Evet agir filozofi sorusu gibi ama gercekliginde ta kendisi. hayatta ne istedigimiz aslinda daha cok okumak ve isle alakali ama daha farkli durumlar da olabilir. cogunlukla paraya da variyor bir nevi, durum nasil para kazanilira geliyor. evlenmek de var secenekler icinde.

evet bircok kriter ve etkileyen faktor var. toplum/cevre, aile, okul hayati, unv/bolum secimi, unv sinavi (ulkesine gore), hobiler, biriyle beraber olmak vs. zaman da buyuk bir faktor.

mesela neden o kadar bolum varken bu bolumu okuyorum, neden bu ise giriyorum, neden bu kisiyle evleniyorum. insanlar sanki kendini belli bir seye mecbur kiliyor gibi ve genelde lineer bir hayata. bi de sosyal medyacilar var tabii, orda da bisey olmaya calisanlar. internet ve sosyal medya aslinda cok fazla firsat ve secenek de getirdi.

cogu kisi icin kolay degil farkli seyler denemek, dusunmek, istedigini yapabilmek. turkiye ve enflasyon durumlari bu tip sorulari biraz hafife itiyor gibi ama daha genel dusunebiliriz. kendinizden ornek de verebilirsiniz. felsefi veya norofizyolojik de dusunebilirsiniz.

 

27 yaşındayım bu zamana kadar hiç tam olarak ne istediğimi bilemedim, bilebileceğimi de zannetmiyorum. Her zaman “neyi istemediğim” ile hareket ettim. Sonsuz seçenek içinde istemediğimiz şeyleri yapmayı eleyerek mutluluğa yaklaşabiliriz gibi geliyor bana.

ruhen hastayim ben

Bu soruya ben de çok kafa yoruyorum. Ne istediğimi bilmek yerine genelde neyi istemediğimi bilme üzerinden ilerliyor ve bu da seçenekleri bir nebze azaltsa da bilinmezlik baki kalıyor. Allah'ını seven biliyorsa bana da söylesin.

Amaranta ursula

Yaşayıp görerek, hayal kurarak karar veriyorum ben. Olacak olan var, olmayacak olan var. Meksika ilgimi çekiyor ama gidip yaşamam, yaşayamam. Bu bir çeşit alışveriş. İstediklerini yapmak için bir şeyler veriyorsun. Karşılığında aldığın şeyler verdiklerine değmeli. Hayatımızı bu kadar kolay değiştiremeyeceğimiz için çoğu hayalimiz gerçekleşmiyor. Ben ABD'de yaşamak istiyordum. Ama şu an hem ekonomik hem de hayat düzeni olarak kalkıp gidemem. Gitsem de hayalimdeki ABD'den farklı olabilir. Sonuçta oranın da gerçekleri, sorunları var. Karışık bir konu.

dissendium

Valla ben hep gelişine vura vura 28’e geldim; bundan sonra daha planlı ve stratejik hareket ederim ama yaptıklarımdan da pişman değilim…

vedatchilipeppers

Karar veremeyen, verdiği her kararda pişman olan biri olarak takipteyim.

Kahvedesu

schopenhauer'in dedigi gibi insanin iradesi uzerinde hicbir kontrolu yoktur. tam tersine irade bizi kontrol eden kor bir guctur. yani insan evladi istedigini yapabilir de, istedigini isteyemez.

hayatimizdaki her sey cevresel sartlarla belirleniyor. burada kati bir determinizm var bence. mesela ben muhendis oldum. istiyor muydum hayir. niye oldum? cunku ajlik cok kotu bir sey. amerika'da millet neuroscience'ini felsefesini rahat rahat okuyor halbuse.

insanlar degil de cevreler bizi belirliyor. meshur 1927 solvey konferansi fotosu mesela. hepsi mi beyaz avrupali erkek olur arkadas (curie haric) nedensellikle aciklanamaz gibi gozuken seylerin baglantisini kavrayamadigimiz icin oyle gozukuyor. ve yine spinoza'nin dedigi gibi serbest dusus halinde taslar olarak, dustugumuz yere isteyerek dustugumuzu dusunuyoruz. ancak bunlar hep ilizyon.

antikadimag

antikadimag +1

Öğrencilik hayatımın başından sonuna kadar ne istediğimi bulamadım. Üniversiteyi çoktan bitirmeme rağmen hala kariyer testlerine bakıyorum.

İstediğinizi sandığınız şeyler gerçekleştiğinde de mutsuz olmanız olası. Bazı insanlar küçük yaşlarda karar veriyor ve arkasında durup mutlu bir hayat yaşıyor. Ama onlar azınlık bir grup. Aslında çok istediğiniz bir şey olmadığından karar veremeyebiliriz. Bu bir problem değil zaten.

Ben deniyorum. Denemeden, saatlerce kafa patlatarak keşfedilecek bir şey değil.

perfectlysplendid

Bir yerden başlayarak. Ciddi kararsızlık yaşayan kişilerde mükemmelliyetçilik eğilimi olabiliyor. Verdiğim her karar en doğrusu olmalı gibi. Zaten düşüncelerimiz, duygu ve deneyimlerimiz kararlarımız için ipuçları oluşturuyor. Kendimizce en mantıklı yola bu şekilde yöneliyoruz. Eğer ki yanlış kararsa, o süreçte yaşananları tecrübe olarak nitelendiriyoruz. Zaten büyüme ve kendini tanıma süreci dediğimiz şey de bu. Adım atmayıp en doğru hamleyi yapmayı beklediğimizde, konfor alanımızdan çıkamamış oluyoruz bence. Mesela evlilik kararı. Kendi kişiliğimize uygun, birlikte güzel vakit geçirebildiğimiz sağlıklı bir ilişkimiz var. Bu noktada sezgilere ve deneyimlere, düşüncelere güvenerek bi adım atılıyor. Bu adımı evleneceğim kişi benim için en ideal en doğru kişi olmalı biçiminde bi algıyla atmak var, bir de bu insan bana uygun birisi evleniriz anlaşamazsak boşanırız çözümsüz bir şey değil diye düşünmek var. Rahat bir bakış açısına ihtiyaç var hayatı deneyimlemek ve gelişebilmek için bence.

personaa

Ne istediğimi bilmek zor ama yaşayarak ne istemediğini öğreniyorsun istediklerin buna göre şekilleniyor.

titanic kemancısı

bizler biyolojik olarak hayvan sınıfındayız. beynimiz ve zayıflığımız bizi beraber yaşamaya ve doğaya hükmetmeye kadar götürdü. doktor, mühendis, öğretmen, yazılımcı, imam, tarihçi veya bilim insanı.. tüm bunlar insani icatlar. toplumsal yaşantımızın çıktıları. doğal değil. yerden bitmiyor yani.
dolayısıyla ben bunu yapmak için doğdum demek kendini kandırmak olur. insanlar hangisinde çok şöhret ve para varsa oraya yönelir veya çocuğunu yöneltir. parada, güvenlik ve dolayısıyla daha kolay bir şekilde hayatta kalma güdüsü var. şöhrette ise ego ve dolayısıyla zevk vardır.

hepimiz aynı makineden çıkıyoruz. düşüncelerimiz ve hayatımız temelde aynı. bir başka insandan farklı veya özel değiliz.
peki ben kimim derseniz, size şunu söylemek isterim; kendinizi ilişkilerde görebilirsiniz. kitaplarda veya aynada değil. bir başka kişinini ağzından da kendinizi göremezsiniz.
insanlarla olan ilişkinizide, doğa ve hayvanlarla olan ilişkinizde kendinizi görebilirsiniz. ilişkiniz sizi farklı kılar.

hayattan ne istiyorum diye soru soruyorum. sonra hayatın bana bir şey verme gibi bir görevi olmadığını hatırlıyorum. gelen giden hayattan bir şey istiyor. hayat oldukça yoğun, hayattan bir şey istemiyorum. hayatın yanına oturmuş, akıp gidiyorum. bir gün oturduğum yerden düşüp yok olacağım ve hayat varolmaya devam edecek. yüzyıllardır devam ettiği gibi.

Leonardo~Da~Vinci

biraz deli edici bir düşünce fakat kırıklarla dolu bir betona dökülmüş su gibi -çok şanslı değilsek- bir yüzeye rastgele kırıklardan akıyoruz, biraz da isteğimizle mümkün olan yolu takip ederek ömrümüzü geçiriyoruz. içine doğduğumuz aile, din, ülke; yaşayabilme olasılığımız olan akabileceğimiz daha "iyi" kırıkları daha "iyi" hayatları baştan kesip atıyor, biz de önümüzde kalan kırıklardan akarak bir şekilde yüzeye düşmeye devam ediyoruz. adil mi? değil ama en azından hepimiz sonunda yüzeye düşüyoruz yani ölüyoruz, böyle bir adilane tarafı var, yersen.

marlonbranda

fularsız entellik podcastinin özgür irade serisini dinleyin bence.
open.spotify.com

unalub
1

mobil görünümden çık