde petrol sayesinde elde edilen zenginlik. Bunlar rastlantı, şayet doğal kaynaklar denk gelmeseydi bu ülkelerde dediğimiz sektörlerden söz edemezdik. Bu arada evet, pazarlama ve şirketlerin toplumu dizayn etmesi şaşırtıcı. Milyon milyar insanlar adeta kukla gibi oynatılıyoruz. Belki de toplumsal olmasa da bireysel olarak biraz nefes alıp, soluklanıp özümüze dönmemiz gereklidir. Büyük, radikal değişimlerden söz etmiyorum ama gündelik yaşamın koşturması bana olağandışı geliyor. Biraz farkındalık gerekli galiba.
@arbre
Elbette merak, keşif duygusu ve tutku gerekli. Ama galiba ben bu düzeyde, ömrü verecek, gece gündüz çalışacak düzeyde bir insan olmadığımdan o düzeydeki insanların çalışmalarını, motivasyonlarını pek anlayamıyorum.
@biseysorcaktim
Evet katılıyorum. Teknolojik ilerleme, bilimsel gelişmeler insanlık adına pek çok kazanım sağladı ancak bunları toplum yönetimi, medeniyet gelişimi için kullanamadığımızı düşünüyorum. Örneğin dediğiniz gibi bugün Çin'den ıvır zıvır pek çok şeyi kapımıza kadar getirtiyoruz. Bu işin arkasındaki Çin üretimini, çalışan insanları, lojistik ağını, harcanan enerjiyi ve tüm bunların ihtiyacımız bile olmayan bir parça uyduruk ürün için olduğunu gözden kaçırıyoruz. Resmen imparatorların sahip olmadığı imkanlara koltuğumuzda otururken sahibiz, bu resmen çılgınlık. Bir şeyin yapılabiliyor olması yapılması anlamına gelmemeli...
Gelişmişlik mutlu etmiyor çünkü tatmin olmuyoruz, doğumsuzluk bir norma evrildi. Sağlıklı olmayan bir sistemin yan etkileri de bunlar işte. Yeni sağlık sorunlarının başında da psikolojik sıkıntılar geliyor ki biz bunları resmen kendimiz yarattık. Yoksa tıp ve sağlık bilimi keşfettikçe çözümünü bulduğu sorunların üzerini tek tek çiziyor. Ama bu bizi daha sağlıklı hale getirmiyor işte.
Steam, Amazon, Netflix kısmı galiba doğru. Bu tür eğlence imkanları yokken de çok güzel filmler, animasyonlar pekala yapılıyordu. Spor müsabakaları, TV yarışma programları vb. vardı. Daha da ötesi kahvehanede kağıt oynamak bile aslında sosyalleşmek ve eğlenmek için yeterliydi ki hala daha öyle. Biz şimdi "Yav bu streaming platformlar yokken ne yapıyorduk" diyoruz ama pekala da gayet keyifli vakit geçiriyorduk. Ben şu 2025 hala kutu oyunu oynamaktan acayip keyif alıyorum. Demek ki bazı şeyleri "ihtiyaç" haline getirip fazla abartıyoruz. Yarın bir gün sanal gerçeklik gelip tek bir gözlük ile Matrix gibi dilediğimiz simülasyonda istediğimizi yapabildiğimiz zaman da herhalde "Lan VR olmadan neymiş o eskiden ya. Ekran karşısında oyun oynuyormuş millet, tabletten dizi izliyorlarmış lan düşünsene! Şimdi kendime özel sinema salonumda bana özel çekilmiş bir filmi izliyorum. Amma sıkıcı günlermiş" diyeceğiz.
Güzel bir beyin fırtınası oluyor, peki kapitalizm insanların yaratıcılık ve kendini ifade etmesini destekliyor mu? Bazı toplumlara (ABD, Japonya, Avrupa vb.) zaman ve imkan yarattığı gerçek. Bu refahın karşılığı sanat, dijital oyunlar vb. hayalgücünün rahatlıkla filizlenebildiği bir ortama imkan tanıyor mu sizce?
