buraya yazıyorum çünkü türkçe internet ortamında aklı başında birkaç insanın olduğunu bildiğim tek yer burası. ve artık kafamda aynı şeyleri düşünüp çözüm bulamamak midemi bulandırıyor.
derdimi olabildiğince kısa ve net anlatmaya çalıştım ama gene de uzun ve dağınık oldu biraz, kusura bakmayın.
www.eksiduyuru.com
bunu yazalı iki yıl oldu. okumanıza pek gerek yok.
erkek / yakında 33 / anadolu'da bir yer
son iki yılda önce 10 kilo aldım, sonra 20 kilo verdim ve vermeye devam ediyorum. halen sağlıklı sayılan sınırlar içindeyim veya yakınım.
çalıştığım yerde hâlâ tek yabancı benim. yaşıtım pek kimse yok, olanlar da çoktan evlenmiş. bu yüzden sosyal açıdan vebalıdan farklı muamele görmüyorum.
bütün kötü alışkanlıklarım nüksetti: sigara, bahis, alkol. bir ara kontrolümü çok kaybetsem de son zamanlarda toparladım. birkaç haftadır içmiyorum, bahise para yatırmadım. bunlar hayatım kötü gittiğinde ortaya çıkıp düzelince kayboluyor.
uzaktaki arkadaşlarım ve ailemle iletişimim var. arkadaşlarımın beni teselliden başka yapabileceği bir şey yok. durumumu anladıklarını sanmıyorum. bazılarının beni manipüle ederek maddi çıkar sağlamaya çalıştığını düşünüyorum. ailem "işin var, daha ne istiyorsun? birini bulup evlen" modunda.
son üç aydır mahallenin merdiven altı spor salonuna gidiyorum. neden gittiğimi bilmiyorum. kapıdan içeri girmek bile bir haftamı aldı. defalarca döndüm, girip çıktım. neden korktuğumu bilmiyorum ama bu korkuyu çoktan yendiğimi sanıyordum. mutsuz mutsuz koşuyor, ağırlık kaldırıyor, eve gelip bir şeyler içiyor ve yarın uyanmamayı umarak yatıyorum.
işim daha da kötü. kimsenin çalışmak istemediği birime yolladılar. hukuki değil ama hakkımı arayacak durumda da değilim. yaptığım iş hiçbir derde derman olmuyor. graeber görse kitabında özel bölüm açardı. muhatap olduğum en düşük unvanlı kişiler il müdürleri veya vali yardımcıları. herkesin yarattığı küçük dağlar yüzünden atmosfer çok yorucu ve gergin.
hem işin kendisi hem bu hayat beni zihnen ve bedenen geriletiyor. öyle günler oluyor ki zihnimin paslandığını hissediyorum. her gün burada çalışmak istemediğimi, kendi birimime dönmek istediğimi herkese söylüyorum. tayin için de dilekçe verdim ama umudum yok. dışarıdan ve dayısız olunca böyle oluyor sanırım.
salon kapalıysa veya işten geç çıkıp enerjim kalmadığında yürüyorum. boş boş 5-8-10 km yürürken yanımda bolca sigara oluyor. bu anlarda sorunlarım üzerine çok düşünüyorum ama bu onları çözmeme yardımcı olmuyor.
eskiden mutlu eden şeyleri tekrar denedim. yemek yapmayı ve yemeyi severdim. şimdi yokluk günlerindeki gibi sofralar kuruyorum. bazen 2-3 gün yemek yemeyi unuttuğum, aklıma gelince canımın sıkıldığı anlar oluyor.
çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım da nispeten izole geçti. belki bu yüzden bazı yeteneklerim gelişmedi. belki fırsatlar doğuyordur ama fark etmiyorumdur. fark etsem bile ne yapacağımı bilmiyorum.
tamamen yapabiliyor olduğum için veya takıntı yaptığım için sunucular kurardım. scriptler düzenler, kendime göre kodlar yazardım. basit elektronik tamir işleri yapardım. geçen gün ghost kurmak istedim. ne eski merakım kalmış ne de problem çözme yeteneğim. sıkılıp parayla hallettim. oyun oynamak, kitap okumak, bisiklete binmek gibi eskiden az da olsa keyif veren hiçbir şeyden artık zevk almıyorum.
ev aynı kötü ev. her yönüyle nefret ediyorum ama taşınamıyorum. ya iki kat kira verip eşya alacağım ya da daha uzağa taşınıp araba alacağım.
hem yaşaması hem de anlatması sıkıcı bir haldeyim. şu anki hayatımın geçmiş hayallerimle kesişen noktası yok. öyle uçuk hayallerim de yoktu. köprüden önceki son çıkışı kaçırmışım gibi hissediyorum. son iki yıl alkolle, pozitif bakmaya çalışmakla ve "yarın uyanamazsan her şey çözülür" düşüncesiyle geçti. artık her şeyiyle benliğimle bu kadar çelişen bir hayatı yaşamakta artık iyiden iyiye zorlanıyorum.
gerçekten izole bir hayat yaşıyorum ve bundan iyice sıkıldım. daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. biriyle anlamlı bir şey paylaşmayalı, içten bir sıcaklık hissetmeyeli çok uzun zaman oldu. sadece fiziksel bir temas değil bahsettiğim. reels gönderecek kimse bile yok. bu durumu değiştirecek fırsat çıksa ne yapacağımı artık kestiremiyorum.
psikiyatriye gitmem beni zora sokabilir. hele şu an yaşadığım şehirde gitmeyi göze alamam. belki başka şehirde yapabilirim ama bu çok yorucu ve masraflı olur.
derdimi olabildiğince kısa ve net anlatmaya çalıştım ama gene de uzun ve dağınık oldu biraz, kusura bakmayın.
www.eksiduyuru.com
bunu yazalı iki yıl oldu. okumanıza pek gerek yok.
erkek / yakında 33 / anadolu'da bir yer
son iki yılda önce 10 kilo aldım, sonra 20 kilo verdim ve vermeye devam ediyorum. halen sağlıklı sayılan sınırlar içindeyim veya yakınım.
çalıştığım yerde hâlâ tek yabancı benim. yaşıtım pek kimse yok, olanlar da çoktan evlenmiş. bu yüzden sosyal açıdan vebalıdan farklı muamele görmüyorum.
bütün kötü alışkanlıklarım nüksetti: sigara, bahis, alkol. bir ara kontrolümü çok kaybetsem de son zamanlarda toparladım. birkaç haftadır içmiyorum, bahise para yatırmadım. bunlar hayatım kötü gittiğinde ortaya çıkıp düzelince kayboluyor.
uzaktaki arkadaşlarım ve ailemle iletişimim var. arkadaşlarımın beni teselliden başka yapabileceği bir şey yok. durumumu anladıklarını sanmıyorum. bazılarının beni manipüle ederek maddi çıkar sağlamaya çalıştığını düşünüyorum. ailem "işin var, daha ne istiyorsun? birini bulup evlen" modunda.
son üç aydır mahallenin merdiven altı spor salonuna gidiyorum. neden gittiğimi bilmiyorum. kapıdan içeri girmek bile bir haftamı aldı. defalarca döndüm, girip çıktım. neden korktuğumu bilmiyorum ama bu korkuyu çoktan yendiğimi sanıyordum. mutsuz mutsuz koşuyor, ağırlık kaldırıyor, eve gelip bir şeyler içiyor ve yarın uyanmamayı umarak yatıyorum.
işim daha da kötü. kimsenin çalışmak istemediği birime yolladılar. hukuki değil ama hakkımı arayacak durumda da değilim. yaptığım iş hiçbir derde derman olmuyor. graeber görse kitabında özel bölüm açardı. muhatap olduğum en düşük unvanlı kişiler il müdürleri veya vali yardımcıları. herkesin yarattığı küçük dağlar yüzünden atmosfer çok yorucu ve gergin.
hem işin kendisi hem bu hayat beni zihnen ve bedenen geriletiyor. öyle günler oluyor ki zihnimin paslandığını hissediyorum. her gün burada çalışmak istemediğimi, kendi birimime dönmek istediğimi herkese söylüyorum. tayin için de dilekçe verdim ama umudum yok. dışarıdan ve dayısız olunca böyle oluyor sanırım.
salon kapalıysa veya işten geç çıkıp enerjim kalmadığında yürüyorum. boş boş 5-8-10 km yürürken yanımda bolca sigara oluyor. bu anlarda sorunlarım üzerine çok düşünüyorum ama bu onları çözmeme yardımcı olmuyor.
eskiden mutlu eden şeyleri tekrar denedim. yemek yapmayı ve yemeyi severdim. şimdi yokluk günlerindeki gibi sofralar kuruyorum. bazen 2-3 gün yemek yemeyi unuttuğum, aklıma gelince canımın sıkıldığı anlar oluyor.
çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım da nispeten izole geçti. belki bu yüzden bazı yeteneklerim gelişmedi. belki fırsatlar doğuyordur ama fark etmiyorumdur. fark etsem bile ne yapacağımı bilmiyorum.
tamamen yapabiliyor olduğum için veya takıntı yaptığım için sunucular kurardım. scriptler düzenler, kendime göre kodlar yazardım. basit elektronik tamir işleri yapardım. geçen gün ghost kurmak istedim. ne eski merakım kalmış ne de problem çözme yeteneğim. sıkılıp parayla hallettim. oyun oynamak, kitap okumak, bisiklete binmek gibi eskiden az da olsa keyif veren hiçbir şeyden artık zevk almıyorum.
ev aynı kötü ev. her yönüyle nefret ediyorum ama taşınamıyorum. ya iki kat kira verip eşya alacağım ya da daha uzağa taşınıp araba alacağım.
hem yaşaması hem de anlatması sıkıcı bir haldeyim. şu anki hayatımın geçmiş hayallerimle kesişen noktası yok. öyle uçuk hayallerim de yoktu. köprüden önceki son çıkışı kaçırmışım gibi hissediyorum. son iki yıl alkolle, pozitif bakmaya çalışmakla ve "yarın uyanamazsan her şey çözülür" düşüncesiyle geçti. artık her şeyiyle benliğimle bu kadar çelişen bir hayatı yaşamakta artık iyiden iyiye zorlanıyorum.
gerçekten izole bir hayat yaşıyorum ve bundan iyice sıkıldım. daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. biriyle anlamlı bir şey paylaşmayalı, içten bir sıcaklık hissetmeyeli çok uzun zaman oldu. sadece fiziksel bir temas değil bahsettiğim. reels gönderecek kimse bile yok. bu durumu değiştirecek fırsat çıksa ne yapacağımı artık kestiremiyorum.
psikiyatriye gitmem beni zora sokabilir. hele şu an yaşadığım şehirde gitmeyi göze alamam. belki başka şehirde yapabilirim ama bu çok yorucu ve masraflı olur.
ulan tam da burnumun ortasında çıkmaya çalışıyor. kızarttı etti kaç gündür palyoça gibi dolaşıyorum, ama yok arkadaş kaldı öyle bir türlü olmadı; sıkılacak noktaya gelmedi. sönmüyor da şerefsiz. napıcam ben buna şimdi? saçı sakalı da kesiyoruz öyle çok garip görünüyor ya.
Taşrada memurlukta ikinci ayımı doldurdum, üçe yaklaşıyorum. Taşradan kastım hem kadrom taşra, hem de yaşadığım yer taşra. Bir şekilde büyükşehir sıfatı almış bir yer aklınıza gelmesin. Ancak en azından şehir merkezindeyim.
İşten bahsetmek gerekirse, bir halt yaptığım söylenemez. Üç ayda iki üç hafta yoğun geçiyor gibi görünüyor, onun haricinde bir şey yok. Sabah bilgisayarı açıp kurum internet ağının izin verdiği ölçüde vakit öldürüp akşam eve geliyorum.
Ev ise 50 m2 bile değil. Üç kişi aynı anda evin herhangi bir yerinde yan yana duramaz. Teknik olarak mesken bile değil, ikametgah alamıyorum. İyi yanı yok mu, var. Faturalar dahil. Eşyalar dahil. Masrafı maaşımın tam çeyreği denk geliyor ve iş yerime yürüyerek 8-10 dakika mesafede.
Eve kedimi köpeğimi getiremedim. Hem ev sahibi sıkıntı, hem ev küçük. Ancak en büyük etken, en iyi ihtimalle 8 saat olan yolculuğu kaldırabilecek durumda değiller. Açık olmak gerekirse onlardan uzak olmak muhtemelen beni şu anda, ne kadar kabul etmek istemesem de, çok fazla etkiliyor sanırım.
İş konusunda şanslı mıyım, şanssız mıyım bilmiyorum. Çok alakasız işlerle görevlendirilip çok yoğun çalışanlar da var, benim gibi boş takılanlar da meslektaşlarım arasında. Bu durum biraz da benim çalıştığım yerin müdürü olsun, diğer çalışanları olsun genel olarak oldukça iyi, anlayışlı insanlar olmasından da kaynaklanıyor olabilir. Açıkçası bu yönüyle memnunum, başlamadan önce bayağı bir gözüm korkuyordu, şans işte. Ancak iş olduğunda da neyin nasıl yapılacağı belli değil. Kervan yolda düzülür kafasında gidiyoruz.
Yaş ortalaması çok yüksek hem çalıştığım yerde hem şehirde. En yaşlı şehirlerden biri zaten. Tamam, bende yirmilerinin başında delikanlı değilim ama bana göre bile yaşlı. Konuşacak ortak bir şeyler bulmakta çok zorlanıyorum iş yerinde. Diyalog kurabileceğim üniversite mezunu iki kişi var sadece. Üniversite mezunu olmak çok matah bir şey değil, biliyorum, sadece durum bu. Onlar da hem yaşlı hem de biraz fazla kafa açıyorlar.
4 kişi aynı odadayız. Tek erkek benim. Bol bol yerel dedikodu dinlemekten, nereden uydurulduğu belli olmayan mankibe dinlemekten kusacağım artık.
İşin anlamsızlığı da ayrı üzüyor. İş yüküm olsa da anlamsız olmasa da anlamsız. Varlığı da yokluğu da bir şeye iş demişler. Hiçbir zaman büyük adam olacağım derdim olmadı. Ancak bu kadar önemsiz bir işle meşgul olmak canımı sıkıyor. Bir şeyler öğrenir, kendime ya da kuruma bir katkım olur mu diye bakıyorum ama pek imkan görünmüyor.
Eve geliyorum, yapacak bir şey yok. Kitap okumaktan, dizi izlemekten sıkıldım. YouTube deseniz tüketecek bir şey kalmadı.
Üç kere tiyatro oyununa gitmeye niyetlendim. Üçü de iptal oldu, yetersiz bilet satışından. Çevre illerde oluyor güzel etkinlikler ama en fazla 2 saatlik bir etkinlik için git gel en az 5-6 saat yol, en az iki bin lira para harca ne mantıklı geldi ne içime sindi.
YDS kursuna gideyim dedim, kurs yok. Derdim en azından günlük boş muhabbet birilerini bulabilir miyim, kurs bahane. Tiyatro kursu buldum, onlar da sadece çocuk grubumuz var, yetişkin grubumuz yok deyip yolladılar.
Her tuşa basıyorum ama olmuyor. Akşamları dışarı çıkmaya niyetlendim. İki tane caddesi var. Aslında bir tane de sizin güzel hatrınıza iki dedim. Şehir hâlen ezan vakitlerine göre yaşıyor. Akşam ezanına kalmadan her yer kapanmış oluyor. Bar falan yok tahmin edersiniz ki. Bir iki tane pavyonla restoran arası yer var.
Uzun bir işsizliğin sonunda iş bulduğum için mutluyum. Deprem sonrası daha da artan borçlarımı kapatabileceğim için mutluyum. Bunlar güzel şeyler, kabul ediyorum. Ama bu yaşam tarzını ne kadar sürdürebilirim bilmiyorum. Şartlarımı iyice zorlayıp yurtdışına gidebilirdim, yapmadım. Belki de yapamadım. Şu anda bunun bir önemi var mı, onu da bilmiyorum.
Daha önce benzer süreçler beni içinden çıkmamın yıllar aldığı maddi ve manevi çukurlara itmişti. Bu sefer tekrar düşürsem o çukurlara çıkabileceğimi sanmıyorum. Memuriyetten devam edersem üç yıl daha sike sike buradayım. Sonrası belli değil. Bir yılın sonunda istifa etsem ne yapacağım belli değil.
Kendi varlığımdan sıkılma noktasına geldim. Bir akıl verin.
İşten bahsetmek gerekirse, bir halt yaptığım söylenemez. Üç ayda iki üç hafta yoğun geçiyor gibi görünüyor, onun haricinde bir şey yok. Sabah bilgisayarı açıp kurum internet ağının izin verdiği ölçüde vakit öldürüp akşam eve geliyorum.
Ev ise 50 m2 bile değil. Üç kişi aynı anda evin herhangi bir yerinde yan yana duramaz. Teknik olarak mesken bile değil, ikametgah alamıyorum. İyi yanı yok mu, var. Faturalar dahil. Eşyalar dahil. Masrafı maaşımın tam çeyreği denk geliyor ve iş yerime yürüyerek 8-10 dakika mesafede.
Eve kedimi köpeğimi getiremedim. Hem ev sahibi sıkıntı, hem ev küçük. Ancak en büyük etken, en iyi ihtimalle 8 saat olan yolculuğu kaldırabilecek durumda değiller. Açık olmak gerekirse onlardan uzak olmak muhtemelen beni şu anda, ne kadar kabul etmek istemesem de, çok fazla etkiliyor sanırım.
İş konusunda şanslı mıyım, şanssız mıyım bilmiyorum. Çok alakasız işlerle görevlendirilip çok yoğun çalışanlar da var, benim gibi boş takılanlar da meslektaşlarım arasında. Bu durum biraz da benim çalıştığım yerin müdürü olsun, diğer çalışanları olsun genel olarak oldukça iyi, anlayışlı insanlar olmasından da kaynaklanıyor olabilir. Açıkçası bu yönüyle memnunum, başlamadan önce bayağı bir gözüm korkuyordu, şans işte. Ancak iş olduğunda da neyin nasıl yapılacağı belli değil. Kervan yolda düzülür kafasında gidiyoruz.
Yaş ortalaması çok yüksek hem çalıştığım yerde hem şehirde. En yaşlı şehirlerden biri zaten. Tamam, bende yirmilerinin başında delikanlı değilim ama bana göre bile yaşlı. Konuşacak ortak bir şeyler bulmakta çok zorlanıyorum iş yerinde. Diyalog kurabileceğim üniversite mezunu iki kişi var sadece. Üniversite mezunu olmak çok matah bir şey değil, biliyorum, sadece durum bu. Onlar da hem yaşlı hem de biraz fazla kafa açıyorlar.
4 kişi aynı odadayız. Tek erkek benim. Bol bol yerel dedikodu dinlemekten, nereden uydurulduğu belli olmayan mankibe dinlemekten kusacağım artık.
İşin anlamsızlığı da ayrı üzüyor. İş yüküm olsa da anlamsız olmasa da anlamsız. Varlığı da yokluğu da bir şeye iş demişler. Hiçbir zaman büyük adam olacağım derdim olmadı. Ancak bu kadar önemsiz bir işle meşgul olmak canımı sıkıyor. Bir şeyler öğrenir, kendime ya da kuruma bir katkım olur mu diye bakıyorum ama pek imkan görünmüyor.
Eve geliyorum, yapacak bir şey yok. Kitap okumaktan, dizi izlemekten sıkıldım. YouTube deseniz tüketecek bir şey kalmadı.
Üç kere tiyatro oyununa gitmeye niyetlendim. Üçü de iptal oldu, yetersiz bilet satışından. Çevre illerde oluyor güzel etkinlikler ama en fazla 2 saatlik bir etkinlik için git gel en az 5-6 saat yol, en az iki bin lira para harca ne mantıklı geldi ne içime sindi.
YDS kursuna gideyim dedim, kurs yok. Derdim en azından günlük boş muhabbet birilerini bulabilir miyim, kurs bahane. Tiyatro kursu buldum, onlar da sadece çocuk grubumuz var, yetişkin grubumuz yok deyip yolladılar.
Her tuşa basıyorum ama olmuyor. Akşamları dışarı çıkmaya niyetlendim. İki tane caddesi var. Aslında bir tane de sizin güzel hatrınıza iki dedim. Şehir hâlen ezan vakitlerine göre yaşıyor. Akşam ezanına kalmadan her yer kapanmış oluyor. Bar falan yok tahmin edersiniz ki. Bir iki tane pavyonla restoran arası yer var.
Uzun bir işsizliğin sonunda iş bulduğum için mutluyum. Deprem sonrası daha da artan borçlarımı kapatabileceğim için mutluyum. Bunlar güzel şeyler, kabul ediyorum. Ama bu yaşam tarzını ne kadar sürdürebilirim bilmiyorum. Şartlarımı iyice zorlayıp yurtdışına gidebilirdim, yapmadım. Belki de yapamadım. Şu anda bunun bir önemi var mı, onu da bilmiyorum.
Daha önce benzer süreçler beni içinden çıkmamın yıllar aldığı maddi ve manevi çukurlara itmişti. Bu sefer tekrar düşürsem o çukurlara çıkabileceğimi sanmıyorum. Memuriyetten devam edersem üç yıl daha sike sike buradayım. Sonrası belli değil. Bir yılın sonunda istifa etsem ne yapacağım belli değil.
Kendi varlığımdan sıkılma noktasına geldim. Bir akıl verin.
yahya kemal ile dönemdaş olabilir. türkçü bir çizgide. ünlü, bilinen bir isim. mauser ile intihar etmeye çalışıyor olmuyor.
bunların bir kısmında kısmen ya da tamamen yanılıyor olabilirim elbette. ama emin olduğum silahla intihar etmeye çalışması.
kimdir bu isim?
bunların bir kısmında kısmen ya da tamamen yanılıyor olabilirim elbette. ama emin olduğum silahla intihar etmeye çalışması.
kimdir bu isim?
1