Bugün hermeneutik bilgi sosyolojisi olarak da ifade edilen sosyal-bilimsel
hermeneutik, Hans-Georg Soeffner ve onun çalışma grubu tarafından geliştirilen,
metinsel-işitsel-görsel vb. verilerin ve her türlü etkileşimin ve etkileşim ürünlerinin
yorumlanması için metodolojik bir prosedürü ifade etmektedir.7
Yöntemin amacı,
sosyal eylemlerin, etkileşimlerin ve etkileşim-ürünlerinin sosyal anlamını tipsel biçimler olarak yeniden yapılandırmayı hedeflemektedir. Aynı zamanda, uygulamalı
anlama sosyolojisi olarak da ifade edilen sosyal bilimsel hermeneutik, ampirik tekil
olayların/durumların ex-post-analizi (gerçekleşen olay/durum sonrası analiz) için bir
araçtır. Dolayısıyla, sosyal-bilimsel hermeneutik ya da hermeneutik bilgi-sosyolojisi, genel olarak her türlü etkileşim ve etkileşim ürünlerinin (sanat, din, eğlence vb.)
toplumsal anlamını yeniden yapılandırmayı amaçlayan, kavramsal olarak gelişmekte olan karmaşık, kuramsal metodolojik bir yaklaşımı ifade etmektedir

ya anlaşılıyor bu yine.
geri zekalı değilsiniz.
ama geçen hafta gediz akdeniz hocanın (ki gayet iyi bir hoca belli, üstelik deneyimli falan) bir yazısını okudum. sonra koç üniv.deki dersini seyrettim youtube'dan.
ya aslında gayet basit şeyleri bile inanılmaz karmaşık anlatıyor bazı sosyal bilimciler ne yazık ki.
bu da bir marifet, evet.
edit: bu da marifet derken, sade anlatabilmek marifet demek istedim :)


"Hermeneutik bilgi sosyolojisinde, sosyolojik araştırma odaklı yorumlayıcı/
anlamacı bir sosyolojinin (Weber, Schütz, Mead ve Berger/Luckmann’a dayanan)
yöntemi olarak bireysel ve toplumsal anlam-yapılarının yeniden-yapılandırılması amaçlanmaktadır"
bu nedir yahu? :( insan okuyacak bunu. konu da anlaması zor değil gibi ama daha basit bir türkçe kullanılabilir bence. abartmıyorum 1 sayfayı 5 dakikada zor anlıyorum.


bunu yabancı bir makaleden motamot çevirmişler gibi sanki. gereksiz uzun tanımlamalar var. daha açıklayıcı olabilirdi.


intihal çıkmasın diye bizimkiler yapılır yerine yapılmaktadır diye cümleleri çekimleyip karmaşıklaştırıyor mesela. olur yerine gerçekleştirilmektedir yazınca düşün ne hale gelir cümle. anlamayı güçleştiriyor bu da.


Ya olm kusura bakma, başlığı görünce hiç soruya bakmadan ıçimden "evet, gerizekalısın" dedim (._.). Sonra da neye demiş olabilirim diye soruyu okudum. Iki kere bile okumadım metni, cat çat anladım. Çünkü yabancı literatüre hakimim ve ne demek istediğini, tartıştığı konuyu biliyorum. Sosyal bilimlerdeki makaleleri yavaş yavaş, sindire sindire okuyacaksın. Birden anlayabileceğin bir seviye var, oraya da geleceksin muhtemelen. Cünkı dil bir oyun gibi, terminolojiyi kaptığında her şey anlaşılıyor oluyor. Burada da bilmen gereken etkilesim ürün derken, tipsel biçim derken falan ne demek. Ondan sonra mantıksal ilişkileri ve argumanları anlamak kalıyor.


Uyduruk -sEl ekinin sıkça kullanıldığı makalelerin tamamı kalitesizdir. Anadilimde yazılmış bir metni okurken başka kültürlerin terminolojisine "çok yüksek oranda" ihtiyaç duyuyorsam, orada tembellik ve aptallık ararım. Bunun başka izahı olamaz.
Sorunuza döneyim: değilsiniz! Budalalık mağdurusunuz. Yukarıdaki metin Türkçe yazıldıysa, kaleme alan zat dilimizden bihabermiş. Batı dillerini muhteşem şekilde kullanıyorsa, bi' zahmet Türkçe bilim literatürüne katkıda bulunmak için de uğraşsın. Anlaşılmak için çaba sarf etsin. Aksi takdirde ciddiye almam pek mümkün değil.
Edit: Metni ilk okuyuşumda anladım. Bana son derece basit geldi. Fakat yazarın benimsediği tutumu beğenmedim.


Bana akıcı geldi. Zorlanmadım. Belki yeterince odaklanma saatinde değilsindir.


burada da var bu dilden konuşan bi kaç arkadaş, böyle cümleleri gereksiz yere aşırı kastıran, onlar duyuru falan açınca, elime haydarı alıp girişesim geliyor. yürü git burdan felsefik entel falan diyerek yani :)


anlamıyorum dediğin için aklıma ilk önce çeviri olması geldi o şekilde okudum özellikle ama bence çeviri bir metin değil bu. sorun bunu yazan insanın doğru düzgün bir dil anlatım yetkinliğinin olmaması. sadece o da değil noktalama kullanımı da bok gibi.
ya akademisyen gömmek istemiyorum istemiyorum ama akademisyen dediğin insanlar lisans ve ylisans zamanları hocalarıyla arasını en iyi tutup en çok inekleyen tipler. çoğunda yaratıcı ve sorgulayıcı düşünce 0
üni yıllarımda bana gerçekten bir şeyler katan hocalarımın hepsi bir zamanlar özel sektörde çalışmış veya halen çalışan kişilerdi. okuldan adımını atmamış hocaların derslerine dair tek kelime hatırlamıyorum desem cok da abartmıs sayılmam


bende de sorun olabilir de birçok metin değil. 2 farklı makale okudum. toplam 30 sayfa ama 2 saatimi aldı. birçoğu bu tarz bir dile sahip. sonunda "haa buun demek istiyormuş" oluyorum hep. :/


ego meselesi. bilinçli olarak zorlaştırıyorlar ki kendilerini bi bok sanalım. aynısını dinciler de yapar. saraya külliye, tatmine mutmain falan derler. en yoğununu fettoşçular yapardı hatta.
"aristo'yu okuduğumda anlıyorum. aristo'yu anlatanları anlamıyorum" --ahmet arslan.
