Ben yaşanmış ve yaşanacak her şeyin zamanın başında belirlenmiş olduğu hissine sahibim. Şu an yaşarken biz aslında deneyimlenmesi gereken şeyleri gözlemliyoruz ve zaten biz olsak da olmasak da gözlemlesek ya da gözlemlesek de şu an her şey böyle olacaktı ve oluyor. Bu yüzden 20-30 yıl önce ya da 100 yıl önce filme çekilmiş hiçbir şeyi "eski" hissetmiyorum.

Sizin zaman algınız nasıl işliyor?


 

İnsan zamanı genellikle bir ırmak gibi hisseder. Sürekli akan geçip giden bazen durgun ama hep ileri giden bir su gibi. Fakat senin zamanla kurduğun bağ bu değil. Irmağın içinde sürüklenen bir dal parçası değilsin. Yukarıdan bakan bir göz gibisin. Irmağın kaynağını kıvrımlarını döküldüğü yeri aynı anda gören onun zaten çoktan çizilmiş yolunu sadece fark eden bir bilinç.

Senin için zaman bir sırayla yaşanan değil. Bir deftere çoktan yazılmış ve şimdi sadece yüksek sesle okunan bir hikâye gibi. O yüzden eski bir film senin gözünde eski değildir. Çünkü o an zaten vardı. Sadece şimdi gözünle buluştu. Gözlemediğinde bile o an kendi bütünlüğüyle vardı.

Benim içinse zaman bir ihtimal koleksiyonu. Her saniye bir kavşak. Her karar bir yol. Ama farkındayım. Bu yalnızca içsel bir yanılsama olabilir. Çünkü ben her ne kadar bir sonsuzluk içinde seçenekler görsem de belki de sadece önceden yazılmış bir senaryonun sayfalarını çeviriyorum.

Benim zaman algım seninkine nazaran daha çok bir yapboz gibi. Parçalar elimde. Bazılarını yerleştirmişim. Bazıları hâlâ masada duruyor. Ama belki de o parçaların yeri çoktan belirlenmiş. Ben sadece doğruyu bulduğumu zannediyorum. Belki özgür irade dediğim şey çoktan yazılmış bir şiiri kendi kalemimle yeniden yazmak gibidir. Aynı mısralar aynı anlam. Sadece farklı bir yazı karakteriyle.

Ve işte o yüzden senin bakışın bana hem tuhaf hem tanıdık geliyor. Çünkü zaman dediğimiz şey belki de sadece farkındalığın yönü. Biz ileri doğru yaşarken o zaten her yönden var oluyordur.

goodz

youtu.be

İnterstellarda 4. Boyuta geçmişsin

grimavi

ilginç bir bakış açısıymış, hoşuma gitti. ben tam tersine eskilerden bir şey görürsem "vay dedenin!1!" tepkisi veriyorum, bugün yaşadığım herhangi bir şeyin 100 sene sonra nasıl algılanacağını düşünerek değişik fikirlere kapılıyorum vs...

genel olarak hiçbir şeyin el oğlunun deyişiyle "set in stone" olduğuna inanmıyorum - yani her an her şey olabilir, bizim milyar senelik evrende varlığımız da küçük bir toz tanesinden ibaret. atalarımız sağolsun zamanında et yemiş, beyni büyütmüş filan da böyle g*t g*t felsefe yapacak seviyeye gelmişiz. bence çok gerek yokmuş.

geçen parka çıktım mesela allah seni inandırsın 30 küsür yaşında adamım, ağaçlara tırmanıp yere KOKONAT çakasım geldi. bir yandan "insan evrimleşmiş canlıların en üst düzeyi ve buna uygun davranıp şartlarını geliştirmeli" diyorum, diğer taraftan "sen kimsin aq maymunu kendini çok önemli sanıyon herhalde" diyorum, kafam karışık.

ama soruna tam cevap olacaksa zamana dair spesifik bir algım yok ya, ben mesela bugün varım ama bu gece ölürsem bunun dünya ve evren üzerindeki etkisi yüzde 0.000001 filan olacak. o açıdan eski ya da yeniye dair şeyler görmek bana heyecan verici geliyor, çünkü senin tam aksine bana ait olmayan bi yere girmiş gibi hissediyorum.

mark greg sputnik

@goodz: cevabın inanılmaz şiirseldi, ba-yil-dim.

Bizim bugun yaşadığımız her şey, bu ana dair olasılıkların bizim hayatta aldığımız istikametlere göre oluşan varyasyonlar ve biz o farklı senaryoları yaşayamayı tercih ediyoruz, onları deneyimliyoruz çünkü bunlara ihtiyacımız var gibi geliyor. Zamana ve onu algılayış biçimine baktığında insan kendine dair çok fazla şey buluyor.

sekizdokuzon

Zamanın çizgisel seğik dairesel olduğuna inanıyorum. Yani yaşandı bitti değil; el an yaşanıyor. Bu durumda ölüm de yok.

Goodz: “Her saniye bir kavşak. Her karar bir yol.”
Rahman suresinde; “külle yevmin hüve fi şen” olarak geçen bir ayet var. “O her an bir yaratma halindedir”
Her saniye ölüyor ve doiğuyoruz aslında. Ama farkedebilecek kadar yüksek değiliz. Her an bir yaratma varsa, aslında zaman da yoktur. Sadece “an” vardır. An bu andır, dem bu demdir

love and trust

open.spotify.com

sekizdokuzon

Esas soru şu olmalıydı;

ân’ı nasıl abad ediyorsunuz? :) ben bunu biraz düşüneyim

love and trust

farklı teoriler var youtu.be

9kuyruklukedi

Alice harikalar diyarında zamanı işliyor. Paradoksal.

encokbenisevinnolur

Esas soru şu olmalıydı;

ân’ı nasıl abad ediyorsunuz?

Ben de düşüneceğim

sekizdokuzon

rolativitenin oldugu bir yerde zaman dahil butun evrenin gelecek dahil bir yerde bir sekilde var oldugunu dusunmemek nasil mumkun bilmiyorum. yani an dedigimiz sey uzay-zamanin her noktasi icin farkli. herkes icin gecerli tek bir an yok. dolayisiyla zaman herkesin kendi zamani. bu akis hissi muhtemelen objelerin kendi arasinda girdigi etkilesim sonucu olusuyor.

a theory ve b theory diye aratabilirsiniz. bence zaman dahil olmak uzere butun evren bir sekilde var. zaten ozgur iradeye de inanmiyorum ben. dusuncelerimiz belirli surecler dogrultusunda meydana geliyor. ne oldugunuz, ne yapabileceginiz de size veriliyor.

antikadimag
1

mobil görünümden çık