Resim var.

Geçtiği yer aşağıdaki parçada boşluk olan yer.

Göz ķapaġınuñ ķılları ŧaġılmanuñ sebebi ya mādde-i ķılletindendür, şol ŧaġılup dökülen ķıl gibi ki ħastalıķ śoñında olur, yāħūd māddesi fāsid olmadandur yāħūd _________________ olan mādde ġalįž olup, buħār oluşmayup nüfūz bulmadıġı-çündür, buna dalālet ider. Ķıl biten yer ŧırmalanup sancır ve ıśırır ve daħı göz ķabaġı ķalıñ olmaġla bile ķırmızılıġı ve perkligi, mādde ġalįž olup ol mekāna buħār nüfūz bulmadıġına dalālet ider.

***
"ıslak" olarak okunabilir belki ama Osmanlı döneminde ıslak kelimesi yoktu. Emin olmasam da ıslak'ın Cumh. devrinde türetilen bir kelime olduğunu düşünüyorum. "Asl" ile alakalı olabilir.

 

Yazıyı okumam mümkün değil ama ıslak kelimesinin cumhuriyet döneminde ortaya çıktığını düşünmüyorum. iki örnek:
1)Kitâb-ı Cabbâr Kulu: Yüzlerce yıl önce yazılmış."Allâh Teâlâ, Kâdir; bit deyince biter. Ammâ nihâyet her kişiye bir sebeb virmiş, ana da yağmuru sebeb virmiş. Toprak ıslanur, buğday biter."
2)Bir tane de Sümbülzade Vehbi Efendi'den(1718-1809). Yalnız bu eserin tamamını utanacağınız kişilerin yanında uluorta açmayın. "Lâl'ü şarap içirem ve ıslatup geçirem, parmağına yüzüğü Hatem-i zer drahşan"

o midas

o midas,

ıslamak, ıslatmak var ama "ıslak" yeni türetilmiş olabilir.

gijilti

"yahud" kelimesinde "vav"ın -burada- kullanılmadığını düşünürsek hemen ardındaki kelimeyi "vâsıla" olarak okuyabiliriz. kelimenin sonundaki "te" harfinin noktalarını görmezden gelebiliriz, bu durumda "he" yani burada "a" olarak okunur.
bu durumda "... vâsıla olan madde..." şeklinde olur fakat her halükarda bir iki satır önce ve sonrasını da görsek daha isabetli konuşabiliriz.

hicazkar
1

mobil görünümden çık