[]

Instagram'da takip isteğim onaylanmasına rağmen karşı takip gelmemesi

Merhaba arkadaşlar,

Bu zamana kadar Instagram kullanmıyordum ve 1 ay kadar önce Instagram açtım. Okuldan falan arkadaşlarımı ekliyorum. Bu süreçte anlam veremediğim davranışlarla karşılaştım. Bunlardan ilki okulda az veya çok samimi olduğum bazı arkadaşların takip isteğimi silmesi ve bekletmesiydi. Hatta burada da sormuştum.

Şimdiki anlam veremediğim diğer davranış ise takip isteğimin onaylanması ama karşı takip gelmemesi. Son üçtür böyle. Bunların ikisi ile bayağı samimiydim. Needy biri asla değilim ama karşı isteğin gelmemesi çok da sallanmadığımı hissettiriyor ve takip isteğinin silinmesi ile eşdeğerde benim için. Ben seni sayıp takip ediyorum da sen beni neden saymıyorsun? O yüzden takipten çıkasım geliyor. Hesabım yeni olduğu için sadece bir gönderi var. Sizce abartıyor muyum yoksa haklı mıyım? Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
Baştan söyleyeyim çok uzun zamandır instagram kullanmıyorum.
Kullandığım kısa sürede ise çoğu takip isteğini kabul etmedim. Kabul ettiklerimden de bir kısmını geri takip etmedim.

Mesela iş yerinde sadece selamlaştığımız biri benim hesabımı öğrenmiş ve eklemiş. Takip isteğini görünce aklıma gelen şey “beni takip edip ne yapacak?” Aktif bir şey paylaşmıyorum, bana ulaşmak istese telefonum var. İnstagramdan eklemesi mantıksız geliyordu.
Kabul ettiklerimden bazılarını geri takip etmeme sebebim ise ne yaptıklarını HİÇ merak etmiyor olmamdı.
Son grup ise karşılıklı takipleştiklerim. Onların da postlarıyla dalga geçiyordum zaman zaman “naber only good vibes” şeklinde.

Bir süre sonra bu saçmalıklara da dayanamayarak kapattım zaten. Belki benim gibi davranan insanlar artmıştır <3 ondan eklemiyorlardır.
  • irene  (11.07.21 17:09:56) 
takip isteğimi kabul edip geri takip etmeyen birini birkaç gün sonra takipten çıkardım. olur da bir gün bana takip isteği yollarsa da görmezlikten gelirdim.


  • Sonsuzluk ve Bir Gün  (11.07.21 17:19:13) 
Karşı takip gelmemesi sizin pek paylaşım yapmıyor olmanızla ilgili olabilir. Bazı insanlar takip eden ve edilen sayıları arasında denge olması ve hatta takipçi sayısının fazla olmasına takıklar. Kendilerini bu şekilde daha popüler ve önemli hissediyorlar. O yüzden sizin için 'bu zaten paylaşım yapmıyor, boşuna takip ettiklerim listesini büyütmeyeyim' diyor olabilirler. Gereksiz egolu bir davranış ama instagram da böyle bir mecra. Diğer seçenek de irene'nin dediği gibi ne yaptığınızı hiç merak etmiyor olması tabi.

Takip ettiğiniz kişilerin paylaşımları ilginizi çekiyorsa silmeyin. Bende de var açıkçası beni takipten çıkarmış ama neler yaptığını merak ettiğim için silmediğim(swh). Onun dışında paylaşımlar ilginizi çekmiyorsa silin gitsin. Sonuçta instagram takipleşmesi dostluğun nişanesi değil. İsteyen açar telefonu sohbet eder, görüşür vs.
  • asbeila  (16.07.21 22:02:53) 
[]

İstanbul'un tüm işleri alıp diğer şehirlere vermemesi sorununu napacağız?

Merhaba arkadaşlar,

Yeniden iş aramaya koyuldum ve 1 aydır iş arıyorum. Ancak İstanbul dışında neredeyse hiçbir yerde adamakıllı iş yok. İstanbul için bir günde çıkılan iş ilanı sayısı diğer 80 il için çıkılan iş ilanının toplamından daha fazla. Bu 1 aydır doğu batı güney kuzey demeden başvuruyorum. Önceden sadece Ankara'daki ilanlara başvuruyordum. Özgeçmişim Kariyer'de 3 ayda falan 10-15 görüntülemeyi zor buluyordu. Şimdi 1 ayda 70 küsür görüntüleme aldım. Belki az olabilir ama benim için bu rekor bir gelişme. Görüntüleyenlerin yarısından fazlası İstanbul'daki şirketler ve bazıları 2-3 defa görüntülüyor. Ama önyazıda özellikle taşınmaya açık olduğumu belirtmeme rağmen başka şehirde olduğum için çok aranmıyorum.

Dün İstanbul'daki ilanlara başvurmadım. Her gün görüntüleme alan özgeçmişim muhtemelen bu yüzden bugün görüntüleme almadı. İlla İstanbul'a gitmeye mecbur muyuz? Diğer şehirler neden adamakıllı iş fırsatı sunamıyor? Neden Ankara, İzmir, Bursa gibi şehirler bile İstanbul ile mücadele edemiyor? Bir de bu 1 ayda aldığım görüntüleme miktarına bakarsak İstanbul'da yaşasaydım kesin iş bulur muydum sizce? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
Diğer şehirlerdeki şirketlerde sirkülasyon daha az, giren çıkmıyor. Merkezi İstanbul dışında olan şirketler İstanbul'dakiler kadar büyük veya büyüme trendinde de olmuyor, genelde kendi yağında kavrulan şirketler oluyor. (büyük olan ve büyümeye devam edenler de yok değil tabi ama talebi karşılayacak kadar iş arzı çıkmıyor)

Devletin diğer şehirlere yatırım konusunda ciddi teşvik yapması lazım. Nüfusu zaten patlama noktasına gelmiş durumda İstanbul'un daha hala fabrika açmaya çalışan bile var.
  • materyalist imam  (09.07.21 17:40:45) 
bu gerçekten büyük sıkıntı. Ayrıca maaşlar da yetmiyor. Atıyorum İstanbul'da 7-8 bin maaş alsan zor geçinirken, belki başka şehirde 5 bine daha iyi yaşayacaksın. (ha genel olarak birikim yapmak olarak ikisi de çok kötü tabii)

Şu uzaktan çalışma işlerinin gelişmesiyle bir şeyler değişir diye umuyorum ben.

İstanbul'da kesin iş bulursun diyemeyiz ama şansın çok daha yüksek.
  • nhk ni youkosu  (09.07.21 17:47:17) 
Kamu dışında başka yerlerde iş yok. İstanbul'da maaşın yetmemesi de ayrı sorun. Kiralar olmuş 3000 lira. En az 10 bin TL maaş almalı ki insan geçinebilsin.


  • integrative  (09.07.21 17:50:45) 
[]

Bu dezavantajlardan kurtulmam mümkün mü?

Merhaba arkadaşlar,

Öncelikle gönderim biraz uzun. Kusura bakmayın. İyi okumalar dilerim.

Hayatım boyunca kurtulamadığım bazı dezavantajlar üzerime yapışıp kaldı ve hayatımı cehenneme çeviriyor. İçinde bulunduğumuz toplum da sağ olsun oldukça şekilci ve acımasız olduğu için muhtemelen sahip olduğum dezavantajlar yüzünden hayatımda olumlu hiçbir şey olmuyor. Çünkü dış görünüş her şey maalesef.

Bu dezavantajlardan ilki çocukluğumdan beri süregelen diksiyon problemi. Dilimde pelteklik var ve konuşurken bazen dilim istem dışı dışarı çıkıyor. Çocukken daha belirgindi bu. Tanımadığım birileriyle konuşurken beni engelli zannediyorlar. Özellikle iş görüşmelerinde sağ olsunlar "Siz engelli misiniz?" diye pat pat yapıştırıveriyorlar. Ses tonum da biraz boğuk çıkıyor. Ses tonumdan acayip derecede nefret ediyorum.

10 yıl önce yaşadığım romatizmal bir sağlık sorunu nedeniyle askerlikten muaf olmuştum ve bunun da pistte boy boy göstermesiyle oluşan kombodan faydalanıp (özgeçmişte askerlikten muaf olduğum yazınca) "Engelli raporunuz var mı?" diye bir kroşe daha vurup nakavt şekilde beni gönderiyorlar "Biz sizi ararız." diye. 5 yılda tonlarca iş görüşmesine gittim ve bunlardan yalnızca ikisinde işe alındım. Ama o ikisi de istediğim şekilde gitmedi ve kısa sürdü. Yani yine elde var sıfır sayılır. Bilmiyorum bu insanlar bu kusurun zihinsel bir engele mi işaret ettiğini düşünüyor yoksa diksiyonu bozuk birini alarak şirketlerinin imajına gölge düşüreceklerine mi inanıyor bilmiyorum ama eminim ki sıradan birileri bu kadar görüşmeden bayağı bir olumlu sonuç alırdı.

İkinci dezavantajım da yukarıda bahsettiğim romatizmal rahatsızlık ve uzun saatler boyunca bilgisayar başında oturmanın birleşiminden kaynaklanan kamburluk. Bu da kötü bir manzara yaratıyor. Zaten olmayan karizmam ( o okul yıllarımdaki eski karizmamdan eser yok şimdi :( ) yerlerin dibine geçiyor.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi iş bulamamam sebebiyle ailem, akrabalarım falan herkes "Engelli raporu al, EKPSS'ye gir, devlet kadrosuna yerleş, keyfine bak" (Esas bahane askerlikten muaf olmam) diye darlıyor. Ruhuma aldığım o kadar hasar yetmiyormuş gibi bir de bu düşmüşlüğü kabul etmemi, bunu belgeli hale getirmemi istiyorlar. Bir kez çenelerinden kurtulmak için gidip başvurdum engelli raporunu almak için, çünkü vermeyeceklerinden adım gibi emindim. 15% verdiler. Bununla yetinmeyip tekrardan uğraşmamı istediler. Kısa bir süre öncesine kadar yaptığım serbest çevirmenliği bırakıp yeniden iş aramaya koyulduğum, bu uğurda şehir değiştirmeyi bile göze aldığım için bu engelli raporu için tartışmalar yeniden şiddetlenmeye başladı. Bir insanın onuru, gururu nasıl yok edilirin onun canlı performansına şahit oluyorum resmen. Kendilerine göre iyilik yapmaya çalışıyorlar, beni düşünüyorlar ama ben neden olmadığım halde olmakla yaftalandığım bir şeyi kabul etme zavallılığına düşeyim ki?

Engellilerle bir sorunum yok, sonuçta kendi seçtikleri bir şey değil bu ama bu maruz kaldığım şey engelli olmanın ötesinde bir şey. Çocuğu olmayan çiftlere "Neden çocuğunuz olmuyor?" demekle veya onların üzerine gitmekle aynı şey bu.

Ne dersem diyeyim beni anlamıyorlar. Neden bu zamana kadar yapmadım bilmiyorum ama artık canıma tak etti. Kurtulmak istiyorum bütün bunlardan. Diksiyon kursuna giderek bu pelteklik ve ses sorunundan kurtulmayı düşünüyorum. Sizce bu mümkün mü? Ayrıca her sabah koşuya çıkarak daha dik bir duruşa ulaşmam ne kadar sürer ve en önemlisi bunların iş görüşmelerinde ne kadar katkısı olur? Her neyse bayağı uzun oldu. Kusura bakmayın. Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
merhaba, diksiyon kursu ses tonuna cok etki etmez belki ama pelteklige epey yardim edecektir. tabii diksiyon ve tonlama duzelirse belki ses tonunuz da eskisi kadar rahatsiz edici gelmeyebilir.

dik durus icin kosudan cok reformer pilates faydali olur bence. yuzme de ise yarayabilir.
  • in vino veritas  (07.07.21 19:06:41) 
youtu.be

Sunlari yap 1 haftada bile faydasi oluyor.
  • divit  (07.07.21 19:12:37) 
Belki senin iyiliğini düşünüyorlar ama seni ne kadar kırıklarının farkında değiller. Teşekkür et ve yoluna devam et


  • opitseri  (07.07.21 19:31:56) 
Beni de darlıyorlar çok sosyalist, sol görüşlü ailem. Sahte sağlık raporu almamı söylüyorlar. Kuzenim de görme engelini artırdı, bir kadroya yerleşti. Normalmiş gibi de her yerde anlatıyor, sen de yap diye akıl veriyor.


  • gelmeistemem  (07.07.21 19:37:49) 
konuşmanız için: konuşma terapistine gitmeniz gerek. diksiyon kursundan çok daha yararlı olur.

kamburluk: kambur durmuycan aga. bende de vardı. o kadar yani. aklına geldikçe dikelicen. bilgisayar başında oturma. illa bilgisayar başında olmak gerekiyosa bilgisayarı yüksekçe bi yere koyup ayakta durucan

aile, akrabalar: konuşmayın. onlarla hiçbirşeyi tartışarak çözemezsiniz. laf anlatamazsınız. ben halledicem diyin, fikir verirlerse sakın konuşmalarına bile izin vermeyin, susturun. en kötü "çok huysuz laf anlatılmıyor" derler ve rahat bırakırlar :) dediğim gibi "ne desem anlamıyorlar" demişsiniz. anlamaları imkansız. anlatmaya çalışmayın. siz çocuksunuz, aileler çocuklarıyla tartışmazlar, aileler çocuklarını dinlemezler. çocuk kişisinin fikri dinlenmez yalnızca emir verilir. eğer ailenize sert çıkar, bastırır, susturur ve terslerseniz size yetişkin muamelesi yaparlar, korkar rahat bırakırlar.
  • bronz böcek  (07.07.21 19:48:25) 
Abi türkiyede yaşıyoruz ne bekliyorsun etraftan. Sadece kadın olduğu için bile türlü türlü eziyet görüyor insanlar.
Neyse, sen şimdi bu tespitleri net şekilde fark ederek önemli bişey yapmışsın daha önemli kısmına geçip çözmeye uğraşmalısın.
Romatizmal hastalık nedir? Artrit gut benzeri bişey mi? Daha yaşın kaç bunun ilerisi yani görüntüden öte iç organlara etkisi var.. öncelikle tedavini sağlamlaştır. Sonra da bütçe ayırıp aletli/reformer pilatese git iyi bir yer bulup. Diksiyon olayı en basiti hiç konuşmayan insanları konuşma terapisiyle iyi ediyorlar. Sen düz diksiyon kursuna gitmeyeceksin; böyle bir yerden ses ve konuşma terapisi alacaksın.
Ama hiçbişey yapmadan da olmaz. Yerleşmiş bir değer, estetik, sosyal algımız var. Senin de var. Şıp diye değişmez bu; sen değişip kimse için değil kendi mutlu olacağın hale dönüşmelisin.
  • rewlack  (07.07.21 20:26:50) 
romatizmal rahatsızlık nedeniyle yüzde96 engelli raporum var. hiç de utanılacak bir durum değil bence. bilerek ve istenerek yapılan bişey değil. kamburluk dediğine göre ankilozan spondilit var büyük ihtimalle. tedavini geciktirmemeni öneririm.
ekpss ise başka bir dünya. bende girdim. aldım boyumun ölçüsünü. 100 puan alsam bile atanabilir miydim? zor...

  • sutlu nescafe  (07.07.21 20:57:25) 
"Askerlikten muaf" yerine "askerlik sorunu yoktur" gibi bir şey yazılamaz mı? Bilmediğim için...


  • firez  (07.07.21 22:27:22) 
Valla hocam bence tum her seye gereginden fazla reaksiyon gosteriyorsun. Sana git engelli raporu al demeleri niye direkt onurun, gururun kirilmasi olsun ki hem de gidip %15 engelli raporu alabilmisken. Hani olay sana sahte bir rapor ayarlama olsa ve sen de 'ben sahte bisey istemiyorum' tarzi tepki versen oldukca yerinde ve guzel bir tepki olurdu ancak konunun bununla alakasi yok. Sen sadece o raporu alirsan o rapor yuzunden milletin sana sanki zavalliymissin gibi bakacagini falan varsayiyorsun ki bence bu yanlis ve sagliksiz bir dusunce.

Ailenin tepkisi de verdigin o cocuk ornegine falan hic uyusmuyor bu arada. Ailen sana o ornektekine paralel olarak 'neden romatizmal hastaligin var' demiyor, diyorlar ki 'madem ise alinmama sebebi olarak bunu goruyorsun o zaman git bir rapor al en azindan onunla belki biseyler yapabilirsin' yani o cocugu olmayan kisiler ornegine uyarlarsak, sanki 'bakin devlet cocugu olmayanlara bunu bisekil belgelemeleri halinde ucretsiz tup bebek destegi veriyormus bundan yararlanin' tarzi oneri vermek gibi oluyor.

Is konusunda da olayi sadece o muaflik olayina yorma, o ozgecmiste sadece askerlik bilgisi bulunmadigi gibi o mulakatlara giren tek kisi de sen degilsin. Senden cok daha iyi birileri o mulakata girmis olabilir ya da atiyorum adamlarin aradigi net kriterlere uymuyor olabilirsin falan. Olayi direkt askerlik olayina yorman bence yanlis.

Sana tavsiyem ilk basta su askeriyeden muaf olma ya da engelli raporu olaylarina falan kafayi pek takmaman. Raporu almam ben diye diretiyorsan git guzellikle almak istemiyorum falan de gec. 'Beni zavalli gosterecek' tarzi dusunceler bence yersiz. Onun disinda olabildigince is olayina iste eksik oldugunu dusundugun kisimlari gelistirmeye falan yogunlas.
  • j r r tolkien hayrani  (07.07.21 22:59:57 ~ 23:00:35) 
kendimden örnek vericem.
koltuk değneği kullanmam dedim. kullanmak zorunda kaldım.
hastaneye gittim. dedim ki sedyeye yatmam tekerlekli sandalye kullanmam. hepsini yaşadım.
merdivenleri kendim inerim dedim. inemedim. babam hastaneye götürürken sırtında indirdi çıkardı.
dışarı çıkmaya korkardım çekinirdim. şimdi hiçbiri kalmadı. tek başıma koltuk değneğiyle çıkıp dolaşıyorum az da olsa.
zavallılık değil. herkesin başına gelebilecek işler bunlar. utanacak bişey yok.
zaten yüzde 15 raporun bir geçerliliği yok. en az 40 lazım. hala utanıyorsan bunu söyle.

hele hele askerliği hiç takma kafana millet muaf olmak için ne taklalar atıyor. ne güzel muaf olmuşuz işte. hiç pişman değilim.
  • sutlu nescafe  (07.07.21 23:39:38) 
[]

Gözlük takmaya nasıl alışacağım?

Merhaba arkadaşlar,

Ben miyopum. Gözlerim fena derecede bozulmuş ve iki gözün numarası da 4.5 olmuş. Gözlük takmaktan nefret ediyorum ve sadece liseye kadar düzenli olarak gözlük taktım. Onun dışında sadece derslerde falan taktım. Ama bu numaralarla gözlüksüz devam etmem mümkün görünmüyor. Madem takmak zorundayım iyi bir şey olsun madem diye biraz pahalıya kaçtık cam kalitesi, inceliği ve çerçeve seçiminde. Yarın elimde olacak ama o kadar zaman sonra nasıl alışacağım bilmiyorum. Lens ve göz çizdirme bazı sebeplerden dolayı biraz seçim dışı kalıyor. Her ne kadar bana yakışacağını düşündüğüm bir çerçeve modeli seçsem de yakıştıramıyorum kendime. Zaten tip olarak karizmatik biri değilim temelli silik bir tip olacağım.

Diğer yandan hayatımda her şeyin flu olmasına alıştığımdan mıdır nedir gözlük takıp da 144P'den 1080P'ye geçince o her şeyi HD kalitede görmek acayip tuhafıma geliyor. Hayata gözlerini yeni açmış bir bebek gibi hissediyorum ve gerçekliğim değişiyor sanki. En çok da 10 metre ileride bana doğru gelen insanların yüz ifadelerini, o anki duygu durumlarını bütün detaylarıyla görmek, karşı kaldırımda yürüyen insanların yüz hatlarına kadar detaylıca görmek değişik hissettiriyor. Sanırım en çok buna alışmakta zorlanacağım.

Sizce bütün bunlara nasıl alışabilirim? Özellikle benimki gibi uzun bir inat ve karşı koyma aşamasından sonra pes edenler olduysa nasıl alıştıkları hakkında tecrübelerini paylaşırsa sevinirim. Fikirlerinizi ve tecrübelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.

 
ne guzel iste her sey netlesecek. ikinci durumda bir sorun yok.
yok, o anki duygulari vs...romantiklestirme bence olayi hic gerek yok haha

gozluge alisma acisindan bence acik gri tonda hafif bir cerceve almaliydin. ben ilk seferinde siyah bir gozluk begenmistim. o kadar garipti ki optikci acik renk cerceve hatta cercevesiz almalisin demisti. cercevesiz ben sevmiyorum ama o da iyi bir secenek alismak icin.
sonra benimsiyorsun zaten. yillardir siyah cerceve kullaniyorum mesela artik.
  • Kittie  (04.07.21 19:51:21) 
Varlığını bile unutacaksın zamanla. Hele bir alış da bak. Gözlüğünü çıkartman gereken durumlarda, ortaya çıkan bulanık görüntü karşısında şaşırıp "ben bu görüş kalitesiyle eskiden nasıl yaşıyormuşum ya!" diyeceksin kendi kendine. Kendimden biliyorum. Çok değil, 3 ay boyunca sabırla, kaytarmadan, mızıkçılık yapmadan tak gözlüğünü, sonra gel bu duyuruyu yeniden oku. Bütün kaygılarının boş çıktığını göreceksin.


  • huçi kuçi  (04.07.21 20:41:47) 
basliktaki Soruya cevap: cunku alismak zorundasiniz. Gozluksuz lenssiz sakin disari cikmayin, 4.5 numara ile ne tabela gorebilirsin, ne tanidiga selam verebilirsin, Allah gostermesin araba, motorcu bir sey carpar. Yakismaz, silik tip olacagim diyorsun ama takmazsan asil ezik, silik tip olursun ve ozguvenin zedelenir, insanlarla goz temasi kuramazsin, yeni adres bulamazsin, bakkalda, markette gozunun onundeki urunu goremezsin sorarsin salak yerine dusersin, otobusunu, duragini kacirirsin. "Zaten tip olarak karizmatik biri değilim temelli silik bir tip olacağım." demissin yanlis ama Umit Ozat'a diyorlar cok kilo aldin, ayi Umit diyorlar sana: adam diyor "Onceden de Brad Pitt degildik zaten ".


  • neverletyougodown  (04.07.21 22:01:56 ~ 22:10:40) 
[]

Şirketlerin kişilik-yetenek testlerinde nasıl başarılı olunur?

Merhaba arkadaşlar,

Bazı şirketlerin işe alım süreçlerinde adaylara gönderdiği kişilik testlerini bir türlü geçemiyorum, zaman yetmiyor. Test 50 soruysa ancak 30 tanesini yapabiliyorum soruların. Geçen sektörünün en önde gelen şirketlerden biri test yolladı, 35 tane soru yapabildim. Barajı geçememişim. Canım sıkıldı. Daha önce de başka şirketlerin gönderdiği birkaç testi beceremedim. Geçenki testi yapamayınca cidden sinirim bozuldu. Yapamayacak biri değilim sadece hızlı yapamıyorum. Millet nasıl çatır çatır tüm soruları yetiştirebiliyor? Yok mu bunun bir püf noktası? Kıçı kırık bir sınavın elime geçen fırsatı çöp etmesini istemiyorum. Ne önerirsiniz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim, teşekkür ederim.


 
Neler soruyorlar?


  • gelmeistemem  (01.07.21 20:29:51) 
@gelmeistemem Genel yetenek testi aslında. Problemler, dikkat ölçme soruları falan...
Şu tarz sorular:

ogrencikariyeri.com

www.pozitifik.com

Bazen yabancı dil testi de oluyor.
  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (01.07.21 20:39:58) 
Pozisyon ne peki? Bana sorulan sorular yerine bunu tercih ederim.


  • gelmeistemem  (01.07.21 20:51:33) 
Valla hocam bunlara hazırlanmanın bir yöntemi yok malesef.

Geçen haftalarda Philip Morris'inkini yaptım ben de. Bu zamana kadar birçok bu tarz genel yetenek sınavı yaptım ama hayatımda ilk defa katıksız geri zekalı hissettim kendimi adamların sınavında. 24 soru vardı toplam 8 tane falan anca doğrum vardır, ona rağmen geçmişim düşün nasıl patates etmişler herkesi. Kıçı kırık pozisyonlara astronot alır gibi sınavlar yapıyorlar çok sinir oluyorum.

Sonrasında karşımda insan olmayan bir İngilizce konuşma mülakatına soktular. Bir şey soruyor 1.5 dk sure veriyor konuşmaya başlıyorsun. Bu zamana kadar ik ile yaptığım İngilizce mülakatlarda problemsiz geçtim hep o sayacı görünce cümleleri bağlayamadım erken bitirmeyeyim veya yarıda kalmasın diye orada çuvalladım bu sefer.

Birilerinin bu şirketlere neyin peşinde olduklarını sormaları lazım.
  • materyalist imam  (01.07.21 20:53:44) 
@gelmeistemem DHL- Müşteri Hizmetleri Temsilcisi. Testlerin genel mantığı buydu yani, bir de mantığı YDS'ye benzer İngilizce testi vardı. Size sorulan sorular ne tarzdı ve pozisyon neydi?

@materyalist imam Hazırlanacak bir şey yok aslında. Onu sormuyorum. Geçen buna benzer bir soru daha sorulmuştu ve soruyu soran ve cevap verenler soruların hepsini yaptıklarını söylemişlerdi. Evet son derece saçma geliyor bu testler iş tanımlarına bakınca ama bu aptal testi başkaları yetiştirirken ben niye yetiştiremiyorum, neden başarılı olamıyorum? Derdim o. Yoksa son derece saçma ve neye hizmet ettiğini ben de bilmiyorum. Birileri bir şekilde başarılı sayılıp o pozisyona alınıyor elbette. Onlar bizden daha mı zeki? Bunu görmek cidden insanın sinirini bozuyor.
  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (01.07.21 21:22:59 ~ 21:54:40) 
Ben bir klinikte yonetici asistanligina basvurdum. 3. Gozun olsa nerede olmasini isterdin tarzi sacma sorular vardi.


  • gelmeistemem  (01.07.21 21:44:42) 
@gelmeistemem A siz onu diyorsunuz! Bu saçma mülakatla ilgili açtığınız gönderiyi okumuştum. Cidden vaktinize ve yaptığınız masraflara yazık olmuş. Mülakatın saçmalığından olsa gerek aklıma ondan bahsettiğiniz gelmedi. Zaten işe alacak olsalar da koşarak kaçmak lazım o tarz zekadaki insanların olduğu yerden.


  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (01.07.21 21:53:22) 
[]

Şu abinin aksanı nereye ait?

Merhaba arkadaşlar,

Youtube'da ara ara videolarına baktığım silah uzmanı bir abi var. Kendisi aslen İranlı ama bilgilerde yanlışlık yoksa 25 yıldır falan Amerika'da yaşıyormuş. Bu abinin videolarını izlerken çok iyi derecede anlıyorum, altyazı falan açma gereği duymuyorum. Normalde listeningim pek iyi değildir, bir tek FOX News, CNN gibi haber kanallarındaki pro spikerler gibi güzel konuşan insanları altyazıya ihtiyaç duymadan dinleyebiliyorum. Onun dışında genellikle altyazı açma gereği duyuyorum.
Her neyse öyle çok aksan olaylarıyla ilgilenmediğim için Çin, Rus aksanı gibi kalıplaşmış aksanlar dışında aksanların nereye ait olduğunu pek kestiremiyorum. İngilizleri de biraz kestiriyorum.

Merak ettiğim bu abi aksansız mı konuşuyor yoksa İranlı olduğu için ben mi daha kolay anlıyorum? Çünkü İranlıların konuştuğu İngilizce'yi de kolay anlıyorum.

www.youtube.com

Siz ne diyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
soyadı sarkisyan ermeni soyadı değil mi? yoksa siz mi iranlı olduğu tahmininde bulundunuz?


  • amugochi  (30.06.21 14:14:46) 
Ben de soyadını görünce ilk sizin gibi düşündüm ama internette öyle yazıyor. 1995 yılında ailesiyle İran'dan kaçmış.


  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (30.06.21 14:16:04 ~ 14:16:59) 
İran'da da Ermeni nüfusu var, onlardandır


  • burya  (30.06.21 14:21:35) 
ortalama k.amerikali iste, aksanlik bir olayi yok abinin


  • neverletyougodown  (30.06.21 14:22:38) 
aksanlı konuşuyor.


  • bronz böcek  (30.06.21 15:05:03) 
Aksanlı konuşuyor, ben de daha kolay anlıyorum. Bizim de dahil olduğumuz coğrafi bölgenin aksanıyla konuştuğu için olsa gerek. Nativelerin yaptığı gibi kelimelerin sonunu yutmadan, net telaffuz etmesi anlamayı kolaylaştırıyor.


  • mikro patlama  (30.06.21 15:26:04) 
kuzey amerika iran karışımı bir aksan ama çok anlaşılır.


  • but that was just a dream  (30.06.21 15:41:36) 
Ben en başta Orta Doğu aksanı olarak dusundum sonra soyadını gördüm. Ermeni adam İran'dan ABD'ye gitmiş olabilir.


  • howfaristhesky  (30.06.21 17:59:52) 
[]

Lens mi gözlük mü?

Merhaba arkadaşlar,

Bendeniz son göz muayenesinden beri 7 yıl geçmiş ve gözlük takmayı reddeden bir miyop olarak ( nickime bir göz atınız lütfen) bugün cesaretlenip (aslında mecbur kaldım desek daha doğru olur :D) kontrole gittim. Ama o da ne! 7 yıl önce biri 2.5 diğeri 3.0 olan göz numaram 4.5 seviyesine çıkmış. Üstüne bir de astigmat çaktırtmışım. Önceki muayenede astigmat yoktu. Gözlerim bayağı berbat halde, hayat kalitemi ciddi anlamda etkiliyor, aslında hep evde olduğum için o kadar kötü etkilenmiyorum ama dışarı çıkınca falan birini tanımam için aramda 1 metreden daha az mesafe olması gerekiyor. Sonra gece görüşüm 0 neredeyse. Gece kafamı kapıya vurup onun da duvara çarpmasıyla çıkan sesten mütevellit herkesi başıma toplamıştım bir anda. Annem o yüzden karanlık olunca koridorda hep gece lambası açar :D

Her neyse manzaraya bakılırsa artık kaçabileceğim bir yer kalmadı. İkisinden birini mecbur takacağım galiba. Yani bu anlamsız inadı neden sürdürdüğümü soracak olursanız gözlük takmaktan ölümüne nefret ediyorum. Çünkü çocukluğum hep gözlük takmakla geçti. Bana yakışmadığını düşünüyorum. Lens ise kullanımı zor diye hiç tercih etmedim. Ancak şu an gözlük takmaktan daha cazip geliyor zor olsa da. Onu da bizimkiler onaylamıyor neymiş kullanması zormuş neymiş gözüme batarmış. Sanki bilmiyoruz biz. Bu arada 7 yıl önce lens muayenesine girdiğimde kullanabileceğim söylenmişti. Bugün doktora lens için bunu söylediğimde o zaman normal lens muayenesine gerek olmadığını, astigmat olduğu için ayrı bir lens muayenesi olmam gerektiğini ancak çok mükemmel bir deneyim aramamam halinde ( biraz bulanıklığı tolere etme) normal lens kullanabileceğimi söyledi.

Devamlı kullanmak durumunda olduğum için iyi bir seçim yapmak istiyorum. Lens alıp gözlük almayabilirim ya da ikisini de birden kullanabilirim. Ama şu an biraz gereksiz pahalı olacak gibi ikisini de birden almak. Çünkü sabahtan akşama kadar evdeyim. Genelde evde olan biri için lens biraz abartı gibi sanki. Gözlük alırsam da beğendiğim çerçeveler biraz pahalı ve cam inceltme işlemi de olacağı için ödeyeceğim meblağ biraz fazla olacak. Her neyse arada kaldım. Siz ne dersiniz? Değerli tecrübelerinizi ve fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.

Edit: Aslında bütçe sorun değil. Esas sorun gözlüğün rahat olması ama benim gözlük sevmemem, lens kullanımının biraz zahmetli olması ama lens istemem. Keşke tam tersi olsaydı.

 
Uygun fiyatlı çerçeveler var. Mesela kızımın kırdığı çerçevem 140 tl civarıydı, kırılınca aynı camlara uygun çerçeve olsun diye 400 tl'lik bir çerçeve aldım. 140 tl olan çerçevem hem daha şık hem de daha rahattı ayrıca. Lens ise daha konforlu. Gözlük burnumun üstünü sürekli tahriş ediyor, cildim hassas. Ama gece kızımı uyuturken lensle uyuyakaldığım için evde gözlük kullanıyorum. Camlara insanlar genelde en az 500 tl veriyor. Benim kardeşim de çok üst kalite ve crizal vs kaplama özellikleri olan pahalı camlar alıyor. İkimiz de aynı optikçiden alıyoruz. Ben beklentilerimi söylüyorum (bilgisayar kullanacağım, gözlükle araba kullanmayacağım, hafif olsun vs) o bana uygun cam ayarlıyor. 2 sene önce 150 tl'ye sertifikası vs olan ithal cam yaptı, inceltme dahil.

Diyeceğim o ki, gözlük veya lensten birini seçemem ben olsam. Dışarda lens, içerde gözlük kullanıyorum. Sık kullanmayacaksanız ihtiyaç halinde kullanmak için evde bir iki çift günlük lens bulundurun. Veya ihtiyacınız olunca alırsınız. Benim göz numaram 6 senedir sabit. Tabi evde lens stoklamak için numaranızın sabit olması lazım.
  • curukturpkokusu  (29.06.21 13:27:43) 
ben de gözlük takmayı reddeden bir miyoptum. lazer ameliyat oldum. tavsiye ederim. hayat kaliten artacak.


  • glamdr1ng  (29.06.21 13:40:20) 
Sadece gözlük kullanma şansın var ama sadece lens kullanmak biraz konu dışı, astigmatın da olduğu için torik lens kullanman gerekecek, ben kendi adıma 12 saatten uzun süre lens takarsam çok rahatsız oluyorum ve bu numaralarla bugüne kadar nasıl idare ettin hiç fikrim yok ama bir kere lens ile düzeltilmiş görüntüye alıştıktan sonra, lensi çıkardıktan sonra gözlükle görüntüyü düzeltmeden rahat edebileceğini hiç sanmıyorum. O nedenle lens kullansan bile bir gözlüğünün olması gerekecek.

Maliyet açısından değerlendirecek olursak, gözlük çerçevesi için bir kere harcama yaparak uzun süre kullanabiliyorsun, numaralarının da çok sık değişeceğini düşünmüyorum, o nedenle gözlük kullanmak lense göre daha avantajlı, gözlüğün benim açımdan bir avantajı da, lensle hiç bir zaman tam olarak net görememem ama lens kullanmanın da büyük artıları var, ilk başta kozmetik olarak avantajlı, yağmurda, maske takılması gereken zamanlarda, soğuktan sıcağa girerken, güneş gözlüğü kullanılması gereken durumlarda lens kesinlikle gözlüğe tercih edilir.

Bu arada uzun süreli kullanımda gözleri rahatsız etse de lens kullanımı çok da zor değil, dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var sadece.
  •   (29.06.21 13:59:26) 
35 yıldır göz hastasıyım.7-8 kez ameliyat geçirdim göz nunaralarım sizinkilere yakın.Ama farklı göz hastalıklarım da mevcut.Lazerle göz çizdirme gibi bir opsiyonum yok.Sizin göz yapınız uygunsa güvenilir bir yerde çizdirme ya da göz içi lensi koydurmayı tercih edebilirsiniz.
Gözlük te lens te özellikle yüksek numarada hayat konforunu olumsuz etkiliyor.Kontak lensi 3 yıl kadar kullandım ancak göz numaraları yüksek olduğundan tak-çıkar işlemininfe dahi çok zorlandım.Çünkü gözünde lens yokken eliine lensi almakta,takmakta zorlanıyorsun.Çıkarmakta aynı.Dolayısıyla gözüne enfeksiyon kaptırma riskin artıyor.
Beb gözlükle devam ediyorum.Uzak-yakın-astigmat hepsi bir "markalı" camda ve %60 inceltilmiş.Tabi böyle olunca camlar çok pahalıya geliyor.Bu sefer de "aman gözlüğe bişey olmasın" diye kasıyosun.Yine de göz sağlığı ve kullanım kolaylığı açısından -ameliyattan sonra- gözlüğü tavsiye ederim.
  • arenas  (29.06.21 19:12:37) 
1.Lens tercih etsen bile gözlük almak zorundasın, tek başına lens yeterli değil, belli zamanda çıkarıp gözünü dinlendirmen şart.

2.Astigmat içim torik lens kullanman gerekecek. Belli astigmat değerleri vardı, numaran daha büyükse hep sorun hissedeceksin. (Özel astigmat numarası olabilir, denemedim)

3.Lens bazı gözler için konfor iken astigmatlı olunca konfor olmama durumu var; dönüyor, derecesi netleşmiyor vs gibi tek gözümde sürekli bulanık görme sorunu yaşadım/yaşayabilirsiniz.

4.Lenste gözlüğün zorluklarına göre görüş açısı/buğu/yüzde yük yapmaması vs gibi avantajları var ancak her göz için aynı konfor sağlanamıyor.

5.Gözlüğün de lensin de avantajı dezevantajı var. Yalnız birinci maddeye tekrar dikkat ediniz.
  • epitaf  (29.06.21 20:18:41) 
[]

Tam zamanlı çalışma için freelance tecrübesi sayılıyor mu?

Merhaba arkadaşlar,

Şimdi tam zamanlı iş arıyorsunuz diyelim ama bundan önce tam zamanlı çalışma tecrübeniz toplam 6 ay. 2 yıl da freelance çalışma tecrübeniz var. Tam zamanlı iş ilanlarında atıyorum "2 yıl çalışma tecrübesi" isteniyor. "Bu alanda 5 yıl tecrübeli" diye iş alanında tecrübe isteyenleri kastetmiyorum. Bu durumda freelance çalışma tecrübesi sayılıyor mu ya da Türk işverenler freelance çalışmayı çalışmak olarak görüyor mu, değerlendiriyor mu? Şu kadar yıl tecrübe isteyen ilanlara başvuru yapabilir miyim freelance çalışma tecrübesini de katarak?

Bunu sormamdaki amaç artık freelance çalışma şeklini benimseyemediğim için bir an önce tam zamanlı bir iş bulmak. Özgeçmişime bakan işverenlerin ne düşündüğünü merak ediyorum. Aklıma iyi şeyler gelmiyor ama sizin de fikirlerinizi, tecrübelerinizi öğrenirsem mutlu olurum. Teşekkür ederim.

 
Olay ilana, ilanı değerlendirecek kisiye, senin freelance olarak yaptığın işe bağlı. Öyle kesin sayılıyor ya da sayılmıyor demek zor. Onu da geçtim zamandan ziyade işin boyutu ve harcadığın zaman da önemli.

Atıyorum gidip 1 ayda bitecek bir freelance projesini bir yılda bitirdim diye gosterirsen bu sana zaman yönünden kazanç sağlamasına rağmen diğer birçok yönden çok kaybettirir. Zaman yönetimin, yeteneğin, planlaman, bilgin vs sınırlı şeklinde değerlendirilebilir.

Kısacası zamandan ziyade ne yaptığın önemli.
  • j r r tolkien hayrani  (25.06.21 20:29:39) 
Freelance olmasıyla ilgili çok bi sorun yok, yani tolkien'in dediği gibi projeye bakıyorum ben de. Kurumsal yerler genelde "yok" sayar, çünkü işlerine geliyor, daha düşük seviyeden başlatırlar falan.

Ama genel bir "X yıl çalışma tecrübesi" konseptine ben hiç denk gelmedim. O X yıl yine alanda tecrübedir herhalde? Eğer genel bir çalışma tecrübesiyse zaten her türlü yardır. İş iştir sonuçta.

Onun haricinde "başvuru yapabilir miyim" diye düşünmene bence gerek yok. Yani bunu düşünen birisiysen, yapabileceğine inandığın bütün iş ilanlarına başvur, kimse "ne başvurdun kardeşim" demez seninle oturup konuşunca. İçin rahat olsun.
  • plutongezegendegilmi  (25.06.21 21:11:08) 
[]

Türk işverenlerin saçma sapan tecrübe beklentisi nereye kadar sürecek?

Merhaba arkadaşlar,

Burada neredeyse bütün iş ilanlarında saçma sapan derecede tecrübe beklentisi olduğunu bilmeyen yoktur sanırım. Sokaktan çevireceğiniz sıradan bir vatandaşın bile 2 günde öğrenebileceği en kıçı kırık bir iş için bile tecrübe istiyorlar. Ülke ağzına kadar tecrübesiz, yeni mezun doluyken ve mevcut tecrübeli insanların sayısı gittikçe azalırken hala bu tecrübe takıntısı neden?

Utanmasalar ikisine de aynı asgari ücret verecekler. Nereye kadar isteyecekler bu tecrübeyi? Zaten o tecrübedeki adam verdikleri paraya gelmiyor, niye diretiyorlar? Madem öyle niye işe ihtiyacı olan tecrübesiz birini yetiştirip ülkeye katma değer yaratmıyorlar? Bir gün o tecrübeli insanlar köşelerine çekilecek, geriye tenezzül etmedikleri tecrübesiz insanlar kalacak. LinkedIn'e girin 1 saat dolaşsanız iş arayışında olan tonla deneyimsiz/yeni mezunun destek çağrısını görürsünüz. Nereye kadar görmezden gelinecek bu insanlar?

İşverenler işlerine gelince ta yılanın deliğindeki devlet teşviğini almaya çalışıyorlar ama? Katma değer yaratmadıktan sonra ne hakla bu teşvikleri almaya çalışıyorlar ona da anlam veremiyorum. Üniversiteler belli ki kontenjan azaltmayacak, kontenjan azaltmayı bırakın bir yandan mantar gibi yenileri türüyor. Kimse de gıkını çıkarmıyor. Nereye kadar sürecek böyle? Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
issiz sayisi cok fazla, biz Fransa'da ilan aciyoruz 3 ayda 10 aday zor buluyoruz ki iyi de maas (net 2200 civari), ayni ise Türkiye'de tahminim 2bin basvuru gelirdi. Devletin plansiz eğitim sistemi ve kisilere iş hayatı bilgisi verecek program olmamasi, endustirinin bir yerde odaklanmasi ve ülkedeki sehirlerin cogunun dandik olmasindan ötürü çoğu akli basinda mezunun gidip Aksaray'da ya da Erzurum'da yasamak istememesi vs.
Haliyle herkes izmir ankara İstanbul'da iş arıyor, ama olan is de yetmiyor.

Böyle sürecek. Herhangi bir planlari olduğunu sanmıyorum. Ama duyuruda Çin'den kayan üretimin Türkiye'ye gelecegini, Türkiye'nin cok parlak olduğunu, pandeminin yükselen yildizinin Türkiye olacagini falan söylenen bir arkadaş vardi, onun daha çok bilgisi olabilir neden böyle olduguna dair...
  • logisticsmanager  (23.06.21 21:27:50) 
>Zaten o tecrübedeki adam verdikleri paraya gelmiyor, niye diretiyorlar?

Burda yaniliyorsun. En dandik is basvurusuna basedemeyecekleri kadar basvuru geliyor. Sartlari saglayanlar, saglamayanlar, tecrubeliler, tecrubesizler... Issizlik cok yuksek. Sonucta issizlik fazla oldugu icin ve caresizlikten az paraya calisacak kisi sayisi fazla oldugu icin secme luksleri fazla oluyor.

>Madem öyle niye işe ihtiyacı olan tecrübesiz birini yetiştirip ülkeye katma değer yaratmıyorlar?

Cunku bu altruist bir eylem. Tecrubesiz birini yetistirmenin bir masrafi var, kendi cebinden oduyorsun. Zamanla, maasla, parayla. Sonra o kisi kaliyor, veya gidiyor baska yere, farketmez. Sonucta isveren risk aliyor ve kendi kaynaklarindan harciyor. Icinden ozel olarak iyilik yapmak gelmiyorsa bunu neden yapsin?

>İşverenler işlerine gelince ta yılanın deliğindeki devlet teşviğini almaya çalışıyorlar ama? Katma değer yaratmadıktan sonra ne hakla bu teşvikleri almaya çalışıyorlar ona da anlam veremiyorum.

Cunku "sen katma deger katmak zorundasin" diye bir sart yok tesvik icin. Bedava para dagitiliyor, herkes aliyor, o sirket neden almasin?

Sonuc olarak sürüden farkli ve ileride olabilenler her zaman daha kolay is bulacak, digerlerine benzer olanlar (sürü) hep sansini deneyecek kalabaliklar halinde. Bu hep boyledir, buraya ozel bir sey degil. Bu "ileride olmak" sadece tecrube de olmak zorunda degil - gozu karalik olur, egitim olur, kendini iyi satma becerisi olur, tecrube olur, tanidik olur, olur da olur yani.
  • robokot  (24.06.21 02:12:59) 
Oyunun kurallarini sen koymuyorsan sorgulamayi birakip adapte olmaya calisman lazim, obur turlu yerinde sayar durursun. Eger tecrubesizsen buldugun ilk ise parasina falan bakmadan gireceksin, sonra antenleri acik tutup, max. network yapip sistemde ilerleyeceksin. Bu ulke fark etmeksizin heryerde boyle. Calisan adam her zaman issizden daha degerlidir.

Yurtdisindayim, bulundugum ulkede eger tibben salak degilsen issiz kalma olasiligin yok gibi. Ilk isimde 200 uzeri cv yolladim, 15 civari mulakata girdim, ilk isimi bulmam 6 ay kadar surdu sifir network ile. Girdigim sirketin hicbir ilani yoktu, hatta sitelerinde acik pozisyonumuz yoktur yaziyordu. Kontrati imzalarken verdikleri rakama bakmadim, direk imzayi caktim cunku secenegim yoktu, kredi kartlarini patlatmak uzereydim. 3650km uzaga tasindim ve calismaya basladim. 1-2 sene sonra zaten artik sen is bakmamaya basliyorsun, sana teklif gelmeye basliyor.
  • cooperr  (24.06.21 08:18:32) 
Bir insana şans vermezseniz, nasıl bir insan tecrübe sahibi olabilir? Haklısın. Bir de iş değiştirince neden iş değiştirdin oluyor.


  • gelmeistemem  (24.06.21 10:43:33 ~ 11:01:55) 
Yaptığımız işlerin yüzde 80i evrak ve kontrol işi, konuya meraklı bir insanın 5-6 ayda sıfırdan öğrenebileceği kolaylıkta, beyaz yaka olarak onca yılı eğitim denen şeye harcadığımız için konumumuzu koruma amacıyla bunu kabul etmek istemiyoruz

David graeber - bullshit jobs yakın zamanda türkçeye de çevrildi tırışkadan işler adıyla sanırım bi bak istersen

Yukarıda bir arkadaş yazmış oyunun kuralları bu değiştiremiyorsan kabul et uyum sağla diye bu da haklı bir bakış açısı fakat yaptığımız işlerin tırışka olduğu gerçeğini değiştirmiyor bence
  • freebird5406_2  (24.06.21 11:06:55) 
Ben son zamanlarda şirkete yetiştirmek üzere 3 tane eleman aldım.

* Bir tanesine emek verdik, iş öğrettik. Kursa gönderdik. 7-8 ay olunca, tam iş çıkarmaya başlayacakken işten ayrılıp, farklı firmaya geçti.

* Bir tanesine emek verdik. Kursa gönderdik. 2 sene kadar çalıştı. Ancak verilen zammı beğenmeyince "askere gidiyorum" dedi. Gelince farklı bir firmada başladı.

* Bir tanesine yine emek verdik. Farklı sıkıntıları olduğu için çok ilerleyemedi. Düzgün bir çocuk olduğu için çok gayret ettik. Ama ilerleme sağlayamayınca, kendi isteğiyle ayrıldı.

Bir daha patrona gidip, yeni mezun dediğimde; geçmiş olumsuz tecrübelerden dolayı istemiyor. Ben de hak vermiyor değilim. Gençler sadece verilen maddi imkanlara, maaşa bakıyor. Verdiğimiz emek, öğrettiğimiz iş, aylarca beklememiz, iş fırsatı sunmamız, aldırılan eğitimler gözlerine gözükmüyor.


.
  • kartallar yuksek ucar  (24.06.21 11:23:53 ~ 11:24:43) 
[]

Instagram'da takip isteğimi onaylamayan bu arkadaşların sorunu ne?

Merhaba arkadaşlar,

Çok sosyal medya kullanan biri değilim. Kısa bir süre önce Instagram hesabı açmam gerekti ve açmışken de okuldan arkadaşlarımı falan eklemek istedim.Şimdi burada "derdini seveyim" butonuna tıklayabilirsiniz ancak bazıları ya direk siliyor takip isteğini ya da bekletiyor. Bunların arasında zamanında çok samimi olduğum arkadaşlar da var çok samimi olmasak da belli bir muhabbetimin olduğu arkadaşlar da var. Hepsi de okuldan arkadaşımdı. Birbirimizi en son 5-6 yıl önce gördük.

Bu takip isteğimi bekletmeleri ve silmeleri acayip dumura uğrattı ve üzdü açıkçası. Ya tamam sosyal medya delisi değilim ama kafama takıldı, sinirden gülüyorum o derece. Ben naptım bu insanlara? Tamam 5-6 yıl uzun bir süre ama ne değişti bana karşı bakışlarında? Herkes tarafından sevilen biriydim. Kimseye karşı bir kusurum olmadı, herkese karşı sevecen ve saygılı davrandım. Elimden gelen yardımı yaptım. Uyduruk bir sanal dünyada birilerinin takibini hayat memat meselesi yapacak değilim ama cidden merak ediyorum: Ne değişti? Cidden değişik kafalar. Her neyse siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

Not: "Derdini seveyim" de diyebilirsiniz.

 
Hiç gönderin yoksa hesabın fake gibi görüniyordur. Bu arada malum kişiyi ekledin mi:)


  • suicides underground  (22.06.21 20:59:42) 
Bazen ben de hatırlamak istemediğim dönemlere ait insanları silip reddediyorum. 16 yıllık okul hayatımdan 16 arkadaş bile ekli değildir. İlla olumsuz bir şey yaşanmış olmasına gerek yok. Sizinle ilgili bir problem olmayabilir.


  • ruhen hastayim ben  (22.06.21 21:19:43) 
Ben instagram hesabımı sınırlı tutuyorum. Uzun süredir görmediğim, demek ki hayatımı paylaşmaya gerek görmediğim insanlar neden benim özel hayatımı görsün. Facebook değil ki fotoğraf paylaşılıyor sadece instagramda. Hal hatır soracak olan mesaj atabilir numaram varsa. Belki tatil fotoğrafımı koyucam, belki çalıştığım yerden atıcam herkes görürse çok da güvenli olmaz mesela


  • eatpraylaw  (22.06.21 21:38:11) 
Ben de amaaan bu kisi su saatten sonra benim profilimi gorse ya da ben onunkini gorsem ne olacak ya deyip kabul etmiyorum ama zamaninda yakin arkadassak ederim sadece siniftan biri ve okulda muhabbetimiz olmamis ve bende merak uyandirmayan biriyse gerek duymam


  • matilda  (22.06.21 22:07:09) 
bu olay beni de cok uzuyor. ben de hic kimseyi kabul etmiyorum normalde. isteklere bakmiyorum bile ama tamamen kullanmamazliktan. ama ekledigim kisiler kabul etmezse veya beni arkadasliktan silerlerse cok ezik hissediyorum :'D

yani baktiginda konuscagimiz hicbi seyimiz de yok ama ben istiyorum ki stalk edeyim ne yapmislar arada bakayim, yasadiklarini bileyim...
  • yoggi  (22.06.21 22:27:35) 
hiç paylaşım yapmayıp, takip isteği gönderiyorsanız bu yüzden olabilir.

şahsen bu durumda olanları bende kabul etmek istemiyorum. aaa dur millet ne yapıyor ne ediyor, kimse beni bilmesin ama ben herkesin ne yaptığını sinsi sinsi takip edeyim demiş gibi hissediyorum, hoş karşılamıyorum.
  • wilhelmwasmuss  (22.06.21 22:36:56) 
ben günlük hayatta muhabbetimin olmadığı kimseyi eklemiyorum. Bu yüzden Facebookta 50 arkadaşım falan vardı en son ki hesabı kapattım sonra. İnstagramda da okulda konuşup ettiğim ama şimdi iki kelime konuşmayacağım insanları eklemiyorum. Bazen takipleşip sonra sıkılıp takipten çıkıp block/unblock yapıyorum. Eskiden b/ub de yapmıyodum da biri ayıp oluyor o seni takip ederken senin çıkman dedi diye onu da yapmaya başladım :D


  • nundu  (22.06.21 23:14:07) 
Ben biriyle anlık ekleşmediysek açıp ekleme taleplerine bakmıyorum. Takipçi kasan satış sayfaları ve tanımadığım insanlar dolu o kısım, girip silmiyorum da, tanıdık ekledi ve bildirimden bakmadıysam o an kalıyor o yığının arasında.
Belki benim gibi olan arkadaşların da vardır.

  • somethinginthewayshemoves  (23.06.21 00:43:32) 
Ben şu anda yakın cevremde olmayan, halihazırda konuşmadığım kimseyi kabul etmiyorum. Hatta hesabımda olan ama işten ayrılma, ülke değiştirme vs sebeplerle bir daha görüşme durumum olmayacak herkesi özenle anında çıkarıyorum hesabımdan. Sizinle alakalı bir durum değil bence, tamamen diğer kisinin gizlilik seviyesi ve hesabını nasıl kullanmak istediğiyle alakalı.


  • PopeHope  (23.06.21 02:33:05) 
[]

Networking, kendi işinizin patronu olun gibi işlerin mantığı nedir?

Merhaba arkadaşlar,

Hani networking, yüksek kazançla kendi işinin patronu olma gibi başlıklar altında Herbalife kafasındaki işlerin mantığı nedir? Bu tarz şirketleri nerede görsem iş arayan herkesin arkasına bile bakmadan kaçtığını görüyorum. Bir de öyle bir şey ki bu tarz çalışanlar kendi bünyelerine birilerini katmak için ölüyor adeta. İş arayan adaylara yapışıyor deyim yerindeyse. Kimse de iyi gözle bakmıyor bunlara, deyim yerindeyse üç kağıtçı profili çiziyorlar. Bu tarz işlerin mantığı ne ve kim neden yapıyor ve en önemlisi neden hala bitmedi? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.


 
Keriz avcılığı
Ponzi şeması

  • freebird5406_2  (21.06.21 19:28:04) 
"neden hala bitmedi?" cunku bilincsiz ve enayi cok insan var.


  • hot potato  (21.06.21 19:47:59) 
Hocam Türk insanının karakteristik özelliklerinden en belirgin olanı bence "beleş sevdası". Yani bir şeyi çalışıp becerip elde etmek yerine havadan kazanmak bu topraklarda normal, hatta iyi bir şey olarak görülüyor.

O yüzden bitmez. Kötü gözle bakanlar da çoğunlukla "mantıklı" bulmadığı için kötü bakıyordur, yanlış bir şey olduğunu düşündüğü için değil.

Mantığı ne bu işlerin, ponzi işte. İşe giriyorsun, baktın paran gitti, gelmiyor, zararını kompanse etmek için kendin gibi başka kerizleri işe sokmaya çalışıyorsun. 2-3 kişi kafalasan bitiyor, sonra onlar da aynısını yapıyor falan, böyle gidiyor süreç.

Halbuki yeterli sayıda insan "ya yanlış bişeymiş bu, başkalarını da kandıracağıma bırakayım, devam etmeyeyim" dese kendiliğinden biterdi.
  • plutongezegendegilmi  (21.06.21 19:54:50) 
Piramit sistemi, piramit satış, piramit şeması, saadet zinciri falan diye de bilinir. Arkana bile bakmadan kaçmak yapılacak en mantıklı şey.


  • kobuzchu kiz  (21.06.21 20:03:47) 
[]

Bu kadar çok silahı kim alıyor?

Merhaba arkadaşlar,

Her zaman olmasa da ara ara silah inceleme videoları izliyorum. Ama bu sıralar biraz arttı izleme sıklığı. Youtube'da Edwin Sarkissian diye silah uzmanı bir abi var, ona takılıyorum bu aralar. Birbirinden değişik silahlar tanıtıyorlar. Özellikle Amerikan piyasasında çok fazla silah çeşidi var. Aklıma takılan soru şu: Bu kadar silahı kim alıyor da şirketler durmadan yeni modeller üretiyor? Tamam Amerika'da peynir ekmek gibi silah satılıyor ama sonuçta sıradan elektronik, giysi gibi hayatımızın normal bir parçası değil bu. Yani silahtan bahsediyoruz sonuçta. Şunu da belirteyim, silah derken tabanca, av tüfeği gibi basit silahlardan bahsetmiyorum, profesyonel kategoriye giren piyade/taarruz/ keskin nişancı vb. tüfeklerinden bahsediyorum.

Bu yalnızca Amerika ile de sınırlı değil tabi. Silah ihracatı da bayağı yüksek okuduğum kadarıyla. Ama bana bayağı abartı geliyor silaha harcanan para. Çeşit çeşit mermi türü var. Var da var. Gerçekten bu kadar silaha gerek var mı? Yanılıyor muyum?

 
senin hayatının parçası değil onların hayatının parçası. usa'deki ünlü senato baskınında herkes m16'sını falan kuşanıp gitti.

adamlar öyle yaşıyor.
  • duyurukullanıcısı  (16.06.21 17:43:13) 
Tamamını kim alıyor bir şey diyemeyiz ama büyük oranda (vekaleten) devletlerin işlerini yürüten terör örgütlerine gidiyor diyebiliriz.
Yine abd gibi ülkelerde seri atış yapan silahların kişisel kullanım için serbest olması söz konusu .
Özellikle son beş sene ABD de okul vb gibi yerlerde toplu katliamlar da oldu.
Bireysel silahlanma karşıtlığı gibi tepkilere bir şey de denmedi görmezden gelindi.
Zaten oralarda saldırganlar orta doğu kökenli ise hemen konu İslam ile ilişkilendirilir ve olay "terör saldırısı" sayılır.
Aunt Sam sever böyle şeyleri.
Ulusal çıkar, ulusal güvenlik...
  • Erva  (16.06.21 18:17:26) 
dünyada yedi milyardan fazla insan var. dünyanın bir çok noktası ne yazık ki güvenli değil. amerika gibi bu konuda vatandaşı salan bir ülkedeysen ve ilgiliysen maddiyatın izin veriyorsa alıyorsun.

türkiyede bu işler oldukça zor. örn; glock 26 almak istiyorsun. fabrika fiyatı 800 usd. yasa gereği sadece mke ithal ediyor ve türkiye satış fiyatı oluyor 3000 usd. daha buna ruhsat parası hariç.

bu yüzden türkiyede düşündüğünüzden fazla silah var ve çoğunluğu ruhsatsız.

edit: türkiyede ruhsat almak da çok zor. ruhsat almanın bildiğim en kolay yanı. en az 50 çalışanının olması ya da galerici/müteahhit olup yanında sürekli yüklü nakit taşımak.
  • phonex  (16.06.21 20:33:54 ~ 20:35:44) 
Bu kadar silahı amerikalılar alıyor :)

Evet çekirdek gibi fişek tüketiyorlar, sık sık silah yeniliyorlar. Çünkü ucuz ve kolay.

Bizim yerli üreticilerimiz bile bizim iç piyasa için değil de abd piyasası için yatırım yapıp üretim planlıyor, şaka maka ciddi oranda da tabanca satıyoruz abd'ye.

Mesela bizde fişek üretim işi tekeldi ve MKEK tekelindydi, 1-2 senedir özel sektöre izin verildi ve fişek üretici sayımız 3-4 tane oldu. Onların da amacı abd pazarından pay kapabilmek.
  • John Bloor  (17.06.21 14:19:19) 
[]

Biontech aşısından sonra göğsün sol tarafında ufak bir sızı normal mi?

Merhaba arkadaşlar,

1 saat kadar önce Biontech aşısı oldum. Göğsün sol tarafında, yani kalp civarında yeni yeni belli belirsiz bir ağrı başladı. Normal mi sizce? Kolum falan ağrımıyor.


 
sözlükte bahsedenler vardı. Ekstrem bir şey olursa hastaneye gidin siz yine.


  • nhk ni youkosu  (16.06.21 15:54:15) 
psikolojik olabilir fakat devam etmesi halinde doktora görünün.


  • false pretension  (16.06.21 19:49:45) 
@inatçı bende de yanma gibi bir sıcaklık oluyor aynı noktada 2 3 saniye sürüp geçiyor.


  • Raymalifalitiko  (16.06.21 20:41:06) 
normal


  • tchuck  (16.06.21 21:08:16) 
[]

Aile hekiminden Biontech randevusu alınır mı?

Merhaba arkadaşlar,

MHRS'de aile hekiminde günde 2 tane Biontech randevusu alınabiliyor görünüyor ve yarına ikisi de boş. Alsam mı? Aşıyı aile hekimliğinde veya hastanede olmanın bir farkı var mı? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.


 
Farkı yok.


  • helena  (16.06.21 01:13:23) 
ben öyle yaptım, gayet boştu hızlıca hallettim. Eğer İstanbul'daysan merkezi yerlerdeki hastaneler aşırı doluymuş sırası gelmeyen bile gidiyormuş ondan kaçmak için iyi olur.

aile hekiminin tek olası sorunu 6 kişinin gelmemesi olabilir ki sanmıyorum pek.
  • nhk ni youkosu  (16.06.21 01:19:21 ~ 01:19:44) 
aklıma takılan bir şey var, bu aşı normalden daha düşük ısılara düşebilen soğutuculara ihtiyaç duymuyor muydu? aile hekimliğinde bu tip soğutuculardan var mı?


  • issiz karga  (16.06.21 01:21:03) 
@nhk ni youkosu Ankara'dayım. Bu arada tek olası sorunun 6 kişinin gelmemesi derken?

@issiz karga Şöyle bir şey buldum:
www.ntv.com.tr
  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (16.06.21 01:27:56 ~ 01:30:14) 
6 kişi tamamlanmadan yapmıyoruz diyorlardı ilk başlarda bir sonraki randevudakilerin gelmesini bekleyenler falan vardı. Sulandırdıktan sonra bekleme ömrü 5-6 saate düşüyor çünkü.


  • nhk ni youkosu  (16.06.21 01:39:19) 
sağlık ocağı büyükse soğuk zinciri koruyabilecekse veriyor. illa kendi aile hekiminize bakmayın diğer sağlık ocaklarına bakın.


  • mikahakkinen  (16.06.21 10:03:11) 
[]

İş için başka şehre taşınmayı göze almak

Merhaba arkadaşlar,

Hayatıma çeki düzen verme motivasyonuna kapılıp adamakıllı bir iş bulmak için kolları sıvadım ve zor olsa da başka şehre taşınmayı göze aldım. İşlerin çoğu İstanbul'da olduğu için oradaki işlere de başvuru yapıyorum ama ne yalan söyleyeyim kendime de güvenemiyorum. Bu konuyu buradan bir arkadaşla konuştuk ama manzara da gün gibi ortada. Diyelim iş buldum İstanbul'dan. Kendime ait evim olmadığı için eşyalar söz konusu olmadığına göre geriye ev arkadaşıyla kalmak ve eşyalı ev tutmak kalıyor. Ama herkes kiraların yüksekliğinden bahsediyor. İstanbul'da kıçı kırık bir 1+1 yere istenen parayla Ankara'da elit bir semtte güzel bir yer bulunur.

Zaten benim şu an itibariyle isteyebileceğim en yüksek maaş 4000 TL. İstanbul'da maaşlar diğer şehirlere göre yüksek diyorlar ama bilmiyorum. Ev arkadaşıyla kalmak hiç bana göre değil ve deneyimim de olmadı hiç çok şükür. Yurtta falan kalmadım, odamı paylaşmadım. E haliyle geriye eşyalı eve çıkmak kalıyor. O da kirayı neredeyse ikiye katlıyordur.

Şimdi diyeceksiniz "Neden İstanbul olmak zorunda?" diye. Çalışmak istediğim alanlardaki (lojistik, dış ticaret) iş imkanı en çok İstanbul'da mevcut. Haliyle planımı yaparken en çok İstanbul söz konusu oluyor. Başka şehirler de var tabi. Ama şöyle bana göre İstanbul'da bu şekilde yaşamayı başaran diğer tüm şehirlerde yaşayabilir kolayca, yaşamak değil hayatta kalmak da olabilir. Çünkü zaten ufak tefek zevklerimden başka para harcadığım bir şey yok.

Her neyse uzatmak istemiyorum. Bu zamana kadar deyim yerindeyse "Prens" veya "Prenses" rahatlığıyla büyümüş birinin bu denli bir maceraya kalkışması nasıl olur sizce?" Fazla mı cesur olur yoksa yerinde bir karar mı? Kendi tecrübelerinizi, özellikle de iş için şehir değiştirmiş olanlar varsa, fikirlerinizi zamanın şartlarını da göz önünde bulundurarak paylaşırsanız çok sevinirim. Teşekkür ederim.

 
4000 tl maaşla istanbula gitmeni önermem. gidersen 2 ya da 3 kişiyle eve çıkmalısın. tek kişi kıt kanaat yaşarsın anca. semte de bağlı tabi. bazı semtlerde 1500 tlye 1+1 eşyalı ev bulmak mümkün.


  • jelly bear  (15.06.21 17:47:38) 
biriyle ev paylaşmamış olmaya "çok şükür" diyecek biriyseniz (yani bunun satın alınamaz deneyim ve kıymetinin farkında bile değilseniz)bence yeni bir şehir üstelik istanbul gibi bir metropol mutsuz edebilir sizi.
4000 asgari ücret gibi kalıyor artık, kalacak yer olsa bile süper para değil.

son olarak kariyer açısından da post pandemi süreci ne getirecek biraz havayı koklamak gerek bence.. belki biraz daha uzaktan çalışmaya kayacak iş piyasası.
  • rewlack  (15.06.21 18:04:11 ~ 18:57:41) 
"İstanbul'da kıçı kırık bir 1+1 yere istenen parayla Ankara'da elit bir semtte güzel bir yer bulunur." bu esitligin Ankara'da is bulamadigin surece bir anlami yok.

Esyali eve cikmana da gerek yok, niye onu soyleyip duruyorusun anlamadim. Normal herkes gibi esyasiz ev tut, her zaman daha ucuza gelir. Esyayi parca parca kendin alirsin. Zaten ilk asamada yatak, camasir makinesi, buzdolabi, masa, sandalye haricinde bir esyaya ihtiyacin yok. Bekar adam olarak zaten 1+1'den daha buyuk bir yerde oturman toptan gereksiz.

"Fazla mı cesur olur" millet dunyanin obur ucuna gidiyor yahu. istanbul ne.
  • hot potato  (15.06.21 18:22:06 ~ 18:26:06) 
@ hot potato İsteyebileceğim en yüksek maaş 4000 TL demiştim. Kira mı vereyim karnımı mı doyurayım eşya mı alayım? :D Ki pahalıya patlamaması için eşyalar da ikinci el olmalı. Evin temizliği var, abonelik işleri var. Bi ton detay var. Eşyalı ev o açıdan daha mantıklı geldi pahalı olsa da.

Bir de yurt dışına taşınmak daha kolay bana kalırsa. Çoğu şirket aday yerleşene kadar bayağı bi destek çıkıyor. Türkiye'de varsa da çok az şirket bunu yapıyodur.
  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (15.06.21 19:02:17) 
Yazdiklarindan merak edip onceki duyurularini da okudum acik acik soyleyeyim 4k ile istanbula gelmeyi dusunmek buyuk cesaret turkiye'deyken daha fazlasini kazanirandigim zamanlarda bile istanbulu dusunmedim cunku insan gibi yasamak istediginizde yetmiyor yetmeyecek. Fazla mi cesur olur demissin evet olur.

Dis ticaret mi lojistik mi istiyorsun yoksa mali musavirlik mi bence bir karar ver ve ne dis ticarette ne de lojistik de o bryaz yaka hayallerini gerceklestiremeyecegini bil. Nerden biliyorsun dersen 5 yil biyunca bir otomotiv firmasinda malzeme planlamaci olarak calistim hem lojistik firmalari ile hem de dis ticaret firmalari ile cok yakin calistim.

Yurtdisindan ornek vermissin ama zaten orada kabul alan insanlar tr de de ayni sartlarla bonservisleriyle transfer oluyorabiliyorlar.
  • kuzey li  (15.06.21 19:58:36) 
daha şimdiden ev tmizliği, abonelik vs sizi sıkmaya başladıysa hiç başka bgir şehre taşınmayın. mazallah hepsini halletseniz bile 2 günde bir yemek yapıp haftada bir de ev temizlemek zorunda kalacaksınız.

yani bir takım hedefler koymuşsanız bu süreçte yaşayacağınız sıkıntıları da göze almak zorundasınız. "göze aldım" demeyin belli ki göze almamışsınız, daha vahimi yaşa(ya)mamışsınız. keşke düşüncenizin aksine üniversite eğitiminizde öğrenci evinde yada yurtta kalmış olsaydınız bir süre.

neyse, bir kaç farklı şehirde öğrenci olarak yaşamış biri olarak tavsiyem, evvela sizin tabirinizle "prenslik/prenseslik" triplerinden acilen kurtulmanız, eşyasız eve çıkmanız. muhtemelen eşyalı bir eve ödeyeceğniz farkla ev eşyalarınızı 3 - 4 ayda düzebilirsiniz. 2. el olması kötü, dandik olacağı anlamına gelmiyor. öncelikleriniz ocak -hayır ankastre fırın değil- ve çamaşır makinesi olsun. ardından yemek masası ve sandalyeler -tabi ki tabakl çanakla beraber- diğer önceliğiniz. salon için, tv olmadan da yapabilirsiniz, internet var neticede ama 3 l koltuk ilk alacaüğınız şey olsun. paranız kısıtlı olacağından teklileri sonra alın. farklı model olabilir, kanepeyi farklı model berjerleri farklı model alma gibi bir trend var. yere de ucuz ama modern görünen bir hhalı serdiniz mi tamam. ve tabi ki yatak.

2. el konusunda hijyen muhabbetini kafaya takacaksanız, oturacağınız evde ki yatak ve kanepe üzerinde de yüksek ihtimalle evin eski kiracısı oturmuş, yatmış, uzanmış ve hatta sevişmiş olacak. çok şeyetmeyin o yüzden.

ha ama aradaki fark çok değilse tabi ki eşyalı eve geçin.

kolay gelsin.
  • issiz karga  (15.06.21 20:01:42) 
Valla hocam cesaretle alakası yok mecburiyet.

Ben doğma büyüme İstanbulluyum.19 yaşımda İzmir'e üniversiteye geçince ailem de Didim'e yerleşti İstanbul'u terk edip. Bir daha hayatta İstanbul'a dönmem diyordum. Öğrenci evinde de kaldım, 10 lirayla 10 gün karnımı doyurmami gerektirecek sefaleti de yaşadım, uzun yol bisikletçiligi yaptığım için kamplarda da kaldım, Erasmusla 6 ay yurtdisi deneyimi edinip geceliği 3 euro olan dandik hostellerde de kaldım gıkım çıkmadı. Ama İstanbul'a dönme düşüncesine hiçbir zaman sıcak bakmadım.

Gel gelelim başka yerde de iş yok. Yeni mezun olduğumda hazır hayat standardı denen şeyin s'sine bile sahip değilken asgari ücret olsun alanımla alakalı olduğu sürece problem değil dedim ama gelen teklifler dahada sigorta satışı, pronet satışı, çağrı merkezi vs nin ötesine geçmedi. Üstelik henüz uzmanlaștığım bir alan da yoktu muhasebeye de okeydim, denetime de okeydim satın almaya da. Kısmet değil almadılar ben de 8 ayın sonunda mecburen İstanbul'a döndüm, o dönemki asgari ücretin 2 katı bir ücrete. İlk fırsatta geri döneceğim diyerek gittiğim için eşyalı eve çıktım, yüksek kiralar verdim, kyk kredi ödemelerim başladı derken aslında başlangıç için fena olmayan bir ücret olmasına rağmen kıt kanaat geçindim. Öğrenciyken daha iyi standartlara sahiptim hatta öğrenci evinde tek yaşıyordum, artık çalışıyor olmama rağmen 1+1 evde 2 kişi kalıyorduk odam bile yoktu salondaki kanepede uyuyordum falan.

2 senem doldu askere gittim, yani artık 2 sene tecrübem var yeni mezun değilim askerlik engelim kalkmış, beklentilerimi de düşürürsem İzmir'de kalırım bu sefer diye ama 1.5 ayda yaptığım 76 başvuruda sadece 2 mülakata davet edildim ve kabul edilmedim.

Peki şimdi ne yapıyorum? Tıpış tıpış İstanbul'a geri dönüyorum. Kabul edilmediğim firmalardan biri ücret beklentimi çok fazla bulmuştu biraz indiremez misiniz demişti mesela. Fazla dediği de 5000 tl. Hadi dedim sizi mi kıracağım 4750 olsun gene çok yüksek buldular...

E şimdi o fazla buldukları ücretin %45 fazlasına gideceğim ve şehirdeki mutsuzluğu da hesaba katarsak daha düşük şartlarda yaşamak zorunda kalacağım.

Duyurunun konusundan sapıp baya uzun uzun yazmış olabilirim ben de çok doluyum bugün artık patlama noktam oldu. Ama özetle şunu demeye çalışıyorum, bazılarımız, hatta bazılarımız değil bir çoğumuz cesaretinden şundan bundan değil mecbur oluşundan gidiyor, başka seçeneğimiz yok.

Öyle ücret beğenmeme falan da yok ha benim örneğimde olduğu gibi yarı maaşa başka şehirde çalışmak isteyip de iş bulamayan o kadar çok kişi vardı ki çalıştığım yerde. Yapılan iş aynı iş, kazandırılan para aynı para, istenen maaş yarı yarıya ona rağmen almıyor adamlar.

Ondan sonra İstanbul çok kalabalık, bu şehir bunu kaldırmıyor. Alsın götlerine soksunlar İstanbul'u.
  • materyalist imam  (15.06.21 21:46:21) 
[]

Aksiyon anlarında beynime ulaşamıyorum

Merhaba arkadaşlar,

Nedendir bilmiyorum, aksiyon anlarında bir türlü beynime ulaşamıyorum. Sanki bir lockdown mekanizması harekete geçmiş de tüm giriş çıkışlar kapanmış gibi. Aklıma bir tane bile işe yarar bir şey gelmiyor. Sanki çırılçıplak kalmışım gibi hissediyorum. Normal zamanlarda her şeye bir cevabım varken, hatta ukalalığın kitabını yazarken kendimi kanıtlamamı gerektiren, benim için önemli olan anlarda tıkanıp kalıyorum, aklıma bir şey gelmiyor. Beynim duruyor. Demin mesela iş görüşmesindeydim, İK kendinizden bahsedin dedi, söylenecek o kadar şey varken 2 cümleyi zor kurdum inanır mısınız. Sonra o an geçiyor hooop bir bakmışım beynin veri transferi kaldığı yerden devam ediyor ve en kritik zamanlarda ihtiyacım olan şeyler ihtiyacım yokken kafamda dolanıyor. Tabi bu yüzden karşı tarafın sizden beklediklerini veremeyeceğiniz, yetersiz olduğunuz algısı oluşuyor. Resmen kendimi sabote ediyorum.

Tartışmalarda da böyle oluyor, konuşmalarda da. Sonra bütün gün "Neden böyle demedim? Neden bu aklıma gelmedi?" diye sızlanıp duruyorum. Sonra pratik zekam da kayboldu sanki. Acil durumlarda çözüm üretme yeteneğimi kaybettim gibi sanki. Kilitlenip kalıyorum. 6-7 yıl önceki eski zehir gibi keskin zekam yok. Eski beni özledim. Kendimi yeniden bulmam lazım ama nasıl? Başarı için beynime, eski bana ihtiyacım var. Yaşam tarzım çok düzensiz.2-3 yıldır da eve kapandım. Sizce ondan mıdır? Fikirlerinizi ve tavsiyelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.

 
Bir yaştan sonra -bence 26 27- beyin o kıvraklığını yitirmeye başlıyor, doğaçlama değil daha çok deneyimle cevap veriyorsun karşılıyorsun

ilk gençlikte hem fiziken hem kafa çalışması için insan kendini ölümsüz gibi hissediyor, ikisi de canavar gibi çalışıyor sanki 90 yaşına kadar böyle devam edeceğini düşünüyorsun o heyecanla

Bunlar bilimsel değil kendi deneyimlerim sen bir b12 vitaminine de baktır
  • freebird5406_2  (14.06.21 15:03:06) 
kaygı> korkma, kaçma, savaşma gibi dürtüleri önplana çıkarıyor. bizi beyfendi ve hanfendi yapan dilbazlığımız geri planda kalıyor.

yalnız "aksiyon anlarında" demişsin, kavga dövüş tartışma hikayesi bekledim; İK görüşmesi çıktı. İK kısmı, normal zamanlardan birisi değil miydi yoksa? sakin kalabileceğin, kimsenin seni kıstırmadığı zamanlardan birisiydi(?). o halde İK ya böyle tepki verdiysen, aksiyon kategorisine koyduysan onu, yaklaşımın, mizacın değişiyor diyebilir miyiz?.
ikinci paragraf tamamen kendi fikir yürütmemden ibaret, iddiam değiller.
  • comp  (14.06.21 15:28:07) 
@comp Kendimi kanıtlamam gereken, yüksek beyin gücü gerektiren, sonucun benim için önemli olduğu tüm durumlar, aslında senin de belirttiğin üzere kaygının ön planda olduğu durumlardan bahsediyorum "Aksiyon anları" derken. Kavga da olabilir tabi. Ama İK görüşmesi de benim için bir aksiyon anı. Benim için önemli olduğu için tabi mizacım, yaklaşımım değişiyor :)


  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (14.06.21 16:03:10) 
[]

Bu musilaj meselesinin birdenbire ortaya çıkması kıllandırıcı değil mi?

Merhaba arkadaşlar,

Hepimizin de bildiği üzere gündemimize gökten zembille iner gibi oturan bir musilaj problemi var. Madem bu problem vardı da neden daha önce gündeme getirilmedi de bu ülkenin tek sorunuymuş gibi herkes bunu konuşmaya başladı. Bir şeyler için algı operasyonu falan mı yapılıyor? Amaç gündemi değiştirmek mi?

Bu arada ben musilajın da ortaya çıkmasını epey şüpheli bulmaya başladım. Utanmasam "Koskocaman Marmara Denizi bir gecede kirlendi." diyeceğim. Zaten Marmara kirliydi ama bu başka bir boyut. Tamam kontrolsüz bir atık yönetimi var, bunu herkes biliyor ama birdenbire bu raddeye gelmesi çok anormal değil mi? Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
yaklaşık 40 gün önce adaya giderken görmüştüm, ilk defa karşılaşmıştım müsilaj denen şeyle. eve dönünce nette biraz bakındım ve belli dönemlerde belli miktarda olduğunu gördüm. o zaman önemsememiştim ama sonradan anormal seviyelere yükseldi. birdenbire gelmedi ama ama evet böyle olması anormal.

gece fetöcülerin amerikadan müsilaj getirip denize döktüğünü iddia etmiyorsan anormal bulman normal çünkü denizdeki miktar anormal. bunun sebebi ise arkasında şüphe yaratacak bir şey değil, işin ucunda bilim var, bir sürü yayın paylaşıldı nedeni nasılı hakkında. birazcık araştırırsan görebilirsin.
  • Jux  (08.06.21 16:25:27 ~ 16:26:32) 
t24.com.tr

Üstteki arkadaşın dediği gibi okuyalım araştıralım, aniden olmadı
  • howfaristhesky  (08.06.21 17:04:09) 
İzmitliyim. Körfez bildim bileli kirli. Temizlenen, kalitesi artan çok yer var ama genel olarak İzmit Körfezi atık kuyusu durumunda. Sadece fabrika atıklarından bahsetmiyorum. Kanalizasyon da var. Zaman zaman yunuslar görülüyor. Flamingo bile görülüyor. Ama denizin kendisi temiz değil. Müsilaj bir şeylerin artık taşma noktasında ortaya çıkmış.


  • dissendium  (08.06.21 17:05:10) 
gemiciler, balikcilar bu olayin her zaman yilin belli doneminde ortaya cikip sonra geçtigini ama bu yil geçmedigini soyluyordu yani deniz bi sekilde cozebiliyorken bu yil cozemedi


  • ala09  (08.06.21 20:26:42) 
Ben yeni duydum demek ki killanmaliyim tadinda bir akil yurutme olmus. Hayir, supheleniyorsun da vardigin nokta ne? Ne onemli ne degil hic mi kendin degerlendiremiyorsun?


  • dunal  (08.06.21 20:31:13) 
haberleri yalnız ekşi sözlük'te gündem olunca öğreniyor olmanız bir komplo teorisi yaratabileceğiniz anlamına gelmiyor bence.


  • bohr atom modeli  (08.06.21 20:33:58) 
Amariganınoyunu biden görüşmesi öncesi


  • gatherer  (08.06.21 22:03:16) 
[]

İşverenlerin online görüşmeyi hala benimseyememiş olması neden?

Merhaba arkadaşlar,

Biliyoruz ki pandemi süreci hayatımızda birçok şeyi değiştirdi ve artık yeni normalimiz oldu. Çalışma şekilleri değişti, birçok şirket evden çalışmaya başladı. Bununla birlikte teknoloji o kadar ilerledi ki dünyanın öbür ucundaki insanlarla görüntülü konuşabiliyoruz, zamanın mesafenin bir önemi kalmadı artık iletişim kurmak isteyen insanlar için. Tabi evet, bu bir yüz yüze konuşma değil ama elinde bu imkan varsa aramazsın yüz yüze konuşmayı. Ama bakıyorum bu kadar ilerlemeye rağmen bazıları buna ısrarla ayak diremekte.

Şimdi ben baktım kendi şehrimde bir iş bulamıyorum, artık bir düzen de kurmam gerekiyor, buradan sağ olsun bir arkadaşın gazıyla iş arayışımı kendi şehrimden ülke geneline yaydım. Demin başka bir şehirden aradılar görüşme için, "Yarın mümkünse şu saatte görüşmeye bekliyoruz." diye. Dedim " Ben orada yaşamıyorum ama "Skype'dan veya başka online bir mecradan görüşebiliriz." Adam demesin mi "Bizde yok öyle bir şey." Ya arkadaş ben sana "Taş taşı." demiyorum, "Deveye hendek atlat." demiyorum, tek yapman gereken o saatte benle Skype'dan görüşmek. Zaten olumlu gelişirse ben oraya geleceğim. Bunu söyledim de zaten. Ne sen yorul ne de ben nasıl geçeceğini, nasıl sonuçlanacağını bilmediğim bir görüşme için o kadar yolu gidip yorulayım, para harcayayım. Zaten adım gibi biliyorum yol parası da vermeyeceksin. 5 dk görüşmeden sonra "Biz seni ararız." diyeceksin. O kadar masraf, vakit kaybı ve yorgunluk yanına kar kalsın.

Ben daha 1 ay önce kalıcı olarak home office düzenine geçen bir şirketle Skype'dan görüştüm. Yüz yüzeden bir farkı yoktu. Yine freelance çalışmak için Almanya'daki başka bir şirketle Google Meetings'den görüştüm. Hatta bugün yine başka bir şirket aradı, onlar zaten profesyoneldi, hiç görüşmeye gerek duymadan bütün detayları telefonda sordu. Yani kısacası yapılabilecek bir görüşmeyi telefonda yaptı ve bana da bir test yolladı. Yani isteyen her ortamda yapar. Ben zaten eşek değilim ki gitmeyeceğim bir yere başvuru yapayım. Zaten bu sürece hazırlandığım için para harcamayı minimuma indirdim, lüks ihtiyaçları falan erteledim. Ev kiralama falan için para ayırdım. Yani kendimi hazırlıyorum.

Her neyse sizce neden bu uyumsuzluk? Bunların derdi ne? Neden kolayı varken işi yokuşa sürüyorlar? Ne düşünüyorsunuz? Bu arada sizce böyle yapmakta yanlış mı yapıyorum? Anormal olan ben olabilir miyim? Sorun onlarda değil bende mi? Onlar daha iyilerine mi layık? :D Düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
Almanya'da erasmustayken başka bir şehre staj görüşmesine gitmiştim. Adamlar bana "otel ulaşım ve yemek fişini getir, ödeyeceğiz" demişti. Meğer orada iş görüşmesine çağrılan adamın tüm masrafları karşılanıyormuş. Burada ise işsiz parasız adama bir tekme de işverenler vuruyor. Dolayısıyla evet çağrına katılıyorum, haklısın.


  • roket adam  (07.06.21 19:14:39) 
sektöre bağlı bence. bilişim/yazılım sektöründe 20-30 mülakata girdim, belki de daha fazla, kimse de yüz yüze görüşmeye çağırmadı.

adamlar gelişememiş demek ki. işveren olsam her adayla yüz yüze görüşmek istemezdim.
  • jelly bear  (07.06.21 19:32:07 ~ 19:32:58) 
Kesinlikle katılıyorum. Yol masrafını karşılayacak insanlık zaten beklemiyoruz artık o kadar çok işsiz insan var ki şirketler bunun rahatlığıyla hareket ediyor. Tek görüşme yapıp işe almıyor çoğu yer zaten ben ilk görüşmeyi online yapmayı teklif ediyorum genelde birbirimizin zamanına kıymet verelim falan diyorum. Hık mık eden olursa görüşmeyi reddediyorum kendileri bilir. İşim varken iş aradığım için bi tık rahatım bu konuda işsiz olsam otobüs tepelerinde bunların ayağına giderdim mecburen. Yine de ilk görüşme online sonrası tabii ki yüzyüze olsun gibi yaklaşınca orta yol addedip kabul eden de çıktı epey. İknın burnunun büyüklüğüne bağlı.


  • nickimin hakkini veremedim  (07.06.21 21:02:53) 
bence bu tavir gelecek sorunlarin da isareti. cozulebilecek veya imkan saglanabilecek durumlar karsisinda uc maymunu oynayacaksa o sirkette calismamakta bir hayir vardir.


  • ala09  (07.06.21 22:27:07) 
[]

Filmlerde, dizilerde silah seslerini niye bu kadar abartıyorlar?

Merhaba arkadaşlar,

Patlamaların, çatışmaların olduğu yüksek dozda aksiyonun olduğu yapımları izlemeyi, oyunlar oynamayı çok severim. Bazen silah şirketlerinin veya uzmanlarının çektiği silahlarla ilgili veya gerçek çatışma anlarının kaydedildiği videolar izlerim.

Bu videoları ilk izlemeye başladığımda bir şey çok tuhafıma gitmişti. Silahların sesi dizi ve filmlerde yansıtıldığının aksine çok daha düşük seviyede ve çok farklı çıkıyordu. Arada bariz bir fark var. Özellikle piyade/taarruz tüfeklerinin sesi bayağı düşük çıkıyor. Aradaki bu farkın sebebi nedir? Yapımlarda silah sesleri "bam bam" diye çıkarken gerçekte "pew pew" veya "tık tık" diye çıkıyor. Yapımcılar daha çok insanı çekmek ve izleyiciyi aksiyon bombardımanına tutmak için mi yapıyor? Yoksa başka bir durum mu var veya dikkat mi etmiyorlar? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
görsel açıdan sahneye kaos hakimse ve silahlar o görsel hareketliliği sesleriyle tam desteklemiyorsa eksiklik hisseder izleyici. sadece gerçek silah sesi olmasının dışında, ses seviyesinin yüksekliği de önemli. silahların gerçek sesleri yansıtması, konuyla özel olarak ilgilenenlerin dışında pek önemli değil. bu şekilde yapılması filmi daha sürükleyici kılıyor, seyirciyi kitliyor.


  • isveperver  (06.06.21 20:17:03) 
Aslında biraz mantıklı. Gerçek hayatta patlayan bir silahın 3 metre yanında dursaydınız kulaklarınızın hasar görmesi işten bile olmazdı.
İzleyicinin 3 metre ötesindeki televizyonu silah olarak düşünün örneğin. Bu durumda abartmayı bırakın, sesi çok daha az yansıtıyorlar diyebiliriz. Bize ulaşması gereken duygu oradaki karakterlerinkiyle aynı olmalı.

  • ryhmer  (06.06.21 20:38:08 ~ 20:41:52) 
Sinema bir görsel $ovsa, sesler ve efektler de buna uygun olmali.


  • Avoiding The Puddle  (07.06.21 10:02:26) 
Silahlarin ciddi kisminin orjinal sesleri sinema TV ortamlari icin cok tirt kaliyor. Sonuca sinemanin amaci gercegi birebir yansitmak degil, seni eglendirmek. O yuzden kafaya takmiyoruz.


  • cleric  (07.06.21 10:43:46 ~ 10:44:00) 
sanıyorum eline tabanca veya tüfek alıp hiç ateş etmedin. hatta edildiği bir ortamda da bulunmadın. bir ara poligona gitmeni öneririm.


  • reanarchy  (07.06.21 10:54:47) 
Bazı filmlerde abartılı olabilir, ama gerçek silah sesleri youtube videolarında izlediğin kadar az değil. Çünkü youtube için video çekerken kullanılan mikrofonun tabancanın gerçek sesini kaydedebilecek yapıda olacağını sanmıyorum.

Yanlış hatırlamıyorsam 9mm bir fişek 160-170 desibel ses etkisine sahip.
  • John Bloor  (08.06.21 11:44:44 ~ 11:45:05) 
[]

"Three phase engine" ifadesinin çevirisi için hangisi daha uygun?

Merhaba arkadaşlar,

Bundan bir süre önce teslim ettiğim bir çeviri projesi vardı ve orada da İngilizcesi "three phase engine" olan Almanca bir ifade vardı. Ben bunu "üç fazlı motor" olarak çevirdim ancak değerlendirmeyi yapan arkadaş "üç faz akım motoru" olarak çevrilmesini daha uygun görmüş. İnternette arattım önerdiği ifadeyi ama doğru düzgün bir şey bulamadım. Daha çok benim çevirdiğim gibi geçiyor internette. İşin diğer boyutuysa hatalı gördüğü çevirimi "major mistake" olarak görmüş. Sizce kim hatalı? Yüksek mühendislere, çeviri uzmanlarına ve otomotiv uzmanlarına soruyorum. Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.


 
Elektrik motorları doğru akım ve alternatif akım olmak üzere iki ana kategoriye ayrılıyor. Evet, bunlardan söz ederken akım kelimesini mecburen söylüyoruz ama bahsedilen terimde ben de sizin gibi yazardım. Hatta akım kelimesi yerine bu motor senkron mu asenkron mu sorusu geldi aklıma. Bence gereksiz yere takılmış kontrol eden kişi ya da gerçekten Türkçe mühendislik literatüründe böyle geçiyor.

ekleme: mesela elektrik mühendisleri odası "3-fazlı endüksiyon AC motoru" ve "3-fazlı senkron motor" demiş.
  • reactionic  (04.06.21 19:59:36 ~ 20:10:58) 
@reactionic Öncelikle cevabınız için çok teşekkür ederim. Aslında öyle çok detay gerektirecek bir şey yok. İngilizcesi "It is driven electrically by three phase engines." ayarında bir şey oluyor. Orijinal ifade "Drehstrommotor". Asenkron gibi ifadeler geçmiyor.


  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (04.06.21 20:42:56) 
Evet. Biz (en azından benim bildiğim) Almanca'daki gibi değil, İngilizce'deki gibi söylüyoruz genelde. Hani illaki "akım" kelimesiyle uzun uzun yazacaksam, "üç faz akım motoru" yerine "3 fazlı AC motor" ya da "3 fazlı alternatif akım motoru" derim.

edit: "NEMA 3 fazlı AC motorlarımız, dayanıklı ve uzun ömürlü motor performansı konusundaki itibarımızı yansıtıyor."
"Unsere NEMA-Drehstrommotoren folgen unserer Reputation für robuste und nachhaltige Motor-Performance"
Siemens'in sitesinde buldum örnek olarak.
  • reactionic  (04.06.21 21:15:49 ~ 21:21:54) 
Makine mühendisiyim. Üç fazlı motor çevirisi gayet yaygın kullanılır. İngilizce çeviride bir sorun yok. Hatta akım kelimesinin gereksiz olduğunu iddia ediyorum. Kontrol eden kişi özellikle bir şeyi belirtmek istemediyse büyük hata olarak tanımlamak zor.


  • dissendium  (04.06.21 21:28:40) 
Ayrıntılı cevaplar için çok teşekkür ederim. Ben de her yerde İngilizce'deki gibi kullanıldığını gördüm, keza AC motorları şeklinde kullanıldığı örnekler de var. Editörlüğünü konuşturup değişiklik yapma, iz bırakma kompleksine kapıldığından şüpheleniyorum. Çünkü aynı alakasız tavrı diğer yerlerde de göstermiş. Cevap versen bi dert vermesen bi dert.


  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (04.06.21 21:41:46) 
[]

Gümrük müşaviri olma süreci, hayata geç kalmak, bilinmezlik

Merhaba arkadaşlar,

Şu anda AÖF'den Uluslararası Ticaret ve Lojistik Yönetimi okuyorum ve vermem gereken ders sayısı çok değil. Şimdi ben diplomamı aldıktan sonra gümrük müşaviri olma yolunda ilerlemek istiyorum. Yani diplomamı alınca sudan çıkmış balık gibi ne yapacağımı bilmez halde kalmamak için şimdiden araştırmalara başlamak ve süreç hakkında olabildiğince bilgi almak istiyorum. Bunun oldukça zorlu bir süreç olduğunu biliyorum. Sınavlar falan var, staj süresi var.

Şu an halihazırda Alman Dili ve Edebiyatı mezunuyum ve 30 yaşına gelmeme rağmen henüz kariyerimde istediğim atılımı gerçekleştiremedim. Çevirmenlik falan yapıyorum o da proje gelirse. Tam zamanlı çalışma tecrübem 1 yıl bile değil. Bu zamana göre yaşadığım tecrübelere dayanarak yakın zamanda adamakıllı bir iş bulabileceğimi de düşünmüyorum. Açıkçası iyice tükendim, ne yapacağıma dair bir fikrim yok. Bir çıkış kapısı arıyorum ama ne istediğimi, ne tarafa gitmek istediğimi bilmiyorum, iki tarafında farklı yerlere açılan kapıların olduğu bir koridorda gibiyim. Hangi kapıyı açmam gerektiğini bilmiyorum.

Bu arada bir tarafım sürekli dış ticaret, freight forwarding alanında çalışmak istiyor. İş ilanlarına bakıyorum ama çok tecrübe istiyorlar. Her neyse bunu da dikkate alınca en elle tutulur ve işe yarar gözüken plan gümrük müşavirliği yolunda ilerlemek.

Şimdi her şey yolunda gitse gümrük müşavir yardımcısı, ardından gümrük müşaviri olsam bile en iyimser tahmin 5 yıl olur. Ondan sonra bir düzen kurmak var. Düşününce adamın resmen içi şişiyor. 40 yaşında hayata başlıyorsunuz, iyi bir eş adayı olursa 40 yaşında evleniyorsunuz ki çok iyimser bir hayal. Cidden tüm hayat enerjim gitti. Birçok yaşıtım düzenlerini kurmuş hayatlarını yaşarken, toplantıdan sunuma koşarken ben karanlık bir odada 30 yaşından sonra düzen kurma planı yapıyorum.

Hemen şimdi milletin şikayetçi olduğu beyaz yaka sıkıcılığını, mesaiye başlamadan önce kahve içmeden kendine gelemeyen plaza çalışanının tekdüzeliğini yaşama fırsatı verseler direk atlarım.

Ben bu kaybolmuşluğun içinde yüzerken ve gittikçe heyecanımı, enerjimi kaybederken tek şansım olan bu planı nasıl uygulayacağım? Nasıl kendimi gerçekleştireceğim? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Bu arada gümrük müşaviri olma süreciyle ilgili tecrübesi olanlar tecrübelerini paylaşırsa sevinirim. Teşekkür ederim.

 
memurlar.nette bu bölümde çalışan birilerini bulabilirsiniz. Bu yorumu biraz da sağ tarafta görünürlük kazanması açısından yazmak istedim.


  • gelmeistemem  (01.06.21 21:15:15) 
Gümrük müşavirliği hakkında bir yorum yapamam çünkü tandığım müşavirlerin o noktaya geliş süreçlerini bilmiyorum ancak dış ticaret konusunda bir tavsiye vermek isterim. dış ticaret çalışması çok zevkli bir çalışma alanı ancak bir insanın özellikle dış ticaret, freight forwarding alanında çalışmak istemesi için, içerideki durumu bilmiyor olması lazım :) diğer beyaz yakalılar bayram seyran blok izin yaparken biz yapamıyoruz. cuma'dan izin alıp tatile gidemiyoruz.
pazar günü bae'den sürekli telefon gelebiliyor veya gece 1'de amerika'dan. iş verenine bağlı olarak da bu telefonları cevaplaman beklenebilir.
bu dış ticaret tarafı. freight forwarding tarafı ayrı kaos. armatörlerde çalışan arkadaşlarım var, hangimizin işi daha yoğun bilmiyorum.

ben senin yerinde olsaydım, almancan var, ingilizcen de vardır; direkt dış ticaret pazarlama tarafına girerdim. sıkıntısını çektiğin kadar keyfini de yaşarsın. pandemiden dolayı seyahat etmiyorlar ama normal şartlarda fır fır gezip duruyorlardı. üstelik yükselmeleri de çok daha hızlı oluyor. bizim şirkette bölge müdürleri ortalama 32-35 yaşlarında. yurtdışındaki müdürlerimiz 40'lı yaşlarda. şansın varsa oralara geçersin.

geç değil, bir yerden başla. uzman yardımcısı olarak gir, ne olacak? dış ticaret içindeyken öğrenilen bir şey, asıl mesela yazılı ve sözlü olarak yabancı dilde iyi iletişim kurabilmek.
  • irene  (01.06.21 21:28:52) 
[]

Sözlükte bir şeyleri haksız yere kötüleyen neden çok insan var?

Merhaba arkadaşlar,

Bazen sözlükte dolaşırken birilerinin bir ürüne karşı olsun, markaya karşı olsun hiçbir sebep yokken iftiraya varacak şekilde karalama kampanyası yaptığını görüyorum. Tamam bir şeyle ilgili olumsuz bir deneyimleri olur, kötü bir olay yaşarlar, rezalet başlığı açacak bir durum olur. Onunla ilgili entry yazarlar. Bunda hiçbir sorun yok. Hakları çünkü.

Ama bahsettiğim bir kesim var ki yalan dolan, karalama, iftira olduğu ta 10 km'den belli olan şeyleri yazan tipler var. Yazdıkları şeyler o kadar kör göze parmak ki ben buradayım diye sırıtıyor. Ya anlamıyorum bir insan haksız yere nasıl bir şeye kara çalabilir ya? Cidden parayla mı tutuyorlar bunları?

Mesela Amazon.com.tr başlığında şu entry yazılmış: eksisozluk.com
O kadar belli ki karalama amaçlı olduğu. Bunun gibi daha bir sürü entry görüyorum. Bir insan nasıl bu kadar alçalabilir? Siz ne düşünüyorsunuz? Bu tiplerin karın ağrısı ne? Gerçekten de birileri tarafından tutulmuş maşalar mı bunlar? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
Birincisi sözlükte çok boş insan var. Başından geçen en ufak şeyleri bile abartmayı seviyorlar. Evet para harcayıp hizmet alıyorsan en iyisini beklersin ancak insan beşer şaşar çeşitli yanlışlıklar olabilir. Bunun yanında Türkiye gerçekleri de devreye giriyor.

İkinci olarak sözlükte bol miktarda paralı maşa olduğunu bu konudan bağımsız ve alakalı olarak düşünüyorum. Ben çok entry girmediğim halde bana bile 15 lira verek gel yazarımız ol diyorlar.

Üçüncüsü örnek entrydeki arkadaşın "yabancı markaları yüceltme..." zırvası dışında falso bir cümlesini göremedim. Trendyol hariç bütün alışveriş sitelerini kullandım. Amazon'u da ilk defa geçen cumartesi kitap sipariş vermek için kullandım. Bugün gelen mng kargo takip kodları bir 2019 dan kalma bir başkasına ait. İlk defa e-ticarette başıma böyle bir şey geliyor. Ben ne amazonu aradım ne de sözlüğe yazdım. Böyle ufak tefek şeyler her zaman olabilir ve çözülebilir. Yine dönüp dolaşıp boş adam der susarım.
  • Başkalaşım  (31.05.21 15:45:46) 
Yönlendirdiğin entry’deki gibi bir olayı yaşadım ama o süreç çok farklıydı.

Satıcısı amazon olmayan (üçüncü taraf satıcı) bir ürün sipariş ettim. Yanlış ürün gönderdiler. Adamlara mesaj attım. Bize kargoyla gönderin dediler. İade kodu istedim. Amazon verecek dediler. Amazona sordum. Hayır satıcı verecek, dediler. Satıcıya bir daha sordum hayır amazon verecek dediler, tekrar amazona sordum. Direkt olarak paramı iade ettiler. Satıcı prosedürü anladığı zaman size iade kodunu yollarsa sizde yanlış gelen ürünü isterseniz geri yollarsınız dediler. Bu kadr müşteri odaklı bir firma olamaz. Yani illa başından kötü bir tecrübe geçen vardır ama çok abartı şekilde kötülediklerini düşünüyorum. Bu işi parayla mı yoksa sırf kendi kötü niyetleri ile mi yapıyorlar bilemiyorum. Benim başımdan kötü bişey geçmedi diye başına kötü bişey geldiğini söyleyenler kesin yalan söylüyor demek de olmaz ama bu adamların bu özenini gördükten sonra okuduğum kötü tecrübeler bana abartı gibi geliyor. İnşallah bu müşteri odaklı çalışma düzenini hiç bozmazlar.
  • draconas  (31.05.21 15:50:37) 
Interneti sosyal medyayi sokaktaki insanin beynine bir pencere gibi dusun. Yolda gordugun herkesin aklini okuyabilseydin ne olurdu? Internet gibi bir sey. Cok takilacak bir sey degil.

Sokakta akil hastasi var, trolu var, ilgi cekmek icin aklina gelebilecek her seyi yapani var, yalan bagimliligi olan var, akillisi var, hirlisi var hirsizi var etc. X yapmak icin para alani var, para vereni var. Internette de ayni insanlar var haliyle, cunku ayni kisiler.
  • robokot  (31.05.21 15:52:12) 
şimdi ekşide pek çok grup var;

1.ekşi sözlük bir siki beğenmeme tipi
2.boşbeleş insanlar
3.paralı yazarlar

bunların hepsi dediğin şeyi farklı amaçlarla da olsa yapıyor ancak verdiğin örnekte dediğin gibi bir sıkıntı görmedim. benzer sıkıntıyı ben amazon.uk'de yaşamıştım hatta. ama ben iletişime geçtim hemen ve çözdürdüm işimi. bu arkadaş sadece beklemiş cevap gelecek diye. gelen mesajın da otomatik mesaj olduğunu anlamamış sanırım.

ayrıca trendyol ve hepsiburada, özellikle son 3-4 yıldır birbirinin piyasasına çöreklenmeye çalışan 2 rakip firma. ikisinin aynı anda reklamını yapmak saçma olur.
  • not sure if serious  (31.05.21 15:53:29) 
insanlar firmalarla ilgili yaşadıkları en ufak kötü ya da iyi deneyim üzerinden genelleme yapıp onları yüceltmeye/boklamaya bayılıyorlar.

en kötü kargo firmaları, bulaşılmaması gereken online alışveriş siteleri gibi başlıklara girersen irili ufaklı her firmanın adını görürsün.

hepsiburada, trendyol, n11, amazon vs. hepsinden en az onar kere alışveriş yapmışımdır. şu iyidir şu kötüdür diyemem. hepsi aşağı yukarı aynı organizasyonel büyüklüğe sahip firmalar. bir ürün hangisinde ucuzsa oradan alırım. aynı şekilde beğendiğim/nefret ettiğim kargo firması da yok. hepsi aynı bokun laciverti.

daha genel perspektiften bakarsak sosyal medyada radikalleşmek çağın hastalığı. günümüzde bir şeyi ya çok sevmeli ya da ondan nefret etmelisin, nötr olmamalısın. insanlar dandik ve bomboş olan karakterlerini "coca colayı severim, pepsi'den nefret ederim", "menemen dediğin soğansız olur, soğanlı menemen seveni insan yerine koymam" gibi tırıvırı şeylerle doldurmaya çalışıyorlar.
  • sir gawain  (31.05.21 16:00:39 ~ 16:02:44) 
Bazilari sikayetvar olarak kullaniyor.

Mesela bu attigin adam 9 senedir uye 40 entry girmis, 5 tanesi falan urun sikayeti.
Bi kere sozlukten cevap aldiysa bu sekilde kullanmaya devam ediyor.
Arayip telefonda 30dk beklemekten daha mantikli.

Adam senin sozluk okuma keyfini falan dusunmuyor, isini halledip cikiyor.
  • divit  (31.05.21 17:34:46) 
selam, yönlendirdiğiniz entry sözlük seviyesine göre normal bir eleştiri bile sayılabilir. çok çok daha kötülerini gördüm ki bu kötü de değil aslında.

neyse, diyeceğim şu ki ekşisözlük gerçekten çöplük bir yere dönüştü. klişe ama gerçek. bu sadece girdilerde değil mesajlarda da hissediliyor. geçenlerde bir yazara verdiği bilginin yanlış olduğunu doğrusunun böyle böyle olduğunu editlerse daha iyi olabileceğini kibarca söyledim. cevabı sadece küfür oldu. ne yazık ki, seviye bu artık ekşisözlük'te.
  • makarnavodka  (31.05.21 17:34:50) 
(#113307426) Biz bunları yazdık.
Sözlük'te kötüleme yapanların çoğunluğu paralı değil kesinlikle.

  • ryhmer  (31.05.21 17:47:17) 
[]

Telefon alacağım ama alacağım platformlar işleri karıştırıyor

Merhaba arkadaşlar,

Bu sıralar telefon almayı düşünüyorum ama almayı düşündüğüm platformlar işimi zorlaştırıyor. Şimdi ben Samsung marka almak istiyorum ve gözüm kapalı alışveriş yaptığım Amazon'dan almak istiyorum ama aradığım modeller orada yok, daha çok Samsung'un anlaşmalı olduğu Hepsiburada'da var. Onun da artık eski kalitesi kalmadı diyorlar, iade politikasından zaten herkes şikayetçi. Sözlükte bir tane olumlu yorum bulsam gidip alınlarından öpeceğim. Zaten artık tüm alışverişlerimi Amazon'dan yapıyorum. Satıcılardan almıyorum bir de. Yalnızca platformun kendi sattığı şeyler.

Zaten o kadar para verip aldığım telefonda sorun çıkması ihtimaline karşı iade politikası düzgün olan bir yerden almak isterim. O da zaten Amazon oluyor. Ama Amazon'da da bütçeme uyan ve içime sinen bir telefon yok. Xiaomi var, o da Çin malı. Ne yapacağım şimdi ben? Nereden alacağım ben telefonumu? Bir telefon almak uğruna mağazaları gezip kendimi riske atamam şu kıyametin ortasında. Bu arada bütçem 3000-4000 TL arası. 4500 de olabilir. Sizce ne yapsam? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
Direk samsung'un kendi sitesinden sipariş verseniz?


  • philiptraum  (28.05.21 18:52:39) 
sırf istediğim mağazada yok diye beğendiğin modelden vazgeçilmez.
ekşide sallanmayan site yok ki.
daha geçen ay 7000 küsür liralık laptop, ondan önce 150 liralık süpürge aldım hepsiburadadan. xoboxumu 2 ay önce vatanın online sitesinden aldım vs. yani ekşiye şikayetvara falan bakarsan hakkında kötü yorum yazılmamış mağaza yoktur. teknoloji biraz da şans işi deyip bodoslama dalmak lazım. tabii bu demek değil ki 1milyonuncuüyesizsiniz.com dan sipariş verin... ama herkesin bildiği belli başlı markalardan alacağız işte. çok pimpirikliyseniz dediğiniz gibi hepsiburadanın kendi satıcısnıdan falan alın ama bunlar büyük şirketler. internetten aldığınızda da koşulsuz iade hakkınız var diye biliyorum 14 gün (pandemide 30 olmuştu sanırım bir ara) o açıdan yasal haklarınız vs. belli zaten internet alışverişlerinde.
xiaomi çin telefonu mevzusu da bambaşka bir mevzu. neyse hiç girmeyeyim oraya kafanız rahat etsin samsung alın ama nerde ucuzsa ordan alın bence
  • fff02561  (28.05.21 19:02:50 ~ 19:08:45) 
Direkt Hepsiburada'dan alirsaniz bi sorun olacagini sanmam. (Laptoptan, telefona, akilli saate kadar hepsiburada'dan aldim)

Kenar mahalle saticisi muamelesi yapmisiniz biraz.
  • brkylmz  (28.05.21 20:14:46) 
[]

Hazır baklavayı mı daha çok seviyorsunuz ev baklavası mı?

Merhaba arkadaşlar,

Sorum basit: Ev baklavası mı seviyorsunuz yoksa hazır baklava mı? Ben hazır baklava seviyorum nedense. Ama hafif olmalı. Annemin yaptığı baklava efsanedir. Bayramda herkes anneme baklava yapıp yapmadığını sorar, gelen gidene yetmez bile. Ama buna rağmen ben nedense hazır baklava seviyorum. Siz ne seviyorsunuz?


 
kaliteli bir baklava ise hazır baklava. kalite standartım yüksektir, baklavanın içindeki fıstığın kalitesini, kullanılan tereyağını çok rahat bir şekilde ayırt edebilirim. antep'te bile 6-7 tane baklavacıyı kaliteli sayabiliyorum.


onun haricinde her şey için ev baklavası. hatta sütlü ev baklavası :)
  • a darkness coming  (13.05.21 15:41:04) 
Ben annemin yaptigi baklavayi diger tum denediklerime tercih ederim. Yalniz hazir baklava denen tek bir sey de yok ki, farkli farkli yerlerin farkli farkli baklavalari var. Belki biyerlerde annemden daha guzel baklava yapan yerler vardir ancak ben henuz denememisimdir.


  • j r r tolkien hayrani  (13.05.21 15:43:11) 
Hazır ya


  • ananiyimioguz  (13.05.21 15:43:39) 
ev baklavasını hiç sevmem. pastane baklavasına ise ba-yı-lı-rım.


  • hlot  (13.05.21 15:44:11) 
Bu soru benim için cevizli mi fıstıklı mı anlamına geliyor. Yediğim tüm ev baklavaları cevizliydi çünkü. İkisi arasında fıstıklıyı tercih ederim kaliteli bir yerden ama cevizli yiyeceksem şayet kesinlikle ev baklavası diyorum dışarıdan cevizli baklava almam. Belki de alırım çok canım çektiyse bilemedim şimdi hepsi benim bebeklerim.


  • nickimin hakkini veremedim  (13.05.21 15:52:04) 
hazır. zaten neredeyse her şeyin ev yapımından ziyade hazırını severim.


  • candide  (13.05.21 15:58:58) 
ev baklavasının en iyisi bile belli bi standardı yakalayamıyor ki çok benim diyen kişiden yedim.

Hazır baklavaların da dandiği çekilmiyor hiç ama kalitelilerine bayılırım.

Tabii ki fıstıklı olacak bi de
  • nundu  (13.05.21 16:06:13 ~ 16:06:32) 
yaslandikca ev baklavasini daha cok sevdigimi fark ettim.


  • baldur2  (13.05.21 16:38:07) 
Cevizli de ev baklavasi, fistikli ise Antep Kocak baklava


  • balpolen  (13.05.21 17:03:29) 
karar veremedim ya. cevizli ev baklavası da orgazmik.

ben fıstıklı hazır tel kadayıf üstüne kaymak deyip geçiyorum.
  • bohr atom modeli  (13.05.21 17:21:05) 
ev baklavası acı bir tecrübedir.


  • mikahakkinen  (13.05.21 17:25:39) 
Ev baklavası hayatımda yediğim en noktan tatlı olabilir ya. Kim yaparsa yapsın. Sözde annem de iyi yapar. Dedim anne bu şeyi yapma. Kullandığın şekere yazık. En kötü hazır baklava, en iyi ev baklavasına 10 basar 8 e katlar.


  • allah yazdiysa bozsun  (13.05.21 17:44:44) 
baldur2+1
Yas aldikca ev baklavasi daha iyi gelmeye basladi. Hazirlar sekerli hamur gibi geliyor artik. Bizde ev baklavasinin dilimi tas gibi agirdir, ozellikle en alt tabaka mukavva gibi olur. Ici ceviz doludur, kivamini, agdasini cok iyi tutturur annem. Gavurun dedigi acquired taste kavramina ornek bence ev baklavasidir

  • neverletyougodown  (13.05.21 18:06:34) 
Hazır. Ev baklavasından hoşlanmıyorum.


  • meraklitursucu  (13.05.21 18:38:58) 
hazır baklavayı daha çok seviyorum. fakat güzel yapılmış ev baklavasının da tadı bi başka oluyor.


  • false pretension  (13.05.21 18:49:56) 
valla gaziburma gibi yerlerde yapılan hazır baklava ev baklavasını ikiye böler beşle çarpar.

düzgün hazır baklava her türlü ev baklavasını yer bitirir.
  • avianthem  (13.05.21 20:52:47) 
ev baklavasının hastasıyım. anneannem muhteşem yapardı ve yarım tepsiyi 3 günde tek başıma yerdim. onun tarifiyle ben de yaptım ama onunki kadar güzel olmadı. ama inanıyorum bir sonraki denememde daha güzel olacak.

cevizli ev baklavası kalp ben.
  • batlegolas  (13.05.21 21:14:22) 
Ev baklavası kötü ya.
En büyük sebebi o hamurunu zar gibi açmak ya makine ya da profesyonellikle mümkün. Tabi baklava için özel unlar falan da var. Mesela hazır baklava hamuru(açılmış) satılıyor marketlerde. Onunla yapınca ancak hazıra yakın oluyor. Öteki türlü, ev baklavası şekerpareden farksız geliyor bana, tortu gibi.

Evde soyarak kızartılan patatesle burger king patatesi kadar farklı.
  • neysene  (14.05.21 09:07:25 ~ 09:08:46) 
hazir iyidir. ev baklavasini kimin yaptigina gore ve o gunku sansina gore 1000 cesidi oluyor. hazirda ne cikacak biliyorsun. dandiginin de pahalisinin da kendine gore bir standardi var.


  • robokot  (14.05.21 09:49:29) 
[]

Apex Legends oynayabiliyor musunuz?

Merhaba Gamer ahalisi,

Bundan bir süre önce Apex Legends'e göz atayım diye girmiştim ve birkaç el atıp çıkmıştım. Zor gelmişti. Bir daha selam vermemiştim. Nereden estiyse 2 gün önce yine başladım ve 2 gündür oynuyorum. Tabi bunda oyunun Steam'e gelmesi de etkili oldu. Bu sefer öyle böyle değil "Bu nasıl zor bir oyun?" dedim.

20 yıldır oyun oynarım, çok iyi oyuncuyu olduğumu iddia etmem ama kötü oyuncu olduğumu da kabul etmem. Ama bütün samimiyetimle söylüyorum ki bana bu zamana kadar böyle kompleks yaptıran, yeteneksiz olduğumu düşündürten başka bir oyun olmamıştır. Ben hayatımda bu kadar zor bir oyun görmedim. Yeğenim CS GO diye tutturduğu için bazen onunla oynarım, CS GO onun yanında resmen çocuk oyuncağı gibi. Zaten ikisi aynı kategoride değil ama sonuçta ikisi de rekabetçi diye geçiyor.

Bu oyunda adam öldürmek feci derecede zor. 17. seviyedeyim ama şu ana kadar 5 kill alabildim yalnızca. Millete bakıyorum takır takır kill alıyo. Dün yine bir maçtayken ben öldüm doğal olarak ve takımım iki kişi kaldı, takımımdaki oyuncunun biri tek başına 8 kill aldı. Üstelik 3rd party yemesine rağmen. Başarılı olma konusunda elinizdeki ekipmanın niteliği elbette önemli ama yetenek daha önemli bana kalırsa. Ben bu zamana kadar hiçbir oyun için rehbere bakma gereksinimi duymadım. Bu oyun için ilk defa dün rehbere bakma ihtiyacı hissettim.

Bir de oyunun şöyle kötü bir tarafı var, iyi oynayamayınca hırs yapıyorsunuz ve sizi daha da kendine çekiyor ve doğal olarak başına kilitliyor sizi. Kumarda kaybetmek gibi resmen. Her neyse Apex oynuyorsanız ne düşündüğünüzü belirtir misiniz? Fikirlerinizi, tecrübelerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
Merhaba, yaşınızı belirtmemişsiniz ama yaş önemli. Yarın 36 yaşına gireceğim, turnuvalara da gittim, Rank de kovaladım zamanında competitive maçlarda, o zaman ne kadar iyiysem şimdi bir o kadar kötüyüm. Eskiden 2-3 deathmatch atmam yeterdi ısınmak için şimdi insta headshot yemekten FPS oynayamaz oldum. Aim lab var Steam içinde, onu indirip apex'e göre modifiye edip çalışabilirsiniz. Apex biraz "fast paced" bir oyun, ona göre adapte olmalısınız.


  • devorgilla the gunslinger  (10.05.21 18:06:26) 
Geçen ay 30'a bastım. Refleksler de zayıflamış olabilir normal olarak. Genel olarak multiplayer oyunlar oynamam. Tek kişilik oyunlar oynarım. Onun da etkisi var muhakkak ama Apex Legends başka bir boyut benim için.


  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (10.05.21 19:04:18) 
[]

30 yaşına gelmem ama işim yok diye bana harçlık verilmeye çalışılması

Merhaba arkadaşlar,

Bendeniz 30 yaşına gelmiş ve henüz kariyerinde istediği atılımı gerçekleştirememiş birisiyim. Son tam zamanlı işimden ayrılalı 3 yıl olacak 1 ay sonra. Doğru düzgün bir iş bulamadığım için serbest çevirmenlik yapıyorum. Hoşuma gitmiyor serbest çevirmenlik ama hiç değilse geçimimi sağlayacak parayı çıkarıyorum. Adam gibi bir iş bulana kadar böyle devam.

Ailemle yaşıyorum. Bir düzen kuramamış olmak, hala ailenin dizinin dibinde olmak pek hoşuma gitmiyor ama ne yazık ki işleri bir türlü rayına oturtamıyorum. Yaklaşık 3,5 yıldır ailemden para istemiyorum. Zaten öyle çok para harcayan bir tip de değilim. İstediğim şeyi peşin peşin alabiliyorum çok şükür.

Ama bir durum var ki çok fena canımı yakıyor. Yakın çevrem, bazı akrabalarım falan adamakıllı bir işim olmadığı için bana harçlık vermeye çalışıyor. Biliyorum beni sevdiklerinden ama 30 yaşına gelmiş biri olarak benliğim kaldırmıyor artık. Fakir değiliz fukara değiliz. Kirada oturmuyoruz. İnsanlar neden hala gururu incinir mi demeden belli bir yaşa gelmiş insanlara harçlık vermeye çalışır? Sağ olsunlar var olsunlar ama harçlık da bir yere kadar sonuçta.

Ben zaten kendimi bildim bileli dik kafalının, kimseye eyvallahı olmayanın biri oldum ve hiçbir konuda yardım almayı kolay kolay düşünmedim. Her şeyi kendi başıma halletmeye çalıştım. Böyle birileri harçlık verince kendimi zayıf hissediyorum. Zaten ihtiyacım yok. Kabul etmeyince bana darılıyorlar. Kardeşim her ay 500 TL harçlık veriyor ve hiçbir şekilde geri çevirmeme izin vermiyor. Doğal olarak kötü hissediyorum.

İşin diğer boyutuysa almak istemediğim için verilen harçlıkları harcamaya dair içimden en ufak bir istek bile gelmiyor. Kendi param gibi göremiyorum, birisi tarafından emanet bırakılmış gibi geliyor. Ayıp olmayacağını bilsem verilen bütün harçlıkları bir hayır kurumuna bağışlarım. Oysa kendi param söz konusu olunca şunu da alsam bunu da alsam diye hep plan yapıyorum ve harcamak inanılmaz tatlı geliyor.

Sizce ne desem de karşı tarafı kırmadan incitmeden harçlık vermemeleri gerektiği konusunda ikna etsem? "30 yaşına geldim."," Ben kendi paramı kazanıyorum zaten." lafları işe yaramıyor maalesef. Böyle durumlar yaşayanınız var mı? Siz olsanız nasıl hissedersiniz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
Çevrenize remote/home Office çalıştığınızı söyleyebilirsiniz. Ki zaten kısmen öyle yapıyormuşsunuz.


  • Gradient_tabanlı_mor  (09.05.21 18:16:47) 
Harçlığı yaşla ilgili görmeyenler var bence, örneğin annemin dayısının anneme harçlık vermişliğini görmüşüm. Her zaman düzenli değil de kırk yılda bir misal, istediğin bir şey alırsın diye hediye babından. Tam da harçlık sayılmaz gerçi bu, şimdi yazarken farkettim.

Durumunuzu tam kestiremiyorum ama babadan, kardeşten her türlü harçlığa tamamım :))
Yaş kaç olmuş, iş de var ama babam harçlık verince alırım yine şakasını yapar eğleniriz.

Bayram harçlığı da 1lira bile olsa alırım, maksat eğlenmek
  • epitaf  (09.05.21 18:22:11) 
Ben bu kadar katı olmazdım. 28 yaşındayım. Anneannem bazen harçlık verir, her harçlık verdiğinde gülerim. Şöyle güzel bir söz var. Kaç yaşında olursanız olun anneniz, babanız hayattaysa hâlâ çocuksunuz demektir. Evlenince gelinle damada takılan paralar da bir bakıma harçlık sayılır. Ben bir gün baba olursam çocuğum 40 yaşına da gelse para veririm.


  • dissendium  (09.05.21 19:09:58) 
freelance işlerden gelen paranın yettiğini ihtiyacın olmadığını söyleyebilirsin. gurur yaptığını düşünürlerse daha çok ısrar edecekler. bir de acaba annen-baban durumu görüp yönlendiriyor olabilir mi, oğlum kardeşine arada destek ol gibi ?


  • orpheus  (09.05.21 19:10:50) 
"Ayıp olmayacağını bilsem verilen bütün harçlıkları bir hayır kurumuna bağışlarım."

E bagislayin...
  • invictae  (09.05.21 19:15:01) 
@ orpheus Annem, bu konularda katı olduğumu bildiği için bir şey söylemez. Zaten söyleme gereği duysa da söylemez direk kendi verir harçlığı bana.

@ invictae Duyarlarsa kırılırlar.
  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (09.05.21 19:17:58 ~ 19:19:50) 
Bana ana noktayı kaçırıyorsunuz gibi geliyor. İnsanlar "size acıdıkları" ya da "doğru düzgün işiniz olmadığı" için değil, kendileri iyilik yapmak istedikleri için para veriyorlar. Eğer rahatsız olma nedeniniz muhtaç görünüyor olmaksa, muhtemelen o sadece sizin kafanızda olan bir düşünce. Karşı tarafın öyle düşündüğünü zannetmiyorum.

Ben de 30'a yakınım, anneannem her gördüğünde harçlık verir. Bi ara anneannemin yıllık emeklilik maaşından fazla para kazanıyordum bir ayda, o zaman da veriyordu. Şu an işsizim, yine vermeye çalışıyor. Konunun benimle ilgisi yok yani, onun kendince iyilik yapma şekli bu. Vefat etmeden önce dedemin babannemin falan davranışları da böyleydi.

Ben sizin yerinizde olsam parayı alırım, kullanmak istemiyorsam da sonra onları ziyarete giderken o parayla tatlıdır, işte küçük hediyelerdir falan öyle şeyler alıp giderim. Hem iyi niyetleri için teşekkür etmiş olursunuz, hem de "bakın ben de size bir şeyler alıyorum" mesajı vermiş olursunuz. Win-win durumu gibi. Aranızdaki bağ güçlenir.

Tabi bunları akrabalarınızın kötü niyetli insanlar olmadığını varsayarak söylüyorum. Eğer gerçekten size kendinizi kötü hissettirmek istiyorlarsa kırılırlar mı falan diye düşünmeden hayır demek lazım.
  • plutongezegendegilmi  (09.05.21 19:18:49) 
ben üstte yazılanlara katılmıyorum. 30 yaşındaki birine kimse harçlık vermez normalde. iyi niyetli kişiler var da olabilir ama ben çoğunluğun acıdığını düşünüyorum. insanların kafasında "ay 30 yaşına gelmiş hala işi yok, ne evlenebilmiş ne düzen kurabilmiş yazık" düşüncesi oluyor. eğer ısrarla söylemenize rağmen hala vazgeçmiyorlarsa kendi düzeninizi kurmanız lazım ki sussunlar. yani bir birey olduğunuzu göstermeniz lazım. bunun yolu kendi ayaklarınızın üstünde durmaktan geçiyor. aslında durabiliyor gibi gözüküyorsunuz ama bizim milletimiz için tam zamanlı bir işinizin olması ya da ana babadan ayrı yaşamanız, evlenmeniz vs. gerekiyor. ben olsam tam zamanlı iş bulmaya çalışırdım. kendim de şu an freelance takılıyorum ama bu düzen böyle gitmez, farkındayım. tam zamanlı işten sonra da ufak ufak ayrı ev bakmaya başlamanız gerek. herkesin şartları farklı tabii ki ama çok ekstrem bir durum olmadığı müddetçe 30 yaşındaki birisi ana babası ile yaşamamalı.


  • rose parks  (09.05.21 19:47:10) 
Konu sahibi iş bulsa, o da ailesiyle yaşamazdı. İş bulamadığı için freelance devam etmek zorunda olduğunu yazmış. Bizim toplumda böyle freelance olanın işi yok. Memur olmalı ya da özelde olmalısın.


  • gelmeistemem  (09.05.21 19:54:08) 
Tutup alakasız uzak akrabalar veriyorsa sevimsiz ama genel olarak ben de çoğunluğa katılıyorum. Rahmetli anneannem demans yüzünden iyice aklı karışana kadar bana ara sıra harçlık verirdi. Şu an 37 yaşımdayım, evliyim, kendimize yetiyoruz ama iki hafta önce babam "tamam ihtiyacınız yok ama ben böyle daha huzurlu oluyorum" diye zorla para verdi, aldım harcadım valla, ne yapayım ¯\_(ツ)_/¯

Yine bu sıralar yurt dışında yaşayan halam burada, kendisi köydeyken onun adına almam gereken şeyler için para bıraktı bana, fazla vermiş, aldım hallettim dedim, çocukmuşum gibi "üstü sende kalsın kızım" dedi, ben de o parayla buradan yanında götürmesi için bir şeyler aldım hazırladım @pluton'un dediği gibi.
  • kobuzchu kiz  (09.05.21 19:56:09) 
çalışırken ben anneme, babama, kardeşime hediyeler alıyorum. ihtiyaçları olan şeyleri gideriyorum. ihtiyaçları yoksa bile o an mesela anneme pazara çıksın diye para veriyorum.
bazen babanneme mesela. bazen halamın küçük kızına. ne istiyorsan al ablacım, diyorum. tutuyorum amcamın kızını yemeğe götürüyorum, daha 10 yaşında çocuk.
annem babam da ihtiyacım olmasa dahi bana para veriyor.
harçlık vermek büyüklerin küçüklere yaptığı bir jesttir. küçükler de büyüklere harçlık vermez ama ufak tefek yardımcı olurlar. ne bileyim, mesela annemin spotify ücretini ödediğim için pullarım dökülmüyor yani.
bu kadar katı olmaya gerek yok.
  • konusma ben konusuyorum daha bitirmedim  (09.05.21 20:01:45) 
Bence cok konuyu takmamak lazim iyi bir gelirim var ama harclik gelse allah bereket versin der atarim cebe. Guler gecerim.
Babannem hala her ay butun cocuklarina esinden kalan maasi harclik gibi paylastirir. Cocuklarin hepsi evli barkli en kucugu 55 yasinda.

  • kuzey li  (09.05.21 20:20:26) 
ailenizle yaşıyorsunuz ve evli falan da değilsiniz, dolayısıyla ailenin çocuğu olarak görülüyorsunuz.
onlar da kendilerince ilgileniyorlar.

evet, aslında bir anlamda dediğiniz gibi bir his yaratması normal ama bence iş güç meselesi sıkıntıda olduğu için normalden daha hassas davranıyorsunuz.
emanet para gibi görüp bağışlamayı düşünmek falan abartılı.
biriktirin, yatırım yapın o zaman.
  • blatta hiberna  (09.05.21 22:27:43) 
Bence siz inciniyorsanız onların da incinmemesi için çabalamayın. Bazen 1 sefer sert çıkış yaparsınız ve konu kapanır, gereken budur.


  • megalomaniac  (09.05.21 23:32:33) 
yıldırma politikası olarak çar çura harcadığınızı göstermek. saçma sapan şeylere cok para verirseniz "ulan bu bizden zengin" imajı yaratbilirsinizs

iyi niyetli yöntem: size harçlık verenlere bahanelerle hediye al para dönsün 500 lira verdiyse 500 liralık bi şey al ver kendisine internette gördüm aldım fln dersin

kenara atma fikrine ben de sıcak baktım kumbara yap doldur içini. öyle zamanda hayat kurtarır ki kumbara. bizzat size lazım olmasa da yakınınıza sıcak para bulundurmak güzeldir imkan var yapabilirsiniz. çok alınacak bir durummuş gibi gelmedi. verenlerin "minnet etmelisin bana" iması yoksa güzel bi şey harçlık
  • ala09  (10.05.21 04:34:34) 
Bence biraz hassasiyet göstermişsiniz, bizim toplumda aile fertleri birbirine bu tür destek olmayı sever, hatta normaldir. Çok hoşunuza gitmiyorsa da, kendi bütçenize karıştırmadan bir köşede ayrı biriktirin. Ama ben olsam sevinirdim doğrusu.


  • firez  (11.05.21 22:27:41) 
rose parks +1

megalomaniac +1

kabul etme, istemiyorum de, parayı bırak git. zorla cebine mi sokacak? sokarsa da çıkar. "ihtiyacı olan birine verin de bari bir işe yarasın" falan de.

çok benzer olmasa da hissettiğini anlıyorum. 12 yaşımda babamı kaybettim. ama annem çalıştığı için ve babamdan maaş bağlandığı için durumumuz iyiydi. evimiz de vardı. ama sırf babam yok diye lisede öğretmenler karar vermiş beni alışverişe götürmüşlerdi. yalandan en başarılı sensin sana hediye alacağız dediler. ama herkesten de saklıyorlar. madem başarılıyım ilan et tebrik et. he dedim canım he yemezler. ayakkabı aldıracaklardı bana istemedim. zaten ayağımda o senenin son model nike'ı vardı. yalvar yakar aldırmıştım anneme, annem de kızıp başka ayakkabı almayacağım demişti. ben de çok sevdiğimden her gün onu giyiyordum. bir kız olarak erkek ayakkabısı giyiyordum ama ergenlik işte havalı geliyordu. galiba o ayakkabıyı kötü bir şey sandılar ama pahalı bir ayakkabıydı yani. neyse direttim ve kesinlikle aldırmadım okula geri döndük. sırf muhtaçmışım gibi düşündüklerinden yaptılar bunu ve ben okula dönünce arkadaşıma sarılıp ağladım, babam yok diye muhtaç değiliz biz diye.
  • batlegolas  (13.05.21 10:53:04) 
[]

İnternetimin taahhütü bitiyor? Nasıl devam etsem?

Merhaba arkadaşlar,

Evimde Türk Telekom 16 Mbit limitsiz fiber internet var, 2 ay sonra taahhütü bitiyor. Şu anda 107 TL(Oha! Kazığa bak!) ödüyorum. Evimde Türk Telekom fiberden başka altyapı olmadığı için alternatiflerim kısıtlı.

Şimdi taahhütün bitmesine az kaldığı için Türk Telekom taahhütü yenileme çalışmalarına başladı. Bu sefer 20 Mbit için 110 TL teklif ediyorlar. Ama Netspeed gibi Türk Telekom fiber altyapısını kullanan servis sağlayıcıları tercih etmek var aklımda. Mesela Netspeed'de 35 Mbit limitsiz internet 89 TL. Ama Netspeed'i daha önce kullanmadığım için rahatlığı nasıl olur, sorun yaşar mıyım sık sık, müşteri hizmetleri nasıl bilemiyorum. Allah var Türk Telekom ile ilk başlardaki abonelik süreci dışında sorun yaşadığımı söyleyemem bu 2 yıl boyunca. Ara sıra koptuğu oluyor ama onları da toplasak bir elin parmaklarını geçmez. Hızı da 16 Mbit olmasına rağmen 20 Mbit'i falan geçtiği oluyor indirme yaparken, fiber olmasından dolayı mı bilmiyorum. Yani aldığım hizmetten memnunum, ücret dışında.

Sormak istediğim şu: Şimdi ben müşteri temsilcilerine taahhüt yenileme konusundaki isteksizliğimin sebebinin hizmetlerini pahalı bulmam olduğunu söylemedim. Taşınma, kapattırma gibi sıradan sebepler ileri sürdüm. Eğer pahalı bulduğumu söylersem ve başka servis sağlayıcıların şu fiyata verdiğini söylesem bana makul bir indirim yaparlar mı sizce? Yani müşteri kaybetmektense müşterinin istediği ücreti kabul ederler mi yoksa giden gitsin kalan sağlar bizimdir kafasındalar mı? Müşteri politikalarını merak ediyorum. Eğer makul bir indirim sunma ihtimalleri varsa kalabilirim. Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
fiber altyapısı varsa turknet veya netspeed bak. üzmezler.


  • etna  (08.05.21 17:55:29) 
alenen hırsızlık önermek ne bileyim biraz şey gibi.


  • komikolmakuzen  (08.05.21 19:07:32) 
ttnet indirim yapsa bile o fiyatlara kullanılmaz. 15 yıldır ttnet kullanıyordum. 6 aydır turknetteyim. Bu zamana kadar geçmemekle hata etmişim. 35 mbit 85TL sınır limit kota taahhüt yok. memnun kalmazsan yeniden turktelekoma geçebilirsin.
referansımla üye olursan 1 ay bedava kullanabiliriz.

turk.net'e geçmek istersen whatsapptan destek olabilirim. 5467138938
  • cool pich  (08.05.21 21:02:57) 
benim de taahhütüm temmuzda bitiyor dediğin gibi 100 küsür liralara çıkmış paket fiyatları. geçenlerde türknete bakmıştım ne kadar hız destekliyor falan. sanki herkese otomatik 35 mb. 85 tllik paketi öneriyor. mesela ailemin evinde ttnet interneti var, zamanında çok uğraştık düzeltmeye. paketimiz 16mb olsa da alabildiğimiz 4 falan. durup durup internet resetliyoruz nerdeyse. o adresi girerek bakınca yine 35mb öneriyor. bilemiyorum, altyapı aynı. ttnet hattının daha yoğun olmasından dolayı türknete geçince bi rahatlama sağlar mı bilmiyorum.

neyse her şey kağıt üzerinde iyi hoş da dediğin gibi ttnette hiç kopma falan yaşamıyorum ben de çok memnunum. Aynı altyapıyı kullanması ne kadar güven vermeli bilmiyorum. bir de taahhüt olmaması bir avantaj ama memnun kalmadın diyelim ttnete döndüğünde sıfırdan internet açmış olacaksın, bu şekilde maliyeti ne olur bilmiyorum.

bu arada benim kontrol ettiğim site buydu:
turk.net
  • olutaklidi  (08.05.21 21:14:20 ~ 21:14:54) 
türk telekom'da çok paket aradım bulamadım başka firmaya geçmektense el mecbur tt devam edeyim dedim. 70 liradan biten taahhütüm 120'ye çıktı. yeni taahhüt yaptığım gibi mobil işlemlerde indirimli paketler gördüm oradan 35mbps 84,99 aldım.


  • avatar is back  (08.05.21 21:30:34) 
@avatar 70 liradan 85e çıkmış oldun sanırım? 90 100 liralardan 85e indirim yapacaklarına hele hele bunu mb yükselterek yapacaklarına ihtimal vermiyorum pek.


  • olutaklidi  (08.05.21 21:37:39) 
@olutaklidi, evet çok aradım hem bayilerde hem nette uygun paket ama yoktu. ben 2 yıllık sözleşmeyi telefondan sesli onaylayınca aynı akşam mobil uygulamada indirimli kampanyayı görüp geçiş yaptım


  • avatar is back  (08.05.21 21:59:09) 
[]

Çalıştığım şirkete fatura ile ilgili sorunumu iletsem mi?

Merhaba arkadaşlar,

Freelance çalıştığım yabancı bir şirket var. Geçen ay onlara ilk defa iş yapmıştım. İşi teslim edince proje yöneticisi tarafından sistemde onaylanıyor ve adınıza ödeme oluşturuluyor. Ödemenizi alabilmeniz için de ayın sonunda faturayı sistemden onaylamak gerekiyor. Onaylamadan önce de fatura numarasını girmek gerekiyor. Fakat ben fatura numarasını girmeden yanlışlıkla faturayı onayladım. Fatura numarası belli, sistemde görünüyor ama elle girmek gerekiyor onaylamadan önce. Onayladıktan sonra da sistem değişiklik yapma imkanı vermiyor.

Sizce İK'ya ya da proje yöneticisine mail atmalı mıyım? Kime atmalıyım sizce? Yoksa ölü taklidi mi yapayım? Sorduklarında da "Aaa, nasıl olmuş ya!Hay Allah, unutmuşum! Kusura bakmayın!" mı desem? Bilmediğimi söyleyemem, çünkü her şeyin yazdığı bir kılavuz göndermişlerdi. Yoksa büyütülecek bir şey değil mi? Sizce ne yapsam? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.

 
proje yoneticisine yaz. o seni ilgili departmana kisiye yonlendirir. hata yapmak sorun degil, herkes hata yapar ama hatayi farkedip duzeltmemek, bildirmemek sorun


  • crucio  (03.05.21 19:22:33) 
Fatura no bilgisi girilmeden onaya izin vermemeleri gerekiyordu bu kadar elzemse. Insan hatasi degil bu sistem hatasi yanu. Cekinmeden yazin bence proje yoneticisine


  • ala09  (04.05.21 09:29:54) 
[]

Dini hassasiyetlerimi kaybediyorum ve bu beni heyecanlandırıyor

Merhaba arkadaşlar,

Son 1-2 yıldır dine daha doğrusu İslam'a bakış açımda önemli bir değişim oldu ve ben gittikçe deizme kaymaya başladım. Kendimi artık bir Müslüman olarak gördüğümü söyleyemem. Ama buna rağmen hala dini hassasiyetlerim vardı, cuma günlerini kutsal addetme, Ramazan'da alkol tüketmeme, boy abdesti almak gibi. Şimdi bu hassasiyetler de yavaş yavaş kayboluyor ve bu içimde bir heyecan yaratıyor. Heyecan derken hani bile bile yanlış bir yola girersiniz ya da biraz cesaret isteyen bir işe kalkıştığınızda bütün bedeninizi bir heyecan kaplar ya öyle bir heyecan.

Bu hassasiyetleri hala korumak beni arafta tutuyordu ve ben bundan rahatsız değildim. Bilmiyorum belki bir parçam kopmamak istiyor. Tam bir yol ayrımında gibiyim. Hassasiyetlerimi kaybedersem bir daha dönüş olmayacağını düşünüyorum. Diğer yandan bu süreçte Tanrı ile de arama mesafe koydum. Çok değil az bir zaman önce ihtiyaç duyduğum zamanlarda yardım isterdim, sevindiğim zamanlarda teşekkür ederdim. Şimdi ihtiyaç duysam bile yardım istemiyorum. Bütün bunlar beni oldukça düşündürüyor ve doğru mu yapıyorum yanlış mı yapıyorum bilmiyorum. Kafam oldukça karışık.

Bilmiyorum belki Hrıstiyan falan olsam aksine daha dindar biri olurdum, sürekli kiliseye giderdim. Ama şu yaşadığım ortamda ben inancımı çok fena kaybettim. Ama bu hassasiyetler konusunda kafam karışık. Bu hassasiyetler tabii ki de kendi içimde, yani başkalarının hassasiyetlerine saygım sonsuza dek sürecek, Ramazan'da sokakta bir şey yememek gibi. Siz ne düşünüyorsunuz? İnancınızı kaybettiğinizde veya ateistliğe ya da deizme geçiş dönemlerinde bu sorunları yaşadınız mı siz de? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
Çevrenin ve diğer ilgi alanlarının bu konuda etkisinde kalma ihtimalin yüksek.
İslam, hayat nizamıdır aslında. Bir insanın günlük hayatında karşısına çıkabilecek meseleler sadece ibadetlerden ibaret değil.

"Bilmiyorum belki Hrıstiyan falan olsam aksine daha dindar biri olurdum, sürekli kiliseye giderdim.."
kısmı dikkatimi çekti ki okuduğum bir yazıda misyonerlerin
zamanın birinde yaptıkları toplantıda aldıkları kararlardan biri olarak müslümanın kolay kolay hristiyan olmayacağını bildiklerinden, artık taktik değiştirerek bir müslümanın hristiyan olmasa da hristiyan gibi düşünmesini sağlama üzerinde çalıştıklarından bahsediyordu.
Buna hidden church deniliyor.

Samimi olarak İslam dini kaynaklarını okuyan birinin ise müslüman olacağından bahsediliyordu bakla bir yazıda.
İmamı Gazali hazretlerinin ihyaulmiddin kitabı bu kaynaklardan biridir.
  • Erva  (02.05.21 20:43:08) 
Benim hayatımda dışarıdan görünen neredeyse hiçbir şey değişmedi. Sadece içsel bir değişim yaşadım. Bu değişimler de ne yazık ki olumsuzdu ama insan böylesi daha rahatlatıcı diye kendini zorla inandıramıyor.

Hassasiyet dediğin şeyler birer şartlanmadan ibaret. Çocukken şu sokağın ötesine geçme denildiğinde orayı ilk kez geçerken yaşadığın korkuyla karışık heyecan neyse bu da o. İnanmasan da bir süre rahatsızlık duyabilirsin bunları yapmadığında. Ateist olmak "evet bu akşam 19:00 itibarıyla ateist oldum ve artık boy abdesti almıyorum" demek gibi bir zihniyet değişimi olmuyor. Ritüellerin değişmesi yavaş yavaş oluyor. Ben yıllardır inançsızım ama Kuran, İncil ve Tevrat yine kitaplığımın en yüksek yerinde durur. Alıp aşağıdaki bir rafa koyamam mesela.

Doğru mu yapıyorsun yanlış mı sorusuna cevap vermek bana düşmez. O senin kararın.
  • son feci skilacci  (02.05.21 20:49:12) 
Valla dini hassasiyetler kismi bence direkt bisekil toplum dayatmasi ve toplumdaki tepkiden korkma ile baglantili. Yani 'ramazanda sokakta yemek yememek' bir hassasiyet gostergesi degildir, en temelde bu toplum baskisinin ve dayatmanin bir sonucudur. Bunun 'ben karsi tarafi cok dusundugum icin boyleyim' kisvesi altinda sempatiklestirilmesi de hos bir sey degil. Bu olayin hassasiyet adi altinda sempatiklestirilmesi o olayi gerceklestirmeyen kisiyi saygisiz olarak nitelendirmeye yol acar ki aslinda alakasi yok. Bir kisinin bir dine ya da daha dogrusu inananlara saygisini gosterme bicimi onlarin istedigi sekilde davranma degildir.

Hani gidip inadina sokakta yiyecegim ya da alkol alacagim tarzi bir olay degil benim kastettigim ama niye gidip ramazanda sokakta yemek yemeyeyim, niye kendimi engelleyeyim? Eger bu sorulara cevabin 'sikinti cikmasin diye' olursa -
ki oyle olacaktir buyuk ihtimal- o zaman sen toplumun tepkisinin esas olay oldugunu kabullenmis olursun, onunla da kalmayip toplumun senin bu yaptigina tepki gosterme potansiyeli oldugunu da kabullenmis oluyorsun ki bu da oyunu onlarin istedigine gore oynamana sebep olmus oluyor. Hal boyleyken niye 'dini hassasiyet' olarak ifade edilip sempatiklestiriliyor. O kisinin ya da kisilerin 'dini hassasiyeti' baska birisinin onlarin istedigi gibi hareket etmeye zorladi.

Sen de icten ice bunun bisekilde farkindasindir, buna yonelik biseyler yapmak da bu yuzden seni heyecanlandiriyordur bence. Yani dini hassasiyet meselesinde olay artik 'tanri' ile alakali olmaktan cikiyor 'toplum' isin icine giriyor bence.
  • j r r tolkien hayrani  (02.05.21 21:12:51 ~ 21:17:28) 
bizimkiler inancli insanlardi ama sofu degillerdi. herhangi bir sey dayatmadilar bana kucukken. liseye kadar oruc falan da tuttum hatta, bayramlarda memlekette akrabalarin yaninda olursam onlarla bayram namazina falan da giderdik.

sonra biraz okuyunca falan ortaokuldayken gelmisti bu senin uyanis. rituellerin anlamsiz olduguna kanaat ettigimde de tamamen bosladim. gereksiz gormeye basladim. inancimdan bagimsiz olarak iyi ve ahlakli bir insan olursam topluma faydali olacagimi farkettim sadece.

hicbir zaman bir tanrinin varligini reddetmedim cunku varligiyla yokluguyla ilgilenmiyorum. herhangi bir tanriya inanma ihtiyaci da hissetmiyorum.

hayatimda onlarca donum noktasi oldu. su anda oldugum yerdeysem su an oyle olmasi gerektigi icindir. calistim, cabaladim, sansim da yaver gitti evet, elimden tutan da oldu. islamiyette "once tedbir sonra tevekkul" derler bilirsin, ben kaderci bir insan degilim, her sey olacagina varir diyorum, ama demeden once de gereken her seyi yapiyorum. sinavim varsa calisiyorum, emniyet kemerimi bagliyorum, arabanin bakimini yaptiriyorum vesaire.

arada annemle konusuyoruz boyle mevzulari, o da agnostiklikle deizm arasinda gidip geliyor ama farkinda degil daha. allah gunah yazmasin ama bazi seyler cok sacma ya diyor ahaha.
  • chezidek  (02.05.21 21:31:47) 
anlattıklarına ek olarak benim başkalarına olan hassasiyetlerim de kayboldu. ramazanda saklanarak yemek yemek gibi mesela, niye bunu yapıyorum ki dedim. bir arkadaş yazmış bunlar hassasiyet değil, mecburi yapılan dayatmalarmış aslında. bunları sorguladıkça daha da uzaklaşıyorsun doğal olarak. takma kafana, hissettiğin gibi devam et derim.


  • roket adam  (02.05.21 22:29:49) 
yıllar geçtikçe düşünceleri değişiyor insanın, ilk ateist olmaya başladığım zamanlarda islamiyete ve müslümanlara karşı bir öfke, suçlama duygusu vardı. içinde yaşadığımız toplumdaki kötülüklerin sebebi olarak hep islamiyet ve müslümanlığı görüyordum tabi bunda ekşinin ve sosyal medyadan beslendiğim kanlların da etksisiyle. haram olan şeyleri daha bir istekli yapıyordum.
tabii başta da dediğim gibi düşünceleri değişiyor insanın zamanla, şimdi aslında bizi köklerimize bağlayan şeylerin bu ritüeller olduğunu düşünüyorum, kötülüklerin islamiyet ve müslümanlıkla değil insanla ilgili olduğunu biliyorum. iftar zamanında herkesle birlikte yemek yemek çok güzel geliyor ya da camide hep beraber namaz kılmak, bayramlarda en güzel elbiselerle sevdiklerimizle olmak, aynı hisleri paylaşmak aslında bizi geçmişe bağlayan bu toplumun belki de en güzel şeyleri. ateist bir dindar gibi yaşamak en güzeli galiba.

  • syabk  (03.05.21 00:31:34) 
kadın olarak ben de islam'daki bazı konulara öfkeyle yaklaşıyorum, toplumsal olarak da destekleniyor işte erkeklere sınırsız özgürlük, elinin kiri, aman ne olacak canım, erkek o gibi bakılırken tüm dini geleneklerin ve ayrıca ibadetlerin (örtü, namahremden kaçma, ibadet...) kadınlardan bekleniyor olması ve buna rağmen toplumun devamlı eleştiri düzeyini arttırması (giyim kuşam, davranış, sosyal hayat... izin tanıdıkça ekleniyor), üzerine bir de toplumsal olarak erkek baskısının yüklenmesi vesaire. yine de o reddetme noktasına gelmek istemiyorum, kendimi engelliyorum bazı sınırları geçmemek için, düşünmüyorum falan. ergenken ara ara ya hepsi uydurmaysa, allah yoksa diye düşünürdüm ve başım dönmeye başlardı ajdhjs.


  • deartheodosia  (03.05.21 01:43:39) 
Caner taslaman in youtube takı videoları çok aydınlatıcı. Adam fizik doktorası yapmış.


  • yuyu  (03.05.21 10:54:41) 
[]

Türk coin borsasına operasyon mu çekiliyor?

Merhaba arkadaşlar,

Takip ettiğiniz üzere son 1-2 haftadır Türk coin piyasasında hiç ama hiç normal olmayan bir takım gelişmeler yaşanıyor ve adını daha önce kimsenin duymamış olduğu coin alım-satım platformları birer birer patlıyor. Çok kör göze parmak bir şekilde operasyon çekildiğini düşünüyorum.

Öncelikle bu kadar adı sanı bilinmedik ve ben buradayım diye sırıtan platformlardan alım-satım yapan insan sayısının yüksek olması hiç hayra alamet değil. Her ne kadar ülkemizde dolandırılmak için can atan insan sayısı yüksek olsa da bu kadarı fazla geliyor.

Üstelik bütün bu olaylar çok kısa bir süre içerisinde ve arka arkaya gelişiyor, adeta bir domino etkisi gibi. Sanki bir takım düzenlemeler getirmek için ortam hazırlanıyor. Bütün olayın BTCTurk'un başına patlamasından korkuyorum. Çünkü alım-satımlarımı oradan yapıyorum ve bende kredileri oldukça yüksek.

Siz ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. Teşekkür ederim.

 
Hepsinin hükümetin verdiği kararın hemen ardından olması biraz manidar tabii.

Bahsedilen rakamlar doğruysa (2milyar dolar)
İç ekonomi için büyük kayıp tabii.

Bakın bu işler tehlikeli.
siz bildiğiniz yerlere (borsa, döviz, vadeli hesap, gayrimenkul) devam edin mesajı verilmiş olabilir.
  • summatinyourteeth  (24.04.21 20:53:19) 
turk borsalari pismanliktir 1
adini ilk defa duydugum borsalara insanlar nasil guvenip de para yatiriyor bilmiyorum 2
bu is yuksek yazilim yuksek siber guvenlik ve teknik bir ekip isteyen is herkesin yiyecegi nane degil 3
  • turbo sadık  (24.04.21 20:54:19) 
bu kadarı fazla değil, gayet normal. aynı durum tüm halk koşa koşa bankalardan parasını çekmeye çalışırsa da yaşanır. bundan dolayı sermaye piyasalarında bir bankayla ilgili battı, batacak diye söylenti yaymak suçtur, + olarak bankadaki mevduatlar belli bi rakama kadar devlet güvencesindedir.

coin borsalarında işte kapitalizm regülasyona tabii olmasa nasıl olurdu onu izliyoruz. bence ortada şaşırılacak bir şey yok çünkü işin kendisi (borsa kurmak) zor bir şey. 26 yaşında çocuğun 3 arkadaşıyla altından kalkabileceği bir iş değil. hem global hem yerelde devamı mutlaka gelecektir, özellikle güvenlik için çok ciddi para harcamaları lazım ve kesinlikle harcamıyorlar. benim bildiğim sadece bitexen var güvenlik için ciddi yatırım yapan.
  • roket adam  (24.04.21 20:58:14 ~ 21:07:20) 
bu işi hiç bilmiyorken (hala pek bildiğim söylenemez) btc türk paribu gibi borsalarda biraz zaman harcadım. almam gereken zamanlarda sorun çıkarmazken şans bu ya satıp kar etmem gereken zamanlarda hep sistem hataları oldu. hiç önemsenmeyecek miktarlarda alım satım yapmama rağmen sinirlendirmesi büyük bir yatırım ile türk borsalarına girilmemesi gerektiği fikrini oluşturdu bende. evet güven önemli. binance hesabımla mutluyum.

bir ülke düşün kalabalıkta durmak tehlikeli diye açıklama yapan devletin kendisi miting düzenliyor. böyle bir zihniyet mevcut ülkede. ahlak olarak zedelendik. iş yapan herkes gözümüzde potansiyel hırsız. ülkece çamur atmakta da ünlüyüz.

eth mining yapıyorum. internete bakarsanız aylık kazancı elektrik faturasını zor ödüyormuş. bu işi yapanlarda gram akıl yokmuş vs. gayet de güzel kazandırıyor.

ekşide millet coin borsasından para kazanana küfrediyor. neymiş kısa yoldan para kazanıyormuş inş batarmış. kafalara bak. çiftlik bankta soyulan ile thodexte soyulan insan aynı kafalarda değil. tanıdığım krumsal şirketler de dolandırıldı. hiçbirinin hayali mavi yumurta alıp zengin olmak değildi. coinleri ile işlem yapmaktı bu kadar.

benim fikrime göre kimse kimseye operasyon çekmiyor. devletlerin kontrol etmesi gereken kripto borsalarının başıboş. istediklerini yapabiliyorlar. bundan dolayı batması veya hacklenmesi durumunda kripto piasasını bitirecek derecede önemli ve güvenilir olan global borsalardan işlem yapmak daha mantıklı gibi.
  • blackbuker  (24.04.21 21:20:24) 
"bundan dolayı batması veya hacklenmesi durumunda kripto piasasını bitirecek derecede önemli ve güvenilir olan global borsalar"

bu arada genel olarak şunu da yazmak lazım, mtgox tam bu tanıma uyan bir borsaydı, btc transaction'larının %70'ini mtgox yapıyormuş zamanında. sonuç olarak içindekilerle beraber uçtu gitti.
  • roket adam  (24.04.21 21:24:00) 
Aniden fiyatlar inip ciktiginda borsalar ve bankalar batar.
Coin olsun dolar olsun hep boyledir.

40 kurusluk coin 400e vurdu, btc 60binden 40a inip geri cikti.
Bir suru kisi intihar etti, batmalari gayet normal.

Aniden 20bine dusse dunyada batmadik borsa kalmaz.
  • divit  (24.04.21 21:32:41) 
Bunun yasal alt yapısı ve denetlenebilirliği hala yok. Sanal para borsaları bu sebeple "şahsa ait " oluyor. Alma, çalma, nakte dönüştürme başka yerde kullanma veya havale tamamen bu kişi ya da kişilerin kararına bağlı.
İnsanımızdaki aşırı kazanma hırsının yanında bu yeni piyasa için kanuni düzenlemenin olmaması insanımızı kaybedene kadar fazla ilgilendirmiyor. Kayıbın büyük olamsı kişiyi intihara kadar sürükleyebilir ki arada haberleri de ne yazık ki geliyor

Çiftlikbank meselesinde sanal da olsa ekranda yine çiftlik hayvanları ve ineklerle yatırım yapanlar biraz olsun mutluydu. Bunda inek dana bir şey de yok. Hissedilen tek şey geriye kalan acı.

Kripto para kullanımı ve yatırımı hakkında bir bilgim yok ama dinlediğim kadarıyla uzman görüşü bu parayı borsanın hesabında değil kişinin kendi hesabında/cüzdanında bulundurması daha güvenli.

Devletin bu konuda yasal düzenleme, cezai yaptırım, vergilendirme ve denetleme hususunda harekete geçeceğini de hesab edersek ileriki günler, bu konuda menfi fikirlere sahip kripto para yöneticilerinin ani olarak kepenk kapama ve sonrasında yeni mağdur haberlerine söz konusu olacak gibi.

Kişisel zararların yanı sıra bu meseleyi genel tedbirleri alma bakımından Türkiye için bir uyarı olarak görmek lazım.
  • Erva  (24.04.21 21:35:56) 
devlet denetleyeceğim dedi, bu borsalar da denetimde patlayacaklarını bildikleri için kendileri patlattı.


  • syabk  (25.04.21 00:18:59) 
Kesinlikle düzenlemeler için ortam oluşturulduğu fikrindeyim ben de.

1- 2 milyar dolar tutarı tamamen safsata. Twitter'da uydurulan bir tutar ve kimin uydurduğunu da biliyorum, hesaplama mantığı akıllara zarar.

2- Hiç adını duymadığımız, ABD menşeili borsanın kendi coini alım-satıma kapatıldı diye "borsa kapandı" şeklinde servis ettiler.

3- syabk'a katılıyorum, bu borsalar son dönemde daha sıkı takip edilmeye başlanmıştı. Sistemkoin gibi dolandırıcılar da kendi kendini feshetti.

Öte taraftan bu işin cılkı çıktı iyice. IT şirketinin yönetim kurulundan, motorlu kuryelere kadar herkes Doge tarzı saçmalıklara inanılmaz paralar yatırdı. İş iyice kumara döndü.

Regülasyon borsalara dair kesinlikle gelmeli. Ödenmiş sermaye, cüzdanların güvenliği, çalışan personelin ve organizasyon şemasının niteliği (IT, Hazine, Uyum vb. birimler), bankacılık sisteminde olan günlük-haftalık-aylık raporlamalar (cüzdan hareketleri, banka giriş-çıkışları vs) şeklinde sektöre çeki-düzen gelmeli. İddaa bayisi sahibi nasıl yatırım şirketi kuramıyorsa kripto para alım-satım platformu da kuramamalı.

divit, ifaden hatalı. Bu platformlar alıcı ve satıcıyı karşı karşıya getirir. Aşırı yükseliş ve düşüşlerde hacimleri de arttığından batmayı geçiyorum, inanılmaz paralar kazanırlar.
  • Lethe  (25.04.21 00:47:19) 
@lethe terste kalirsa batarlar.

Normal legal borsalar dahil senin paranla islem yaparlar, senin hisseni senden habersiz alip satarlar. Burada senin aniden cekmeyecegine guvenirler.

Ani bir fiyat degisiminde hisseni yerine koyamazlar, hisseni cekemezsen guven ortami kaybolur herkes para cekmeye calisir borsa batar.

Boyle yapmayan borsa da olmaz, olsa cok sikici olur zaten. Aciga satis,vadeli opsiyon vs.. yapamazsin sadece komisyon geliriyle doner o borsaya da kimse girmez.
  • divit  (25.04.21 17:43:52) 
[]

2000-3500 TL arası telefon önerisi

Merhaba arkadaşlar,

6 yıldır birlikteliğimi sürdürdüğüm cep telefonumla artık son demlerimizi yaşıyoruz. O yüzden yeni telefon arayışlarına girdim. Öncelikle şu anki telefonum batarya konusunda çeşmeyi sonuna kadar açtığı için önceliğim güçlü bir bataryası olması ve sonra da 4-5 yıl kullanabileceğim sağlamlıkta bir telefon almak istiyorum. Şimdiki telefonum oldukça sağlam, o kadar düşürmeme rağmen ekranı kırılmadı. O sağlamlıkta bir şey istiyorum. Marka ve model olarak Samsung Galaxy A51 veya M31s ve de Xiaomi Red Mi 8 Pro düşünüyorum. Tam bir f/p ürünü almak istiyorum.

Kalbim hep Samsung'dan yana, özellikle de M31s ama telefonları bir yere düşünce tuz buz oluyor algısı yaratıyor bende, üstelik telefonların güncelleme alma süresi düşük diye biliyorum. Xiaomi de iyi duruyor ama Çin malı diye içimden gelmiyor. Oppo, Reeder gibi diğer alternatiflere ise sıcak bakmıyorum. Sizce ne alabilirim? Kendi kullandığınız ve memnun kaldığınız telefonlar varsa onları da yazabilirsiniz? Yardımcı olursanız sevinirim, teşekkür ederim.

 
Oppo Reno 4 aldım. Şimdilik mutlu gibiyim. Bir araştırın..


  • denizmaniaherif  (22.04.21 15:53:55) 
m31s in 2 senelik bir işlemcisi var a51 ile aynı işlemciyi kullanıyorlar

onun yerine daha güncel işlemciler kullanan samsung m51, a72, oppo reno 4 gibi modellere bakın

bu özellikler ve işlemciler telefondan sıkılmadığınız sürece sizi 5 sene rahat götürür
  • freebird5406_2  (22.04.21 15:57:44) 
xiaomi mi note 10 lite. şu an 3600 civarında ancak gerçekten iyi bir telefon. üstelik yeni. ben bir de alırken "yeni" olmasına dikkat etmeni öneririm. android telefonlar zaten zaman geçtikçe daha hızlı şekilde eskiyor (yavaşlama, saçmalama vs.) o yüzden almışken yeni işlemcili vs bir telefon daha iyi.


  • siyahliadam  (22.04.21 17:39:33) 
[]

Ayak bileğimde derin ven trombozu şüphesi

Merhaba arkadaşlar,

Ağır bir iş aldığımdan dolayı uzun saatler hareketsiz kaldım. 3-4 gün önce her iki ayak bileğimde de kızarma, ağrı ve şişlik oluştu. Resimde görebilirsiniz.

imgyukle.com

Ayağım biraz itici olabilir, kusura bakmayın :) İlk çıktığında çorap sıkmasına yordum. Sonra kızarıklık ve şişlik arttı. Bunun üzerine Google Amca'ya "Neyim var benim? Ayak bileklerim neden ağrıyor, söyle bakayım?" dedim ve o da "Uzun saatler boyunca hareketsiz kalmış olabilir misin?" dedi ve bende jeton düştü. Okuduğum şeyler oldukça ürkütücü ve bu yüzden epey korkmuş durumdayım.

Sağ ayak bileğimdeki sıkıntı pek sürmedi ve geçti ama sol ayak bileğimdeki sıkıntı devam ediyor. Dün bayağı ağrıdı geç saatlere doğru, biraz buz koydum ve dayanamayıp yattım. Sabah kalktığımda bayağı hafiflemişti ama sıkıntı hala var. Virüs olduğu için doktora gitmek içimden gelmiyor. Evde yeğenlerim var, birisi 3 yaşında. Annem ve babam 65 yaşındalar ve ikisinin de kronik rahatsızlıkları var, keza benim de öyle. Bir yanda virüs illeti diğer tarafta "Hık!" diye götürebilen bir sinsirella. Diğer yandan iş beni epey zorladığı için ailem "Canına kastın mı var? Harap oldun." diye kızıyorlar, bu bileklerimin şiştiğini söylersem temelli sigortaları atar ve tartışırız. Zaten hayatımın düzensizliğinden dem vurup duruyorlar. Ama diğer yandan tırsıyorum.

İş bittiği için şu an hareketsizlik yok. Aklımda ne yapacağıma dair bir fikir yok. Sizce kendiliğinden geçme durumu var mı yoksa bir kez elini atarsa tedavi edilene kadar bırakmaz mı? Tabi erken tedavi de önemli. Ama şu kıyametin ortasında hastaneye gitmeyi de hiç gözüm yemiyor, bir de tüm zamanların zirvesindeyiz vaka sayısı bakımından. İki arada bir derede kaldım? Hiç hareketsizlik yüzünden böyle bir sıkıntı yaşadınız mı ve yaşadıysanız kendiliğinden geçti mi sıkıntı yoksa direk doktora mı gittiniz ve de tanık olduğunuz durumlar oldu mu? Sizce ne yapmalıyım? Görüşlerinizi belirtirseniz sevinirim, teşekkür ederim.

 
Varis çorabı kullan.
Oturduğun sürece ayaklarını bi sandalyeye koymanın bi yolunu bul.
Uzun uzun ayakta durma.
Her fırsatta ayaklarını yukarıda bi yere koyarak yat.
Çok su iç.
Zayıfla.
Ayaklarını yüksek bi yere koyup yat dedim ya. O ayak düzelmeden kalkma.
Ben senin yerine olsam renkli dophler çekebilen bi özel hastanede bi kalp damar cerrahından hemen bi randevu alırdım.
  • Mirket  (19.04.21 18:49:50) 
Doktora git yav. En kötü aile hekimine git. Ben ehliyet için 4, 5 kez hastaneye gittim, hiçbir şey olmadı. Gerekirse çift maske takarsın. Bu hareketsizlik ciddi bir problem. TUS'a hazırlanırken hiç hareket etmediği için pıhtı yüzünden ölen doktor var. Bunu korkutmak için değil, durumun ciddiyetinin anlaşılması için söyledim.


  • dissendium  (19.04.21 19:51:43) 
çok su iç olayı enteresan geldi bana bana sorarsan orantılı iç. durduk yere bu hale gelmesi zor olur. bana sorarsan yumuşak doku zedelenmesi. ağırlığı üstüne aldın bu ne yaptı eklem aralarındaki sıvıyı sinovyali ve kıkırdak dokuyu zedeledi. ödemde kızarıklık ben beklemem. benimde size yakın diyebilirim aman ayağımın bilek tarafına zede almayayım. hemen şişer. buz dinlenme. ama sadece bu verilerle bir yere varamayız. bir tık ileri tetkit gerekli. varis iyi değil ama diyabet gibi yaşanabilir bir imkan sunan vücut hatası. geçmiş olsun


  • hunharca ben  (19.04.21 19:52:12) 
Sadece hareketsizlik bu görünümü yapmaz. Demek ki sizde damar tıkanmasına bir eğilim var. Hemen bir damar cerrahına görünüp gerekli tedaviyi almanız gerekli. Gerçekten derin ven trombozu ise, akciğer embolisi gibi ciddi sonuçları olabilir.


  • pro9it9is9  (19.04.21 22:48:38) 
Doppler usg ile derin ven trombozu ekarte edilmeli. Gorunum tromboflebite benziyor.gunduz acile basvurun orada bakilir bu acil durumlar icerisine girer


  • bugunolmadiamayarinkesinolacak  (19.04.21 23:10:29) 
Doktorum bu arada ihmal etmeyin kesinlikle


  • bugunolmadiamayarinkesinolacak  (19.04.21 23:11:17) 
[]

Projeyi geciktirdiğim için ne yazsam özür ve bir de tehlikeyi savmak için?

Merhaba arkadaşlar,

Yabancı bir şirketle çalışmaya başladım freelance olarak ve bana ilk işimi gönderdiler. Ancak bu tür bir projede daha önce çalışmadığım ve biraz da benim dangalaklığım yüzünden son teslim tarihine yetişmeyecek. Proje yöneticisinin haberi var yetişmeme durumundan ama ben elimden geleni yaptığımı söylemiştim.

Son teslim günü yarın ve benim 1-2 güne daha ihtiyacım var. Zaten proje yöneticim yetiştiremeyeceğimi anladığında ne zamana bitirebileceğimi sordu ben de tam olarak bilmemekle birlikte 1-2 güne ihtiyacım olabilir demiştim. Bugün geldi ve benim yetiştiremeyeceğim kesinleşti. Acayip moralim bozuldu daha ilk işte çuvallamaktan. Haklı olarak benimle çalışmayı keseceklerinden korkuyorum.

Zaten hakları var, isterlerse teslim tarihini geçirdikten sonra paramı vermeyebilirler ama hatamı telafi etmek için ücretimin bir kısmından feragat edebileceğimi söylesem saçmalamış mı olurum veya gelecekte benimle devam ederlerse projenin biri için ücret almak istemediğimi söylesem? Siz ne dersiniz , ne yazsam? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.

 
"hatamı telafi etmek için ücretimin bir kısmından feragat edebileceğimi söylesem saçmalamış mı olurum veya gelecekte benimle devam ederlerse projenin biri için ücret almak istemediğimi söylesem?"

Dünya genelinde bir çok freelance projede her iki taraf olarak da bulunan biri olarak bence bunu yapmanız güzel bir intiba bırakmaz diyorum. Tam tersi bir sonraki projede sizi tercih etmememe iterdi beni.

Bence ideali profesyonel bir şekilde hatanızı kabul edip açıkça söylemenizdir. Alanınız ne bilmiyorum ama bunu yaparken bir şekilde projenin güncel halini gösterirseniz de iyi olur. Bu, yattığınız veya başka projelere öncelik verdiğiniz için değil de aktif olarak çalışmanıza rağmen yetişmediğini ve tek hatanızın bitiş süresiini tahmin edememeniz olduğunu gösterir.

Sıkmayın canınızı, ilk projeden güzel bir ders olmuş. Ama bundan sonraki "guesstimate" lerinizde aklınızda olsun, müşteriye her zaman tahmininizden daha geç bir tarih verin. Bir nevi güvenlik balonu oluştmak da diyebiliriz. Hem bu şekilde, tahmin ettiğiniz tarihte bitirdiğinizde, son teslim tarihinden önce tamamladığınız için öne çıkarsınız.
  • new day new life  (13.04.21 07:40:13 ~ 07:43:21) 
zorlama irfan. 2 defa deadline'i kacirmissin. bu saatten sonra telafi adina yapacagin hersey kendini dusurmek olur. tek yapabilecegin hatani ve mahcupiyetini kabul edip bir sans daha beklemek.


  • buenosdias  (13.04.21 10:30:00 ~ 10:31:15) 
Kesinlikle para konularini acmayin. Adamlarin sizin hakkinizda kötü bir intibasi yoksa bile, bir anda siz o durumu yaratmis olursunuz. Fazla özür de dilemeyin, ayni sey olur.

Bizim de calistigimiz Freelancer arkadaslar var. Böyle durumlarda en önem verdigimiz konular, sözlerinin arkasinda durmalari.

Bana tarih verilmisse ve yetismeyecekse, erkenden bilmek isterim.
Ayrica 2 gün gecikme olacak deyip, 1 hafta sonra vermektense, iyi hesaplayip fazla söyleyinki sorun olmasin.
  • VIPCH  (13.04.21 11:13:53) 
Para konularını açmayın +1

Özür dileyip 1-2 güne daha ihtiyacım var diyin, ama o 1-2 günde de işi yetiştirin. Deadline'lar kaçar, yanlış tahminler olur, doğal bir şey, dünyanın sonu değil.

Yetişmemesi yüzünden karşı taraf zarara uğrayacaksa para konusunu onlar açar zaten. Ama çok büyük bir zarara uğramayacaklarsa bir şey olmaz.

Benim çalıştığım alanda doğru "tahmin" çok nadir görünen bir doğa olayı, o yüzden herkes planını ona göre yapıyor zaten. Sıkmayın canınızı, işe odaklanın. Eğer iş kaliteli biterse 1-2 gün gecikmeden dolayı çok büyük bir sorun olmaz.
  • plutongezegendegilmi  (13.04.21 11:19:08) 
+1 pluton

Kesinlikle rahat olun. Size o işi verdiklerinde sizinle çalışacakları ilk proje olduğu için risklerin onlar da farkındalar. Hem hepimiz insanız. Sizin elinizden geleni yaptığınızı bilsinler yeter. Sakın ola kendinizi çok hırpalamayın. Sakin ve özgüvenli olun. İyi çalışmalar.
  • hepbiarayisicinde  (14.04.21 03:10:36) 
[]

Google Sheets'de çeviri yaparken formüller çalışmıyor

Merhaba arkadaşlar,

Bir şirketle çeviri için anlaşmıştım. Bana Google Sheets'de oluşturdukları dosyanın linkini attılar, oradan çeviri yapmam gerekiyor. Bu arada ödeme saatlik olarak yapılacak, o yüzden harcanan zamanı ölçmek için formül koymuşlar. Bunun yanında makine çevirisi kullanımını engellemek için de çevirilerin Google Translate benzerlik oranını ölçmek için bir formül koymuşlar. Ancak ne zaman ölçme ne de Google Translate skoru çalışıyor. Teknik destek için mail attım ama henüz dönen olmadı. Excel ile de pek alakam yok

Ne yapabilirim sizce? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.

 
Çözdüm sıkıntıyı. Gmail hesabı ile giriş yapmak gerekiyormuş.


  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (02.04.21 23:22:44) 
[]

Kripto para vergi mevzuları? Platform mu değiştirsem?

Merhaba arkadaşlar,

Bugün şu kripto paralara vergi düzenlemesi için platformlardan bilgilerin talep edildiği haberini gördüm sözlükte. Zaten epeydir konuşulan bir mevzuydu. Şimdi ben BTCTürk kullanıyorum. Bu olaylardan sonra Binance'a mı geçsem diyorum? Biliyorum Binance'dan da isteyebilirler bilgileri ama BTCTürk'den daha güvenli olacağı kesin. Haraç ödemeye niyetim yok çünkü. Siz ne diyorsunuz?


 
binance'a da banka aracalığı ile para yatırıp çekeceğiniz için değişen bir şey olmayacak, giriş çıkıştan komisyon alacaklar. he ama yine de geçin, her türlü binance iyidir.


  • rose parks  (01.04.21 18:02:24) 
giriş için binance'yi öneririm. bitcoin denince akla gelen 1. sıralamadaki dünyanın en büyük kripto para borsasıdır. alım satım yaparken %0.1 komisyon ücreti var. üye olurken (referans kimliği) bölümüne "19916261" bu kupon kodunu girerseniz komisyon ücreti %0.08'e düşüyor. veyahut
bu " accounts.binance.com " kupon linkinden üye olursanız alım satımlarda %20 indirim oranından faydalanabilirsiniz.

  • heart-collector  (29.04.21 04:47:16) 
[]

Kripto para, yatırım vb ile uğraşmaktan memnun musunuz?

Merhaba arkadaşlar,

7-8 aydır kripto para ile ilgileniyorum. Pek önemli meblağlar yatırmıyorum. Bu işe 250 TL gibi bir bütçe ile başladım, 700-800 TL'ye kadar arttırdım bu bütçeyi. Çok bir şey sayılmaz. Bir şeyler yapmaya çalışıyorum işte. Lakin bu geçen sürede, kripto para ile uğraşmanın beni farkında olmadan tasarrufa yönlendirdiğini fark ettim. Kripto para alım-satım platformunda beklettiğim para normal banka hesabımda dursa muhtemelen harcayacaktım, hatta onu alsam bunu alsam diye de plan yapıyorum. Onları alacağım vakit banka hesabımdaki para suyunu çekeceği için erteliyorum.

Hiçbir şekilde kripto para platformundaki parayı harcamaya sıcak bakmıyorum. Evli çiftlerdeki "Bu para, çocuğumuzun geleceği için ayrıldı. Ona dokunulmayacak!" triplerine girdim. Bayağı bayağı bu hesaptan para harcamıyorum ve elimden geldikçe buraya para atmaya çalışıyorum. Bir nevi birikim ve tasarruf hesabı oldu sanki.

Diğer yandan şu düşse şöyle yaparım şu yükselse şöyle yaparım diye senaryolar üretiyorum. Bayağı plan yapmaya sevk ediyor. Riskleri düşündürmeye zorluyor. Ben bayağı sevdim bu işi. Bunun yanında önceden zır cahili olduğum finans piyasasını da anlamaya başladım. Hoşuma gitmeye başladı ne yalan söyleyeyim. Öyle teknik analiz, yorum falan okumuyorum tabi ama önceden anlatsalar "Ne anlatıyor lan bu değişik?" diyeceğim şeyleri anlayabilecek seviyeye geldim. Bence imkanı olan herkes uğraşmalı. Siz ne düşünüyorsunuz? Memnun kaldığınız veya size faydasının dokunduğunu düşündüğünüz neler oldu? Deneyimlerinizi paylaşırsanız sevinirim, teşekkür ederim.

 
dogal olarak finansal farkindalik kazandiriyor. kripto degil baska yatirim olur yine olur.


  • eksi sozlukte eksiyen adam  (30.03.21 21:30:22) 
Zamaninda bu 201x yılında altının çok oynamasından ötürü ve doların ucuz olmasından forex'e girmistim. açılış olan 20$'ı iki haftada 5.000 $ yapıp ayrılmıştım. Yıllar sonra da hisse falan derken işte tabi burada teknik ve şirketi tanıma vs. olarak sabırla beklenince meyvesini veriyor. Keşke daha önceden girseymişim diyor insan. Hep eski yabancı kitaplara bakiyorum korkutma usulu terimler yazmislar.


  • evimin paspasi  (30.03.21 21:41:09) 
finansal okur yazarlığı ve farkındalığı artırması, tasarruf yapabiliyorsan onu artırması açısından senin için faydalı olmuş tabii.

ancak kripto para ve genel olarak spekülatif yatırımlardaki problem şu, sabaha kadar da teknik analiz yapsan 3 aşağı 5 yukarı piyasanın gidişatına göre "şans" faktörün sayesinde bir şeyler kazanıyor ya da kaybediyorsun. bu aralıkta da çok fazla vakit harcayıp uğraşıyorsun. bunun yerine daha çok para kazanmaya, kariyer yapmaya, ticarete vs odaklansan çok daha faydalı olacakken, at yarışı, iddaa oynayan amcalar gibi sürekli 3 aşağı 5 yukarı bir şeyler kovalıyorsun yani.
  • roket adam  (30.03.21 22:43:55) 
2007'den beri borsa fon tahvil vb, 2017'den beri kripto yatırımlarım var. kayıpta kapadığım yıl olmadı, ortalama her sene 3-5 aylık gelirim civarında kazancım oldu diyebilirim. bu işlere gereğinden fazla zaman harcadığımı düşünüyorum. tek işim bu olsa neyse de zaten mesaili çalışıyorum, arta kalan zamanımda bir de haberiydi analiziydi bunlarla uğraşıyorum. nerede "pasif yatırım" kısmı? hayat para kazanmak için harcadığım zamandan arta kalan süre olmamalı. finansal okuryazarlık tamam da hep değerli hayatımdan gidiyor. gelecek artık bugün ve üniversitede önümde sevdiğim şeylerle dolu dolu uzun yıllar var diye düşünürken aklımdaki gelecek bu değildi. yakın zamanda iş saatlerimi de düşürüp birikimleri de profesyonel fonlara devredeceğim, yeter amk.


  • engelbert humperdinck  (30.03.21 23:23:04) 
giriş için binance'yi öneririm. bitcoin denince akla gelen 1. sıralamadaki dünyanın en büyük kripto para borsasıdır. alım satım yaparken %0.1 komisyon ücreti var. üye olurken (referans kimliği) bölümüne "19916261" bu kupon kodunu girerseniz komisyon ücreti %0.08'e düşüyor. veyahut
bu " accounts.binance.com " kupon linkinden üye olursanız alım satımlarda %20 indirim oranından faydalanabilirsiniz.

  • heart-collector  (29.04.21 04:47:06) 
[]

Uzun süren oyunlara pek gelemiyorum sanki

Merhaba arkadaşlar,

Bir süredir oynayacak oyun ararken kütüphanemde bulunan uzun soluklu oyunlara pek başlamak istemediğimi fark ettim. "Şimdi kim oynayacak o kadar uzun oyunu?" diye başlamak istemiyorum. Özellikle açık dünya oyunlarından falan kaçıyorum artık. Daha kısa, lineer olan oyunlar oynamak istiyorum çoğunlukla.

Açık dünya oyunları, rpg oyunları falan çok uzun geliyor artık. Bir de ben completionist ve achievement manyağı olduğum için keşfedilmedik bir şey bırakmamaya özen gösteriyorum. 20 saatte biten oyun 60 saatte hatta daha da uzun sürüyor. Oyun oynamayı da çok seviyorum, hatta tek eğlencem diyebilirim. Ama sanırım artık gittikçe oyunlardan uzaklaşıyorum, önceki kadar çok oyun da oynayamıyorum. Önceden oyunlar bitmesin isterken şimdi "Hadi artık, uzattın sen de!" kafasında oluyorum. Sizde de var mı benzer durumlar? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim, teşekkür ederim.

 
Malesef aynisi.
Is hayati, köpeği disari cikar, spor yap, yemek ye, uyu, biraz kitap oku, biraz fransizca calis vs derken zaten azicik zaman kaliyor.
Bakıyorum oyun 100 saat sürecek deniliyor, ufak hesapla gelecek 20 hafta sonu oyun oynarım diyorum.

Onun yerine geçen max payne 3 aldim vallaha bir haftasonunda bitti gitti. Bütun zevkimi de aldim. Ha ama su an bana calismami gerektirmeyecek paralari ver, deli gibi oynarim. Ama 100 saat buna verecegime neler yapabilirim diyip baskq seylere yöneliyorum.
Yaslandik azizim.
  • logisticsmanager  (28.03.21 18:55:03) 
Yeni nesil oyunlar eski oyunlara göre daha kolay, kısa ve oynayanı yormayacak şekilde tasarlandığı için yeni oyunlarla birlikte evrimleştik :) Geçen günlerde oyunsuzluktan gta san andreas oynayayım dedim ama bıraktım. Fast travel yok, bölümleri geçmek için doğru dürüst trick yok, bildiğin zormuş yani. Aptal saptal boş boş görevler falan :D Zamanında bunu nasıl oynamışız diyerek kapadım.

Ayrıca yaşlandık mı ne rpglerin o uzun uzun diyalog kısımlarını artık ben okuyamıyorum. Sıkılıyorum. Eskiden okurduk ama yerine koyacağımız başka bir şey bulamıyorduk. Şimdi sosyal medya var, o var şu var bir şekilde direkt ona odaklanamıyorsun. 50 satır diyalog okumak vakit kaybı olabiliyor.
  • eazy  (28.03.21 19:07:48) 
[]

Atatürk hayatını kaybetmeseydi ve 2. Dünya Savaşı'na katılsaydık...

Merhaba arkadaşlar,

Youtube'da Atatürk ile ilgili güzel içerikler paylaşan Can Osman Aksoy isimli bir arkadaş var, bilen vardır muhtemelen. Oradaki videoları izlerken aklıma "Atatürk hayatını kaybetmeseydi ve bir şekilde 2.DÜnya Savaşı'na katılsaydık nasıl olurdu?" diye bir düşünce geldi. Malum Atatürk'ün askeri zekasını anlatmaya gerek yok. Özellikle Almanya'nın yanında savaşa girmiş olsaydık nasıl olurdu sizce? Şimdi kalkıp Atatürk Hitler'i, sevmezdi, o yüzden Almanya ile savaşa girmezdi" ya da "Yurtta sulh dünyada sulh" görüşünü benimsediği için savaşa dahil olmazdı" gibi şeyler söyleyip gerçekçi davranmayı bir kenara bırakalım.

Ben Atatürk'ün hep Erwin Rommel, Heinz Guderian, Erich von Manstein gibi askeri dehalarla çok iyi silah arkadaşı olacağına inanıyorum, özellikle de Erwin Rommel ile. Almanya İtalya, Romanya gibi askeri anlamda beş para etmez müttefikler yerine askeri kadrosu yıldızlar geçidi olan bir Türkiye ile müttefik olsaydı ve ekipman, silah konusunda da yardımcı olsaydı Türkiye'ye savaş nasıl sonuçlanırdı sizce? Neler yaşanırdı? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
Atatürk'ün askeri, siyasi ve devlet adamı kariyerine bakarsanız farklı dönemlerde farklı hareket ettiğini görürsünüz. Yani, demek istediğim, Atatürk aynı zamanda iyi bir politikacı olup dönemin şartlarına göre farklı yolları benimsemiştir. Dolayısıyla, 2. dünya savaşına girer miydi sorusunun cevabının güç olduğunu düşünüyorum. Çünkü farklı şartlar demek farklı fırsatlar ve manevra alanları demek.

Almanya'nın yanında savaşa girmemizin savaşın gidişatı yönünden hiçbir şey değiştirmeyeceğini düşünüyorum. Zira, abd gibi kaynakları sınırsız ve işgal edilme ihtimali 0 olan bir ülkenin karşısında almanya/japonya gibi ülkelerin durması mümkün değil (italyayı bahsetmiyorum bile). Belki, trnin girmesi kısa süreli kazanımlar sağlayacaktır mihver devletlerine ancak uzun sürede hem savaş kaybedilirdi hem de tcnin üzerinden geçerlerdi.
  • kojonotsuki  (27.03.21 19:13:20) 
İçimizden geçerlerdi. Nazi Almanyası hastalıklı bir düşüncenin ürünü. Atatürk bu düşüncenin tarafında yer alacak biri değildi kesinlikle. Savaşı kaybederdik. Almanya gibi parçalanabilirdik. Rusya güneye inebilirdi. Birinci Dünya Savaşı'nda yapmadıkları şey değil. Türkiye'nin bugüne kadar yaptığı en anlamlı hareket İkinci Dünya Savaşı'na girmemek.


  • dissendium  (27.03.21 19:14:47) 
Yukarıdaki ilk yoruma katılmakla birlikte çeşitli kaynaklarda atatürkün kendisiyle sürekli iletişim kurmaya çalışan hitlere (üstelik daha ilk zamanları..) beni bu deliyle muhatap etmeyin falan dediğine dair yazılar okumuştum :D şu an kaynaksızlıktan atıyormuşum gibi gelecek ama açıp bakın.


  • rewlack  (27.03.21 19:22:24) 
İnönünden farklı olmazdı bence, ikinci dünya savaşında Türkiyenin tavrı gayet iyi yönetildi.

Türkiye ile savaşmak da ittifak yapmak da Almanyanın çok işine gelmeyecek bir hareketti, zaten doğu da Sovyetler batıda Yunanistan dolayısıyla almanlar Türkiye ikisi arasında sıkışmıştı. En ufak bi harekette iki tarafın da hamlesiyle Anadolunun savaş alanına dönmesi kaçınılmazdı, eminim ülke kendini zar zor toparlarken Atatürk de bunu istemezdi.

Almanlar da istemezdi çünkü Türkiye Almanyanın savaş endüstrisinde kullandığı kromun bütün bir kısmını ticari olarak sağlıyordu. Türkiye savaşa girse, bu krom ticaretinin kesilmesi Almanların üretimini büyük oranda sekteye uğratırdı, bu yüzden onların da işine gelmez.
  • Haldamir  (27.03.21 20:01:17) 
Bence Atatürk de savaşa girmezdi ama girse de Almanların yanında girmezdi. Zeki ve ileri görüşlü bir adamdan bahsediyoruz ve bu adam aynı zamanda askeri deha. Almanların kaybedeğini de öngörürdü. Daha kıvrak bir dış politika yapar, belki yine savaşa girmez; girse de belki on iki ada ya da Musul pazarlığı yapılırdı. Tabi yine bunlar varsayım. Kendisi yine en iyisini yapardı bu ülke için.


  • Hallegadola  (27.03.21 22:29:53) 
atatürk ikinci dünya savaşına katılmazdı.

doğu ve batı ile saldırmazlık paktı imzalamış biri bunu yapmaz.

--------

ama gerçekçi bakmıyorsan da atatürklü veya atatürksüz, ikinci dünya savaşına girildiği an sonuç çatır çatır bir doğu bloğu ülkesi olmaktır. ya almanya girer, sovyetler kurtarıcı kimliğinde her tarafı dümdüz eder ve kukla bir komünist rejim yaratılır ya da sovyetler birebir kendisi girerdi.
  • rain when i die  (27.03.21 23:45:34) 
Atatürk ilkeleri olan bir lider olduğundan asla Almanya'nın yanında savaşa gireceğine inanmıyorum. Zaten birinci dünya savaşında alman ordusu ile fazla yakın çalışılmasından aşırı derecede şikayetçi olmuştu, tabiri caizse onuruna yedirememişti.
Koşullara göre hareket etmesi onu fırsatçı biri yapmaz. Tabii ki zamanı geldiğinde fırsatları dikkate alarak hareket etmiştir, ama kafasında bugünkü dünyanın dahi o düzeye gelemediği güzel ve onurlu bir ülkenin hayali olduğunu düşünebiliriz. Zaten bizim olan hatay'ı, belki mümkün olsa bir kaç yeri daha geri aldıktan sonra orayı alalım, burayı alalım yerine elindeki ülke sınırlarında müreffeh bir halkı tercih ederdi ve de etmiştir.
Benim spekülasyonlarımdan gerçeğe dönecek olursak, onun son yıllarında savaşın adım adım geldiğini ve dönemin devlet adamlarının beceriksizliği nedeniyle engellenemez hal aldığını üzüntüyle görüyormuş. Hitler ve Mussolini'den hiç hazzetmediği zaten biliniyor. Kısaca, Atatürk bu insanlık düşmanı alçakların yanında asla olmazdı.
  • firez  (28.03.21 00:41:01) 
Almanya ne yaparsa yapsın savaş sonucu değişmeyecekti. Özellikle nükleer de işin içine girmişken...
Amerika ve rusya o zamanların iki yıldızı ve bunlara karşı, almanya gayet güçlü bir rakip de olsa bilek eksikliği vardı. Çok hızlı ilerledi, avrupayı çok hızlı işgal etti ancak iklim şartları, süreksiz ham madde, sömürü devletlerinin kaybı (italya ile) almanların büyük kaybını getirdi.
Atatürk, ismet inönüden farklı davranmazdı fakat savaşa girmiş olsaydı türkiyenin yarısı sovyetler tarafından işgal edilmiş, ermeniler doğuya yerleştirilmiş olurdu. Bugünkü azerbaycan sorunlarını biz de yaşıyor olurduk.

Sonuçta almanlar için bir artısı olmazdı. Sovyet Rusyanın tamamen işgaline abd izin vermezdi güç dengesi için.
  • Unde bach canim  (28.03.21 01:19:51 ~ 29.03.21 01:29:22) 
1. Atatürk ikinci dünya savaşına girmezdi.

2. Atatürk çok büyük askeri deha değildir. Siyasi dehadır. Zaten askeri deha olsa dahi sonuca etkisi olmazdı. Her halükarda Almanya'nın yanında savaşa girsek mahvolurduk. Ülkenin yarısıni Sovyetler Birliğine bırakırdık.
Alman generaller (Guderian, Rommel, Manstein, vb) askeri deha idi ve sonuç değişmedi. Almanya ne olursa olsun kaybederdi.
  • dafuq  (28.03.21 11:14:59) 
[]

Abur cubur bağımlısı oluyorum galiba

Merhaba arkadaşlar,

Kendimi bildim bileli abur cuburdan bir türlü vazgeçemedim. İster ayda yılda ister sık aralıklarla olsun tüketiyorum. Ama bu sıralar biraz tehlike çanları çalıyor galiba. Ayda bir gidip 40-50 TL'lik abur cubur alışverişi yapasım geliyor. Yani öyle tek seferde hepsini yemiyorum tabi yine tüm aldıklarımı 1 aya falan yayarak bitiriyorum, her gün veya iki günde bir tane gibi. Kilo sorunum da yok, aslında var da kilo alamıyorum. O yüzden kilo almak gibi bir derdim yok.

Elimden gelse tüm hayatımı şeker üzerine kuracağım. Tatlılar, pastalar, abur cuburlar vb. Atın ölümü arpadan olsun hesabı :D Güya çaya attığım şekeri azalttım ama başka yerden patlak veriyor bu şekilde galiba. Öyle çok tatlı da yapmıyoruz evde, ayda bir falan. Erteliyorum bir şekilde ama kaçışı olmadığını biliyorum. Sizce bu şekilde ileride diyabete yakalanmam kaçınılmaz mı? Aranızda benim gibi olan var mı? Ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
40-50 tl belirttiginiz icin o kadar da yemiyorsunuz diye dusundum. tatli yapsaniz o ihtiyac azalabilir ben de bazen acikinca cips falan yemek istiyorum ama duz yemekle doyunca cipse ihtiyac kalmiyor. yemek tamamen aliskanlik isi. saglikli basit atistirmaliklara yonelin en cok neyi seviyosaniz alternatif seyler bulun. orn cips cok seviyorsundur cips yerine eve cin misir alip evde popcorn tuketin. popcorn da kotu ama en azindan yesil doritos kadar degil. Kakao muz fistik ezmesi hurma yulaf karisimi yapip bar yapin. bence kacisu evde hazirlamak. paketli gida tuketimi azalinca ac gozluluk de azaliyor bence


  • ala09  (26.03.21 21:54:13) 
sen esittir ben. 3 brownie + nescafe mocha ile acilis, kakaou muzlu balli smoothie ile devam, aksam da bir mocha daha... bunu sik sik yapiyorum. coooook yiyorum. ben de kilo almiyorum. yillarsir coook abur cubur yiyorum. cikolata delisiyim.

ben de kilo almiyordum. cok yiyordum ama asiri asiri asiri zayiftim. sonra antidepresana basladim ve 10 kilo aldim. simdi normalim. cok kek cikolata yemeye devam ediyorum.

bu antidepresan benim zaten acik olan istahimi daha da acti. ise gidiyordum o zamanlar corona yoktu. isim de cok yogundu, masa basi. sabah 10da girip gece 1de cikiyorduk. herrrr sabah ama heeerrr sabah starbuckstan karamelli frappicino ve mozaik kek alirdim. oglen sufle. ogleden sonra sicak cikolata. aksam waffle. rutinim boyleydi. ha bunlar sadece tatli kismi. :d 4.5 ay bunu yaptim ve orada tam 5 kilo aldim. diger 5 kioyu da 1 seneye yayarak almisimdir sanirim. simdi 58im. boyum 1,68.

diyabet obezlikten oluyormus cok seker tuketmekten degil. hem olsak simdiye olurduk bee. dedigin gibi, atin olumu arpadan olsun. :d


ben asla birakamam aburcuburu. cidden bagimliyiz bence.
  • batlegolas  (27.03.21 01:42:26) 
Eskiden küçük çay bardağındaki çaya üç şeker atıyordum, 25 yaşından sonra bıraktım, hikayemiz aynı :))

Ben her hafta 150-200 lirayı bu şeylere harcıyorum, seninki yine iyiymiş :)) Normal yemek kadar bir de bunlardan yiyorum desem abartmış olmam herhalde. 6 yaşındayken bisikletin gidonuna bağlanmış abur cubur poşetiyle çekilmiş fotoğrafım var benim. 29 yaşına geldim, henüz bir şey olmadı ama diyabet kaçınılmaz gibi gözüküyor. Babamda var, dedemde de vardı.

Azaltmayı düşünüyorum ama bir türlü ilk adımı atamadım.

Bu gidişat iyi değil tabi, ona kimse bir itirazda bulunamaz...
  • hayirsiz  (27.03.21 01:47:57 ~ 01:55:23) 
[]

Transferwise'a şimdi yüklediğim para ne zaman hesaba geçer?

Merhaba arkadaşlar,

Ödeme almak için Transferwise hesap detaylarını alacaktım, TW efendi "Önce şu kadar ateşle, banka detaylarını sana söyleyecem, merak etme parana çökmeyecem" dedi. Ben de "iyi madem!" dedim. Şu saatte FAST ile para gönderdim TL olarak hemen halledeyim diye. Gönderdiğim hesaptan para geçti görünüyor ama TW'de yarın 9.30'u gösteriyor. Şimdiye varmış olması gerekiyordu. Bu arkadaşlara FAST işlemiyor mu? Gerçekten de yarını mı beklemem gerekiyor? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.


 
1-2 hafta once kullandigimda sabah gecmisti.


  • fakyoras  (25.03.21 23:42:49) 
TW henuz FAST'i desteklemiyor. normal EFT saatleri icinde yaptigin transfer 10-15dk icinde hesabinda gozukur.


  • crucio  (26.03.21 00:48:52) 
FAST islemiyor, ben FAST ucreti odedigimle kalmistim, ertesi gun gecmisti.


  • eksi sozlukte eksiyen adam  (26.03.21 09:52:40) 
[]

Vpn ile Paypal açsam kullanabilir miyim? Bir de VAT NO mevzuları

Merhaba arkadaşlar,

Yurt dışında bir şirketle freelance çalışmak için anlaşmak üzereyim. Ödeme için Paypal veya başka birkaç ödeme yöntemi istediler. Paypal dışındakiler "meh" seviyesinde. Swift de mümkün değil. Şimdi VPN ile yurt dışında Paypal hesabı açsam doğrulama yöntemlerinden dolayı sıkıntı falan yaşar mıyım? Okuduğum kadarıyla biraz riskli işmiş, kapatılma olasılığı falan varmış. Bunu deneyen varsa yardımcı olabilir mi?

Bir de şirket, VAT payer isem VAT No istiyor. Ben VAT payer değilim, bu durum benim açımdan olumsuz bir durum oluşturur mu? Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ederim.

 
vpn kolay iş de, paypal sizden türkiye dışında bir ülkede hesap/kart istemeyecek mi? asıl sıkıntı orada zaten.
bu işin ülkemizde en yaygın kullanılan yöntemi yanlış bilmiyorsam payoneer, bir araştırın isterseniz.

  • gkhncnzdgn  (25.03.21 16:44:32) 
Paypal TR de kullanmak basit, ancak gelen ödeme olacaksa orası sıkıntılı

1) Yabancı Telefon numarası gerekli
2) Yabancı adres
3) vpn

bunlar ile paypal açabilirsin, hatta tr kartını da sorunsuz ekleyip kullanabilirsin.
  • Northern Mariner  (25.03.21 16:49:41) 
@gkhncnzdgn Yanlış bilmiyorsam Transferwise hesabı da eklenebiliyormuş. O şekilde olabilir. Payoneer maalesef ödeme yöntemleri arasında yok, yoksa Payoneer'i severek kullanıyorum.

@Northern Mariner Anlatan arkadaşlar adresi, telefon numarasını ucuz kiralama servislerinden, otellerden falan halletmişler. Biliyorum riskli, zaten en çekindiğim de bunlar. Yani kabul etseler mi bile bir müddet sonra patlar mıyım onu merak ediyorum.
  • İnatçılığın yeryüzündeki temsilcisi  (25.03.21 16:58:13 ~ 16:58:30) 
[]

Milletimiz hakkı olmadığı halde neden Türeci ve Şahin'i sahipleniyor?

Merhaba arkadaşlar,

Bu Biontech Corona aşısı geliştirildiğinden beri Türkler hiç hakkı olmadığı yerde Özlem Türeci ve Uğur Şahin'i sahiplenip duruyor. Bu bilim insanlarına geçenlerde Alman hükümeti devlet nişanı verdi başarılarını onurlandırmak için. Bizimkiler o zamandan beri övüp duruyor.

Yahu adamlar Almanya'da, Türkiye ile neredeyse hiçbir bağı kalmamış, adamlara hiçbir destek vermemişsin, ülkende tutamamışsın veya ülkene dönmelerini sağlayıp hizmetlerini kazanamamışsın. Adamlar el olmuş artık. Oturup "Biz nerede yanlış yaptık?" diye düşünecekleri yerde kendilerine ait olmayan bir başarıyla övünüyorlar. Neyin kafası bu? Yanılıyor muyum? Siz ne düşünüyorsunuz?

 
Biz buna milliyetçilik diyoruz. Zaten temelde hastalıklı bir düşünce bana göre.


  • himmet dayi  (24.03.21 21:18:59) 
İki yüzlülük, üç kağıtçılık vs vs

Bizde genel olarak bir başarı elde edince herkes sahiplenir, ama o yola gelene kadar söverler, döverler, sallamazlar. Bu her durum için geçerli. Klasik Orta Doğu Kafası diyoruz biz buna
  • paramolacak  (24.03.21 21:21:06) 
Belli bir kesim pek sahiplenmiyor yalnız, onların ajan olduklarını iddia edenleri bile gördüm.


  • kedimedi  (24.03.21 21:24:32) 
Dogru ama bunu yapan tek millet biz degiliz..herkes kendine bir pay cikartma pesinde.
Anormal hareketler degil bunlar, ders cikartmak onemli.

  • cooperr  (24.03.21 21:30:03) 
Ben onların gerçekten Türk olduklarını filan sanmıyorum. Gerçekten Türk iseler de, kendi vatanlarında terörü destekleyip körükleyen bir ülkeden devlet nişanı alabilmeleri ve hâlâ bu nişanı taşıyabilmeleri sebebiyle zaten Türklükten çıkarlar benim nazarımda. Bunu bir Alman yapsa yahudilikle suçlanır.


  • 1bir1bir1  (24.03.21 21:55:16) 
milliyetçi bi insan değilim, milliyetçilikten hoşlanmam.

ama mesela bu aşıyı bulan bilim insanları aynı şekilde Almanya'da yetişmiş Türk değil Yunan, Bulgar, Macar, Hırvat, İspanyol, Norveçli vs herhangi bir millet olsa, o ülkenin insanları gururlanırdı. Ortak kültür ve tarihe sahip olduğun birinin başarısıyla gururlanmak evrenseldir. Bence bu "Biz niye gururlanıyoruz, hakkımız yok" anlayışı da birazcık kendimizi ezmeyi sevmemizle alakalı.
  • nundu  (24.03.21 22:16:26) 
birey olamamış insanların çoğunlukta olduğu cahil ve dolayısıyla milliyetçi toplumlarda sık rastlanan bir şey bu. fark ettiysen biz azerbaycan'ın eurovision başarısını bile sahipleniyoruz, aşı üretmiş bilim insanını mı sahiplenmeyeceğiz?

saygı duymak, gurur duymak, "bizden birileri" olduğu için mutlu olmak ayrı. ona bir şey diyemem. sıfır milliyetçi bir adam olmama rağmen böyle bir başarıya "topraam" imza attığı için ben de mutlu oluyorum ama bunu türkiye'ye mal etmek, bunun üzerinden ego mastürbasyonu yapmak, TÜRKÜYE ŞAK ŞAK ŞAK diye gaza gelmek falan acayip komik.

ya milliyetçilik böyle bir şey abi aslında işte. lisede bir arkadaşım vardı. izleyeceği dizi ve filmlerin listesini yapardı. her şeyden çok buna özenirdi... o filmleri asla izlemezdi. ben de burada bissürü duyuru açarım yıllardır, şunu mu yapiyim bunu mu yapiyim... plan yapmak, kendini önemli hissetmek, bir şeyler yapıyor olduğunu düşünmek insana iyi hissettirir. esasında hiçbir şey yapmıyorsundur ama buna tutunursun işte, kendini geliştiremediğin veya aşama kaydedemediğin için hayallerle yaşarsın. onu yaptık veya yapacağız diye debelenir durursun. elin oğlu çok güzel yaşar, güzel evlerde yaşar; sen gecekondunda "ben de şunu yapmıştım!1!" diye kendi kendine gururlanırsın...

milliyetçilik bundan çok farklı değil. o yüzden şaşırmıyorum. en büyük başarısı ölmeden 50 yaşına kadar gelmek olan çok fazla insan var bu ülkede. hep ezilmiş, baskılanmış, birey olmamış, başaramamış... farkında bile değil. hal böyle olunca almanya'nın imkanlarıyla aşı yapan insanı sahiplenmek, daha doğrusu bununla böbürlenmek normal.

şimdi bazı arkadaşlar, "ulan amma edebiyat parçalamışsın godo" diyebilir, onlara da bi şey diyemem ama bence böyle bu mesele biraz. boş toplum refleksi işte.
  • der meister  (24.03.21 22:18:43) 
kesinlikle katılıyorum. almanya'nın övünmesi lazım, bizim değil. almanya için tam bir gurur tablosu. orada yetişen göçmenlerin dünyayı değiştiriyor, bence onlar için müthiş bir başarı. bizim için hiç bir şey.


  • roket adam  (24.03.21 22:42:29) 
Ben birsey paylasmam ama asinin bulundugu gunden beri haberlerini paylasiyorum. Sebebi yabanci ev arkadaslarim (alman, yunan) asiyi turk bir cift bulmus dedi, ilk onlardan duydum.
Hem hosuma gitti, hem de almanya'da yetismis, kaliteli insanlar ama yine de kendilerinden gormuyorlar sanirim. Turk asilli falan bile demediler.

  • durgunfoton  (25.03.21 00:22:15) 
Size katılıyorum. Adamların türkiye ile türklükle alakası yok. Köken olarak olsa da bu başarının sebebi almanyanın eğitim sistemi ve bu araştırma için gerekli zemini hazırlamış olması. Onların övünmesi gerekiyor.Türkiyenin övünmesi bence komik duruyor.


  • turuncu tonlarda  (25.03.21 11:16:47) 
[]

Yasak Elma'nın fragmanlarına ne diyorsunuz?

Merhaba arkadaşlar,

Çok sıkı bir Yasak Elma izleyicisi olarak 3. fragmandan sonra mala bağladım. Rüya diyordum ilk başta ama onu da boşa çıkardı 3. fragman. Acaba rüya içinde rüya olma ihtimali olabilir mi? Yani öyle değilse bu bu zamana kadar gördüğüm en hardcore plot twistlerden olabilir.Resmen pazartesiyi iple çekiyorum. Siz ne diyorsunuz? Teşekkür ederim.


 
Cansu'yu gormek istemiyorum ins en yakin zamanda yollarlar.


  • durgunfoton  (20.03.21 00:22:22) 
Of annem inatla rüya diyor ama bence değil. Ben Şahika ve Hasan Ali’yi çok yakıştırıyordum, deli miyim neyim. Ki boşanmamışlar fragmandan anladığım kadarıyla.

Bence sedai’ye bırakmak zorunda kaldı Hasan aaaaali her şeyi. Şahika ile birlikte üzerine kalmış olabilir yangın. Bi gizleniyorlar bence. Cansu tam bir varoş çakal kız, Şahikam haddinden gelir onun. Bi Asuman’ı ve enderi çözemedim. Asuman nasıl çocuğu elinden kaçırmış ki. Çağatay ben de para çok ben bakarım demiş olabilir.

Genel olarak nilperi şahinkayayı severim ama Cansu’dan nefret ettim. Şahikam ama olayı çözecek. Zavallı yıldız.

edit: rüya çıktıııı... ay ben şok.
  • Hallegadola  (20.03.21 01:09:33 ~ 24.03.21 17:00:09) 
[]

Miras işlemleri için dalgınlıkla satış izninin de verilmesi

Merhaba arkadaşlar,

Dayım, dedemden kalan arsayı müteahhite verme kararı almış. Annemden de işlemler için vekalet istedi. Annem de dalgınlıkla vekaletin yanında satış iznini de vermiş şimdiden. O kadar söyledik bir de. Yani dayımlar isterse anneme pay vermeyebilir ki zaten her şeyi kendilerine saklama düşüncesindeler. Annem de bu dalgınlık yüzünden onların ekmeklerine yağ sürmüş oldu ve artık olan oldu kafasındayız. Acaba verdiği satış izninin olduğu nüshayı geri isteyebilir miyiz veya iptal ettirme gibi bir şansımız var mı geç olmadan? Görüşlerinizi belirtirseniz sevinirim teşekkür ederim.

Edit: Tam olarak anlamıyorum bu miras, mal mülk işlerinden. Annemin şimdi satış izni vermesi yukarıda dediğim gibi risk oluşturur mu? Yoksa yersiz yere mi endişe ediyoruz?

 
vekaleti istediginiz an iptal edebilirsiniz. gec kalmadan ilgili notere giderek iptalini gerceklestirin.


  • orpheus  (19.03.21 18:03:46 ~ 18:03:58) 
İptal ettirebilirsiniz ama bu saatten sonra iptal ettirilirse daha fazla gerginlik olur diye düşünüyorum. Pay vermese gibi bir durum olacağını sanmıyorum anneniz payını devretmemiş ki satış için vekalet vermiş. Yani hakkından vazgeçmiş değil. En kötü dava yolu ile hakkını alır. Ayrıca işlemlerin detayını bilmemekle birlikte arsa müteahhite devredilecekse zaten annenizin satış izni vermiş olması gerekmez mi? O yüzden panik yapmayın düşündükten sonra karar verin derim.


  • bayc  (19.03.21 21:51:27) 
[]

Türkiye'de online iş görüşmesi neden tercih edilmiyor?

Merhaba arkadaşlar,

Biliyorsunuz pandeminin ortasındayız, ona rağmen hayat devam ediyor. İş arıyoruz falan. Haliyle iş görüşmesi de yapmamız gerekiyor. Ama sadece yüz yüze görüşmeden başka bir yöntem yokmuş gibi şu kıyametin ortasında risk alarak o kadar insanla iç içe girip o kadar yol gidip görüşmemizi istiyorlar. Şimdi diyebilirsiniz ki "İşe girsen her gün işe gidip gelmeyecek misin?" ama işe alınıp alınmayacağım belli değil ki.

Zaten yüz yüze görüşmede ne karar veriyorlarsa onlineda da onu verecekler. Kimi işverenler 5 dk ya konuşuyor ya konuşmuyor sonra "Biz sizi ararız." a bağlıyorlar, bu durumda o kadar harcadığınız zamana, masrafa üzülüyorsunuz. Ama şu pandemide 5 dakikalık şey için kendimi riske atmak istemiyorum. Siz ne düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim.

Edit: Gelen bazı cevaplardan sonra ekleme isteği duydum. Özellikle "Online görüşme imkanımız var mı?" diye soruyorum ve iki tarafı da riske atmak istemediğimi söylememe rağmen kabul etmiyorlar.

 
Başlığa istinaden: bana gelen tekliflerin hepsi online oluyor, hiç yüzyüze isteyen olmadı. Biraz sektör bazlı herhalde.

Eğer işiniz insanlaysa yüzyüze mantıklı olabilir, çünkü mimiktir ses tonudur bir sürü bilgi kayboluyor online görüşmede. Ama öyle bir iş değilse çok mantıksız evet.

Siz sorabilirsiniz belki görüşmeyi online yapsak mı diye. Eleman için bir şey farketmiyor, doğru düzgün bir insansa "evet ya boşuna yormayalım" diyebilirler.
  • plutongezegendegilmi  (17.03.21 17:32:55) 
Çevremde yüzyüze iş görüşmesine giden yok öyle söyleyeyim


  • lcha  (17.03.21 17:38:57) 
3 sene önceye kadar "maaş aralığını söyleyin bari benim skalama uyuyor mu, boşa gelmeyeyim görüşmeye" dediğim halde "bilgiyi ilk kez görüştükten sonra verebiliriz" tarzı saçma gerkesiz söylemlerle fiziki görüşmelerde ısrar eden şirketler şimdi seve seve online görüşüyor.

yazılım sektöründe böyle durum. bayağı yerle görüştüm. fiziki çağırmadı hiçbiri. zaten fiziki çağıran yer, fizkii olarak da haftada bir kaç gün gitmemi ister işe. gerek yok. bir startup ilanında öyleydi
  • ShadowOfMoon  (17.03.21 17:39:29) 
bizim şirkette iş görüşmeleri, çoğunluk iş görüşmesinden farklı yapılır. biraz tanışma, biraz da teknik sohbet yapılır. zaten sektör gereği tanışma ve sohbet süresince teknik anlamda çok ciddi alışveriş olur. bunu online yapma şansımız yok.


  • co2s2  (17.03.21 17:43:50) 
şu ana kadar hep online görüşme yaptım.


  • jelly bear  (17.03.21 17:51:03) 
Son 1 senedir 4 farklı firma ile iş görüşmesi yaptım, hepsi full online gerçekleşti.


  • roket adam  (17.03.21 22:37:32) 
sektör ile alakalı. eğer uzaktan çalışılamayacak bir iş ise yüzyüze görüşmek isterler.


  • dafuq  (17.03.21 23:06:50) 
Çeşitli sebeplerle bu pandemi döneminde bile sahada veya ofiste çalışmanı gerektiren bir pozisyonsa, özellikle görüşmeye çağırabilirler.
İş görüşmesine bile, "korona var, dışarı çıkmak istemiyorum" diyen biri, işe alındıktan sonra da gelmek için isteksiz olacaktır. Tepki ölçmek için de olabilir.

  • burfak  (18.03.21 13:49:18) 
[]

Gerçekten Astral Seyahat diye bir şey var mı?

Merhaba arkadaşlar,,

Önceden Astral Seyahat, Lucid Dreaming, ruhani boyutlara falan çok merak salmıştım, bi 10 yıl önce falandı tüm bunlar. Ergenlik dönemleriydi işte. Sürekli bu konularda bir şeyler okuyordum ama hiç girişmedim. Dolayısıyla gerçek mi yalan mı öğrenme şansım olmadı. En çok merak ettiğim de Astral Seyahat idi. İnternette birçok kişi bunun nasıl yapıldığından, seyahat esnasında neler yaşadıklarından falan bir sürü şey yazmış. Yaptığını iddia edenlerin çoğu öyle şuraya gittim buraya gittim gibi abartı şeylerden bahsetmemişler. Sadece oldukları yerde dolandıklarını söylemişler.

Üniversite hazırlığa gidiyordum o zamanlar. Arkadaşlarıma sorduğumda falan yaptığını iddia edenler olmuştu. En garibi de ateist olduğunu söyleyen birinin bunu yaptığını söylemesiydi. Hem doğaüstü şeylere inanmayıp hem de astral seyahate çıkmak değişik bir olay. Her neyse bu sohbetler azalarak bitme noktasına geldi günümüzde. Ama benim kafamda tek bir soru var: Gerçek mi? Şimdi saçma geliyor ama yaptığını iddia eden bu kadar insan da uyduruyor mu? Yoksa bir çeşit ot kafası falan mı? Siz ne diyorsunuz? Yaptınız mı hiç? Teşekkür ederim.

 
Astral seyahat dediğiniz şey ruhla alakalı. Ruh metafizik bir kavram. Tanrı var mı diye sormaktan bir farkı yok.

Materyalist bir bakış açısıyla bakarsak, elbette öyle bir şey yok. Beynimiz, dolayısıyla "ben" dediğimiz şey maddeden oluşuyor. Ölünce bizi oluşturan maddeler çözülüyor ve doğaya karışıyor. Yok oluyoruz. Ruh diye bir şey yok.

İnançlı biriyseniz "olabilir" diyebilirsiniz.

Ateist arkadaşınızın muhtemelen kafası karışıkmış. Materyalist ve ateist biri ruh kavramına inanmaz çünkü.

---

"out of body experience" diye wikipedia'dan bakınca bu "deneyim"lerin psikolojik ve nörolojik bazı sebepler yüzünden ortaya çıkabileceği yazıyor. örneğin: travmatik beyin hasarı, duyusal yoksunluk (sensory deprivation: yani duyu organlarının kısıtlanarak duyu verilerinin azaltılması durumu), ölüm tehlikesi atlatmak (near death experience), uyuşturucular, dehidyasyon (susuz kalmak), uyku problemleri, rüya görmek (ve gerçek zannetmek) benzeri şeyler. astral seyahat gerçekleştirdiğini söyleyen kişiler muhtemelen bunlardan birini deneyimliyor aslında.
  • isabella was a ginger  (13.03.21 19:24:44 ~ 19:31:31) 
Astral seyahat yok, ama şizofreni gerçek. Böyle sağa sola gittiğini iddia eden arkadaşlarınız varsa profesyonel destek önerin.


  • roket adam  (13.03.21 19:28:20) 
astral seyahat gerçek olsaydı medyum tipli şarlatanların orta gelir grubunu söğüşlemek için kullandıkları bir yağlı kapı değil, yakın gezegenleri ya da okyanus dibini araştıran biliminsanlarının aktif kullandığı bir keşif yöntemi olurdu. ya da devletlerin kullandığı geçerli bir istihbarat yöntemi olurdu.


  • sinek kral  (13.03.21 20:18:23) 
OOBE gerçek mi sorusunu iki şekilde yorumlamak mümkün:

Gerçekten ruh (ya da her neyse) bedenden çıkıp bir yerlere gidebiliyor mu? Bunun olduğunu iddia eden bir sürü insan var. "Manitimin evine gittim, üzerinde pembe pijaması vardı, yatağın üzerinde saçlarını tarıyordu. Kendime gelince aradım gerçekten pembe pijamasıyla saçlarını tarıyormuş." gibi çok iddialar okudum. Bunu lab koşullarında yapabilen ise tabii ki tarih boyunca hiç olmadı. Astral seyahat yapabildiğini iddia edenlere, bulunduğu odaya belli bir nesne gizleyip o nesnenin ne olduğunun sorulması türünden deneyler %100 başarısızlıkla sonuçlandı.

Gerçekten böyle kafalar var mı? Tabii ki var. Beyin insanı nelere inandırıyor, bedeninden çıktığına mı inandıramayacak? Ayık kafayla güzel deneyimler yaşamak için şu kavramlarla başlangıç yapabilirsiniz: (bkz: ganzfield effect), (bkz: sensory deprivation tank)
  • son feci skilacci  (13.03.21 20:22:49) 
ben iki defa yasadim hatta belki dalga gecenler de olabilir ama ikinci olan ve son olanda japonca konuşarak uyandım. hala etkisindeyimdir.


  • evimin paspasi  (13.03.21 20:53:32) 
tasavvuf inancı
tüm dinlerin, tüm öğretilerin aslında tasavvuftan doğduğuna
çile hane, çile çekme ritüellerinin bir nevi erme olduğuna
bu tip neş'e atlayan kişilerin astral seyahat diye de adlandırılan, zaman ve mekandan bağımsız olma durumuna geçebildiklerine inanır.

ama roket adama katılıyorum, 1500 sene önce peygamberim diyen adamlar, bugünün ruh hastaları
  • summatinyourteeth  (13.03.21 23:04:56) 
rüyasını kontrol edip astral seyahate çıktığını düşünüyor olabilir bir ihtimal.

Uçuk şeyler yapmamışlar demişsin ama istediği mekana gidip dolaşabildiğini iddia edenler de var. Eve bi kağıt yazıp bırakmak ve gelip okumasını istemek lazım. Bunu hep "birilerinin yaptığı" söylenir ama kimse o kişi olmaz :D
  • nhk ni youkosu  (13.03.21 23:20:49 ~ 23:21:48) 
var, cen kabla bol bol çıkıyor. hikayelerini de paylaşıyor yutubda. bi bakın derim.


  • phoenixbucklesby  (14.03.21 01:36:46) 
Bu konnuda iddialı olanla birilerine Nasa'nın verdiği bir ayar vardı yanlış hatırlamıyorsam. Bu şahıslar "bize biraz ödenek verin uzay muzay gezip bilgi toplayıp gelelim" gibi bir başvuru mu ne yapmışlar Nasa'ya.

Nasa'daki abiler de bunları bir toplantı odasına alıp "şu dolabın üstünde bir kitap var, astral seyahat ile kitabın adını okuyun bize yeter" gibi bir karşılık vermişlerdi.

Şehir efsanesi de olabilir bu hatırladığım gerçek de, nihayetinde bunu yaptığını söyleyenden ispat etmesini istemek çok basit.

Var olduğunu ve yaşadığını söyleyenler derin rüyalar görüyor olabilirler, hemen de şizofreni dememek lazım saki.
  • John Bloor  (15.03.21 10:22:15) 
[]

İnsanlar nasıl delirmeden Müge Anlı'yı veya benzer programları izliyor?

Merhaba arkadaşlar,

Ya bu sıralar annem babam izlediği için Müge Anlı'nın, Didem Aslan'ın, Serap İzgü'nün programlarına bazen ister istemez maruz kalıyorum. Ya öyle şeyler var ki bu programlarda bu insanlar nasıl her gün ekran başına geçip normal bir şey izliyormuş gibi izliyor cidden aklım almıyor. Bizimkilere böyle şeyleri izlememelerini söylüyorum ama "Bakacak başka ne var?" diye bana kızıyorlar. 5 dakika bile baksam deliriyorum o derece.

Ne biçim insanlar yaşıyor bu ülkede artık cidden aklım hayallim almıyor. 40 yıl düşünsem aklıma gelmeyecek skandallar, mide bulandırıcı olaylar, suçlar burada gün yüzüne çıkıyor. Vallahi içim sıkıldı artık. Hangi zamanda yaşıyoruz biz? Bu insan müsveddeleri yüzünden kimseye güvenimiz de kalmadı artık. Her an tetikte mi olmamız lazım? Ben hayatımı paranoyak bir manyak olarak geçirmek zorunda mıyım ya? Valla ruh hastası olacağım artık. Ya bakın 5 dakika diyorum 5 dakika! 5 dakika tahammül edemiyorum, çıldırıyorum düşününce. Önceleri o kadar sallamıyordum ama artık her gün başka bir olay çıkıyor. Yuh diyorum bu kadar da olamaz ama oluyor. Ya kim bilir ülkeyi karış karış gezip didik didik arasak kim bilir daha ne olaylar çıkacak! Gitmek istiyorum artık neresi olursa olsun, yeter ki kafam rahat olsun, gerekirse cehennemin dibi de olur.

Ya en bombası da büyük kısmının Müslüman geçinen tayfa olması. Müslüman olmasalar nasıl olurdu düşünmek bile istemiyorum. Yemin ediyorum delireceğim artık! Şu topraklarda Dexter gibi biri olsa yemin ederim adamın elindeki kan kurumazdı. Siz ne düşünüyorsunuz? Fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Teşekkür ederim.

 
Dünyada bir tek Türkiye de sapık cani tecavüzcü hırsız psikopat var. O yüzden gitmeniz iyi olur.


  • trgydl  (11.03.21 16:58:28) 
insanlar deli. insan gerçekten ziyandadır.


  • ensar  (11.03.21 17:00:00) 
bu hırçınlıkla nasıl yaşıyorsun. biraz salsan iyi olur.


  • dafuq  (11.03.21 17:08:40) 
"Müslüman olmasalar nasıl olurdu düşünmek bile istemiyorum." Müslüman olmayıp günaha girmemeye dikkat eden Hristiyan olsalardı belki de bu kadar kötü olay yaşanmazdı. Bunun dinle bir ilgisi yok. Şunu da söylemeden olmaz. Gerçek Müslümanlık bu değil. Zaten Müslüman olmaya dikkat etselerdi bu olaylardan kaçınırlardı. Neden izliyorlar? İçinde yaşadıkları toplumun sağlık durumunu az da olsa bilmek onlar için iyi. Bu sayede sizin de belirttiğiniz gibi kimseye güvenmemeyi, dikkatli olmayı öğreniyorlar.


  • dissendium  (11.03.21 17:12:28) 
bana ilginç gelen bu olayların olması değil, dünyanın her yerinde bir sürü saçma olay oluyor, hatta bizde nispeten az bile denebilir. ilginç gelen kısmı insanların her allahın günü böyle olayları izleyerek güne başlamak istemesi. gerçekten çok çok garip. amerikan tarzı reality show kafası işte.


  • roket adam  (11.03.21 17:16:12) 
Trgydl +1. Gercekle bas edemiyorsaniz kendi sanal dunyanizi yaratin ve orada mutlu olmaya deneyin. Hayat lay lay lay yesillikler guzellikler icinde bir tiyatro degil. Insan olmak rezil bir sey ayrica, orda gordugunuz insanlar sandiginiz kadar sizden uzak degil, o kisiler is arkadaslarimiz komsularimiz akrabalarimiz. Basinizi cevirmek istiyorsaniz pekala cevirebilirsiniz. Ama ergen bir tavirla "bunu izleyen nasil normal kaliyo yaaa ben mi cok duyarliyim" tavrinizin ciddiye alinacak bir tarafi yok. Hayat bu, bu kadar.


  • ala09  (11.03.21 17:21:23) 
Size kesinlikle hak veriyorum. Görmemek dinlememek yolunu seçtim ben. Başka türlü hastalık sahibi oluyorsun.


  • suicides underground  (11.03.21 17:42:38) 
Ne babam ne de manita izletiyor bu programı ama ben kendim izliyorum. Ayrıca dissendium +1

Paranoyak ediyor doğru ama bir izleyince bırakamıyorsun ki sürekli yeni olay başlıyor.
  • Hallegadola  (11.03.21 18:14:07) 
Bende dayanamıyorum. Savcıları düşünüyorum, kim bilir neler duyup neler görüyorlar. En güzeli izlememek. Ne demişler, cehalet erdemdir


  • cometome  (11.03.21 20:06:52) 
Bakış açısı olabilir. Müge Anlı’yı tamamen adli yönden izliyorum. Olayların giriş gelişme ve sonuç örgüsü keyif veriyor (olayların kendisini umursamıyorum)

İzleyememeni garipsedim ama ne var ki bunda. Her gün çok çok daha kötüleri yaşanıyor ülkemizde. Yani izlemek bana zarar vermiyor ki tam aksine “vay be demek ki böyle adamlara dikkat edelim” “demek ki böyle olursa şöyle davranalım” gibi çıkarım yapıyorum.

Sonuçta bizler vahşi doğada canlı kalmaya çalışanlarız, ponçik ponçik hayat ne güzel diye ortada gezemeyiz sürekli, temkinli olmak şart.
  • infernalcadre  (11.03.21 20:23:52) 
haklısın, benzer şeyler düşünüyoruz.
bu tip programlar anksiyeteyi tetikliyor, izlemiyorum ama yine de sosyal medyada filan bir şekilde karşıma çıkıyor. rahatsız oluyorum ben de.

  • elma  (11.03.21 22:56:20) 
[]

Duyarsızlaştım mı yoksa içimde bir psikopat mı var?

Merhaba arkadaşlar,

Az önce Ekşi'de başlığı açılan kaza yapıp intihar eden adamın videosunu izledim de. İzleyince bir süredir farkında olduğum korkunç bir gerçekten emin oldum: Galiba ben duyarsızlaşıyorum. Adamın pompalı ile kafasını nasıl dağıttığını izliyorum ama artık etkilenmiyorum. Başlıkta kötü etkilendiğini, dehşete düştüğünü söyleyen bir sürü insan var. İzleyince tuhaf bir ürpermeden ve şaşkınlıktan başka bir şey hissetmedim. Önceden olsa çok daha farklı hissedeceğimden eminim ama artık öyle hissetmiyorum. Bunun gibi daha birçok vurulma görüntüsünü falan kanım donmadan izleyebiliyorum. Mesela Youtube'da Police Activity diye bir kanal var. Tüm gün rahatsızlık hissetmeden izleyebilirim buradaki videoları.

Tabi izleyince çok etkilendiğim ve unutamadığım, dehşete düştüğüm bazı görüntüler oluyor. Tabi bahsettiğim şey görüntüler uçuk olmadıkça artık pek bir şey hissetmemem. Böyle durumlarda acaba içimde bir psikopat mı var diye düşünmeden edemiyorum. Sizde de böyle şeyler oluyor mu? Ne düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim.

 
benide etkilemiyor ve aynı şeyi düşündüğüm oluyor. ancak çok saçma bir görüntüye gözlerim dolabiliyor. film/dizi/reklam gibi...


  • sutlu nescafe  (09.03.21 19:39:13) 
medium is the message derler.
Bu tamamen olayı izlediğin mecrayla ilgili.

Filmler, oyunlar dizilerde o kadar çok görüyoruz ki böyle şeyleri ekranda görmeye tepki vermeyecek raddedeyiz.

Bu olayı ekranda izlediğiniz için böyle.

Allah korusun böyle bir olaya gerçekte şahit olmak şok edici olabilir.

Fast & Furius izlerken gayet normal geliyor. Ama sokakta ufak bir kaza bile görünce şaşkınlıkla kalıyoruz.
  • anten  (09.03.21 19:56:06) 
Zamanla gelişen bir şey bu, ben de eskiden olsa çok etkilenecegim şeylerden artık minimum etkileniyorum, bu da benim kendime sorduğum bir soru. Ama deneyim ve tecrübelerle alakalı bence. Özellikle babam öldüğünden beri çok duyarsizlastim


  • sanguine  (09.03.21 19:57:43) 
Yakın çekim bile değil nokta kadar görüntüden eli ayağı titreyenler varmış. Zamanında çok gore izlerdim yakın çekim olsa yine etkilemezdi gerçi.


  • heathen  (09.03.21 20:49:42) 
Küçüklüğümden beri içinde canilik barındırmadığı sürece hiçbir ölümden etkilenmiyorum. O da korku oluyor yine acıma duygusu değil. Babannem ananem dedem hep yakınımda öldüler. Işid videoları, bomba patlamaları kanserli hastaların nodül ameliyatları vs. hiçbir şey etkilemiyor beni.

Yakınıma taziye rolü verirken üzülmüş rolü yapıyorum. Sanırım çekirdek ailem dışında kimseye üzülemiyorum.

Ama diğer yandan baktın mı hayır desem karşımdaki kişi üzülür mü bana küsüp sitem eder mi diye de düşünen biriyim.
  • Unde bach canim  (09.03.21 23:10:27) 
[]

Canım böyle gök gürültülü, sağanak bir yağış çekiyor. Sizde de var mı?

Merhaba arkadaşlar,

Kuraklıktan mıdır nedir uzun bir zamandır şöyle Mount Doom'dan kopan şimşeklerle birlikte böyle yoğun bir sağanak yağış çekiyor canım. Öyle böyle değil. Zaten kapalı havaya karşı bir sempatim var ama bu başka bir boyut. Sanki bardaktan boşalırcasına gürül gürül bir yağmur yağsa rahatlayacağım. Sizde de var mı böyle tuhaf bir arzu?


 
Yok.
Bazen memlekete gittiğimde denk gelir öyle. yağmur fırtına dev gibi dalgalar rüzgar. Korkunç olur. Öyle zamanlarda kendimi sağlama alıp izlemek çok keyifli gelir. Doğanın gücünü görmek fark etmek değişik bir his. Evet iyi geldiği oluyor ama şu an öyle Bir Arzu yok.
Onun yerine mükemmel bir balık meze tabağı ile müzik eşliğinde zamanı geçiriyorum
  • kisa  (06.03.21 18:24:51) 
son zamanlarda bende de var bu. uyurken gök gürültüsü ve yağmur sesleri açıyorum. hatta o an çok ilkel bir çağda bir mağarada yattığımı; bu seslerin, karanlığın, şimşeklerin parlaklığının vs bir mağara adamı için ne gibi hisler yaratabileceğini düşünüyorum. simülasyon gibi.


  • isveperver  (06.03.21 18:40:55) 
Karadeniz’e gittiniz mi hiç, o korkunç yağmurların sellerin olduğu zamanları çok yaşadım. Gözümün önünde eve yıldırım düştü. Hayatımda hiç öyle şimşek sesleri duymadım. Karadeniz de yağmura yakalanmak korkunç. Ankara’da yaşıyorum evimiz en üst katta. Gök gürleyince çok korkuyorum. Evimizin üstüne yıldırım düşecek diye. Yağmuru severim ama tüm aile fertlerim ve sevgilimin evde olduğunu bildiğimde.


  • Hallegadola  (06.03.21 19:51:10) 
Daha birkaç saat önce aynı şeyi düşündüm. Şöyle şakır şakır bi yağsa keşke, süper olurdu.


  • buff  (06.03.21 19:57:18) 
Evet ama hava ılık olacak. Bu sene çok üşüdüm yeter artık soğuk.


  • diffarentiationation  (06.03.21 22:06:19) 
arada gökgürültülü yağmur sesi açıyorum spotify'da...


  • SiyamkedisiZorro  (08.03.21 09:46:25) 
[]

Yabancılarla online iş görüşmem var. Nasıl davranmalıyım?

Merhaba arkadaşlar,

Birkaç gün sonra Almanlarla bir iş görüşmem var. Bu yabancılarla yapacağım ilk online görüşme. Serbest çevirmen olarak çalışmak için başvuru maili yollamıştım, beni daha iyi tanımak için 30 dakikalık bir Hangouts görüşmesi talep ettiler, kabul ettim. Ama şaşkınım, heyecanlıyım, ne yapacağımı bilmiyorum. Görüşeceğim İKcı kadın.

Ne giysem sizce? Takım elbise çok mu abartı olur? Almanlar sakal tıraşına falan dikkat eder mi? gibi kafamda deli sorular var. Daha önce, okul zamanlarımda birçok Alman tanıdığım oldu, hepsiyle de çok iyi anlaştım, hiçbirinden olumsuz bir dönüt almadım ama bazen tuhaf buldukları bir şey olunca tavırlarını değiştirdiklerini biliyorum. Ama cool insanlar.

Bu arada işin beni en çok geren kısmı dil becerilerim. İngilizce seviyem B1-B2 arası. Birçok yabancıyla konuştum bu zamana kadar, İngilizce mülakatlar oldu, iyi sınav verdiğimi düşünüyorum. Ama İngilizce listening seviyemden memnun değilim, ancak Fox News, CNN spikerleri gibi aksansız konuşan birileri olunca anlamakta sorun yaşamıyorum, diğer türlü karşımdaki aksanlıysa kaçırdığım yer çok oluyor. Sizce böyle durumlarda, İKcının söylediği şeyi tekrarlamasını isteme sayısını minimumda tutarak durumu nasıl toparlarız? Diğer yandan en korktuğum şey ise Almanca. Almancam çok fena paslandı kullanmadığım için. Yazıda pek problem yok ama konuşma bayağı geriledi. Test etmek isterlerse rezil olmaktan korkuyorum. Ne yapabilirim sizce?

Bu birkaç gün boyunca nasıl hazırlanabilirim sizce?

Aklıma gelmeyen şeyler de vardır illa ki. Aklınıza gelen bahsetmediğim şeyler olursa çok sevinirim. Yardımcı olursanız sevinirim, kendi online görüşme tecrübelerinizi de yazarsanız güzel olur. Çok teşekkür ederim.

 
Bankacı değilsen takım abartı olur. Hatta bazen kamera açılmadığı bile oluyor. Sakala da kimse takılmaz.

Bu IK görüşmesi olacaksa youtube'da ingilizce top10 HR question gibi yayınlar var. onlardan güncel olanları izle. vaktin varmış. ik'ci tekrar eder ama ikinci tekrardan sonrası genelde sıkıntı.bu nedenle anladığın şeye cevap ver. zaten o istediği cevap değilse soruyu başka şekilde yeniden soracaktır.

bir diğer öneri görüşmede kulaklık kullan. sesi daha iyi duymanı sağlar ve konsantre olursun.

almanca için yapacak bir şey yok. :) ama ik'ci kafasına göre almanca konuş demez.
  • helenart  (05.03.21 19:06:48) 
ben almanlarla yanlışlıkla kamera açmıştım are we really doing that? diye çıkış yapmışlardı dsfgsdfg sana söylemedilerse görüntülü diye açmazlar muhtemelen ama smart casual giyinsen yeter


  • nahtoderfahrung  (05.03.21 19:57:53) 
123456   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.