Ekşi Duyuru

Eğer aynı hikayeyi bir erkek anlatsaydı aynı şekilde rahatsız olur muydun ? Abartılı bulmadım gerçi ahlaki görüşümüz bu konuda zıt, ben kadınların da cinsellik hakkında konuşabilmelerin şaka yapabilmelerini destekliyorum

anladım abi seni yargılamıyorum kendine öyle bir terbiye ve ahlaki tutum seçmişsin istediğin gibi yaşamak hakkındır, konuşanlardaki muhabbetler genel olarak açmıyor beni fakat dediğin kısma geçen twitterda denk geldim

Programı izlemedim ama Twitter'da o bölüme denk geldim. Program genelinde iticilik varsa bir şey diyemem ama o muhabbet bana olumlu olumsuz bir şey hissettirmedi. Gayet normal bir insanın sohbeti. Nötr kaldım.

Bence küfür etmek de seks konuşmak da cinsiyet tekelinde bir şey değil. Erkek de konuşsa kadın da konuşsa yadırgamam. Yadırgamak bile gelmedi aklıma hatta şimdi duyuruyu görünce o bölümün neden kırpıldığını anladım.

izlemedim de youtube'da boluk porcuk o partlari gordum, ulu orta konusulacak muhabbetler degil onlar, gundem olsun, sansasyon olsun diye yapmislar iste o programi, naapsinlar konusanlar izleyen mi kaldi? Azalarak bitti Hasan Can

Ortada dönen tam leş bir varoş muhabbeti. Düpedüz bayağılık! Bunun muhafazakâr ya da seküler olmakla bir ilgisi yok.

O programa katılanlardan bazıları casting ajans a para odenerek geliyor. O leş kadın da onlardan biri. Yani kadının anlattıkları gerçek değil. Bi nevi kurgu.

Yatak odası mahremdir
Başkasına anlatan kalitesini gösterir

kazımak lazım önce. tamirciye götürün bence.

zor ve masraflı olur siz yapamazsınız

sprey boyalar ile alıp boyarsın ama tırnağını sürdüğün zaman boya kalkar sprey boyalar çok yumuşak oluyor

bisikletlerin üstüne ya toz boya atılıp fırınlanır ya da araba boyar gibi önce zımpara - yüzey temizliği- astar, sonra tekrar zımpara - yüzey temizliği - boya atılır ve yine fırınlanır.

ha gönlü olsun da nasıl olursa olsun diyorsan, sprey boya al 2 3 kutu bir de ona uygun tiner al, güzelce zımparalayıp boyayı çiz ki yeni boya tutunabilsin, sonra tinerle güzelce temizle bas spreyi geç.

sprey boyalar çok uçucudur, çok küçük partiküller ile uçup sağa sola bulaşır, farkedemezsin baştan ama etrafı batırman çok olası,, rüzgarsız bi havada açık arazide yapılır. otoparka inip de boyıyayım deme arabaları batırırsın :)

bunun dışında endüstriyel boya alıp boyayabilirsin. endüstriyel boyaları yapmak kolaydır, sürdükten yarım saat sonra katılaşır 1 gün sonra kemikleşir. rulo ve fırça ile olur

hatta istersen hammertone alıp çekiç izi gibi iz de verebilirsin(boyayı yaptıktan sonra öyle iz oluyor kendi özelliği)

bunların hepsini ben yapabilriim mesleğimin bir parçası da hiç alakan yoksa zorlayacak ve iyi netice vermeyecektir.

son ve kolay olan önerim araç kaplama folyosu alıp kaplamak olur.

maket bıçağı, saç kurutma makinası , folyoya su püskürtmek için milyoncularda satılan fısfıslar, cetvel olarak kullanabileceğin uzun bir şey ve tiner yeterli.
,
tiner temizlik için

hangi yolu seçersen seç bisikletin parçalarını sökmek için anahtar alyan falan gerekecektir.

amatör bir kişinin basitçe yapabileceği bir iş değil. ben bir kere girdim, siz girmeyin. yeni bir bisiklet almak bile daha mantıklı olur. yoksa çooook uğraştırıcı.

Eğer kadroyu tamamen söküp geri birleştirebilirim derseniz ve pas falan yoksa kadroda araç filmi kaplayın en temizi hem çok dayanıklı olur hem çok çılgın bi kadro şekli yoksa uygulaması boyadan daha basit olur sanki.

Matkabınız varsa www.hepsiburada.com bunu alın. Mevcut boyayı kazıyın, oto sanayinde boya bastırın sprey (kızınız hangi renk isterse) bir kutuda vernik bastırın, çok rüzgar almayan bir yerde bir pazar günü halledersiniz. Çocuk bisikleti bu ,ne kadar büyük ve meşakkatli olacak ki, hem çocuklarınızla aktivite olur. Gözünüz korkmasın :)

alıyorum, çok sevimli oluyorlar
almak yanlış değil, zaten günlük kullanım için veriliyor onlar. ücrete dahil olduğunu düşünüyorum.
alınabileceğini otel yönetimi de biliyor bence her türlü.

Şampuan sabun vs dandik oluyor genelde. Sabunları güzel olanları alıyorum ama. Dikiş seti duymamıştım hiç.

Teknik olarak, evet onların hepsi senin ister alabilirsin ister bırakabilirsin.

Alın diye koyuyorlar zaten. Üstünde otelin adı yazıyor, bedava reklam. Eve gidiyorsunuz, aylar sonra otelin zımbırtısını görüyorsunuz, oradaki güzel günlerinizi hatırlıyorusunuz, yine gitmek istiyorsunuz, vb.

Eski otelciyim. tv, 12 takım çarşaf, her şey dahil diye çay saatinde topladığı 200e yakın poşet çay, masaya vidalı olan deri sümeni(baya sökmüş masadan) vesaire almaya yeltenen müşteriler gördüm pek çok defa. Sabun dediğiniz nedir ki :). Bütçe hesaplamasında belli bir oran eklenir bu sabun, şampuan vb. kalemlere müşterinin alacağı varsayılarak.

Bence almazsan housekeeping şaşırır. Ama ben dandik oldukları için almıyorum.

Şampuan şişesini alıyorum, sonra içine kendi düzgün şampuanımı, saç kremimi, yüz yıkama jelimi vs koyup seyahat şişesi olarak kullanıyorum. Dikiş setini kesin alıyorum, çantada taşıyınca hayat kurtardığı zamanlar oluyor. Sabunu sadece sevimliyse alıyorum :D

otellere sabun sampuan ureten siseleyen bir fabrikada calisiyordum bundan 15 yil once. cok kalitesiz oluyorlar. robinson club'i sabununun sekli cok tatlisti ama mesela (golf topu) orada calisirken almistim bir tane :)

ilk defa yurtdisinda kaldigim oteldekini hatira olsun diye aldim hala durur. o kadar. kullanmayi dusunmuyorum.

onun disinda hic almam. paraya dahil olup olmamasi degil mesele. yani sabunluktan sabun bosaltmadigimiz gibi siseli olani da almasak olmeyiz bence. bossa sisesini al, kimsenin umrunda olmaz zate.

havlu da almam, carsaf da. 10 yil once filan bir kere odada tarak vardi onu kullandik. asagida 5 lira kestiler. cok cirkin bir hareketti. yani tarak da muhtemelen 50 kurusluk bir tarak... taksimde unlu bir otel bir de burasi.

sorunun cevabi, siselenmis minyatur urunleri alirsaniz kimsenin umurunda olmaz.

Biraz daha spesifik sorayım o zaman :)
Odadaki dolapta çamaşır torbası, ayakkabı torbası, ayakkabı çekeceği vs oluyor. Onlar da alınır mı?

Alınır tabi neden alınmasın
Bir keresinde bir otelde bir kadın kooperatifinin üretimi olan zeytinyağlı kekikli sabun vardı onu aldım
Bir başka seferde kaldığım hotelde bulgarinin tester parfüm ve sabunlarını koymuşlardı onlarıda aldım
Poşet, dikiş kutusu, çekecek vs kaliteli ve şık ise alınır, diğer türlü benim gibi haftanın 3 günü hotellerde geçiyor ise artık ev sabundan geçilmiyor, almıyorum.

Ortadoğu otellerinden falan alıyorum onlar güzel oluyor. Türkiye’de dokunmam bile kalitesi leştir.

Bazen alirim vileda icin falan kullaniyorum.

Saydiklarinizin hepsine ek olarak tuvalet kağıdını da almişligim var :D

Hatıra olarak alinabilir ama o kadar ucret odenen yerden 20 liralik kalitesiz urun alarak kendince hesaplasma yapma kafasini pek kaliteli bulmuyorum.

Alırım işyeri vs gibi yerlere acil lazım olursa diye koyarım ama içine kendi şampuanınmı koyarım şişeleri kullanırım

Amsterdam’da kaldığımız otelde Türkiye’de görmediğim çeşit çeşit çay ve kahve bırakmışlardı odaya. Orda içemeyince onları almıştım yanıma evde denemek için. Bunun dışında herhangi bir otelden bir şey aldığımı hatırlayamadım hiç. En fazla şişesini falan beğendiğim bir şey olmuşsa sonra kullanmak için almışımdır. Otellerdeki şampuan, sabun vs dandik geliyor çünkü.

Ayakkabı çekeceği, tuvalet kağıdı almak falan asla aklıma gelmezdi. Okuyunca şaşırdım.

dikiş seti, tek kullanımlık terlikler, çekecekler alınabilir. sürekli de kullanılır.
traş seti mesela olmaz, kalitesiz bıçak ve köpük vardır. ama alırım, misafirim gelirse veririm ona. diş fırçası da öyle misafirlik alınır.
sabun şampuanlar olmaz, kalitesizler. ancak küçük şampuan şişelerine kendi şampuan ve duş jelimi koyar, seyahatlerde yanımda taşırım. dışarıdan satın almak yerine mevcudu kullanmak mantıklı.
bunun haricindekiler abartıdır bence.

sabunlara pek dokunmam ama tek kullanımlık terlikler, ihtiyaç torbası, elbise çantası vs.. yolda lazım oluyor :) bir de bazen çok güzel kurşun kalemlere rastlıyorum onu da alıyorum.

Almıyorum. Seyehat süresince de kullanmıyorum. Yanımda taşırım kendiminkileri. Cay, kahve ve ikramlık içki, yemekleri yerim.
Yanımıza alalım doye değil, kullanalım diye olduklarını düşünüyorum.

çok kalitesizler almaya değmezler.

Bunu deneyerek görmek daha mantıklı. Termosifonun yalıtımını, saatlik tüketim miktarını vs. bilmeden hesabını yapmak imkansız. Ancak genel itibariyle termosifonlar sürekli açık bırakılmak üzere tasarlanıyor. Öylesi daha ekonomik olabilir.

Deneyerek görmek çok zor, tesisata bağlı bi sürü cihaz var. Termosifon harici tüketim sabit olsa belki olur. Süzme sayaç takmak lazım deneyerek görmek için ama o da değmez heralde

Yeniden ısıtmak sıcak tutmaktan daha masraflı olacaktır.

Ustunde ufak ekran olan prizler var onla olcebilirsin.

bu kombi gibi değil. hani kombi için de söylenir ya, kapatıp açmak mı, sürekli en düşükte açık bırakmak mı diye. kombinin ısıttığı su sürekli ısı kaybediyor ve kombi suyu sürekli ısıtmak zorunda kalıyor.

termosifon öyle değil. yalıtımlı bir kazan. bir kere ısındı mı, kullanılmadığı sürece dış etkenlerle çok fazla ısı kaybetmiyor. sürekli açık kaldığında sıcaklığı sabit tutmak için fazla enerji harcamıyor. kapatırsanız da hızlı bir şekilde soğumaz, ama yeniden ısıtmak için harcayacağı enerji, sabit tutmak için harcayacağı enerjiden fazla olur.

ısı enerjisini arabanın ilk hızını aldıktan sonra düz yolda gitmesi gibi düşündüğünüz için yanılıyorsunuz. fakat konu ısıl kayıp ve ısıtma olduğunda durum böyle değil. ısıl atalet gibi bir fizik yasası yok.

en temiz test etme yöntemi, enerji tüketimi ölçen prizlerden bir tane alıyorsunuz. her iki durum senaryosunu da 1 hafta süre ile test ederseniz. kapatıp açmanın daha tasarruflu olduğunu göreceksiniz.

ikinci kolay test termosifonu 60 dereceye kadar ısıtın. enerjiyi kesip 20 dereceye düşmesi için gereken süreyi takip edin.

ısıyı bu kadar iyi muhafaza etmek kolay bir şey değil.
ortalama bir termosifon 60 dereceden 20 dereceye yaklaşık 7-8 saat içinde gelir. yani bu ne demek. bu sürede ısıyı sabit tutmuş olsanız. bu 8 saatlik periyotta en az 1 defa 20 dereceden 60 dereceye ısıtmak kadar enerji harcamış olurdu. kalan 4 saat için gene bunun yarısı kadar daha enerji yakacak.

kabaca bir tahmin ile kapatıp açmak veya sürekli açık tutmak arasında 1.5x kadar bir fazladan enerji tüketimi olur.

evet.saat 17.00 kadar açık.

Ali İhsan Varol'a ulaşmayı denediniz mi?
belki onda bir çözüm vardır.
twitter'dan ulaşabilirsiniz.

Bi deneyeyim, cevap verir mi bilmem ama bakalım :)

(git: 1459398)

Tam sizin durumunuzdayken Philips 2220 aldım.,1 yıldan fazladır kullanıyorum.Memnunum.Daha iyisi illa ki vardır ama bana şu an yeterli geliyor.

Havaş, havataş gibi servisler olabilir diye sordum. Otobüsten kastım İETT. Sürekli dur kalk çok yavaş ve kalabalık olur diye tercih etmek istemedim

www.istairport.com

tunalı hilmi üstünde bülten sokağın köşesinde tunalı simitçisi var.

simit cafelerden yiyeceginiz simitler hayal kirikligi olabilir. elektrikli firinlarda pisiriyor geneli, ankara simiti tas firinda pismeli. sokak simitcilerine denk gelirseniz onlardan da deneyin.

Arkasında bir tuş olmalı. İyice bakın. Bizde sağ alt tarafta (arka)

Wi-fi Switcher uygulamasını telefonuna kur sonra gel teşekkür et.

not: Wi-fi Switcher yapacağınız ayarlamaya göre düşük bağlantı olması durumunda daha yüksek bir bağlantı hızına geçiş yapıyor. Ağ seçimini etkinleştirdiğiniz sürece en iyi Wi-fi ağına bağlanmaya devam ediyor

@jamswety wifi switcher adıyla bisürü uygulama var. Hangisi acaba sizin söylediğiniz? Link paylaşabilir misiniz?

en tepede çıkan kırmızı beyaz olan.

Şukunu verdim hocam, süpermiş eyvallah

Merhaba, güçlendiricinin ağının ismini, şifresini vs. aynı yaptınız mı modemdekiyle?
Öyle olunca benim Android telefon gezdikçe en güçlü antene bağlanıyor.
Iphone yapmıyor sanırım bunu.

Bu problemi tüm cihazlar için çözmenin yolu ise sanırım Mesh kullanmak.

Aşti metrodan çıkıp taksiye binerseniz tahminimce 20-30 tl arası bir şey yazar. Yine aynı yerden dolmuşa binerseniz önünde inersiniz. Mesele Aşti’nin içerisinden taksiye vs. binmemek.

Aştiden metroya temassız kredi kartı ile binebilirsiniz. 3.5-4 lira civarı çekiyor karttan.
Aştiden metroya binip Maltepe durağında inerseniz 5 dk yürüme ile yht garında olabilirsin.
Yukarıda bahsedildiği gibi dolmuşla da geçebilirsin.
Aşti taksisi yabancı olduğunu anlarsa Anıtkabir turu yaptırabilir

Alt geçitten geçmeden Aşti'nin ilk çıkışından çıkın. Bir tane büfe ve otobüs durağı var.
339 numaralı mavi otobüse binin.
Parayı verin.
Garın karşısında inin.

malware ya da tarayıcı uzantılardan biri değiştiriyor olabilir. önce uzantıları kontrol edin daha sonra da antivirüsle tarama yapın.

ayarlar> you and google> on start up resimdeki gibi degil mi? r.resimlink.com Google disinda baska site yahoo falan varsa silin oradan

mcaffee web advisor diye bi uzantı var, o değiştiriyormuş sanırım. komple kaldırdım onu, bakalım inşallah tekrar etmez. teşekkürler cevaplar için

Ekonomik olsun dersen puzzle.
Para muhim degil diyorsan lego.

Ikisini de yaparken eglenip, bitirdiginde tatmin olursun.

Dil öğrenin. Duolingo + Busuu

Aslinda ben de istiyorum. hepsiburada'da vb boyle hobi setleri var ufak ahsap vb kesip oyabildigin. henuz cok az bilgim var ama oyle bi set alip ahsaptan guzel kullanisli seyler uretmeyi planliyorum. acayip eglenceli bence.

@fever

İşime yarayacak bi yabancı dil yok hocam. Bi de yaş itibariyle bişeyler okuma/öğrenme hevesim pek kalmadı artık. Hayattan keyif almak istiyorum.

Karantina döneminde yaptıklarımdan örnek vereyim

Diorama (abartılı malzemelere de gerek yok. evdeki çer çöp ile efsane şeyler üretiliyor)

Arduino ile projeler (ben 35 yaşından sonra öğrendim. en son apartman kapısını sesle açan sistem yaptım diafona bağlayarak)

Kitap ciltleme (Bana terapi gibi geldi)

Kafa temizlemeyi denediniz mi ?

refikanın mutfağında tavuk dünyası challenge'ları oluyor. onlar arasında olabilir.

hdd takılıyken bilgisayarım'a sağ tıkla, yönet, disk yöneticisinden takılı olan hdd'ye bir harf ata.

Eğer laptop ise bazen usb portu yeterli akımı veremiyor hdd'ye. Harici disk kutusu üzerinden harici adaptör girişi varsa ve uyumlu bir adaptörünüz varsa harici güç vermeniz veya aşağıdaki gibi çift usb girişinden güç alan bir kablo edinmeniz sorunu çözebilir.

www.gittigidiyor.com

Not: Öncesinde hdd'yi başka bir bilgisayarda (tercihen masaüstü) deneyip çalıştığından emin olun.

@kibritsuyu bahsettiğin ekranda hdd'ye sağ tıklayınca harf atama menüsü pasif çıkıyor :(

Ortaklık pay dağılımını değiştirmeye gerek yok. Şirketin aktifine ortağın borç verecek, yasal faiziyle de alacak günü gelince. Bence yüzde ellinin altına inmeyin.

Bu sırada bir kısmını borç verip, bir kısmını hisse olarak da alabilir ve burada kendinizi korumak için bazı karar verici hisseler tanımlayabilirsiniz. Altın hisse vesaire de diyorlar. Örneğin, %60 - %40 oldunuz ama sizin hisselerinizin bir kısmı herhangi bir sermaya artırımını engelleme yetkisine sahip olur vesaire.

www.ymm.com.tr

şuradan nasıl karar alınıyor okuyun ve fikriniz olsun.

problemli bir şirkette çalıştım ve benim gördüğüm eğer hisselerin yarıdan fazlası elinizde değilse, bir anlaşmazlık durumunda şirket kilitlenip kalıyor. öyle bir durumunda elinizdeki %50 hissenin bir değeri yok. anca, diğer taraf toplantıya gelemeyecek falan da, ali cengiz oyunlarıyla öyle karar alacaksınız. çok zor...

sizin ortağınızla olan işlişkinizi ve yaptığınızı işi, işin geleceğini, riskleri vb. bilmiyoruz. en iyi siz biliyorsunuz. eğer hisse devri yapcaksanız da, bu devrin 2milyon tl karşılığında yapıldığını zabt altına alın bence. diğer türlü bir anlaşmazlıkta, ben evimi sattım sermaye koydum, sen de hissenden feragat ettin, çok konuşma diyecektir. yani hiçbir değeriniz olmadığını vurgulamaya çalışır...

Sirket ana sozlesmesinde sermaye arttiriminin iki imzayla yapilacagina iliskin bir madde eklerseniz, sizin iraceniz olmadan sermaye arttirimi yapamaz.

Mobilden girdiğim için cevap yazmayacaktım ancak yazdıklarını okuyunca pc den giriş yapıp kendi tecrübelerimi yazmak istedim.

Anladığım kadarı ile ortağının maddi durumu senden daha iyi durumda ve gene yanılmıyorsam senin tecrüben daha fazla gibi geldi bana. Yazdıkların içerisinde 2 konu dikkatimi çekti. Birincisi senin elinde yalnızca aylık kazancın var ve başka herhangi bir yerden de maddi gelirin yok ve bütün sermayeni bu işe yatırmışssın. Bu durumda ortağın başka yerlerden de geliri olduğu için senin kadar müşkil bir durumda değil ve daha rahat. Sen ortağına inanıp, güvenip bu işe girmişssin ancak ortağının söylediği şu söz beni tedirgin etti açıkçası ; işi büyütelim, eğer senin birikimin yoksa sermaye benden sen kendi payından bana yüzde ver. Ben olsam hayır derdim. Başımdan benzer şey geçmişti ve zararlı ben çıkmıştım işin içinden. Ne kadar güvensen de işin içine para girince olaylar değişiyor. Dikkatli ol derim

Motorcu değilim ama ben de çok araştırmıştım zamanında. Piyasası ve kalitesi itibariyle Xmax'i önerebilirim. Hem iyi motor hem de bir süre sonra satıp daha büyüğüne geçmek istersen kolay satılır.

Bir X-Max 250 kullanıcısı olarak şiddetle öneririm. Piyasanın lideri zaten, gerisi fasa fiso. Yalnız fiyatlar inanılmaz uçmuş. Araba piyasasında olan durum motosiklet piyasasında da var. Yurt dışından gelmediği için sıfırı bulunmuyor ve ikinci elleri inanılmaz artmış. Belki biraz beklemekte fayda olabilir. Sonbaharda fiyatların normal seviyelere gelmesi olası.

Bu arada şehir içinde kullanacaksanız X-Max 250 şart değil. 150'lik Honda PCX ya da 155'lik Yamaha N-Max de de işinizi görür.

@halitkin +1 Bence de 50'den 250ye çıkmak zorunda değilsin 125cc de işini görecektir. Yakın zamanda xmax 250 kullandım. Oldukça konforlu ve güven hissi veriyor. Ayrıca Yamaha'nın bagaj olayı benim çok hoşuma gitti. 2 kask veya 1 kask+mont alabilmesi çok iyi. Fakat bu kadar parayı bir scootera vermezdim sanırım.

Bence almışken 150 değil de 250 cc al. Hatta gücün yeterse 400 cc al. Dediğin kriterlerde 250 ve ya 400 x max bu işin kralı. Motorun ne olursa olsun cc asla yetmez, hep yükseltmek isteyeceksin. O yüzden en az 250 cc. Arada şehir dışı turları falan da yapabilirsin böylece. Koruma ekipmanını unutma, kask takmadan bakkala bile gitme. Hadi kal sağlıcakla.

Zaman zaman şehirlerarası da kullanacağım, o yüzden 125 veya 150 ağır kalabilir biraz. Galiba temiz bi xmax 250 bulmak en ideali şu an.
Bu arada 50 cc ile 75 km uzun yol yapmışlığım da var ama çok uzun sürdü :D

Ben değil ama ev arkadaşım kullanıyordu joyatech mi neydi markası, ilk başta bitti olum bu iş sigara yok artık hayatımda oo bu ne güzel her yerde içiyorum aroması falanda çok mis gibi diyordu. Sonra yerim ulan likidini mikidini diyip fırlattı attı tütüne geri döndü.

Cevap: Joyatech

İçme. Ben normal sigarayı bırakıp geçtim buna, 3 sene elimden düşüremedim. Daha sonra ciğerlerimdem rahatsızlandım(sebebi bu muydu bilmiyorum) ve 1 hafta kullanmayıp sonrasında elektroniği de bıraktım. Şimdi arada biranın yanında yakıyorum 1 dal.

2 paket içiyorsan. günde 3 paket parası likit ve coil harcarsın.
denedim çalışmadı.

ben benzinlikte yıkıyorum o basınçlı makinelerin çoğu ise yaramıyor, en mantıklısı benzinlikte yıkayıp evde süpürmek.

karcher k3 almayı düşünürdüm.

Öyle bir cihaz ekonomik olmaz, sadece kolaylık olur.
Ekonomik olsun diyorsan büyükçe bir süngeri köpürt ve el ile arabaya uygula.

hiç biri benzinlikteki presi vermez.

Würth var bende o bile ise yaramiyor sabunlar güzel çözmuyor yada ben denk gelmedim hala ki cok karisim falan yaptim. Illa kopukleyip sonra sungerleyip sonra su tutmak lazim. Su icin de cok fazla basinc lazim.

www.waschbox-store.com

Bu bendeki. Baslik cikip basincli tabanca oluyor ama yine de yetmiyor basinc guzel.

fırında yap, diğer türlü dağılabilir.

Mısır ununa bulayıp kızgın yağda kızartırdım ben olsam.

@Improbable fırında pişirmek için bi tarif var mı? yani kaç derecede kaç dakika, başka yanına eklenecek malzeme vs?

@cowboy kaç kg elindeki paket, 1 kiloysa pişirme kağıdında hafif sıvı yağ gezdir 1 yemek kaşığı kadar. balıkları hafif tuzla 1-2 çay kaşığı, 2 yemek kaşığı da mısır unu gezdir üstünde, çok ovalama çünkü gerçekten dağılır. süzgeç gibi bişey varsa sallayarak yap bunu. mısır unu yoksa boşver. balıkları tepsiye diz. 1-2 yemek kaşığı sıvı yağ gezdir üstünde. balığın da yağı var, çok yağlı olmaz böylelikle. 180 derecede önceden ısıt fırını. 20-25 dk sonra hazır.

yaptınız mı? benim tarifim şu:
balıkları bir kaba boşaltıp üzerine zeytinyağı tuz karabiber ve pul biber dökün ve yarım limon sıkıp karıştırın.
fırın kabını yağlayıp soğan dilimlerinden ve bıçağın kenaryla ezeceğiniz birkaç diş sarımsağı da atıp bir taban yapın.
balıkları bu tabanın üzerine dizin. üzerine halka şeklinde limon kesip koyun.
önceden ısıtılmış 200 derece fırında balıkların üstü kızarana kadar pişirin.

Cevabı bilmiyorum, hassasiyetiniz için teşekkür etmek istedim sadece.

Kanunen kaymakamlık veya valiliğe teslim etmen gerekiyor, onlar da yakıyor zaten.

Sen de makasla kes ve kapalı bir ortamda yak soba gibi mesela.

mevzuatta (www.mevzuat.gov.tr ) şöyle geçiyor:
Bayrakların Toplanması
Madde 5- Eskimiş, solmuş, yırtılmış ve kullanılamayacak duruma gelmiş olan bayrakları elinde bulunduran gerçek veya tüzel kişiler ile resmi kurum ve kuruluşlar bu bayrakları ilçelerde kaymakamlığa, illerde valiliğe, yurt dışında büyükelçilik veya başkonsolosluklara teslim ederler.

(Mülga ikinci fıkra:RG-18/8/2010-27676)

Yok Etme Usulü
Madde 6- (Değişik birinci cümle:RG-18/8/2010-27676) Valilik ve Kaymakamlıklarda toplanan bayrakları yok etme işlemi; Valinin ve Kaymakamın belirleyeceği üç kişilik bir komisyon gözetiminde, ay-yıldız ile kırmızı kumaşların kesilerek ayrılmasından sonra kırpma makinesinde veya kapalı alanda yakılmak suretiyle yapılır. Yurt dışında yok etme işlemi büyükelçiliklerde ve başkonsolosluklarda, Dışişleri Bakanlığının uygun göreceği bir yöntemle yapılır.


fakat kaymakamlığa falan gittiğin zaman niye geldin bunun için der gibi suratına bakarlar diye düşünüyorum. ayırıp yakma işlemini kendin de halledebilirsin.

bulunduğunuz yer mülki amirliğine tutanakla teslim edin. gerisi onlarda.

ben bir poşete koyup kaymakamlığa veriyorum her sene. 6 7 sene öncesine kadar birde kağıt veriyorlardı imha edildiğine dair. sonra vermemeye başladılar. ama usulünce imha böyle yapılıyor.

iradeni kullan bence. uzman degilim ama cok kilolu degilsin.

Kilo veremiyorsan neden veremiyorsun onun temeline inmen lazım, yani boğazına mı sahip çıkamıyorsun yoksa metabolik bir sıkıntın mı var, bunu öğrenmen lazım, zira boğazına sahip olamıyorsan ameliyat olsan da yine kilo alırsın, tiroid gibi bir sıkıntın varsa yine kilo alacaksın ya da tüp mide olmak kolayına geliyordur, yine kilo alırsın. Kısaca tüp mide ameliyatı olup da kilosunu koruyan hasta oranı çok az, çünkü ana nedenleri çözemiyorlar.

İkincisi, 100 kiloyla ameliyat olmak gerçekten çok anlamsız, eğer (varsa) asıl sıkıntılarını çözersen ortalama 1 seneden çok rahat sağlıklı bir kiloya inersin.

Üçüncüsü, evet baya riskli bir ameliyat.

ben oldum 2 yıl önce. laylaylom girdim çıktım hiçbir sıkıntım olmadı. halen de hiçbir problemim yok fakaaat ben diyet yapıp kilo vermeyi başaran biriyim. sorunum bunu koruyamamak oldu çünkü verdiğin kiloyu mutlaka fazlasıyla geri alıyorsun; vücut buna çok yatkın oluyor. 2 defa 25er kilo verdim. sibel can gibi al ver al ver ekonomiye can ver şeklinde. sonunda 95 kilo olunca gittim özelde ameliyat oldum. doktorun ilk sorduğu şey diyeti deneyip denemediğim çünkü diyetle zayıflayamıyorsam ya başka bir rahatsızlığım vardır ya da diyeti beceremiyorumdur. bu gibi durumlarda ameliyat kabul edilmiyor.

ameliyat olunca kendiliğinden zayıflamıyorsun yani yine diyet yapıyorsun ama diyet daha kolay oluyor çünkü karnın hemen doyuyor. fakat önemli olan bi 6 ay geçtikten, miden iyileşip azıcık büyüdükten sonra o gırtlağa tekrar hakim olabilmek.

riskli bir ameliyat. ben oldum. pişmanım şuanda çünkü üç yıl sonra absürd bir komplikasyon çıktı. fakat ilk iki yıl iyiki olmuşum diye düşünüyordum, olduğunu bildiğim insanlar da çok çok mutluydular.

birincisi kilo gerçekten hayatında büyük bir problem mi yoksa başka şeyler yüzünden mi kiloya takılıyorsun bunu anlamalısın. kendi adıma ikinci kategoriye girdiğimi geç farkettim.

ikincisi, olmaya karar verirsen mutlaka çok çok iyi bir doktor araştırması yapmalısın. ortalık şaklaban kaynadığı gibi, yetenekli bilgili unvanlı ama paragöz cerrahlarla da dolu.

üçüncüsü, her şeyin iyi gitme ihtimaline göre değil en kötü gitme ihtimaline göre hazırlık yap. ben ameliyat sonrası kanama geçirmişim (o kısımları hatırlamıyorum) sevdiklerim ailem vesaire bayağı travma geçirdiydi, ölecek gibiymişim betim benzim atmış filan.

kendi adıma zaman makinem olsa kendimle konuşur kararımdan caydırırdım. çünkü temel problemi çözemediğim gibi, yemek gibi çok keyif aldığım bir kaçış yolundan da oldum.

Canli tanidigim 4 kişi oldu bu ameliyati ikisi normale döndü birisi mide tepki verdi aylardir hastanede komple midedi alinacak birisi maalesef öldü risk büyük derim.

Hepsi senin dediklerini diyordu diyet olmuyo falan diyordu

100 kilo bir sey degil, disini siksan 85e dusersin aradaki fark acaip fark yaratir sende. sonra zaten ufak ugmfak verirsin. ameliyat falan ne gerek var.

eger ankadaradaysaniz parayi buna harcayacaginiza guven hastanesinde bir diyetisyen var psikologla beraber calisan ona gitmenizi oneririm. herkesin bahsettigi yemekle olan dengesiz iliskiyi duzenleme, beslenme konusunda bilgilenme acisindan cok fark yaratiyor, daha once nasil ve kimin rehberliginde diyet yaptiniz bilmiyorum ama iyi bir diyetisyen ve koordine oldugu bir terapist cok farkli bir deneyim, kesinlikle deneyin derim. ozellikle altta yatan fizyolojik bir sebep varsa bunu bulmakta da guven hasanesi cok iyi, ozellikle endokrin bolumu cok basarili. bu olasiligi denemeden boyle buyuk bir risk almazdim ben. bu arada kendi kendinize yaptiginiz diyetleri ben yaptim diye kabul etmeyin, onlar bir anlam ifade etmiyor cogu insan icin.

100 kilo aslında fazla değil benim boyum 172, tartıda 94 kilo gördüm :) bazen sırf yemek yemek için yedim. Tatlı tuzlu ne varsa eşimde pis boğazlık var o kilo almıyor ama ben alıyordum.

Sonra farkettim ki aynada kendime bakmıyorum fotoğraflarda iğrenç çıkıyorum. Karar verdim tüm beslenme düzeninin değiştirmeye şuan 78 kiloyum hala spor yapıyorum ve mutluyum. Tüp mide ameliyatı olsan bile beslenme alışkanlıklarını ve düşünceni değiştirmeden yine kilo alırsın.

Ameliyat olma, ben 5 ayda 16 kilo verdim kendine inanıyorsan yaparsın. Bu süreçte online pt ve diyetisyen desteği aldım. Baktım ben onlardan daha bilgiliyim kendi programımı oluşturdum. Öğlen evden getirdiğim yemeği yiyorum. Görenler ne kadar fit olmuşsun dedikçe daha gaza geldim. 6 kilo daha verecem. Vücuduna eziyet etme sonuçta Ameliyat.

K100 çok değil. Bir çok kişi de o kiloda o bmi için ameliyat yapmayacaktır.

Diyet diye bakmayın. Sözlükte intermittent fasting i okuyun. Deneyin.
Ameliyat ciddi riskleri olan ve sonrasında da zaten yine diyet yapmaya mecbur kalacağınız bir çözüm.

ilginç bu arada, bana da baya mesaj geldi. Duyuru şüşkoları dayanışma ve yardımlaşma zirvesi olsa olurmuş yani.

hayatı boyunca kilo sorunuyla uğraşmış 4 yıllık tüp mideli olarak ben hiç pişman olmadım. merdiven altı bir yerde de olmadım bu ameliyatı; kredi falan çektim tam teşekküllü bir hastanede, güvenilir bir doktora oldum. tek pişmanlığım, beslenme düzenini hala oturtamamış olmak. bunun sonucu da bu yıl geri kilo almaya başlamak oldu maalesef...

aslında çok uzun değil 3 ay sıkı diyetle istediğin seviyeye gelirsin.

başta 20-25 gün sabretsen kiloların nasıl gittiğini görsen sonrasında başkası istese de bozmazsın o diyeti.

diyet işini düzgün bir doktora gidip çok sıkı şekilde tutmak lazım. verdiği listede 10 badem yazıyorsa tam 10 tane yiyecek şekilde ne az ne fazla.

liste dışında hiç bir şey yememek vsvs

yeme bozukluklarının ardında büyük olasılıkla psikolojik sebepler yatıyor. öncelikle bir psikolojik yardım almak ve diyeti bu şekilde sürdürmek faydalı olabilir. iradeyi zorlamak ve sürekli başarısız olmak. aynı şeyleri deneyerek farklı sonuçlar ümid etmek bir süre sonra sizin için yorucu olacaktır.

Bilgisayar başında değilim ama bunu buldum
dedicatedexcel.com

"C:\Users\Lenovo\Desktop\Hayvan Listeleri Arşivi\" & format(now(),"dd.mm.yyyy") & ".xlsx", FileFormat _

şeklinde değiştirmen yeter.

(bkz: avira)

deniz atlanta otel vardı hala var mı bilmiyorum.
bir de business park var. evlilik cüzdanı sormaz; fakat pek nezih te sayılmaz.

2'si de necatibey'de

deniz atlanta +1

arkadaşlarım hep orada kaldı. memnundular

Anemon otel nasıl bilen var mı? Orada kalabilir miyiz kız arkadaşımla. Fiyat çok düşük olması şart değil. 250-300 tl ye çıkabilirim. nezih biryer olsun istiyorum

Sıhhiyede nezih bir otel yok.

@gozu acik sevisen yahudi

Sıhhiye olması şart değil, şehrin diğer ucu olmasın yeter. Ankarayı hiç bilmediğim için alternatif semtleri soramıyorum

kızılay izmir caddesinde mola otel vardı güzeldir ben genelde orada kalırdım hep. memnun kalırsın

Excel'de hücre seviyesinde boyama yapabilirsin.
Karakter seviyesi mümkün değil diye biliyorum.

hücre içerisinde farklı renkli text'ler olabilir.

ilk istediğin macro ile olur.

ama bazen basit düşünmekte fayda var:

A sütununda 11 karakter TC Kimlik No olsun, B sütununa ilk 7 karakteri alıp "=LEFT(A1;7)", C sütununa da "=RIGHT(A1;4)" yazıp C sütununu farklı renkte yapsanız? gerekmiyorsa A sütununu gizleyebilirsiniz.

@altıncı nesil, hocam bu aklıma geldi ama ikiye bölmek işimi zorlaştıracak bazı işlemlerde. Bölmeden yapabilsem güzel olacak. Eğer beceremezsem dediğiniz gibi yapacağım. Teşekkür ederim.

@cakabo, hücre içinde her karakteri ayrı renk yapabilirsin ama ben bunu otomatize etmek istiyorum. El ile yapılabiliyor rahatlıkla

dosyayı herhangi bir cloud uygulamasına at. apple olur, google olur, one drive olur.

böylece dosyadan bir sürü kopya ile uğraşmak zorunda kalmazsın.

mail atacak program konusunda fikrim yok.

task scheduler ile mail gönderimi yapılabilir.

@altıncı nesil çaylak

o özelliğin yanında parantez içinde (kullanım dışı) yazıyor.

www.labnol.org

email scheduler for gmail ile oluyor .

program adı email studio pro galiba. emailstudio.pro

www.youtube.com

Eğer ihtiyacın buysa;

dosyayı google drive yükle, sonra pc'ye drive indirip o klasör içinde excel dosyan ile çalış. Değişiklik oldukça otomatik senkronize olacak bulut ile.

Sonra istersen mobilden istersen başka pc'den dosyana ulaşabilirsin.

denemedim, teorik olarak söylemiştim.

bunun yanı sıra yyukarıdakilere alternatif vbscript veya powershell ile mail gönderme yapılıp bu sriptler schedule edilebilir.

Abi sağ kulağını sol ayakla kaşımak gibi birşey. @helenart arkadaşın dediği gibi, cloud'a yükle. Hep senkronize olur, derdin kalmaz. Google drive mesela çok kolay, dropbox da öyle. Bilgisayarda bir dosya acıyorlar kendilerine, oraya normal kopyaladıkların telefondan da görünebiliyor.

DarK

Stranger Things

dark, stranger things, bates motel

friends.

Endeaovur
Luther

Brooklyn nine-nine.
Çerez niyetine 20 dakikalık.

Handmaid’s tale blu tv de
The sinner 8 bölüm hepi topu netflixde

Dark
Daredevil
Tepedeki ev (ingilizcesini hep karıştırıyorum)

Prison Break
11.22.63
Six Feet Under
Netflix diyorsan Tepedeki Ev ,
BluTv Masum ( Haluk bilginer )
PuhuTv Şahsiyet ( haluk bilginer )

Aslında hekim daha doğru, diğerlerine de hekim desek ya. Veteriner hekim var, uzman hekim var, baş hekim var. Doktorlar da hekim diyor kendilerine.
Doktor: doktora eğitimi tamamlamış kişi (öf, aklıma Ross geldi. www.youtube.com )
Hekim: tıp doktoru
Böylesi daha net bence :)

Onların derdi dişçi denmesi. Diş doktoru ya da diş hekimi olarak bir fark yok diş hekimi daha çok kullanıldığı için kulağımız daha aşina sadece.

Disci deyince kiziyorlar, ben islemi bitirdikten sonra disci diyorum bisey yapamiyor. Ondan once dis tabibi bile dedigim oluyor.

Elinde kesici alet varken dememek lazim.

Dertleri "dişçi" denmemesi +1
Daha detaylı anlatımı kobuzchu kız yapmış zaten.

eskiden dis hekimligi tip fakultesine bagliydi. sonra ayirdilar, dis hekimligi fakultesi ayri bir fakulte oldu.

dertleri disci denmesi. adamlar 5 sene okuyor essek gibi. sonra esnaf muamelesi goruyor. ona kiziyorlar.

*mommy duzeltmis, 5 sene okul.

Tıp Fakültesi mezunları hekimdir, kendilerine gayet hekim diyorlar. Hekimlik daha kapsamlı bir tabir. Çocuk hekimi, acil hekimi, kadın doğum hekimi diye duymuş olmanız lazım. Askeriyede adı tabip oluyor.

@lim5 benim babam da doktor, hatta 32 yıldır doktor ama ben kendimi bildim bileli hekimim dediğini duymadım, demek ki hala kullananlar var. Cevaplar için teşekkür ediyorum

@Mommysbusy Askeriyede adam kendine Hava Tabip Binbaşı der, doktor veya hekim demez. O yüzden öyle yazdım. Sivilde Türk Tabipleri Birliği ve tabip odaları dışında kullanıldığına, kendini tabip diye tanıtan birine rastlamadım.

evet, aslında tıp doktoru kişinin meslek olarak adı "tabip" nedense adı sivilde bir meslek birliğinde bir de el çek tabip'de kalmış. doktor deyince halkça doktoralı insan anlamadığımız için herhalde...hoş sağlık bakanlığı da yönetmelikte "tabip" ve "diş tabibi" diyor, doktorlar kendilerine tabip demiyor.
"hekim" hikmet ile aynı kökenden geliyor ve lokman hekim gibi, hikmet sahibi, daha derin bir meslek icrasını içeriyor. bu nedenle kendisi için "biz doktoruz, hekim değiliz" diyen hocalar biliyorum.

İnek sütü yavru kedi köpek için oldukça zararlı,ancak yarı yarıya sulandırıp verilebilir pek bir besleyiciliği de yok. Eğer etrafta yavru kuru maması alabileceğiniz bir yer yoksa tavuk, tavuk ciğeri vs. haşlayıp ekmekle karıştırıp verebilirsiniz. Yoğurt-ekmek verebilirsiniz. Ama en sağlıklısı yavru kuru maması- az yaş mama.
Cinsi en güzelinden sokak köpeği-kırma, siz bakıp beslemezseniz annesi de olmadığı için yaşayamaz.
Besleme haricinde yapacağınız en önemli şey bir veterinere götürüp aşılarını yaptırmak. Annesiz olduğu için bünyesi hastalıklara açıktır. Havalar soğumadan önlemini almak lazım

Kopegin cinsinden cok yasi onemli beslenmede. Yavrularda daha yuksek proteinli beslenme sart ve biraz daha karisik eriskin kopeklere gore beslenmeleri.

Gozle gorulur bir cilt sorunu yoksa ozellikle, evde birkac sey hazirlayip vermeniz mumkun. Bezelye, patates, bulgur ya da pirinc bunlar haslanacak, lapa yapmaniza gerek yok, tuz ya da salca konmayacak; en sonunda sivi yag eklenecek biraz, evde yesillik maydanoz vs. varsa onlar da eklenebilir. En basit ve ucuz budur besleme sekli. Kopeklerin ihtiyac duydugu kanin, lesitin vs. uzun vadede eklenmeli ama boyle baslayabilirsiniz kuru mama vermek bir secenek degilse.

hizliresim yurtdisinda acilmiyor, bakamadim fotografa.

öncelikle köpek dümdüz sokak köpeği :)

inek sütü için yazılacakları yazmışlar. sütü suyla karıştırıp içine yumurta ekleyebilirsiniz belki. onun dışında, yaş mama yiyebilecek durumda gibi görünüyor. yaş mama ve yavru köpekler için kuru mamalar satılıyor, onlardan alıp verin. suyunu her gün değiştirin. yalnızca sütle beslenemez, aç kalır.

veterinere götürüp aşılarını yaptırabilirsiniz. herhangi bir problemi varsa söylerler. hiç olmadı pire tozu dökerler.

Çok tatlıymış. Beslenme konusunda yukarıdakilere katılıyorum.
Korunaklı bir yerde ufak bir kulübe yapabilirsiniz, malum kış geliyor.

En kolayı ve sağlıklısı yavru köpek maması, yanlız sokak köpeği olsa da ya anadan ya babadan kangal genetiği var gibi. Bilekler ve patiler kalın, güçlü bir köpek olacak gibi.

konudan bağımsız. bunun ben tipini yerim.

Cevaplar için teşekkür ederim. Bir soru daha;

Bu kuru yemden alırsam günde ne kadar vermem gerekir? Evde pişirme vs yapmam çok zor, sadece bu mama yeterli olur mu? Çok soruyorum ama bu son olsun, bu mamaların fiyatı ne kadar? Gücüm yeterse internetten falan alırım bir şekilde. Tekrar teşekkürler

Güçlü köpek olacak artı 1

Mamaya süte falan gerek yok. Buna yal verip geç. Yal bunu aslan gibi yapar :))

www.trkangal.com

Cinsten ziyade yaşına ve boyutuna göre beslenme cinsi oluyor. Mamalarda falan görürsünüz, küçük boy için, büyük boy için, genç için, yaşlı için, vs diye gider. Burnunun siyahlığından bir miktar kangallık bulunduğunu tahmin ediyorum ama sokak köpeği, belli. Tabi öncelikle veterinere bir baktırmak lazım, dedikleri gibi aşıları yaptır, başka bir sağlık problemi varsa ona baktırıp tedavi ettir. Sonradan temizlik. Eğer kangallık varsa baya büyür bu çiftlik olduğu için aslında ideal yer, lakin dışarıda bu yaşta ysşar mı ayrı mesele. İçeri aldıktan sonra da fazla alışıp dışarıda mutsuz olma ihtimali de olur. O kısmı bilemedim şimdi. Çok da tatlıymış garibim ha, şansı varmış ama.

Sadece kuru mama tüm vitamin ihtiyacını karşılar, başka birşey vermenize gerek yok. Mesela bundan alsanız www.temizmama.com size 1 buçuk 2 ay yeter.

Co-founder

Founding Partner bence. Co-Founder eşitlik belirtiyor. Eşbaşkanı gibi.

co-founder daha butik ve samimi, founding partner daha resmi, büyük kurumsal. bi de founding partner yıllar önce şirket kurulduğunda varmış ama sonradan yeni ortaklar da girmiş mevzuya gibi oluyor biraz.

duruma göre değişiyor. iyi bir mali müşavir bulup ona sormanızda fayda var.

AŞ kurun daha büyük ve kurumsal

Anonim olmak hava büyük hava katar. Bilirsiniz Türk olduğumuzdan önemli şeyler bunlar. Bir ara çok kendimi vermiştim bu konuya ama tamami kafamdan çıkmış avantajları ve dezavantajlarını aktaramacağım o yüzden.

(git: www.parasut.com )

iflas ve haciz durumlarina bakin. as'de nasil isliyor, ltd'de nasil diye.

5 ortak ise A.Ş daha mantıklı gibi, ortakların kamu borçlarından sorumlu olmaması gibi avantajları var. Kolayca pay devirleri, devredilen hisselerin 2 yıl sonra satılırsa değer artışına vergi olmaması vs gibi şeyler vardı.

Fakat avukat danışmanlığı mecburiyeti ve toplantılarda bakanlık yetkilisi bulunma zorunluğu var. Bunun da masrafları olmalı, o konuyu bir araştırın.

Duyuruda mali müşavirler var, neredeler?

750k tl sermaye ile aş gidin. masrafı biraz daha fazla ama 5 ortak daha rahat edersiniz. ayrıca kredi işleri vs daha rahat çözülü.r

öncelikle sizin kısa ve uzun vadede planınız bu tercihte en önemli etken. istekleriniz ve hedefleriniz neler ona göre değerlendirerek hangisinin doğru tercih olduğuna karar vermek gerekir. ancak genel hatlarıyla daha kurumsal ve büyük hedeflerle yola çıkılıyorsa Anonim, daha kontrolcü ise Limited şirket diyebilirim. Yani biz beşimiz devam edeceğiz derseniz limited, biraz iş yapalım sonra isteyen devretsin biz devralanla da işimize bakarız diyorsanız Anonim. Yine de böyle olmaz, gelin ofisimde ücrete tabi bir Avukat danışmanlığı yapayım. Şaka bir yana bir avukat ile oturup, zaman ayırıp üzerine yoğunlaşarak birlikte karar vermenizi tavsiye ederim.