Sesi fullemeden dinleyen var mı ya? Ben hayatım boyunca hep en son seste dinledim kulaklıkla. Hatta bazen onun bile düşük geldiği, keşke daha artsa dediğim de oldu. Arkadaşlarımla arada konuştuğumda onlar da benim gibi yaptıklarını söyledi genelde. Hiç görmedim yani ben kulaklık takınca sesi orta ayarda bırakıp dinleyen(yani çok spesifik bi iki durum hariç belki, genel dinlemeden bahsediyoruz).
Siz nasıl dinliyorsunuz genelde?
Siz nasıl dinliyorsunuz genelde?
Bugün Demet Akalın'ın Çeşme'de 4 kişi kahvaltıya 300 lira vermesine tepki göstermesi üzerine herkes, "Her yerde o fiyatta zaten, pahalı değil ki" falan demiş. Ya nasıl o fiyatta her yerde ben anlamadım hiç. Ben İzmir'de Alsancak, Bornova, Bostanlı vs hepsinde gayet merkezi mekanlarda kahvaltı etmişliğim var, en fazla ödediğim kişi başı 35 liraydı galiba. Ne kadar piyasası şu an kişi başı kahvaltının? Kişi başı 75 lira gayet pahalı değil mi ya, millet mi abartıyor ben mi piyasadan çok uzak kaldım :/
Doğma büyüme İzmirliyim, yıllardır da gidiyorum Alsancak'a ama ne zaman arkadaşlarla Sevinç'in önünde buluşup "Hadi bi şeyler yiyelim" desek asla aklıma bi yer gelmiyor. En son ya Subway'e ya da peximet'e falan oturuyoruz. Yani ne bileyim Kıbrıs şehitleri gibi bi yerde de buralardan yemek yiyince sanki imkan harcıyor gibi hissediyorum. Var mı şöyle Kıbrıs şehitleri, etrafındaki ara sokaklar ya da kordon üzerinde güzel bi yer yemek yemek için?
Hamburger olur, tavuk gibi cafe yemekleri olur, güzel ve çok da pahalı olmayan nereyi önerirsiniz? İşte yemek yedikten sonra içmeye geçilecek, o yüzden yemeğe servet ödemeyeyim ama gidip alavara ya da fast food da yemeyeyim, 25 lira ideal bi ücret.
Bu arada kaliteli bi burgerci varsa bildiğiniz onun için fiyatı artırabilirim biraz.
Hamburger olur, tavuk gibi cafe yemekleri olur, güzel ve çok da pahalı olmayan nereyi önerirsiniz? İşte yemek yedikten sonra içmeye geçilecek, o yüzden yemeğe servet ödemeyeyim ama gidip alavara ya da fast food da yemeyeyim, 25 lira ideal bi ücret.
Bu arada kaliteli bi burgerci varsa bildiğiniz onun için fiyatı artırabilirim biraz.
-Gone-
Norveç'te olduğum güzel geçen yazdan :(
Norveç'te olduğum güzel geçen yazdan :(
Ya bazı kişiler var durmadan bi aktivite arıyorlar zaman geçirmek için. 3-5 arkadaş birleşsek hemen "hadi konsere gidelim, hadi buz patenine gidelim, hadi bowlinge gidelim vs" değişik değişik aktivite önerisiyle geliyorlar. Sosyal medyadan takip ediyorum mesela gerçekte de öyleler hep bi şeyler yapıyolar. Bu kadar enerjiyi nasıl buldukları bir yana ya arkadaşlarla oturup iki bira/çay içip muhabbet etmek yetmiyor mu bu tarz kişilere?
Benim için arkadaş çevresiyle yapılacak en iyi organizasyon bi masada oturup muhabbet etmek. Canlı müzik, konser, sergi, tiyatro, sinema vs bi etkinlik olunca arkadaş ortamında zevki çıkmıyor ki, ben film izlerken bile tek kişi izlemeyi severim asla başkasıyla izleyemem.
Burada da görüyorum hep bi etkinlik avında olanları. Sorum onlara aslında. Cidden sıkılıyor musunuz normal oturup muhabbet etmekten de hep bi olay peşindesiniz :d
Benim için arkadaş çevresiyle yapılacak en iyi organizasyon bi masada oturup muhabbet etmek. Canlı müzik, konser, sergi, tiyatro, sinema vs bi etkinlik olunca arkadaş ortamında zevki çıkmıyor ki, ben film izlerken bile tek kişi izlemeyi severim asla başkasıyla izleyemem.
Burada da görüyorum hep bi etkinlik avında olanları. Sorum onlara aslında. Cidden sıkılıyor musunuz normal oturup muhabbet etmekten de hep bi olay peşindesiniz :d
Şöyle kolay paslanmayacak, en azından birkaç yıl iş görecek makas almak istiyorum birkaç tane. Evin her odasında olsun istiyorum işe yarıyor. Var mı tavsiye ettiğiniz marka? Yani çok da pahalı olmasın tabi. Bi de internetten alıcam direkt link atarsanız sevinirim.
Özellikle internette birisi fotoğrafı kastederek resim diyince bazı kişiler çok büyük bir öfkeyle "o resim değil fotoğraf bi kere!!!" diye kızıyor. TDK'nin resim'in sözcük anlamlarından biri olarak fotoğrafı kabul etmesi bir yana, ben asla anlamıyorum bu gereksiz öfkenin sebebini.
Bi kere kelime anlamıyla fotoğraf "ışıkla çizilmiş resim" gibi bir anlama geliyor Yunancada. Onu geçtim İngilizce'de de photo yerine picture kullanılıyor ve ben bir İngiliz ya da Amerikalı'nın "It's not a picture, It's a photo!!!" diye kızdığını görmedim kaç yıldır uluslararası internet ortamında dolanıyorum.
Hayır bi de fotoğraf yerine resim kullanılıyor olması bence dilin zenginliğini de artırır. Sonuçta bi kelime başka bir kelimeyle ifade edilebiliyor.
Siz ne diyorsunuz buna? Benzer tepkiler veriyor musunuz? Veriyorsanız niye? Tamamen merak ettiğim için soruyorum yani niye karşı insanlar fotoğraf yerine resim denmesine.
TDK sitesindeki resim tanımı: bit.do/tdkresim
eksiup.com
Bi kere kelime anlamıyla fotoğraf "ışıkla çizilmiş resim" gibi bir anlama geliyor Yunancada. Onu geçtim İngilizce'de de photo yerine picture kullanılıyor ve ben bir İngiliz ya da Amerikalı'nın "It's not a picture, It's a photo!!!" diye kızdığını görmedim kaç yıldır uluslararası internet ortamında dolanıyorum.
Hayır bi de fotoğraf yerine resim kullanılıyor olması bence dilin zenginliğini de artırır. Sonuçta bi kelime başka bir kelimeyle ifade edilebiliyor.
Siz ne diyorsunuz buna? Benzer tepkiler veriyor musunuz? Veriyorsanız niye? Tamamen merak ettiğim için soruyorum yani niye karşı insanlar fotoğraf yerine resim denmesine.
TDK sitesindeki resim tanımı: bit.do/tdkresim
eksiup.com
Hem oyun oynuyorum sıkça hem de çok ders çalışmam gerekiyor özellikle önümüzdeki iki sene boyunca. Şimdiki sandalyem baya eski ve çok rahatsız. Zaten otururken de kaykılarak oturuyorum ve kuyruk sokumum ağrıyor deli gibi.
Var mı şöyle çok pahalı olmayan ama rahat bi çalışma sandalyesi? Oyun sandalyeleri olarak özel modeller var ama onlar pahalı ve çalışma için de uygun mudur? Yoksa normal çalışma sandalyesi modeli olarak ne alabilirim?
Var mı şöyle çok pahalı olmayan ama rahat bi çalışma sandalyesi? Oyun sandalyeleri olarak özel modeller var ama onlar pahalı ve çalışma için de uygun mudur? Yoksa normal çalışma sandalyesi modeli olarak ne alabilirim?
Ben 2 sene önce ehliyet aldım, o günden beri de bi kere araba kullanmadım. Ehliyet alırken de bana göstermediler kursta el freniyle nasıl kalkıldığını(ki 3 farklı hocadan 12 ders mi ne almıştım totalde). Şimdi sözlükte başlığını görünce nasıl oluyo bu ya diye kafama takıldı. Bilal'e anlatır gibi aşama aşama anlatabilir misiniz acaba?
KYK hesap kartımdan dolayı Ziraat, öğrenci kredi kartımdan dolayı Garanti atmlerini kullanıyorum günlük hayatımda, bir de ailedeki atm işlerini yaparken Halk ve İŞ bankası atmlerini görüyorum. Bunlar arasında en iyi ve kullanıcı dostu bulduğum açık ara Garanti. Hem sistemi çok hızlı hem de yatırılan parayı hiç geri verdiği olmadı şimdiye kadar. Ayrıca arayüzü de çok temiz ve güzel.
Ziraat ve İş Bankası mesela çok kanser. Sistemleri aşırı yavaş, kartı takınca şifre girme ekranı çıkana kadar baya bekliyosun(özellikle ziraatte), şifre girdikten sonra bekliyosun, bastığın her tuşta bekliyosun, durmadan bekliyosun yani. Para yatırırken de defalarca geri veriyor henüz 5 dakika önce başka bir atm'den çektiğin tertemiz gıcır parayı. Ayrıca QR kod olayı da çalışmıyor bazı denk geldiklerimde.
Böyle temel ve en sık kullanılan bankalar arasında sizin sevdiğiniz/sevmediğiniz atmler hangileri?
Ziraat ve İş Bankası mesela çok kanser. Sistemleri aşırı yavaş, kartı takınca şifre girme ekranı çıkana kadar baya bekliyosun(özellikle ziraatte), şifre girdikten sonra bekliyosun, bastığın her tuşta bekliyosun, durmadan bekliyosun yani. Para yatırırken de defalarca geri veriyor henüz 5 dakika önce başka bir atm'den çektiğin tertemiz gıcır parayı. Ayrıca QR kod olayı da çalışmıyor bazı denk geldiklerimde.
Böyle temel ve en sık kullanılan bankalar arasında sizin sevdiğiniz/sevmediğiniz atmler hangileri?
Bunun bi listesi var mı? Mesela Türkiye'nin en küçük ilçesi Konya Yalıhüyük'müş 1785 nüfusuyla. Burada bile olması gereken hangi kurumlar var?
Sanırım çok kaliteli soundtracki ve müzikleri çok güzel yerlerde kullanmalarından dolayı dizi beni çok etkiledi. Onun dışında da dizinin gayet iyi olduğunu düşünüyorum karakterleri olsun, biraz klişe de olsa akıcı senaryosu olsun. Çizgi roman çok sevmem normalde ama okuyasım geldi diziyi izledikten sonra.
Siz sevdiniz mi diziyi? Bi de ikinci sezonu gelir di mi ya çok cliffhanger bitti, bi sene bunu bekle şimdi kolaysa..
Siz sevdiniz mi diziyi? Bi de ikinci sezonu gelir di mi ya çok cliffhanger bitti, bi sene bunu bekle şimdi kolaysa..
Ya da var mıdır bi iki bira içebilecek biri. Kaldiğim yer adalar'a yakın. Şu traveler pub'a 5 dakika falan.
Ya fırınlarda kaşarlı, sosisli, kıymalı, zeytinli vs gibi çeşitler varken bu sadece poğaçayı alan oluyo mu? Yani düşünüyorum da içindeki malzeme olmasa zaten sıkıcı bir hamur kütlesi olacak bir yiyeceğin sadesini niye alır ki bir insan? Özel falan mı oluyo hamuru dicem de yani hamur işte ne kadar özel olabilir ki diye düşünüyorum.
Var mı burda fırından sadece poğaça alan, merak ettim bunu yaparlarken ki motivasyonlarını..
Var mı burda fırından sadece poğaça alan, merak ettim bunu yaparlarken ki motivasyonlarını..
2000lerin başina ait hatirladiğim iki televizyon görüntüsü var. Biri Mehmet Ali Erbil'in oynadığı bi reklam(Carrefour reklami olabilir emin değilim). Ekmeği bile taksitle alabilirsiniz, sakızı bile, domatesi bile vs tarzı bi reklamdi böyle kendi ekseninde dönüp elinde o malzemeleri tutarak gösterdiği.
Diğeri de çocuklar duymasın'da haluk ve meltem'in taksit konusunda tartişmaları, taksitli ürün alma üzerine geçen bir bölüm gibiydi.
Şimdi 1996 doğumlu olduğum için 2000lerin başını hatirlasam da bu tarz ekonomiyle ilgili bi olay aklımda kalmamiş tabi ki o yaş için. İlk kredi kartına taksit uygulamasi bu 2000lerin başinda geldi de böyle muhabbetler mi döndü yoksa başka bi olay mı vardı o ara?
Bi de bu Çocuklar Duymasın aslinda dönemin halk arasındaki genel konusunu bölümlere baya yansıtiyomuş onu fark ettim. Mesela aynı dönemden hatırladığım bir diğer bölüm de 1 mart 2003 tezkeresiyle ilgiliydi. Engin(Vatan Şaşmaz'ın oynadiği karakter, bu adam da öldürüldü di mi ne tuhaf) ve Meltem tartışıyodu kendi aralarında tezkere onaylansın mı onaylanmasın mi diye. Ve baya net bir onaylanmasın mesajı veriliyodu bölümde. Bu tarz hatirladiğiniz başka sosyal olayın o dönemde dizilere yansimasi var mı?
Diğeri de çocuklar duymasın'da haluk ve meltem'in taksit konusunda tartişmaları, taksitli ürün alma üzerine geçen bir bölüm gibiydi.
Şimdi 1996 doğumlu olduğum için 2000lerin başını hatirlasam da bu tarz ekonomiyle ilgili bi olay aklımda kalmamiş tabi ki o yaş için. İlk kredi kartına taksit uygulamasi bu 2000lerin başinda geldi de böyle muhabbetler mi döndü yoksa başka bi olay mı vardı o ara?
Bi de bu Çocuklar Duymasın aslinda dönemin halk arasındaki genel konusunu bölümlere baya yansıtiyomuş onu fark ettim. Mesela aynı dönemden hatırladığım bir diğer bölüm de 1 mart 2003 tezkeresiyle ilgiliydi. Engin(Vatan Şaşmaz'ın oynadiği karakter, bu adam da öldürüldü di mi ne tuhaf) ve Meltem tartışıyodu kendi aralarında tezkere onaylansın mı onaylanmasın mi diye. Ve baya net bir onaylanmasın mesajı veriliyodu bölümde. Bu tarz hatirladiğiniz başka sosyal olayın o dönemde dizilere yansimasi var mı?
Dün sormuştum Eskişehir'e gidecegim kalacak yer tavsiyesi diye. Biraz interneten bakınca 3 tane hostel olduğunu gördüm Eskişehir'de. Biri de burası. İlgimi çeken kismı pazartesi günleri konaklamanın bedava olması. Kış mevsimi boyunca böyle bi kampanyaları varmış. Ben de tek gün kalacaktım ve pazartesi de uygundu o yüzden onu o şekilde ayarladim ve tek gun bedava kalmak da oluyormuş.
Yalniz bu durum fazla iyi geldi. Böbrek.avi olmaz di mi.. İnternette yorumlar genelde pozitif ve burada da gecen senelerde tavsiye edenler olmuş. Ayrıca twitter hesabını kaan sezyum takip ediyormuş bunu da olumlu buldum dgdhsh
Bilgisi olan var mı burasıyla ilgili?
Yalniz bu durum fazla iyi geldi. Böbrek.avi olmaz di mi.. İnternette yorumlar genelde pozitif ve burada da gecen senelerde tavsiye edenler olmuş. Ayrıca twitter hesabını kaan sezyum takip ediyormuş bunu da olumlu buldum dgdhsh
Bilgisi olan var mı burasıyla ilgili?
Martta bi haftalık bir tatilim var. Evde malak gibi yatıp dinlenmek de güzel gözükse de bayadır bi yerlere gitmediğim için daha önce hiç gitmediğim eskişehir'e mi gitsem diye düşünüyorum. Trenle gitmeyi düşünüyorum ve biletler oldukça hesaplı ama kalacak bir yerim olmaması biraz sıkıntı.
Var mıdır Eskişehir'de iki gece konaklayabileceğim, eli yüzü düzgün(lüks olmasına gerek yok, güvenilir bir dorm bile olur), hesaplı bir hostel, otel, apart vs.
Bunun dışında işte 2-3 gün içinde yaya+toplu taşıma ile gezilir di mi şehir? Şunu yap, bunu ye gibi tavsiyelere de açığım. Eskişehir'in iyi bir cafe-bar kültürü olduğunu biliyorum o yüzden yemek konusunda umutluyum, özellikle kaliteli bir hamburger öneriniz varsa alırım :D
EDİT: Mesela 10 mart pazar günü trene binsem, 11 Mart sabah orda olsam, 11 Mart gecesi konaklayıp 12 martta gece tekrar trenle İzmir'e dönsem yani 1 gece konaklamayla geçirsem yeter mi Eskişehir için? Yoksa iki gece mi konaklamalıyım, ne dersiniz?
Var mıdır Eskişehir'de iki gece konaklayabileceğim, eli yüzü düzgün(lüks olmasına gerek yok, güvenilir bir dorm bile olur), hesaplı bir hostel, otel, apart vs.
Bunun dışında işte 2-3 gün içinde yaya+toplu taşıma ile gezilir di mi şehir? Şunu yap, bunu ye gibi tavsiyelere de açığım. Eskişehir'in iyi bir cafe-bar kültürü olduğunu biliyorum o yüzden yemek konusunda umutluyum, özellikle kaliteli bir hamburger öneriniz varsa alırım :D
EDİT: Mesela 10 mart pazar günü trene binsem, 11 Mart sabah orda olsam, 11 Mart gecesi konaklayıp 12 martta gece tekrar trenle İzmir'e dönsem yani 1 gece konaklamayla geçirsem yeter mi Eskişehir için? Yoksa iki gece mi konaklamalıyım, ne dersiniz?
Düz açık şekilde mi yoksa kapalı, sandviç şeklinde mi?
eksiup.com
Şurdakilerden hangisi gibi yani?
Ben kendi adıma konuşursam, açik şekilde yemeyi hiç beceremiyorum ve sevmiyorum. Kapalı olunca 1 dakika içinde büyük bir zevkle yiyorum ve çok yüksek dozda doyum alıyorum. Öbür türlü çatal bıçakla uğraş, meyveleri yemeye çalış falan derken çok uğraştırıcı.
Görsel temsilidir, tek resimde ikisi de var diye koydum..
eksiup.com
Şurdakilerden hangisi gibi yani?
Ben kendi adıma konuşursam, açik şekilde yemeyi hiç beceremiyorum ve sevmiyorum. Kapalı olunca 1 dakika içinde büyük bir zevkle yiyorum ve çok yüksek dozda doyum alıyorum. Öbür türlü çatal bıçakla uğraş, meyveleri yemeye çalış falan derken çok uğraştırıcı.
Görsel temsilidir, tek resimde ikisi de var diye koydum..
Özellikle 2000 sonrası diyebileceğimiz dönemde görev yapmış ve iyi bir yönetim gösterdiği taraflı/tarafsız en azından çok fanatik olmayan herkes tarafindan kabul gören hangi il/ilçe belediye başkanları var? Eskişehir'de Yılmaz Büyükerşen gibi mesela.
Şu an için cevap muhtemelen torpille ama torpillin olmadiği ideal bir türkiye için soruyorum.
Ciddi olarak değil ama geçen düşünüyodum, şu an okuduğum bölüm (tıp fakültesi) hariç bi meslek yapsam bi ülkede Türkiye'nin büyükelçisi ya da en azından konsolosu olmak isterdim diye. Geçen de bi haberde İzmir'deki İtalyan konsolosunun görev süresinin bittiğini gördüm ve adamın ünvanı Dr. Şeklinde yazılıyordu. Yani normalde düz dr. Ünvanı sadece tıp doktorlarının kullanması için ama emin de değilim tıp doktoru mu kendisi. Ama tıp mezunuysa kendimi yakın hissettim bi an.
Neyse sonuç olarak mesela Yeni Zelanda ya da Avustralya'da görevli bir konsolos/büyükelçi olmak için ne yapmak gerekir? Bu iki örneği İngilizce konuşulduğu için verdim, başka dil gerekmesin diye.
Uluslararası ilişkiler okumak %100 gerekli mi mesela? Okuduktan sonra ne gibi aşamalardan geçmek gerekir ortalama olarak? Önce daha ufak ve diplomatik olarak daha az ilişki olan ülkelerden mi başlanıyo mesela bu işe? Atıyorum sadece İngilizcem varsa Zimbabwe'ye falan mı gönderirler önce?
Dediğim gibi ciddi olarak düşünmüyorum ama çok saygı duyduğum bi meslek ve farklı ülkelere ve uluslarası politikaya ve kültürlere meraklı biri olarak paralel bir evrende yapmak isterdim. Merak da ettim bu işe nasıl başlanıyor, hangi aşamalardan geçiliyor diye.
Ciddi olarak değil ama geçen düşünüyodum, şu an okuduğum bölüm (tıp fakültesi) hariç bi meslek yapsam bi ülkede Türkiye'nin büyükelçisi ya da en azından konsolosu olmak isterdim diye. Geçen de bi haberde İzmir'deki İtalyan konsolosunun görev süresinin bittiğini gördüm ve adamın ünvanı Dr. Şeklinde yazılıyordu. Yani normalde düz dr. Ünvanı sadece tıp doktorlarının kullanması için ama emin de değilim tıp doktoru mu kendisi. Ama tıp mezunuysa kendimi yakın hissettim bi an.
Neyse sonuç olarak mesela Yeni Zelanda ya da Avustralya'da görevli bir konsolos/büyükelçi olmak için ne yapmak gerekir? Bu iki örneği İngilizce konuşulduğu için verdim, başka dil gerekmesin diye.
Uluslararası ilişkiler okumak %100 gerekli mi mesela? Okuduktan sonra ne gibi aşamalardan geçmek gerekir ortalama olarak? Önce daha ufak ve diplomatik olarak daha az ilişki olan ülkelerden mi başlanıyo mesela bu işe? Atıyorum sadece İngilizcem varsa Zimbabwe'ye falan mı gönderirler önce?
Dediğim gibi ciddi olarak düşünmüyorum ama çok saygı duyduğum bi meslek ve farklı ülkelere ve uluslarası politikaya ve kültürlere meraklı biri olarak paralel bir evrende yapmak isterdim. Merak da ettim bu işe nasıl başlanıyor, hangi aşamalardan geçiliyor diye.
11 yaşında bir kız kardeşim var ve muhtemelen evde benim çok oyun oynamamdan dolayı kendisi de seviyor bilgisayar oyunlarını. Özellikle Pokemon Fire Red vs oyunlarına ve Undertale'a hasta. Şimdi kendisi sömestr tatilinde olduğu için başımın etini yiyor bana oyun indir diye. Ben de yaşına uygun bir şeyler indireyim istiyorum. Online olmayan ne oyunu tavsiye edebilirsiniz?
Sims var aklımda, zaten onu istiyodu bi ara. Başka böyle Undertale gibi indie oyun falan da olur tavsiyeniz varsa alırım ^^
Sims var aklımda, zaten onu istiyodu bi ara. Başka böyle Undertale gibi indie oyun falan da olur tavsiyeniz varsa alırım ^^
Evet, teniste sevdikleriniz, sevmedikleriniz kimler?
Ben Nadalcıyım ve Djoko'dan nefret ediyorum. Federer'den de pek haz etmem ama yaşlandıkça ve Djoko'yla kıyaslayınca yine az bi sempatim oluştu gibi ama bugün elenince yine tüm federerci arkadaşlarımla dalga geçtim tabi, baya da sevinirim elenmesine her turnuvada eğer eleyen djokovic değilse. Bunlar dışında murray, wawrinka falan da severim. Tsonga'yı severdim birkaç sene önce ama son yıllarda pek göremiyorum kendisini.
Kadınlarda serena williams'a karşı nötrdüm ama son us open'da japon kıza karşı yaptıklarından sonra uyuz oluyorum. Onun dışında wozniacki'yi seviyorum, kalanına karşı pek bi düşüncem yok yani kim kazansa okeyim.
Ben Nadalcıyım ve Djoko'dan nefret ediyorum. Federer'den de pek haz etmem ama yaşlandıkça ve Djoko'yla kıyaslayınca yine az bi sempatim oluştu gibi ama bugün elenince yine tüm federerci arkadaşlarımla dalga geçtim tabi, baya da sevinirim elenmesine her turnuvada eğer eleyen djokovic değilse. Bunlar dışında murray, wawrinka falan da severim. Tsonga'yı severdim birkaç sene önce ama son yıllarda pek göremiyorum kendisini.
Kadınlarda serena williams'a karşı nötrdüm ama son us open'da japon kıza karşı yaptıklarından sonra uyuz oluyorum. Onun dışında wozniacki'yi seviyorum, kalanına karşı pek bi düşüncem yok yani kim kazansa okeyim.
Bu tarz şeylerin tanıtımlarını izlemeyi falan çok seviyorum. Eskiden de bu telepazarlamadaki nicer dicer reklamlarını falan izlerdim saatlerce sdhdsdsh
www.kickstarter.com
şu ayakkabı mesela hem fikir olarak çok güzel, hem de tanıtım filmi ve genel görsel dizayn olarak(logo, yazı tipi falan). Bu tarz cüzdan, çanta, mont falan da vardı ama şimdi onların adlarını hatırlamıyorum. Var mı sizin bildiğiniz bu tarz değişik yaratıcı fikirler. Gerçekleştirilebilir olması önemli değil, şöyle kaliteli bir tanıtım yapıp beni kandırsınlar yeter, zaten param yok bağış yapmayacağım sdhhsd
www.kickstarter.com
şu ayakkabı mesela hem fikir olarak çok güzel, hem de tanıtım filmi ve genel görsel dizayn olarak(logo, yazı tipi falan). Bu tarz cüzdan, çanta, mont falan da vardı ama şimdi onların adlarını hatırlamıyorum. Var mı sizin bildiğiniz bu tarz değişik yaratıcı fikirler. Gerçekleştirilebilir olması önemli değil, şöyle kaliteli bir tanıtım yapıp beni kandırsınlar yeter, zaten param yok bağış yapmayacağım sdhhsd
Türkiye'de sarışın mavi gözlü bir yakışıklı erkek tiplemesi olarak kim vardı? Öyle çok fazla yeşilçam ya da türk dizileri falan takip eden biri değilim ama düşünüyorum aklıma gelen jönler ya da yakışıklı diye tabir edilen tayfadan sarışın mavi gözlü bi tek Kıvanç var. Kalan hepsi kara kuru esmer tipler. Anneme sordum Göksel Arsoy vardı dedi, kimmiş diye baktım 1936 doğumluymuş adam baya eski tayfadan yani. Ki sonuçta yine de Tarık Akan ya da diğer esmer Yeşilçam yakışıklıları kadar bilinen biri değil sanırım.
Mesela 90larda falan sarışın çocukları severken aynı kıvanç gibi demek yerine söylenen bi ünlü yok muydu yav Türkiye'de? Asıl merak ettiğim konu bu yani sözü gereksiz uzattım yine hsdhsd
Mesela 90larda falan sarışın çocukları severken aynı kıvanç gibi demek yerine söylenen bi ünlü yok muydu yav Türkiye'de? Asıl merak ettiğim konu bu yani sözü gereksiz uzattım yine hsdhsd
Bu şarkıyı bilmemek tuhaf mı?
Dün milyonerde bizim lisenin(özel lise) anadolu tarafından(yani burssuz, baba parasiyla okuyan boş beleş tayfa) bi kız milyonere katılmış. Kız zaten o grubun en popi kızlarından, lisedeyken tikky, aptal bi kızdı. 3. Soruda elenip 1000 lira aldı.
Elendiği soru da sesli soruydu, Fatih Erkoç'un söylediği İngilizce bir şarkı çaldı. Bu şarki ferdi tayfur'un hangi şarkisinin ingilizce halidir diye sordu. Şimdi bu kızin ferdi tayfur bilme olasılığı zaten 0 ama jokeri de çok saçma kullandi ve elendi. Sunucu, seyirciler falan nasil bilmezsin emmoğlu'nu moduna girdi, sözlükte biri yazmiş nasil bilemedi diye hatta twitterdan baktim biraz orda bile yazmişlar.
Valla ben hayatimda hiç ferdi tayfur dinlemedim, ben de bilmiyorum o yüzden şarkıyı, hatta lise arkadaşlarimla kizin muhabbetini yapıyorduk, onlar da bilmiyor. Ha seyirciye sorardim onlar kesin bilir diye ama ne bileyim babama sordum demin o bile dedi oha nasil bilemedi diye shshshsh
Cidden bu kadar meşhur bir şarki mi yav bu emmoğlu? Sabah sabah işsizlikle uzun uzun yazdım yine, neyse teşekkürler şimdiden..
Dün milyonerde bizim lisenin(özel lise) anadolu tarafından(yani burssuz, baba parasiyla okuyan boş beleş tayfa) bi kız milyonere katılmış. Kız zaten o grubun en popi kızlarından, lisedeyken tikky, aptal bi kızdı. 3. Soruda elenip 1000 lira aldı.
Elendiği soru da sesli soruydu, Fatih Erkoç'un söylediği İngilizce bir şarkı çaldı. Bu şarki ferdi tayfur'un hangi şarkisinin ingilizce halidir diye sordu. Şimdi bu kızin ferdi tayfur bilme olasılığı zaten 0 ama jokeri de çok saçma kullandi ve elendi. Sunucu, seyirciler falan nasil bilmezsin emmoğlu'nu moduna girdi, sözlükte biri yazmiş nasil bilemedi diye hatta twitterdan baktim biraz orda bile yazmişlar.
Valla ben hayatimda hiç ferdi tayfur dinlemedim, ben de bilmiyorum o yüzden şarkıyı, hatta lise arkadaşlarimla kizin muhabbetini yapıyorduk, onlar da bilmiyor. Ha seyirciye sorardim onlar kesin bilir diye ama ne bileyim babama sordum demin o bile dedi oha nasil bilemedi diye shshshsh
Cidden bu kadar meşhur bir şarki mi yav bu emmoğlu? Sabah sabah işsizlikle uzun uzun yazdım yine, neyse teşekkürler şimdiden..
Varsa şurda bi kritiğini yapalım. Çok saçma bi film değil miydi yav? Tüm filmi "Baba ne izliyoruz biz?" Modunda geçirdim. Olay örgüsü ile ilgili güzel bilgiler vermiş ama filmin film olarak değerlendirmesi çok kötü bence
Bir Beşiktaşli logo/amblem sever olarak olabildiğince objektif yaklaşarak soruyorum, sizce de karışik ve göz yorucu değil mi?
Şimdi bölümlere ayirirsak üzerinde siyah şekilde Fenerbahçe Spor Kulübü 1907 yazan beyaz bir halka, onun içinde kırmızı bir disk, onun üzerinde sarı lacivert yatay çizgili bir kalkan(shield), onun üzerinde de yeşil bir palamut yaprağı (ya da rakip takimlarin genelde maydanoz diye dalga geçtiği yaprak). Ayrica bunlar arasinda da çok yoğun siyah sınır cizgileri var.
Ambleme ilk baktığımda beyaz, yeşil ve kirmizi, sari ve lacivertten daha çok dikkat çekiyor bence. Kulübün "sarı lacivert" kimliğine de pek uymuyor sanki bu durum. Malum son yıllarda Avrupa'da (ve mesela abd'de NBA takimlari falan) daha minimal ve sade tasarımlara geçiyorlar ki genel olarak tasarım dünyasında da moda o. Beşiktaş kıyafetlerde kullanmak için alternatif logo gibi bi şey bile oluşturmuştu hatta.
Şimdi bu açıdan bakarsak Fenerbahçe de logodan kırmızı diski ve dışarıdaki beyaz halka kısmını atıp, o sari lacivert kalkan ve daha minimal bir yeşil palamut yaprağı kısmiyla bir amblem tasarlasa mesela daha şık olmaz mı? Hem sarı-lacivert renkleri de iyice öne çıkmış olur. Tabi her şekilde tüm ülke garipser bi süre değişim olsa ama sanki güzel bi tasarim olsa eskisini aratmaz gibi geliyor.
Fenerbahçeliler siz ne düşünüyorsunuz ambleminizle ilgili? Sizce bir değişime ihtiyacı var mi yoksa şimdiki hali zaten mükemmel mi? Diğer takim taraftarları da yazabilir tabi.
Şimdi bölümlere ayirirsak üzerinde siyah şekilde Fenerbahçe Spor Kulübü 1907 yazan beyaz bir halka, onun içinde kırmızı bir disk, onun üzerinde sarı lacivert yatay çizgili bir kalkan(shield), onun üzerinde de yeşil bir palamut yaprağı (ya da rakip takimlarin genelde maydanoz diye dalga geçtiği yaprak). Ayrica bunlar arasinda da çok yoğun siyah sınır cizgileri var.
Ambleme ilk baktığımda beyaz, yeşil ve kirmizi, sari ve lacivertten daha çok dikkat çekiyor bence. Kulübün "sarı lacivert" kimliğine de pek uymuyor sanki bu durum. Malum son yıllarda Avrupa'da (ve mesela abd'de NBA takimlari falan) daha minimal ve sade tasarımlara geçiyorlar ki genel olarak tasarım dünyasında da moda o. Beşiktaş kıyafetlerde kullanmak için alternatif logo gibi bi şey bile oluşturmuştu hatta.
Şimdi bu açıdan bakarsak Fenerbahçe de logodan kırmızı diski ve dışarıdaki beyaz halka kısmını atıp, o sari lacivert kalkan ve daha minimal bir yeşil palamut yaprağı kısmiyla bir amblem tasarlasa mesela daha şık olmaz mı? Hem sarı-lacivert renkleri de iyice öne çıkmış olur. Tabi her şekilde tüm ülke garipser bi süre değişim olsa ama sanki güzel bi tasarim olsa eskisini aratmaz gibi geliyor.
Fenerbahçeliler siz ne düşünüyorsunuz ambleminizle ilgili? Sizce bir değişime ihtiyacı var mi yoksa şimdiki hali zaten mükemmel mi? Diğer takim taraftarları da yazabilir tabi.
Bölümleri 25 dakikadan uzun olmayacak ve toplu taşimada izlerken linç edilmeme neden olmayacak güzel bir dizi arıyorum. Bundan önce BoJack Horseman(ki bunda da linçlik sahneler vardi ama şansima hep evde izlerken denk geldim ama bu tarz olmasin yani) ve Brooklyn 99'in 4. Sezonunu (önceki sezonları izlemiştim zaten) izledim bu şekilde okula gidip gelirken metroda. Bu tarz başka ne tür diziler (çizgi film de olur) indirebilirim izlemek için?
Mesela ekşide bugün şehrin iyi hali reklami var anasayfada. Gençler gönüllü olup işte değişik konularda sosyal sorumluluk projelerine giriyorlar. Böyle şeylere katilmak için motivasyonları ne insanlarin? Cv'de yazmak ya da belki kız düşer diye mi yapıyolar yoksa cidden insanlara yardim etmek için yapan var mı?
Valla linç edebilirsiniz ama kendim o tarz bir olaya katilmam herhalde hiç ya. Evde kıçı devirip yatmak ya da arkadaşlarla takilmak varken gidip gönüllü iş yapmak mantıksız geliyor bana. Hiç keyifli bir olay gibi gelmiyor çünkü o tarz işler. Ha mesela illa gönüllü bir şey yapmak zorunda olsam yurtdışından gelen bi kafileye yardimcilik falan yapardim en azından ingilizce konuşurum, yabancı insanlara muhabbet ederim falan. Ya ne bileyim huzur evi, kimsesiz çocuklar falan bu tarz bi etkinliğe katilmayi bi insan niye ister yani, çok tuhaf geliyor bana?
Valla linç edebilirsiniz ama kendim o tarz bir olaya katilmam herhalde hiç ya. Evde kıçı devirip yatmak ya da arkadaşlarla takilmak varken gidip gönüllü iş yapmak mantıksız geliyor bana. Hiç keyifli bir olay gibi gelmiyor çünkü o tarz işler. Ha mesela illa gönüllü bir şey yapmak zorunda olsam yurtdışından gelen bi kafileye yardimcilik falan yapardim en azından ingilizce konuşurum, yabancı insanlara muhabbet ederim falan. Ya ne bileyim huzur evi, kimsesiz çocuklar falan bu tarz bi etkinliğe katilmayi bi insan niye ister yani, çok tuhaf geliyor bana?
Bu başka illerimizde de var mi yoksa sadece simide gevrek, çekirdeğe çiğdem demek gibi bir İzmir olayı mı? Ankarali, İstanbullu arkadaşlarim genelde bu olayi bilmiyorlar ki ilk çok şaşırmıştım tüm Türkiye'de bu şekilde diye düşündüğüm için. Ben yine de bi sorayım dedim belki İzmir dişinda böyle kullanan vardir.
Çok iyi bir dizi değil mi ya sanki gerektiğinden az ilgi görüyor gibi hissediyorum. Ben de bu sene dizinin 5. Sezonu çıkınca başladım diziye ve 5. Sezon bitmek üzere şimdi yarin falan biter muhtemelen. Ki öyle çok araliksiz dizi izleyebilen biri değilim ona rağmen bence baya hizli bitirdim gibi hissediyorum.
Her bölüm ayni hikayeyi çok farkli bir üslupla inceliyor ve karakterleri, olay örgüsü, mizahi yanı, dünyası, dramı, flashbackleri falan aşiri hoşuma gidiyor. Mesela bugün 5. Sezon 6. Bölümü izledim, o nasıl harika bir bölümdü, hayatımda izlediğim en iyi dizi bölümlerinden.
Var mi burda takip eden?
Her bölüm ayni hikayeyi çok farkli bir üslupla inceliyor ve karakterleri, olay örgüsü, mizahi yanı, dünyası, dramı, flashbackleri falan aşiri hoşuma gidiyor. Mesela bugün 5. Sezon 6. Bölümü izledim, o nasıl harika bir bölümdü, hayatımda izlediğim en iyi dizi bölümlerinden.
Var mi burda takip eden?
Bugün belli olacak ev sahibi, bilmeyen varsa. Almanya ve Türkiye aday ve evet ben de biliyorum ki %99 ihtimalle Almanya kazanacak ev sahipliğini ama yine de soruyorum Türkiye'de olmasini ister misiniz?
Ben her şeye rağmen yine de isterim sanirim. Ev sahipliği güzel bi sey bu tarz turnuvalarda. Ama İzmir'in ev sahibi kentlerden olmaması büyük rezalet. İzmirli biri olarak hiç şaşirmasam da yine de çok kızgınım. Hem bu bahaneyle rezil durumdaki İzmir Atatürk Olimpiyat stadı da yenilenirdi.
Ben her şeye rağmen yine de isterim sanirim. Ev sahipliği güzel bi sey bu tarz turnuvalarda. Ama İzmir'in ev sahibi kentlerden olmaması büyük rezalet. İzmirli biri olarak hiç şaşirmasam da yine de çok kızgınım. Hem bu bahaneyle rezil durumdaki İzmir Atatürk Olimpiyat stadı da yenilenirdi.
Şu ana kadar konuştuğum İstanbulluların 10'undan 9'u hiç çıkmamiş Galata Kulesi'ne. Ben 4 kez İstanbul'a gittim, 3 kez kuleye çıktım. Gayet güzel bir etkinlik bence İstanbul için. Ya hatta bi kere İstanbullu baya meşhur gezi bloğuna sordum, o bile çıkmamıştı çok tuhaf geldi.
Bi çeşit istanbullu olma coolluğu mu bu çikmamak? Mesela İzmirliler de saat kulesiyle foto çekilmez, biz izmirliyiz nişanidir saat kulesinin yanindan geçerken kuleyi takmamak. İstanbullu olmanin da olayi da Galata kulesine çıkmamak mı dhdhdh
Bi çeşit istanbullu olma coolluğu mu bu çikmamak? Mesela İzmirliler de saat kulesiyle foto çekilmez, biz izmirliyiz nişanidir saat kulesinin yanindan geçerken kuleyi takmamak. İstanbullu olmanin da olayi da Galata kulesine çıkmamak mı dhdhdh
eksiup.com
Şöyle bir tweet vardı ve bunu okuyana kadar bu durum sadece bende var saniyodum :(
Tiyatro izlerken deli utaniyorum ya, çok saçma geliyor normal insanin karşimda rol yapması normalde davranmayacaği şekilde davranması. Çok yapay geliyo o yüzden bana tiyatro. Dizi, film vs gibi ekrandaki eserlerde bu his olmuyor o oyuncuyu adeta rolüyle benimsiyorum mesela doktor oynayan bi aktörün gerçekte doktor olmadiğini rol yaptığını arada kendime hatirlatmam gerekiyor ama tiyatroda rol yapan birini görünce cringe oluyorum, tuhaf hissediyorum.
Tiyatroyu da pek sevmiyorum açıkçası bu yüzden. Sizde var oluyor mu bu his hiç?
Şöyle bir tweet vardı ve bunu okuyana kadar bu durum sadece bende var saniyodum :(
Tiyatro izlerken deli utaniyorum ya, çok saçma geliyor normal insanin karşimda rol yapması normalde davranmayacaği şekilde davranması. Çok yapay geliyo o yüzden bana tiyatro. Dizi, film vs gibi ekrandaki eserlerde bu his olmuyor o oyuncuyu adeta rolüyle benimsiyorum mesela doktor oynayan bi aktörün gerçekte doktor olmadiğini rol yaptığını arada kendime hatirlatmam gerekiyor ama tiyatroda rol yapan birini görünce cringe oluyorum, tuhaf hissediyorum.
Tiyatroyu da pek sevmiyorum açıkçası bu yüzden. Sizde var oluyor mu bu his hiç?
Böyle sebepli/sebepsiz nefret ettiğiniz kişiler ya da ürünler var mı? Ben tam bir hater'ım mesela. Örneğin apple'dan özellikle iphone'lardan nefret ediyorum. Android fanboyluğundan çok direkt apple haterıyım. Onun dışında insan olarak Cristiano Ronaldo'dan ölesiye nefret ediyorum. Messiciyiz ezelden zaten abim olsa o kadar severdim messiyi o ayrı ama Ronaldo nefretim de çok ayrı bi boyutta. Daha düşünsem kesin çıkar nefret ettiklerim. Sizin var mı belli nefretlikleriniz?
Yıllardır merak ediyordum salmiakkiyi, hep internette görüyordum işte tadına bakıp iğrenen amerikalıları türkleri falan. En son geçen yaz Helsinki'deyken denedim ve aslında beğendim gibi yav. Hani öyle aman aman bu neymiş moduna girmedim ama bak şimdi olsa bi tane yerdim bence.
Bu arada sosyal deney olarak beraber gittiğimiz turdaki diğer insanlara da tattırdım ve sevmeyenler çoğunlukta olsa da seven yine azımsanmayacak kadar insan vardı. Var mı burda tadan?
Bu arada sosyal deney olarak beraber gittiğimiz turdaki diğer insanlara da tattırdım ve sevmeyenler çoğunlukta olsa da seven yine azımsanmayacak kadar insan vardı. Var mı burda tadan?
Ben bunu yemeyi aşırı seviyorum ya. Önceleri ısıtmaya üşendiğim için yiyordum yazın geceleri ya da kışın okuldan gelince falan ama şimdi baya baya taze, sıcak haline göre daha çok seviyorum sanırım. Aşırı üşengeç biriyim ondan damak tadım mı evrim geçirdi diye düşünmüyor değilim ama çok lezzetli değil mi yav daha önce deneyeniniz varsa?
Kahvaltıdan önce mi fırçalıyorsunuz sonra mı? Her ikisinde de fırçalayan ya da hiç fırçalamayan da belirtebilir tabi.
Ben sabah uyanınca çok rezil bir ağız tadıyla uyanıyorum muhtemelen kronik geniz akıntısından dolayı. O yüzden kahvaltıdan önce fırçalamazsam yediğimden keyif almıyorum. Eğer kokma potansiyeli olan bi şey yediysem kahvaltıdan sonra da fırçalıyorum ama nadir yani. Sizin?
Ben sabah uyanınca çok rezil bir ağız tadıyla uyanıyorum muhtemelen kronik geniz akıntısından dolayı. O yüzden kahvaltıdan önce fırçalamazsam yediğimden keyif almıyorum. Eğer kokma potansiyeli olan bi şey yediysem kahvaltıdan sonra da fırçalıyorum ama nadir yani. Sizin?
Bir cin gelse dese ki, tuttuğunuz takım siz maçını izlerken(stadyumda ya da tv başında) ya da radyoda dinlerken asla galip gelemeyecek ama siz ne zamanki maçını izlemiyorsunuz o zaman kesin kazanacak. Bu her defasında böyle olacak. Teklifi kabul eder misiniz?
Magnum, max gibi çubuklu dondurmaları nasil aciyorsunuz? Elinizle çubuğu hissedince o taraftan mi açiyorsunuz yoksa çubuk olmayan taraftan mı? Ben çubuk tarafindan açıp çubuktan tutarak poşetten cikartip oyle yiyorum, bazıları diğer taraftan açip poşetten çikarmadan yiyor.
Bugün didimde bizim arabayi solladı siyah uzerine altın şeklinde c yilmaz plakalı bi araba. Siyah, sanirm bmw marka pahali bir şeydi. Cem Yılmaz'ın olma ihtimali kaç?
Hiç nargile içmemiş ve olaya uzak birisi olarak bu geyiğe gülüyorum evet ama kurumanin mantiğını anlamiş değilim :( köz gelmeyince nasıl kurunuyor? Ne yani bunun olayı?
Burada bi soru olduğu zaman hemen özele git muhabbeti başlıyor. Cidden sağlıkla ilgili bi şey olunca özele mi gidiyorsunuz genelde? Özelde ameliyat olmaya cesaret edemem mesela ben ya da ciddi bi şey için gitmeyi. Kaliteli bir üniversitenin hastanesi en iyi özel hastaneden çok daha iyidir diye düşünüyorum. Hocalarımızdan özel hastanelerde yapılan abuklukları da sıkça duyuyorum. Son 5 yılda sanırım bi kere cildiyeye gittim sadece özele, onda da doğru düzgün ilgilenmedi doktor, aynı konu için üniversite hastanesine gidince çok daha iyi ilgilenildim. Bana çok tuhaf geliyor bu her şey için özel hastane diyen insanlar
Ya bu sistem çok mantıklı bi sistem değil miymiş? Kaldırılması bence eğitim açısından büyük bi hata. Yani tabi ki bi fen lisesinden mezun bir öğrencinin tıp, mühendislik vs girerkenki katsayisi bir meslek lisesi ya da imamhatipten yüksek olmalıdır çünkü sonuçta sen 4 yıl boyunca o çocuğu doktor, muhendis vs olsun diye eğitiyosun lisede, ünide de ona göre destek veriyosun. Yani sonuçta temel eğitimi daha uygun o meslek için bi imamhatip öğrencisine göre.
Sizin görüşünüz ne sistemle ilgili?
Sizin görüşünüz ne sistemle ilgili?
Bizim okul baya yakın, bu oy verdiğim 5. Seçim hepsinde de gider gitmez sira bana geldi oy verdim. Toplam 10 dakika içinde evden çıkıp oy verip eve gelmiş oluyorum. Sizin ne kadar sürüyor? Okulu 5 dakikadan uzak olan var mi mesela?
Not: Sabah 11 gibi gittik oy vermeye annemle, babam kendi okulunda sandık başkanı olduğu için bizle olmuyo hiç seçimlerde.
Not: Sabah 11 gibi gittik oy vermeye annemle, babam kendi okulunda sandık başkanı olduğu için bizle olmuyo hiç seçimlerde.
Yav yıllardır sorunsuz ve severek kullandığım Opera son bi iki haftadır mallaştı. Tarayıcıyı her kapadığımda google, ekşi, reddit, youtube, steam, netflix gibi sitlerden otomatik log out oluyor. Twitter ve facebooktan olmuyor ama mesela ilginç bir şekilde. Opera foruma bile yazdım ama net bi sonuç alamadım. Sildim geri yükledim ama yine aynı. Napayım var mı fikriniz?
MHP'nin televizyonda çıkan reklamlarında(ki bu reklamların olması bile saçma MHP'nin şu anki durumu düşünüldüğünde ama neyse..) reklamın sonunda Türkiye haritası çıkıyor ve haritada Kıbrıs adasının tümü de dahil edilmiş durumda. Yani sanki Kıbrıs adası tamamen Türkiye'ye aitmiş gibi resmedilmiş. Bu suç falan değil midir ya? Geçenlerde Continental'di sanırım, haritada Türkiye'yi koymamıştı da yer yerinden oynamıştı, bi siyasi partinin böyle bi harita yapması beni çok rahatsız etti, Kıbrıs vatandaşı olsam daha da rahatsız ederdi yani. Durduk yere ikili ilişkileri bile bozabilir böyle bi mesaj.
youtu.be reklam da burda.
Bu arada Youtube'dan link atmak için aratınca, MHP'nin reklamı Yunanistan'ı kızdırdı diye habere de denk geldim demek ki orada da ses getirmiş.
youtu.be reklam da burda.
Bu arada Youtube'dan link atmak için aratınca, MHP'nin reklamı Yunanistan'ı kızdırdı diye habere de denk geldim demek ki orada da ses getirmiş.
Ya bu çok basit bir soru ve muhtemelen basit bir yöntemi var ama yıllardır düşünüyorum ve bir çözüm bulamadım. Zıpkına bağlayip atma ya da taşa bağlayıp atma gibi fantastik çözümler ürettim ama aşiri saçma geldiler ki baya uzak mesafeli binalar arasinda da geriliyor ipler bazen. Ya da mesela Karadeniz'de karşılıklı iki tepe arası ip geriyorlar taşimacilik için.
Neyse yani kısacası iki bina arasinda çatıdan çatiya ya da karşılıklı iki balkon arası ip nasil gerilir? Sanirim minareler arası mahyayi da böyle sayabiliriz.
Neyse yani kısacası iki bina arasinda çatıdan çatiya ya da karşılıklı iki balkon arası ip nasil gerilir? Sanirim minareler arası mahyayi da böyle sayabiliriz.
Abd'de Blue apron diye bi şirket var işte yemek malzemeleri geliyor, tarif geliyor sen evde o tarifle ve malzemelerle yemek yapiyosun. Sanki geçenlerde benzer bi şirket Türkiye'de de var ve bi yerde reklamini gördüm diye hatırlıyorum ama aradim bulamadım ve "ulan acaba ruyamda mi gördüm?" Moduna girdim. Ruyamda genelde bu tarz şeyler gördüğüm için emin de olamiyorum işin kötü yanı. Neyse demin annemlere anlatiyodum böyle bi sey var diye ama inanmadilar bana da Türkiye'de varsa bi göstereyim dicektim :(
Evet soru başlıkta. Örneğin Bill Gates, örneğin Jeff Bezos. Bunların kullandığı telefon, televizyon, bilgisayar gibi kişisel teknolojik aletlerin bizim günlük hayatta kullandıklarımızdan bir farkı var mı? O kadar zengin olup telefon olarak benim satın alabildiğim samsung, iphone gibi telefonları kullanıyorlarsa ya da bilgisayar olarak hadi en pahalısı 20 bin dolar falan olacak bilgisayar kullanıyorlarsa tuhaf. Yani ben alamam o fiyata bilgisayar ama ortalama bi zengin alabilir sonuçta(herhangi bi mütteahit falan).