Ekşi Duyuru

benim ufak yeğen var, bu sene başladı. bizim zamanımızdaki gibi fişler falan kalktı biliyosun. sanırım yöntemi de değiştirmişler. harf harf değil de, hece hece öğretiliyormuş(nasıl oluyorsa)

çocuk sürekli el yazısıyla yazıyor. güzel de yazıyor ama normal harfleri tanımada sorun yaşıyor bazen. z'yi ters yapıyor(s yönünde) falan:S

okul durumu böyle. okul öncesi içinse ailelerin çocuklara pek okuma yazma öğretmeme taraftarı olduğunu gözlemliyorum. okulda daha temelli öğrensinler diye.(görüyoruz temeli:))

ha ekleyeyim, bu çocuk bir de benim üniversite harcımdan kat kat yüksek meblağlarla özel okula yollandı. resmen para tuzağı.

okula baslamadan once cocuklara okuma yazma ogretilmez, ogretilmemelidir de zaten, okul oncesi gelismesi gerekn seyler sosyal gelisim ve el becerileri yani kücük kaslardır,bir deel-göz koordinasyonu, ezber yetenegi, sesleri ayırt edebilme becerisi gibi.
kendi kendine ögrenir apayri bir sey ki, bu durumdaki cocuklar ozel egitime ihtiyac duyarlar ki o da bu sistem de pek zor....
susam sokagi ve muppet show'un üstüne tanımasam da
hala hazirda cok guzel seyler seyrediyor cocuklar, trt cocuğun kimi programları (gerald'ın sesleri, wickie'yi de trt cocukla tanıdılar ve sevdiler) ki trtnin bazı yapımları yerli bir kismi ise secme, nickelodon yapımları var onlar buluyorlar, benim yegenler miyazakinin tüm cizgi filmlerin bayılarak izledi ki hepsini trt cocuk da yayınladı, bir cock korosu eksikligi dışında fena degil aslinda

örtmeden ışığı söndür ki korkmasın.
illa koyu renk olması şart değil,kalın örtüde işe yarar.

mantıklı. bizim de vardı küçükken annem her gece örterdi. bi sorun olmadı

bir sorun olmaz.
2 yıl kadar bir muhabbet kuşumuz vardı.
arada bir kapatırdık ve bir sorun olmadı
canavar gibi şakıyordu.

örtünmeye alı$madıysa korkar, örtme. ayrıca gün ağardığında küt diye açamayacaksın o örtüyü, belki unutacaksın. onun yerine, sıcak ve karanlık bi odaya alabilirsin geceleri.

hayır, kesinlikle yerini değiştirme kafesin. papağanların alışkanlıklarını değiştirmesi zordur, psikolojisini bozma ihtimalin yüksek.

örtüyü ilk gün yarım koy (korkutmadan) , örtünün zararsız bi şey olduğunu kısa sürede farkedeceklerdir. ertesi gün dilediğin gibi örtebilirsin.

not: bilindiği üzere muhabbetler papağandır.

mahkeme sonuclandi bildigim kadariyla yakinda yürürlüge girer diye düsünmekteyim

ne mahkemesi ? Nereden duydunuz bunu ?

sehirden emin degilim ama münihte dava açıldı ve kazanıldı yakın zamanda sonuçlandı zaten.
burda(almanya) gayet konuşuluyo bu konu ordan biliyorum. gogila fln bi sorun isterseniz

var mı aslı astarı bunun ya?

www.eksiduyuru.com

www.memurvadisi.com
dedigim gibi haber bugün yazilmis zaten yeni sonuclandi mahkeme
gogili kullanalim ara ara

mahkeme yeni sonuçlandı daha, hemen yarın gitmeyi planlamıyorsunuz herhalde. kesin bir karar olsa dahi yürürlüğe girmesi ayları alır diye düşünüyorum.

Televizyonu açmak ve koltuğa oturmak.
Yani o adamı dinlediğin için tsm den anlamadığını düşünüyorum. Bu da benim yorumum olsun sana. Sen en iyisi Devlet Klasik Türk Müziği Topluluğu konserine git. Bir nebze iyi bir şey dinlemiş olursun.

tabii ki bahsediliyor, anne kendini sık sık öyle tanıtıyor. başkaları anneyi gösterip ismini zikrediyor vs.
ayrıca bebeler ilk anne demez. baba daha kolay bir kelime.

bebek konuşacak yaşa gelince 'anne de bakim baba de bakim' gibi baskılar sonucunda çocuğun ilk kelimeleri ana baba olüyür. bi de söylenmesinin kolay olması da bir etken olabilir. bazı anneler de çocuklarını annem annem diye severler ya ondan da olabilir.

yo ben ilk baba demişim. darlıyorlar bebekleri hadi anne de baba de dede de dayı de.napsın oda ağzına geleni yani dilinn döndüğünü söylüyor.

tabiki öyle değil
ilk anne demeleri çok geçerli değil bi kere baba demek daha kolay dolayısıyla genelde baba diyorlarmış(sevgilim söyledi kendisinin 3 yeğeni vardır)
konuşma zamanı gelince ki çocuk bu evrede ses taklidine başlıyor yavaştan anne baba ve bilimum aile çevresi çocuğun karşısına geçip ne söyletmek istiyorlarsa söylemeye başlıyorlar
anne: hadi oğlum/kızım anne de anne an-ne hadi ama anne anne
baba: hadi oğlum/kızım baba de baba ba-ba hadi ama baba baba
çocuğun ilgisini çeken ve söyletmeyi başaran kazanır :)))

Ayrıca "baba" aslında tek hecenin tekrarlanmasıyla çıkabildiğinden, yine "anne"den daha önce söylenme ihtimali yüksek.

Gerçi dilin ne olduğu da mühim bu konuda. Bazı başka dillerde de baba için "baba", "papa" gibi kolay bir kelime olduğundan "çocuk ilk baba dedi" gibi durumlar olabiliyor. Çocuk bir ihtimal "mama" da diyebilir elbet. Ama İngiliz bunu "ay çocum anne dedi :)" diye karşılarken Türk "bi anne desen n'olurdu, anca yemek anca yemek :(" diye karşılayabilir.

en çok hangisini görüyorsa ona seslenmeyi öğreniyor.
annesi hep yanında olduğu için anne diyor. baba dışarda çalıştığı için baba bile demiyor, ismini söylüyor. annesinden öyle duyuyor çünkü.

benim de küçük kardeşim ilk olarak anne demişti. babama ismiyle seslenmeyi tercih etti kendileri. bi süre sonra anneme de anne demeyi bırakıp ismini kullanmaya başlamıştı, bunu neden yaptı bilemiyoruz :) en sonunda düzeldi ama bu durum.

biz kuzen konuşmayı öğrenme evresindeyken sürekli "annesi altını değiştirsin, babası mamasını yedirsin" tipinde konuştuğumuz için çocuk konuşmaya başladıktan sonra uzunca bir süre ebeveynlerine "annesi" ve "babası" diye hitap etmişti. tam anlamıyla etraftakilerin kendilerine en yakın kişileri (anne-baba-abla-abi) nasıl seslendiklerini gözlemleyip ona göre taklit ediyorlar.

bebeklerin genelde en sık söyledikleri ilk kelime ne anne ne baba direk mamadır.
çünkü çocuk en çok o sözü duyar ve kolaydır. baba kelimesinin söylenmesinin kolay olduğunu yazan arkadaşlar ise ne yazık ki haksız. daha doğrusu haklılar da konu o değil, 2 yaşına kadar bebeklerin duyu-algılama işlemleri erişkin bir insandan sekiz kat daha hızlı. yani eğer bir çocuk çok fazla ekşi sözlük duyarsa, onu da söyleyebilir zorlanmadan.

zamanla köreliyorlardır.

bu konuda gerçekten araştırma yapmak istiyorsanız biraz inceleme yapmanız gerekiyor çünkü "hah bu böyledir, şu da şöyledir" denilen bir durum değil bu. halen daha tartışmalar sürmekte. ama sözlükte dahi güzel bilgilere ulaşabilirsiniz bu konuyla ilgili.

hatta hayalet uzuv sendromunu okuyarak başlayabilirsiniz.

bu konudaki yakın tarihli araştırmalar için de vilayanur s. ramachandran'ın ismine bir göz atmamak olmaz.

hatta ilk kaybedildiği zaman o organların eksikliği beyin ve sinir sistemi tarafından algılanabiliyormuş, şöyle ki, bazen bu bölgelerde hiç bir iğnenin kar etmediği, uykulardan uyandıran şiddetli ağrılar oluyomuş, hatta bi adı da vardı, hayali organ mı, eksik organ mı, öyle bişey ağrısıydı adı. nationalın bi cdsinde izlemiştim.

beyin genelde olmayan bölümde ağrı şeklinde bir tepki veriyor. düşünsenize kolunuz yok ama kolunuz ağrıyor.
burada bir miktar açıklaması var.
news.bbc.co.uk

hah işte o, demcan+1

sorulan sorunun hayalet uzuv sendromuyla bir ilgisi yok. arkadaşın sorduğu soru kolun motor nöronlarına doğrudan bağlantılı ara nöronlar sinirsel iletim yapmaya devam ediyor mu etmiyor mu.

oha evet :) hayalet uzuv hakkında benim de bilgim var yoksa.

zaten bende cevabın o olduğunu değil, onunla ilgili araştırmalar esnasında söylenenlerin bi yardımı dokunabileceğini söylemeye çalışmıştım.

örneğin secrets of the mind belgeselinde ve yaptığı radyo programında ramachandran, bu nöronların bir kısmının kullanılmadığından, bir kısmının ise beynin başka kısımlarıyla iletişime geçtiğinden bahsediyordu. dolayısıyla ne tam anlamıyla bir "shutdown" var, ne de hepsinin bir anda bambaşka görevler edinmesi var - ikisinin bir bileşimi.

"Now that's just a hypothesis but to test this idea, we used the brain imaging technique called MEG or magnetoencephalography which allows you to see which parts of the brain light up when you touch different parts of the body, and sure enough what we found was in this patient, Victor, unlike the normal brain when you touch his face, it activated not only the face area in the brain but also activated the hand region of the Penfield map in the brain. So there has obviously been this cross-wiring in the brain of this patient. And this is important because it allows you to link changes in brain anatomy, changes in brain maps, in the sensory map, with phenomenology, allows you to link physiology and psychology which is one of the goals of cognitive neuroscience, this discipline we're talking about."

--bbc 4 radyo programından alıntı. (www.bbc.co.uk)

edit: bir de şu var ki hayalet uzuvda beyinden uzva giden sinyallerin bir kısmı için geribildirim alınamadığından dolayı ağrının olduğu söyleniyor ki, o zaman da o ara nöronların bir kısmının çalışmadığı sonucu ortaya çıkabilir.

hocam site açık şimdi. ben girebiliyorum.

edit: şu an giremiyorum. ama bence telaş yapma. sitede bi sıkıntı vardır.

şu an ben de girebiliyorum.biraz geç açıldı ama.

açık +3

eğer tiyatro için falan gerekli değilse beyaz kot giymeyin.
mavi'de olması lazım ama..

mavi'de vardı ama kış sezonunda beyaz kot pek bulamazsın gibime geliyor..

tuzun kaynadıktan sonra atıldığını ilk defa duyuyorum ?! kaynama noktası yükselsin diye atılır genelde tuz.

edit: "kaynama noktası yükselsin diye atılır genelde tuz." makarnanın tuzlanacağı da arka plandadır tabi.

niye kaynama noktasi yukselsin istiyoruz? kaynadiktan sonra tuzu ve makarnayi atarim ben, gec kaynamasin diye, sadece kaynamis su gerekmez mi? ne bileyim..

kettle da pişen markarnadaki tuz sorununu fokurdayan tencereye bakarak mı düşündünüz?
neyse sorunuzun yanıtı şöyle ki, teorik olarak kaynama noktasını yükseltse de azcık tuz kaynama noktasına etki etmez, bunu dikkate almayın yani. ayrıca her makarnanın paketinde ideal pişirme süresi yazar, mesela barillaların al dante kalabilmesi için süre 10dk gibisinden, makarnayı 5dk sonra alırsanız o güzel bir makarna olmaz zaten.

ayrıca ansya'nın sorduğu gibi, neden yükselsin kaynama noktası istiyorsunuz? ideal pişirme süresi denen bir ortalama süre varken. o süre fokur fokur kaynayan suyun içinde ne kadar kalması gerektiğini anlatıyor.

tuz önce atılırsa su geç kaynar. tuz su kaynadıktan sonra atılır.

Şaşırdığımı itiraf ediyorum.
Kaynama noktasını yükseltmemizin sebebi saf suyun (onu bunu karıştırmayalım şimdi) maksimum çıkabileceğinden daha yüksek bir sıcaklıktaki suda pişirme istediğidir.
Yani kaynama derecesi 150 derece olan su gibi kullanılan bir sıvımız daha olsaydı şu hayatta, makarnayı onunla pişirirdik. Are we clear?

hayır clear değiliz çünkü anlatamamışım.
teoriden bahsediyorsunuz, daha basit bir dille tekrar anlatıyorum
hem o tuz miktarı pek bir etki etmeyecek hem de 150 derecede kaynayan bir su bile icat etseniz bu vakit kaybı olacak sizin için çünkü olay makarnanın kaynayan suyun içinde geçirmesi gereken süredir, en iyi şekilde pişmesi için her markanınki farklı olabilir ve paketlerin üzerinde yazar bu süre.

tuzu tabii ki makarna pişerken tadı düzgün olsun diye atıyoruz.
amaç daha çabuk pişirmek olsaydı makarna için de düdüklü tencere kullanılırdı.
önce su kaynatılır, sonra tuz atılır makarna için, hatta ben suya koyuyorum direk zeytinyağını da.
ve sanırım kettledaki suyun üstüne direk tuz eklersen iletkenlikle ilgili problemler veriyor, ben bi kere sigortayı attırmıştım öyle. o yüzden kettleda pişirirken tuz atmak sakıncalı.

Herhalde yanlış anlaşıldım. Başlık kettle'da değil kettle'la pişen makarna.. Makarnayı yine geleneksel şekilde tencerede pişiriyoruz yani. Farkı hızlı olsun diye suyu ateşle değil, elektrikle kaynatıyoruz.
Şimdi uyduruk bi konuda ciddileşmeye gerek yok ama benim diyeceğimi demem lazım. :)
ssyumusakg o farazi sıvıyı ben icat etmiyorum örneğimde, olsaydı şu hayatta diyorum. Yeniden; öyle bir sıvı olsa o kullanılmaz mıydı öncelikle? Peki suyu neden kaynatıyoruz sanıyorsunuz? Pişirmede kullandığımız sıvının (su) en yüksek sıcaklığını elde etmek ve korumak için tabiki. Makarna maddesi dediğin kimyasal olarak 100 derecede bağlarını kopartıp pişme sürecine girer teorisi var da onu mu uyguluyoruz? Kaldı ki bahsettiğim tuz uygulamam kettle denen nanenin yüzyıllar öncesinde de kullanılıyordu, kettle burda sadece bi araç, nesne.
Ama dediğin gibiyse (1,5 litrede 3 kaşık tuz KN neredeyse hiç değiştirmiyorsa) bu kadar tantana boşa çıkar, sorumun cevabını dolaylı yoldan almış olurum tabi. :)

evet ben nedense kettleda anlamışım, ne bilim tenceresi olmayan gariban öğrenciler yapıyo bazen öyle, benim de 1 kere yapmışlığım var minik kettlelarda.
ama tuz olayı hala geçerli, sonra atılı, hatta makarnaların arkasına bakın orada da suyu kaynatın tuzu atın denir.

evet it's xxx rain diyor. havadan da çilekler yağıyor. it's berry rain falan diyor olabilir.

Yanlız bana it's raining red gibi geldi. Hani bu reklam da tazeden farksız çileklerini övüyor ya.

evet red diyor.

görünmüyor yalnız fotoğgraf.

oha ben de gerçek foto olacak sandım. bir çok projeden haberim var istanbuldaki ama bu şekilde yardım etmem zor be :)

ya hafiften yünikh bişe değil mi bu? google'da tırt sonuçlar çıktı.

hayallerimin eviydi diyosan: kkıbrıs'ta bunlardan çok var. hem de denizin dibinde girnede. 500 liraya kalıyosun. dur yahu. bu benim eski evim:)
soruna cevap olmadığının farkındayım. ama bu tarz evleri yerinde tetkik etmek gerektiğini düşünüyorum. çünkü çok kolektif bir yaşam biçimine müsait. yani yan komşunun traş olduğunu bile duyabilirsin. ben her sabah bi heykel çalışmasına tanıklık ediyordum. ayrıca dışa açılan balkonda hiçbir mahremiyetin olmuyor. kim ne pişirse sen de kokluyosun ve gürültülü oluyor. ama tabi bunu çok şık bi şekilde dizayn etmiş ve kimsenin kimseden haberi olmayacak bi forma sokmuşlarsa onu bilemem.

levent loft veya loft bahçe olmasın bu? gerçi yapılacak diyorsun ama..

levent loft bu, ben de bayılıyorum bu tarz.

süpermiş de kaç para bu levent loft var mı bilen

www.ilgintv.com
bi de böyle bişi varmış..

halkalıda biten bir projede studyolar bu sekilde.adı aklıma gelmedi.yolumun ustunde bakarım istersen

kinect+xbox+oyun

bu kadar.

kinect bu konuda cok basarili olamadi.. illa hareket ettirecek diyorsaniz, nintendo wii alin, bir adet balance board ve bi adet wii fit plus oyunu ile birlikte.. ben oyle yapacagim en azindan.. hem daha oturakli ve sistem, kullanici arayuzu vs. daha duzgun, stabil, hem de cok daha ucuz, ayrica nintendo nun turkiye de destegi var.. kinect e bisey olursa kose bucak dolanmak durumunda kalabilirsiniz..

www.praktiker.com.tr

bauhaus

tekzen

ayrica masko/modoko vs. gezebilirsiniz... istikbal vb. de alternatif olabilir

leroy merlin

bende normal gayet.

açılıyor normal ha bide böle bi site var

downforeveryoneorjustme.com

gayet normal çalışıyo benim için

www.trampet.net

bulunmuştur diyor, keşfedilmiştir yani.

seslerin tamamı doğada olduğuna göre keşfedilmiş olmalı.

icat edilmeli.yazının icadı gibi, ses vardı da herkese nasıl anlatacaklarını icat ettiler notalarla.

olan birşeyi keşfedersin, yoksa icat. notalar icat edilmiştir.

keşfedilmiştir. evet net olarak keşiftir.

alakasız not: yazı icat da edilmemiştir keşif de.

nota bir bulus degil bir metottur diyeyim ben de. bir yaklasim. celcius, fahrenhait, kelvin gibi... mesela makam kullanilir turk muziginde notadan ziyade malum. porte uzerine yazilanlari icattir cunki yazimi sifirdan olusan bir seydir. nota kavrami ise sesleri belirtmek icin kullanilmistir. alfabe gibi... kesif olmaya uzak gibi duruyor zira sesler zaten hep vardi ve biliniyordu...

ingilizcen varsa mathmagic land izle.

seslerin farklı çıkmasının nedeninin frekans değişimi olması olayı keşfedilmiştir.

bu farklı seslerin kağıt üzerinde nasıl gösterilip nasıl isimlendirilmesi gerektiği tekniği icat edilmiştir.

Wagner ve Tchaikovski

uyar mı bilmiyorum ama yanni'nin acropolis konseri iyi gider diye düşünüyorum.

www.dailymotion.com

www.facebook.com

Felix Mendelssohn - Violin Concerto (Allegro'suna aşığım)

ama bunun Nathan Milstein versiyonunu bulabilirsen onu dinlemeni tavsiye ederim. başka versiyonlarını beğenemedim ben. istersen rapid'e yükleyebilirim senin için?

yehudi menuhin

Şuraya Carmina Burana - Carl Orff yazmıyorsunuz ya ayıp oluyor :))

Rachmaninoff- 3 nolu piano konçertosu, Vladimir Hrowitz'den dinlenmeli.

philip glass'ınkilerine de bi bak istersen.

maurice ravel- bolero

link veremiyorum, youtube daki en çok izlenen versiyonunu izleyin. yaman.

az once uzun bir cevap yazdim ama yollarken gitti. ozetle:

ferritin, demir baglama kapasitesi, demir, b12 ve tiroid hormonlari normalse; uykusuzlugunuzu da, dinlenemeyisinizi de, zeka ve dikkat sorunlarinizi da burun tikanikligina borcu olmaniz kuvvetle muhtemel. her sey vucuda ve beyne yeterince oksijen gitmemesine bagli olabilir.

bu sorunun (burun tıkanıklığı - uyku apnesi) tedavisi de teşhisi de artık çok kolay. düşünmek yerine eğer bu sorundan muzdarip iseniz gidip tedavi olmanız daha mantıklı.

oksijeni falan geçtim düzenli uykusuzluk sadece zekaya değil hafızaya da olumsuz etki ediyor.

evet tıkanık burun insanın ağzına eder. kaslar uyku esnasında gevşerken bol oksijene ihtiyaç duyduğundan tıkalı burun verimsiz uykuya neden olur.
sürekli uykulu gezme olayı kısa süreli olur en kötü 3-4 aya alışılır.
zeka noksanlığı diye bi şey olmaz ama zeka kullanım oranı ciddi anlamda düşer.

sabah dayak yemiş gibi kalkıyorum.

@rahmi "uyku apnesi" konusunu araştır.

Artık işler kolay...

Tıkanıklık neden ona bakmak lazım. Kemik eğriliği olabiliyor. Burunu kırdırmak lazım. Burun kapakçıkların nefes almanı engelliyordur. Breathe Right diye bir icat var. İşe yarıyor. Geceleri rahat uyutuyor. Küçük diliniz büyük olabilir, minik bir yakma operasyonu ile işleri çözüyorsunuz.

Bunların hepsi uyku kalitesi ile ilgilidir.

Saygılarımla...

[ {siteadı} "Index of /" ]
köşeli parantezleri yazmadan ve {siteadı} kısmını kendi tercihinize göre doldurarak ararsanız olur sanırsam. ama index sayfası barındıran sitelerde bu şekilde bişey bulamazsınız diye biliyorum, bi deneyin yine de...

yanlış hatırlıyormuşum, benim hatırladığım şuymuş;

intitle:”index.of”(jpeg|png) “xx xx”

şimdi surfoffline diye program indiriyorum. yardım edenlere teşekkürler.

bildiğim kadarıyla işçiler direnişlerinden olumlu sonuç almışlardı. lakin daha sonra neler oldu bitti bilmiyorum.

ben de boykotu bıraktım yakın zamanda ama tam da neticeyi bilmiyorum.

yörsan başlığının son sayfasına bakın anlayın ne olduğunu. elimi sürmem adi herifleri markasına.

3 tane yanyana yada toplamda 7 taneydi sanırım. duyuruda görmüştüm ben de

ölü piksel kontrolü için şöyle bir program varmış;

www.softpedia.com

değişim olmadan herhangi bir şekilde onarımı yok diye biliyorum.

şimdi bir hareket göstercem size:

baş parmağınla, işaret yada orta parmağının tırnağını "topsun olum sen" işareti yapacak şekilde tutun. fiske tabir ettiğimiz vuruşu çok şiddetli olmayacak şekilde pıt pıt diye ölü pikselin olduğu noktaya 5-6 kere uygulayın. %13 düzelme ihtimali var. (bkz: küsuratlı rakam vereyim de salladığım anlaşılmasın)

denemeye değer maliyetsiz ve çok zaman almayacak bir yöntem.

gmailde de açabilirsiniz o mailleri... ben hotmaildeki maillerimi bile gmailde okuyorum.

özel bi ayar gerekiyor mu bunun için?

zira denedim şimdi açılmıyor.

evet özel bir ayar vardı ama nasıl yapıldığını unuttum...
normal bir gmail hesabınla giriş yap ve ordaki ayarları kurcala, bulacaksın mutlaka...

hocam görmüyor musun adamların 10 parmağında 10 marifet var:)

bilgisayar, web tasarım, solidworks, ingilizce, almanca, fransızca, kpss, aöf, dgs , muhasebe her bişeyi öğretiyorlar.acaba cebime 1000 lira koyup bale öğretir misiniz desem nne cevap verirler??

bence bunlar işin komisyonculuğunu yapıyorlar.. ne kadar insanı kurslara yönlendirirlerse o kadar para kazanıyolar.. o kadar çok alanda faaliyet göstermesi çok zor iş..

Türkiye'ye gelince işlenir. Kopya Emei filan olsa o da çıkardı.

Hımm... büyük ihtimalle seyahatten getirmiş biriler.

arkadaki buhardan oluşan (ısı kaynaklı) diski değil ses titreşimlerinin oluşturduğu bir disk aslında
Normal şartlarda ses çıkardığın zaman ses dalgaları bu şekilde yayılıyor.
img81.imageshack.us
fakat sen hızlanıp ses hızına yaklaştıkca dalgalar önüne dogru sıkışıyor:
img169.imageshack.us

Yanılıyor olabilirim ama sonik patlama sadece o arkadaki bulutun oluştuğu ilk anda oluyor. sonrasında patlama şeklinde ses duymuyoruz.

herhangi birinin ulu orta ses hızını asamicagini warsayarsak yasak olsada bisi degisicegini sanmiyorum.sonik patlamanin capi hakkindaysa hic bi fikre sahip deilim

Suya cok yakin gittigi icin su buhari yogunlasmasi daha kolay oluyor, yani ses hizina ulasmamis orda.

mythbusters'ın bir bölümünde bu sonik patlamalarda cam kırılması olayını denemişlerdi diye hatırlıyorum..bir kaç denemeye rağmen de hiç cam kırılmamıştı..jet neredeyse kafalarının üzerinden uçmuştu hatta..

@xwayz
sadece (ev)pencere camı kırılıyor
www.youtube.com

@roadrunner merlin
anlaşılan tamamını izlememişim :)

Yok.

Script yazabilirsin belki.

windows 7'de ctrl+shift+f12 kullanarak oluşturabilirsin.

diğerleri için www.howtogeek.com

ilk ya da ikinci gün öğle yemeklerini siz verebilirseniz güzel bi jest olur.hem muhabbet ortamı oluşur.alışılmadık karakterde tipler değillerse sempati duydukları kişilerin işlerini daha iyi yaparlar,patron havası yaratmamak lazım...

usta sizin işinizi yapıyorsa muhabbet etmek her zaman daha karlı sonuçlanır. ikram ettiğiniz bir dal sigara bile size inanılmaz yardımcı olur.

işyerinde alt kademenizde çalışıyorlarsa otoriter olmanız lazım. enseye şaplak modunda olursanız işler aksar. sizin korkunuza yapmaları lazım işi.

Usta konuşkansa muhabbeti kendisi açar zaten, siz gerisini getirin yeter. Kanka moduna dönerseniz bazıları işi savsaklar.

iphone 3GS'lerde şu anda en son işletim sistemi olan 3.1.3 kullanıyorsun. iphone 2G'de de bu OS'i kurup kullanmak mümkün. Biraz yavaşlama oluyor ama yine de başarılı. Fakat en temel fark tabi ki iphone 2G'de 3G olmaması. Ayrıca yakında çıkacak 4.0 OS sadece Iphone 3GS için olacak. Dolayısıyla Iphone 2G kullanıcıları için kullanabilecekleri en yüksek işletim sistemi 3.1.3 olacak.Ayrıca 3GS'de video kayıt default olarak geliyor. Gerçi Iphone 2G'de de video kayıt applicationlar sayesinde mümkün. 3GS'de bir de dijital pusula özelliği var. Tabi ki yeni donanım olduğu için daha hızlı bir telefon.

Ama eğer 3G kullanmayacaksan iphone 2G üzerine 3.1.3 ya da 3.0.1 işletim sistemini kurarak son derece verimli bir şekilde kullanabilirsin. Ben 3.1.3 ile iphone 2G kullanıyorum ve son derece memnunum. LG ile kıyas bile kabul etmez zaten. Hem böylece 3GS almak yerine de yakında çıkacak olan iPhone 4'ü alabilirsin.

ya kıyas kabul etmez diyorsun ama
* 8 megapiksel kamerası
* 16 milyon renk TFT ekranı
* 2 kamerası ve 3G'si
* Red Dot dizayn ödülü ve transparan klavyesi varsa ve bu kadar özellik iphone'un yarı fiyatınaysa bi düşünülür di mi ama..

Yine de düşündürmez. Ama nedenleri sayfalar sürer.iPhone şu andaki en iyi smartphone'dur. Aslında işletim sistemi ve Application Development'a izin veren yapısıyla kendi kategorisini yaratmış durumda. Biraz da o yüzden kıyaslanmaz. Kullandıkça anlaşılır farkı.

iphone al usta. mukemmel otesı. yanı baska bı seye ıhtıyacın yok resmen.
degıstırırler. para odeme konusunda da medımarkt olması sebebıyle eger sorun cıkarırlarsa tuketıcı haklarına basvurman hayırlı olur.

mediamarkt sim kart takıldıktan sonra iade kabul etmiyor malesef.en fazla tamire gönderirler,yapılmazsa yenisini verirler...
ama diğer ürünlerde 14 gün içinde iade edince çek alınabiliyor.bi deneyin şansınızı isterseniz.

tüketici haklarıyla ilgili biri gelip açıklama yapar birazdan ama almama gibi bir hakları olduğunu sanmıyorum, hele ki üretim hatası varsa...

simdi telefon denen aleti sim kart takmadan kullanman imkansız oldugundan o ayakları gecsinler bi kere. aynı zombiligi ambalajı acılırsa kabul etmıyoruz olarak da beyan ediyorlar da ibişler acmadan nerden bilecez gibi. o kısmı hic kaale alma.

onun dısında; ısınma sorunu varsa kullanıma engeldir bu. bariz hatalı uretım. değiştirmeleri gerekir. tamir vs diye oyalayabilirler, 15 mı 30 gun mu ne icindeki hatalarda aynı urunle ya da para iade olarak değiştirmesi gerekiyor. kanuna bakmak gerek bunun ıcın. hala laf ederlerse, tuketici heyetıne basvuracagını beyan edip basvurunu yap.

gönül

gül güzeli
rüzgar

aşkımdan vazgeçme
herneyse

Kıyamam

hey yıllar

en güzeli deli balım fazla bilinmez ama çok çok güzeldir

-%tn track number ise, -%tt track title, -%a da artist olabilir yani mesela -%a -%tt yaparsanız o parametreyi olacaktır. hala bununla uğraşıyorsanız bana mesaj atın daha dikkatli bakayım.

bişey olmaz.

saçma değildir, pharmaton sınırları falan zorlamaz zaten, periyodik kullanımda daha zinde tutar insanı, kahvaltı sonrası alınması tavsiye edilir. lustral ise beyin kimyasına direk etki eder. dolayısıyla sorun yok.

sanirim boyle veriliyor bu ikili zaten. kanser tedavisinden sonra bir arkadasimin doktoru boyle vermisti.

worlcard adamcıkları dedikleriniz "yastık" iseler ben de benzer bir oyun hatırlıyorum. adı da cushions mıydı pillows muydu neydi, yastıklı bir şeylerdi işte.

sanırım bunu arıyorsunuz:

combat pillows.

www.iwannaplay.com

combat pillows da güzelmiş ama ben indirilen bi oyun değil browser'dan oynanan bi oyunu soruyordum.

dünyadan insanlarla -4 kişi herkes değişik bir renk- online oynanıyor. 5 saniye içindeydi sanırım yakınındaki bi kareyi seçiyorsun süre bitince atlıyorsun, ordaki silahı alıp işte atom bombasıdır, buz atmadır kullanıyordun silahını.

buldum buldum :)

www.gamenet.com

t-shirt değil ama mütemadiyen alışveriş yapıyoruz. seviyoruz ailecek.

www.dealextreme.com

bilgisayarınız ingilizceyse tahoma diyor. japonca ise ms uı gothic diyor. belki dikkat etmemişsindir diye dedim.

bende evet Tahoma olarak gözüküyor ama ms ui gothic diye değiştirmeye çalıştığımda böyle bi font bulamıyorum.

49$'a satin alinabiliyormus bu font, MS oyle diyor (masallah diyorum ben de) (Google'daki ilk sonuctan)
Windows cd'sinden diger dil karakterlerini yukle diyerek Japonca'yi secerek *bir ihtimal* (bu font yoktur muhtemelen ama denemekte fayda var) font yukleyebilirsiniz. Illa bu fontu degil de baska bir japonca font yuklendiginde de sorun cozulur muhtemelen.

Denetim Masası'na girip "Tarih, Saat, Dil ve Bölgesel Seçenekler" bölümünde, Bölge ve Dil Seçenekleri'ne girerek üstteki Diller sekmesinden "Ek dil desteği" kutucuğundaki iki tik'in yerinde olduğundan emin olun.

zamanında (2 yıl kadar önce) araştırmıştım,yeni rengi ruhsata işletmek 250 lira civarında bişey tutuyordu...yine o civardadır diye tahmin ediyorum...

ruhsatı bilmiyorum yalnız boya konusunda doğru söylemişler. eğer ankarada konaklıyorsanız mesaj atın yardımcı olurum tanıdığım kaportacılar var.

Kopyalamak daha hızlıdır.

windows 7 de farketmez. kopyaladıktan sonra siliyor çünkü. xp'de durum farklı olabilir.

tasima(kopyalama) yapilan disklere gore degisir. eger ayni partition uzerinde islem yapiliyorsa tasima cok kisa surede biter cunku gercekten data tasinmaz sadece adresini gosteren isaretci tasinir. 10GB de tasisan 1MB de tasisan yaklasik ayni surede biter. ama kopyalama yaparken bire bir kopyasi tekrar ayni partitiona yazilir. dolayisiyla boyutuna gore sure uzar. farkli partitionlarda islem yapiliyor ise tasima yapilirken de diger partitionda bir kopyasi olusturulur ve eski partitiondaki isaretci silinir. dolayisiyla farkli partitionlarda islem yapilirken tasima = kopyalama+silme oldugundan cok az da olsa daha uzun surer(~1ms).

iyice zorlarsın. yapma bence.
normal bileği bile ağrıtıyo paten.

plastik olanları kullanır, güzelce sıkarsan bir şey olmaz. Bileğe o durumda yük binmiyor. Eğer güzelce sıkmazsan bileğin kırılma ihtimali bile var.

her hastahane farklı ek ücret çıkartıyor bir yerde 20 lira verirken başka yerde 30 verebiliyorsun. emekli sandığı emeklisi yakını olarak söylüyorum bunu bu arada

hastaneler donanımına gore fiyat belirliyorlar. gitmeden once aryıp konusmak en iyisi.

Slam Dunk
Hajime no Ippo
Detroit Metal City
Lucky Star
Jungle wa Itsumo Hare nochi Guu
Gintama
Soul Eater

Aklıma bunlar geldi.

Türk espri anlayışına yakınlığı tartışılır ama eğlenceli seriler:

Oruchuban Ebichu
Golden Boy
Azumanga Daioh

kurander?

rüzgâr

sirkülasyon? tam karşılamıyo tabi ama...

bide cereyan derler bizim oralarda

küzgâr o zaman.

:D

öhm.. editte demek istediğim benim aradığım kelimeye yabancı olan kimseler olduğunu farkettim, o nedenle öğrenilmesi açısından biraz daha tutayım burada dedim.

doğru cevap kuranderdir, bilen arkadaşın ödülü postaya verilmiştir.

camı çift taraflı sogutup buharı yogunlaştırabilirsniz. odada soguk olcak yani.

buğu oluşmasına sebep olan şey çift camın bir yerden hava alması ve dolayısı ile hava içindeki nemin iç ve dış ısı farkından ötürü buğu yapmasıdır. profesyonel müdahale ile camın içinde hava alınıp tekrar izole edilmesi gerekir. Camcılar bu işlemi yapıyor.
Doğal yollardan ancak her iki yüzeydeki ısıyı aynı seviyeye getirdiğinizde bu buğuyu ortadan kaldırabilirsiniz.

Rhapsody - Lamento Eroico var şimdi aklıma gelen.

müzikal terim olarak tam bilgim olmasa da crescendo olabilir gibi gibi :)

crescendo sesin volumunun yukseltilerek calinmasi veya soylenmesi,
sorudaki ornekte ise notalar degisiyor ve cok daha tiz notalara geciyor.

terim olarak ozel bir ismi yoktur tahminimce, pek cok "muzikal" eserin parcasinda veya opera aryalarinda buna rastlayabileceginiz gibi, pop sarkilarda da mevcut olabilir.

aradığınız terim "kafa sesi" veya "falsetto" büyük ihtimalle. aralarındaki farkı tam olarak bilmiyorum ama ikisi de sesin incelmesiyle alakalı olması lazım.

örnek olarak da, her ne kadar verdiğiniz videodan farklı bir türde olsa da, rush-freewill şarkısını verebilirim. bilhassa solodan sonra geddy lee vokali insanünstü derecede abartıyor.

www.google.com.tr&q=failure+fixed+disk+0&meta=lr%3Dlang_tr&aq=&oq=&fp=1f46f2e9ec08b29d

mahallenin muhtarlarının yönetmeni neydi.. o :S

kubrick.

tarkovski

werner herzog, james cameron bunlar ilk aklima gelenler

chan-wook park

.......spolier.......

oldboy'daki canlı canlı ahtapot yeme sahnesini 4 kere mi ne çekmiş içine sinmediği için.

.......spoiler.......

Merhaba bir yanlış anlaşılma olmuş sanırım. LOG Dergisi'nde süpriz hediye duyurusu yapılmamıştı. Hatta hediye verdiğimiz aylarda da sürpriz demek yerine hediyenin ne olduğunu söyledik hep. Bizler de merak ettik sürpriz hediyeyi.

Benim hatam. 'LOG Dergisi Ocak sayısı' yazıp aratınca çıkan sayfada bahsi geçenin 2009 Ocak olduğunu farketmemişim. Bu aylık hediye yok evet.

esse, habitat, belki boyner evde... krc (karaca?) bernardo. ama en çok esse'de görmüştüm diye düşünüyorum.

dealextreme'den hallettim.

(bkz: sözlükteki url'lerin sonunda görünen ok işareti)

kullandığın temanın background rengi o gizli url bakınızıyla aynı renkse göremeyebilirsin. mesela ben gece görüşü teması kullanıyorum, anca çok dikkatli bakınca gözüküyor.

radyasyon, SAR değerleri; wireless modemlerin, mikrodalga fırınların beynimi ne kadar pişirdiklerini öğrenmesem mümkünse..

farmville, wow.

cm adl1 menajerlik oyunu

ben 3g'yi bilmemekten, anlamamaktan ve öğrenmek istememekten acayip mutluluk duyuyurum harbiden.

SAP ve ERP nin ne olduğunu bilmemekten acayip mutluyum. öyle böyle değil hacı.

sol yan orada "göğsün sol yanı" değil mi?

o şarkıda nesne kalp evet. fakat avuçlarım kanıyor?

acıyı tarif etmke icin galıba avuc cok hassas bi yer dusunsene boyle avuclarım yarılmıs oluk gibi kanıyor ııy dusunmesı bile kotu iste oyle bir duuuyguuuu buuu.

Avuç neresinde kanıyor şarkının?

yumruklarını sıkmakla, ızdırapla ilgili olabilir.

Efendim el ve ayak ayaları insanın en sert bölgeleri e bunu kanatacak kadar zorlayan bi insanın varın derdini siz düşünün.

sorunun cevabı şarkının başında bence.

"avuçlarımda tuttuğum sevgiydi sadece
öyle korkmadan, incitmeden birşeyleri"

yani kanayan avucunun içindeki sevgisi, sanırım.yada gerçekten stigmata!

Yahu benim bildiğim "avuçlarım kanıyor" İzel'in bir şarkısıydı. Bahsettiğiniz şarkının sözlerinde bu kelimelerin geçtiğinden emin misiniz?

merak ettiğim şarkı da (izel'inki) o zaten. sorunun başında kendi dalgınlığımdan bahsediyordum. başka bir şarkının sözlerinde ne demek istediğini yıllar sonra farkettiğim falan filan. avuçlarım kanıyor'u da yıllardır dinliyorum da şimdi merak ediyorum ne anlama geldiğini bilmediğimi.

türkiye'de evlilik programlarında bile bölüm başına 200 milyar gibi rakamlar konuşulurken, çok daha büyük bir reklam pazarı olan amerika'da son bölümünde adeta hayatı durdurmuş bir diziden bahsediyorsunuz. seinfeld kazanmasın da kim kazansın.

bu arada friends'te çılgın paralar kazanıyordu muhtemelen. sadece seinfeld'e özgü değildir.

bence sonuna kadar hakediyorlar(diziler).çünkü bu tip kaliteli,sürükleyici diziler boktan anlarda sığınılacak liman vazifesi gördüğü için bence müzikten,sanatdan bilmem neyden çok daha kıymetlidir.ayrıca elaine oyunculuktan önce de hayvani bir zenginliğe sahipmiş diye duymuştum.

@pitch.shifte
gazete de mi ne okumuştum aylık 140 milyar alıyorumuş esra erol.
o kadar yüksek değil yani (oha)

jerry seinfeld sadece diziyle değil, dizinin getirdiği meşhurlukla kapalı gişe yaptığı stand-up gösterileriyle de parayı kaldırdı baya, 1998'de son gösterisini yapıp bırakmıştı yanlış hatırlamıyorsam. larry david'in curb your enthusiasm dizisi de hâlâ devam ediyor zaten.

Sadece Jerry Seinfeld'in, 1998'de yani Seinfeld'in 9. ve son sezonundan 298 milyon kazandığını okumuştum.
Final bölümünü 95 milyon kişinin izlediği bir dizidir bu. Karşılaştırma bilgisi vereyim: Lost'un en popüler zamanında bu sayı 11-12 milyon civarında idi..

seinfeld, her bolumu defalarca izlenmesine, ne olacaginin bilinmesine ragmen oturup hala tekrar tekrar izlenebilecek/gulunebilecek dizilerden. hala bir sekilde izlenmekte, hala tum sezonlarinin dvdleri satilmakta, hala kazanmakta, kazandirmakta.

mesela, lostu takip ediyorum severek ama tekrar tekrar izlemem ya da gidip dvdlerini satin almam, ustelik arada bir sezonu komple kacirdim onlara bile bakmadim. Buradan bile buyuk bir fark ortaya cikiyor aslinda.

seinfeld ve tayfası, bölüm başına 1 milyon dolar alıyorlardı. Seinfeld'in ayrıca yüzde anlaşmaları da vardı.
Paranın dibine vurdular...

3 örnek vereyim.

1-) The Simpsons adlı çizgi dizi. Orada baş karakterleri seslendirenlerden bazıları Yılda 200 bin dolar alıyor. Alt tarafı seslendirme yaw.

2-) 24 dizisi. Baş karekter Cek Bavır'ı oynayan Kef Sadırland geçen sene çekilecek 3 sezon için 30 milyon dolarlık anlaşma imzaladı.

3-) Two and a half men. Çarli Şiin yılda 5 milyon dolar alıyor. Oyuncuğu kazma düzeyindedir bu Çarlinin.

bir de şunu söylemekte fayda var, seinfeld'i özellikle new yorklular çok benimsemiş zamanında. final bölümünün yayınlandığı gece new york sokaklarında in cin top oynadığı sölenir. biz geç izledik. bu kadar güzel, sürükleyici, güldüren ve seyrettikçe insanı mutlu eden bir dizinin ilk yayınlandığı zamanda ne kadar etkileyici ve moda olduğunu da işin içine katmak lazım. özellikle zamane sikindirik dizileri bile bu kadar etki yapabiliyorken. bence de sonuna kadar haketmiştir hepsi paralarını ve çok normal o kadar kazanmaları. sonuçta tarihin en iyi komedi dizisini soracak olursanız ilgilenen insanların çoğu seinfeld diyecektir.

friends dizisinin 6 oyuncusunun son 2 sezon bölüm başına 1 milyon amerikın dalır aldığını okumuştum. seinfeldin de paranın .. koyması da gayet normal yani. evet..

Kendisi aynı zamanda bee movie adlı filmin yapımcısı ve fikir babasıdır. Film için 150 milyon dolar harcanmış, film sadece gişe geliri olarak 366 milyon dolar kazanmıştır.