Az sonra Diyarbakır'a gidiyorum, Diyarbakır Adliyesi'nin orada bir otelde kalacağım. Hiç bilmediğim bir şehir ilk kez gidiyorum. Adliye civarında ne yiyebilirim gece 11 civarı?
Elektronik imza satın aldım bir firmadan ve bugün firmadan biri gelip kurulumu yaptı. Bilgisayarıma SafeNet Authentication Client diye bir program ve Java'nın bir sürümünü yükledikten sonra bana içinde elektronik sertifikasyon olan USB'yi bana teslim etti. Ben şu an işimi görebiliyorum ama ekranımın sağ alt köşesinde bildirimlere tıkladım az önce ve yetkisiz klasör erişimi uyarısı gördüm iki tane. Bir tanesini kurulumdan hemen sonra, bir tanesi de biraz önce almışım zaman olarak. Ekran görüntülerini aşağıda paylaşıyorum:
1- hizliresim.com
2- hizliresim.com
Neyse ne olduklarını da anlamadım, birkaç yabancı forumda arattım HarddiskVolumeShadowCopy falan diye ama anlayamadım mevzuyu.
Ya şimdi ben bir miktar şüpheye düştüm. Çünkü firmadan gelen (geldiğini iddia eden) eleman beni bir gün önceden şahsi cep numarasından arayarak şu şu saatlerde geleceğim uygun musunuz dedi. Ne bir kendini tanıtma ne bir şey, zorla ağzından aldım adını. Tipinde de firmayı temsil ettiğine dair bir ipucu kestiremedim, sadece bir form doldurup bilgilerimi aldı. Şimdi böyle anlatınca daha bir güvensizlik oluştu. Sanki bilgisayarımdan bir şeyler kopyalanıyormuş gibi hissediyorum :D
Sakıncalı bir durum var mı sizce?
1- hizliresim.com
2- hizliresim.com
Neyse ne olduklarını da anlamadım, birkaç yabancı forumda arattım HarddiskVolumeShadowCopy falan diye ama anlayamadım mevzuyu.
Ya şimdi ben bir miktar şüpheye düştüm. Çünkü firmadan gelen (geldiğini iddia eden) eleman beni bir gün önceden şahsi cep numarasından arayarak şu şu saatlerde geleceğim uygun musunuz dedi. Ne bir kendini tanıtma ne bir şey, zorla ağzından aldım adını. Tipinde de firmayı temsil ettiğine dair bir ipucu kestiremedim, sadece bir form doldurup bilgilerimi aldı. Şimdi böyle anlatınca daha bir güvensizlik oluştu. Sanki bilgisayarımdan bir şeyler kopyalanıyormuş gibi hissediyorum :D
Sakıncalı bir durum var mı sizce?
"Dün gece şiirlerimi Varlık Dergisine yolladım." cümlesinde kesme işareti kullanılmaması doğru bir kullanım mıdır?
TDK'nın tdk.gov.tr linkini açtığımda özel adlara gelen durum ekleri kesme işaretiyle ayrılır yazıyor. Altındaki örnekte de "Resmî Gazete’de" örneği mevcut. Biraz aşağılara indiğimde kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri adlarına gelen eklerin kesme işaretiyle ayrılmayacağı yazıyor. Buna misal olarak da "Türk Dil Kurumundan" deniyor.
Şimdi Varlık Dergisi bir özel ad. Öte yandan bir kurumu da ifade etmiyor mu? Kurumu ifade etmesi ve kesme işareti kullanılmaması için "Varlık Dergisi Anonim Şirketine" mi demek gerekiyor yoksa? Kafam karıştı.
TDK'nın tdk.gov.tr linkini açtığımda özel adlara gelen durum ekleri kesme işaretiyle ayrılır yazıyor. Altındaki örnekte de "Resmî Gazete’de" örneği mevcut. Biraz aşağılara indiğimde kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri adlarına gelen eklerin kesme işaretiyle ayrılmayacağı yazıyor. Buna misal olarak da "Türk Dil Kurumundan" deniyor.
Şimdi Varlık Dergisi bir özel ad. Öte yandan bir kurumu da ifade etmiyor mu? Kurumu ifade etmesi ve kesme işareti kullanılmaması için "Varlık Dergisi Anonim Şirketine" mi demek gerekiyor yoksa? Kafam karıştı.
Bu sisteme daha yeni geçiş yaptım (evet teknolojiyi bir hayli geriden takip ediyorum) ve harici hard diskimi boşaltıp olan biten tüm dijital varlığımı buluta koydum. Ancak, hani olmaz da, bir dünya krizi meydana gelir bir virüs peydah olur da koskoca Google çöküverir. O zaman bizim bu dosyalarımıza ne oluverir acaba? Akşam akşam aklıma karpuz kabuğu düştü, tüm hayatımı bağladım oraya resmen ve çok ciddi emek verdiğim dosyalar var içinde. Aralarından en önemli olanları harici yedeklemeye devam mı etsem acaba? O dosyalara bir şey olursa kafama sıkarım çünkü.
*Öncelikle, herkese tik atacağım birkaç saat içinde, lütfen yazdıklarınızı silmeyin.*
Başlıktaki sözü kolektivist anarşist düşünür Bakunin demiş. Kaynağını bulamadım bu sözün gerçi ama böyle biliniyor ortamlarda.
Doğal olarak, üzerine çalıştığın şeyin güçlünün fahişesi veyahut köpeği olarak nitelendirilmesi hem toplum nazarında çalışılan mevzunun değerini düşürüyor hem de kişisel olarak tatminsizliğe gebe sonuçları mümkün kılıyor. Bakunin'in olduğu iddia edilen sözle alakalı değil ama spesifik olarak Türkiye için hukukun ve hukukçuların itibarsızlatırılmasıyla alakalı son derece sistematik birtakım çalışmaların yapıldığını düşünüyorum. Hepimiz lisede vatandaşlık dersinde şöyle öğrenmiştik; devleti üç sac ayağı oluşturur: yasama, yürütme ve yargı. Ancak artık yeni devlet teorisi makalelerine bakıldığı zaman bu üç sac ayağın tam ortasında medya adı verilen hayalet bir ayak olduğu ve artık devletlerin dört ayaklı bir yapıya sahip olduğu, yeni medyanın yasama yürütme yargı üçlüsünün hepsini etkisi altında bırakabilen bir kurum olduğuna dair görüşler var. Bunu da şerh düşmek isterim, bu konuyla alakalı yorumlarınızı da merak ediyorum.
Konuya dönersek, bir hukukçu olarak verdiğim emeklerin düşünsel dünyamda çöpe gitmesini istemediğim için karşı argüman üretmeye çalışıyorum başlıktaki söze karşı. Objektif çerçevede yanlışlamaya çalışıyorum bu sözü, en kötüsü böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorum. Türkiye örneğine bakıldığı zaman hep "hukuk yok ya görüyorsun ülkenin halini" diyen grupla "hukuk yoksa al şu senetin/sözleşmenin/kaydın altını imzala bakalım var mı yok mu görelim" diyen grup çarpışıyor. İki tarafın da haklı olduğu haksız olduğu taraflar var; mesela ülkenin halini işaret edip hukuk yok diyen tayfa sadece kamu hukukunu ilgilendiren ve sadece basına yansıyan davalarla alakalı yorum yapıyor. Diğer grup ise hukukun toplumsal boyutunu gözardı ederek direkt olarak hukukun prosedürel tarafıyla ilgili yorum yapıyor.
Ben iki tarafın da haklı olduğu ve haksız olduğu noktalar olduğunu düşünüyorum zira mutlak adalet diye bir şey dünya üzerinde yok, hiçbir yerde hiçbir zaman gerçekleşmedi ve gerçekleşmeyecek, e o zaman önemli olan mutlak adalete ulaşmak değil, ulaşmaya çalışırken yürüdüğümüz yol, gösterdiğimiz özveri ve mücadele. Hukuku değerli kılan şey de mücadeledir o zaman. Diğer yandan adalet, bir sonuca ulaşmayacaksa veya ulaşılan sonuç beklenen sonuçtan daha farklı, daha haksız olacaksa; daha doğrusu adalet gerçekleşmeyecekse, mücadelenin ne anlamı kalır?
Gerekçeli yorumlarınızı/fikirlerinizi/beyanlarınızı bekliyorum.
Sevgiler.
Başlıktaki sözü kolektivist anarşist düşünür Bakunin demiş. Kaynağını bulamadım bu sözün gerçi ama böyle biliniyor ortamlarda.
Doğal olarak, üzerine çalıştığın şeyin güçlünün fahişesi veyahut köpeği olarak nitelendirilmesi hem toplum nazarında çalışılan mevzunun değerini düşürüyor hem de kişisel olarak tatminsizliğe gebe sonuçları mümkün kılıyor. Bakunin'in olduğu iddia edilen sözle alakalı değil ama spesifik olarak Türkiye için hukukun ve hukukçuların itibarsızlatırılmasıyla alakalı son derece sistematik birtakım çalışmaların yapıldığını düşünüyorum. Hepimiz lisede vatandaşlık dersinde şöyle öğrenmiştik; devleti üç sac ayağı oluşturur: yasama, yürütme ve yargı. Ancak artık yeni devlet teorisi makalelerine bakıldığı zaman bu üç sac ayağın tam ortasında medya adı verilen hayalet bir ayak olduğu ve artık devletlerin dört ayaklı bir yapıya sahip olduğu, yeni medyanın yasama yürütme yargı üçlüsünün hepsini etkisi altında bırakabilen bir kurum olduğuna dair görüşler var. Bunu da şerh düşmek isterim, bu konuyla alakalı yorumlarınızı da merak ediyorum.
Konuya dönersek, bir hukukçu olarak verdiğim emeklerin düşünsel dünyamda çöpe gitmesini istemediğim için karşı argüman üretmeye çalışıyorum başlıktaki söze karşı. Objektif çerçevede yanlışlamaya çalışıyorum bu sözü, en kötüsü böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorum. Türkiye örneğine bakıldığı zaman hep "hukuk yok ya görüyorsun ülkenin halini" diyen grupla "hukuk yoksa al şu senetin/sözleşmenin/kaydın altını imzala bakalım var mı yok mu görelim" diyen grup çarpışıyor. İki tarafın da haklı olduğu haksız olduğu taraflar var; mesela ülkenin halini işaret edip hukuk yok diyen tayfa sadece kamu hukukunu ilgilendiren ve sadece basına yansıyan davalarla alakalı yorum yapıyor. Diğer grup ise hukukun toplumsal boyutunu gözardı ederek direkt olarak hukukun prosedürel tarafıyla ilgili yorum yapıyor.
Ben iki tarafın da haklı olduğu ve haksız olduğu noktalar olduğunu düşünüyorum zira mutlak adalet diye bir şey dünya üzerinde yok, hiçbir yerde hiçbir zaman gerçekleşmedi ve gerçekleşmeyecek, e o zaman önemli olan mutlak adalete ulaşmak değil, ulaşmaya çalışırken yürüdüğümüz yol, gösterdiğimiz özveri ve mücadele. Hukuku değerli kılan şey de mücadeledir o zaman. Diğer yandan adalet, bir sonuca ulaşmayacaksa veya ulaşılan sonuç beklenen sonuçtan daha farklı, daha haksız olacaksa; daha doğrusu adalet gerçekleşmeyecekse, mücadelenin ne anlamı kalır?
Gerekçeli yorumlarınızı/fikirlerinizi/beyanlarınızı bekliyorum.
Sevgiler.