Sıfır ingilizce bilgisi olan birisi olarak tamamen turist ingilizcesi için soruyorum. Aklıma gelen ve yurtdışına çıktığımda en çok kullanabileceğim kelime ve cümleleri not edip hikaye haline getirtip bunlar üzerine çalışacağım. Bu şekilde biraz yol alır mıyım? başka bir öneriniz varsa sevinirim.

A Simple Travel Story
Basit Bir Seyahat Hikayesi

Emma and John are in Italy for vacation.
Emma ve John tatil için İtalya’dadır.

On their first day in Rome, they go to a small restaurant.
Roma’daki ilk günlerinde küçük bir restorana giderler.

"Do you have a table for two?" Emma asks the waiter.
"İki kişilik bir masa var mı?" Emma garsona sorar.

"Yes, of course. Follow me," he says.
"Evet, elbette. Beni takip edin," der.

They sit and look at the menu.
Otururlar ve menüye bakarlar.

"We will have two pizzas, please," John says.
"İki pizza alacağız, lütfen," der John.

"And we will have this one and this one," Emma adds, pointing at the menu.
"Ve şunu ve şunu alacağız," diye ekler Emma, menüde işaret ederek.

"Do you have desserts?" she asks after the meal.
"Tatlılarınız var mı?" yemeğin ardından sorar.

"Yes, we have tiramisu and gelato," the waiter replies.
"Evet, tiramisu ve dondurmamız var," der garson.

"Can we have one tiramisu and one gelato?" John asks.
"Bir tiramisu ve bir dondurma alabilir miyiz?" diye sorar John.

"Sure!"
"Tabii!"

After dessert, Emma says, "Can we have the bill, please?"
Tatlıdan sonra Emma, "Hesabı alabilir miyiz, lütfen?" der.

"Check, please!" John adds with a smile.
"Hesap, lütfen!" diye ekler John gülümseyerek.

The waiter brings the bill.
Garson hesabı getirir.

"This bill is wrong," Emma says. "We didn’t order a salad."
"Bu hesap yanlış," der Emma. "Biz salata sipariş etmedik."

"I'm sorry! I will fix it," says the waiter.
"Üzgünüm! Düzelteceğim," der garson.

When the correct bill comes, John says, "I will pay by card."
Doğru hesap gelince John, "Kartla ödeyeceğim" der.

"Keep the change."
"Üstü kalsın."

"Have a nice day!" the waiter says.
"İyi günler!" der garson.

"You too!" Emma replies.
"Sana da!" der Emma.

Later, they go to the train station.
Daha sonra tren istasyonuna giderler.

"Does this train go to Roma Termini?" John asks.
"Bu tren Roma Termini'ye gidiyor mu?" diye sorar John.

"Does it go directly? Do I need to transfer?"
"Direkt mi gidiyor? Aktarma yapmam gerekiyor mu?"

"No transfer. It goes directly," the staff answers.
"Aktarma yok. Direkt gidiyor," der görevli.

At the station in Florence, they go to a museum.
Floransa’daki istasyonda bir müzeye giderler.

"Is entry free?" asks Emma.
"Giriş ücretsiz mi?" diye sorar Emma.

"No, it’s 10 euros."
"Hayır, 10 euro."

"Here you are," says John, giving the money.
"Buyurun," der John, parayı uzatırken.

Before leaving the museum, they ask, "Can we leave our bags here?"
Müzeden ayrılmadan önce sorarlar: "Çantalarımızı burada bırakabilir miyiz?"

"Yes, we have lockers," the staff says.
"Evet, kilitli dolaplarımız var," der görevli.

In a shop, Emma sees a nice dress. "Can I try it?" she asks.
Bir mağazada Emma güzel bir elbise görür. "Bunu deneyebilir miyim?" diye sorar.

"Sure, the fitting room is there."
"Tabii, kabin şurada."

At the airport, they go to the ticket desk.
Havalimanında bilet gişesine giderler.

"We have a reservation," Emma says.
"Rezervasyonumuz var," der Emma.

"I’d like the earliest departure, if possible," John adds.
"Mümkünse en erken kalkışı istiyorum," diye ekler John.

On the plane, a passenger stands in front of them.
Uçakta bir yolcu önlerinde durur.

Emma says kindly, "After you."
Emma nazikçe der ki: "Buyurun siz önden."

 

Bunu neden hikayelestirmeye calistiginizi anlamadim. Unutuyorsunuz diye mi?
Bu sekilde de ogrenilir mi bilemedim ama bence yazarak calismakla konusmak cok farkli. O yuzden basic seviyede konusma pratigi yaparsaniz yazmadan daha efektif olur diye dusunuyorum.^^

sey mi dostum
1

mobil görünümden çık